Ekşi Duyuru

tahminim kod yazmaktan kastın bodoslama proje geliştirmek.. bu alanda kod yazmayan bir bilgisayar mühendisi olarak mecbur olmadığını söyleyebilirim. Bundan keyif alan hard core kasan arkadaşlar var, hiç yazmayıp hayvan gibi kariyer yapan amcalarımız da mevcut. tester olabilirsin, configuration management, governance, quality management vb bir dolu iş var. ha tester olursan terminal komutları,aql,belli başlı toolların komutlarına aşina olman gerekiyor, diğerlerinin kendine göre ayrı ayrı mevzuatları var.. kimse anasının karnında governance expert olarak doğmadığından iş esnasında bu kavramları öğreniyorsun. böyle iken böyle anlayacağın.

mühendis olsun olmasın bu işle ilgilenen merak duyan her insan kendi çapında coder olabilir
ama her coder project manager olamaz,
he işte iyi bir üniversitede iyi bir mühendislik eğitimi size ileride projeleri yönetecek vizyonu kazandırır, mühendislik disiplini, problem çözme yetisi vs bunlar coder olmaktan daha önemli benim nazarımda.

türkiyede bilgisayar alanında zerre ilerleme kaydedememizin direk sebebi işte bu ve buna benzer düşüncedir mühendis kod yazmaz gider proje yönetir geçer bilgi işlemin başına onu yönetir vay babam vay türkiyede bilgisayar mühendisi eğitimi bu seviyelere kadar düştümü yaw çok yazık olmuş

alaylilarda kod yazabilir ve senden iyi olabilir turkiyedeki sorun nasil doktorlugu tip mezunu yapiyorsa, insaatlari insaat muhendisi yapiyorsa, mimar ciziyorsa ama ben bu isleri yapmaya yetkili degilsem bilgisayar muhendisleri de boyle dusunuyor fakat yazilimi herkes gucu yetiyorsa yapabilir diplomaya gerek yok.

senin yapacagin isler nitelikli isler olmali ki zaten ozman meslek liseliler pek rakibin olmaya kalkmaz ama bu tip isler oldukca az. otelyinetim hastane yonetim gibi gelismekte olan ulkelere ozgu olmazsa olmaz isleri yapiyoruz.

o yuzden meslek liseliden farkim ne diyorsan farkin yok. yaptigin isi o da yapar. proje yonetmek masallari muhendislik zekasi gibi laflar da yalan ozaman filozof veya lojisyen getirir ona tasarlatirim projeyi.

yok efendim muhendislik egitimi alanlar proje yonetirmis pek guzel falan filan sacmalik hepsi birileri kendini ezdirmemek icin uydurmus.

Baknedicem ve mazungo çok haklı bence de. Özellikle bilgisayar o kadar rekabetin yoğun olduğu bir sektör ki, sikko bir üniversitede bilgisayar mühendisliği okumak yerine o 4 senede birkaç proje geliştirmiş lise mezunu bile tercih sebebi olabiliyor. O yüzden kendini çok çok çok iyi geliştir derim, zira kimse yeni mezun adama 'al sana 20 kişilik ekip, sen mühendissin, yönet' demeyecek, orası kesin.

meraktan okudum cevapları:) bu meslek liseli arkadaşlar, hangi şirkette ne görevde çalışıyorlarsa yazsınlar, bununla birlikte şirkette kaç kişi çalıştığını ve geliştirdikleri proje hakkında da biraz detay versinler o zaman "bazen tecrübeli lise mezunları tercih ediliyor"'dan kastı anlarsın. Mühendis olmayan birinden "mühendislik zekası vb vb hikayeaa olum" tarzı bir duyum alırsan elbette şaşırma.. bilmediği ve sahip olmadığı bir donanım hakkında atıp tutmayı kendine hak görmesine de şaşırma keza aynı insan "dahiliyeciler çok rererö" de diyebilir.. Mühendislik veya bir başka dal ne olursa olsun alacağın eğitim hayatta ve sorunlara karşı olan çözümlemelerinde genel olarak baskın rol oynacaktır.. Yanlızca mühendis olman veya canavar gibi oop kasıyor olsan bile senin iyi bir şirkette etkin bir rol oynayacağının kanıtı değildir. Tecrübenin yanında bu bahsi geçen büyük firmalar senden yabancı dil seviyeni resmileştiren bir belge ve varsa uzman olduğun dal üzerine proje örnekleri ve sertifika&eğitim belgelerini de isteyebilir. Tüm bunlara sahip olup yine görüşmelere çağırılmayabilirsin.. Ama yetkinlik diploman olmadan bu çağırılmama aşamasının garanti olacağını sana "bir bilen" tavsiyesi olarak verebilirim. Amacım liseliler kötü! hep mühendis olmalı!her yer mühendis olsun gibi bir kalıba destek vermek değil.. ancak içinizdeki doğru veya yanlış düşünceler& iç hesaplaşmalar sebebi ile tek niyeti bilgi almak olan birini piyasa koşulları hakkında yanlış bilgilendirmeyin.. deneme yanılma ile edindiğiniz tecrübelerin arka planında ne olduğunu bilmemenizdir bu "büyük" firmaların "büyük" projelerinde yer almamanız ve onları yönetememenizin sebebi.. Yoksa herhangi bir mühendisten veya x kişisinden daha değersiz veya tecrübesiz değilsiniz elbette..

androiddeki threadlerin javadaki threadlerden farki yok. birebir ayni. android'in de javadan bir farki yok. java 1.6 uzerine android'in kendi kutuphanelerini kullanarak gelistirme yapilir.

javadaki thread kullanimi da bahsettiginiz gibi zaten. thread kavramini tam anlamamissiniz gibi geldi bana

iyi derecede java bilmek gerekmiyor bence. nesne yönelimli başka bir dili çok iyi bilsen bile, android kütüphanesini okuyarak, örnekleri inceleyerek ve google'ı kullanarak uygulama yazılabiliyor. ben as3 biliyorum örneğin, java hiç yazmışlığım yoktu önceden ama oturup basit bir oyun yapabildim 1 haftada. tabi ki uzmanlaşmak yıllar alır, hani küçümsüyorum gibi olmasın ama atla deve de değil.

ne yapmak istediğine göre iyi derecede java bilmek gerekir. oop tarzı bir dil ve oop kavramlarını -- polymorphism, interitance, encapsulation -- biliyorsan C++ ya da C# gibi, Java öğrenmen sorun olmaz fakat iyi bir app yapayım dersen mesela multi-threading konusunu iyi bilmen gerekir ki onu implement edebilesin app içinde.

başka bir dilden, -- as3, php gibi -- geçeceksen java'ya da temellerini iyi bir öğrenin çünkü felsefeleri farklı şeyler.

baya bilgisizmişim yaw bildiğim tek frameowrk .net framework o da 3.5.1

sqlconnection için olan framework mu var?

bi de sql server 2008 r2 ve VS10 kullanıyorum

resim koydum ilk mesaja

bi yandan örnekte bahsettiğim değişkenin adı burada odeme yani fiyat deil

istesem Visual studioda dataseti silip tekrardan wizardla aynı tabloya bağlantı yapabilirim kafamdaki çözüm bu ama her değişiklik yaptığımda öle bişey denemek saçma.

tablo güncelleme ile ilgili bi kolaylık olmalı yada kendi otomatikman güncellenmeli.var mıdır böyle birşey?

kodları buraya kopyalasan veya pm ile gönderirsen bi incelerim

bana kalsa class ile yazıcam ama ders hocası bütün c++ sorularında struct kullanıyor.hatta class kullandığını görmedim diyim adamın öyle bi takıntısı var.kodda ben de mantık hatası göremedim ama yazımda tanımlamalarda bi hata var mı diye özellikle açtım konuyu.
dediğiniz doğru şuanki kodda sanırım son düğümün verisini de yazdırmıo kod bu şekilde olursa do while ile yapmak gerekiyor sanırım çünkü son düğümün sonrakisi null ama verisi var onu yazdırmayı unutuyorum bu kodda
Teşekkürler yardım için

yanlis bu kod structin *psonraki pointeri struct tipinde olmak zorunda integer degil dugum yyapisina link vermeli

www.cprogramming.com

bu kod cok fazla hatali ben hic begenmedim bu dugum kodunu bi kere dinamik degil bu liste bunu yapmanin mantigi yok. ayrica normalde bu kod derlenmez ama sanirim compilerin pointer tiplerini cast ediyor cunku psonraki intken structa cast ediyor.

