Ekşi Duyuru

Kelimelerin okunuşu, aksanların söylenişi vb. için;
phonetique.free.fr

kelimelerin nasil telaffuz edildigi ile ilgili bir site: forvo.com

bunun yaninda pimsleur ve micheal thomas setlerini tavsiye ederim. ama bunlar icin az da olsa ingilizce bilmeli. gercekten kisa surede guzelce iletisim kurdurabilen setlerdir.

livemocha.com ve busuu.com u biliyorsunuzdur belki. bunlar temel iletisim konuaunda size yardimci olur. keza rosetta stone adli program da bu mantikla calismaktadir.

online dediniz ama bilg programi da olur derseniz tell me more french de cok iyidir.

(bkz: ah be istanbul)

neşe sayles

Şurayı bir deneyin;
www.google.com

full metal jacket. kesin.

american history x, kesin.

tie breaker bekliyorum

amerikan histori'de yanlış hatırlamıyorsam olaylar genel olarak gece geçiyordu. daha uygun olabilir atmosfer olarak o yüzden.

American history

ikiside olabilir. ama sen ruh halini söylemen lazım.

fmj yi çok daha çok sevsem de yaz gecesi american history izlenir.

valla çok sıcak. bunu onaylamak için geldim.

vantilatör falan al odana. tıkaç işe yaramaz bence. rahatsız olursun kulağındayken uyuyamazsın. hem sivrisinekler girer :).

ya vantilatöre evdekiler koyacak yer yok diye karşı çıkıyor. sineklik var camda sinek de girmez. 1-2 kere pamuk tıkayarak uyudum rahatsız etmiyor ama pamuk düşüyor kulaktan :d

www.naturel.gen.tr eczanelerde bende kullanıyorum harikulade hiç rahatsızlık vermiyor ilkin garipsiyosun ama şimdi evin içinde ile bunla geziyorum

yalnız bunu alınca önce elinde incelt iki parmağının arasında kulağının kepçesinden tut çek sonra onu kulağının içine sok aksi takdirde bunu takmak zulm neyse al takamazsan yardımcı olurum

çok büyük birşey değil ki vantilatör. kalabalık yapmazki. ayaklı olmayan modelleri var onlardan al.tıkaç rahatsız eder bence.

1-2 tl fazla değil. ben okulun oradaki kırtasiyeye sormuştum ama tahminimce eczanelerde de bulunur.

ben askerdeyken earplug almıştım.silikon hem kulağın şeklini de alıyor.ufacık kutuda canın sıkılınca oyun hamuru gibi oynanıyor.

ramin ömrünü azaltır

yalnızca pile ufak bir ömür törpüsü olur. Başkada bir zararı yoktur.

ram ömrüyle hiç bir alakası yok. arden v2+1. uyku modunda şarjda bırakma pcyi zaten uyku modunda normalde harcadıgı enerjinin 1/10'ini harcar pc.

Jubile maçıydı o.

edit: üstte de dünya karması ve rusya karması yazıyor.

Rus futbolcu Vadim Avsiv'nin jübilesinde oyuna dahil olan beş yaşındaki Vadim Evseev tarih yazdı. Profesyonel futbolcularla birlikte sahadayken hafızalardan silinmeyecek bir gole imza attı.

video.milliyet.com.tr

avcılar metrobüsten çıktıktan sonra 200 metre falan ileride bir otobüs durağı var. sağa sapak var, onu hemen geçince. oradan silivri, güzelce, hadımköy, kıraç vs. otobüsleri geçiyor. otobüs dediğim, bir çoğu minibüs boyutunda, ama özel halk otobüsü olarak geçiyor. ve minibüs gibi gideceğiniz mesafeye göre para veriyorsunuz. hadımköy'e giden başka bir toplu taşıma aracı bilmiyorum ben. bineceğiniz otobüs muhtemelen dediğiniz adresten geçiyordur.

akbil geçiyor mu bu otobüslerde ?

otobüsün numarası 418'miş bu arada : ) ama önünde de hadımköy diye yazar zaten kocaman.

akbil geçiyor normalde. ama aylıkta sıkıntı çıkabiliyor, aylık geçerli mi emin değilim. akbil basacağım dediğinizde makinada bir tuşa basıp aktif hale falan getiriyorlar(dı. en son ben bıraktığımda). bir de şoförler ve muavinler akbil basacağınız zaman oflayıp puflayabiliyor. ya da bana hep öyleleri denk geldi.

Geçiyor. Ama aylık ise geçmez.

metrobus edirnekapi ordan minubus hadimkoy

hava oldukça sıcak ben tişörtler terledim ama bugün yağmur yağacak. gömlek+şemsiye işini görür fazlası terletir.

giy yaaa biz ankarada jırka da trençkot da giyiyoruz Walla buz gibi

edit: en azından elinde taşırsın.

yardım masasında oturuyorlar. kapı açma kapama görevleri oluyor. girişte yaka kartı basıyorlar. kulisten sorumlu oluyorlar. vestiyerde görev alıyorlar. tercümanlık yapıyorlar. broşür veriyorlar. eğer içinde eşantiyon olan çantalardan veriliyorsa o çantaları hazırlıyorlar. mihmandarlık yapıyorlar.

erkeksen giriş destekte olursun turnike sistemi olur kapıda başında durursun kart bas vs. yönlendirme gibi, sonra oturmak istersen yaka kartı basılan masada olursun klavyende iyiyse operatör olursun.

check in sirasinda bir sorarsan (yaninda varsa uyelik numarani da ver mesela, TK... ile baslayan) islendiginden emin olursun. en kotu ucus kartinin elinde kalan parcasini atma, islenmezse siteden girer bilgileri doldurur geriye dogru isletirsin.

uçuştan 24 saat önce online check-in yap, numaranı oraya da girebilirsin

daha sonra telefonla arayıp da işletebiliyorsun.

gezinebiliyosun ama sadece bi kere giriş yapabiliyosun yani burdan havaalanından çıktın damgayı bastılar dönüştede damgayı yedin. senin vize biter

tek başına girmen lazım.bir arkadaşınla falan olmaz

multi al

tek alırsan türkiyeye gelmeyi bırak avrupa birliği dışında bir yerlere giderken (interrail yaparken mesela geçtik trenle pasaportlar kontrol edildi) sorun olabilir. vize almayı engellemez.

etkilemez. çoklu girişi işaretle kesin.

la noix'in soyledigi gibi, ama bir duzeltme, avrupa birligi ulkeleri degil schengen ulkeleri disi olacak; britanya, irlanda, romanya, bulgaristan ve guney kibris henuz schengen alaninda degil. ab ulkeleri olmayan isvicre, norvec ve izlanda da schengen bolgesi icinde.

çoklu giriş.

Sen ne işaretlerse işaretle onlar uygun olanı verirler. Veya teslim ederken düzelttirirler, şunu işaretle falan derler. O yüzden multiple işaretlemek en iyisi.

