Ekşi Duyuru

Kesinlikle ama kesinlikle prof sabri narman. Hoca tr deki en iyi ftr doktorudur.

Ümit Dinçer öneririm.

Benim de dizimde bi sorun vardı 2 ay yürüyemedim, kayropraktik çok yardımcı oldu bana. Gittiğim uzmanın adı Mehmet Toprak.

peynir, zeytin, salatalık, domates, biber her gün sabit.
ton balığı, sucuku yumurta, kıymalı yumurta, haşlanmış yumurta, tavuk ciğeri değişiyor.

Tavada biraz tereyağıyla pişen çırpılmış yumurta favorim. Aynı tavada bazen közlenmiş mantar ya da kızarmış hindi füme de yapıyorum, hem lezzetli oluyor hem besleyici. Bazen avocado toast yapıyorum o çırpılmış yumurta ve süzme peynirle. Kahvaltı yaptığım günlerin neredeyse hepsinde domates salatalık,çırpılmış yumurta ve süzme peynir yiyorum yani bir şekilde. Mantar, hindi füme, avokado opsiyonel. Bazen kayısı-rafadan arası haşlanmış yumurta yapıyorum. Nadiren de yulaf lapası yapıyorum sütle pişirip, sıcak sıcak üzerine çok az fıstık ezmesi koyup yemek harika oluyor ama bence yumurtalı kahvaltı kadar tok tutmuyor.

Sporcu değilim ama düzgün beslendiğim dönemlerde kahvaltı yaparsam böyle oluyor.

Onyargisiz dene: kahvaltiyi es gec.

kiymali yumurta
sucuklu yumurta
patatesli yumurta
menemen
lor peynirli yumurta olarak yiyorum evdeysem.
diger turlu haslanmisa devam.

kahvalti rtmiyorum. buyuk kolaylik.

Kahve. Yanına da bazen bi tık süt.

Kahvaltı gerçekten yapmam gerekiyorsa (belli bir süre yemek falan yiyemeyeceksem yani), genelde peynir domates ve tam tahıllı ekmek veya direkt yulaf ezmesi.

haftaiçi 16:50 halen var:

idomedia.s3-eu-west-1.amazonaws.com

ido.com.tr -> sefer sorguladığınız yerin üstünde sefer saatleri butonu -> iç hatlar -> istediğiniz sefer -> sorgula.

18:40 ve 16:50 kalkış saati olan barkıköy-kadıköy 2 sefer var.

şikayet nedir ona göre yönlendireyim?

Şikayet yok ya genel muayene ve temizlik için gideceğim.

korudent var cennette e5 üzeri koru floryanın karşısına denk geliyor. tecrübeli titiz ve iyiler. sertaç bey için randevu alabilrsiniz.

Boks antrenmanları adamın anasını ağlatıyor. Kardiyo olsun diye gidersin ama öyle yorulursun ki vg’ye mecalin kalmaz

Boks antrenmanları ısınma-ip atlama-gölge boksu-model çalışması-sparring-ağırlık çalışması-ısınma-kapanış şeklinde işliyor genelde. Diğer savunma sporlarının aksine ilk dersten yumruk atmaya başlarsınız. Yani biz bunu öğrettik ama bu ölüm vuruşu kimseye uygulamayacaksın tarzı şeyler yok. Zamanında benzer sebeplerden boksa başlamıştım. İnsana kattığı kondüsyon ve özgüven tartışılmaz. Bu sporu öğrenmek istiyorsanız kesinlikle özel hocayla çalışmanızı tavsiye ederim.

Dediğiniz durum var evet.
Boks yerine kickbox veya muay tai öneririm. Daha çok bölgeyi çalıştırmış olursunuz ve çeşitlilik nedeniyle daha zevkli

Bazen arkadaşlarla dışarda yemek yiyince herkesle ayni şeyi aynı miktarda yememe rağmen herkes doyuyor ama ben doymuyorum. Bu durum acayip canımı sıkıyor. Her zaman doymadım da diyemiyorum. Oha Amaranta bizi de ye diyorlar:/

nhl ve nba'i çok seviyorum. playofflar aynı dönemde oynanıyor. bir tanesini takip etmek bile büyük zulümken iki tanesine nasıl vakit ayıracağımı bilmiyorum. 6-7 yıldır NHL'i takip ediyordum, ilk kez ikisini birden aktif olarak takip etmeye çalışacağım. bu zamana kadar ya okul olmazdı ya da iş olmazdı... şimdiyse hem okul, hem iş, hem de üstüne iki organizasyon var.

cidden şu dünyada tutkuyla, it oğlu it bir sapık gibi sevdiğim sayılı şey var. nisan ortasından başlayarak hazirana kadarki süreç bayram benim için. gece 9-10 gibi uyanır, kahvemi içer, board'larda muhabbetlere katılır, play-off ağacını inceler, hayallere dalar, maçımı izler, sabah 8-9 gibi yatağıma giderim...

bu sefer öyle olmayacak galiba. hadi işi internetten yaptığım ve keyfime göre ayarlayabildiğim için masrafımı kısıp "iki ay çalışmıyorum" diyebilir, en azından daha az çalışabilirim ama play-off'lar final dönemiyle de çakışıyor aynı zamanda...

tam olarak kimseye bahsedilemeyecek türden birinci dünya problemi. teşekkür ederim bu duyuru için. bu konuda iç dökmeye ihtiyacım vardı. hep böyle mi kalacağım yoksa 30-35 yaşına gelince durulacak mıyım bilmiyorum ama ben şu an tam "yıllık iznimi nisan ortasında kullanırım, en azından ilk turda evde yatar maç izlerim hehe" kafasındayım... yurtdışı gezmesi, dolaşması vs. hafta sonu tatillerinde ya da diğer tatillerle birleştirebileceğim 1-2 günlük izinlerle de yapılır ama 10-30 nisan arası bana bulaşmayın aga.

hadi şimdi öğrenciyiz yine hallediliyor da ben 8-17 arası çalışırken nasıl izleyeceğim bunları? yemek ye, işe git, yolda vakit geçir vs. robot olsan günde 12 saat zaten sokakta geçecek. pfff.

abd'den nefret ettiğim için (ironiye gel lul, nhl & nba aşığı olup abd'den nefret etmek) orada yaşamayı asla düşünmüyorum ama canım sibiryamda yaşasam iyi olabilirdi. gece 2 sabah 8 arası değil de sabah 5-11 arası takılabilirdim. böyle bi durumda mesela 12-21 arası çalışabileceğim bir iş ideal olurdu. hem işe gider hem de hokey izlerdim misler gibi.

Bazı minibüs ve iett'lerde cam kenarına oturunca pencerenin önündeki çıkıntı dirseğimi rahat koyabileceğim kadar geniş olmuyor, o zaman nalet ediyorum. Hele ki kışın mont vs. olunca hiç sığmıyor, telefonu tutan elim ağrıyor falan; hiç hoş değil...

@Bruce + 1 :D

Telefonumda, silmeye kıyamadığım ama dinlerken sıra kendisine gelince sürekli sonrakine geçtiğim şarkılar var.

Uçakta ben online check-in yapamadan pencere önu ve onlerde olan koltuklar dolmussa resmen hüzünleniyorum, o yolculuk benim için asla iyi olmuyor. Pencere önünde de bir şey yaptigim yok halbuki, uçağa biner binmez uyuyan gruptanim.

kulaklığımın temassızlık yapması

Apple Watch üzerinden evin ışıklarını açma kapatma rengini değiştirme fonksiyonu tamamen rastgele olarak bazen çalışmıyor. mal mal koluma bağırıyorum her Siri ışıkları aç diye. gören olsa salak zanneder.

Kapüşonlu bir kıyafet üstüne mont giyince kapüşon kısmı içerde kalıp rahatsızlık veriyor ya onu dışarı montun üzerine çıkarana kadarki rahatsızlık hissinden nefret ediyorum bununla birlikte bazen onu çıkarmaktan üşenip rahatsız ve mutsuz bir şekilde geziyorum.

@roket adam sana sesli güldüm :D

Aa bi de asıl şeyi unutmuşum aslında bu birinci dünya sorunu değil bu ilkel bi sorun niye hala buna bi çözüm bulunmadı anlamıyorum, duştayken suyun sıcaklığını istediğim gibi ayarlayamamak tam ayarladım sanarken soğuması ya da ısınması. Duş başlığını yerlere çalasım geliyor.

Yükseklik ayarlı ofis koltuğunun kolçakları masanın tam ucuna denk geldiğinde kendimi içeri doğru sokamıyorum, çalışmaya hiç uygun bir ortam değil.

Normalde ayarın sabit olması lazım ama bazen bağcığım çözüldüğünde eğilmek zor geliyor, koltuğu indiriyorum ve bu yüzden ayar bozuluyor. Üzücü.

istanbul denen bu köyün yarısı karadenizli ama çay demlemeyi bilmiyorlar. eğer dışarı da çay içeceksem mutlaka çay demli olsun demek zorundayım. yoksa oraletten hallice çay getiriyor amk lavukları.

oje surmedigim halde tırnağımın kırılması, naylon çoraplarımın kaçması, avmdeki baş döndüren kalabalık, bozuk para üstümü vermeyi geciktiren dolmuş şoförü, akan göz makyajı, kulaklığımdaki temassizlik, eteğimin belinin bol gelmesi, başka bir eteğimi yarın tadilata verecek olmam ama terzi bilmemem (çünkü eteğin renki farklı ona uygun ipe sahip terzi bulmam zor)

Telefondaki S Voice'a Whatsapp'i aç deyince ok diyor ama parmak izi/şifre ile telefon kilidini açmadıkça göstermiyor. E elim ıslak/dolu ki ocağına düşmüşüm S Voice, ne anladım ben senden?