Linked list istemiş galiba hocanız? Tam anlayamadım ama bu konuya bakabilirsin.

Edit, ya da Linked List değilse şöyle yapardım. Bir struct oluşturan fonksiyon tanımlardım. Örn: void createStruct gibi. input olarak o struct a vereceğin ismi alırdı. void createStruct(string* isim) olsun mesela. Şöyle tanımlardım onu da:

void createStruct(string *isim)
{ struct kasa {
int kasano;
int musteri_sayisi;
in toplamsatis;
}

typedef struct kasa *isim;
}

sonra main fonksiyon içerisinde
if (isim.musteri_sayisi>5)
createStruct(&yeni_isim);

der bunu kullanırdım. Bu structları da bir array'in içine atabilirsin. Syntax hatalı olabilir ama mantık olarak böyle gibi. Dikkat edersen fonksiyona input olarak &yeni_isim diyeceğimiz/dediğimiz için yeni_isim.musteri_sayisi diyebiliyorsun. Aynı şey isim için de geçerli.

dersin çoğunluğunda bağlı liste işlendi zaten.adam o yüzden herşeyi düğüm şeklinde oluşturtuyo bağlı listeden gidilsin diye.bu soruda da kasaları birbirine numarasıyla bağladık diyelim.sonra napıcaz?

O zaman da bu kasadaki müşteri sayısı 5'i geçince, o listeye yeni düğüm eklenecek. Bunun için addNode(input1, input2, input 3) fonksiyonu tanımlamak gerek.

fonksiyonu genel olarak tanımlıyorum, syntax'ı değişir çünkü:

nodu'u nereye ekleyeceğini buluyorsun. Bunun için findnode diye bir fonksiyon yazabilirsin veya direk addnode fonksiyonu içinde yazabilirsin. Sizin soruda sıra önemli değil o yüzden direk sona ekleyebilirsin.

Sonra bu node için memory allocation'ı yapıyorsun.

atıyorum yaptığın struct benim yukarıda belirttiğim gibi olsun, data'yı şöyle aktarıyorsun:

isim.musteri_sayisi = input1;
isim.toplamsatis = input2;
isim.kasano= input3;

bundan sonra varsa bir önceki node'un pointer'ını buna yönlendir yoksa bu datanın pointerını ilkpointer olarak atayıp (sonra bir şey eklenirse yönlendirebilmek için), bunun pointer'ını varsa bir sonraki node'a yoksa null'a yönlendireceksin. eğer müşteri sayısı 5'i geçerse tekrar yeni node açıp aynen devam.

Müşteri için de ilgili sırada 5 kişiden fazla varsa kasa ll'indeki nodelara bakacak, müşteri sayısı 5'ten az olan birine geçecek, kasa numarası değişecek, kendisinden önceki müşteri değişecek, eğer birisi müşterinin arkasına geldiyse o zaman önceki node değişecek falan, kompleks biraz. Burada da findNode diye fonksiyon yazmak gerek. Çok uzun değil fonksiyonlar ama düşünmesi biraz karmaşık.

Kısaca: Node bulma fonksiyonu, yeni node ekleme fonksiyonu, node silme fonksiyonu, sıfırdan node initialize etme fonksiyonu yazıp bunları bir döngü içerisinde iflerle yöneteceksin.

Edit: struct array'i kullanıyosan o arraydeki hangi struct'a ekleyeceksen onu yazacaksyın atıyorum 1. struct'a yazacaksın

isim senin array'in olsun mesela

isim[1.struct'a point eden pointer].musteri_sayisi=input1; olacak gibi düşün.

Şimdi ben böyle deyince çok karmaşık gibi oldu da, değil, düzgün anlatan bir kaynaktan bakarsan anlarsın.

windows phone'un en azından low-budget telefonlarda çok daha popüler hale geleceğini tahmin ediyorum. zira 600-700 lira civarındaki wp7'li nokia'lar, aynı fiyat aralığındaki android'leri beşe katlayacak nitelikteydi. wp7 sadece 15-20 telefona girebildi ama, wp8 ve yeni nokia'larla birlikte daha çok insana ulaşılacaktır. yeni lumia'lar epey patladı mesela. marketplace'ten takip ettiğim kadarıyla da uygulama sayısı sürekli artıyor.

kısaca windows phone şu anda inanılmaz underrated bir şey, daha popüler olacağını umut ediyorum.

Marketplace boş. Dolayısıyla yapacak çok şey var. Açıp Google Play'den, AppStore'dan uygulama fikri çalıp kendin WP8'e uyarlasan bile bir sürü şey çıkar, o yüzden -eğer pazara hızlı girme şansın varsa- tam zamanı derim.

Ama 4 sene sürecekse WP8 için kodlamayı öğrenmen, o kadar kesin konuşamicam, zira dengelerin sürekli değiştiği bir sektör.

bence de tutar. android telefonların hantallığı ve apple'ın sersem salak davranışları ve apple nefret edenler nedeni ile farklı bir os'un sisteme girmesi çok beklenri bir şey. ayrıca açıkçası ben w8'in dokunmatik ekranlı notebooklara daha şimdiden ve çok makul fiyatla girmiş olmasından dolayı (900'e asus var) w8'in bir bütün halinde çok yayılacağını düşünüyorum. şimdi taksit maksit hava olsun diye ayfon alan kitle w8'e geçmez ama aynı kitle ayfon kullandığı halde 3-4000 tl aymek'e para veremiyor, vermiyor. evde uyduruk bir laptop kullanıyor. işte o kesimden akıllı telefon+w8 içeren pc ikilisi kullananlar çok olacak. ikisi arasındaki benzer gui nedeni ile aslında windowsun yıllardır yapmaya çalıştığı bence artık olacak.

zamanım suan yok uzun uzun yazamıcagım ama buyuk paralar kazanmak ıcın saglam asosyal olup bir bedel odemek gerekıyor ben suan pısmanım belkide buyuk paralar kazanamadıgımdan dolayı

"Sektörde açık nerede?" şeklinde 3-5 kişinin fikrini alıp hareket etmek işimi gördü. Dijital reklam ajanslarında boşluk olan bir yere yöneldim..
Şimdi ofiste tek yazılım geliştiriciyim.
Gerçi artık değeri kalmadı seçtiğim şeyin, zaman değişti..

tercih yaptigim zaman icin konusuyorum. Su sorunun cevabini aradim : su anda populer olmayan ama , 5-10 yil sonra populer olacak olan alanlar nelerdir? Bu sorunun cevaplarindan ugrasmasi en zevkli olacak ve gerektiginde kendi sirketimi de kolaylikla kurabilmemi saglayacak olanini sectim.

edit: ama yine de diger alanlara da tamamen kendini kapatmamalisin. her alan hakkinda ufak da olsa biraz bilgi sahibi olman lazim. sadece uzmanlasacagin alani belirliyorsun. Yazilim cok hizli degisen ve gelisen bir alan. 2 ay sonra mevcut teknolojilerin cop olmayacaginin garantisini kimse veremez.

oyun programlama hakkında bi bilgim yok fakat genel olarak yazılım ile ilgili işlerde ingilizce mutlaka şart hatta bu programlama olayının temeli öncelikli olarak ingilizce bilmek dersem abartmış olmam sanırım.