Control Panel\System and Security\Administrative Tools
'dan

computer management>storage>disk management>kayıp olan 100'lük kısmı bul. orada boş (raw falan yazar) görünür. format mormat de. tamamdır.

az bir bilgi için en basit 'fransızca konuşma klavuzu' vb. kitaplar işini görecektir. kesin bir kitap önerisi yapamasam da www.tv5.org 'dan ''apprendre le français'' sekmesine girip en basit fransızca alıştırmalarıyla çalışabilirsin. yine başlangıç düzeyi fransızca cd'lerinden 40-50 Tl'ye 2-3 cd satılıyor alabilirsin veya torrent falan buluyorsan-ya da arkadaşlarından- bunları edinebilirsin.

gerekli cümleler sözlüğü gibi şeyler var onlardan al?

bi arkadaşım ki kendisi end. müh., okul biter bitmez şantiye şefi olarak dubaiye gitti. çok hoş bir yaşamım yok diyordu, çok kazanıp kazanmadığını da bilmiyorum. oradan kazakistan'a geçti. şimdi de moskova'da takılıyor.

inşaat şirketlerinin ilgili pozisyonlarına bakabilirsin. çok çok tercih edilen pozisyonlar olmadığından şansın var.

Dubai'de çalışan arkadaşım var kendisi sırf şu militarist yapıya karşı olduğundan dolayı askerlik yapmamak için gitti. Yaklaşık 5 senedir orada çokta mutlu renkli bir hayat tarzı yok dubai'de arap memleketinde insan çok fazla duramıyor.

bavulları zaten tartıyorlar kişileride mümkün olduğunca homojen dağıtıyorlar bilet keserken yani check in yaptırırken ortalama ağırlık alınıyor ve uçuş öncesi center of gravity hesaplanması için fms cdu ya yada mcdu denen bilgisayarlara uçuş öncesi veriler pilot tarafından giriliyor tabi bu verileri dispatcher veriyor diye biliyorum.

www.ehow.com

kargo ve yakıt yükü, uçağın boş ağırlığı belli. yolcular için de ortalama ağırlıklar var. pilot, dispatcher falan değilim, air crash investigation izlerken öğrendiklerim.

loadsheet ler ile hesaplamayi yapiyoruz. ucagin bir basic agirligi vardir zero fuel mass yakitsiz agirligi vardir dry operating mass yani crew ikram bunun gibi ekipman agirligi vardir bunlar toplanarak hesaplanir. her ucagin kilosu farklidir ayni fabrikadan da ciksa her ucak farkli kilo da olur ve kendi handbook u olur. 4 yilda bir hangar da bos agirliklari tartilir degisim varsa basic agirlikta loadsheet guncellenir. bu tartim esnasinda ucak yakitsiz fakat motor icindeki motor yaglari dahildir. bu bilgilere gore loadsheet ler gelir dispatcler hesaplamis olurlar gerci son bir kontrol yapilir hata var mi ucak overload mu degil mi ona gore take off karari verilir.

ortalama ağırlık hesabı yapılıyor... kişi başı ortalama ağırlık olarak 80 Kg. Valiz başı ağırlık olarak da 9 Kg. alınıyor.

rookie doğru demiş ama çoğu iş yerinde depoya girdin mi hamallığı da yapıyorsun malesef. oturmuş ve düzeni olan bi yerse düşünülebilir belki ama dikkat derim.

www.youtube.com
yanda daha bi sürü video var fikir edinirsin.

Ablamı çağırıyorum o hallediyor ben de böyle ama abla yoksa çıkarma sırasına göre hatırladığım kadarıyla en dipte ayakkabı vs orta kat gömlek, pantalon vs en üstte montlar iç çamaşırlar ve çoraplarda ara boşluklara sıkıştırılmış halde oluyordu.

not: oha bunun da youtube videosunu yapmışlar, şu internet süper bir şey bazen lan :)

ceketi montu kapatmadan evvel en üste çok katlamadan, uzunlamasına yatır, ki kırışmasın. ayakkabıları da valizi dik tuttuğun zaman yukarıda kalacak, yani üzerine yük binmeyecek yere, içine gazete yumağı, vs sokup da koy. hatta deri ayakkabı falansa bence eline al. ezilince çirkin oluyo ya, sanki 1 sene eskimiş gibi oluyor. :/

trachemys scripta elegans'e ek olarak;

iç çamaşırlarını, çoraplarını rulo yapıp ayakkabının içine koyabilirsin. hem yerden tasarruf hem ayakkabılarının şekillerinin bozulmamasına yardımcı olur.

Buradan nasıl anlatabilirim bilemediğim için sana tek bir yöntem söyleyeyim; her şeyi koyduktan sonra üzerine oturarak kapa bavulu :) eh biraz da zıpla tabii.

iç çamaşırımı asla ayakkabı içine sokmamm..ıyy!

iç çamaşırları ve çoraplarını ayakkabıların içine koyma, olası bir hastalık kapma riskiyle karşı karşıya kalmak istemiyorsan. ayrıca hijyenik açıdan... mesela kıyafetleri çok katlamadan koyabilirsin, yani mesela tişört koyacaksın demi, en alta o tişörtü ser. kıyafetleri sererek koy. çok daha fazla kıyafet alıyor. montları falan en üste koy.ayakkabıları da hijyenik olması açısından poşet içinde elbette. valizin üst veya yan gözleri varsa ayakkabıları oralara sığdırabilirsin. ya da en üste koysan da olur bence.kıyafetlerin üstüne koymak istiyorsan hepsini sererek yerleştirdikten sonra araya büyükçe bir poşet koy üstlerini kapatacak şekilde. üstüne de ayakkabı falan filan.

bence en önemlisi gereksiz katlamalardan kaçın. ne kadar katlarsan o kadar yer kaybediyorsun unutma. tshirtler'in serilmesi buradan geliyor.

bildiğin psikoloğa gitsin. ben de öfke kontrolü için gitmiştim. gayet yararını gördüm. kaldı ki uzun bir süre gitme şansım yoktu ona rağmen yararı oldu. tavsiyem uzun süreli gitmesi.

the departed... ben filmin sonunu izlerken "iste bu, iste bu" diye bagirarak filmi bitirmistim. Cok fazla konusursam heyecani kacar diye sey ediyorum....

su an kendini mutlu hissediyorsan big lebowski, entrika oldun dersen departed, soyle kasvetli bi seyler olsun dersen de insomnia derim..

the departed rulez and fucks.

the departed
gerçi şu ana kadar izlemişsindir herhalde.

izlemedim hala ahahah.

önce the departed, sonra big lebowski :)

the big lebowski

biri de dememiş ki dark city 'i izle.

indiana jones hariç hepsini izledim, ve dark city eğer ki bilim kurgu seviyorsan, üst kalite bir filmdir zaten IMDB puanı da gayet bu konuyu açıklıyor.

dark city'i abartmayin yav. matrix yuzunden biraz geri planda kalmis, hakkettigi degeri gormemis olabilir ama kose tasi bir film degildir yani. hele bi de o kaleci sacina sahip basrol oyuncusu yok mu...