Sabah arabaya binince soğuk oluyor ya lanet olsun bu soğuklara diyorum.

Gotume uygun pantolon yok.
2 senedir 10 taneden fazla pantolon aldim ya toschaklari sikiyor ya bilegin ustundeki kas neyse onu. Ya da acayip bol geliyor.

Allah belasini versin boyle modanin. Dikis makinesi bakiyorum alip kendim dikicem.

galiba hayatta hiçbir şeye uyuz olmuyorum. çok boşvermiş bir insanım galiba.

O sabunluk ve musluk derdi bende de var, beni ne kadar sinirlendirdigine inanmazsin:)

Yolda yururken onumde birinin agir agir yurumesi.

Telefonun şarj yüzdesinin görünmesine sinir oluyorum. %92 %56 gibi rakamlar beni boğuyor. Şarj azalınca düşük güç modunda kendinden açılıyor, gıcık.

parmakla ağırlığın yarısını kaldırabilen birileri varsa alnından öp ne yapacaksın

Abi yarısını kaldırmasa da yardım ediyor işte, yarısı lafın gelişi.

yani sen al diyene kadar bara dokunmayacak bir buddy bulman lazım. senden yaşça küçük ve daha tıfıl varsa onlardan seç. söz dinlerler :)

Bunlar cok kucuk detaylar. O adamin yardimi senin gelisimine negatif ivme kazandirmiyor. Zaten bu biraz “buyuk resim” sporu. Kucuk detaylarda bogulmaya degmez cidden. Birak parmagiyla yardim etsin :)

RPE Skalası kavramını uygularsan barın altında kalmazsın. RPE zorluk derecesini belirler, mesela 1'den 10'a kadardır, 10 RPE ile çalışıyorsan ağırlığın altında kalabilirsin ama 9 RPE ile çalışıyorsan fazladan 1 tekrar yapacak gücün vardır ama yapmazsın, o zaman da barın altında kalmazsın ya da spotter ihtiyacı hissetmezsin, ben hep bu şekilde çalıştım, PR'lar dışında da barın altında kaldığım pek olmadı, barın altında kaldığında da kendine zarar vermeden ağırlığı yıkmayı deneyebilirsin, bunun da teknikleri var.

Bench press yapmıyorum.

salonda power rack yok mu?

Power rack var da bench yapmaya uygun değil.

20 senelik bir tecrube ile sunu soyliym ki agirlik sana degil sen agirliga hukmetmelisin. Yani maxta 120 kilo basabilirim. Ama halterci degilim. Bu nedenle vucutcu icin cok kilo cok onemli degil. Inan buna. 50 kiloyla bile yedire yedire 10 sn de indirerek kasini yor. Cok proflarla calistim. Inan bana olay bu. Kasi yormak. E hadi ben sasirtacam ve kilo basmak istiyoum diyosun. Ok. O zaman al eline iki 40 lik dumbell dizlerinin uzerine koyup yuklen. Takildigin yerde kollarini yana ac ve yavasca dikkatle yere birak. Bu hareketi egik sehpada daha kolay yaparsin. Dumbelleri gogsune indir. Ordan dizlerine birak.son onerim de su : barin her iki yanina iki eleman koy. Ben soyleyince ayni anda iki plaka cikarin de. Sen haber verince 2.5 veya 5 kilolari cikarsinlar. Herseyden hepsinden onemlisi bu ise sevdaliysan, bu isten gercekten anlayan bir hoca bul derim.

ağırlık artıracağım zaman yakında çalışan kim varsa sesleniyorum. altında kalabilirim yardım isterim o zaman diyerek. 2 kere kaldim şimdiye kadar. göğsünde tutuyorsun zaten bişey olmuyor. adam gelip yardim ediyor sonra. ben sevmiyorum bara dokunulmasini. barı ben alir ben geri koyarım ona da karışıyorlar, el ayarları da yok. safe zone ile isim olmaz.

altında kalabileceğimiz ağırlığın altına yatmıyoruz. bu kadar basit.

@hasmetizm tam omya mesele. Kaldıramazsam zaten göğsüme indiricem barı. Ben o zaman yardım etsin diye rica ediyorum, adam baı parmaklıyor. Ulan sen parmağının ucuyla bile dokunsan ben hissediyorum az da olsa yardım ediyor yani, deliriyorum amk :)

aynen abi, salonda çalışan çpocuklar falan var zaten söylesem geliyorlar ama dinlemiyorlar dediklerimi. yabçak bişey yok. düzenli artan yükleme yaparsan zaten kalmazsın altında kolay kolay. kalırsan da "yardım" diye seslen gelir illa ki birisi.

Tansiyon zıplamıştır belki münferitse sıkıntı olmaz kronikleşirse her şey olabilir durumunu takip et.

Doktora falan görünsem mi bi?

Yani işte arada olması normal aslında tonsiyon yükselmiştir yanlış nefes alıp vermişsindir kaslarında yeteri kadar karbonhidrat yoktur, bunların hepsi neden olabilir yani çok doktorluk bir durum değil dediğim gibi ağırlık çalışırken arada oluyor böyle şeyler bir kere oldu diye ben doktora gitmezdim ama sonraki çalışmalarda da benzer şeyler birkaç defa tekrarlarsa giderdim. Ha dersen ki bi sonraki tekrarlamada pıhtı atar ne bileyim anevrizma olur mu dersen onu bilemeyiz, kendime dert ederim diyorsan bi görün.

Umut ocakbasi var taksimde. Oranin cigeri guzel ama orasi ciger durumcu degil, ocakbasi

en ünlülerinden ciğeristan var mesela. gercekten efffsane kötü. afsgshs şaka biyana orası da vasat yani.yakın mısınız bilmiyorum ama gungorende bagdat ocakbaşının ciğeri güzel hem kavurması hem şişi.

Ciğeristan diyecektim ki yazılmış. En son 7-8 sene önce gittiğimde iyiydi. Horhor'daki ciğerler genel olarak iyidir aslında. ekstra kuyruk yağı çekmelerini de istediniz mi tamamdır. Afiyet olsun.

Ciğerci Hulusi Kadıköy

ciğeristanı sevmedim ben.Aksaraydaki ciğerciler de kötü.3-4 yıl önce Asmalımescitte canım ciğerim isminde bir yerde yediğim ciğer iyiydi

Su islerim bi hallolsun senin icin ist da en iyi cigerciyi bulup ismarlarim knk bekle beni:)

@stavro o saatten sonra bana adana'dan paket getirirsin artık shsjds

Ciğerci Hulusi Kadıköy +1

Ciğerci Hulusi Kadıköy
Ciğerci Apo Ataşehir (Mersin'de meşhur şubesi)

sahil restoram balat, ciğerde mükemmem ötesidir

ciğerci ricco-bakırköy

Erdem Çöloğlu'nun alıştırmalı müzik teorisi kitaplarını öneririm. Sanırım en güncel, kapsamlı ve açıklayıcı Türkçe kaynak onun kitapları ki kendisi de çok iyi bir hocadır.

www.dr.com.tr

Reddit musictheory subredditine de sorabilirsin kanka.

şehir ?

Duyuruda bir arkadas var.

Merhaba.
Çalıştırdığım koronun piyanisti İstanbul Devlet Opera ve Balesi eşlikçilerinden harika bir piyanisttir.

Eğer şehir istanbul ise ve asya yakasi ise size yardimci olur.

www.youtube.com

2.35 ten itibaren izleyebilirsin.

pek popüler bir fikir değil ama öğretmensiz öğrenmeyi denemelisin. ben hiç zorlanmadım bir seviyeye gelmede. ki senin de konser piyanisti olmaya kasacağını sanmıyorum. doğru teknik diye gereksiz ter dökmenin anlamı yok grade 3,4'e kadar.
alfred booklarına bak istersen.

Şehir istanbul avrupa yakası. Kendim öğrenmeye bir süre kastım, bir yere kadar da geldim zaten ama hem motivasyon olarak zor oluyor hem de bir yol gösteren olmayınca biraz iş zorlaşıyor. Yani evet kitaplar var, internette bir çok ders var ama nereden başlayacağını nereye gideceğini kestirmek için işin ehli birinin yol göstermesi süreci hızlandırır ve hizaya sokar diye düşünüyorum.

yapmak istedigin ne? abrsm standartlarina gore 5'in uzerinde parçalar çalmak istiyor musun mesela? eğer öyleyse öğretmen tavsiye ediyorum evet.
bir de cevap vermek adına: www.kurs.com

Duyurudan biri var
Besiktaspiyano diye instagram da arayabilirsiniz

Metro market’te vardı sanki Talay :)

Metroda oluyor genelde, ara sıra carrefour'larda da oluyor.