1 yok
2 sırf şu cümleyi kurduğun için cevaplamaktan vazgeçecektim.
3 en azından c ++ yı iyi bilmen gerekir, grafik üzerinde çalışmayacaksan.
4- ingilizcen yoksa for döngüsünden ileri gidemezsin. bu durumda ingilizce =) onun dışında hemen her dil için tonlarca kaynak var internette.
5- oyun 5 kişi danaya girer gibi girilecek bir olay olmadığından böyle bir yayın yok. tek tek türkiye'deki az sayıda olan şirketlere başvurman gerekecektir. bir kaç tane de programlama üzerine forum var zaten, onlarda ara ara oyun geliştirmek istiyorum diyenler oluyor ama projeler hiç başlamadan bitiyor her seferinde.

ek : mesela www.riotgames.com şurada riot firmasının iş ilanları var. bir bak.

olurnedenolmasin'in dediği gibi İngilizce olmazsa olmaz bu işler. Türkçe kaynak bulman imkansız. Bir sorun olduğunda Türkçe forumlardan destek alman imkansıza yakın.

3,4,5

ingilizce yoksa işin çok zor, en azından dokümantasyonları karıştırabilecek kadar ingilizcen olmalı.

hangi yazılım, programlar sorusu için global game jame'in sağladığı imkanlara bakabilirsin,

www.ggjturkey.org

doğrudan saf directx-opengl ile başlarsan aklın karışabilir, benim önerim işini kolaylaştıracak bir framework ile başlamak.

mesela c# biliyorsan xna ile oyun yazmak çok kolay veya unity3d'yi de deneyebilirsin.

adım adım proje anlatılan siteler filan da var mesela ama ingilizce önemli tabii burada.

şu aşamaya gelirsen sağlam para kazanırsın bence.

iş rahat bulursun. özellikle son yıllarda türkiye'de baya aranan adam oldu oyun programcılar. yalnız diğer sorularından önce sen ingilizce'yi hallet. onsuz hiç bir şey olmaz.

galiba bilgisayarında biri express olmak üzere iki adet sql server kurulu.

managment studio defult kurulmuş sql servera, vs.net ise .express kuruluma bağlanıyo gibi.

söylediğin doğru sanırım.

ee çözüm olarak naapabilirim

vs.net tarafında sunucu adresinin yazılı olduğu satırın sonundaki refresh butonunu tıkla, sunucu listesi tazelensin sonra refresh butonundan önceki küçük üçgene tıkla acılır menüden varsa express olmayan diğer sunucuyu seç.

bunun bir çok yolu var,
www.sanalkurs.net
www.yazilimmutfagi.com

şunları, incele izle

mssql ile gayet kolay bağlantı kurabilirsin, gerçi mysql, oracle ile de pek zorladığı söylenemez. hem vs'de hem sql'de tablo oluşturmana gerek yok. tablo yapının sql'de olması yeterli.

entity framework candır, canandır. google size gerekli cevapları verecektir.

Sdk Manager'da hangi platform'u istiyorsan o platformu indiriyorsun(en son yaptığın bu galiba ) Sdk manager kurulurken onunla birlikte emulator de kurulur. Eclipse 'e girdiğinde New Project'i tıkladığında Android'i görüyorsan herşey tamamdır.

sql server'ın sorunsuz çalıştığına emin misin?

stackoverflow.com

onikionikibinonalti

ewt sql server sorunsuz çalışıyor.

bir kac yazar once

bu sayfayı daha önce gördüm.ingilizcem iyi değil.herhalde hata geçersiz karakter yuzunden diyor ama çok dikkat ettim yazarken türkçe karakter yoktu.

yandex 10gb veriyor. bedava.

üniversite öğrencisiysen dropbox space race denen dalga ile yüksek miktarlarda depolama alanı edinebiliyorsun. şu an 27 gb alanım var mesela.

www.dropbox.com

ücretsiz dropbox kullanıyorum bir yıl kadar süredir, toplam 6.38 gb'lık alanım var. sanıyorum yeni kayıtlarda daha az oluyor.

yandex.disk'i bilgisayarınıza kurup rastgele bir-iki dosya yüklerseniz 10 gb boş yer alıyorsunuz.

Space race çoktan bitti, belirteyim dedim. Dropbox şu an 3 gb veriyor sadece, üstünü referral'lar ile tamamlaman lazım.

dropbox olabilir.

parasız, şu an 75 gb var bende. web'den ya da uygulamasından ulaşmak mümkün.

ben bunu kullanıom sen de bunu kullan.

google drive da 5 gb veriyor olması lazım, bir de box.com var o da 5 veriyor gibi. topla hepsini: 40 yapar.

basit ama içeriği geniş db ile fazlasıyla haşır neşir olacağın aynı zamanda web teknolojilerine yavaştan öğrebeceğin bir proje sana : BLOG

bir blog yap bakalım. içeriği ve genişliği sana kalmış. entry girşinden yoruma kadar , datalarn gösterilmesinden update ine kadar herşey var.Ve bunun için uzman olmaya gerek yok. temel bilgilerle yapılabilir :)

web olmasa iyiydi yaw.webe ek ilgim yok.bi dönem uğraştım ama ısınamadım.masaüstü yazılımı yamak istiyorum bi süre.nedense o cazi geliyor.yoksa haklı olabilirsiniz ama masaüstü için bi öneri lazım

sinema giselerinde kullanilacak birden fazla bilgisayarin baglandigi ayni anda ayni koltugun 2 kisi tarafindan satisina izin vermeyecek sinemalarin kolaylikla koltuk duzenlerini belirleyebilecekleri, farkli filmlerin farkli fiyatlari olabilecegi, ayni koltugu farkli fiyatlarla alabilecegin, ve uyelik karti varsa puan toplayip sonra o puanlarla cips kola falan alabilecegin bir sinema yonetim sistemi yaz. temelde hersey database uzerinde calisacak. guzel yazarsan ufak bir sinemaya satabilebilirsin.

herhangi bir okulun database dersine bak internetten orada hoca odev vermistir karisik bir sey ornegin mit de felan vardir ornek proje

jav ve oracle kullanarak yap

Bir otel otomasyonu yapabilirsin üstad. Resepsiyonda kullanılacak tarzda bir program. Hasta kaydı yapılacak, odalar boş veya dolu olarak işaretlenebilecek, farklı kalitede ve buna mukabil farklı fiyatta odalar olacak vs.

Bence senin istediğin bu tarz birşey. Web tabanlı da değil, masaüstü programcılık.

oracle bilen adam degerli miymis?

sadece oracle degil, her hangi bir konuyu cok iyi bilmek bileni degerli yapar.

oracle biliyorum diyince pek biliyor olmuyorsunuz :) sertifika isteniyor.

sertifika icin (sanirim en az bir kur) kursa gitmek gerekiyor kuru 3bin tl'den (iki yil once oyleydi)

bu sertifikanin uc cesidi var, birincisini aldiktan sonra ikincisini almak icin ugrasiyorsunuz, ikincisi master... gibi bir sertifikaydi, ucuncusunu alan ise dunya uzerinde oldukca az.

Katılıyorum divit'e eğitim ve sertifika programları elbette önemli ama konuyla alakalı temel anlamda bir şeyler bilen herkes Oracle öğrenebiliyor. Evet tam kapasite biliyorsan iyi paralar kazanıyorsun. Ha illede bir bakayım diyorsan McGraw Hill OCP Oracle Database 10g Certification All-in-One Exam.Guide kitabı başlangıç için çok iyi anlatımı olan ve tavsiye edilen kitaplardan bir tanesi. Ama teoride kalmayıp uygulamada yapman gerek ki buda para kazanana kadar para kaptırman demek oluyor. Oracle'a gelene kadar para sıçabileceğin o kadar fazla dal var ki...

- Oracle bilen adam az meselesi: Genel olarak bilgisayar mühendisliği ve ilgili bölüm mezunları IT tarafında yazılıma yöneldiklerinden, veritabanına yönelen, veritabanı yöneticisi (DBA) dediğimiz adamların sayısı diğer alanlara göre haliyle daha az. Üniversitelerde bu iş öğretilmiyor.

