[]

elektronik ürün iade

teknosadan modem almıştım. ben yanlış ürünü almışım. kutusunu açınca farkettim. ambalajları, kutusu her şeyi var.

çağrı merkezi "kutusu açılmış ürünü servise gönderip servis uygun görürse alıyoruz" dedi.

ürün arızalı değil bildiğim kadarıyla. benim bi memnuniyetsizliğim de olmadı. ama bana uygun değil kısaca.

servise gitme meselesi nedir? yeniden satılmaya uygun mu, eksik parçası var mı diye mi bakıyorlar sadece?

 
Mağazadan alınca iade hakkınız yok kanunen, ancak firma insiyatif alırsa iade alabilir, ona kalmış yani. Servis dediği eğer üründe bir arıza vs. varsa servis kontrolünden sonra ancak o şekilde iade alırız demek istemişlerdir. Online alsaydınız iade edebilirdiniz.

edit: internetten almışsınız. Kutusu açılmasaydı paranızı direkt iade ederlerdi. Açıldığı için servis eksik vs var mı diye bakacak herhalde. Sonrasında iade ederler yine. Hiçbir eksiği yoksa zorundalar zira. İnternetten alınsa da iade edilemeyecek ürünler belli; çamaşır, mayo, yazılım, cd/dvd vesaire. Aralarında modem yok yani.
  • orient blue  (12.11.24 13:01:28 ~ 13.11.24 07:28:25) 
mağazadan aldıysanız iade hakkınız yok. dolayısıyla teknosanın keyfine kalıyor durum. bir arıza yok diye reddedebilirler, eksik parçası yoksa kabul edebilirler hepsi mümkün.


  • kanatlı kontun müşfik öpücüğü  (12.11.24 13:02:19) 
söylemeyi unuttum.
internetten aldım. 14 günlük iade hakkım devam ediyor.
kutusu açıldı ama ambalajına kadar duruyor.
  • biseysorcaktim  (12.11.24 16:10:52) 
[]

eski arabalar ne oluyor

ailemin 2007 model bir arabası var. teknik bi problemi yok, her şeyi düzgün bi araç. düşük model ve doğası gereği eskidi. piyasa değeri 250 - 300 arasında sanırım şuan. satmak yerine biz kullanmaya devam edelim diyorum ancak babam bir kaç sene daha geçerse hiç satılmaz hurdaya ayrılmak zorunda kalır diyor. gerçi yollarda 30+ yaşında bile arabalar varken bu bana gerçekçi gelmiyor ama babamın düşüncesi bu.

sorum şu; eski arabalar ne oluyor? hurdaya çıkınca kaça gidiyor, mesela şuan 300bin ise değeri o durumda sadece metal olarak mı satılıyor. yani 20-30bin lira civarına mı düşüyor?

bana ayda yılda bir araba lazım oluyor. o yüzden satın alıp yüksek sigortası, vergisi, otoparkı ile uğraşmak istemiyorum. acaba babamın bu eski arabasını ben mi sahiplensem. masrafları daha az olacağı için beni yormaz.

satalım mı son sahibi biz mi olalım? renault clio, klimasız. (ailemin başka arabası var, ben ailemden ayrı bi şehirde yaşıyorum)

 
Çok erken düşünmüyor musun hurda zamanlarını.

Daha 1972 likler var trafikte

www.sahibinden.com

Al kullan bence.
  • Mirket  (11.11.24 13:38:16) 
Arabayı 16 yaşından sonra hurdaya çıkartabilirsin. Mesela büyük bir arıza çıkardığında tamir ettirmek yerine hurdaya çıkartırsın. Bu işlemden sonra araç ruhsatı iptal olur ve trafiğe çıkamaz. Bu hurda demir fiyatına gidecek anlamına gelmiyor. Üzerinde başka araçlarda değerlendirilebilecek bir sürü parça var. Ona göre bir fiyatı oluyor.

Hurdanın haricinde son sahibi olmak diye bir tabir vardır. İkinci elde para etmediği için satamazsın elinde kalır manasında. Clio çok tercih edilen bir araç olduğu için kolayına o duruma düşmez.
  • zombi  (11.11.24 15:22:02) 
parası lazım değilse neden satıyorsun, almanyada, amerikada yaşamıyoruz o araç en az 10-15 sene daha hurdaya ayrılmalık duruma gelmez.

türkiyede yürüyen, motoru sağlam araba öyle 20-30 bine düşemez. hatta motoru gitse bile yarı fiyatına satılır çünkü tüm kaportası, elektronik aksamı vs. yedek parça olarak değerlendirilir. 1990 model orta durumdaki toros 150-200k ediyor hala.

geçmişini bildiğin arabayı biraz toparlatıp binmek her zaman en sağlıklı tercihtir.
  • orpheus  (11.11.24 16:15:52 ~ 16:16:43) 
Türkiye'de oto sanayi çok gelişmiş, özellikle clio gibi piyasada çok bulunan arabaların ustası da parçası da bitmez. Eski arabaların vergisi düşük, parçaları çok daha ucuz, kasko derdi yok, bir de millet lpg takıp geziyor yakıtı da ucuz oluyor o yüzden ekonomik olarak değerlerini çok uzun süre koruyorlar. 1998-1999 renault twingo'lar, vw polo'lar 250bin tl civarına halen alıcı bulabiliyor, 2007 model araba uzun süre kullanılabilir.

Baba "kimse almaz, hurdaya çıkarmak zorunda kalırız" derken haksız ama klimasız arabayla da nereye kadar? Ayda yılda bir lazım oluyorsa bu araba sizin için iyi olabilir. Dediğim gibi eski arabaları yürütmek masrafsız oluyor Türkiye'de.
  • duguit  (11.11.24 16:47:45) 
O araba işinizi rahat 20 sene daha görür :)


  • mirty  (11.11.24 16:50:49) 
Geçenlerde bir tamirci ustayı dinledim YouTube da.
Video oldukça uzundu araç marka model, motor türü ve arıza yapma oranlarını ve diğer bilgiler veriyordu.
özellikle dediği şey ise 2006 ve öncesi modellerin "metal yorgunlukları sebebiyle " artık geri dönüşüme verilmeleri gerektiğiydi.
Bu açıdan bakıldığında sizin araç modeline az km yaptıysa önemli kazası vs yoksa, bakımları düzenli yapıldıysa 5 seneden belki biraz daha fazla gider diye düşünüyorum.

Piyasası da varsa zaten hurdaya da gitmez satarbilirsiniz .
  • diyecevaplandı  (11.11.24 18:27:56) 
mantikli olan babanizin dedigi. turkiye'de arabalar deger kaybetmedigi icin surekli satip az farkla daha yenisini alarak guzel arabalara binebilirsiniz.


  • antikadimag  (11.11.24 19:16:00) 
[]

yanlış modem aldım

telefon bağlantısı üzerinden değil de, tv gibi bir kablo üzerinden gelen internetim var. hani uydu antenlerine taktığımız beyaz kablo var ya, öyle.

modemim iyi çalışmadığı için yenisini alma ihtiyacım oldu ve hiç dikkat etmedim data girişine. girişi benim kabloya uygun değil. ethernet ya da telefon jack girişine benzer bir girişe sahip (sanırım rj45)

modemi iade mi etmeliyim, uyum sağlamaz mı bana? çevirici bir şey falan var mı?

eski modemim infinity 401
yeni aldığım tplink archer
bu: www.teknosa.com

 
sanırım şöyle converter'lardan lazım.
www.amazon.com.tr

ama bu mesela yurtdışı, nasıl aramalıyım yurtiçinden gelsin?
  • biseysorcaktim  (05.11.24 16:26:31) 
Kablonet'i ara ve işten anlayan bir teknik yetkiliyi bağlamalarını söyle veya en kesini yolda gördüğün kablonet arabasını durdur direkt o teknisyenlere sor. Sen o dönüştürücüyü alsan bile bağlanamayabilirsin. Olur derlerse de nereden alacağını nokta atışı söylerler, Türkiye'de de vardır ondan.


  • malheiros  (05.11.24 16:32:55 ~ 16:33:43) 
bu modemler le kablonet in modemi farklı ayrıca ablonetin verdiği modemde senin kullanıcı ayarların var bu modeme %90 bağlantı izni vermez.komple iade etmelisin.kablonet i ayrıca bi ara dediğimi söyleyecekelrdir.


  • jamswety  (05.11.24 17:04:14) 
kablonet değil de vodafone benim sağlayıcım. tabi yine aynı hat/kablo üzerinden sağlanıyor internet. muhtemelen dediğiniz gibi olacaktır. ben eski modemdeki bilgileri yenisine girince olur diye düşünmüştüm.

iade edemezsem router olarak kullanabilirim sanırım. eski modem (docsis) interneti alır, yenisine ethernet kablosu ile aktarırım oradan yayın yaparım.
  • biseysorcaktim  (05.11.24 17:19:30) 
soyle bir sey yapacaksiniz. infinity 401'i bridge mode'a alip sonra wi-fi'i da devre disi birakacaksiniz. ardindan yeni modemi buna kabloyla baglayacaksiniz sorununuz cozulecek.

bendeki setup (toz icin cok ozur diliyorum aylardir girmedigim bir oda)
i.imgur.com
  • aguen  (05.11.24 23:21:15) 
[]

passolig hakkında sorularım ve bu akşamki beşiktaş maçı

şehir dışından yeğenim amcası ile maç izlemeye gelmiş, ben yetişemedim öncesinde ve bilet alıp onlarla beraber maçı izledim.

* passolig üyeliği almak gerekiyormuş, acele ettiğim için araştırma yapmadım. bir kez maç izleyeceksem bile passolig almak zorunda mıyım?
ben bi daha maça gitmem muhtemelen. yıllık 500 lira yenileme ücreti var, iptal edeyim mi? 800 küsüre maloldu bana kart almak.

* avantajı bi şeyi var mı?

* çok büyük şerefsizlik değil mi passolig olayı? çıktığında çok tantana çıkmıştı hatırlıyorum. neden çıktı, sebebi ne? maça giren çıkan belli olsun diyeyse biletler kişiye özel yapılsın? ya da passolig kartı bu kadar pahalı olmasın. bu kartların kazancını tff mi alıyor?

* başka ülkelerde passolig gibi bir saçmalık var mı? ismi pass ama her maç için ayrı ayrı bilet almak gerekiyor. ne anladık o zaman.

* gişede yabancılar falan da vardı, onlar da bir türlü anlamadılar neden bilet alamadıklarını. görevli passolig falan diyordu ama bilmiyorum girebildiler mi maça.

* 20 yıl kadar sonra ilk kez maç izledim sanırım, o yüzden tam anlamadım ama hakem kasımpaşayı tuttu mu? bana o takım kayrılmış gibi geldi. ama hakem faktörü dışında iyi de oynadılar. ben en son futbolu takip ettiğimde beşiktaş iyi bi takımdı. bugün ikinci ligden bir takım gibi oynadılar. düşüncem yanlış mı?

teşekkür, maksat biraz sohbet.

 
cevap geç olacak ama yazayım yine de tek tek,

1) evet hocam hayatında bir maç dahi izleyeceksen passolig almak zorundasın. stada girebilmek için ön koşul bu bir nevi. kimlik/pasaport/vize gibi düşün, bu yoksa giremezsin. yıllık ücret eğer yanlış bilmiyorsam otomatik çekilmez passolig kartında para yoksa. kesinlikle maça gitmem diyorsan iptal et gitsin ama ileride bir gün lazım olabilir diye tutulabilir. ama evet öyle bir gün gelir de maça gitmeye karar verirsen önce yıllık ücretini ödemen lazım, anca sonra bilet alabiliyorsun :)

2) avantajı yok ya. varsa da işte herhangi bir hesap/kredi kartının sağladığı "sözde" antin kuntin avantajları var.

3) evet çok büyük şerefsizlik çünkü maç izlemek isteyen 6 yaşında çocuğu bile banka müşterisi olmaya zorlayan, insanların arkadaşlarıyla keyfine göre gidip bilet almasını ve maç izlemesini engelleyen saçmasapan bir sistem. vatandaşa kazık sokmanın yeni bir yöntemi. passolig, aktifbank'ın. kazancın büyük bölümü onlara gidiyordur. kısacası hükümetin "burada futbolu seviyolar, maça gidiyolar, öyle bilet satışı filan yetmez bu gelir direkt bizim cebimize girsin" hamlesi. o yüzden özellikle taraftar grupları çok tepki gösterdi biz maç izlemek için banka kartı almak zorunda mıyız diye. en başta argümanları daha temiz/olaysız tribündü ama hikaye tabii... o kadar kamera var, herkesin kimliği var. 5 bin kişilik tribünde biri hakeme çakmak atıyor mesela, bütün tribün otomatik ceza yiyor sonraki maça. eee ne anladım ben o passo'dan o zaman?

4) rusya'da olduğunu biliyorum. orada da aynı şekilde maça giden taraftar sayısı çok düştü. hatta en son kaldırmayı düşünüyorlardı. yalnız oradaki sistemin detayına vakıf değilim, bizdeki kadar kompleks ve bürokratik bir süreç olmayabilir. passolig'le her maça ayrı bilet almanın bir alakası yok... kombine de alabilirsin. passolig'in kendisi saçmalık en başta. adam bilet alabilmek için önceden passolig kartı sahibi olmanı mecburi kılıyor :)

5) önden araştırmasını yapmayan, passolig'e başvurmayan yabancılar sıkıntı yaşıyor evet. muhtemelen girememişlerdir. yeteri kadar vakit varsa passolig sistemine kayıt olup parasını öderler, kartları gelmese bile qr kodla filan girerler ama.

6) ben hakemlik pek bir şey görmedim. rafa silva'nın ittirildiği pozisyon penaltı değil. aynı oyuncu kasımpaşalı'nın bileğine bastı, normalde net kırmızı, verilmedi. fenerbahçe ve beşiktaş yönetimlerinin şirazesi kaydı bence, her hafta ama her hafta sürekli kendilerine komplo kurulduğunu iddia ediyorlar. böyle bir ortamda oyuncuların motivasyonunun bozulması kaçınılmaz. dünyanın dört bir yanından bir sürü ligi takip ederim. hakemlerimiz iyi değil tamam ama asla çok kötü değiller. milyar dolarlık premier lig'de, la liga'da verilen kararları görse bunlar saçını başını yolup sinirden ağlayacak demek ki. türkiye'de şu veya bu maçta büyük takım aleyhine karar çıkabilir ama genelde kayırılan yine hep onlar olur... kimsenin gücü beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray'ı anadolu takımına karşı "doğramaya" yetmez. taraftar gözüyle çok duygusal bakılıyor sanırım, yoksa çoğu insanın bu kadar futbol bilgisinden veya izandan uzak olduğunu sanmıyorum :)

7) beşiktaş hala türkiye'nin en büyük takımlarından, ona şüphe yok ama geçen sezon kadroları çok kötüydü. bu sene de 2-3 tane iyi topçu aldılar ama gerisi hala kötü. kasımpaşa maçını da evet gerçekten kötü oynadılar, bu sezon izlediğim en kötü beşiktaş'tı. süper lig'de üç istanbul büyüğünün aynı seviyede iyi olduğu sezon zaten nadirdir. genelde ikisi şampiyonluk için çekişirken üçüncüsü 20-30 puan fark yemiş olur. şimdi o sıra beşiktaş'ta gibi... ha ama beşiktaş'ın ölüsü bile iki kupa aldı mesela geçen sezon. kısaca şöyle söyleyebilirim: üç büyükler istediği kadar kötü olsun, tekrar ayağa kalkar. çünkü istanbul dışında istikrarlı, düzgün yönetilen, zengin bir kulüp yok. çıkması da çok zor. haliyle bu takımlar kendi standartlarında "kötü" olsalar bile yine her türlü ligin en iyileri olarak kalabiliyor. galatasaray bir sezon sekizinci olur, sonrasında şampiyon olur, bir sonraki sezon şampiyonlar ligi ikinci turu yapar, sonra gider üçüncü olur vs... beşiktaş keza. burada tek istisna fenerbahçe, bu herifler asla şampiyon olamıyor ama hep ikinci oluyor. beşiktaş-galatasaray gibi keskin iniş çıkışları yok pek.
  • mark greg sputnik  (03.11.24 13:21:24) 
Teşekkürler. En azından ortamlarda çok Fransız kalmam artık. Hazır passolig kazığını yemişken bi maça daha gideyim de maliyet ortalamasını düşüreyim bari.