1. 1-2 haftada geçeni de var bir ay duranı da. üstünden geçirtiyorlar daha uzun süre kalsın diye.
2- hoş durur iyi yapılırsa.
3- cennetten düşen melek var sözlükte, geçici yapıyor mu bilmiyorum. edit: @exla teşekkürler, "cennetten kovulan" imiş :)

1 seneye kadar kalıcılığı olanlar var diye biliyorum. o da deri altına yapılıyor ama çözünüyor mudur nedir bilmiyorum. sadece yaptıran bi kız söylemişti.

www.eksisozluk.com

Bu arada cennetten düşen melek değil, "cennetten kovulan".

acaba digital signiture ile mi karıştırıyorsunuz.
Bir form olacak orada yazıor aslında.( ELECTRONIC DIVERSITY VISA ENTRY FORM)
20132HX95KNG4ZAY gibi bir numara. maillerinizi kontrol edin dilerseniz.

tabiki eve yatırım yapılır gayrımenkul değerlenir arabaya nazaran..(çok extereme bir araba değilse değeri düşeceği kesin değilmidir sizce ?) istanbulda güzel bir semtte daire satın almak ya da bir ev yapmak çok daha karlı olur. Diğer şehirlere nazaran istanbulun bir özelliği olsa da düşük ihtimal değer kaybedebilir gayrımenkul ama yine de semte göre yatırım yapılırsa karlı çıkılır diye düşünüyorum

ev yatırımdır araba sürekli masraf açan bir şeydir zamanla değer kaybeder ve o süreçte kasko, benzin, vergi, otopark vs. sürekli para yer.

sınırlı bir bütçen varsa ve geleceğe yönelik yatırım planı yapıyorsan. tamamını ödeyemesen de kredili bir ev alabilirsin. kira ödemek yerine ev taksidi ödersin. sırası gelince lükse kaçmadan ufak ve az masraflı bir şehir arabası alırsın.

yatırım olarak söyledikleriniz mantıklı ama ben o açıdan sormuyorum, hani kiraladığınızı düşünün bir ev. para biriktirip bir araba almak mı yoksa birikimlerle daha iyi bir yerden ev kiralamak mı ?

merkezi bir yerde güzel bir ev kiralayıp, iyi bir araba almak (istanbul için konuşuyorum) en mantıklı hareket. tabii gelirin iyi ve sabitse nakit paranı kullanmadan krediyle ikisini de elde etmek ve kenarda da her ihtimale karşı nakdinin olması paha biçilemez

hem yatırım hem de yaşamın için ev. tabii durumun olursa. yoksa borca girip stres yapacaksan ikisine de bulaşma. çünkü ev hayatının yarısından fazlasının geçtiği mekan. komşuların boktansa, evin altyapı problemleri varsa, ulaşımı işkenceyse, 5 metre karşında bina görmeden balkonda oturup temiz hava alamıyorsan, depremde yıkılır mı korkun varsa vs. yaşam kaliten düşük demektir. bu durumdayken bmw'ye binip trafikte kalsan ne olur?

işe yakın iyi bir ev

ayda 500 lira kira verdiğin bir evde oturursan, her sene 6000 tlyi çöpe atmış olacaksın. kendi evin olursa, o evi satmak istediğinde aldığın paradan daha fazlasına satacaksın. kazandığın parayla da dünyayı gez...

Bence ev daha önemli. Hayatın orada geçecek çünkü. İçinde kendini nasıl hissettiğin önemli. Arabaya belki evden işe, işten eve giderken iğrenç bi trafikte sinir harbiyle kullanacaksın. Ev bütün bu stresten uzak rahatladığın bi alan olacak. Bence eve önem ver. Camdan baktığında gördüğün manzara bile ruh halini etkiliyor insanın.

ev

araba aldın mı masrafların sürekli olur. benziniydi, gazıydı, bakımıydı, otoban yol ücretiydi, yağıydı...

evde kendin kalırsan evet elektrik suyu falan sen vericeksin ama kiraya verip gelir şekline de dönüştürebilirsin.

kötü günleri de düşünmek lazım. arabada yaşayamazsın ama arabasız hayatına devam edebilirsin

Anladığım evime eşyamı aliyim, arabamı aliyim sorusu bu. Bekarsan evi döşeme derim dandik eşyalarla devam et. Araba al derim eşyalar tekrar satılmaz ama araba biraz zararda etsen satılabilir.

kendi adıma konuşursak hesaplamalarıma göre ev alabilmek için hem iyi bir para biriktirmem hem de 5 yıldan fazla takside girmem gerekiyor. bunu bekarken basaramayacağımı düşünüyorum. çünkü maaşım iyi olsa da aileme de yardım ettiğimden 3 yıl içinde mümkün görünmüyor. evlenene kadar peşinat biriktirip evlenince direkt satın alıp eve taşınmak mantıklı görünüyor.

bu nedenle sene sonunda araba almayı düşünüyorum..

iyi bir yerde güzel bir ev almaya bakarım, kötü durumda ise mutfağını banyosunu pencerelerini kapılarını vs yaptırmaya çalışırım. (niye böyle anlattıysam, taşınmazlarını düzeltirim yani)

istanbul'da yaşayan biri olarak araba pek ilgimi çekmiyor açıkçası. köprüden geçsem bir sürü para, benzini başka, park sorunu başka, hem de sen çok güzel baksan bile arabana bir öküz gelip park halindeki araca çarpabiliyor. o yüzden hem gereksiz hem de yatırım için riskli.

@rm

into the wild terk

bir ankaralı olarak söylüyorum,

istanbul'da araba almak akıl karı değildir.

adı var mı bilmem de varsayalım onların da türü bilim kurgu olsun. sevmek zorunda mısın ki, b.ktan filmlerdir konusu berbattır, oyunculuk berbattır sevilmez.
komedi filmi seviyorum diyelim, mehmet ali erbilin oynadığı filmleri sevmemek beni komedi filmi sevmeyen biri yapmaz herhalde.

Zamanda yolculuk [değiştir]
Zamanda yolculuk hikâyelerinin öncellerini 18. ve 19. yy'larda görebiliriz. Bu alt-tür H. G. Wells'in Zaman Makinası romanıyla popüler olmuştur. Bu türdeki hikâyeler büyükbaba paradoksu gibi mantıksal sorunlar yüzünden oldukça komplikedir.[54] Zamanda yolculuk, romanlarda ve gerek genel temalı televizyon dizilerinin içinde tek bölüm olarak (örnek:Uzay Yolu dizisi "Sonsuzluğun Kıyısındaki Şehir" bölümü), gerekse ayrı yapım olarak (örnek:The Flipside of Dominick Hide) oldukça yaygın olarak kullanılan bir konudur. 1963 yılında başlayan ve 2011 yılında devam etmekte olan "Doctor Who" adlı dizide, zaman yolculuğu ve parelel evrenlerle ilgili örnekler sunan, uzun soluklu bir dizidir. Başrol karakteri olan Doctor "Zaman Lordu"dur.
tr.wikipedia.org

o tarzın adı güzel bilim kurgu filmleri

içinde uzaylı ya da robot olup olmaması elzem değil ama new-wave (philip k. dick, ursula k. le guin vs.) ya da hardcore (isaac asimov, arthur c. clarke vs.) bilim kurgulara bir bak derim. şimdi buradan anladığım space operalardan hoşlanmadığın ama star wars'ı da çok sevdiklerin arasında saymışsın... karışık.

2- Orada konaklama bir de ulaşımı saymazsaaakk, sanırsam ki 300-400 pound kadar.