- Oracle'cılar iyi para kazanır meselesi: Özellikle büyük bankalar Oracle'a yönelmiş duurmda ve tüm bankacılık işlemleri Oracle üzerinden yürüyor. Bu kritik dataları içinde barındıran sistemleri yönetecek, bakımını yapacak, performansını optimize edecek kişiler de haliyle iyi paralar kazanıyor, bu gayet doğal. Hem işi yapanın sorumluluğu çok yüksek, hem de az kişinin derinlemesine bildiği bir işi biliyorlar. Arz/talep meselesi.

- Oracle çok mu zor: Kolaylık/zorluk kişiye göre değişir ama şunu söylemek gerekir ki Oracle büyük bir dünya ve başlı başına uzmanlık.

resim çok küçük. eğer sonundaki

Process returned -1 (0xFFFFFFFF) execution time : 0.016 s
Press any key to continue.

gib olan ifadeyi diyorsan o codeblocks'un işi, hata değil. aslında faydalı bir şey. program sonlanınca çıktıyı görebilmen için hemen kapatmıyor.

C# her zaman iş yapar ve sürekli bir ihtiyaç vardır.
İyi ya da kötü kazanırsın C# ile kısacası.

Mobil yazılımcılar daha az aranıyor ama orana vurursak daha az bulunduğundan dolayı daha değerliler şu anda.

bizim firmaya geçen ay iki kişi aldık, junior, yeni mezunlar, onları bile 3 ayda zor bulduk.
ne iş yaparsan yap işinde iyi olursan ve çalışkan olursan iş problemin olmaz.

1-Oyun oynuyodum, niye yapmayayım dedim. Sonra dur o zaman PS sistemler olsun dedim. Sony fanboyluğu sağolsun.
3-Şirketlerin grafikerleri var zaten sen bişey yapmayacaksın.

kodculukla grafikcilik tamamen ayrı bi dal.kim yapıyormuş ikisini profesyonel anlamda?

oyle biryere yonel ki liseyi yeni bitiren bebeler egitimsiz alaylilar senin isi yapamasin bu mobile ve web olmamali gordugun gibi bu durumda bilgisayar grafik alani ii gibi opengl ve c++ ya da embeded de olabilir saf programlamaya yonelik alanlarda yigilma cok olur meslek liselide gecer. temel opengl kullanmak icin bile matrix ve 3d den anlamak gerek.

bizde meslek liseli dgsli elemanlar vardi harbi yazilimda iidiler cunku adamlar bunla vakit gecirmis ama bir algortimayi ne bileyim mesela simulasyon algosunu okuyup anlayip yazamzlardi beceremiyorlardi bu tip seyleri. sen d boyle bir alan sec ki 3 gun sonra yerine bir myo luyu almasinlar daha ucuza

quantum algoritmalara yonel desem tr de herhalde duzgun algoritma gelistiren
kurum bile yoktur genelde sql e gire cika yalama olmus heryer.

ayrica android oyun da yapabilirsin emin degilim ama android icin de opengl portu vardi

Grafik işi ne yazık ki ele ayağa düştü millet 10 TL ye 5 TL ye iş alır oldu.

Web tasarım işi de ne yazık ki ayağa düştü. Aynı şekilde komik tutarlara işler yapılıyor.

Hiç bitmeyecek meslek aslında internet ve cep telefonu yazılımcılığı.

Nedir internet yazılımcılığı? Facebook v.s. yerlere yapılabilecek uygulamalar.

kuzenime, basketbolu seviyor musun falan sordular.

duyuruda ne zaman bu soruyu görsem cevap hep php oluyor bro. ayıktığımdan değil yani.

uzun vadede asp.net daha iyi olur.

wide
web hiçbir şekilde ilgimi çekmiyor değil.yapamamaktan ziyade yaratıcı değilim o konuda.zamanında denedim.hep aynı tema hep aynı butonlar basit grafikler.3-4 sene önce bu durumdaydım.şimdi de değişen birşey olmaz herhalde uğraşsam.
masaüstü programlamanın alanı mı dar niye webe tutunmak zorundayım?

asp.net'ten php'ye geçtim memnunum. ama masaüstüne geçiş için asp.net daha mantıklı zira arkasında c# ile çalışabiliyorsun.

Asp.Net kesinlikle.

XboX 360 + Kinect bence kat kat iyi bir seçim olur. Kinect bambaşka bir olay.

Ps3 slim dediğin 2. nesil ps3'se çip takılamıyor ama bazılarına versiyon atılıyor. Onun da sıfırını bulamazsın. Güvenlik olarak diye bir şey yok ama donanimhaber.com'da sıcak fırsatlarda playstation 3 fırsatlarına gir türkiye'deki bütün kampanyaları oraya koyuyorlar. 160 gb oyununa göre değişir ama ortalama bir oyun 15 gb'dir.

Xbox al ps3 kötü diyenlere de inanma, ikisi de çok güzel konsollar.

o soldaki kısım Gnome-Shell'in bir parçası.

Fedora bildiğim kadarı ile Gnome-Shell ile geliyor.

sol üst köşeye geldiğinizde görebilirsiniz o dock benzeri naneyi. gnome-shell için gnome-tweak-tool kurarsanız çok daha kolay bir şekilde değiştirebilirsiniz, shell theme, gtk theme vs'i.

peki xfce diye de bi masaüstü ortamı varmış.onu da kullanabilme şansımız var mı?
sözlükte şu yorumu gördüm

"fedora 17 xfce üzerinde default gelen haliyle cidden çirkin fakat ufak kişiselleştirmeler ile inanılmaz keyif verebiliyor."

gnome ile xfce arasındaki fark ciddi değil midir?tamamen farklı bir tabanda inşa edilmemiş midir?yoksa o sadece kde-gnome için mi geçerli?

gnome shell kullanmadım ama şunlardan birisi işe yarayacaktır

- windows tuşu
- fareyi sol üst köşeye yanaştırmak
- alt+tab

gnome-shell ile xfce arasında dağlar kadar fark var. yeni başlayan için gnome-shell daha iyidir, hatta daha iyisi gnome 2 dir windowsa benzerlik açısından.

İki desktop environment arasındaki fark neredeyse farklı işletim sistemi dedirtecek kadar fazla olur genelde. Temadan tut, varsayılan dosya yöneticisine, müzik çalara, video oynatıcıya boka püsüre kadar değişir.

kuracağınız cihaz önem kazanıyor aslında DE seçiminizde.

ben bilmem kaç senelik hp 500 kullanıyorum, kde'yi beğeniyor olsaydım dahi kurmazdım zira çok kasardı. fedora için durumu bilmiyorum ama unity de kullanmam zira sevemedim bir türlü.

gnome-shell gnome3 üzerinde çalışan bir kabuk. Cinnamon da öyle (ben cinnamon kullanıyorum). xfce kendi başına bir DE, en basitinden dosya yöneticisi thunar, leafpad vardı örneğin gedit yerine metin düzenleyici olarak. tosbaga'nin değindiği ve benim özledikçe screenshot'larına bakındığım Gnome 2 de MATE olarak çatallandı. pek de hızlı.

ben Fedora kullanmayalı 4 sene olmuş ki onda da çok kısa bir süre kullandım, elimin altında Ubuntu iso'su olmadığı için. Eğer dağıtım tercihiniz Ubuntu ya da bir varyantı olursa daha kolay destek alabilirsiniz. gözlemlediğim kadarı ile duyurucular arasında da Ubuntu ve varyantları revaçta.

en genel kullanılanlar denince benim aklıma gelen;
ubuntu ve fedora

*exe çalıştırma olayı zaten yok, wine adlı program üzerinden çalıştırabiliyosun. program da zaten hepsinde aynıdır.

* arayüz konusunda windows'dan geçişte gnome değil de KDE daha yakın ve şık gelebilir. Kubuntu mesela KDE kullanan ubuntu sürümü.