Var mı şu takımın şöyle maçları keyifli oluyor dediğiniz bir şey, ben takım tutmuyorum 15 20 yıldır futbolla da ilgilenmiyorum ama insanların coşkusunu kıskanıyorum, belki bir iki maç izlerim bu sezon.
  • biseysorcaktim  (03.11.24 15:09:21) 
hocam atmosfer ve coşku için büyük takımların büyük maçları en iyisi ama onlar çok maliyetli oluyor tabii ki. ben ankara'da yaşıyorum, gençlerbirlikliyim, top oynamıyoruz ve her maçta maksimum 2 bin kişi oluyor zaten... o açıdan alternatif olarak alt lig hatta amatör maçlarını önerebilirim. 80 bin kişilik gümbürtü olmuyor belki ama çok eğlenceli olabiliyor.

mesela asıl memleketimin takımı çorluspor bu sene 3. lig'e yükseldi. amatörde bile stadı dolduruyorlardı. keza şu an karşıyaka ve bursa da 3. lig'de oynuyor. böyle çok taraftarı olan ama alt liglerde oynayan takımların maçları keyifli olabilir.

hatta 3-4 sene önce passolig uygulaması süper lig ve 1. lig'le kısıtlıydı. 2. ve 3. lig için gerekmiyordu. şu an durum nasıldır bilmiyorum ama alt liglerde passo'ya bile ihtiyacınız olmayabilir.

tabii passo'nun şöyle bir itliği de var: siz logolu mu aldınız bilmiyorum ama diyelim ki beşiktaş passolig kartınız var... eğer bursaspor, "sadece bursaspor logolu kartlar bilet satın alabilir" demişse o beşiktaş kartıyla bilet alamıyorsunuz... çoğu takım genelde sadece o maçtaki rakibin kartına kapatır satışı ama bazı kulüpler "sadece bizim kartımızla girebilirsin" de diyebiliyor.

her haliyle rezillikten başka bir şey değil yani passo o açıdan. ben artık kot pantul-gömlek-çekirdek kombiniyle amatör maçlara filan gidiyorum genelde, en gerçek ve eğlenceli futbol orada oynanıyor. hem de çoğunlukla bedava ya da çerez parasına, passosuz girebiliyorsun :)
  • mark greg sputnik  (03.11.24 15:18:43) 
[]

react-native uygulama, kötü mimari

bir mobile app geliştiriyoruz.
her şeyi neredeyse sınırsız isteyen bi patronumuz var.

çok detay vermeyim ama temelde uygulama; google maps, goodreads, imdb karışımı bir şey. kitap, film ve yerleri listenize ekliyor, arkadaşlar ediniyor ve kütüphanenize fotoğraf ekleyip paylaşabiliyorsunuz. uygulamanın birincil amacı bir "hayat kütüphanesi ve günlük" oluşturmak.

uygulama normal ve insani kullanımlarda gayet güzel ama bizim patronun hesabında hep sorunlu. çünkü adamın 10binden fazla koleksiyonu, 10binden fazla fotoğrafı, yüzlerce fotoğraf albümü, 5bin arkadaşı var. aşırı aktif kullanıyor ve sık sık bellek yetersiz sorunları ya da kasmalar yaşıyor. hergün onlarca yeni fotoğraf, arkadaş ve koleksiyon ekliyor ve biz sürekli geliştirmeler yapıyoruz.

uygulama native ios değil, react-native.
sqlite ve recoil kullanıyoruz bellek yönetimi için. resme yazı ekleyim, arkadaş etiketleyim, bunu beğeneyim şuna reaksiyon atayım gibi bir sürü fasilite var klasik sosyal medyalardaki. eksik bir şeyimiz yok.

her eylemde ilgili recoil de sqlite de güncelleniyor çünkü app'te bir bütünlük olsun. örneğin yüklediğim resme akıştan, kendi albümümden, X kişisine gönderdiğim chat mesajından, koleksiyondaki yorumlar bölümünden muhtelif bir çok yerden erişebildiğimiz için dataların recoil üzerinden gelmesi ve otomatik güncellenmesi gerekiyor.

"on bin ya da on resim olması neden önemli ki, uygulama açılırken tüm resimleri mi yüklüyorsunuz sanki" diyebilirsiniz. hayır, paginate olarak geliyor datalar ama koleksiyonların tümü yükleniyor ilk açılışta çünkü uygulamanın (temel özelliklerinin) offline çalışması da gerekiyor.

ilk açılışta api'den gelen tüm data bu sorunlu hesapta toplam 20+ mb. paralel çalışan bir çok işlemdeki toplam json data boyutu bu.

merak ediyorum, bu bahsettiğim koşullar altında uygulamanın kasması normal değil mi?

hem ayranım dökülmesin, hem tatsız olaylar yaşanmasın durumu tam olarak.
developer olarak ben ne kadar haklıyım serzenişimde?

 
Normal degil. 10 bin tane fotograf birsey degil. 6-7 mb lik JSON da birsey degil gunumuz telefonlarinin bellek ve islemcilerine gore.
Recoil kullaniminizla ilgili sorun olabilir. Cok fazla atom kullaniyorsunuzdur belki. Verdiginiz kisitli bilgiyle cikarim yapmak cok zor.

Ben olsam Xcode kulaniyorsaniz Instruments kullanip memory nasil kullaniliyor onu olcerdim. Ya da Android Studio kullaniyorsaniz oradaki tool neyse onunla memory i kontrol ederdim. Problem memory i tuketmek gibi gorunuyor. Ya da belki UI da birseyleri yanlis yapiyorsunuz.

Not: React Native Developer degilim iOS Developerim.

Bir de problemi ChatGPT ye sorabilirsin bazen cok yardimci oluyor. Ilgili kodlari gonder ve oneri sor.
  • nuevo  (29.10.24 14:52:27) 
teşekkürler.

çok fazla atom kullandığımız doğru.
recoil ile sorunlarımız olduğunu düşünüyorum. kasmalar ilk etapta değil, bi müddet kullandıktan sonra oluyor. memory kullanımı uygulama kullanıldıkça sürekli artıyor. leak'ler oluşuyor.

edit: tekrar hesapladım 20mb+ 'tan fazla data akışı oluyor açılışta. sql'e ve recoil'e yazılıyor. cihaza göre 8-10 saniyede login işlemi tamamlanıp uygulama hazır oluyor.
  • biseysorcaktim  (29.10.24 14:58:29 ~ 15:06:46) 
Uygulamanin kasmasi kullanici gozunden bakilinca normal degil; cunku insanlar benzer bir uygulama kasmiyorsa diger uygulamalarin da kasmamasi gerek diye bakiyorlar. Arkada donen islerin, harcanan emegin, vs. kullanici nezdinde hicbir degeri yok. Yasadiginiz problemlerin ne kadari React ile ilgili, bunu da dusunebilirsiniz. Backend tarafinda oldugum icin baska tavsiye veremiyorum.


  • chickentown  (29.10.24 15:06:08) 
sorunun cevabı; veri yapıları ve algoritmalar, 100 tane kitap, yer için düzgün çalışan uygulama eğer 1000 olunca sıçıyorsa onu yazan elemanın ne veri yapıları ne de algoritmalar ile ilgili bir bilgisi yoktur. bknz: kopyala / yapistır yazılımcısı.

json da veri aktarımı için ideal bir biçim değil.


[
{
"name": "ali"
}
]

sadece ali değerini göndermek için (string, küçük harf ali = 3 byte) 13 extra byte daha gönderiyorsun tamamen gereksiz, kendi verinin ne olduğunu biliyorsun zaten, daha verimli bir encoding biçimi seçebilirsin o 6*7 mb dediğin şey 1MB altına iner.

bir yerlerde memory leak vardır diye tahmin ediyorum, dikkatli kullanılmadığında java script ciddi bellek tüketen bişi, hali hazırda zaten js engine bir bellek ve işlemci yiyor, birde sen üzerine leak edince daha da şişiyor, diğer uygulamaları da etkileyebilir zamanla şişen bellek.

tavsiyem en kısa zamanda veri yapıları ve algoritmalar konusunda hem kendini hemde takım arkadaşlarınla beraber kendinizi eğitmeniz, needcode bu konuda oldukça yardımcı oluyor.

basit veri tabanlarının (boltdb, sqlite vs. ) klonlarını yazarak o işler nasıl yapılıyor o veri yapıları nasıl, nerede, ne için kullanılıyor anlayabilirsiniz.

ben kendi yazdığım kimi uygulamalarda düz hashmap/map kullanmak yerine kendi hashmap'imi yazıyorum, e dilde yok mu bu? elbette var, ancak dilin size sunduğu kolaylıklar geniş bir alana hitap etmek için var, sonrasında siz kendi yapılarınızı oluşturursanız veriminiz artıyor bu maliyet düşüşü ve karlılık demek.
  • selam  (29.10.24 15:07:40 ~ 15:14:14) 
kullanıcı olarak kasma normal değil, bu konuda hemfikiriz.

ben kendi yazılım yaklaşımımızı hatalı buluyorum. native bi uygulama değil sonuçta, limitleri daha fazla. mimarimiz de hatalı.

kullanıcıların çoğunun hesap büyüklüğü çok daha az ve bu büyüklüğe ulaşmaları neredeyse mümkün değil.
  • biseysorcaktim  (29.10.24 15:09:22) 
Offline çalışmasın gerektiği kadar alsın derim. Ya da ilk başta ölmeyecek kadar veri alsın, arayüz açılsın, sonra arkaplanda offline çalışması için gerekli veriler yavaş yavaş gelsin.


  • Tisatiaşer  (29.10.24 20:34:07) 
Kullanıcıların çoğunun karşılaşmayacağı bir problem diyorsunuz; yüzde kaçının? %1 diyelim, uygulamayı en çok kullanan, uygulamaya en çok değer veren %1 kullanıcı-ki para kazanılacaksa da bu kişilerden kazanılacak- uygulamanızda çok kötü bir deneyim yaşıyor. bu kabul edilebilir bir şey mi sizce?

good enough yapıp geçelim demek istediğinizi anlıyorum ama burası orası değil. bu yaklaşımı yapmanız gereken yerler oluyor ve olacak elbette ama burada şartları suçluyorsunuz sanki, halbuki çözüm var. kaçmayın, başarı hikayesi yaratın.
  • montreal  (30.10.24 05:12:14 ~ 05:14:56) 
[]

paketlenmiş tavuklu pilav

www.migros.com.tr

şu üründen aldım ve yedim ancak içindekiler bölümü dikkatimi çekti.

Pirinç%28,Tavuk Eti%25,Margarin,Nohut%4,Ayçiçek Yağı,Tuz,Baharat Karışımı

margarin kalın puntolar ile yazılmış.

pirinç, tavuk ve nohutun toplamı 57 ediyor.
geri kalan 43 yağ ve baharat mı?
başka bir tabirle margarin mi?

yerken öyle aşırı bi margarin tadı gelmedi.
80 gram margarin olması lazım bi porsiyonda.

 
Etiketler büyük orandan küçük orana doğru siralanir görünmez kısım muhtemelen pirincin pismesi icin gereken su.


  • apocalipy  (27.10.24 18:48:59) 
Orada yazan oran pirincin kuru ağırlığıdır belki, haşlayınca ağırlığı 120-150 gram eder, tavuğu haşlayınca ağırlığı pek değişmez 80-100gram da o olsa hazır hali 250 gr a denk gelir


  • grimavi  (27.10.24 18:52:08) 
[]

kasap etten anlar mı?

sorum tam da başlıkta olduğu gibi.

annemler kurban bayramından et vermişlerdi. senin için güzel yerlerinden ayırdık demişler ama onlar da bilmiyorlar etin neresi nedir. güzel dedikleri kırmızı olması ve yağ, sinir gibi yer olmaması. buzlukta duruyor. kaç zamandır yapamadım bir şey. neresi olduğunu bilmediğim için ne yapmam ve ne kadar pişirmem gerektiğini bilmiyorum.

kasaba götürsem bu üç kilo eti, hangi etle ne yapılır desem anlar mı?

 
Buzlardan aşırı görünmez hale geldiyse anlamaz ama genelde anlar.
Bence kasaba gitmene gerek yok. Bir de götürürken etin bir kısmı çözülecek, riskli olacak.

Her etle her şeyi yaparsın, lezzeti biraz daha az olabilir sadece. Çok takılma ne eti olduğuna, sen istediğini yap gitsin.

Mesela tencerede haşlama yaparsan her türlü et o işte kullanılır, onu yaparak başla.
  • michael_knight  (17.10.24 17:43:52) 
Yağsız, kırmızı löp etse o, sandığın gibi hayvanın en iyi yeri değildir. Arka bacak, kalça kısmı falan olmalı. Sote falan olur o.


  • Mirket  (17.10.24 18:38:05) 
kuşbaşı ya da kıyma olur fazla kafa yormaya gerek yok
bonfile ise kasap anlar, resimlerine bakıp sen de anlayabilirsin
antirkot yağlı oluyor zaten
  • bir soru sorcam  (17.10.24 19:07:56) 
ben böyle etleri kuş başı kesiyorum, üzerine su ilave edip küçük gözde 2-3 saat pişiriyorum suyunu çekip yumuşayıp dağılınca yağda baharatla çevirip tako yapıyorum.
veya yine böyle pişirip bezelye, kuru fasulye gibi yemeklere koyuyorum.

  • eja  (18.10.24 09:21:05) 
[]

haber sitelerindeki haber videoları

haberin altına konu hakkında bir video koyuyorlar. videonun içeriği haberi ne kadar yansıtır ayrı konu, ama en azından o habere ait bi video.

video bittikten sonra otomatik olarak başka videoya geçiyor. bazı haber sitelerinde otomatik oynatmayı kapat diye seçenek var, sonraki haber videosuna gitmiyor ama varsayılan olarak saçma sapan bi video dönüyor.

bu videolar çoğu zaman haberin ne olduğunu anlatan içeriğe de sahip değiller. mesela olay yerini videoya çekmiş, uzakta bi ev var. 40 saniye boyunca fotoğraf gibi akıyor video sonrasında zanlı karakola girerken bi görüntü geliyor.

olay ne, haber ne, konu ne hiç bir bilgi yok videoda.


maksat sitede biraz daha tutmak olsun diyelim ki. e neden ilgili habere giden bi link koymuyorlar?

bir çok haber sitesine böyle.

sorum da bu, bi haberden sonra başka bir haberin videosu oynatıldı, peki tamam, ama neden habere giden bi link koymuyorlar?

 
[]

musluklar lavaboya neden bu kadar yakın yapılıyor?

o kadar çok karşılaşıyorum ki bu durumla, hata olmayacak kadar yaygın. üstelik ev ve banyo ürünleri satan mağazalardaki demolar bile böyle.

ufak (hatta büyük olsa bile) musluğun ağzı lavabonun duvarına çok yakın. suyun altında lavaboya temas etmeden el yıkamak neredeyse münkün değil.

hatta sözlükte başlığı bile varmış.
(bkz: musluk ağzının lavabo duvarına yakın olması)

temsili görsel linkte. bu resimdeki iyi bile, çok daha kötülerini gördüm.
ibb.co

bi de bazen kuğu boyunlu çeşmler görüyorum. onları da lavabodan çok uzak noktaya dikiyorlar, çeşmenin ağzı yine duvara yakın oluyor.

 
Sular lavabo dışına çok sıçramasın diye. Evet el yıkamayı zorlaştırıyor bence bu tasarımlar ama banyo temizliğine kısmen katkı


  • Cezcez  (03.10.24 14:47:51) 
Bence ayaklarını muslukta yıkayıp abdest olanlara kolaylık olsun diyedir.


  • Kahvedesu  (03.10.24 15:12:33) 
[]

Suriye savaşı hakkında bu özet doğru mu?

twitter'da suriye arshivi diye bir hesabın twit'i önüme düştü. bir flood yapılmış. on yıllık suriye savaşı çok aktörlü ve dinamik bir savaş. bir kaç cümleye indirgemek doğru değil ama genel hatlarıyla izah etmek için bu doğru bir özet midir? rahatsız edici görseller olduğu için görselleri kaldırıp flood'u buraya yapıştıyorum. özet; esat ortakları hizbullah, iran ve rusya ile onun rejimine karşı çıkan ve çoğunluğu sünni olan halkı yok etti.

-----
Hasan Nasrallah ve Hizbullah'ın Suriye'deki Suçları. Asıl gönderiye (@zead454) ekleme ve ikmallerimizle birlikte uzun bir flood oluşturduk. Dikkat! Bazı veriler +23 düzeyinde hassas görüntüler içermektedir.

Suriye devriminin ilk günlerinden itibaren Hizbullah, Esed rejimini aktif olarak desteklemiş ve hem lojistik olarak hem de sahada Suriye genelindeki gösterileri acımasızca bastırmıştır. Milislerini göstericileri bastırmak, onlara saldırmak ve gözaltına almak için görevlendirildi.

Yüzlerce Hizbullah üyesi 2011 ve 2012 yılları arasında Suriye'ye girerek başkent Şam, Seyyide Zeynep ve Halep'teki Nubl ve Zehra bölgeleri gibi hayati noktalarda yoğunlaştı. Ayrıca Kafriya ve Fua'da da 2013'ten bu yana artan geniş çaplı konuşlanmadan çok önce konuşlandılar.

Hizbullah ve Esed'a bağlı milisler Humus'un doğusundaki Kusayr kentinin tamamını yerle bir ederek sakinlerini zorla göç ettirdi ve Suriye-Lübnan sınırındaki stratejik konumu nedeniyle kenti işgal etti.

Bu durum, Hizbullah'ın Suriye'ye müdahalesini ilk kez resmi olarak duyurduğu olay oldu. İşgal sırasında büyük mezhepsel ihlaller, katliamlar yapıldı.

Kuşatma ve şehre saldırılmadan önceki yoğun bombardıman 262 kişinin ölümüne, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 2.400 kişinin yaralanmasına neden oldu. Saldırı 25,000 sakini yerinden etti.

Madaya Kuşatması Madaya, sakinleri 2017 yılında kuzey Suriye'ye göç etmeden önce Hizbullah'ın elinde sayısız zulme maruz kaldı. Kasaba 2015'ten 2017'ye kadar gıda ve tıbbi malzemelerin kesildiği tam bir ablukaya maruz kaldı.