Londra ve Edinburgh'dan yeni dönmüş biri olarak Edinburgh kesinlikle görülmeli derim. Londra kadar pahalı bir yer fakat ulaşımı yürüyerek halledebilirsin. Oxford'a niyetim vardı benim de fakat küçük yer, pek bir şey yok diyenler olduğu için vazgeçtim. Liverpool ve York için çok güzel dediler. Şehirler arası ulaşım, yemek, ufak hediyelik eşyalar, birkaç önemli yere girişi hesaba katarsak 10 günde 600-700 poundu geçeceğini sanmam. Günlük yemek ihtiyacı (3 öğün) için en kötü 15 pound harcarsın. Her gün de ucuz ve az şeyler yemek bünyeye zarar verebilir ama :)

Sabahtan akşama kadar sürekli dolaştığını varsayarsak Edinburgh 2 gün, Londra ise 7 gün alır. Tabi ben Londra'da hemen her yere gittim. Gezi kitapçığını bitirdim nerdeyse :) British Museum'a gitmem, London Eye'a binmem, Tower of London ve Tower Bridge'i vs dıştan görürüm dersen 7 gün daha da kısalır.

1-londra, oxford, cambridge, bath+stonehenges, brigton zaten direkt görülmesi gereken yerler o kadar gelmişken. manchester ve edinbrugh'u bilemicem. londra'ya en az 4 gün ayır derim. yukarda saydırklarımda londradan trenle yada otobüsle 1er günlük yerler. iskoçyaya gitmek konusunda iddialıysan uçakla gitmeni tavsiye ederim zira trenle yolculuk çok uzun sürer, zaman kaybedersin yolda.
2-harcamalar son derece kişisel zevk ve alışkanlıklarla alakalı olduğundan değişken rakamlar çıkabilir.

yanıtınızı şurada bulabilirsiniz. özellikle 5. adımdan sonrası ilgilendiriyor sizi.

www.mydigitallife.info

Windows'u komple türkçe yap. Windows ultimate olmasa da yapmanın yöntemleri var. Google it.

yakın arkadaşım gitmişti
tabii birinci ağızdan olmicak ama:

insanları iiymiş ama sürekli paranoya yapmış o, çünkü suç oranı baya yüksek. bir ara az miktarda parasını çaldırmış. sokağa oturup hafiften ağlarken yakışıklı biri gelmiş "what happened" falan tarzında. beraber kafeye gidip oturmuşlar. dil okuluna gitmişti kısa dönem, bize pek turistik yerlerinden bahsetmemişti

abimin eski şirketinden bi abimiz gitmişti güney afrika ülkesine. adını hatırlamıyorum ama açlığın hat safhada olduğu ekonomonin yerlerde süründüğü bir ülkeydi. iş amaçlı gitmişti. ülke girişinde her turiste ne amaçla olursa olsun refakat için bir asker veriyorlarmış. asker ile bu araçta seyahat ederken bizim abi sıcaktan kolunu dışarı atmış. asker hemen camı kapatıp azarlamış herifi

"kafayı mı yedin!? kolunu palayla keserler saatini alıp giderler!"

ohş

benim aklima direk besiktas gelmisti ama zaten sen yazmissin..

osmaniye, nişantaşı, şişli, mecidiyeköy...

Ataköy

özür dilerim ama bence yazılanların hepsi fiyat/performans açısından bok gibi yerler. istanbul şehir merkezinde aradığınız gibi güvenli, şişlenmeme garantisi olan bir semt yok. belki kadıköy diyeceğim ama çok iyi bildiğim bir semt değil.

bir kere mecidiyeköy zaten mahşer yeri gibi, gürültüsü, kalabalığı, eksoz kokusu insanı 3 günde depresyona sokar, direkt gözden çıkarın. şişli ve osmanbey akşam 9'dan sonra sokaklarında birbirinden tuhaf tiplerin dolaştığı tekinsiz bir muhite dönüşür. nişantaşı bunlara yakın olmakla beraber güzel bir semttir ama pahalıdır, gün içinde trafiği hiç çekilmez, toplu taşıma bağlantısı ise yok gibi bir şeydir. metrosu var ama yakın oturuyorsan. otobüsü var ama sadece beşiktaş mecidiyeköy arası işler, o da trafik yoksa. tek kişilik sıradan bir daire için ayda 1300-1500 lira civarı bir parayı gözden çıkarmak zorunda kalabilirsiniz. beyoğlu çevresinde cihangir ve kabataş/gümüşsuyu var fakat buraların da pek güvenli olduğu söylenemez, ayrıca arabasız veya taksisiz pek çekilecek yokuşlar değiller, kiraları da uçuk. beşiktaş yine en mantıklısı gibi gözüküyor ama beşiktaş'ta yenilenmiş güzel bir daire için yine en az bir 1300 civarı gözden çıkarmak gerekebilir. beşiktaş da güvenli bir semt değildir. çırağan'da tuttuğum eve tuttuktan 1 ay sonra hırsız girmişti. gece 11'den sonra dolmabahçe-barbaros-çırağan arasında tinerciler dolaşmaya başlar. bahçeşehir üniv. önündeki deniz kıyısı da buna benzer bir bölge ama günün her saati dandik..

bence en mantıklısı güvenlikli site, garaj vs ama bu tür lüksleri de şehir merkezinde ancak binlerce lira kira ödeyerek bulabilirsiniz. öteki türlü her şekilde risk alıyorsunuz.

levent, etiler, ulus, ortaköy sırtları, balmumcu diyeyim de en azından tavsiye de vermiş olayım :)

anadolu yakasının semtlerine bakmanı öneririm

yıldırım mahallesi . bayrampaşada olduğuna bakma, güzel ve temiz yerdir . insanları iyidir . parkada, forum istanbul ve çevresine yakın, merkezi yerlere ulaşımı kolay sağlanan bir yerdir .

Şişli Bomonti olabilir.

Hem merkezde, Cevahir AVM yürüyerek 10 dakika. Taksim'e de çok yakın Beşiktaş'a da.

fulya

tek doğru cevap var. Cihangir

dostum senin yerinde olsam taksim yerine kadıköyde takılırım yine eğlenceden geri durmam ve suadiye,erenköy,kızıltoprak,feneryolu gibi semtlerde yaşarım hem gürültüden şehrin kalabalığında uzak,nezih hemde tam yaşanılası yerler hemde kadıköyede yakın oh miss,
tabi illa avr.yakası taksim diyosan da sakin,nezih semtler olarak cok yakın olmamakla birlikte uzakta olmayan emirgan,rumelihisarı olabilir sahil kısmından sarıyere doğru uzanan semtlerede bak derim.
beşiktaşmış şişliymiş hele mecdiyeköymüş aman uzakk durr derim :)

Baska gelir kaynagi yoksa 2-3 bin lira maasla istediginiz seyi yapamazsiniz. Standartlari dusurmeniz gerekiyor.

büyükçekmece

bayrampaşa demiş arkadaşın biri. istemsizce güldüm. neresi yaşanabilir oranın. istanbul'un klasik varoş semtlerinden biri. apaçi yuvası. gaziosmanpaşa kadar olmasa da. darkrocq'a katılıyorum. istanbul'da öyle bir yer yok.

diyelım kı p.tesı,salı,çarşamba sınavlarım var.perşembe gunu salı gunu olan sınavıma,cuma gunu çarşamba gunu olan sınavıma,cumartesı gunuz pazartesı olan sınavıma ön hazırlık yaparım.böylece her sınava iki gun çalısmıs olup sınavın ertesı gece bilgı sahıbı olmus olurum.

ben hiç çalışmazdım dersine girmişsem geçer girmemişsem paşa paşa kalırdım. tavsiye etmiyorum ama yukarıdaki öneriler daha mantıklı.

pazar gecesi sabaha kadar pazartesi olana calisirim
pazartesi olan sinava girer sonra gelir uyurum

pazartesi gecesi sabaha kadar sali olana calisirim
sali olan sinava girer sonra gelir uyurum

sali gecesi sabaha kadar carsamba olana calisirim
carsamba olan sinava girer sonra gelir uyurum

bu yontem pek ise yaramamis olsa gerek ki okulum uzadi ve not ortalamam da iyi degil haliyle.. yapmaman gerekenleri yazmis olayim yani ben de..