* sonuncusunda amaç önemli. ama benim gördüğüm linux fanatiklerinin hepsinde bir terminal fetişi var, guiden kolayca yapabilecek olsan da, terminal'den yazarak yapmayı tercih ediyolar. hatta bence, yabancı biri bilgisayarını kullanırken "internet explorer" açtığında yaşadığın duyguları yaşıyor olabilirler, guiden yapınca. şurdan: ss64.com

lazım olmadıkça pek linux kullanmayan biri olarak (android hariç), maksat cevap olsun

bir son kullanıcı olarak yanıt vereyim,

-Linux Mint öneririm ilk kez kullanacaksanız, Linux Mint Ubuntu tabanlı, Ubuntu ise Debian tabanlı. Eğer hangi Linux'u kullandınız derlerse "Linux bir çekirdek ben X dağıtımını kullandım" dersiniz. (ben burada ukalalık yapmıyorum ama siz o soruya bu yanıtı verdiğinizde ukalalık yapmış olacaksınız. ki yapın, eğer bu soruyu sorabiliyorlarsa hazır olmaları gerekir bu yanıta ve muhtemelen bekliyorlardır da.)

-exe çalıştırmak? hangi dağıtım olursa olsun exe çalıştırmak için bir aracıya gereksiniminiz olacak. ki bu bir şekilde "WINE" varyantı olur. Crossover olur, Play on Linux olur, ne olursa olsun temelinde "WINE" olacak. ki Linux Mint ve Ubuntu wine konusunda iyidir. (wine için www.winehq.org )

-ben Linux Mint üzerinde cinnamon kullanıyorum. eğer arayüz "değişik" olsun diyorsanız E17 kullanan bir dağıtım öneririm. tok'un belirtmiş olduğu gibi KDE windows arayüzünü andırıyor ancak ben sevmiyorum. Cinnammon ve Gnome-Shell ile Mate benim favorilerim. Cinnamon ise tercihim.

az biraz kernel programlamak derken kastınızı anlamadım. eğer kendi donanımınıza göre kernel derlemek ise kastınız bunun için zaman var ve genelde gereksinim de yok. eğer kastınız sıfırdan kernel yazmak ise "gulp" diyebilirim. soruyu netleştirirseniz daha net fikir verebilirim belki.

eski kız arkadaşımın bilgisayarına Linux Mint kurdum geçen kış, ilk iki gün delirdi, neyi nasıl yapacağını bilemediğini, kaybolduğunu söyledi. ne yapmak istediğini sordum, web kamerasında kendisini görüntülemek ve makyaj yapmak istediğini söyledi. (gülmeyin, hatun işte, ayna yokmuş anneannesinde, neden bilmiyorum)

önce tarif ettim menuye gir system'e gir synaptic'i aç webcam diye arat bla bla.

tepki verdi çok karışık windoz istiyorum ben gibi.

sonrasını diyalog olarak aktarmam daha kolay sanırım.

- ben * ex

-alt-f2'ye bas ve gnome-terminal yaz
*tamam
-sudo su yaz enter'a bas şifreni soracak gir
*şifremi yazmıyor
-ekranda görünmeyecek arkadan izleyenler şifrenin uzunluğunu bilmesin diye.
*oha arkamda kimse yok, korkutma.
-offf x dediğimi yap.
*yaptım.
-aptitude search webcam yaz enter'a bas.
*bir sürü bir şey çıktı.
-tamam şimdi yukarıdan aşağıya oku ve istediğin şey var mı oradan bak varsa adını söyle bana.
*cheese diye bir şey var galiba o.
-hah ilk seferde buldun.
*eee?
-aptitude install cheese yaz enter'a bas
*bir sürü bir şey yazdı
- y'ye bas enter'la.
*eee? bir şeyler indiriyor galiba.
*indirdi
*installing diyor.
-exit yaz enter'la bir daha exit yaz ve enter'la.
*kayboldu ekran
-alt-f2'ye bas cheese yaz enter'la
*aa tamam çalıştı seni seviyorum muckks

iki gün sonra memleketinden döndüğünde bilgisayarına birkaç oyun, bir iki istediği programı kurmuştu bile.

ve en son konuştuğumuzda yeni sürüme güncellediğini, kardeşinin bilgisayarına da kurduğunu söylemişti.

ki eski sevgilim ayfon alıp da program kurmadan kullanabilecek tiplerdendi.

neden mi anlattım? valla şu an anımsamıyorum neden anlatmaya başladığımı. :)

Yaptiginiz ise gore degismekle birlikte herhangi bir linux dagitimi kullanmadan is hayatina girmek cok buyuk bir kesim icin bir eksik degil. Kullanarak girmek de yine cok buyuk bir kesin icin arti degil. Ingilizce dert degilse Ubuntu, Fedora, Mint uclusunden biri ile baslayabilirsiniz. Yok dertse, kesinlikle Ubuntu ile baslayin. Cok uluslu kurumsal bir sirketten size hangi linuxu kullandiniz diye soru geliyorsa -ki gelmez- bu yukarida saydigim uc dagitimdan birini soylediginizde zaten onemsemeyeceklerdir bile. .exe calistirma hususunda, aliskanliklarinizi degistirin. Linux tarafinin calistirilabilir formati PE degil ELF'tir. Windows'ta yaptiginiz isin muadilini yapan programi arayin. Muadili yoksa ya da olan alternatifler isinizi gormuyorsa Linux sizin is yapma platformunuz degildir. Unutmayin, kendisi sadece bir arac. Gunun sonunda kimse sizden isi nasil yaptiginizi anlatmanizi beklemiyor, neyi ne kadar yapabildiginizi anlatmaniz onemli olan. Bunu demekle birlikte Linux dagitimlarinin program kurma, arama, kaldirma hususunda son kullanicinin su anda yasayabilecegi en iyi tecrube oldugunu soylemeden de gecmeyeyim. Arayuz konusunda yapabilecekleriniz hayalgucunuze kalmis. Bir config dosyasinin iki satirini degistirerek apayri bir gorunum elde edebilirsiniz. Uzerinde ne kadar zaman harcamak istediginize bagli. Su dagitim sundan guzeldir diye bir sey yok cunku hepsini istediginiz sekile sokabilirsiniz. Linux'tan kapmaniz gereken sey yine yaptiginiz ise/ne yapmak istediginize bagli. Ornegin terminalde kod kullanilmaz komut kullanilir. Gunluk ihtiyaclarinizi karsilamak icin terminal acmaya gerek bile duymazsiniz. Her Linux kullanicisi cekirdek de programlamaz hatta oranlayacak olursak oran sifira yaklasir. Peki bu terminal fetisi neden? Ubuntu icin ornekleyelim mesela, software centre'in kivranarak acilmasini bekleyene kadar terminalden yazilimi aramis, yuklemis ve kullanmaya baslamis olabilirsiniz. Ebesinin dinindeki bir config dosyasina arayuzden gidene kadar terminalden cat diye adresini verip degistirebilirsiniz ki ornegin superuser olarak degistirmeniz gereken dosyalar icin arayuz tam bir iskence. Fakat az once de dedigim gibi gunluk ihtiyaclariniz icin superuser olmaniza gerek yok. Donup dolasip su soruya geliyoruz. Linux ile ne is yapacaksiniz? Ihtiyaclarinizi belirleyip ogrenme hedeflerinizi ona gore olusturmaniz ozgecmisinize bir katki saglamasa bile bilgi dagarciginizi genisletir, bu da her durumda iyi bir seydir.

link verdiğin şey system.windows.media'a ait basit 3x3 matrix tanımlamasını için kullanılıyor.

constructor'ını buradan görebilirsin.

yani şöyle bir şey,

m11 m12 0
m21 m22 0
offsetX offsetY 1


eğer illa kütüphane filan kullanacaksan bir sürü var,

www.codeproject.com

ama sanırım bu bir ödev, olayı daha iyi anlamak için kendin yazman daha iyi olur.