Bu acımasız kuşatma sırasında Madaya'dan yaklaşık 350 kişi başta açlık, abluka ve mayın patlamaları nedeniyle hayatını kaybetti.

Kuşatma sırasında insanlar kedi ve bitki yemeye zorlanırken, Hizbullah destekçileri açlık çeken halkla şakalar ve lüks ziyafet ve yemek görüntüleriyle alay eden bir internet kampanyası başlattı.

Darayya katliamı 20 Ağutos 2012 tarihinde, Müslümanlar Ramazan Bayramının ikinci gününü kutlarken, Esed'ın buldozerleri Batı Guta'daki Darayya şehrinin tüm giriş ve çıkışlarını kapatmak üzere harekete geçti.

Zabadani Zabadani, Hizbullah için stratejik konumu nedeniyle bir odak noktası haline geldi. Hizbullah, 2015 yılında rejimle birlikte Zabadani'yi ele geçirmek için bir saldırı başlattı

Halep kuşatması (2013-2016) Esad'ın milisleri, Hizbullah ve Rusya'nın tüm mahalleleri, hastaneleri, okulları ve fırınları dümdüz etmesine ve sivilleri aç, susuz ve elektriksiz bırakmasına sahne oldu.

Houla Katliamı 25 Mayıs 2012 Hizbullah ve Esed güçleri Humus kırsalındaki Houla köyünde kapı kapı dolaşıp bıçaklarla çocukları katlederek ve bütün aileleri soğukkanlılıkla infaz ederek dehşet saçtı. Aralarında 50 çocuk ve 32 kadının da bulunduğu 108 kişi öldürüldü.

Bunlar, Hizbullah'ın son 14 yıldır Suriye'de işlediği, Suriye halkına karşı vahşi katliamlar ve kan dökülmeleriyle dolu suçlardan sadece birkaçı. Biz de ek olarak elimizdeki verilerle bu floodun altına ekleme yapmaya devam edeceğiz.

 
Esed rejimi şiidir. Hizbullahta yine İran destekli şii bir grup.
Evet Suriye'deki iç savaşta hzbullahın Esed güçlerine karşı tavır alması ,savaşması imkansız.
inanış ve amaçları ortak ne de olsa .

Şii ve Sünni (ayrıca vehhabi) çekişmesi her daim batının veya siyonistin işine yaramıştır bölgede.
Onlara rahat hareket alanı sunar bu gerilimler.

Çin'in araya girmesiyle İran ve Suudların barışması, ABD nin istemediği bir şey.
  • diyecevaplandı  (01.10.24 21:17:23) 
merhaba. 13 yıllık etkisi hala süren bir olay olduğundan yazıyı okuduktan sonra katılmadığım fikirleri yazıyorum.

öncelikle esed kelimesi, kişinin hafızalarda oluşmuş olumlu algısına beton dökmek için hükümetin aldığı konumla "yeni isim, yeni algı" için seçilmiş bir kelime. biz bunun tece diyen, pekeke diyen insanlarla farklı bir versiyonunu yaşıyorduk. 80ler kuşağının çocukluğundan beri feto denilerek dalga geçilen insanına, 15 temmuz sonrası fetö denmesi en güncel örneğidir. ailenin soy ismi Assad, kardeşim esad'dı yol ayrımınından sonra esed oldu. bir diğeri aile şii değl, bir alt kolu nusayri. iran şiası, sunniliğin doğrudan zıttı olduğunu düşündüğumüz kavram değil, hatta bir nebze daha radikal. yine de adam hatırladığım kadarıyla londra da diş hekimliği bitirip, müslüman olmayan başını yalandan olsa bile örtmeyen, gavur memleketli dini gösteriş yapmayan bir kadınla evli. en çok tehlike altında oldukları yıllarda bile ben ülkemi terketmem diyerek hasta,ev ziyareti falan yapan bir kadın.

paylaştığınız yazıda yer alan rakamlara biz 2015-2016 yılları arası ankara otogar, reina, inönü, gaziantep düğün saldırısıyla yakaladık. ne iç savaş oldu, ne göç. verdiğiniz rakamlar suriye'nin şu anda ki durumunu anlayabilmemiz için bana çok yetersiz geldi.

2011 yılında aklı henüz başında türkiye, hatay'da "kontrollü" bir göç dalgasına hazır olmak için çadırkentler oluşturmuştu. sonrasında abd, rusya, ypg, ösö, ışıd/daeş/isis ne menemse zırt pırt here comes a new challenger aktörler katıldı. biz suriyeli paralı askerler eğitmeye çalıştık, bi nevi korucu gibi beceremediler, abd denedi başımıza hendek olayları olarak yansıdı. palmira antik kenti gözgöre göre canlı yayında patlatıldı, rusya kızılordu orkestrasını yolladı konser monser verildi, 2 ay sonra tekrar patladıldı, bir ülkenin yetkili kişilerinin 4 adam yollatıp 8 füze attırırım demesini falan suriyelilerin iç işleri değil diye katmıyorum ama siz bu yazı yerine kaba taslak wiki den suriye iç savaşı makalesini okusanız, daha yararlı olur bence.
  • libertine  (02.10.24 03:13:10 ~ 03:18:04) 
[]

tapu müdürlüğünden gelen sms

ev satın almak için banka kredisi çekmiştim. bu sabah itibariyle işlemler tamamlandı. az önce tapu müdürlüğünden sms geldi.

"tapu harcı için ödemeniz şu kadardır, şöyle ödeme yapabilirsiniz. randevunuz 24 eylül saat 15.30'da lütfen hazır olunuz".

işler böyle mi oluyor ben anlamadım. ben başka şehirdeyim, aynı şehirde olsam bile bi saatten kısa sürede tapu müdürlüğüne gidemem. randevu mevzusu neden böyle?

 
evet bu işler böyle. tapuyu arayıp bugün gelemem diyin. harçları öderseniz 2-3 gün beklerler diye düşünüyorum. biz öyle rica minnet 1 hafta bekletmiştik.


  • turuncu tonlarda  (24.09.24 15:06:53) 
Bize de öyle oldu. Biz başka bir şehirde de değildik ama yine de zorlandık bir de şaşırdık. En azından randevunu bir gün önceden haber verirler diye düşünüyorduk. Alelacele oldu hallettik ama çok bunaldık. Kıl payı yetiştik.


  • rock n roll  (24.09.24 15:12:41) 
Bugun tapu mdüürlüğündeydim, aynısını birisi sordu, dün sms gelmiş fakat yetişememişler, onlar da bu sabah gelmiş. İşlemlerini yaptılar.

bunun dışında geçen sene ben de satmıştım il dışında oldugu için yetişememiştik, tapu mdürülülüğü bir hafta 10 gün kadar tolerans gsteriyordu.

Benim size sorum banka kredisi ile ev alırken işlem tam olarak nasıl oluyor.

Evrakalrı bankaya verdiniz, e ipotek koymak için banka gün alıyor. İpotek hangi aşamada konuyor, ben kredi dışındaki tutarı tapudayken gönderecegim ama kredi olan kısım satan kişiye hangi aşamada geçiyor. Hemen tapudayken mi yoksa bir kaç saat sürüyor mu.
  • liberal  (24.09.24 15:20:31) 
harç ödemesi ikiye bölünüp yarısını alıcı, diğer yarısını satıcı ödüyormuş. ancak piyasaki rajon ve teamülüne göre iki tarafı da alıcının ödediği söylendi. öyle mi?


  • biseysorcaktim  (24.09.24 16:32:54) 
Evet alıcı ödüyor bu vergiyi, genelde satıcılar cebine girecek net paraya bakıyor.


  • liberal  (25.09.24 13:25:06) 
[]

çöp torbası yerine market poşeti

çöpleri çoğunlukla market poşetiyle atıyorum. akma sızma vs olmuyor. bazen çöp poşeti kullanıyorum.

merak ettiğim şey, çevreye olan zarar noktasında ikisi birbirinden farklı mı? ikisi de plastik poşet, ikisi de çevreye zararlı esasında.


 
Hepsinin hammaddesi aynı polietilen.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (23.09.24 12:27:29) 
Cop poseti de cesit cesit. Geri donusturulebilir olani var, dogada kendiliginden cozuneni var, market poseti gibi omurluk olani var.

Avrupa'da cop posetleri bu ozelliklerine gore renklendiriliyor (siyah, beyaz, seffaf vb) ve hangisini nerede kullanabileceginiz belirlenmis durumda.
  • sertac akin  (23.09.24 13:05:25) 
[]

temiz twitter kullanımı mümkün mü

twitter'da çok fazla aptalca içerik var.
yalan dolan, insanın sinirlerini bozan hesapların yanında şimdilerde bir de bir sürü yapay zeka ile yönetilen hesaplar çıkmış.

normal vatandaş gibi ismi/resmi var. ama verdiği yanıttan o kadar belli ki yapay zeka olduğu.

bir de son zamanlarda ansızın çıplaklık da görüyorum.
az önce spartaküs'ten bir sahne paylaşmış bir hesap ve başlık olarak da hangi film bu demiş. içerik uygunsuz olduğu halde nsfw olarak belirtilmemiş ya da blurlanmamış. altına da yanıt olarak bir sürü başka video atılmış bu film daha iyi ya da bir de böyle var diye.

onlyfanslarını tanıtan escort'lar ayrı zaten. her başlıkta varlar ve bazen mide bulandırıcı oluyorlar.

mümkün mü daha temiz twitter?

 
Akışı "For you" sekmesinden takip ediyorsan kaçamazsın, böyle içerikler görmek istemiyorsan "Following" sekmesinden takip etmelisin, orası da sadece takip ettiklerinin içeriklerini gösterir.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (21.09.24 22:21:13) 
block butonunu çok sık kullanman lazım. ben mesela sürekli kullanıyorum. bir süre sonra saçma içerikler gelmiyor.

çünkü hep benzer içerikler tarafından pompalanıyor.

hiç acımadan blocklaman lazım.400-500 ban sonrası düzelir.
  • duyurukullanıcısı  (21.09.24 22:25:20) 
takip edilenler kısmına bakabilirsin.

veya bir tık ötesi olarak liste hazırlayıp sadece listedekilerin yazdıklarına bakabilirsin.
  • tabudeviren  (21.09.24 22:25:43) 
[]

turkcell teknoloji maaşlar ne düzeyde ortalama?

5+ yıl tecrübeli, senior yazılım geliştirici, fullstack, backend, frontend ya da mobil geliştirici alanlarında çalışan herhangi birinin hangi aralıklarda aldığını biliyor musunuz?




 
130-150 arası isteyebilirsin bence.


  • chicha_v2  (20.09.24 16:59:49) 
[]

türk tv dizilerinde mantıcılık

geçen dikkatimi çekmişti, ne yapsak bi dükkan açsak diyen ev kadınları mantıcı işine giriyordu.

çiçek taksi'deki kadınlar mantıcı dükkanı açmışlardı
yedi numara ailesi internet kafe açamayınca mantıcıya döndürmüşlerdi. zeliha ve diğer kadınlar sayesinde üretiliyordu mantı.
çiçek takside olduğuna göre eminim akasya durağında'da vardır bi bölüm de olsa.
6 mantı diye bi dizi bile varmış

buna benzer başka diziler de hatırlıyorum ama şimdi aklıma gelmedi.

25 yılda çekilmiş yüzlerce diziden bi kaç tane örnek vererek hatalı bi genelleme yaptığımı farkettim ancak sanki başka daha örnekler var böyle. var mı?

eğer öyleyse, neden mantıcı açıyorlar? kolay bir şey mi açmak? herkesin tükettiği bir şey mi?

ben bu yaşıma dek, bu sene bi kaç kez dışında dışarıda hiç mantı yememiş/sipariş vermemiştim.

 
Mantı, yufka açıp ev kadınlarına, bekar evlerine toplu satış yapmak işleyen bir fikir. Kiloluk, pişmemiş halde satılıyor. Koy buzluğa dursun, yarım saate hazır.


  • Bruce  (16.09.24 10:11:37) 
Güzel mantı bulunca birbirimize haber veriyoruz biz ya, "bilmemne marketteki mantı çok güzel, 2 kilo koydum buzluğa, sen de al" falan diyoruz.
Mantı açıp satan komşumuz vardı, annem dahil herkes kadına kilolarca sipariş veriyordu hem temiz yapıyor hem iyi malzeme kullanıyor diye.
Mantı mühim :)
  • kobuzchu kiz  (16.09.24 10:54:43) 
Manti biraz daha minik el mahareti isteyen bir yemek cesidi. Hazir manti satan yerlerde hep kadin personel görmen bu yüzden.

Koca koca lavaslara sicak köfte bastiran dayilarin adana erkegi olmasi gibi.
  • Yourcousinmarvinberry  (16.09.24 11:20:30) 
nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ancak anadoluda hiç bir şey yapamazsan mantıcı açarsın. bir yetenek gerektirmez çünkü.


  • mikahakkinen  (16.09.24 14:33:08) 
genis aile'de kuddusi de acmisti ama onlar kayseriliydi :)


  • bay b  (16.09.24 14:35:16 ~ 14:35:31) 
evet acmasi kolay ne dukkan dekoru var ne sermaye gerektiriyo ne de ozel firin


  • ala09  (16.09.24 14:59:35) 
[]

türkçe klavye olmayan macbook

iş yerinde kullandığım cihaz değişecek.
yurtdışından gelecekmiş, muhtemelen ingilizce klavye olur.

cihazım zaten ingilizce.
resmi yazışmalar yaptığımız da yok.

ama yılların alışkanlığı türkçe klavye kullanmak. ü,ğ,ş gibi harflerin eksikliğinden ziyade özel karakter ve kullandığım programlardaki kısayollar değişmiş olacak.

ciddi bi sıkıntı değil bence, ama emin olamadım.

türkçe klavye olsun diye istekte bulunayım mı, yoksa gereksiz bi tavır mı?

daha önce değişen cihazlar da ingilizce klavye haline geldi. sorun oluyor mu diye sordum, olmuyor dediler.

 
gereksiz istek olur. muhtemelen yurtdisinda turkce klavyeli bulamazlar. cok istiyorsan arayuzden turkceye cevirirsin. yerlerine eminsen oyle kullanirsin.


  • buenosdias  (11.09.24 10:46:05 ~ 10:47:17) 
  • Mirket  (11.09.24 10:47:39) 
bir ara yıllarca öyle kullandım, eğer klavyeye bakarak yazmıyorsan hiç sorun olmuyor, ayarlardan klavyeyi türkçe yapıyorsun oluyor bitiyor, belki 1-2 hafta nerdeydi bu tuş diyip basınca deneye yanıla bulursun bazı şeyleri sonra ona da alışıyorsun, ama Mirket'in önerdiği de basit ve etkili çözüm


  • oldtimer  (11.09.24 13:35:17) 
alisirsin da sormak elbette ayip degil. bunu sormaktan cekinmeyi eziklik addederim. saygilar.


  • antikadimag  (11.09.24 18:13:40) 
[]

finansal ödeme türü nedir

hesaplarım arasında transfer yaparken bazen bireysel, bazen yatırım bazense finansalı seçiyorum.

transfer amacım genelde x bankasından y'ye, y'deki kredi kartımı ödemek, o bankanın kuru üzerinden döviz almak/bozmak gibi işlemler oluyor.

finansal'ı seçmekle hata mı yapıyorum, ne demektir bu?

 
Dijitalleşen kurumların istatistilerimizi tutmasına yardım ediyoruz diyebilirim .
Arka planı portföy yöneticileri bilir

  • diyecevaplandı  (06.09.24 20:34:29) 
bu anlattiklarinin hepsi bireysel.


  • hot potato  (06.09.24 21:43:45) 
[]

90ların türk filmleri vs 70ler - görüntü kalitesi

görüntü ve ses kalitesi noktasında hepimizin bildiği eski türk filmleri ve az bilinen 90lar filmleri arasında ciddi bir fark var. bunun sebebi nedir?

sanki eski filmler analog makinelere çekilmiş, 90larda ise dijital çekim yöntemleri ortaya çıkmış da vcd'ye kaydedilmiş gibi.

örneği 90lardan bir film:
www.youtube.com

bu da 75 yılı:
www.youtube.com

ikisi de restore edilmemiş durumda.

 
Boynu Bükük Küheylan her ne kadar 1990'da yapılmış gibi gözükse de 1988 yılında çekilmiş bir film, seksenli yıllarda çekilmiş ve benzer görüntü kalitesine sahip tüm filmler gibi o da video için çekilmiş sanırım, normalde yetmişli ve doksanlı yıllar birbirine benzer "sıcak" saman sarısı görüntüye neden olan bir çekim tekniği kullansa da seksenli yıllar komple video çekimi olduğu için böyle "soğuk" bir görüntüye sahip oluyor.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (05.09.24 10:33:12) 
video çekimi dediğiniz nedir? erken dönem dijital kayıt mı?


  • biseysorcaktim  (05.09.24 11:22:53) 
Yok hocam sinema için değil direkt videoya çekim filmler, yani şu an film sinema için çekilip orada yayınlanıyor ya o dönem filmler videoya çekilip VHS olarak yayınlanıyordu.


  • Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet  (05.09.24 11:34:45) 
Yanlış biliyorsam biri düzeltir ancak "Film" analog bir format, kare kare fotoğraflardan ibaret olduğu için de kalitesi aslında oldukça yüksek, haliyle bugün yüksek çözünürlükte izlerken sırıtmıyor çünkü orijinal analog formattan görece kaliteli bir şekilde dijitale, o anki teknolojinin elverdiğince aktarılıp izlenebiliyor. Direkt televizyonda gösterim için çekilen dizi ve filmler ise dijital olarak kaydedildikleri için o dönemin dijital teknolojisiyle sınırlılar, haliyle şimdi çamur gibi gözüküyor.


  • salihdt  (05.09.24 15:17:06) 
Aktarımla da ilgili olabilir fakat 90larda digital betacam ile çekilen bir sürü film var, o sebeple olabilir. Yine de bu kadar kötü olmaması lazım. 2000lerin başında bile digital betacam ile çekilip sinemada vizyona giren film vardı diye hatırlıyorum. Bunlar gerçekten vcd veya VHS vs kopyasından yüklenmiş olabilir.

35mm > hepsi tabii. Fiziksel bir ortam olduğu için hala yüz yıl önce çekilen film 4k aranıp temizlenebiliyor mesela. Ama o film hep çok pahalıydı, sonrasındaki banyo kurgu masrafları da yüksek. 60larda film bulamıyorlar çoğu planı birkaç shotta çekmek zorunda kalıyorlar mesela. Aynı şekilde o dönem çekilen 2001 space oddysey ile Lütfi akad filminin çok farklı görünme sebebi laboratuvar sıkıntıları ve tabii bütçe vs
  • nhk ni youkosu  (05.09.24 15:34:49) 
[]

appstore desktop web'de "telefonuma gönder" özelliği yok mu?

google play store'da eğer giriş yaptıysam ve giriş yaptığım hesapta bir cihaz tanımlı ise, o cihaza yükle diyebiliyoruz. yani bilgisayar üzerinden telefonuma yükleyebiliyorum.

appstore'da ise sadece "bu cihaza uygun değil" diyor ama uygun olan cihazlarıma gönder gibi bir seçenek görmüyorum.

var mı öyle bir şey?

 
yok benim bildiğim kadarıyla


  • nuevo  (05.09.24 09:39:54) 
[]

bankacı var mı - konut kredisi sorusu

konut kredisi çekeceğim ama sgk'lı değilim. gelirim var ama belgeleyemiyorum. aşağı yukarı 400 çekeceğim. sgk olmadığı için bankalar vermiyor.

var mı bi yöntemi? findeks puanım 1600. sistem onaylı kredi çekebileceğim söylendi. sanırım 200 civarı oluyor onlar maksimum ve faizi 5'e yakın ve 12 ay vadeli olduğu için yanaşmak istemiyorum.


 
Çekemezsin.

Ancak şöyle olurdu ama öyle olsa idi muhtemelen bunu sormazdın ve kredi çekmezdin:
Bankada mevduatın vardır faizde mesela. Ya da ne bileyim eurobond. Faizini/vadesini bozmak istemiyorsundur. Bu mevduata istinaden, yani bankaya teminat vs göstererek bi ihtimal olabilirdi.
**

Sgk olsa dahi konut kredisini çekebilmek için başka bir sürü gereksinim vs var. Sgk da tek başına bir yeterlilik değil.
  • saturn  (04.09.24 21:27:42) 
[]

eksisozlük'te başlık içi arama fonksiyonu

başlıkta ara fonksiyonu çok kötü çalışıyor.
mesela ayı yazıyorum içinde "kayinco" olan entry'ler de geliyor. " ayı " yazınca da sonuç değişmiyor.

boşluklara ve türkçe karakterlere riayet eder şekilde arama yöntemi var mı?

 
yok.


  • tabudeviren  (03.09.24 22:21:10) 
[]

kombi alırken neye dikkat etmek gerekir

yeni evimize kombi almam gerekiyor.
tam yoğuşmalı olanlarının iyi olduğunu duydum.

15'ten 150bin tl'ye kadar geniş fiyat aralığında ürünler var.

neye dikkat etmeli, ne almalı?

lazımsa, alttan ısıtmalı, 70m2 bir ev.

 
Kendi üretmeyip, üreticisine fason yaptırıp üstüne kendi markasını basanlardan (Arçelik vb.) uzak durun, bence yeterli. Vaillant olur, Viessmann olur, Buderus olur, ECA olur.


  • zaman ilac degil insanlar unutkan  (02.09.24 15:54:49) 
evin m2 sine göre uygun bir kombi almalı, örneğin benzer şekilde 75m2 civarı bir ev için Icon Premix (D2CBP020) modelini almıştım. Henüz bir kış görmedik ama şimdilik iyi götürüyor.

garanti süresi bir kıstas olabilir (airfel ve daikin 6 yıl garanti veriyor mesela). Ayrıca yetkili servisin yakınlığını da düşünebilirsiniz eğer büyük şehirde değilseniz.
  • vampir akrep  (02.09.24 17:04:36) 
[]

teorik trafik bilgimi nasıl arttırabilirim

aracım yok. tatile giderken ya da lazım olduğunda araç kiralıyorum. son bir yılda 7-8bin km yol yaptım aşağı yukarı. çoğu uzun yol.

ehliyetimi neredeyse 15 sene önce almıştım. kurslarda şimdi durum nasıl bilmiyorum ama o zaman dersler tam anlamıyla yok hükmündeydi. trafik kurallarını kitaptan kendim öğrendiğimi hatırlıyorum.

bilgimi en baştan tazelemek istiyorum, eksik gedik bir şey varsa telafi edeyim.

ps: 15 yıldır kiralık/emanet araç kullanıyorum ihtiyaç oldukça, hiç vukuatım yok. trafikteki çoğu sürücüden daha iyi trafik bilgim ve yol okuma tecrübem.

eskiden trt'de videolar çıkardı yol hakkı kimindir diye, var mı öyle şeyler?
bir de az bilindiğini ya da yanlış bilindiğini düşündüğünüz trafik kurallarını paylaşabilirsiniz.

 
Trafik yönetmeliğinde hiç de karmaşık olmayan şekilde anlatıyor, hem de en doğru şekilde öğrenmiş olursunuz. Uzman öğreticilerin hazırladığı videolar eksik ya da hatalı olabilir. Yönetmelik gayet açık, bence bir şans verin.

Madde 94'den itibaren bakın;
www.mevzuat.gov.tr

Madde 102 ve sonrasına bakmayı da ihmal etmeyin.
  • akhenaten  (30.08.24 11:39:01 ~ 11:41:12) 
bol bol kaza videosu izleyin, insanların ne derece manyaklıklar yapabileceklerine karşı bilginiz olur, hazırlıklı olursunuz. benim çok işime yaramıştı.


  • titanyum22  (31.08.24 01:29:48) 
[]

chatgpt plus ile ne yapabilirim?

az çok ne yapıldığını biliyorum, free versiyonu bana yetiyordu.
geçen haftasonu tatilde iken, gezdiğim yerlerdeki tablo/resimlerin fotoğrafını çekip bana rehberlik etmesini istedim, ücretsiz versiyonu bunu yaptı ama bi kaç taneden sonra limitledi. ben de para verdim aldım.

free ile ücretli sürümü arasında tek gözlemim daha hızlı olması ve "bugünlük bu kadar" dememesi. eklentiler ya da custom gpt'lerden bi iki inceledim ama çok fark yaratmadı bende. öneriniz varsa denerim.

bunun dışında, pro kullananlarınız var ise, ne özellikler var tercih ettiğiniz?

genelde iş ve genel kültür amaçlı kullanıyorum.
işimle ilgili anahtar kelimeler, javascript, web, mobile, ios, react-native.

 
prompt ile imaj yaratabilirsiniz.

kendi asistanınızı yaratabilirsiniz.

daha yüksek kapasiteli dil modeliyle çalışmanıza izin verir.

web browsing, data işleme, imaj işleme ve görüntüleme işlerini limitsiz yapar.

kodlama yapıyorsanız karışık kodlama işlerini daha başarılı yapıyor. hatta bu işleriniz için ayrı gptler var. isterseniz kendinize göre bu işleri yapan asistan bile yaratabilirsiniz.
  • false pretension  (27.08.24 11:32:12) 
[]

ailecek ingilizce konuşan araplar

bir iki kez karşılaştım, genelleme yapmak doğru olur mu bilmiyorum ama merak ettim.

mesela çoluk çocuk gezmeye çıkmışlar. çocuklar küçük yaşta. etrafta gördüklerine merak ediyorlar, heyecan duyuyorlar. o sırada nidaları da ingilizce, tepkileri de ailelerine sordukları sorular da.

bir keresinde o çocuklardan birine siz nerelisiniz diye sordum suudi dedi.

ailesi belki çocuklar ingilizce öğrensin diye bilingual yetiştiriyor diye düşündüm ama hem ailesi hem çocuklar epey anadil seviyesindeydi. tavır ve karşılaştığım yerden ötürü fakir olmadıklarını söyleyebilirim.

bir kaç kez karşılaştığım için merak ettim. anadili ingilizce olan araplar var mı?

 
10 yıl kadar önce tanıdığım Mısırlı bir kız vardı, Suudi Arabistan'da okumuştu ve hep yabancı okullara gitmişti, ailesi ile de İngilizce konuşuyordu. Ama anadili mi İngilizce idi yoksa ailecek öyle mi tercih ediyorlardı onu bilemiyorum.


  • peki madem  (19.08.24 13:00:07) 
Boyle bir aile taniyorum. Suudi Arabistan'da yasiyorlar ama aslen hindistanli musluman aile, arap/hint ayrimi cok belirgin degil bizim acimizdan. Kendi dillerini de biliyorlar ama ingilizce de anadil gibiydi.


  • mbond  (19.08.24 13:47:33) 
buna ben de 2-3 kere şahit oldum. istanbul'da markette çocuk ve babası ingilizce konuşuyordu. arap oldukları kesindi ama. akıcı şekilde konusuyorlardı.


  • xrated  (19.08.24 15:00:22) 
Suudi arabistandayım. Çocuğundan yaşlısına ingilizceye çok önem veriyorlar. Konuşamasa da anlıyorlar. Suudi aileler çocuklarının ingilizceyi kesin öğrenmesini istiyorlar. Filipinli, afrikalı ingilizce konuşan dadılar çok, ücretleri suudiler için çok yüksek değil.


  • artci sarsinti  (19.08.24 15:59:51) 
Çoğu İngiltere, malta gibi yerlerde yaşıyor


  • buenosdias  (19.08.24 16:02:29) 
Benim ablam ilkokulu riyad'da okumuş, Amerikan okulunda. İngilizcesi ana dili gibidir. Amerikan/İngiliz kültürü ve tüketim ürünleri oraya Türkiye'den çok daha uzun zaman önce yaygınlaşmış.


  • mirty  (19.08.24 17:45:41) 
Suudiyim demiştir ama arabistanda yaşamıyordur. Yaşadıkları ülkenin dili ingilizcedir. Bizim alamancılar gibi düşün.


  • adwokat  (20.08.24 10:39:08) 
[]

türk vatandaşları için meksika vizesi

90 güne kadar vize sorunu olmuyordu meksika için önceden. ancak kaçak yollarla abd'ye gidenler yüzünden türk vatandaşları artık meksika'ya gidemiyor gibi haberler duymuştum. nedir bunun kapsamı?

çalıştığım şirket yıllık toplantısını meksika - tulum'da yapmayı planlıyor. gitmek istiyorum. kalacak yer, davet mektubu gibi şeyleri temin edebilirim. vize işleri nasıl olur?

(on yıllık pasaportumun 5 yılı var, en sonra ocak ayında şengen'e girmiştim)

 
www.mfa.gov.tr
Meksika maddesinde açıklama var

  • kobuzchu kiz  (16.08.24 18:35:17) 
[]

kedi teli - sineklik

açılır kapanır sineklikler (kedi için olanlarına bir tane menteşe ekliyorlar) pencere başına 1500 diyorlar. iki yere sordum aşağı yukarı benzer tutarlar söylediler.

bana fazla geldi.

fazla değil mi? yakın zamanda yaptırdınız mı? normal mi bu fiyat? 130 * 65 ölçüler aşağı yukarı.

istanbul, avrupa yakası.

sinekliğin kendisi (pet tülü, pvc fiberglas) 300liradan aşağı mal oluyor pencere başına (hepsiburada'da satılıyor). pencereciler çerçevesine bin lira mı istiyorlar anlamadım.

 
+90 543 786 51 94 ayhan bey benim kedi sinekliklerimi yapti 2 normal ve 1 uzun icin 6k vermistim gecen sene ama uzerine 3 kere zam geldi ice aciliri daha guvenli, disa acilir daha uygun ve kedi sinekliginden yapiyor normal sinek icin olan degil
Fiyatlar yuksek dediginiz gibi ama baya guvenli memnunum ben kilitli falan yapiyor

  • eja  (29.07.24 17:12:39) 
Mobildeyim editleyemdm ben daha once file yaptirmistim simdiki aklim olsa iyisinden yaptirip 1 kere masraf yapsaydm keske dedim


  • eja  (29.07.24 17:14:27) 
Rakamlar çok değişiyor. Kediler için önemli olan tülün cinsi. Fiber tül olarak geçiyor, yumuşak bir malzeme, makasla çok rahat kesebilirsiniz fakat kediler parçalayamıyor ve metal olmadığı için paslanmıyor, güneşten çürümüyor. Herhangi bir yerden çerçevesini yaptırsanız, kedi tülünü siz de takabilirsiniz. Linkte örnek var, buradan alın anlamında değil ama size fikir verecektir: www.youtube.com


  • alfired  (29.07.24 17:40:43) 
2 yıl önce tüm camlara ve balkon kapısına yaptırdım, hatırlamıyorum ama pahalı gelmişti. yine de yaptırmam lazımdı, yaptırdım.

iyi ki de yaptırmışım. yazın bu sıcakta cam açmadan duruşmazdı valla 2 yaz bunu çektim daha da çekemezdim.
  • art cat chocolate  (29.07.24 21:51:47) 
orada demek milleti öpüyorlar. yeni taşındığım eve Konya'da yaptırdım. 2 balkon kapı sinekliği ve 8 pencere sinekliği menteşeli montaj dahil 3 bin lira verdim. Balkon kapıları da ayrıca kasalı düzgün kapansın da danalarım ittirip açmasın diye ))


  • koskoca kirpi  (30.07.24 09:09:50 ~ 09:30:39) 
ay hayır şaka heralde bu. dümdüz sineklik yaptırın geçin. kaç senedir o şekilde yaşıyoruz, bi şey olmadı. geçmeli oluyor zaten ve kaliteli bi geçme mekanizması varsa kedi itip açamaz ki.

mesela yukarıdaki youtube videosundaki sineklik mıknatıslı. o olmaz. geçmeli olması lazım.
  • elorelia  (30.07.24 10:11:15) 
@elorelia şaka değil, her kedi bir değil, bir kuş görmesine bakar bizimki yerde pusu kurup hayvan gibi atlıyor sinekliğe, elimde olsa üzerine birde file yaparım sağlam olsun diye.
bir tanıdığımda senede 1kere yerinden kalkan korkak kedisi kuş görüp 2. kattan düştüde allahtan bişey olmadı. bişey olmaz dediler şimdi korktu bir daha yapmaz dediler, geçen yine camda yakalamışlar.
risk ve sonuçtaki üzüntü doğru orantılı.
  • eja  (30.07.24 16:28:10) 
google maps ile etrafımdaki pencerecilere telefon ettim.
700e yapan birini buldum. diğerlerine göre yarı yarıya.

  • biseysorcaktim  (30.07.24 16:39:03 ~ 16:39:14) 
[]

Su faturanız ne kadar?

Su faturası son 3 aydır 250, 350, 350 şeklinde geldi.
aşırı bi su tüketimim yok. evde tek yaşıyorum bi süredir. duşa bile evde değil, spor salonunda gidiorum çoğu kez . sızdıran bir şey de yok evde.

neden bu kadar gelmiş? elimde basılı fatura yok. ama bi ara baktığımda kullanım bedeli yüksek değildi, ödenmemiş borç falan da yoktu.

 
Belediye zam yaptı yüzde 30'dan fazla. Bir de yaz nedeniyle su kullanımı nispeten arttı ama esas sebep zam.


  • prole  (26.07.24 18:16:44) 
Bir kaç ay önce bizimkiler uzakta evde yalnızdım. Aylık 20 TL bile gelmiyordu. Başka bir yerde de kalmadım.


  • diyecevaplandı  (26.07.24 18:29:19) 
son ay faturam 112 gelmiş, yalnız yaşadığım için bulaşık makinesini açmıyorum elde yıkıyorum, her gün duş ve ayda 2-3 kez de çamaşır makinesi açıyorum. (iski)


  • hypathia  (26.07.24 23:32:15) 
Benim su faturam da katlanarak artiyor.
Anormal bir artis var gercekten. Tuketimim ayni, yalniz yasiyorum

  • narod  (27.07.24 05:57:55) 
sözlükte de başlığı açılmış. 300-400'ler yeni normal demek ki artık.