Kuntra adaya has üzümlerdendir, adanın kuntraları güzel olur.

sadece metro'da bir iki çeşidi var. cabarnet kuntra olanı yok. direkt bozcaada'daki satış mağazasını arayıp da sorabilirsin ben alırken sormuştum başka yerde satılmadığını bildiğim için ve "metro marketlerde şu şu şu çeşitlerimiz var" diyerek cevap vermişti ama o çeşitlerin arasında cabarnet kuntra yoktu diye hatırlıyorum

o nasıl bir yermiş ki sadece 18lik klima oluyormuş, 15'lik veya 12'lik nasıl olmaz mesela?

Ben teknik detayını bilmiyorum abi, duvarda halihazırda bi klima boşluğu açılmış, oraya da uyan klima tipi buymuş sadece.

Evler genelde bir çok klima tipine uyumlu oluyor. Bu evde var bi gariplik. 18likte alsanız elinizde kalmaz bence. Sonraki eve yüzde 90 uyum sağlar.

Benim evimdeki klima boşluğu da 18000liğe uygunmuş mesela ben de 18000lik taktırdım. Genelde öyle oluyor zaten evi yaparken tutup da 9000lik için giriş yaptırmazlar bence.

Belki hazırda boru tesisatı döşelidir, o da çapdan dolayı 18'e uygun olabilir.

Yoksa borusunu kablosunu komple yeniden döşetecekseniz bir önemi yok.

Klimanızı giderken söktürüp yeni yere taktırırsınız, o da ortalama 250-300 TL fiyat tutar. Ha şu da var, sökülürken kablo boru vs hasar alırsa yeni montaj da kablo ve boru seti de almak gerekebilir.

hocam hiç uğraşmayın bulun bu ucretsiz keşif gelsinler. hepsiburada baymak 12000 lik 2000tl kapın bi tane.

Keşif için tarih veriyor adamlar kaçta geleceğimizi söyleyemeyiz diyor. Oldu aq işi gücü bırakır tüm gün evde sizi beklerim dedim.

Gelmeden önce arıyorlar ama siz yine de randevu aldığınız yere belirtin örneğin "saat 4ten sonra evde olucam diye". Onlar her ne kadar "biz bilemeyiz kaçta geleceğini" havasına girse de yine de mutlaka not bıraksınlar servis elemanlarına. Servis de gelmeden önce 1 saat önce falan arıyor, uygun değilseniz gelmiyor.
(Klima taktırırken bu tekniği kullandım)

Bol su + cvitamini

Bazen 1-2 gun surer. Bol su icip temiz hava al ve dinlen.

Alkaseltzer

sırasıyla,

- çubuk krakerle beslen.
- ılık duş al,
- dişlerini fırçala,
- vitamin al.
- ayran iç.

Suda cozulen asprin ya da Alkaseltzer. Cok sivi alinca ya da bir seyler atistirinca da midesi bulanabiliyor insanin.

Az yemek, cok uyku ve sivi alimina dikkat etmek iste.

binmiş olur.

fark edeceğini sanmam zaten o kur farkı göz önüne alınarak o telefonlar piyasaya sürülüyor.

Bozulmuşs zaten hem sirke gibi kokar, tadı da sirke gibi olur. Deneyip anlayabilirsiniz.

Bişey olmaz, mantarını açın biraz havalandırın sonra için. Ama genel olarak kırmızı şarabı buzdolabında bekletmeseniz daha iyi.

en iyi ihtimalle tadı bozulmuştur. Kötü ihtimalle sirke olmuştur.

bariz artış var. rusya ile olan kriz sonrasında neredeyse sıfırlanmıştı. ama yine de 2014 öncesi çok daha iyiydi. o zamanlar istikkal caddesi falan full avrupalı turist idi sanki. sonrasında her taraf arap doldu.

Ben de aynı şekilde nisan ayında istanbulda baya artış gördüm. Paskalya zamanları özelliklr. Herhalde patlamaların olmaması vr euronun gittikçe yükselmesi etkili oldu.

beylerbeyi sarayı ve sultanahmet civarında doğu avrupalı turistler görüyorum ayrıca marmariste ingiliz hareketliliği olduğu aktarılıyor. iskandinavlar ise yok gibi.

O ara Avrupa'da 17 ülke Türkiye'yi sigorta kapsamından çıkarmıştı. Şu an durum değişti mi bilmiyorum. Ama dediginiz gibi bir durum var evet.

daha bugün eminönündeyken aynı şeyi düşündüm. evet bir artış olduğu gerçek. umarım daha da artar.

bu sene turist sayısı rekor seviyesinde

www.ntv.com.tr

euro 5 dolar 4 tl olunca turkiye adamlara baya ucuz geliyor.

1000 euro ile gelse bile ucak otel dahil krallar gibi yiyip icip gezerler.

ev sahibine sorun, klima alma gibi bir niyeti varsa alır taktırır siz de kullanırsınız. çıkarken de bırakır gidersiniz. aynı kombi gibi. fakat yüksek ihtimalle bana klima falan lazım değil der, siz kendiniz bir klima alırsınız giderken de söker götürürsünüz.

Tavuğu alır almaz bölüp fazlasını buzluğa atıyoruz, sütün en küçüğü 200 ml, şahane boy. Ekmek yine küçüklerinden alıp buzdolabında saklıyor, hatta fazlasını buzluğa atıyoruz. Özetle, fazla olan her şeyi pişmeye hazır tek seferlik porsiyonlar halinde buzluğa atıyoruz.

fazla yapıp birkaç gün yiyebilirsin ya da birkaç misafir ağırlayabilirsin :)) en kötü derin dondurucuya, buzluğa vs at gitsin.

Tek yaşamıyorum fakat beslenme listem olduğu için kendime uygun ürünleri sadece kendime kadar alıyorum.
Şimdiye kadar bu konuda sıkıntı yaşamadım.
Mesela marketlerde 1 litreden küçük sütler var görüyorum yarım litre şöyle: online.yunusmarket.com.tr
Ekmeğimi dilimlettiriyorum fırına ve sürekli kapalı tutuyorum bayatlamıyor. Paketteki ekmeklerden de alabilirsin.
Mantarı da diğer sebzeleri meyveleri de ben pakette değil açık olarak alıyorum ihtiyacım kadar dolduruyorum poşete.
Et tavuk ihtiyacımı da kasaptan hallediyorum. Bazen az az alıyorum bazen toptan alıyorum yemeklik yemeklik ayırttırıp buzlukta tutuyorum.

Tavuğu paket olarak değil de parça olarak kasaptan almayı deneyebilirsiniz. Alacağınız miktarı ayrı ayrı paketletebilirsiniz. Kendiniz alır almaz parçalara bölüp buzluğa atabilirsiniz.

Sütün en küçüğü bir litre değil tabii ki.

Ekmeği buzdolabında tutuyorum ben, daha uzun dayanıyor. Bir iki günden sonra kızartarak yiyorum.

Mantar paketlerindeki mantarları genelde bir kerede en fazla iki kerede kullanıyorum. Zaten pişirince küçücük bir şey kalıyor. Eğer yemekte kullanmayacaksam kalanını hafifçe kavurup salataya koyuyorum.

Ben her şeyi kullanacağım kadar alıyorum. İki tane kabak, bir tane patlıcan vs gibi. Bir şeyden fazla kaldıysa atıştırmalık olarak onu tüketiyorum, misal salatalık, biber gibi şeyleri bir kavanoza koyup işe götürüyorum aralarda yemek için. Yemeği iki kişilik yapıyorum. Bir gün akşam yemeğinde yiyorum, ertesi gün öğle yemeğinde yiyorum.

Valla ben öküz gibi yiyorum. Spor yaptığımdan almam gereken kalori ve protein miktarı fazla olunca sıkıntı olmuyor. Olsa bile eti buzdolabı poşetlerine bölüp buzluğa atıyorum yiyecegim kadarını çıkartıyorum.

digerleri konusunda haklisin ama tavuk gogsu icin falan marketin kasabina "bana ordan 2 parca tavuk gogsu verir misin" dersen hazir paketlerden birini aciyor (veya acilmis oluyor baskasi tarafindan) ve istedigin kadar veriyor. istersen dograr bile.

Buzluk kısmını kullan.
Bir de tek çeşit yemek yapıp bir kısmını buzdolabına eğer mümkünse biraz da buzdolabına kaldırıyorum ben.

faydalı şeyler öğlen iş yerinde çıkıyor, oradan yiyorum. salata ayran meyve falan onları öğlen yediğimle yetiniyorum. bazen meyveyi yanıma alıyorum sonra yiyorum. evde yemek pişirmiyorum, ne emeğe ne malzemeye değmiyor. haftasonu kahvaltımı yapıyorum sadece.

Akşamları bazen geçiştiriyorum, kuruyemiş, çiğköfte, bazen lahmacun, pide, bazen kebap.

Ekmek kullanmıyorum, kahvaltı dahil tüketmiyorum.

Tavuk alıp yiyene kadar gidip tavuk dürüm yiyorum güvendiğim temiz yerde 5-10 liraya tamamdır.