2x2 , 3x3... 6x6 matrix tanımlamalarını tek tek elinle yapmayacaksın amaç zaten o, dinamik kod yazmak.

her şey dinamik olursa kodun da düzgün çalışacaktır.

msdn.microsoft.com

// Store the starting time
double duration;
clock_t startTime = clock();
// Code block
// …
//Compute the number of milliseconds that passed since the starting time
duration = 1000 * double( clock() - startTime ) / CLOCKS_PER_SEC;
cout << "Execution took " << duration << " milliseconds." << endl;

blogs.msdn.com

şifreleme ve güvenlik türünü deiğiştirin hallolur. WPA,WPA2,WEP gibi.
nereden derseniz. bağlantı üzerine sağ tık - özellikler- şifreleme türü ağ türü vardır. genelde: wpa2 kişisel - aes iş görür.

değişmedi.bağlana tıklamama izin vermiyor yine

aynı ağa bağlanan başka kablosuzun ayarlarına bakıp deneyin goo.gl
ya da en son çalıştığını hatırladığınız tarihe sistem geri yükleme yapın.

arkadaşın pcden bile baktım.ayarlar aynı ikimizde de tüm ağlarda da wpa2 kişisel-aes ama bağlanmama izin vermiyor.
tarihi hatırlamıyorum hatırlasam da daha normal bi çözüm bulmam gerek diye düşünüyorum.

Ağ ve paylaşım merkez - (soldan) Kablosuz ağları yönet - Orada bağlanamadığın ağa sağ tık - ağı sil.

Sonra tekrar temiz temiz bağlan. olay bu kadar.

bizim milletimizde bi huy var oda şudur anlatamazsın bilgisayarcıysan (teknik servis,yazılımcı,tasarımcı vs.) her boku biliceksin.Cevaplayamazsan nasıl bilgisayarcı olurusun.

doğru da bunu topluma anlatamam.önyargıyı kırmayı denemeyip benim donanımlı olmam lazım.ama işte onu nasıl becericem?

he donanımhaber iyi oraya takıl chip e bak ara ara yenilikleri bilmekte fayda var.

tamindir kendi sunucuları üzerinden indirme imkanı sağlıyor. bu işe oldukça fazla yatırım yaptılar. indirme linkinin çalışmaması gibi bir sorun olmuyor ama band genişliği sebebiyle aşırı yüklenilen zamanlarda yavaşlayabiliyor indirme hızı. gezginler ise yazılım üreticilerinin kendi sitesinden veriyor indirme linklerini. göreceli olarak daha boş sunucular üzerinden indirme imkanı bulunmuş oluyor. 2006-2009 yılları arasında tamindir içerik yöneticisiydim de oradan biliyorum. ha tabi sadece internet bağlantın ile alakalı bir durum da olabilir bu.

Çok fazla sebebi var bu durumun. Senin internetinle de alakalı olmakla birlikte, dosyaları barındıran sunucuların yazılımsal ve donanımsal olarak özellikleri, yine o sunucuların internet bağlantıları ile de alakalıdır.

Biz lineer sistem analizi ve işaret işleme diye iki ders almıştık, sanırım benzer içerikler var. Bizde de kimse anlamıyordu, çünkü karmaşık bir notasyonu var.

Oppenheim'in 'Signals and Systems' diye bir kitabı var, ona göz atabilirsiniz.

ewt muhtemelen yakındır dediğin dersle sadece isimleri farklı bile olabilir.şu kitap güzel anlatıosa bi bakıyım

Benimkinin içinde ThinkFree diye bi yazılım gelmişti o okuyor ;)

Ayrıca doc, xls, ppt gibi dosyaları da okuyup "yazabilen" Kingsoft Office programı var, bu da baya iyi alet kaldırırsa deneyebilirsiniz.

bernoulli. bizim sınavlarda kesin çıkardı.

newton's law of cooling cikmisti bizde.

çalış tabi, bol bol soru çöz, bi noktaya gelince görür görmez bu lineer, bu tam dif. denklem diyebiliyorsun, hiç olmazsa birkaç adım çözümde yanlış yoldaysan anlayabiliyorsun. soru çöz ve denklem türlerinin formüllerine iyi bak. zor bir şey yok, çalışmamak için bahane arıyosun sadece.

Pazartesine kadar diferansiyel uzmani olur ve şanzımanı da dagıtmazsın. Nerelerden soru gelecegini bilemem ama, vizeden, 100 ustunden 10 almis ogrenciyle, 45 almis ogrencinin, bütteki durumu ayni olmaz. Birinde sermişlik, serkeşlik var, digerinde iyi kotu bi gayret var.

@r_u_h
bahane deil resmen kafam almıo.biraz da boşa gitme ihtimali var tabi o da kötü yönde etkilio olabilir.şu anda integral çarpanını bile tam olarak anlayamadım kategorilerdeki farkları kestiremiyorum.acaba ilklere çok asılmadan son konulara çalışsam daha mı iyi olur.adamın bi müh. problemi sorcağı garanti ben son konuya doğru olan bölümleri iyi bilsem kurtarabilir miyim?

ekonometri dersini hem teorik, hemde eviews uygulamalı alıyorum.
alıyorum dedimse yüksek lisas seviyesinde yani lisans 3 ekonometrisi değil.
ve ben en son türevimi sanırım lise son da aldım. lisans ise uluslararası ilişkiler. en son istatistikden örneklem ne demek tanım yaptım 3 4 yıl önce sanırım o kadar.

yani ekonometri için gerekli olan iktisat temeli yok.
matematik temeli topallıyor.
istatistik temeli; böyle tanımlanmış bi veri bile yok.

ama sanırım yaptım :)
ben bırakma derim.

damodar gujarati hocamıza da kucak dolusu öpücükler.

sen bilirsin.

ben de aynı dertleri yaşadım, önce eski bildiğin her şeyi bir kenara bırak hatta çöpe at, ön yargısız ve bilgisiz olarak, tabula rasa şeklinde çalışmaya başla. pazartesiye kadar kitabı bitirirsin. diferansiyel göründüğü kadar zor bir ders değil.

diferansiyelden anlayarak geçen görmedim. ezberle zaten. kimse senden bi laplace, bi euler olmanı beklemiyor.

mühendislerin imza atma yetkisi oluyor diye biliyorum.

Kisa ve oz anlatayim. Universitede gosterilenleri fazla onemseme. Herkes oyle coder olamiyor maalesef. Senin kastettiklerin script kiddie dir. Hangi programlama dilinde uzmanlasacagini belirle ve her donem en az 1 proje gelistirip github a koy. Mezun oldugunds elinde maintain ettigin esasli 10 tane github projen varsa, hem yurt icnde hem de yurtdisinda kolaylikla is bulabilirsin. Htta yurtdisinda daha kolay bile bulabilirsin.

Bir de, stackoverflow.com a simdiden goz atmaya abasla.

Meslek lisesi çıkışlı bir bilgisayar mühendisi olarak söyleyeceklerimi iyi dinle.

Sana her kim meslek lisesi çıkışlı kişilerin yaptığı işle aynı şeyi yaptığını söylüyorsa aradaki farkı bilmiyor demektir. Meslek lisesi ve yüksek okul eğitimi alan kişiler (ki ben de içlerinden biriyim) pratik şekilde programlama beceleri, bilgisayar donanımı, ağ sistemleri ile ilgili bilgiler verilir ve öğretilir. Kendilerinden istenen işi teslim edip, piyasanın ihtiyacı olan elemanlardır.

Bilgisayar mühendisleri ise (eğitimimin 3. dönemine tekabül eder) temel olarak bilgisayar tabanlı sistemlerin nasıl çalıştığını, efektif sorun çözme yöntemlerini, ileri programlamayı, sistem tasarlamayı vb nitelikler üzerine eğitim alırlar. Bilgisayar mühendisinden beklenen etkin, verimli ve akıllıca yöntemler ile çözümler üretmesidir.

Şimdi meslek lisesi ve yüksek okul mezunları ile mühendis arasındaki fark da temelde şudur :

Mühendis projeyi tasarlar, nasıl yapılacağını belirler ve kontrol eder. Yüksek okul mezunları ise kendilerine söylenen işi layıkıyla gerçekleştirirler.