Bu benim. Bu pazartesi mi sınav?

buzz +1 hatta öğlen 2de olan sınavlar olduğunda sabah başlarım çoğunlukla

@fiber evet.

Aynı sınava giren insanlara sorsana abi bunu. Onlar da senin gibi düşünüyorsa hocanın manyaklığı. Ama hocalar ders anlatırken özellikle bazı yerleri bastıra bastıra söylüyorlar hatta bazen "geçen sene bunu sorucam dedim sınavda sordum kimse bilemedi, bu sene de sorabilirim" falan diyebiliyorlar. Hemen not alıyorsun hocanın söylediği cümleyi sınavda gelince de yapıyorsun soruyu aslanlar gibi.

Çalışırken de mesela tüm chapter'ı okumuyorsun, çok formülasyon oluyor. Bunlar detay bunları sormaz diyorsun ama işin en can alıcı noktalarını bazen kaçırabiliyorsun böyle diyerek. Daha ciddi çalışmak gerekebilir. Ben çalışırken mesela, okuyorum, okuyorum bu kadar yeter herhalde diyesim geliyor ama biraz daha dikkatle incelersem haa bak böyle oluyormuş diyorum. Ancak o zaman anlıyorsun mevzuları

sıkıntı tam olarak orada başlıyor hocam. buraları soracağım dediği yerleri not alıp çalışıyorum dediğim gibi.

benim ve benim gibi adamların notlarında olmuyor o dediğim alakasız sorular. ama mesela 3.97 gibi ortalaması olan hayatı dersten ibaret tiplerin notlarında bir şekilde bulunuyor oluyor. bir yerden öğrenmiş oluyorlar. onu merak ediyorum ben de, nereden geliyor diye. çünkü okuduğum her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum yani, çok sağlam çalıştım.

Hangi bölümde okuduğun ve hangi üniversitede okuduğunla da alakalı olabilir aradığın yanıt. Mesela yalnızca ezbere dayalı bir ders değilse ve bir sorunun tam cevabı derste verilmediyse de yorumla oraya varman isteniyorsa o halde kitaplarda bunu bulamamış olabilirsin.

Üniversite'ye gelince, fakülte üyelerinin belli bir ideolojiye sahip insanlar arasından atanmış, seçilmiş olduğu üniversitelerde bu işler çok da zor değil. Ama buna yapabileceğin pek bir şey olmayabilir.

el altında gizliden dolanan, kimsenin kimseye vermek istemediği geçmiş yılların çıkmış soruları, çözümleri, döküman vs. vardır ve belki hoca onlardan soruyordur?

gizli konsey var bizzat şahit oldum.ciddiyim:)

hocanız derste su kaynaklara da göz atın demiştir. o kaynaklardan sormuştur bir ihtimal.

@cosmicstring hayır mesele o değil. bugünkü sınav hele tamamen ezber ve tanım üzerine bir sınavdı. yorum konusunda daha bile iyi sayılırım.

xyz nedir ? açıklayınız. gibisinden hayatımda görmediğim şeylerin tanımını sormuştu. yoksa ezber yaparken anlayarak yapıyorum.

omrunun sonuna kadar yavas kosar.

hacı öncelikle koşmanın nasıl yapıldığını bilmen gerekiyor.

Bazı insanlar var topuklarına basarak koşmaya çalışıyor, kimi var taban ile koşmaya çalışıyor.

Eğer hızlı koşmak istiyorsan bir kere doğru koşma stilini öğrenmen gerekiyor.

En basitinden kısa mesafe koşusu yapacaksan parmak ucunda (bu ayağın ilk boğumu varya oradan bahsediyorum) koşman gerekiyor. Futbolda genelde kısa mesafe koşusu olduğundan benim bildiğim tek hızlı koşu stili parmak ucu ama uzun mesafeler için de yöntemler vardır.

Bunun dışında want2die'ın dediği gibi kendine bakman lazım ben açıkcası salondan çok direk koşuyu tavsiye ederim.

Önce normal koşu yapıp ciğeri açmaya başla, ciğer yeteri kadar açıldıktan sonra bu ayaklara takılan ağırlık bileklikleri var. tak onlardan 2.5 kilo öyle koşmaya başla. sonra ağırlığı 5'e çıkart. Hatta imkan varsa in sahile sahilde ayaklarda ağırlık, su bileklerinin az üstüne gelecek şekilde gir suya suyun içinde koş. O bacaklar taş olur taş.

Her idmandan sonra mutlaka son bir depar at. 100m, 200m nefesin ne kadar yeterse ama depar bittikten sonra sakın durma. %20 ile olsa dahi hafif bi jog yap ölür gidersin yoksa.

sadece koşu antrenmanı değil, ağırlık da yapmalısın.

Komşu Kızını Geliştirmek Mümkün mü? diye okudum başlığı abi. :) Bu aralar çok sakatım :D

eheh olur öyle :)

bazıları panter doğar.
ama bu diğer kesimin çalışarak daha hızlı koşamayacağı anlamına gelmez zaten koşu hızı sabit olsaydı bu 100mt koşucuları en çok çalışan sporculardan olmazdı di mi ama?

(bkz: hiit)

patlayıcı kuvveti de geliştirmek için çok faydalıdır.

@Adramelekh sergen yalçın tipi futbolcuyum :d

15 yıllık arkadaşımla yollarımızı ayırmış olmamız. onsuz olmuyor.

kilom dışında hiçbir derdim yok

yanlış tercih. okulun bitmesine yaklaştıkça, ne yapacağımı bilememe duygusu mahvediyor. hayatımın geriye kalan 50 yılını daha iyi yaşayabilirdim pişmanlığı. bu sabah okulu uzatmaya karar verdim, iki üç kavga ederiz pederle sonra geçer ne olcak lan dedim kendi kendime. üç beş ay daha fazla kalırım karada mantığıyla.(denizciyim)

sevgilim bugün ayrılalım dedi bende tamam dedim.

sevdiğim kız var açılmak istiyorum ama açılamıyorum. açılsam da kabul eder mi bilmem.

param yok.