Evde pişirmenin tek kişi için uygun olduğunu düşünmüyorum. Hesaplı olması için en az 2-3-4 kişiye yemek pişirmek bence mantıklı sadece.

buzluk hayat kurtarıcı oluyor genelde ama mantarı atma buzluğa sakın atma nolur atma, mahvoldu garibim buzlukta. bir de bağzı ürünleri pişirip buzluğa koymak da işe yarıyo misal yeşil fasulye. aynı malzemeyi iki farklı yemekte kullanabilirsin. bir de çok yapıp iki gün yiyen arkadaşa katılıyorum. hem bir sonraki öğün için zahmete girmiyorsun hem de aldığın ürünü tüketebilmiş oluyorsun

halk ekmek'in tekli paketlerde minik ekmekleri var.
daha planli olursaniz, sadece yemek pisireceginiz zaman ona uygun alisveris yaparsaniz, bir sey bozulacak gibiyse onu da hemen bir sekilde pisirip tuketirseniz sorun kalmaz.

Kekolarin bazıları zamanında " sağ kanadı çok etkili kullanan bir fenerbahçe takimi sahadaydı" tarzında söylerlerdi. Yani takımı kelimesi olurdu. O yok oldu zamanla işte.

göklerden gelen bir karar vardır. repliği vardı meşhur bir politik karakterin, ona mı gönderme acaba?

İngilizceden apartma +1

Ben 2 defa aldim

3 sene önce Lg akıllı tv aldım hepsiburada'dan. Tv geldi kapıya kadar getirdiler, 5 iş günü içinde kurulum yapılacak dendi, geldiler servisten 2-3 günde, kurdular gittiler. Mağazadan almaktan pek farkı olmadı.

aldığınız televizyonu gelir gelmez kontrol etmelisiniz, banding var mı bulutlanma var mı, sistem menüsüne girip kaç saat çalışmış bakmalısınız, teşhir mi garantiden mi dönmüş.

yoksa alınır.

Alır almaz kontrol etmelisiniz YANLIS BILGI
arkadaslar sacmalamayin, urun kargodan gelince dis kutusunu kontrol edin hasar varsa teslim almayin. Onun disinda SAKIN KUTUYU ACMAYIN. yetkili servisi arayin kurulum icin, o gelip acacak kutuyu. Sorun varsa rapor hazirlayacak.
Bilmislik yaparken urunun garantisinin gecersiz olmasina neden olrsunuz. Sonra da firmalari suclamayin garantim islemiyor diye.

almayın.
internette tanıtımda hatalı bilgi yazabiliyorlar.
müşteri hizmetleri çok etkisiz. hatalı yazdıkları bir malı iade etmek istediğimde bizzat benim ümraniyeye gidip yetkili servise vermem gerektiğini söylediler.
geç gelebiliyor, eksik gelebiliyor ürünler.

yukarıda dediklerim kesin olacak diye bir şey yok. sayısız kişi sorunsuz alışveriş de etmiştir. ama ben bi kaç kez başıma gelenlerden sonra tövbeliyim.

@mor oje

gelir gelmezden kastım zaten kurulum aşamasıydı orada yanlış ifade etmişim.
yetkili servis genelde ürün geldikten sonra gün içerisinde geliyor fakat banding var mı bulutlanma var mı bu gibi detaylara bakmıyor ve size bir kağıt imzalatıyor sorun yok aldım diye. o kağıdı imzaladıktan sonra televizyondan bir sorun varsa siz sorumlu oluyorsunuz.

zaten dava açmışsınız, hukuki hakkınızı sonuna kadar kullanın, sonuç almanız dileğiyle.

geçmiş olsun hocam, en azından size bir şey olmamış. dava açmakla iyi yapmışsınız bir de belediye yetkilileriyle görüşün isterseniz.

Sizden hariç kasko şirketiniz de size yaptığı ödemeyi rücu ettirmek için sorumlulara dava açacaktır.

Dava acin tabi, uyari, isikli levha vb olmak zorunda.
Ihmalkarlik sebepli de dava acabilirsiniz, tam turkcesini bilemiyorum simdi.

Onun haricinde, cok gecmis olsun!

muhabbet kurma isteği en kolay sohbet açıcı gibi görünür. Seni eskiye göre kafasındakine göre değişmiş görmesi normal bana da hep aynısı olur kilo vermişsin derler ama hep aynıyım.

Konuşacak laf bulamamışlardır ama konuşmak istemişlerdir. Bu kilo aldın verdin davası çok büyük çoğunlukla düşüncesiz, inceliksiz, hiç hassasiyeti olmayan kafaların ağzındaki sakızdır. Takma boşver.

öfff hicbi gercekciligi yok iyi gozlemci insanlar disinda. boş lakirdi. takilmamak lazim. biktirir insani.

kilo alma verme olayı biraz tartıdaki sayılardan farklı, kilonuz değişmemiş ama yağ oranınız artmış ya da azalmış olabilir, spor yaptı iseniz daha dik durmaktan daha fit gözükebilirsiniz tersi durum da söz konusu tabii.

Almışsın vermişsin diyenlerin nereye dikkat ettikleri de önemli, bazıları yüze bakıp sadece yorum yapar, bazıları popo ve göbeğe bakıp söyler, bence kilo popo ve göbekten belli olur genelde.

Bir aracin boyasi normal sartlarda ortalama ne kadar gidiyor, olasi boya ihtiyaci durumunda araci boyatma masrafi ve boyabdiginda deger kaybi ne, araci ortalama ne kadar sure elimde tutacagim, koruyucu falan yaptirmasam boyaya zarar gelme ihtimali tahmini olarak nedir, arabamin su anki degeri kac para gibi degiskenlerin hepsini hesaba katarak 3000 liralik koruyucuyu yaptirip yaptirmama konusunu degerlendirmek lazım.

Sahsen ben bu degerlendirmeyi yapmaya bile kalkmadan koruyucu yaptırmanın mantiksiz olduguna dair pesin hukum verirdim içgüdüsel.

Şahsi görüşüm para tuzağı olduğu şeklinde.

allah allah hem kullandın hem de değiştircen mi bu kurnazlığa girer yalnız kardeş

Mobildeyim editleyemiyorum. Etiketini söktüm ama fişi duruyor.

başka mavi'den değiştirirdin de giymişsin. kullanılmış şeyi değiştirmezler.

Geçmiş olsun.

planned obsolescence
planlı eskitme

Şu ana kadar bu ömrü en fazla yaşayan NEXUS telefonları gördüm. Google üretimi olduğu için olsa gerek, Nexus 4 gibi bir telefon şu an yeni aldığım Samsung ile kapışıyor.

basarisiz dan kasit nedir?
telefonlarin artik cikip bi bulasik yikamadigi kaldi yani.
android isletim sistemi benim gozumde cop.
o yuzden androidle calisan hic bir cihazi henuz evime sokmadim, akilli tv haric.
sarj konusunda nerdeyse tum telefonlarda benzer sorunlar yasayacaksin. iphone un da pili sonucta lithium ion ve 1,5-2 sene piller eski performanslarinin nerdeyse yarisina kadar dusuyor.
2 sene once aldigim iphone 6 inin pili artik 5-6 saat anca gider olunca pilini yenisiyle degistirttim 4 ay once. 1 2 sene daha gideri var.
tavsiye istersen ve butcen de varsa, ben olsam su an icin iphone 7 plus alirdim.
normalde plus modelleri sevmiyorum ancak iphone 7 plus lardaki kameralar 7 ye gore cok daha basarili.
neden 7 dersen de su an icin millet elindeki tr garantili cihazlari satip 8 e 10 a gecmeye calistigi icin uygun fiyata bulunabilecek olmasindan dolayi diyorum.

Ben sırf bu yüzden çok para vermeye karşıyım. Nasıl olsa 2 sene sonra çöp olacak neden o kadar para vereyim? Nexus serilerini çok severdim ama onu da bitirdiler. Ucuz yollu saf androidli telefonlar favorim her zaman. iPhonecular gelecek olursa söyleyeyim onu da kullanıyorum ve evet yine de Google'ın saf Androidli telefonlarını tercih ediyorum. Çok stabilmiş çökmüyomuş bilmemneymiş komple yalan.

bence iphone'lar gayet iyi. 4 sene kullandım hala kullanılacak derecedeydi, sattım yenisini aldım. bunu da en az 4 sene kullanmayı düşünüyorum.
pilinin seneler sonra az gitmesi normal. batarya doldur-boşalt yapınca pil performansı düşüyor.

yavaşlamasının sebebi ise uygulamaların sene geçtikçe daha fazla güce ihtiyaç duyması. böylece eski teknoloji bunu kaldıramıyor. ama iphone'larda bu sorunla pek karşılaşmadım.

apple'ın müşteri hizmetleri aralarında en iyi bence.

İki seneyi geçti iPhone 6 alalı. iOS 11'e geçince şarj performansı azalmıştı, sonra sıfırdan kurulum yaptım, yemin ediyorum bitmek bilmiyor. Çok telefonla uğraşan biri değilim ama önceki hâline göre net daha iyi. 1 hafta bekleme süresi var neredeyse, önceden 2-3 günde boşalıyordu.