Tabi bence bir mühendis işin mutfağında pişerek aktif olarak üreterek öğrenmelidir. Zaten yeterli deneyime sahip değilse işi kotaramaz. Yüksekokul mezunları ise "Abi tüm işi biz yapıyoruz adamın elini değdirdiği yok" itirazları bana göre hatalıdır çünkü bir projeyi tasarlamak ve neyin nasıl yapılacağını belirlemek çok büyük sorumluluk ve deneyim gerektirir. İtiraz etmektense yapılan işin alt yapısını anlamak ve kendilerini geliştirmek daha yararlarına olacaktır.

Bence siz keyif aldığınız alanları belirleyin. Sonra kararsız kaldığınız ve hoşlanmadığını alanları da yazın bir kağıda. Sonra bunlarla ilgili hocalarınızdan ve internet üzerinden araştırma yapın. Ben eğitimim süresince ücretsiz seminer ve etkinlikleri düzenli olarak takip ettim. Yeri geldi farklı şehirlere gidip katıldım. Okul dışında olduğunuz zaman gerçekten ilgi gösterip merak eden insanlarla bir arada oluyorsunuz. Sorularınız yanıtlarına ulaşmanız daha kolay ve doğru oluyor.

Bilgi, Yeditepe gibi üniversiteler her sene 1-2 kez bu tür etkinlikler düzenler. Takip etmenizi öneririm.

bir projenin nasıl yapılacağına mühendis karar verir. şimdi bu nasılı açarsak;
- projenin feasibilty analizlerini, yapılıp yapılmaması gerektiğini hesaplar
- projenin hangi dil ya da dillerle yazılması gerektiğini saptar
- proje geliştirilirken hangi metodolojilerin uygulanacağını belirler
- elbette bu arada projenin diğer gereksinimlerini (kullanıcı isteklerini) belirler (uml diyagramları falan güzel şeyler hep)
- analizleri belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra nasıl dizayn edeceğini, hangi mimariyi kullanacağını planlar. bunları uygulamaya geçirir.
- kodlamayı mühendis yapmasa bile olur
- kodlama bittikten sonra testini de mühendis yapar.

yani siz mezun olduktan sonra, bu adımların herhangi birine yönelebilirsiniz. sonuç olarak, bilgisayar mühendisini sadece coder olarak görmek oldukça yanlış.

uzatmamak elindeyse uzatma. ama uzatınca cidden kendini geliştireceksen uzatabilirsin. ama kasten uzatmak mallık bence. sen bilirsin yine de.

fazla iyimsersin. ben de elk müh'ni 1.5 sene uzattım. her uzattığım dönemden sonra da "bi dil öğreneyim, kursa gitsem ya kaç ay boşum" falan gibi planlar yaptım. bitirdikten sonra bir dil daha öğrendim ve şimdi durmadan kendimi geliştirmeye vakitler yaratıyorum. boşa o kaybolacak seneye güvenme yani. bitir kurtul imkanın varsa.

kötü denemez çok seçenekli bir soru nerede okuduğun ortamın maddi durumun ailevi durumun gibi çok etken var.

Uzatmak kötü denemez ama acil para kazanman falan gerekiyorsa uzatma derim.

okulu normal süresinde bitir. sonra mezun olduktan sonra 1 yıl hiçbir şey yapma iş bulma namına ve kendini geliştir. neyse artık bu kendini geliştirme. ha yok okul zaten uzuyorsa kılıfı iyi bulmuşsun tebrikler.

duruma göre değişir, ancak yapacaklarını bitiripte yapabilirsin.

uzatmak mallık +1

kişisel kanaatim her şey zamanında yapılmalı.

Aaabi 4 senede bitiren 4 sene kaybeder yeeaaa diyen tipleri sallama. Fakulte kantininde 2 gun fazla takilip 2 kiz daha dusurucem diye okul uzatilmaz. Ha zorlanirsin, gecemezsin sanssizliklar vs. olur kalinabilir. Sen yine de elinden geleni yap, olmazsa da buyuk bi kayip degil. O seneni verimli gecirmeye bakarsin.

başta yazsam ii olurmuş.%80 zaten uzuyor okul.hem de 3. sınıfta olmama rağmen görebiliyorum.1 sene uzar 2 olmaz onu biliyorum.kılıf değil de daha çok bardağın dolu tarafı diyelim.elimden geleni yapıyorum dediğiniz gibi fakat uzuyo.tek sorun evden "nie kalıosun nie kötü gidio çalışmıo musun yoksa sen" tepkileri.hayatım boyunca ders olayı salmadım ama olmayınca olmuyoru anlatamıorum sadece bu rahatsız ediyor şuanda.

askerliğe bi sene geç gidersin, üzerine binecek sorumlulukları (para kazanma, hayat kurma) 1 sene ertelersin, çok dersin kalmadı ise eğlenmek ve gezmek için harika bi senen olur..

1 sene uzatarak bitirdim çok pişmanım keşke 1 sene daha uzatsaydım.

bi 10 dk dışarıda yürümek iyi olabiliyor.

cem yılmaz stand-up'larını izle.

biraz uzanmak. mandalina gibi meyveler yemek.

(bkz: tebdil-i mekanda ferahlık vardır)

az biraz dışarı çıkın, bir cafede çay için insanları gözlemleyin sonra geri dönün.

biraz alkol.. kahvede baileys olabilir.. bir bira da olabilir..

Dennis Ritchie ya da Bjarne Stroustrup ayri da Bill Gates ya da Steve Jobs pek yazilimci sayilmaz. Yazilimdan ziyade vizyonerlik, isletme ve pazarlama yetenekleri sayesinde iyi noktalara geldiler cunku.

peki sizin öneriniz.dediğim gibi ufku açıcak bi kitap önerebilir misiniz?

Nasıl Steve Jobs Olunur? diye bir kitap vardı. Dışı kırmızı falan. Şimdiki aklımla öyle über süper bir şey olarak görmüyorum ama yıllar önce büyük zevkle okumuştum. bir bakın bence ona.

teknik bilgi olarak değil tabi de adamların çalışkanlıkları ve azmini görerek gaza gelirsin belki. sadece yazılım dünyasıyla kısıtlama kendini. sporcusu, iş adamı, sanatçısı herkesi örnek al. mesela metallica gitaristi kirk hammett'ın çok fakirken bir gitar almak için gece gündüz çalışıp para biriktirmesi ve ilk amfisini eski radyo parçalarını bir ayakkabı kutusunda birleştirerek yapması. steve jobs'un apple'dan atılması ve sonrasında next'i kurup iyi yerlere getirip apple'a geri dönmesi. Bill Gates'in sadece bilgisayarlarını kullanma karşılığında bir şirketin yazılım hatalarını denetleme işini yapması. Böyle şeyler olur yani.

Okulu uzatan bir arkadaşım 6.yılında erasmusla eğitime gitmişti..

bizim üniversitede 2. veya 3. sınıfta başvurulup sonraki sene gidilebiliyor. mezun olduğunuz dönem erasmusta bulunamıyorsunuz.

Krediyle alakalı diye biliyorum. Uzayan dönemde belli bir krediyi doldurabiliyorsan gidebilirsin.

7tepe de mezun olacağın yıl gidemiyorsun ve senin bölümünün yaptığı anlaşamaya göre değişir. mesele sadece 3. sınıf zamanında erasmus yapabilirsin.

ilk yıl gidemiyorsun dogal olarak sonraki yillar icin de not ortalamana gore gidebiliyorsun.

Tıp alanında bir insanın ideolojisi yaptığı işi etkilememeli. Yaptığı işte de ruhun varlığından etkilenecek bir şey yok.