  • biseysorcaktim  (30.07.24 16:38:26) 
[]

steam - macos - 64bit oyunlar

2010'dan sonra oyun oynamadım sayılır. oyun deyince hala aklıma vice city, san andreas, mount & blade - 1 falan geliyor.

steam'den eskiden oynadığım ve aklıma gelen oyunları indirmek istedim, indirdim ama açarken "macos'un bilmem kaçıncı sürümünden sonra 32 bit desteklenmiyor" dedi.

benim oynamak istediğim oyunlar biraz nostaljik, bu eski oyunları oynayamaz mıyım? stream dışında bir yerden indirsem (epic games falan) oynayabilir miyim?

steam link diye bir şey varmış. onu indirdim ama bağlanmadı (bağlantım 50mbit). geçen bağlanmıştı ama yine 32-bitlik oyun oynatmam dedi galiba, oynayamadım. geforce now falan var ama hiç denemedim. oluyor mu onlarlar?

macos'ta oynamalık, ücretsiz (ya da bi kaç saat oyna beğenirsen öde), 64bit oyun önerir misiniz?

 
Catalina sonrası feriştah olsanız 32 bit yazılım çalıştıramıyorsunuz. (En fazla sandbox'da çalıştırıp he al çalıştırdım diyen ara yazılımlar var)

Yani sanal makina kurup kullanabilirsiniz de sanal makine içinde oyun performansı nasıl olur bilemedim.

Bahsettiğiniz stream oyun servisinin 32 bit falan karışmaması lazım aslında pek server'da hangi makina varsa onun üzerinde oynuyorsunuz zira bi çözüm olabilir bi bakın o konuya. Ama tabii istediğiniz retromsu oyunları bulabilir misiniz stream serviste o da meçhul.

Oyunların zamana karşı korunması zor mesele bu şekilde arada kalmış çok fazla sistem var maalesef.
  • hedep  (25.07.24 01:36:08) 
[]

odadaki nem ve klima suyu

yaklaşık 20 metrekare (standart tavan yüksekliği) olan bir odada portatif klima çalışıyor. aşağı yukarı her iki saatte 3litreden fazla su biriktiriyor.

odanın kapısı kapalı, pencereler kapalı.
tuvalete, mutfağa gidip gelirken kapıyı açıp kapatmak dışında başka bi oda ile hava bağlantısı yok.

bu odadan kaç litre su çıkar?
günde üç kez kovayı döküyorum en az. kova 3litreden fazla alıyor. klima sürekli çalışsa bi günde bi damacana su üretecek.

bir de termometrem var, nem derecesini gösteriyor. yüzde 60'ların üzerinde gösteriyor klima çalışmazken. çalışırken bir kaç kademe düşüyor.

 
ben bahçe/kısmen bordum katında bu aralar sürekli olarak nem alma cihazı çalıştırıyorum. Bunların tüketimi klimalara göre çok düşük (25Watt gibi), onu baştan söyleyeyim.

12 saatte 24 litre su topluyor. Bahçeye, saksılara filan döküyorum.

Nem oranı %60 ın altına inmiyor. Önceki hafta aynı miktarda çalışıp %50 'ye indirebiliyordu. Çalıştırmazsam %78-84 gibi gösteriyor.
  • nop  (19.07.24 13:09:57) 
ben özellikle şeyi merak ediyorum 20metrekare (60 metreküp diyelim) bir oda, yüzde 60 nem gösteriyorsa termometre, ne kadar su tutar?

bu klima bu kadar suyu nereden buluyor? odaya girer çıkarken iki üç saniye açık kalan kapıdan litrelerde su mu giriyor hava ile?
  • biseysorcaktim  (19.07.24 13:51:59) 
%80 nemli yerde 7-8 saatte 20-25 litreyi bulabiliyor. 10 lt'lik 3 tane şişem var.


  • false pretension  (19.07.24 13:52:35) 
[]

yurtiçi uçuş - metal kutu

istanbul - adana arasında uçacağım. içinde iki parça kıyafet olan bir sırt çantası olacak yanımda. haliyle kabinde yanıma alacağım.

ancak bir de hediyelik bir şeyler götürmek istedim ziyaret için ve metal kutuda lokum aldım.

bunu sırt çantama koyunca uçağa binerken sorun çıkar mı?

 
Hayır


  • jülsezar  (18.07.24 19:03:19) 
[]

tüy dökücü krem ve özel bölgeler

tüy dökücü krem pek kullanan biri değilim, geçen koltuk altı için kullandım, kolayıma geldi ve ambalaj üzerinde yapılmaması gerektiği söylenmesine rağmen kasıklarıma da sürdüm. sadece kasıklar değil penis çevresi ve testislere falan da bulaştı ben de iyice sıvadım. kısaca hassas olan her yerimin iyice tüy dökücü kremle kaplanmasını sağladım.

kısa bi süre bekletip temizleyecektim ki, bir işim çıktı ve aşağı yukarı bi saat kadar krem oralarda durdu.

kasıklarda ya da vücudumun başka bir yerinde sorun yokken, testislerimde yanık ya da su toplamaya benzer bi acı oluştu. hatta bir ya da iki tane sivilce gibi yaralar oluştu. bacaklarıma sürttükçe acı veriyordu o yüzden yara bandı yapıştırıp pansuman yaptım, biraz da silverdin sürdüm. ertesi gün geçti.

şimdi bi rahatsızlığım yok, her şey geçti ama biraz içim ürperdi.
bu tarz ürünler hassas bölgeyi tahriş edebileceği için mi bu bölgelere uygulanmamalı yoksa kanser, kısırlık ya da benzeri başka problemlere yol açma ihtimalleri var mı? açıkçası ikinci ihtimalden korktum. bir kereden bi şey olmaz dimi?

 
Hocam ben sürekli tüy dökücü krem kullanırım o bölgelere. Sürdükten sonra michalenjolo amcanın Davut heykeli gibi 15 dk banyoda dururum. Sonra durula tamamdır. Çok beklersen yakar


  • dedeminhirkasi  (16.07.24 16:10:43) 
tahriş ediyor, düzenli kullanım için uygun olmaz. siz çok uzun tutmuşsunuz. normalde bu tür uyarılar en hassas bünyelere uygun şekilde yazılıyor. ortalama bir teni referans almıyorlar. ortalamayı referans alırsanız zaten teni hassas olan birçok insanda ciddi şikayetler oluşur. o yüzden genelde belirtilen sürelerde hassas bölgede de kullanıyor birçok kişi. Sadece her seferinde yapmamak gerek.


  • akhenaten  (16.07.24 16:11:47 ~ 16:12:29) 
Sorun bölgede değil, uzun zaman kalmasında. Kolunuzda da bir saat bekletseniz yine aynı reaksiyonu gösterirdi. Kanser gibi bir probleme sebep olacağını sanmıyorum çünkü emmiyor. Sadece cildinizi tahriş edersiniz.


  • duygusalatasi  (16.07.24 20:56:02) 
valla ben gratis'ten almıştım bir tane. popoya süreyim dedim cayır cayır yandı:) alacaksan özel bölgeler için olanlardan al. üzerinde yazar zaten.


  • nothing in my way  (16.07.24 21:23:55) 
[]

ülkere fiziki para nasıl geliyor?

vatandaşın cebinde gelen bi kaç bin dolar'dan değil de, bankalar arasında yapılan yüklü transferlerden bahsediyorum. kasa kasa paralar uçağa doldurulup öyle mi naklediliyor mesela?




 
  • Mirket  (08.07.24 15:22:07) 
[]

normal ayakkabı / sandalet çok yoruyor

ömrümün bi kaç senesi hariç, kendimi bildim bileli spor ayakkabı giydim. ayaklarıma dair ciddi bi sıkıntık olmadı asla.

ancak spor ayakkabı dışında bir ayakkabı giyince ortopedik tabanlık'lı olsa bile, ayaklarım rahat olmuyor. bir kaç saat sonra ağrımaya başlıyor.

bu yaz sandalet ile dolaşıyorum dışarıda. kaliteli, bilinen bir marka. ancak ayaklarım bir süre sonra ağrımaya başlıyor. haftasonu bi kaç saat yürüdüm, gezdim. en sonunda sadece ayaklarım değil, belim ağrımaya başladı.

kısaca, yumuşak tabanı olmayan her türlü terlik/ayakkabı ayaklarımın ve hatta belimin ağrımasına sebep oluyor.

bu bir problem midir, ya da yaşlılıkta belirgin olacak bir durumun işaretçisi midir? yoksa "sandaletle 7-8 km yürürsen ağrır tabi, normal" denilecek bir şey mi.

 
Uzmanlar hafif topuklu giyilmesini öneriyor. Tamamen düz ya da babet tarzı ayakkabıların uzun süre giyilmesi sakıncalıymış. O yüzden bazen hafif topuklu bazen spor ayakkabı giyebilirsiniz rahat edebilirsiniz. Sorun hala devam ediyorsa tabii ki doktora sorabilirsiniz.


  • gezentikcanlı  (08.07.24 11:43:29) 
Sandaletin yorması normal.
Alışkın olmadığın için diğer ayakkabılarda rahat edemiyor olman da normal.
Ama ağrı deyince iş değişiyor. Bacaklarda ağrı deyince benim aklıma kısmi düztabanlık, tarak çökmesi falan geliyor. Bel ağrısı deyince de postür bozukluğu.

Yaşam kaliteni bozan bir şey yoksa yola devam. Ama rahatsızsan, postür bozukluğu varsa reformer pilatesle olayı çözersin. Ayaklar için ise bir ortopediste görünmende fayda var.
Ayakkabıları çok çabuk mu eskitiyorsun hep bir tarafa mı yamulup eskiyorlar soruları da geldi aklıma.
  • Mirket  (08.07.24 11:52:12) 
başka bir sebepten ortopediste göründüğümde doktor "biraz düztabanlık var ama ciddi bir şey değil, tedaviye gerek yok" demişti 3 sene kadar önce.

ondan şüphelendim, ayaklarımı ıslatıp yere iz çıkardığımda "düz taban görsellerine" hiç benzemiyor, sağlıklı ayak gibi görünüyorlar.

ayakkabılarım yıllarca dayanır, içe de basmam. dışarıdan görünüm olarak da yamuk, parantez bi durum yok.

bir sorun varsa çok başlangıç muhtemelen, uygun zamanda doktor göreyim.
  • biseysorcaktim  (08.07.24 12:38:19) 
Öncelikle biz ne söylesek boş, bir ortopedi uzmanına görünmekte fayda var.
Spor ayakkabıya çok alışınca ne giyseniz ayağınız -bir süre- yadırgayacak, rahat etmeyecek. Bu bence normal. Yazlıkta bir süre terlikle dolaşmaya alışıyorum, akabinde ofiste stiletto ölüm gibi geliyor.
Bu arada sandalet Birkenstock ise normal, enteresan bir biçimde o mantarımsı taban ayağı mahvediyor.
  • SiyamkedisiZorro  (08.07.24 12:54:33) 
Benim ayaklarım taban çökmeli. Bazı doktorlar taban çökmesi yoktur düztabanlıktır o derler, bilmiyorum hafif ya da orta seviyede bir düztabanlık da olabilir, havada karada suda biraz uzun yürüsem biraz fazla ayakta kalsam her türlü ağrıyor. Çocukluktan beri çeşit çeşit tabanlıklar ve çeşit çeşit ortopedik tabanlı ayakkabılar terlikler çare olmadı. Hep ağrıyorlar.

Hatta 3 yaz önce anneme "çok yoruldum diyorsam bil ki ayaklarım çok ağrımıştır" dedikten sonra fark ettim böyle bir gerçeğimin olduğunu.

Onun için olabildiğince spor ayakkabı giyerim, normal günlük ayakkabılar beni paklamaz. Fakat ara ara da klasik hatta abiye ayakkabı giymem gerektiği için en topuksuzundan en yumuşağından bile alsam evet çok rahatsız eder. Sürekli spor ayakkabı giyen ve evde de yumuşak yabanlı terlik giyen bir insan için de normaldir bu.

Fakat ben içe de basarım, düztaban görüntüsü de olur ayağımla iz bırakınca. Sizde bunlar olmadığı halde ayakların ağrıması bana şunları düşündürdü:

1. Yakın zamanda (mesela pandemiden beri) kilo aldınız mı, ayrıca duruş bozukluğunuz var mı. Bunlar etkiler.

2. Magnezyum eksikliği çekiyor olabilirsiniz, ara ara kas krampları yaşıyorsanız, sebepsiz uykusuzluk oluyorsa, migrenimsi ağrılar oluyorsa veya migren varsa... magnezyum omega 3 ve d vitamini çok önemli.

3. Psikolojik ağrılar olabilir. İç dünyanızda itiraz ettiğiniz ama yapmak/olmak/gidip gelmek zorunda olduğunuz şeylere beyniniz bedeniniz üzerinden itiraz ediyor olabilir. Hatta topuk dikeni de böyledir.

Ortopediste gidip, benlik bişey yok derse fizik tedaviciye gidip bu yaşadığınız ayakkabı sıkıntısını ağrıları anlatın. Sorularınızı yöneltin. Elle tutulur bir sebep sonuç ilişkisi cevabı alamazsanız mutlaka psikoloğa gidin derim.
  • muhayyer divan  (08.07.24 15:13:17) 
4. Şeker hastalığına yakın mısınız, o da ayakları rahatsız eder. Nöropati diye bir etkisi var diyabetin, şimdi aklıma geldi.

5. Belki nasırınız vardır, yeni oluşmuştur, bazen insan fark etmez, ona da bir bakın.
  • muhayyer divan  (08.07.24 15:15:25) 
Ben daha basit birsey soyliyecegim eger ayaklarim agrirsa inatla bi kac hafta oyle giymeye devam edersem ayaklarim adapte olup agri geciyor bende


  • Zetnikov  (08.07.24 16:11:39) 
[]

poe vs chatgpt vs phind vs perplexity.ai

aylık 20 dolar karşılığında premium bir ai hizmeti almayı düşünüyorum da.
ücretsizleri iş yaparken, para vermeye ne gerek var diyorum, elim geri düşüyor hep.

poe.com'da bir sürü farklı model chat bot'larını kullanabiliyoruz, kullanıcılar da bir çok farklı şey yaratmışlar. web arayüzü de gayet güzel, kullanışlı. chatgpt4o'yu da kullanabiliyoruz.

chatgpt'de ise sadece chatgpt var. bu yüzden poe daha cazip görünüyor.
eklentileri vs vardı, ya da özelleştirilmiş kullanıcı chatbot'ları falan. ama bilmiyorum ne kadar kullanılır.

bir de perplexity.ai var. o da çok iyi. diğerlerinden biraz daha farklı. güncel dataları da getirebiliyor. bir çeşit arama motoru ve chatbot karışımı.

hepsinin ücretsiz sürümü iş görüyorken, para vermeye değer mi bi türlü bilemedim. yani ekstra ne sunuyorlar anlamıyorum.

bir de phind.com var. onu da epey kullandım. o da iyiydi.

---
sorularım çoğunlukla yazılım alanında, mac, xcode, react-native, swift üzerine oluyor.

 
[]

adana - istanbul arası araçla

cumartesi akşam saatlerinde istanbul'a dönüş için adana'dan yola çıkacağım. aşağı yukarı 1000 km ve 12 saate yakın sürüyor yol. bir kısmını geceye denk getirip, yorulduğumda kenara çekip bi kaç saat uyuyarak ve dinlenerek geleceğim.

daha önce tek seferde 1000km, sıklıkla da 500+küsür km yapmış olmama karşın "uçak varken ne gerek" diyorum kendi kendime.

ama uçağa yetişmek, erken gitmek, havaalanlarında bavullarda, kontuarlarda beklemek rahatsız ediyor. istanbul'a dönünce de eve ulaşana kadar bir sürü yol var. istanbul'dan uçakla gidip, orada işlerimizi halledip, kız arkadaşımı alıp beraber geleceğiz. uçak biletleri bedeli araç kiralama ve tek yön farkına denk değilse de, ciddi fark yok.

soru: adana - istanbul arasındaki yol nasıl? google maps'ten rastgele noktalara baktığımda gayet güzel ve güvenli geldi.
adanadan bi kaç saat mesafede karanlık yollar varsa gece geç saate denk getirmemeye çalışayım. daha önce oralara hiç gitmedim, gitmişken biraz da gezeyim istiyorum, en azından yola yakın yerleri ziyaret eder hem dinlenmiş olurum.

 
adana’dan istanbul’a kadar isterseniz paralı otoyolu kullanabilirsiniz. otoyolun giriş çıkışlarına göre de bir gezi güzergahı belirlenebilir.


  • duyulmasi gerektigi kadar  (02.07.24 08:29:51) 
Yol gayet rahat, benzer rotadan geldik bayram dönüşü. Ayrıca 12 saat sürmez, biz daha uzaktan 1 saat molayla 11 saatte döndük


  • pavlis  (02.07.24 09:28:47) 
Adana İstanbul arası yol gayet rahat ve keyifli


  • primetime  (02.07.24 09:29:50) 
[]

Youtube'da video kapakları neden bu kadar saçma?

thumbnail'lerde çok saçma yüz fotoğrafları oluyor. hepsi aptalca, çocukça. yazı tipleri ve efektleri de çok çirkin. hatta normal kapakları olan içerik üreticileri bile büyüdükçe bu aptal "cringe youtube face" akımına katılıyorlar. "soy face" de deniyormuş bu tarz yüz ifadelerine

aptalca surat ifadesi olan videolar diğerlerinden %20-30 daha fazla görüntüleme alıyormuş. bu kısmen sorunun cevabı ama yine de anlayamıyorum. nasıl ve neden başladı bu akım? yıllardır böyle ama son zamanlarda istinasız bir hal almaya başladı bu.

ya da, fazla görüntüleme alınıyor diye böyle yapılıyorsa bunun sebebi nedir?