1.5 sene önceki telefonlarla şimdikiler arasında stabilite açısından çok fark var, cihazlar teknik açıdan belirli seviyeye ulaştı ve bin liraya alacağın bir telefon bile temel ihtiyaçlarını dertsiz karşılar.

gel gelelim sen bir telefonu 5 sene kullanmak istiyorsan aradığını bulamazsın. planlı eskitme tartışılır bir konu, katıldığım kısımları var ama o kadar basit değil. teknoloji tam da o bahsettiğin arge yatırımları sayesinde o kadar hızlı gelişiyor ki 2 sene önceki cihazı günümüz teknolojilerine(yazılım, donanım birlikte) uydurman mümkün olmuyor. ya da mümkün oluyor ama bu sefer arge maliyetleri daha da artıyor. eh, kimse bu işi babasının hayrına yapmadığı için biraz eskide kalmış cihazlara destek vermektense geleceğe yatırım yapılıyor.

bu işin bir de moda-trend kısmı var; telefon artık en temel kişisel lüks oldu. insanlar sadece kullanışlılığı için almıyorlar ve bu da piyasanın senin istediğin şekilde, uzun süreli kullanım için, uygun olmayan bir şekle sokuyor. satıcının derdi daha fazla telefon satmak ve insanların büyük kısmı yeni telefonu sırf "yeni" diye alıyorken şirketlerin karı bırakıp daha maliyetli yolu seçmesi çok mantıksız olur.

bu böyle gitmeyecek tabii ki, teknolojinin ilerlemesi durmaz ama insanların ilgisi başka yerlere kayacak ve o zaman cep telefonu kullanışlılık açısından değerlendirilecek. muhtemelen giyilebilir teknoloji ürünleri tarafından açılacak bu çığır ama o zamana kadar bu rüzgarın karşısında durmaya çalışman gerekecek; bu da piyasadaki butik üreticilere yönelmeyi gerektiriyor.

iki yol var: ya telefona az para verip her sene değiştireceksin ya da çeşitli yollardan "nispeten" uzun ömürlü telefonlara yöneleceksin. ilk seçeneği "sar mar" sebepli geçtiğini düşünürsek -ki dünyada akım bu yönde ilerliyor, o telefonlara erişim daha kolay olacak yakında- yazılımsal açıdan kendi çeşmesinin başında duran google pixel telefonlara bakman gerekecek. en büyük sorun şu; bunların da parçası arıza yapsa muhatap burada yok. android one projesine dahil bir telefon almayı seçebilirsin ama o da orta-alt seviye bir cihaz olacağı için donanımsal açıdan ne kadar uzun süreli kullanışlı kalır bilemeyiz.

cihazlar teknik açıdan belirli seviyeye geldi dedim, 2bin liraya alabileceğin bir telefon -an itibariyle orta seviye telefon piyasası burası- mevcut android sürümüyle "sonsuza kadar" bozulmadan çalışabilir. en fazla 1 sene daha güncelleme alacak bu cihaz ama 2 sene sonra sen bu telefonu kullanırken android'te bir güvenlik açığı tespit edilirse sendeki telefon güncellenmeyecek(çünkü üreticiler parasını buraya harcamak istemiyor demiştik) ve sen yine memnuniyetsiz kalacaksın. yani herkes telefonu günübirlik kullanıyorken senin bir telefonun suyunu sıkıp içme isteğin pek tatmin edilemeyecek. durumun can sıkıcı olduğunu konusunda haklısın ama bu rüzgarın karşısında durmak mümkün değil şu an için.

anlayacağın; sektör başarısız değil, tam aksine müthiş bir ilerleme var. işin sana göre başarısızlık olan kısmı aksine tam bir pazarlama başarısı. nasıl ki 4-5 sene önce "ben tuşlu telefon kullancam" diye ortalarda gezinen kitle mecbur kaldıysa sen de kalacaksın. o yüzden bence mantıklı şekilde ayak uydurmaya çalış derim, naçizane.

ne yapıcaz sorusuna senin kullanım niyetine uygun olacak şekilde yine naçizane bir şeyler demek gerekirse...
bütçenin el verdiği en yüksek samsung ya da apple telefonu alıcaz. şu an için bu iki telefonun amiral gemileri en çok satılan modeller ve bir telefon uzun süre güncelleme alacaksa o telefon en çok satılan telefon olacaktır. android ve ios aleminin en çok satılanları bunlar, haliyle en uzun süre güncelleme alacak cihazlar bu markadan çıkıyor. sony güncelleme konusunda başarılı ama çok sık telefon çıkarttığı için sırası eskiyor, normalde güncelleme konusunda en başarılı 3. parti üretici ama mecburen geriye düşüyor. lg'nin güncelleme karnesi zayıf, htc'nin geleceği zaten belirsiz. huaweii büyük oynamaya yeni başladı, beklemek lazım. keza nokia yeniden doğma peşinde, görmek lazım. geri kalanlar zaten küçük oyuncular(çin şürekasını saymadım dediğin sebeplerden ötürü).

"android stabil değil" algısı vardı, böyle bir şey kalmadı artık. samsung telefonlarda rehbere girince telefon kasıyordu, düşün yani, telefonu telefon yapan özelliği kullanamıyordun. artık durum bu kadar vahim değil, geçen senenin en iyi telefonlarından samsung s7-s7 edge samsung'un dönüm noktası oldu ve o telefondan beri çıkan yeni cihazlar -patlayan note 7 dahil- normal kullanıcı için hatasız bir deneyim yaşatıyor.

bu arada, bana kalırsa tüm bunlar arasında en büyük problem bu telefonların fiyatı. demesi kolay geliyor note 8 al derken, 5bin lira olduğu aklıma gelince utanıyorum söylediğime. ben hala bir telefona 2 bin lira vermenin ne kadar enayice olduğunu düşünüyorum ama dedim ya rüzgarın önünde durmak imkansız diye, yapacak bir şey yok.
bu açıdan bakınca s7-s7 edge şu anda 2500 civarlarına resmi distribütör destekli satılıyor; üst seviye özellikler için(kamera, estetik vs.) alınacak en mantıklı telefon diye düşünüyorum.

O radyasyon sar mar davaları hikaye hocam. Çoğu siteden model kıyaslaması ile bahsettiğin değerlerin piyasa telefonlarıyla aşağı yukarı aynı seviyede olduğunu görebilirsin.

İyi bir satıcı bulursan da muhatabın olur. Ben Xiaomi redmi note 3 pro kullanıyorum 1 senedir. Aldığım fiyat 800 tl idi, hala stabil 1 şekilde çalışıyor, bataryası gayet iyi vs. Alırken "zaten 800 tl ne bekleyeceğim ki" dedim ama her geçen gün şaşırtmayı başarıyor. Yedek parçası, ki en pahalı olan ekran, ali expresste 20 dolar. Türkiye'de üstüne kar bindirip satanlar da mevcut. 20 30 tl işçilik verip değiştirtemeyeceğin parça yok.

telefon
teknolojik urunler
parfum
kaliteli kiyafet markalari, timberland botlar, north face urunler, new balance - skechers ayakkabilar, tommy hilfiger veya calvin klein gomlekler, pantolonlar vs.. new balance 2-3 haftada bir sitesinde yuzde 40-50 indirim yapiyor, 50 avustralya dolarina bulabilirsin guzel ayakkabilar. olmadi melbourne south wharf'ta dfo outlet var, bin tane magaza var, sansina muthis indirimlere denk gelebilirsin. gezmen bir gununu alir.

ilk aklima gelenler, tabii dogal olarak 3 ile carpacaksin turkiye'den gelen biri olarak, burada yasayip kazansaydin cok daha fazla sey ucuz gelirdi gozune

baldur2'nin soyledigi gibi alsinda TL'ye cevirince pek ucuz bir sey var diyemeyiz. Ama listeye ben de asagidakileri ekleyebilirim:
-Buranin yerli urunu olan UGG bot alabilirsiniz.
-Kamp / outdoor veya doga sporlariyla ilgileniyorsaniz uygun fiyata guzel ekipmanlar alabilirsiniz. Hem cesitlilik anlaminda hem de fiyat iyi diyebiliriz. (Anaconda, rays, rebel magazalari)
-skechers +1
-benim cok anladigim bir konu degil, spesifik olarak magaza urun belirtemem ama protein tozu, gida takviyeleri falan bol ve kismen ucuz deniyor.