Çok sıkılıyorum.

okul var,öğrenciyim evim arabam yok

okulun bitmesine daha 1.5 yıl var ve ben çok bunaldım. sevgilim yok(en büyük sıkıntı). saçlarım dökülüyor ve durduramıyorum(aslında bu daha büyük sıkıntı)

Anorgazmi sorunu yaşıyorum
tez yazıyorum
tezimden bağımsız araştırma yapıyorum (tubitak)
param yok
ve haftaya mülakata gircem yurtdışı MSc için çalışmadım, çalışmam lazım.

kpssye hazırlanıyorum. gelecek kaygım var.

elle tutulur bir derdim yok ama gerizekalı olduğum için her boku kafama takıyorum :s

vize notlarımdan biri demin açıklanmış. düşük geldi. ona canım sıkkın.

Haftalardır çok boş vaktim olmasına rağmen hiçbir şey yapmadım, şimdi Mayıs'ta bisürü ödevim, projem ve tezim var. Muhtemelen bazılarını yetiştiremeyeceğim için pişmanım ve kendimden nefret etmeye başlıyorum çalışmadığım için.

sağlığım bozuk.

hmm iş, aşk, sağlık üçlüsünü aynı anda kaybettim. yalnızım aile, arkadaş vs var ama gerçek anlamda yanında mutlu/rahat olduğum insanların yanında olma şansım yok veya böyle insanlar yok.
çok ciddi uykusuzluk sorunum var, takıntılarım mevcut(evet okb), iş konusunda sektör değişimi yapmaya çalışıyorum ki belli bir tecrübeden sonra zor.
yaş ilerledikçe artan gelecek telaşı an itibariyle bulunduğum sıfır noktasında çok vahim fikirler getiriyor akla.

platoniğim, acı çekiyorum.

canımı sıkmıyor fakat sanırım sevgilim olsun istiyorum uzun bir aradan sonra. bi' fuckbuddy döneminden sonra sevgilim olsun istiyorum.

amk tezi, tez yazılmıyor..

sevdiğim bir kız var cemaatten mi yoksa hacı mı ne, nasıl oldu bilmem ama sevdim işte, kıza yaklaşamıyorum bile..birde sınıftakilerle aramdaki yaş problemini bi aşamıyorum amk, fark mı 2 3..

kısa vadeli tez uzun vadeli iş güç durumları

10 kilo vermem lazım
evin borcu
kocam iflas etti vergi borcu
kafamdaki lenf bezleri onca tedaviye rağmen hala şişik - Allahım ne olur kötü bir şey olmasın
annemin hafızası gidip geliyor
işimde mutluyum ama ilerleyemiyorum, bin türlü bahaneyle kariyerimi baltalıyorlar

çok bilmiyorum ama 160 zaten fazla değil mi? 140 civarı iyi gibi işte.

o sensörlere çok güvenmeyin de, sigara içiyor musunuz? bu çok kritik bir soru. aynı tempoda sigara içen adamla içmeyen adam arasında minimum 20 nabız farkı olur. tempoya alışmak diye birşey olmaz. harcanan enerji bellidir, kaslara gereken oksijen bellidir. ama koşu bandında aynı hızda farklı enerji harcayabilirsiniz. bu koşarken bacaklarınızı nasıl kullandığınıza bağlı.

sigarayı 9 ay kadar önce bıraktım, hiç içmiyorum. koşu bandında da yani adım sıklığımı genelde aynı tutmaya çalışıyorum aslında.

o sensörler sallıyor genelde. 2 hafta önce bana da oldu öyle. gayet rahat bir şekilde koşarken bir de baktım uyarı veriyor. eh bırakayım madem dedim ama içim rahat etmedi. sonra gittim hocaya sordum, dedim böyle böyle oldu ama ben niye bir rahatsızlık hissetmiyorum? onlar çok güvenilir olmuyor dedi.

Böyle bırakın arttırma veya azaltma yapmadan.

seloteyple sar istersen sıkıca :) değiştirmeye değeceğini zannetmiyorum, o kadar kolay edinilen bir belge ki adın ve sınıfın okunduğu sürece çatlaması falan kimsenin umurunda olmaz herhalde :)))

13 inch ile 15 inch arasında epey bir fiyat farkı var. bunun bir sebebi de Türkiye'de 13 inch'in i5 işlemcisi, 15 inch'inse i7 işlemcisiyle satılıyor olması. Performans falan da derken fiyatlar uçuyor.

bütçen yetiyorsa 15 inch al derim. 13 inch'e de insan alışıyor ama sırf ekran boyutu için bile 15 inch alınır. taşıma konusunda çok bir fark yaratacağını düşünmüyorum. yıllarca 15.4 inch laptop'umu taşıdım durdum.

dünya klasikleri diye google'da orada burada aratınca TAM TAMINA aynı liste çıkmıyordur ama yaklaşık olarak aynı kitaplar işte.

yani, 1912 yılında bilmem ne kurulunda kabul edilen dünya klasikleri listesi bu 129 kitaptan oluşuyordur diye bir şey YOK.

benim bildiğim bu, umarım doğrudur.

milli eğitim bakanlığı'nın önerdiği 100 temel klasik eser vardır. bunu google'da arattığın zaman büyük ihtimal çıkar.

şöyle diyeyim;

benim için klasikler arasında yüzüklerin efendisi, jack london, john steinbeck ve knut hamsun da vardır; bu meb tavsiyeli kitaplarda yoktur (galiba knut hamsun'un 1 kitabı var, gazap üzümleri de dahil edilmiş olabilir)

"Klasikleri okudun mu?" diye soran adamdan cacık olmaz müdür. Klasik nedir lan? Kime göre, neye göre? "Say lan okuduğun klasikleri, kitap ve yazar isimleriyle" diyeceksin o soruyu sorana. Ya.ak gibi kalacak. Sen kafana eseni oku. Klasik sikisi bizde genelde Çarlık Rusu'dur. Çok kasıntıdır Çarlık edebiyatı. İllâ okumak istersen, Anna Karenina yahut Durgun Akardı Don'u, o da eksiltilmemiş baskılarıyla oku. Beğenmezsen kendi yolunda devam edersin.

hmmm.. aklıma şu geliyor: bilgisayarın başına her oturuşunda hangi amaç için interneti kullanacağını söyle kendine. hürriyet.com'u okuyacağım, maillerime bakacağım, üç şarkı indireceğim vs. gibi.. sonra amacının dışında herhangi bir siteye girmeye meyledersen kendini durdurman daha kolay olur. amacını gerçekleştirince de kalk başından. bi süre bunu yaparsan uzun vadede kullanma alışkanlığın değişebilir.

önce o facebook'u bi kapa !

eğer hayatına zarar vermiyorsa (hangi bağımlılık zarar vermez orası tartışılır) yararlı şeylere ver kendini. ne bileyim oku, oku daha çok oku. azaltmak istiyorsan da yavaş yavaş azalt.

abi hayatım sikiliyo yemin ederim facebooku kapatmakla olacak iş değil gmail'i bile yeniliyor insan. yakıcam bu amına kodumun makinesini o alacak.

kasma kendini. benden tavsiye.

yanlış yerde soruyorsun,hedef kitlen değiliz.

ne yapmalı? doktora gitmeli elbette. bu cevabı ben de sevmem ama yapılması gereken bu.