örnek:
i.hizliresim.com

 
Bir çeşit görsel hashtag işte. Çok acayip kanka yazmak yerine şaşırmış suratını koyuyor herkes. Etkileşim demek ün demek para demek vs


  • hasmetizm 2046  (01.07.24 16:02:19) 
  • zaman ilac degil insanlar unutkan  (01.07.24 16:03:30) 
ben şeye de çok sinir oluyorum. Kafaların kocaman ama vücutların normal olduğu kapak görsellerine.

bazen bi de kocaman göz yapıyorlar falan

i.ebayimg.com şunun gibi oluyorlar. 10 yıldır da kullanılan bir şey azalarak biter umarım.
  • orta buyuklukte bir ulkenin krali  (01.07.24 17:35:54) 
Sorunun cevabı çok basit çünkü etkileşimi arttırmak ki çoğu işe yarıyor. Bunu acayip kurumsal haber kanalları bile yapıyor


  • olaylar olaylar  (01.07.24 18:04:49) 
mr beast ve onun gibi bir kaç kanal ne yaparsa hepsi aynısını yapıyor işte.


  • brkylmz  (01.07.24 23:05:42) 
[]

bilim çocuk ya da benzeri dergi - 12 yaş için

ben çocukken bu dergiyi takip ederdim bi kaç sene boyunca. çok da severdim.

yeğenime de almak istedim yıllar sonra, baktım ki eski halinden eser kalmamış, çok çocuklaşmış, karikatürize olmuş. bu bi kaç sene önceki görüşümdü. ama belki ben yanlış yorumlamışımdır.

şimdilerde nasıl bu dergi? içerikleri nasıl? yeğenime biraz futbol ve playstation/tablet dışında bir şeyler aşılamaya çalışıyoruz ancak o konuda çok başarısısız. kendisi "futbolla ilgili değilse dergi lazım değil" diyen bi çocuk ancak bu tavırdan rahatsızız.

ilgi alanlarını geliştirecek, merak duygusunu ve ilgisini uyandıracak bir dergi/yayın öneriniz var mı?

 
olmuyor hocam, aynı yaşta oğlum vari aynı ilgi alanlarına sahip ve biz de başarısızız. başarılı olan da görmedim arkadaşlarında.

yani ilgisi varsa anlarsınız zaten bilime tekniğe. arduino eğitimi aldık, set aldık, başta 1-2 heves etti, ben yaptı o izledi, hop kalktı kenara. puzzle aldım yaydım salona, çerçeveyi yaptı bıraktı, bize dert oldu sonra bozup da koyamadık, yapılan kısma kıyamadık, 5 ayda her gelen misafir parça ekleye ekleye zor bitirdik. arkadaşlarından rübik küpe heves etti, arkadaşları da canavar ha, youtube'da gördüğün şakır şukur çözenlerden. özendi en iyi küpleri aldık, şakır şukur çevirmeyi öğrendi, çözmeyi öğrenemedi. çözen arkadaşları da kankaları ha, en yakın arkadaşları. küçükken legoya bayılırdı, hep lego isterdi 2022 yılına girdiğimiz yılbaşında dayısının aldığı lego 2 yıldır kutusu açılmamış şekilde duruyor, ona hevesi de kalmadı.

bir noktadan sonra olay yine futbol ve telefon/tablete dönüyor. brawl stars'lar ele alınıyor, kankaları da küpü kenara koyuyor, başlıyorlar oyuna.

panini futbol kartı koleksiyonu yapıyor, denk geldikçe kart alıyorum. dünya kupası bitti, geçen sene, şimdi euro 2024 kartlarına dadanacak. neyse tatile denk geldi, annanesinin yanına yolladık, orda kart mart demiyor.

napim futboldan yürüsün bari. zorla olmuyor bilim milim. ama sizi takipteyim, yolunu bulursanız ben de faydalanayım.
  • kibritsuyu  (27.06.24 22:16:38) 
bu duruma cuk oturan şu kutlu entry gelsin: eksisozluk.com
duyuruyu okuyunca dayanamadım :)

  • konusma ben konusuyorum daha bitirmedim  (28.06.24 00:20:19) 
[]

youtube'daki sahte maç yayınları

az önce tr - çekya maçı için youtube'a girdim. dikkat etmedim hiç, bi tanesini açtım.
telefon çaldı o sırada telefonda konuşurken dikkat etmedim, ancak bu maç animasyonmuş.
www.youtube.com

birileri oyun mu oynuyor, yoksa gerçek görüntüyü anında bir şekilde animasyona mı döndürüyorlar anlamadım.

40bin küsür kişi izliyor üstelik.

baktım bunun gibi başka kanallar da var.

nedir bu olay?

 
efootball 2024 adlı oyun. iki takımı da yapay zeka oynatıyor. kanalın izlenme sayısını artırmak için olsa gerek.


  • inveniam viam  (27.06.24 00:56:18) 
[]

Sakarya - gezilecek yerler - doğa

ben yıllarca sakarya'da yaşadım, ailem akrabalarım da burada. bir kaç doğal güzellik, göl, piknik alanları dışında bence fazla bi albenisi yok buranın.

ancak bazen, bilhassa istanbul'dan iki günlük kaçmak isteyenler sakarya'da çok güzel aktivitelerin olduğundan bahsediyor, methediyor. doğal güzellikler ve doğa sporları ile öne çıkmaya çalışıyor. benim de gidip gördüğüm gerçekten güzel yerler var.

ancak sizin duydunuz/gördüğünüz neler var, turistler nereleri geziyorlar, buralı değilmişim ve bir yerli turistmişim gibi bakınca ne yapılır, ne yenir, nerede kalınır?

 
Acarlar Longozu, Maden Deresi, Poyrazlar Gölü, Sapanca Gölü, NaturKöy, Sopali Doğal Yaşam Köyü, İl Ormanı, Uzunkum'un tamamı, içinde Uzunkum Park'ı, Taraklı, Kırkpınar, Geyve...

Doğma büyüme Sakarya'lıyım, ağırladığım her misafirim gurbetçi dayılara dönüyor, "burası cennat cennat" diyor. Cidden yeşil ve mavi bir şehir burası. Yukarıda saydığım konumlardan başka yürüyüş için SBB'nin özel programlarını, doğa sporları için SAÜ'nin etkinliklerini biraz takip ederseniz misafirlerinize kısa sürede güzel bir plan oluşturursunuz.
  • zaman ilac degil insanlar unutkan  (24.06.24 09:58:11) 
Sakarya benim için çok gizemli ve hiç bulunmadığım bi yerdi. Yani normalde coğrafyam çok iyi olmasına rağmen Sakarya diyince aklıma bi şey gelmiyordu. İki gün önce Ankara'dan İstanbul'a hızlı trenle giderken Sakarya'dan geçtik ve çok beğendim yemyeşil bi yer. Özellikle Geyve civarı harikaydı.


  • nundu  (24.06.24 10:02:01) 
Ben de dogma buyume sakaryaliyim. Acarlar longozu, poyrazlar golu, sopali dogal yasam koyu, tarakli, masukiye(bu izmit de sayilir), esme(bu da izmitin girisi ama sakaryanin sonunda), serdivan golpark, kentpark, ferizli de cok guzel piknik alanlari, maden deresi, kuzuluk kaplicalari, geyve akyazi icin belediyenin duzenledigi trekkingler, dogancay selalesi, istanbuldere, karagol yaylasi(mevsiminde gidilirse cok guzel bi yer birsürü ufak goletler oluyor), ayri gezegen cam teras(izmitin girisi bu da sakaryaya yakin)...


  • Feriyaanim  (24.06.24 10:30:07) 
[]

kokan bardaklar

bulaşık makinesinden çıkınca kokuyor bazen.
makinede koku yapacak bir şey yok, arada bi temizliyorum. her bardak kokmuyor. finish quantum üçlü gibi bir şey kullanıyorum. temiz ve parlak oluyorlar.

bazen deterjanlı kalmış gibi hissediyorum, bazense kokuyor gibi.

açıkçası doğrudan makine ile mi ilgili, yoksa elde yıkayınca da mı oluyor seçemiyorum.

bardakları camlı rafa ağızları yukarı gelecek şekilde diziyorum, hava alsınlar diye.

ne yapmalı böyle durumlarda?

 
2-3 ayda bir makine temizleyici kullan.
Filtreyi de sık sık temizle.

www.trendyol.com
  • Mirket  (20.06.24 15:31:42 ~ 15:33:05) 
Bulaşık makineleri önce bir kısa cycle yapıp kaba yemek artıklarını temizliyor, sonra asıl yıkama kısmına geçiyor. Aslında makinelerde hem ilk aşama için hem de ikinci aşama için deterjan koyma bölümleri var ama artık kapsüller çıktığı için birinci bölümde deterjan kullanılmıyor, bu da bazen bulaşıkların yeterince temizlenmemesine sebep oluyor. Makineyi çalıştırmadan önce içine biraz normal bulaşık deterjanı koyarsanız yıkama performansı artacaktır.

Edit: Bir de yumurta artığı varsa baya kokutuyor, ona dikkat edebilirsiniz.
  • salihdt  (20.06.24 15:41:15 ~ 15:41:46) 
filtredir muhtemelen.


  • icim urperiyor  (20.06.24 15:58:48) 
filtre kesin kirlidir. ayrica su sicakligi dusuk olunca da koku yapabiliyor filtre cok temiz degilse.


  • bohr atom modeli  (20.06.24 16:48:46 ~ 16:49:20) 
Geçen bardaklarınız yumurta kokuyorsa , şurayı temizleyin diye bir video görmüştüm , ( böyle tanımlıyorlar sanırım kokuyu )
Böyle bir aratırsan işine yarayabilecek sonuç çıkar sanırım .

  • dunyatuhaf  (20.06.24 19:48:51) 
normal bulasik deterjanini makineye koyacaksaniz dikkatli olun: normal bulasik deterjani makineye konanlara gore daha cok kopuruyor, makina bu kopugu temizleyemezse suyunu bosaltamiyor, (her modelde olmayabilir). kopugu sonumleyen sey yag, o yuzden bulasiklarinizin epey yagli oldugundan emin olun, basiniza is acilmasin sonra.

alternatif olarak sunalri deneyebilirsiniz:

1 - filtrenizi duzenli temizleyin
2 - makinanizi arada bir yuksek sicakliktaki programda calistirin, ici temizlensin.
3 - icine sirke atip calistirin
4 - program bittikten sonra kapagini acin, bulasiklar icinde havasiz beklemesin.
  • taurina  (20.06.24 20:28:37) 
[]

Trafik cezası - kim yazdı bu cezayı fahri müfettiş mi polis mi

misafirim yurtdışına giderken aracını bana bıraktı, ben de cadde kenarına park ettim. gece gündüz parkediliyor oraya ve ceza yazılmıyor.

ama sanırım bu 24 saat ile sınırlı. çünkü iki gün olmamıştı ki, edevletten mail gelerek cezamız olduğu söylendi. daha önce gün boyu ya da gece boyu bıraktığım bi yer burası.

arabanın üstüne baktım, makbuz-kağıt bir şey yok. ceza yazılınca arabaya kağıt bırakılmıyor mu?

 
hayır bırakılmıyor. bizzat ordaysan eline verir sadece


  • jelly bear  (06.06.24 15:27:53) 
Genelde bu kadar hızlı bildirim gelmez ceza için. Eski ceza olabilir mi?


  • numlock  (06.06.24 16:15:14) 
[]

"ekonomi iyiye gidiyor" haberleri

ben vatandaş olarak cebime girene, çıkana, kredi kartı taksitlerini öderken çektiğim zorluklara ya da dışarı çıkarken bir sürü düşünüyor olmama bakıyorum ve "çektiğimiz zorluklar ve kamuda tasarruf meyvesini vermeye başladı", "bakın dış ticaret açığı azalıyor, bakın merkez bankası rezervleri artıya geçti" laflarına pek itibar etmiyorum.

ancak yine de tarafsız şekilde olayı yorumlamak istiyorum.

mesela enflasyon artış hızı azaldı şeklinde bir açıklama yapıldı bugün (enflasyonun kendisi değil, artışı). bu durum önü alınmayacak bir yangının artık kontrol altına alındığı anlamına mı gelir?

ekonomi konusunda az da olsa bi iyileşme var mı? yoksa artık zaten alıştık bu sürece, kanıksadık, o yüzden mi böyle geliyor bize.

 
Şu an dövizi baskılayarak ekonominin doğal gidişatına engel olunuyor ve bu çok çok kötü sonuçlar doğrur. Bir anda olur ne olacaksa.


  • numlock  (03.06.24 18:25:18) 
2023 Mayıs ayı itibariyle yıllık enflasyon %40 iken 2024 Mayıs itibariyle %75. Bunlar resmi rakamlar olduğu için 2 ile çarparak gerçek enflasyon değerini tahmin edebiliyoruz. İyiye gitmenin tam tersi yani. Ekonomi bakanı bile iyiye gitmenin başlayacağı tarih olarak 2026 ortasını "vadetmişti" zaten.


  • otonomo  (03.06.24 19:05:18 ~ 19:29:44) 
1.dünyanın en yüksek faizini veriyoruz.
2.belli ki, birileri borcumuzu ödeyeceğimize ve devaluasyon yapmayacağımızın garantisini almış.
3.hal böyle olunca ülkeye sıcak dolar yağıyor. (carry trade)
4.halk fakirleştiği için ithal azaldı, cari açık kapanıuyor.
5)döviz düşük tutulduğu için ihracatta rekor kırıyoruz gözüküyor.
6)reel ekonomide bir iyileşme yok.
7.tefeci faizini biz (halk) ödeyeceğiz.
  • parka  (03.06.24 19:15:35 ~ 19:15:53) 
Sonuçları henüz hissedilmedi ancak ekonomik program planlandığı gibi devam ediyor. Olumlu etkileri olacaktır, daha kötüye gitmeyiz diye düşünüyorum.


  • abelardo  (03.06.24 19:46:31) 
Bakın diğer her şeyi bir kenara bırakın.
Ekonomide bir tane temel kural vardır.
Piyasada bir şey çoğalırsa değeri düşer.
Pazara gittiniz. Bütün tezgahlar domates doluysa domates ucuzdur.
Bakın şurada da ay ay Merkez Bankasının piyasada bulundurduğu TL nin grafiği var.
Para da bir maldır o da ne kadar bollaşırsa o kadar değersizleşir.

x.com
  • Mirket  (03.06.24 20:18:57) 
"...dövizi baskılayarak.." , "Bunları yiyorsanız afiyet olsun."

bu kadar cehaletin, ergence konuşmanın olduğu yere cevap verilmez. youtube'da çeşitli ekonomistleri izleyebilirsiniz. atilla yeşilada vs ile başlayarak
  • avatar is back  (03.06.24 20:32:17) 
  • mirty  (03.06.24 20:47:27) 
Şimdi bunu size izah etmesi çok zor. Bu bakış açısını kazanıp konuyu kavramanız için en az 6 ay geçmesi lazım. Kısacası evet makro ekonomik veriler iyiye gidiyor zamana ihtiyaç var. vatandaşın hissettikleri bir kriter değildir. Verilen örneklerin çoğuda safsata. Vatandaş olarak yüzyılın felaketini yaşayan 11 şehri yıkılan 50 binden fazla insanı enkaz altında şehit olan bir ülkenin nasıl bu yükün altından kalktığınıda sorgulamanızı tavsiye ederim.


  • doharkoman  (03.06.24 21:05:17 ~ 21:24:59) 
"Ekonomi iyiye gidiyor" çok genel bir ifade. Çünkü tüketici/vatandaş olarak bizim bir geçim-birikim-iş-sosyal devlet getirileri-belediye ve hükümetin yaptığı şeylerin pozitif dışsallıklarından yararlanma vs gibi bir çok şeyle ölçebileceğimiz (kimisini ölmenin zor olduğu) bir ekonomik faydalarımız var. Bunların bazılarında iyileşmeler, bazılarında kötüleşmeler olabilir. Ayrıca bunlar da yaşımıza, memur-emekli-özel sektör maaşlı çalışanı-esnaf-kobi sahibi-büyük şirket sahibi vb olmamıza, mevcut servet durumumuza, mevcut gelir grubumuza, yaşadığımız şehre vs göre değişiyor. Bir böylesine kompleks bir yapı olarak "vatandaşın ekonomisi" var.

Bunun yanında devletin/hükümetin bütçesi-geliri-ödemesi var. Ödemeler dengesi var. Yaptığı, yapmadığı, yapamadığı yatırımları var. İktidarını sürdürmesi için para harcayabilmesi, yatırım yapabilmesi gereken alanlar var. Dağıtılması gereken rantlar var. Bu rantların oluşabilmesi için yapılabilmesi gereken "projeler" var. Mutlu etmesi gereken çıkar grupları var. Buna da "devletin ekonomisi diyelim".

Sonra yatırımcılar var. Bunun yerlisi yabancısı var. Yerlisinin küçüğü, büyüğü, çok büyüğü, kurumsalı var. Yabancısının kısa dönemli düşüneni (sıcak para/carry trade etc.), orta vade düşünüp biraz daha "derin" alım yapanı ve uzun vade düşünen, direkt yatırım yapmış veya yapmayı düşünen, ülkede fabrikası olan veya almayı-kurmayı düşüneni var. Yatırımcılar yanında yine çıkarları yatırımcılara benzer olan sermaye kesimi/"iş dünyası" var. Buna da "iş dünyası ekonomisi" diyelim.