Melbourne tarafi icin konusmak gerekirse sehire yakin standart turlar rotalar haricinde imkaniniz varsa araba kiralayip Wilsons Prom, Ocian Drive + Otway National park yapabilirsiniz (Sehir merkezinde kalacaksaniz ve takilacaksaniz park yeri cok dertli ve maliyetli olur aklinizda olsun). Kanguru beslemek sevmek isterseniz Ballarat Wildlife Park'a gidebilirsiniz. Sorrento veya Yarra Glen taraflarindaki wineryler gormeye deger. Sehirde onlarca butik brewery var. Onlardan birine gidip taze taze bira tadabilirsiniz.

seker,sut,et,benzin,araba

tr'ye geliste genellikle whittaker's cikolata, et, sarap, rom gibi urunler goturduk.
ayrica hediyelik ahsap bumerang, anahtarlik, tsort gibi seyler oluyor.

gezmek icin daha once soyle bir yanit yazmistim: www.eksiduyuru.com


"(...) melbourne icin tramvaya binip cbd civarini gezersiniz. botanik bahcesini gorun. yarra vadisi'nde sarap icebilirsiniz. euroka kulesi'ne cikip manzaraya bakabilirsiniz. st kilda kumsalinda keyif catabilirsiniz. dogal parklari seviyorsaniz grampian'da kamp yapanbilirsiniz. lygon sokagi'nda yemek yersiniz. daha da zaman, vasita filan varsa ballarat'i filan gezebilirsiniz.


sidney'de yapacak sey boldur.
darling limani, opera binasi, cockle korfezi, akvaryum filan tek gunde gezilir, hatta ogleden sonra bondi kumsalina uzanilabilir. burada guzel kahveciler, lokantalar da vardir. yine kent merkezinde cbd'de gezilecek, gorulecek yerler var. hyde park civarinda gezinebilir, katedrali gorebilir, botanik bahcesinden manzaranin tadini cikarabilirsiniz. yuksek mahkeme binasina cikarsaniz guzel bir cafe vardir (hala aciksa), buranin manzarasi sahanedir. daha zaman varsa centennial park tarafina uzanabilirsiniz azicik icerlerde.
bondi'a ayri bir gun ayirmak isterseniz, oradan yuruyerek dogu kumsallarini gezmek hos bir secenektir.
ben olsam kopruyu yuruyerek gecerdim, kuzey kiyisinin da havasini almis olursunuz. adrenalin isterseniz kopruye tirmanis da yapiliyor (biraz pahalidir, ama fotgrafinizi da cekiyorlar :P )
mavi daglar mutlaka gezilir. dogayi seviyorsaniz royal ulusal parki'na, ku-ring-gai chase ulusal parki'na gidebilirsiniz, kamp da yapabilirsiniz.
kuzey semtlerinde manly'nin havasi, kumsali guzeldir. o taraflarda (toplu tasima ile cok uzak) palm beach, dee why, mona vale kumsallari filan guzeldir.
zaman varsa bir vapura atlayip taronga hayvanat bahcesi'ni gezin (giris biraz tuzlu, ve oldukca buyuktur. gezmesi epey zaman alir)
zaman bolsa, vasita varsa, araba surmeyi seviyorsaniz guneyde wollongong'a araba surmek keyiflidir.

bir cirpida, calakalem aklima gelenler boyle. (...)"

saklıbahçe bistro - ataköy 2.kısım
tam istediğiniz gibi bir yer. gerçi biz türkiye maçlarını izlemeye gidiyorduk ama yabancı maçı da yayınlarlar herhalde.

Orda maç yayını var mı ya kesin, aslında hep gittiğimiz yer ama akşam gitmedim hiç, maç açıyorlar mı?

atrium teras. çok iyi. ben de orada olacağım hatta :)

ürünü satın alıp saatten anlayan birine gösterip sonra çakmaysa cayma hakkını kullansan?

Bu linkten anlaşılmaz ama saatin yurt dışı fiyatına bak. Saha aşağı ise al ve saatçiye göster. Çakma ise iade edersin.

Yok eğer yurt dışında bile daha pahalı ise hiç bulaşma vakit kaybı olur.

Edit: şimdi inceledim orijinal demiyor. Kesinlikle sahte.

Yurt dışında daha pahalı, yani sahte. 2300 TL etmez bu arada bu saat, hiçbir türlü alma.

+1 isott ayrica ilanda zaten hic orjinal kelimesi gecmiyor. Fatura ve garanti demis ancak bu muhtemelen satici garantisi seklinde olacaktir

çakma. saat piyasasında emporio armani meşhurdur. çok pahalı bir saat olmadığı için kimse çakmasından şüphelenmez. nasıl ki sahte para basanlar 200 veya 100 lira değil 20 lira basıyorsa bu da aynı kapiş ^^

Aslında paikolog->psikiyatr sıralaması makul geliyor bana. Hatta aslında önce şunun farkında olmak gerektiğini düşünüyorum: bu insanlar sadece kişinin kendini anlamasına ve başka bir açıdan bakmasına yardımcı olabilecek profesyoneller. Yani hiçbirinin elinde bütün problemlerimizi çözebilecek birer değnek yok. İşinin ehli insanlarsa ikisi de sizi gerekli gördüğü birime yönlendirecektir zaten , hangisi ile başladığınız şu halde çok çok önemli olmasagerek. Bahsettiğiniz yerin çalışma tarzı öyle imiş demek ki.

Süreç sana açıkladıkları gibi işliyor, mantıklı olan da bu. Diyelim ki kaygı bozukluğun var ve zaman içinde çarpık düşünce ve davranışlar geliştirdin. Bunları psikologla konuşup halletmek, bu kalıpları kırmak için önce belli bi uzlaşı kıvamına gelmen önemli. Bunu da ilaç sağlıyor işte. Önce ilaçla duruma göre, diyelim ki 2-6 ay arası bi tedavi görüp azcık rahatlıyorsun, böylece psikoloğun yönlendirmesine açık bir hamur haline geliyorsun. Bu kıvamda değilken doğrudan psikoloğa gitsen, o seni böyle görünce psikiyatriste yönlendiriyor zaten. Bu nedenle sana önerilen sıralama daha mantıklı.

Ben uzatmalı bir hasta olarak gözlemlediğim süreci tanımladım, uzman arkadaşlar gerekirse düzeltirler.

Buyuk ihtimal dbedir:)
Psikiyatriste gittiginizde durumunuzu ayni sekilde anlatirsaniz size zorla ilac vermezler merak etmeyin.

ilaç yazdıracaksanız psikiyatr, derdinizi anlatacaksanız psikolog. buna göre istediğinize gidebilirsiniz.

Psikoz, bipolar ya da major depresyon gibi hastalıkları psikologlar tedavi edemez. Çünkü beyindeki hormonların (norotransmitter) seviyesi bozulduğu için bu hastalıklar ortaya çıkıyor ve ilaçlar ile hormonlarin dengelenmesi gerekiyor.

Oncelikle psikiyatra gidip tanı konulması ve sadece psikoterapiden fayda görüp gormeyecegi hakkında bilgi almak en doğru olanıdır.

Milanoda. Şaka şaka

Milan store gönderiyor olmalı. Ben geçen sene juventus storadan almıştım. Geldi.

Gümrüğe takılmaz mı?

Benimki takılmadı. Şans.

89 dolar diyor yahu. Çok para.

www.sportsdirect.com

Daha geçen hafta bu siteden 47 sterlin'lik alışveriş yaptım. Gümrüğe takılacaktır büyük ihtimalle, %20 civarı verginizi ödeyip çıkartıyorsunuz. DHL'le geldi benimki, oldukça hızlı ve sorunsuz oldu.

0,5 astigmat için toriğe gerek yok. Acuvue kullandım uzun süre, hiç memnun olmadığımı fark edince (evet, geç oldu) değiştirdim, rahata erdim.

Markadan markaya oluyor senle ilgili de olabilir son kullanma tarihi de geçmiş olabilir. Zor zaten lens kullanmak

Markadan markaya evet fark oluyor. Bana piyasadaki lenslerden sadece air optik night and day lens konforlu geliyor. Bu lens ilk gün batsadanuyuduktan sonra lensler iyice göze yerleşir.

Benim 1.25 astigmat 3 derece miyopum var. Asigmatsız lens kullanıyorum. Görüşte bozulma yok, gayet net görüyorum. 0.5 astigmatta gayet küçük olduğu için sıkıntı olmaz. Eğer dc değeri uymuyorsa da bir derece küçük olanını tercih edebilirsiniz. Örneğin dc 8.5 ise 8.4 alabilirsiniz fakat kesinlikle bir büyüğünü almayın

lenste çok ufak bir toz parçası olsa bile öyle batar. iyice temizlediğinizden emin olun

arvales

Majezik

apranax

apranax +1

Majezik. Benim bile agrimi geciriyor.

seni anlamadıklarını biliyosan mal değilsin.

Selam vermem de bir kedi yanıma pis pis yaklaşıyorsa napıyosun lan şerefsiz derim.

Yapıyorum, çok severek hem de.

ben vermem.
ha verirlerse alırım ama.
zor hayatlar yaşayan bu kardeşlerimizden bir a.s'yi esirgeyecek değiliz.

Ben veriyorum onlar da bana cevap veriyorlar mivmiv diye konusarak anlasiyoruz karsilikli. Ayrica googleda aratirsan seni anladiklarini gorursun kediler kuyrugunu havaya dikerse seni selamliyor demek kedi dilinde. Kuyrugunu sakliyorsa mesela korkmustur.

her gördüğüm kediye köpeğe "köpeeekk naberr" ya da "kediii nabıyon len şerefsiz" şeklinde yaklaşırım, onlar da gelir sevdirir kendini.

Ben her sabah okula giderken yolumun üzerindeki kulübede yaşayan köpeğe korna çalıyordum bir zamanlar...