çünkü sivilce birçok farklı nedenle ortaya çıakbilir.karaciğer yüzünden olabilir falan diyorlar. yağ, stres veya kullandığın kozmetik.

ha bi de, 20li yaşların başı tam olarak ergenliğin bittiği anlamına gelmiyor. bazı bünyelerde 24e kadar uzayabiliyormuş. yani bu sivilceler ergenlik döneminin son temsilcileri de olabilir.

yine de, kükürtlü sabun yüzü yağdan arındırıyor ve sivilce oluşumuu azaltabiliyor. bi de diş macunu olaı var. gece yatarken sürüyorsun. bunun yanında bugün bir duyuru açılmıştı yine aynı konuyla ilgili. orada da güzel cevaplar var.

doktora bir kaç ay önce gittim, azelderm denen bir ilaç verdi. pek bir işe yaramadı kendileri.

haricen sürülen bir krem sanırım. bana hiçbiri fayda etmemişti. isotreksin biraz iyiydi o kadar. doktorlar prim falan mı alıyor bu kremleri yazınca anlamıyorum.

azelderm.i kullanmadım. ama zilyon tane topikal krem sürdüm yüzüme. hiç bir faydası olmadı. tabi o zaman lisedeydim. kobay gibi hissediyorum şimdi kendimi o kadar farklı çeşit kremden sonra. şimdi ise roaccutane tedavisine başladık 40 gün önce, iyi gibi.

o ilaç da tamamen geçiriyormuş da, bir arkadaşım kullanmıştı memnundu. ama alkol kullanmak yasak, karaciğere zararlı 6 ay ne yapar insan bilemiyorum.

24'te sivilceleri ancak geçti denebilecek birisi olarak her şeyin ilacı zaman diyorum hocam. bi doktora görün elbette ama sivilce ilaçlarının çoğu bıraktığın anda çok daha ters etkiler yapıyorlar ve karaciğerin de a.q.yorlar. ben hiç ilaç kullanmadım sivilcelerimle mutluydum, o sıralarda ilaç kullanıp genciz güzeliz diye gezenlerin ciltleri şimdi benden bin kat beter halde ve çilesini şimdi çekiyorlar.

gençken sivilceli olan cilt ilerde daha güzel olurmuş hem yaşın da genç takılma bu kadar bunlara :)

tünel'i(17 ocak 1875) metrodan saymazsak ilk metro aksaray-havaalanı hattı olan M1 3 eylül 1989'da girmiş hizmete.. kim vardı başta bilemicem..

Tünelin açılışı Hekim İsmail Paşa döneminde, metronun açılışı Nurettin Sözen döneminde olmuş.

tr.wikipedia.org

hafif metronun temelleri muhtemelen dalan döneminde atıldı. metroya benzeyen metromuz ise nurettin sözen döneminde planlandı diye biliyorum.

açılın, ben geldim!

kafanın karışması normal. filmin birçok versiyonu var. bu versiyonlarda kesilmiş sahneler, atlanılan diyaloglar vs. izleyiciyi muallakta bırakıyor. kitabını okumanızı tavsiye ederim. (bkz: do androids dream of electric sheep)

philip k. dick zaten filmden tiksindiğini açıklamıştı. bir iddiaya göre "bu nasıl senaryo" diye ridley scott'ı haşlamış hatta.

belki de bir filmin izleyiciye kesin bir şey söylemesi gerekmiyordur?

yani canın hangisini istiyorsa ona inanmakta özgürsün. daha ne?

hocam atıyorum deckard'ın android olup olmaması geyiğinde dediğin doğru da robot durduk yere ulumaya başlıyor bir olayı var mı diye merak ettim yani.

en klasik kitap budur:

bit.ly

(bkz: satrancın esasları)

(bkz: jose raul capablanca)

uğruna 12 entry yazılmış satranç kitabı çok nadirdir sanırım. veya yoktur.

Bu site başlangıç için sana çok iyi bir şekilde öğretir sanırsam.

akademi.satranc.org.tr

ek olarak; max euwe satrançta muhakeme ve plan

boy kilo nedir yaş?

içki sigara kahve kola çay alkol tüketimi?

tabi bu

çay kola kahve şekerli mi yoksa şekersiz mi veya nasıl ?

20li yaşların başındayım. boyum ve kilom son derece ortalama.

içki haftada bir falan. sigara 8 aydır bıraktım. kahve sabahları kahvaltıda bi fincan. kola çay vs diyette oldugumdan içmiyorum 1-2 aydır ama normalde sık sık içerim.

şekersiz içiyorum kahveyi şekersiz kremasız. göbeği eritmek için şekeri kestim bu aralar.

göbek? ortalama boy kilo? rakamlar nedir ki ?

175-180 arası bir boyum var tam rakamı bilmiyorum. kilom da 75 falan herhalde. hafif göbeğim var işte.

uykula ilgili gözlemlerim şunlar:

1. süresi kadar zamanı da önemli. "8 saat uyu da ne zaman uyursan uyu" değil. gece çok önemli. salgılanan hormonlar, güneş ışığı, ses vs vs vs.

eskiden hoporlerim cızırdardı. gündüz farkına bile varmazken gece müzik dinlemem bittiği an çekerdim fişini o derece rahatsız ederdi. yani en sessiz gündüz bile geceden daha gürültülü ama farkını pek anlamıyoruz.

saati doğru zamana çek.

2.

uyarıcı alma. çay kahve kola alkol sigara önemli. müzik, pc de önemli. 2 saat system of a down dinledikten sonra uyusan ne olacak.

3. kilon zaten gayet iyi ama biraz daha versen bence net çok fark eder.

(bkz: çok fazlı uyku)

yani insan vücudunda lineer grafikten ziyade merdiven sistemi var. belli kritik değerlerin altında işler çok değişiyor.

abim 47 yaşında genetik olarak kolestrolü yüksek, ilaçla bile yüksekti. 180cm 84kilo falan bir adamdı, (mesela başbakan 183cm 93kg imiş) herkesin gayet "fit" kabul ettiği türden. şimdi kendisi 70 kiloya indi, ömründe ilk kez kolestrolü düştü.

sen de mesela 68 kilo olsan çok fark eder bence. bana kalsa itici durur ama uykun çok fark eder.

tabi bir de yüksek ritimli spor.

bu arada yıllarca yatılı okudum askerlik şudur budur derken çok gözlemim oldu, net 8 saatin altında (hadi 7.5 olsun) uyuyarak normal hayat süren de pek yok. millet sağda solda kestiriyor haftasonu çok uyuyor vs vs sonra "yok ben 5 saatle ayakta dururum".

askerde 1000 askere serum takıp yatırmışsak 999u (abartmıyorum) yatağa yattığı gibi 20 saniye içinde uyumaya başladı. hatta doktor arkadaşlarla tartışmıştık "ne oluyor" diye.

hani insan serum der kol der ne oluyor der... sağa sola döner bakar falan di mi? yok aga bildiğin yatağa yattığı AN uyuyorlardı.