Son olarak da bu grupların hepsini ilgilendiren. Ülkenin total ekonomisi ile ilgili makro perspektif var. İstihdam-işsizlik, enflasyon, ithalat-ihracat-dış ticaret açığı, merkez bankası rezervleri, para arzı-krediler vb bir sürü makro parametre ile takip ediliyor. Buna da makro ekonomi+ekonomi politikası düzlemi diyebiliriz.

Şimdi, fark ettiğiniz üzere iyi deyince kim için, o kimlerin içindeki hangi alt-kimler için, o alt-kimler içindekilerin hangi vadeyi düşününleri için iyi diyoruz onu tartışmak gerekir. Ve her alt katmanda daha da kompleks bir yere gidiyoruz ama kabaca bazı tarifler yapıp, onlar üzerinden değişimi de konuşabiliriz. Buna göre de totalde iyiye mi kötüye mi gidiyor diye kabaca bir fikre sahip olabiliriz.

2023 seçimleri öncesinde Türkiye düşük faizle piyasaya TL arz eden, yani kabaca sürekli deli gibi para basan bir merkez bankasına sahipti. Merkez bankası Tayyip'in saçma sapan gerekçelendirmeli fikirlerine hiç itiraz edemeden ne derse yapıyordu. Faizin artırılaması ve deli gibi TL basılması döviz kurlarını artırıyordu (aslında TL'nin değerini düşürüyordu). Siyasi rejim sebepli instability, hukuk-demokrasi yokluğu, istihdamdaki bozulma vs vs gibi bir sürü şeyin de etkisiyle tl'nin değeri düşüyordu. Ara ara büyük kur şokları yaşıyorduk. Kuru tutmak için bu sefer merkez bankası rezervlerini yani dolar-euro-altınları "yaktılar". Rezervler eridikçe hem etkisi azaldı hem de kırılganlık daha da arttı.

Yine 2023 öncesi TCMB, ekonomi ve maliye yönetimi tamamen tutarsız, hiçbir bilinen kurala uymayan, şeffaf olmayan, kişilere bağlı, çok temel bilgileri inkar edip, bu bilgilere savaş açan, adeta dünya düz diyen ve buna göre davranan, yerli yabancı tüm paydaşlara tuzaklar kuran, şark kurnazlıkları yapan bir yönetimdi. Yani itibarları yoktu. Ekonomi beklentidir, itibardır. Merkez bankalarının en büyük gücü beklentileri yönetebilmeleridir. Bunu da tutarlı adımlarla, sinyallerle, bağlayıcı planlarla vs yapılır. Bizde bunlar yoktu.

Vatandaş olarak sürekli kur şoku yaşadığımız için fakirleştik. Devlet sürekli bedava, negatif reel faizli kredi dağıttı. Dolayısıyla alabilen ev kredisi, araba kredisi, ihtiyaç kredisi aldı. Alabilen beyaz eşya elektronik, tüketim ürünleri her şeyi aldı. Bunların hepsi savunma mekanizmalarıydı. Yapabilenler yapamayanlara göre daha az fakirleşti. Tabi hepsinin de komplikasyonları oldu. En büyüğü de enflasyon. İşsizlik düzelmedi, kötüleşti. Maaşlar kuş oldu.

Hem vatandaş hem de iş dünyası bu belirsizlik ortamında dolara yüklendi. bu da TL'yi daha da kırılgan yaptı. Daha kırılgan oldulkça daha fazla rezerv yaktılar. DAha fazla rezerv yakınca daha fazla kur şoku yaşadık. Böyle bi faist daireye girdik. Çünkü negatif faiz vererek ekonominin gerçeklerine uymamayı böyle şeylerle kompanse etmeye çalışıyorduk ama olmuyordu. Bu süreç sonunda rezervler eksiye indi. KKM ilan edildi, dövize fahiş faiz verildi. Döviz bulmak için her şey yapıldı. Katar, Suud ve BAE'den döviz dilenildi. Seçimlerde seçim ekonomisi uygulandığı yani maaş artışı, saçma yatırım harcamaları vs yapıldığı için de devlet bütçesi de gittikçe kötüleşmeye devam etti.

Tabi ki kronik problemlerimiz olan vergi adaletsizliği, gelir adaletsizliği, servet adaletsizliği, hukuk sorunları, istihdam-işsizlik-genç işsizliği, emeklilik ve sağlık sigortası sistemi vb gibi her şey düzelmek bi yana da da kötüye gitti.

Sürecin sonunda dış ticaret açığı ve rezerv düşüklüğü çok büyük bir sorun haline geldi. Artık ödemeleri yapamayacak duruma geldik. Katar-Suud vs paraları da geç geliyor veya çok daha büyük şeyler istiyorlardı karşılık olarak. Ve yetmiyordu birkaç milyar dolarlık enjeksiyonlar.

Ekonomide bir şeyleri değiştirmenin gerekliliğine Tayyip'i ikna eden en önemli şey bu döviz sorunu oldu. CDS puanımız zaten çok kötü haldeydi. Artık yukarıdaki fasit daire ile ekonomiyi çevirmenin sonuna geldiğini anladı.

Bu ve diğer etkenlerin de etkisi ile seçimden sonra direksiyonu kırdı ve yeni bir yöne döndü.

Kabaca Mehmet Şimşek'i getiriyorum, TCMB'ye az çok bu işi kitabına göre yapacak kişiler getiriyorum ve bunlara otonomi veriyorum dedi. Mehmet Şimşek ve TCMB de gelir gelmez saçma düşük faiz ısrarını bitireceklerini, artık işi kitabına göre yapacaklarını söyledi. Bunun yanında maliye tarafında da adımlar atacaklarını, vergileri artıracaklarını, kredileri kısacaklarını, bu gibi şeyler sayesinde de ekonomiyi soğutup enflasyonu azaltacaklarını söylediler. Şeffaf olacaklarını söylediler. Vs vs.

Tüm bunların temel amaçları döviz krizini çözmek, enflasyonu düşürmek, kurları stabilleştirmek, yabancı yatırımcı getirmekti. Yabancı yatırımcının geleceği ve kalacağı kurallara dayalı, birkaç ayda bi ters yüz olup bakanların vs değiştiği, Tayyip'in birilerine savaş açtığı vs tarzı bi ekonomi olmayan bir ortam olacağını vadediyorlardı.

İlk yaptıkları faizleri artırmak ve devam edeceklerini sürekli söylemek oldu. 1 yıldan kısa sürece 8'den 50'ye çıktı. Kredi musluklarını kapattılar. Taksit sınırlamaları, nakit avans sınırlamaları, kredi limit sınırlamaları vs gibi şeylerle tüketimi "dizginlemek" isteyen adımlar attılar. Bir sürü ek vergi getirdiler. Kurumlar vergisini artırdılar. Tayyip'i arkaplana çektiler, ekonomiyi biz yönetiyoruz dediler.

Bu süreçte rezervler arttı, kur stabilleşti, enflasyon düşmedi, istihdam düzelmedi, yabancı yatırımcı bekledikleri seviyede olmasa da az buçuk geldi, CDS primleri düştü. Kabaca yabancı yatırımcı ve kuruluşları az çok bir şeylerin değiştiğine ikna ettiler. Ama onlar da her seferinde kazık yedikleri için ve zaten global konjonktür karışık olduğu için hemen alın size milyarca dolar deyip girmediler. Ama 1 yıl içinde peyderpey para soktular. Bazı kuruluşlar not artırdı. Birçok farklı kanaldan olumlu raporlar geldi.

Tekrar söylemek gerekirse ilk amaçları olan döviz krizini engellemeyi başardılar gibi. Enflasyonu düşüremiyorlar.

Şimdi... Vatandaş olarak enflasyon düşmedi. Memurlar ve bi nebze asgari ücretliler hariç maaşlar kuş olmaya devam etti. Gelir adaletsizliği, işsizlik vsde düzelme olmadı. Kredi muslukları kapandı, bu da bizi daha da zor duruma soktu. Yani her zamanki gibi acı reçete vatandaşa kesildi. Enflasyon bi noktada düşerse, kur stabil kalmaya devam ederse faydasını görmeye başlayacağız bi noktada.

Devletin gelirleri bi nebze düzeldi. Kanal istanbul çeşitli sebeplerle yapılmadı. Deli gibi para yiyen KKM sönümlenmeye başladı. Garantili köprü, havalimanı, hastane vsler karadelik gibi para emmeye devam ediyor. Kabaca devlet/hükümet açısından geçen seneye göre daha iyi durumdalar. Tek sıkıntıları bu yerel seçimlerde seçim ekonomisi yapamadılar ve kötü oldu kendileri için. Ayrıca negatif reel faizli beleş kredilerle besledikleri müteahhit, yiyici takım vs ağlıyor ve bu gidişatı değiştirmek istiyorlar. Bir erken genel seçim senaryosu konuşuluyor 2025-26 için. Öyle bi seçimden önce tekrar faiz düşürüp para basma moduna geçebilmek isterler. Hala gidecekleri yol var.

İş dünyası vs açısından genel olarak iyileşme var olarak görülüyor. İşletme sermayesi az olan ve krediye bağlı olan şirketler, ihracatçı şirketler vs sorunlar yaşıyor ama genel olarak olabildiğince az maliyetle kaos ekonomisinden daha düzgün bi ekonomiye geçiyoruz diye düşünüyorlar ve şimdiden alınan meyvelerden -daha fazlasını beklemiş olsalar bile- memnunlar.

Ben kendi adıma genel bir değerleme yapacak olursam, totalde eski kuralsız, ona buna bedava kredi verilen, sürekli para basılan, bunların maliyetini de vatandaşa yükleyen, birkaç ayda bir ekonomi yönetimi değiştiren, en basit ekonomi kurallarına savaş açan yönetime göre bu yeni yönetimi ve gidişatını tercih ederim. Acı reçetenin her zamanki gibi vatandaşa patlaması, kalan çoğu paydaşın pek ırgalanmadan yoluna devam etmesi benim için olumsuz. Eğer AKP gitmezse eninde sonunda bir şekilde eski usule döneceklerini düşünüyorum, bu yüzden eğer sonunda AKP giderse bu 1 yıl ve önümüzdeki 1-2 yıl iyi sonuçlar üretecektir. Eğer AKP gitmezse bu 1-2 yıl krizleri çözmüş olur AKP açısından ama aynı krizleri doğuran yola yine girerler. Kabaca daha iyi bence ama iyi oldu, süper oldu, kurtulduk değil.
  • perferil  (04.06.24 00:33:09) 
[]

Eurovision Türkiye'de yapılsa altından kalabilir miyiz?

Velev ki seneye Türkiye eurovision'a katıldı ve kazandı. 2026'da türkiye'de yapılacak olsun.

anlık 150milyon kişinin izlediği, 30 ülkeden katılımcıların olduğu ve bir çok farklı kanalda aynı anda yayınlanan bu organizasyonun altından kalkabilir miyiz? 2004 için bile koşullara uygun iki yer varmış. biri 14bin, diğeri 7bin kapasiteli. yarışmanın yapıldığı abdi ipekçi yıllar önce yıkıldı. büyük bir salon bulunur da, ebu'nun koşulları sağlanır mı emin olamadım.

uzun süredir yarışmayı takip etmesem de, 2004'ten beri çok şey değişti. sahneler çok büyük, her yer ekran, yarışmacı ülkeler şarkı değil şov ve sahne tasarımları ile önplana çıkıyor. cevaplar için teşekkürler.

çok büyük bir organizasyon. açıkçası artık bu yarışmayı çok saçma buluyorum. yarışmanın kendisinden ziyade organizasyonun karmaşıklığı daha heyecan verici bence.

olaya teknik açıdan yaklaşıyorum. 2004 yılındaki yarışma öncesi haberlerde bahsedilmişti; abdi ipekçi salonunda "300 km kablo kullanıldı" şeklinde bir haber hatırlıyorum. o zamandan beri şartlar daha da arttı sanırım.


edit: teknik altyapıyı evsahibi ülke sağlar şeklinde düşünmüştüm. yönetim, reji, kamera, zamanlama ve iletişim altyapısı gibi şeyler. muhtemelen hali hazırda organizasyon ekibi var ve onların desteği/yönetimi çerçevesinde ilerliyor. sorumu geri alıyorum.

 
Evet çok karmaşık, çok sıkı timing gerektiriyor mesela bu seneki nemo’nun platformu gibi yenilikçi işler de var. Ama altından kalkılır teknik konuların, köklü bir organizasyon sonuçta. Türkiye’deki asıl sıkıntı güvenlik, dostluk ortamını sağlayabilmek olur.


  • sibertenik  (19.05.24 14:43:06) 
iste oscar ister Eurovizyon ister nobel ödülleri vs olsun hepsinin altından bir inanç, ideoloji yatar.
Özellikle yahudilikten ve ezoterik yapılardan uzak şeyler de değildir bu verilen ödüller.

Bunların temellerine ve bir de Türkiye'nin Filistin tutumuna bakılırsa bu tür organizasyonları tasarlayanların Türkiye'yi seçmelerine ben ihtimal vermiyorum.
Gerekte yok.

Değil yurt dışı ödülleri Türkiye içinde bile, isim vermeyelim ama bazı verilen ödüller ve alanlar aynı zihniyete sahip ve halkın gerçeklerinden ve kültüründen uzak kişilerdir.

Pahalılıkmış, doğuda asker şehit veriyormuşuz, çeşitli sosyal sorunlarımız varmış vs. asla bu kimselerin umrunda değil.

Hal böyleyken siyonizmin etkisini siyasi alanda oldukça hisettirdiği batı ülkelerinde bile filistin'de yaşanan insani acılara verilen tepki üniversitelerin akademisyenlerini tutuklamaya kadar varmışken,
bizde akademi, sanat, spor, sosyete vs elit kesmin hemen her alanında beklenen ölçüde tepki bir ses yok.

Organizasyon karmaşık değil onlar düzeni bir şekilde kurmuş biz hemen anlayamıyoruz belki..
  • diyecevaplandı  (19.05.24 14:48:47) 
Eurovisionu asiri abartmissin bence. Duyuruyu okudugumda ne oldugunu bilmesem olimpiyatlar ayarinda bir sey sanirdim. Dunyada cok kucuk bir kesimin onemsedigi bir sey, kimseninin de mukemmel olmasini bekledigi bir sey degil. Bir de kac kanalda yayinlandiginin falan organizasyonu duzenleyebilmekle ne alakasi var ki? Neyse, Turkiye rahat yapar.


  • hot potato  (19.05.24 16:21:35) 
Ne açıdan sorduğunuza bağlı.

Teknik olarak altından kalkılır neden kalkılmasın? Buna kafa yormak bile lüzumsuz bence. Yer de bulunur, organizasyon da yapılır. Sizin sorunuz daha çok bunla ilgiliydi galiba. Hiç sorun olmaz.

Ancak kültürel olarak altından kalkamayız. Farkında mısınız bilmiyorum ama basit konser ve festivaller bile tuhaf gerekçelerle engellendi geçtiğimiz yıl. Sizse Eurovision'dan bahsediyorsunuz. Kaç tane siyasi ve sosyal problem çıkar hiç düşündünüz mü :D Yani nereden başlasam ki... Eurovisiona katılmamamızın tek sebebi bu tür konular zaten. Yoksa siz gerçekten "hep komşular birbirine yüksek oy veriyor hakkımız yeniyor" diye mi katılmadığımıza inanıyorsunuz?
  • akhenaten  (19.05.24 17:29:46) 
Yapilamayacak bir şey değil öncelikle ben de kolayca hazirlanabilecegini düşünüyorum her seyin bunda bir sorun yok.

Yarışmanin alt yapısını kaldırabilmek ayrı bir şey tam anlamıyla ev sahibi olmak ayrı bir şey.

Fakat İstanbul buna hiç uygun değil, bir kere cok kalabalık ve tehlikeli bir şehir. Milyonlarca üçüncü dünya ülkesinden gelen mülteci, bir o kadar da kayıtsız insan var. Biz Avrupa'dan gelen insanları doğru düzgün agirlayamayiz, başlarına türlü şey gelir, 20 sene önceki Türkiye değil çünkü. Ayrıca çok çirkin, çok kötü sehirlesmis bir şehir. Geniş caddelerimiz yok, parklarimiz yok, insanların oturup sokaklarda içkisini yudumlamasi mesela imkansız. Çıkacak yaygarayi hayal edemiyorum bile.

Umarım Türkiye akp gidene kadar katılmaz, katılsa bile kazanamaz inşallah. Hoş hicbir Avrupa ülkesinin bu anlattığım sebeplerle Türkiye'nin kazanmasını isteyecegini de sanmıyorum.

Allah'ın küçücük malmosu bile aşırı derecede ferah, yeşil bir şehir.
  • sanguine  (19.05.24 17:58:28) 
Eurovision'u yıllardır sene kaçırmadan izlerim. Son 10 seneyi yarışmanın iyice büyüdüğü ve prodüksiyonun arttığı dönem olarak düşünürsek; bu süreçte Kiev ve Lizbon gibi ufak ve ekonomik olarak çok da iyi durumda olmayan şehirler düzenledi. Lizbon'un sahnesi eleştirilmişti mesela ama kendine has bi yapısı vardı. Sonra 2022'de Torino düzenledi ki İtalyanın sanayi başkenti ve muhtemelen en kötü ev sahipliklerinden birini yaptı.