Ben de yapıyorum. Çok severek yapıyorum. Geçen altına işemiş yavrucuk bi kedi bulduydum, anneannemin yan apartmanının bahçesindeki yavrulara götürdüm. 2 de büyük kedi vardı. Bakın dedim size Tanrı misafiri getirdim, ona iyi bakcaksınız tamam mı dedim, bak emanet ona göre bi daha gelince kontrol etcem dedim. 2 hafta sonra benim yavruyu hoppidi hoppidi koştururken buldum :)) güzel bişey.

Ben de veriyorum. Yani selam falan demesem de yanına gidip gucugucu, pisipisi diyorum. Konuşuyorum bazen.

Naber laa :) filan derim ben de.

Ben de konuşuyorum sokak hayvanlarıyla. Bana da "mal mı lan bu" der gibi bakıyorlar bazen. (Hem teyzeler hem kediler öyle bakıyor.) :/

Ben de veriyorum hemen hemen hepsine bazen hızımı alamayıp durup sevip sohbetime öyle devam ediyorum.

veriyorum. evimin oldugu sokağa girdiğimde bir dükkanın önünde oturan bir köpek var ismi paris bütün gün orada oturuyor kendisi bir golden retriever, arada seviyorum ama hep enerjim olmuyor veya hayvanı sıkmak istemiyorum o yüzden selam verip geçiyorum. diğerlerine de selam veririm ama nadiren, yani tanımadığımız insana selam veriyor muyuz hayır tanımadığım hayvana da kolay kolay selam vermem o yüzden.

ahaha bence güzelmiş. eğlenceli birisin. ama sesli yapma deli sanarlar :D

Ben de konuşurum bazen. La bi git başimdan filan derim. Ama dayilarin gormeyeceği yerde derim.

abi nefes alsam "deli diyolar mıdır acaba?" diye düşünen birisi olarak ben bunu hep yapıyorum ve garip olabileceğini ilk kez bu duyuruyu görünce fark ettim. ben kedi görünce takılıyorum genelde. geçen sigara içerken bi tanesi sırnaşıyodu mesela, "olum sigara mı veriyim ne istiyon, yiyecek bi şey yok ki" deyip sigarayı uzattıydım, yurttaki güvenlikçi abi görmüş, gülüyodu. ben seviyorum hayvanlarla konuşmayı. cevab da veremiyolar nasılsa ooh.

Köyde önümden geçen yılana "Ştt, nereye gidiyon?" demişliğim var.

hahhahaha kendin gibi birinin yaptığını bilmek çok güzel.
ben kedilere elmyra gibi nalsın kedicik falan diyom.
kopeklere de trakyalı ağzıyla naaprsın be küpek diyom hep:)))

selamı bırak,dayanamayıp sesli sesli konuşuyorum ben. daha bugün "sen ne güzelsin, tatlı mısın sen" diyerek oldukça iri yapılı bir kediyi sevdim dakikalarca.

çöpü karıştırırlarken veya birilerinin verdiği bir şeyleri yumulurken görürsem "afiyet olsun" falan diyorum kedilere.
ya da "naber pisicik" falan.

Şişman köpeklere naber lan dobiş derim. Oynayan kedilere haha salak mısın sen derim gülerek izlerim.

ya ben direkt "anneeem" diye seviyorum. özellikle kedileri. kedilere karşı içimde büyük bi aşk var. köpeklere karşı da öyle. kedi görünce anneem napıyosuun diyorum. köpeklere de minnoşum falan diyorum.
arkadaşlar ben normal değilim galiba.

Ben de hep yapıyorum. Naber köpek, merhaba kedi falan derim.
Sabahları işe giderken köpekler geliyor yanıma servis için durduğum yerde. Onlara elimdeki çantada ne olduğunu falan anlatıyorum, sen de gelicen mi işe diyorum. Hiç gelmiyorlar ama.
Kuşlarla hiç sohbet etmedim ama sanırım. Onlara sadece merhaba merhaba.

once dahiliye sonra o gerekirse sevk eder.

kbb bence.

benim boynumda vardı genel cerrah 2 dk da aldı. yağ bezesi gibi bişeymiş

Genel cerrahiye gitmek lazım.

ya ne dahiliyesi allah allah her şeyi dahiliyeye yolluyorlar. genel cerraha git sevgili kardeşim geçmiş olsun

kbb ye git.

gir internetten genel cerrahiden direk randevu alabiliyor musun bak bakalim. keyfimizden demiyoruz, vermiyorlar. tiroid hastasi endokrinoloji gibi basit bir yan dala gitmek icin bile once dahilyeye randevu verdirip ordan sevkediyorlar.

ki bu durumda mantikli da, bu sisliklerin ne oldugu alinip alinmayacagi cerrahi mudehale olup olmayacagi bilinmiyor henuz.

gayet alınıyor istediğin birime randevu. sen niye şeker-tansiyon hastalarının sırasını gasp ediyorsun? ne alakası var boyun şişliği ile dahiliyenin

Farketmez birine git usg isteyecek ztn buyuk ihtimal lenf nodu dur

''Florame'' markası yağ konusunda uzmanlaşmış Fransız markasıdır, güvenle satın alabilirsin. Eczane ve internette bulabilirsin.

Lavanta fidani ve esansiyel yağı farklı ürünlermiş, ona dikkat etmek lazım. Orjinal istediğin şey şu ambalaj:

www.amazon.com

satış noktaları şurada yazıyor:

www.florame.com.tr

bi de türk nuka vardır. guvenle tavsiye edilir

mobildeyim. cevaplari bu şekilde takip edeyim. güvenilir mi bilmem ama bir de "doa" var.

Ben de florame kullanıyorum.

Vivasan kullanıyor arkadaş,ben de bugün sipariş verdim.

piyasadaki tum yaglar zeytinyagi ile cogaltilmis yaglardir.

İkea

98i, 89i, 79g gibi otobüsler M. Akif Ersoy Hastane durağından geçiyor; oralarda olması lazım.

Durağın adı nükleer araştırma merkezi, 36as 79y 98s ht20 89i geçer, mantıklı olan önce sefaköye ulaşmak.

Hocam çöpe atmayacaksan gösterdiğin siteye ver gitsin, ama harddiskleri al ya da sil önce.

yani pek bi alternatif yok bu konularda eğer komputer calısmıyorsa. Parça parça satayım desen satılmaz eski model cunkı, butun satayım desen calısmayan komputeri kim alır.

salla gitsin.

Hiç olmadı geri dönüşüm kutusu tarzı bir yere atarsın.

içlerinde HP pavillion var mı belki benim işime yarayabilir.

yok

Çalışmayan derken çok yavaş çalışıyorsa belki format atılıp kullanılır veya satılır duruma gelebilir, eğer öyleyse laptopçulara bi gösterin.
Onun dışında çöpün yanına koyarsanız hurdacılar alacaktır. Sitede gariplik yok, para kazanıyor sonuçta adam, elektronik atıklardan altın ayrıştırarak geçinen insanlar var.

acer aspire varsa klavyesine talibim.
dvd ya da cdr varsa bir arkadaşa bi deneyi için lazımdı birkaç tane.


ben eskiciyim baya da. şu an elimin altındakilaptop da 9yıllık :(

spacebarı bozuk...

İl neresi?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığından yetki almış firma listeleri s9.dosya.tc bu linke yükledim.

Exitcom
Anel Doğa
EAG

firmaları bu işin öncüleridir. İstanbuldaysan KADIKÖY belediyesi de bu işi iyi yapıyor.

Yedek parça çıkar onlardan. Sen modelleri buraya falan bi yaz önce. Sonra harddisleri söküp bir tas suyun içine bırak bir süre. Sonra alayını ver bulduğun yere, gitsin. Amatör olsa ne olacaklar?

şöyle bişi var : tr.pinterest.com

şöyle sıfır kol ama dize daha yakın boyda, belinde ince bir kemerle elbise nasıl olur?
www.maxidressesnow.com

şu da kate'ciğime süper olmuş
www.google.com.tr

İş bağlayacaksam takımdan başka bir şey giymem. Kolsuz gömleğimsi şeyler üzerine ceket giyerim ama ceketi elimde taşırım, içeride giyerim.
Şöyle bluz ama yaka bu kadar dik değil.
image1.oasap.com
Ya da şöyle bir bluz
aff.ysi.bz

30 derece sıcakta kolsuz gömlek neden uygun olmasın? Katılım bankası falan değilse normal bankalarda insanlar baya cıbıl geziyor.

Kaza tespit tutanağı ne diyor? Kusur tamamen sizde mi?
Öyleyse sizin hasarınızı ya kasko şirketiniz öder ya da siz cepten yaptırırsınız. Kasko ödesin istiyosanız kaskonuzla anlaşmalı yetkili servise gitmek yeterli. Kaza tutanağı ehliyet ruhsat isterler gerisini onlar halleder.

İlerleyen zamanda karşı taraf kendi hasarını sizin trafik sigortacınızdan tahsil edecek zaten.

Geçmiş olsun.