800 tanesi daha damar yolunu açarken uyuyordu, türk ordusu ayakta uyuyor kimsenin haberi yok. tüm askerler nöbette uyuyor, askerler pkk'nın geleceği yere doğru sırtını dönüp komutanın geleceği yere doğru uyuyorlardı. ne yapsın çocuklar gecede 4-5 saat uykuyla ancak. bakma o erlerin "vakur" durduğuna, uykudan dolayı öyle onlar.

www.eksisozluk.com

bir de şunu fark ettim, net bir şekilde aç yatınca, çok süper uyuyor ve uyanıyorum.

askerde bir ara akşam yemeklerimiz saat 16:30da idi (yuh).

inanılmaz iyi yatıp kalkardım sonra ben de denedim çok iyi oluyor.

"sindirim bedeni yorar" değil de, esas şu var, insan basit bir avcı ve karnı tok olan hayvan yatat uyur keyif yapar. aç olunca "yahu kalk da avlan karnını doyur" der. olay bu.

Var. Kendimibokgibihissediyorumcular Derneği'ne hoşgeldiniz! Üzülmek, yalnızlıktan şikayet etmekten garip bir haz almak, çeşitli platformlarda insanlara derdini anlatma çabasına girmek ve akabinde ara sıra gelen pişmanlık nöbetleri tipik özelliklerimiz arasında. Hadi bakalım...

ben de kendimi idare ederken birden acı gerçekleri görüp bunalıma giriyorum, girdim

Var. İşlerin altından kalkamıyorum ve kendimi yetersiz hissediyorum. Sabah sabah da dün akşam bıraktığım yerden devam etme işini ertelemek için buralara takılıyorum. Bu işler yapılacak lakin benim de saçlarımda ağarmış olacak sanırım. :(

Abi kimseyi sallama derim. Hatta onlara kötülük yap.

fm oyna geçer

var

var, klasik müzik dinlemeye bile başladım.
- Bach - Pachelbel's Canon in D major
- Vivaldi - Violin Concerto in A minor

hocam guess hem daha modern,şık hem de daha adam gibi duruyo bence.

lacoste çok sıradanmış.

bir de saat konusunda tavsiye vereyim; saati saat üreten bir firmadan alın. çin'de 2 dolar'a satılan saatlere lacoste amblemi basıp 300 tl'ye satıyorlar. tamir bile edilemiyor.

ben de lacoste'u beğendim.

ikisini tarzı farklı ilk sporr 2. klasık

Guess tabi ki, daha sık daha modern.

guess+1.

Lacoste, yolda görsem şimdi giderken alırım gerçektende.

iwork kullanıyorum ben, işimi görüyor. iwork dediğimiz şey 3 programdan oluşuyor; pages, keynote ve numbers. her biri 20şer dolar. bunları satın almak yerine internette kırılmış versiyonlarını da kullanabilirsiniz tabii.

normalde iwork ile microsoft office cok da farkli degiller ama diger bilgisayarlarla uyumluluk onemli ise tavsiyem office.

office for mac kullanıyorum da, çok iyi sayılmaz açıkçası. iwork için çok iyi diyorlar. ayrıca uyumluluk falan sorun olmuyor iwork'de eğer çok eksantrik bişi üstünde çalışmıyorsanız.

ben sıkı galatasaraylıyım ve digiturkplay den izliyorum maçları... bence şikenin olup olmaması onemli değil çünkü yok mu sanıyordun ki :) vardı elbette ama böylece temizlenmiş olacak benim kanımca.. artık şike yapılacağına inanmıyorum... italya fransa ve almanyada da şike çıktı ..oldu bitti ve bence temiz lig bu şekilde olur.. bir de böyle düşünmeyi dene bence ... bu arada bu yıl galatasareyı izlemediğine pişman olmalısın ..

şike meselesi değil hocam. olay digiturkun ve federasyonun beni mal yerine koyduğunu hissetmem.

katılıyorum. Özellikle playoff maçları sanki maymuna muz atmak gibi. Heyecan meyecan tamam da, harbiden lig tv'nin para kazanmak için yaptığı şeylere alet olmak gibi geliyor. Gibi geliyor değil öyle hatta. Bir de, artık herkes her pozisyona ŞİKEEEEEEE diye atlıyor ağlıyor falan, soğudum futboldan.

Çözüm: Bak dortmund-münih maçı var, madrid derbisi var.

şike olayları yüzünden digitürk iptal ettirdiğini söylüyorsun değil mi ? senin gibi kaç kişi olabileceğini bir de düşün ?... bende de vardı kutu evde ve iptal ettirdim daha ucuz olan netten izliyorum yine de ... aptal yerine koyulmak olmuyor bence.. o kadar çok iptal eden olacaktı ki onlar da tekrar birilerini çekmek için bir şeyler yapacaklardı ve de süper final oldu bu satış yöntemi.. iptal ettirmek ve satın almak bizim elimizde onlarında görevi ise bu durumdan nasıl kurtulurumdu .. ve onlar da şike olaylarının çıkmasını istemez di zaten bizim gibi
edit : senin de şirketin olsa sende ayakta kalabilmek için bir şeyler yapmaz mısın?

Yaparim tabii ama yasal olarak ligin prosedurunu degistirip playoff gibi sacma bir sistem getirme haklari yok.

"Yoğun bir kardiyo programındayım şu aralar"

Cevap burda gizli..

hocam sebebin o olduğunu biliyorum ben spora ara vermeden bacağı dinlendirmek için veya ağrıyı geçirmesi için öneri istemiştim.

aynısı oldu bende 1 gün ara verdim acıya katlanarak devam ettim bugun spordan sonra azaldı agrı :D tabi bu çözüm değil ama önemli bişey olsa geçmezdi diyerek avuttum kendimi

rice.

r: rest

i: ice

c: compress

e: elevation

bacak kalpten yukarda duracak şekilde yatın.

soğuk uygulayın.

fastjel falan sürün. arveles alabilirsiniz.

DİNLENDİRİN. tamamen sabitlemeyin ama 45dk antremanı 40dk ya indirin değil. ciddi ciddi 8-10 gün antreman yapmayın.

www.sportsinjuryclinic.net

www.conquestchronicles.com

sizin bahsettiğiniz ağrının yeri:

ARKA tarafta, popo ile dizin ortasında ise, harmstring kasınız incinmiş. sık görülür. erkenden ÇOK SERT önlem almazsanız sıkıntısı çok olur ilerde.

aynanın karşısına geç önce. kafanı hafif arkaya yatır. gözünün alt kısmındaki deriyi bir elinle aşağı doğru gerdir. bunu yapınca gözünün altında bir kesecik ortaya çıkacak. kafanı yeterince arkaya yatırmışsan şişenin ucundaki damlayı buraya denk getirebilirsin. en fazla birkaç denemeden sonra elin alışır zaten. bir de damlattıktan sonra birkaç saniyeliğine göz pınarına bir parmağınla hafifçe baskı uygula ki ilaç gözünden dışarı akmasın.

lens kullandığımdan göz damlasını gözüm kapalı kullanıyorum bile diyebilirim :)

ya göz pınarıma damlatıp kafamı eğiyorum diğer tarafa gitsin diye yada kenarından aynı işlemi uyguluyorum

1.gözünü kapat.
2.şişenin ucunu göz kapağının ortasına değdir.
3.1 cm yukarı kaldır
4.gözünü aç
5.bang bang!