Zaten yarışmayı İsveçli ekip düzenliyor. Hizmet satın alımı gibi dönüyor iş yani sahne tasarımından prodüksiyona, canlı yayın yönetmenliğinden teknik işlere neredeyse tüm organizasyon İsveçlilere veriliyor hemen her sene. Sen parayı verirsen her şekilde yapılır ki bir Eurovision düzenleme parası öyle atla deve de değil.

İsveç'te yarışma çok iyi oluyor çünkü adamlar Eurovision'u çok sevip ciddiye alıyorlar. Kendi Eurovision şarkılarını seçmek için yıllık düzenledikleri melodifestivalen yarışması da neredeyse Eurovision kadar büyük bir olay.

İşin politik, kültürel vs kısımlarını tartışmaya gerek görmüyorum. 2004'te düzenlediğimizde Sertab Erener iki şarkı söyledi. İlki Everyway That I Can'di ve sahnede zenne dansçılar vardı. Sonraki şarkısında da semazenler dans etti. O dönemde kimse de bu ne rezalet demedi. Konjonktür değişirse ülkedeki buna bakış açısı değişir merak etmeyin. Sırbistan, Rusya, Azerbaycan gibi ülkeler çok mu lgbt destekleyen ülkeler? Hepsi Eurovision düzenledi sonuçta. Bence gereksiz tartışılan bir konu bu.

@diyecevapladı büyük resmi görmüş tabii ona diyecek bi şey yok(!)
  • nundu  (19.05.24 19:02:21) 
Teknik olarak çok rahat altından kalkarız. Hatta İsrail'de terör tehdidi, Ukrayna'da savaş olduğu için oraları geçiyorum ama kalan her yer altından kalkar. Abartılacak bir şey göremiyorum ben. Zaten şartları ve nasıl ilerleyeceği belli olan bir program. Dijital alt yapısı da ortası. Tamamen bizim ya da ev sahibi ülkenin kontrolünde olan bir konu değil.

Yarışma kısmının altından kalkamayız ama orası kesin.
  • nawar  (19.05.24 20:02:32) 
türkiye eurovisiondan kat kat büyük organizasyonları başarıyla yaptı. bunların yanında eurovision neki?
misal türkiye turu bundan daha zorlu bir organizasyon. 25-30 takım, bunların en az 6 bisikletçisi, ayrıca teknikerleri, doktoru, antrenörü. her gün farklı bir şehirde. devamlı hareket halindeki bir organizasyon ekibi. ayrıca son gün izmirden istanbula bütün ekiplerin sevki. uzar gider.

  • my fault  (19.05.24 20:04:16 ~ 20:14:57) 
Yapar tabi yahu, gayet iyi yapar hem de. Türkiye'yi bu kadar da küçük görmemek lazım. 80 milyonluk ülke, too big to fail derler ya biraz öyle. Yukarıda da denmiş Türkiye'den daha küçük ülkeler İstanbul'dan daha küçük şehirler host etti bu organizasyonu çok defa. Ki biz de ettik zaten. Üstelik EU da bu işin organizasyonu ile ilgileniyor, her işi bizim üstümüze atıp gidecek halleri yok. Sonuçta EU, eminim bu organizasyon için de bin tane standartları vardır yol gösterici. Bu ülkede bir potansiyel var, istesek pek çok şeyi yaparız, genç ve dinamik bir nüfusumuz var.


  • playing star again  (19.05.24 20:21:46) 
Daha önce sayısız uluslararası etkinliğe ev sahipliği yaptık her türlü altyapımız var neden altından kalkamayalım ki? Üstelik bu etkinliklerin yapıldığı ülkeler altyapı bakımından bizden çok daha geride.


  • doharkoman  (19.05.24 20:36:33) 
Salonla ilgili de, çok desteklemesem de, Baküde düzenleneceği belli olduktan sonra inşaata başladılar 2011'de; 2012 Mayısında yarışmayı orda düzenlediler. İstanbul 2027 Avrupa oyunlarını düzenleyecek, 2036 olimpiyatlarına da aday. Orada da kullanılacak çok amaçlı bir salon yapılır yani gerekirse ki İstanbul'da şu anda da yapacak bi yer bulunur sıkıntı olmaz


  • nundu  (19.05.24 21:42:02 ~ 21:42:48) 
tüm teknik altyapıyı evsahibi ülke sağlar şeklinde düşünmüştüm. yönetim, reji, kamera, zamanlama ve iletişim altyapısı gibi şeyler. muhtemelen hali hazırda organizasyon ekibi var ve onların desteği/yönetimi çerçevesinde ilerliyor. sorumu geri alıyorum. herkese teşekkürler.


  • biseysorcaktim  (19.05.24 22:34:08 ~ 22:37:12) 
[]

Gss ödemezsem ne olur?

Ödenmemiş ve birikmiş gss borcum var. Ödemek istemiyorum. Özel sağlık sigortasından faydalanıyorum, lazım olduğundan ilacı özel sigorta ya da kendi paramla alıyorum. Bu yüzden gss için para vermek istemiyorum.

Ödemezsem ne olur?


 
bi şey olmaz


  • jelly bear  (11.05.24 14:13:23) 
Özel sağlık sigortanın ömür boyu yenileme güvencesi yoksa kronik hasta olmamaya bak.


  • Mirket  (11.05.24 14:27:20) 
[]

taksi plakalarının fiyatları düşüyor mu?

seçimler olduktan sonra sarı sitedeki taksi plaka ilanlarının ilk iki sayfasındaki bir kısım ilanı favoriledim. o günden beri 100'e yakın "fiyat düştü" maili geldi. bazıları her gün ellişer-yüzer düşürüyor. bazılar 6.5'milyondan 5küsüre kadar düştü.

ama tabi benim yaptığım bir araştırma değil, kısıtlı bir gözlem sadece.

plakacılar tarafında ya da sektörde konuşulanlar nedir bileniniz var mı? benim gözlemlerim ile paralel mi?

 
elbette,

ilk ukome toplantısında ilçe belediye başkanları ile birlikte imamoğlu çoğunluğu sağlayacağı için 10.000 plaka çıkartacak. muhtemelen 2-2.5 milyon bandına kadar yolu var düşüşün
  • topkapiaksaray  (02.05.24 18:08:15) 
uber, martı vs çok vurmuş antalyada bile fiyatlar yerlerde.
10 milyona alan arkadaş 7.5-8 civarı şimdi diye dert yanıyordu.

  • rhan  (03.05.24 14:46:53) 
[]

2007 öncesinde oynadığım çiftlik oyunu

selamlar,
2007 veya bir kaç sene öncesinde oynadığım bi bilgisayar oyununu arıyorum. farmville tarzında bir şeydi ve onların öncüsüydü belki de. arada bir kümese ayı giriyordu. ayıya tıklayarak onu kafese koyuyorduk, belli bi sürede araca yüklemezsek kafesini parçalıyordu. animasyonları yoğun, neşeli, müzikli bi oyundu.

reflect studio gibi bir şeydi o oyunu yapan. ama muhtemelen ismini yanlış hatıyorlıyorum çünkü reflect, reflex gibi kelimelerle bulamadım.

o dönemlerde bilgisayar dergiler vardı, onlar her sayıda cd veriyorlardı. o cd'lerden çıkmış olabilir bu oyun.

bahsettiğim oyunu yapan şirketin başka bir sürü daha oyunu vardı. tüm oyunları efektli, müzikli, kendine özgündü o zamanlar için.

bir diğer ünlü oyunları da bir çeşit brick-breaker tarzda bir oyundu. ancak o yaştayken oyunların isimleri aklımda kalmamış.

bu bilgiler ışığında, oyunu ya da yapan firmayı bulabilir miyiz?

aradığım oyun farm frenzy'ye benziyor ancak o kasım 2007'de çıkmış. ben muhtemelen bu tarihten önce oynadım ve çok muhtemelen zaten çıktan epey sonra haberim olmuştur, çünkü interneti aktif kullanmıyordum.

bir de yapımcı şirketleri alawarmış ki bahsettiğim yapımcı bu değil.

 
virtual villagers mı?
youtu.be

  • rentts  (24.04.24 21:06:27) 
belki yukarıda verdiğim bilgiler yanlıştır.

sanırım bahsettiğim stüdyo reflexive games, brick-breaker dediğim oyun ise ricochet lost worlds. buna neredeyse eminim. ama bu şirketin çiftlik oyunu yok.

belki de bir kaç sene sonra farm-frenzy'i oynadım ve bir şekilde birden fazla anıyı bağdaştırdım.
  • biseysorcaktim  (24.04.24 21:10:03) 
[]

Şirketlerin ödedikleri vergileri görmek üzerine

Şu web sitesinden e-sirket.mkk.com.tr şirketlerin vergi numaralarına baktım, dijital.gib.gov.tr buradan ise ne kadar ödeme yapmışlar (çoğunlukla yapmamışlar) onu gördüm.

* bazı şirketler "matrahsız" yazıyor. bu kar etmedikleri (ya da böyle söyledikleri) için hiç vergi vermedikleri anlamına mı geliyor?

* ilk verdiğim linkte 2919 şirket var, her şirketin ismi çıkmıyor. neden sadece bazı şirketlerin bilgileri yer alıyor orada?

* vatandaş olarak her şirketin ne kadar vergi verdiğini (vermediğini) görme hakkım var mı? nasıl?

* küçük esnaflar için kasanın arkasına vergi levhası asılması yasal bir zorunluluk değil mi, çok az yerde görüyorum bunu. gördüklerim de okunmuyor zaten. internetten vs sorgulanıyor mu küçük esnaf?

* küçükler neyse de; amazon, çiçeksepeti, koç holding vs bi kaç aklıma gelen şirkette "matrahsız" yazıyor sonuçlarda. resmen rastgele sorgu yapıp vergi ödeyen şirket var mı diye baktım, pek başarılı olamadım.

 
Sadece vergi levhasına bakarak herhangi bir çıkarım yapmak güç. Örneğin bir şirket yıl sonunda 10 lira brüt kar yapmıştır fakat 12 lira da vergiden düşülebilen bir yatırım harcaması vb. yaptıysa matrahsız görünebilir ya da dediğiniz gibi kar etmemiş de olabilir, bunun da yüzlerce sebebi olabilir. Şirket halka açık değilse ne kadar vergi ödediğini göremezsiniz (vergi levhasını paylaşıyordur vesaire, o ayrı konu).

Halka açık şirketlerin mali verileri zaten kap’ta vardır, mali verileri okuyabiliyorsanız tüm detaylar orada mevcuttur.
  • orient blue  (22.04.24 11:15:11) 
[]

patatesi kaç liradan aldınız en son?

geçen markette 64liraydı kilosu. küçük ve özel bi patatesmiş. seçerek aldığım başka bi patates 19tl idi. haşladım ama eskiden olduğu gibi afiyetle yenecek gibi değildi.

pazara çıkmadım uzun zamandır, o yüzden pazar fiyatı çok farklı mı merak ediyorum. uzun zamandır lezzetli patates yemedim. muhakkak acı bi yeri denk geliyor artık, önceden sadece patates yiyerek yaşayabilirdim.

istanbul, avrupa, hal fiyatları 15-25 arasında olduğunu söylüyor. pazarda da 20-30 arasındadır sanırım. migrostan çok farkı yok bu durumda.

siz kaça aldınız, nereden alıyorsunuz, neye dikkat etmeli?

 
3 kg. 50-TL. pazardan - konum Çankaya, Ankara


  • ankarakecisi  (18.04.24 11:28:19) 
Migros'tan indirimdeyken 19.90'a almıştım ben de. En ucuz Bim'de 9.90'a görmüştüm ama hepsi tomurcuklanmıştı, o nedenle almadım.


  • peki madem  (18.04.24 11:49:34 ~ 11:50:08) 
su an taze patatesler cikmis olmali fiyatlar bu ara biraz yuksek gidebilir. ankara ortalamasi 15-20 tl arasidir. seyyarlarda fiyat daha dusuk olabiliyor.


  • duyulmasi gerektigi kadar  (18.04.24 13:27:23) 
Duyulması gerektiği kadar+1

Taze sarı patatesler çıktı, ince kabuklu, pazarda 3 kilo 50
  • grimavi  (18.04.24 14:55:25) 
Bugün pazarda 3 kilo 100 gördüm Erenköy /istanbul


  • SiyamkedisiZorro  (18.04.24 17:57:21 ~ 17:57:36) 
[]

otomobil sahibi olmak ve sabit giderler üzerine bazı sorular

bugünün piyasası ile 1.2 - 1.5m arası, bir kaç yaşında bir otomobil sahibi olsam, fazla kullanmıyor olsam bile sabit giderleri benim için aşağı yukarı gideri nedir?

---
otomobil lazım olmuyor genelde. tatillerde de kiralık araç kullanıyorum. bu yüzden borca harca girip bir araç sahibi olmak istemedim.

ancak zaman zaman ihtiyaç duyuyorum. vergisi, kaskosu, otoparkı, bakımı vs gibi kalemler yüzünden hep öteledim araç sahibi olmayı.

şu linkteki model ederinde/ayarında bir araç sahibi olsam, 30 yaş, erkek, daha önce arabası olmayan biri olarak, kasko/sigorta/vergi gibi bedeller nedir? başka ne gibi maliyetler çıkar bana? otopark yok, bir yere abone olmam lazım.

www.sahibinden.com
(linkteki araç temsili)

 
mtv var bu yıl 4 taksit halinde ödedik ne kadar ödediğimi hatırlamıyorum aracın özelliklerini girip mtv'sini öğrenebilirsin internetten.
yazlık kışlık lastik olayı var kışlık yeni lastik almıştım 16 bin civarıydı sanırım.
kaska sigortaya 10 yıllık kazasız bir araç için 17 bin tl ödedim toplamda biraz daha ucuz olsun diye birkaç özellik çıkarttırdım.yoksa 20-21 civarıydı.
iki yılda bir araç muayanesi var bu yıl 1800 tl civarındaymış. sitede otopark ücretimiz yok onu bilmiyorum.
çok kullandığım için yağ değişimi çabuk geliyor. bunlar dışında yılda bir kere ufak tefek sanayii ya da bakım işi çıkıyor.
yukarıda yazdıklarımdan mtv ile kasko sigorta her yıl, muayene iki yılda bir oluyor. lastiklerde uzun süre gidiyor.
  • ercu cozer  (13.04.24 14:12:00 ~ 14:12:41) 
Benzer rakamda bir araca sahibim geçen ay araç kasko vs yaptım
MTV :2400
Trafik sigortası :4500
Kasko :10000
Bakım 8000
Benzin aylık 2800 tl
Muayene 2200 tl
  • spacevan  (13.04.24 14:30:26) 
Benim arabanın masrafını yazayım, emsal olsun.

Bakım: 5.432 Ekimde yaptırmışım. Kötü sanayi tecrübelerim var. Asla sanayiye götürmem. Senede bir servis bakımı iyidir. İki senede bir şu parça deyip. Adamın dişini çekiyorlar, ama olsun. Akü ve lastik, raf ömürlüdür. Onlar da bir gün masrafa dahil olacak.
MTV;654 TL çarpı 2 ama muhtemelen bundan sonra hep çarpı dört olarak kitlenecek.
Kasko: 6233 TL Ekimde ödemişim. Yılların hasarsızlık indirimi ve özel torpil sayesinde az
Zorunlu taşıt sigortası : 3054 TL Ekimde ödemişim.
Araç muayene :533 TL Eylül 22'de vermişim. 2 senede bir.
Egsoz emisyon : ? Aklımda kalmamış ama cezalı ödediydim. Bu da 2 senede bir.
Otopark derdim yok. Buna bir fiyat alamazsın. Bulunduğun yer ve otopark durumları çok değiştirir fiyatları
  • Mirket  (13.04.24 14:39:10) 
benim tahminim sizin otoparkla beraber aylik isletme masraflariniz 8-10k civarina gelecektir.


  • duyulmasi gerektigi kadar  (13.04.24 14:50:29) 
Bütçelerken genelde aşağıdaki formülü kullanıyorum. Şimdiye kadar işe yaradı. Deneyin isterseniz.

Yıllık masraflar (kasko dahil) = 0.06 x ( Arabanın kasko değeri)

Tabii yakıt hariç.
  • alfired  (13.04.24 14:55:17) 
Bunların yanında pek konuşulmayan arabanın amortismanı var. Her sene %10 değer kaybedecek aracınız sıfırına göre. Yaş ilerledikçe değer kaybı azalacak tabi ama ilk seneler %10dur kabaca.


  • Mcfly  (13.04.24 18:06:22) 
benzer bir fiyatta araba için yazıyorum.

mtv en az 3000
sigorta 5-6000
kasko en az 15 bin - ilk araban olacağı için
bakım en az 5-6000
muayene 2200
yakıt kullanıma bağlı. otopark meselesi var o da değişken. yazlık kışlık lastik alma, taktırma, saklama masrafı var.

hangi şehirde kullanacaksın, trafik nasıl, park problemin olur mu bunlar da önemli. arabanın değer kaybına çok takılma. zaten binmek için alıyorsun. tutulan bir model alırsan ciddi bir değer kaybı da olmaz.
  • paintov  (13.04.24 22:45:12) 
1234567  Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.