KAskodan faydalandigin zaman hasarsizligin da bozulacak, onu da goz onunde bulundurmak lazim. Hasarin buyuklugune gore hareket etmek lazim.

geçmiş olsun. eğer tutanakta anlaşıp kusurlu tarafı belirlediyseniz ki, sizin kusurlu olduğunuzu kabul etmişsiniz; aracınızı hareket ettirebiliyorsanız siz, değilse kaskocunuz aracılığıyla (çikizi hizmetiyle) servisinize götürün. tutanaklarınızı ve diğer istedikleri olursa -ruhsat ehliyet filan- servisçinize verin. ondan sonra aracınız tamir olunca sizi ararlar zaten. aracınızın tamir bedelini kendi bütçenize göre cebinizden ya da kaskonuzdan ödeyebilirsiniz.

yerinde olsam giderdim

ben olsam mutlaka giderdim. eğer kırıldıysa ve yanlış kaynarsa yamukluk oluşabilir. sonrasında estetik ameliyat yaptırmak zorunda kalmak daha mı iyi?

kırık olsa duramazdın evet. ama git yine de doktora.

burun kırığına durulaibliyor arkadaşlar. aylarca farketmiyorsunuz kırıldığını sadece 2-3 gün çok ağrı yapıyor.

Doktora geldim bir şey yokmuş. Teşekkürler herkese.

reklamcılık işte. sadece zekice olmasıyla değil kötü olmasıyla da konuşturuyor. adamların amacı kendileri hakkında konuşturmak. bak seni bile haklarında konuşturuyorlar. yoksa adamlar da biliyor iğrenç olduğunu...

abi her ramazan türeyen yapmacık, leş, benim yayınlamaya utanacağım türden boktan bir reklam işte. hep yaptıkları şey. meşrubatçı tayfasının hepsi yapar bunu her sene. ben de reklamlar konusunda çok takıntılıyım ve ne demek istediğini çok iyi anlıyorum ama alıştım artık, reklamlar o kadar aptalca ve basit ki bir yerden sonra "bu ne şimdi?" diye sormuyorsun.

"niye kibariye" dersen bunun sebebi sanırım hem muhtemelen "reklam yıldızları"na kıyasla daha az parayı kabul edecek olması (işlerin piyasasını bilmiyorum, tamamen mantık yürütüyorum. şimdi bi ronaldo var bi kibariye var) hem de halkın neredeyse her kesimi tarafından tanınan, "lisedeki herkesi tanıyan hafif kilolu merve" kabilinden sempatik bi' abla olması. ramazan'ın o hoşgörülü, kardeşlikli, saygılı, sevgili ortamını yansıtmak için fena bi' isim de sayılmaz aslında ama genel olarak reklam aşırı saçma ve sığ işte.

Reklamcılıkla ilgileniyorum,
Reklamı başarılı bulmadığımı öncelikle söyleyeyim de açıklamam savunma sayılmasın : )

Limonata reklamında Kibariye oymatmanın temel amacı kibariyenin hedef kitle gözünde sarışınlığı ve sarı rengi çağrıştırması.(ve dolayısıyla limonata ve limonun bilinçaltından çağırması)
İkincisi de yine hedef kitlenin hoşlanacağı/yakınlık kuracağı biri olması.

@jimjim,

reklamcılıkta cidden böyle bi şeye dikkat ediliyo mu? yani limonata sarı, o yüzden sarışın birini oynatalım da özdeşleşsin hesabı? öyleyse ateistler tanzanyalı ökkeş ile adıyamanlı johnny'yi nasıl açıklayacak? :((

www.youtube.com

alkislarlayasiyorum.com

Elbette var, ice tea reklamlarında reklam fonunun sarı/ turuncu oluşu.. Ve hatta bknz oyuncuların kıyafetleri. Ya da negro reklamlarında biraz kavruk ablaların oynaması.. Bir diğer limonata reklamında da hadise oynuyordu koleston sarısı saçlarıyla mesela..Bitter çikolata reklamlarında da aksine hiç sarışın birini hatırlamıyorum..

Bu söylediklerim elbette prime time da yayınlanan reklamlar için geçerli..Baklava reklamını ilk defa gördüğüm için açıklamaya gerek duymuyorum

celeron 300a sen misin

soruya cevap: evet, sempatik bence de

Euro 2016 mucadelesini degil komple Izlanda'yi ve insanlarini ve her seyini asiri sempatik buluyorum:)

İzlandada yaşarım net

Adamların kalecisi Eurovision şarkılarının klibini çeken yönetmenmiş. Evra'nın 25 kardeşi var bilgisinden çok çok daha sempatik bence.

İzlandayı da İzlandalıları da severim. Blue Lagoon'a gitmek lazım bi ara

Huzur İzlanda!

sempatik buluyordum elbette ama bu videoyu izledikten sonra çok daha arttı saygım ve sevgim. 10-12 gün önce bi' entry'mde de yazmıştım: izlanda'yı seviyorum ama 300 binlik bir ülke oldukları ve futbolla pek ilgilenmedikleri için, onlardansa mesela arnavutluk'un çıkmasını tercih ederim. çünkü biliyorum ki arnavutlar, rumenler, macarlar falan dünyayı yakar üst tur için ama izlanda dediğin zaten el kadar memleket, e adamların öyle profesyonel sporla da pek arası yok...

amma, lakin ki, öyle değilmiş. tribündeki taraftarları olsun, spikerin delirmesi olsun, oynadıkları futbol olsun... bu adamların başarısına sevinilecek hatta çok sevinilecek, bundan emin oldum. o açıdan, sempatimin ikiye hatta üçe katlandığını söyleyebilirim.

izlanda'nın yeri bende ayrıdır diyemem ama bunların liginde hafnarfjördur'u çok severdim ben. bir dönem bayağı bayağı takip ediyordum. hangi sezondu hatırlamıyorum ama breidablik'le bir son maç vardı mesela, 2-2 mi ne kalmıştık, bizimkilerin topu direkte patlamıştı son dakikalarda. yensek biz şampiyon oluyoduk, beraberlikte breidablik olmuştu. onu hiç unutmuyom. adamların ligi o kadar dandik ki benim diyen izlanda haber sitesinde bi tane kayda değer haber bulamazsın. ne bi maç yorumu, ne bi yazı, ne takım haberi... hiçbi şey yok abi. işte kadın takımı olsun, u-14 olsun adamlar haber yapıyosa bunlarla ilgili yapıyo. spora bakış açıları çok daha farklı ve sanırım "masum" çünkü.

benim gibi "biri gitti kaldi 300 spartali" vardı o ara, hatta şakasına laf dalaşına girip küfürleştiğimiz oluyodu sözlükte. bizler için şanlı izlanda'nın başarısı çok daha büyük bir gurur o açıdan, biz bu bebeleri izlemek isteyip de izlandalılardan "abi biz de izleyemiyoz ki, ben bizim ülkede futbol ligi olduğunu senden duydum mesela" cevabı alan, youtube'a breidablik-keflavik highlights yazıp amatör kameradan maç özeti izleyen neslin evlatlarıyız :((

Ben de sempatik buluyorum.
Aşırı derecede sevimli birşey. Böyle tarif edilecek gibi değil.

Aynen ben de cok sempatik buluyorum izlandayi. Izlandada beni sempatik bulan birileri varsa hemen onunla evlenip izlandaya yerlesebilirim.

Hatunları at gibi. Seviyorum izlandayı.

alman natuliş tamam olur gehen ki hemde nasıl ama fransa çok garip top oynuyor ben beğenmiyorum.

Almanya kimle oynuyor bilmiyorum da Almanya sonuçta işte, bir şekilde alır. Bu Almanlar kadar bana güven veren başka millet yok ha, tuhaf bir duygu. Fransızlar kesinlikle aynı güveni vermiyor bana.

Diyaliz makinesinden yazıyorum. Basma.

Fransa da irlandayla oynuyor ya, allahın irlandasını da elerler heralde ev sahibi oldukları turnuvada??

çiya

Çiya'da yokmuş :/

sarmısaklı köfteyi ksatetmiyor musunuz? ben yedim orda ama daha önce?

Menüde yoktu ama bir bakalım tekrar. Teşekkğr ederim :)

vejeteryan/zeytinyağlı kısmında var, menüde görünmeyebilir.

afiyet olsun. :)

Kadıköyde rihtimdaki madonun yaninda derya iş merkezi var .içeri girince ilk katta copy center var .öğrenciyken oraya giderdik .uygundur diye düşünüyorum.

te ma etmaje

Yok bu değil.

per ty - lmd remix

yapcak bişey yok. beklemek lazım.

yok beklemem dersen, aktivatörlü yapıştırıcılar var, yapıştır. yolda işini görür, düşese o zaman beklersin :)

yapıştırdıktan sonra sağlam bantlarla tutturursan belki bir süre idare eder ama kendi ağırlığından biraz aşağıya doğru da inebilir. en kötü ihtimal bantla tuttur, gelince yapıştırtırsın.

Ben olsam Avrupa Yakası olacağı için Çanakkale tarafından giderdim. Maddi durumda sıkıntı yoksa feribotta biraz dinlenmiş olur, çayımı içer devam ederim.

sorunun cevabı kesinlikle yalova.

doğru o zamanı kaybedeceksin ama diğer taraftan da tem trafiği ve istanbul içine girdikten sonraki trafiği göz ardı ediyorsun.

arabalı feribotla yenikapıya inebilirsin? bursa vs gibi yerlerden.

@basond o çok pahalıya geliyor ya, ondan o seçeneği dahil etmedim.