öncelikle; (bkz: ruh sağlığı ve hastalıkları)

ruh, 'tanrı' kavramı gibi fizikötesi bir kavram değil. yani insanların duygularını nasıl fark ediyorsak, ağlayıp gülüyorsak; ister 'ruh' de, ister mutluluk hormonu de, sonuçta kimyasal fiziksel olmayan bir yere dayanır. aslında, bütün duygu ve düşüncelerin kimyasal ve fiziksel karşılığı vardır. bu da tıpta 'psikosomatik' semptomlardır. ama sonucu ne kadar 'somatik' yani maddi olsa da, kaynağı mutlaka duygusaldır.

mesela, bir insanın stres veya üzüntüden ağzında yaralar çıkar, siz tutup ilaçla tedavi etmeye çalışırsınız; bu defa başı ağrır, olmadı gözü seğirmeye başlar, midesi yanar, saçları dökülür falan.

psikolojik meselelerin dışında, insan organizmasını 'ruh' kelimesini anmadan anlatabilirsiniz. ama dönüp dolaşıp insanın 'manevi' yönünü mutlaka kabul edersiniz.

elimden geldiğince 'stv jargonu'ndan kaçındım:) ayrıca ateist arkadaş ölünce tv'nin fişi çekilme mevzusu falan... ölene kadar herkes çeşitli tahminler yapabilir. bilmem anlatabildim mi:)

o kimilolonun bahsettiği ruh, bilinç. senin dediğin ruh değil.

bilim, ruha bir varlık olarak bakmıyor. insanın inanışıyla ve bilişselliğiyle ilişkilendiriyor. akıl olarak da bakabiliyorlar. sanırım daha çok psikoloji alanında irdeleniyor.

ewt bence de tüya bilincin ürünü olarak kabul görür herhangi bir bilim dalında.

vizdilva güzel açıklamışsın ama şimdi de şunu merak ettim.ruh ve sinir hastalıkları mevzusu hiç aklıma gelmemişti.doktor insanın manevi değişimi çevreden etkilenmesi vs. durumlara mı ruh diyor.

ermanen aradığım bu olabilir aslında.dediğin gibi sanırım

ruha sadece inançlılar inanır, tıpçı olsun ya da olmasın. inançsızlar bir iddia olarak görür; değer verir ya da belki de vermezler kimileri. yani ruha "inanıyorsan" tanım gereği inançlısındır. çünkü inandığını söyleyen bizzat sensin. ben mesela inançsız bir insanım. ruhu sadece bir hipotez olarak görürüm. ve bence başarısız da bir hipotezdir.

aslında ruh bilimsel olarak düzgün bir kavram da değil, çoğu değişik tanımına bakınca. çok fazla karmaşa içeriyor. deneyimlenemez. mesela bazı kimyasalların altında değişen tavır ve davranışlar, insanın mizacına aykırı hareketleri, ya da ağır kafa travmalarından sonra karakteri son derece farklılaşan phineas gage gibi klinik vak'alar ruha inanmamızı engelliyor. ruh hipotezi misal deliren insanların ruhunun nereye saklandığını, onları ne çeşit açıklanmamış güçlerin delirttiğini, bunda ruh faktörünün nasıl etkili olduğunu vs açıklamaz... bunlar genelde saygın akademisyenlerin önemsemediği sorular zaten.

konuyla ilgili: (bkz: descartes' error)

ekleme:hadi teistler, bunu da açıklayın (dayanamadım)

insanın çevreden etkilenmesi (saç dökülmesi) kadar çevreyi etkilemesi (kötü niyetli davranmak) da ruha işaret eder. ama fiziksel varlıkla 'ruh hipotezi'nin birebir ilişkilendirilememesi, deneyimlenememesi demek değildir. mesela; bisiklet süren adamı düşünelim. iki kişi de bunun hakkında tartışıyor. ahmet: "bisiklet kendi kendine, pedal-zincir-vites takımı-dişliler ve tekerleğin hareketi ile, gidonun doğrultusunda hareket eder" diyor. mehmet: "bisikletin mekanik aksamlarını hareket ettiren, cansız mekanizmayı harekete geçiren bisikletinin ayak hareketleridir. bu da bisikletin biri tarafından kullanıldığını gösterir." diyor. ahmet bu defa "bisikleti geri geri ittirince pedalları kendi kendine dönüyor falan ama.." diyor. mehmet'in -temsili tartışmada- haklı olduğunun kanıtı ise, bisiklet hareket ettiğinde pedalların da hareket etmesi -kimyasal verince duyguların değişmesi-, pedallar ayak maharetiyle çevrildiği durumla bağdaştığını gösterir -duygular değişince kimyasalların miktarlarının değişmesi-. veya özetle; elektrik dinamosunun milini döndürürseniz akım oluşur. dinamoya akım verirseniz mil dönmeye başlar.

insanın çevreden etkilenmesi modern nörolojideki ayna nöronlarına işaret eder. insanın çevreyi etkilemesi ise sadece bilişsel değildir. dışkılamak ve yemek yemek de çevreyi etkilemektir. yani çevreyi etkilemek için illa ruh gerekmez. (bkz. bitki)
etkilemek ve etkilenmek ruh tarafından değil, daha çok birey olduğunun farkındaki "bilinç" tarafından yapılan işler, oluşlar. tabii bilinç de zorunlu değil. karmaşık bilinç olmadan okyanuslarda cirit atan deniz yıldızları, süngerler, denizanaları falan var misal..

ruhla beden ilişkisi deneyimlenemez değildir. sorun, deneyimlerin kişisel kalmaya mahkum olmasıdır. ruhunuzun bedenden çıkıp galaksileri dolaştığını iddia edebilirsiniz. belki de doğrudur bu iddia gerçekten. ama benim ruhumu elinden tutup o galaksilere götüremiyorsanız, iddianız kişiseldir, rivayettir, mesnetsizdir, bilim dışıdır. galaksiyi geçtim, kendi içinizde bir ruh olduğunu dahi ispatlayamazsınız. bunu dudaklarınız arasından hava fışkırtarak iddia edersiniz, ama iletişim aracı olarak kullandığınız mekanik ses dalgaları kadar mekaniktir aslında ruh dediğiniz "bilincimsi" kavram. yer değiştiren sinyal molekülleri, bazı elektrik atmaları, bazı beyin bölgelerinin koordineli çalışması. bunlardan bir ayak bozulursa, hatıranız, hisleriniz, ifade yeteneğiniz gidebilir. bunları çıkarırsanız zaten ruh dediğiniz şeyden geriye ne kalır? tıbbın bütün uğraşı bu adımların bozukluklarında ne olduğunu anlama çabasıdır.
özet: rivayetler bilim üretemez. tıp ise bir bilimdir.

bisikletin kendinden gittiğini kabul eden bir adama bisikletin mekanizmasını anlatmaya çabalamak yerine "bisikletçiye inanmayan" bu adamdan hangi "gücün" bisiklete yön ve hız verdiğini açıklamasını istemek daha mantıklıdır. tabii bisikleti götürenin bisikletçi (yani beyin, sinir ağı ve endokrin salgılar) olduğunu söyleyen birine "yok o bahsettiğin ruh değilse olsa olsa hiçbir şeydir" demek de baştan hatalı bir analoji üretmektir. ruhun yerine 2 kg et yığını bir düşünce aracı koyuyorum yani hiçlik koymuyorum. neyse, bu da ayrı bir tartışma konusu zaten: analoji yapmadaki sorumsuzluk.

www.ted.com

bu da son hamlemdir. türkçe altyazısı mevcuttur. video paneline bakınız.

şimdi çok klasik öneriler gibi gelecek sana ama düzenli ve düzgün beslenmeni, bir de yürüyüş yapmanı önereceğim.
hayatımın çeşitli dönemlerinde sağlıklı, çeşitli dönemlerinde çuval gibi yaşadım. inan sağlıklı yaşadığım dönemde inanılmaz enerjiktim. şimdi yine çuvalım.
bence 3 hafta dene. bir işe yaramıyorsa doktora git, belki de sorun kan değerlerindedir.
bir de optimist ol. her şeyin başı optimizm.

bende de aynı problemler mevcut. denemediğim besin desteği, ilaç kalmadı. doktora gitsem o da aynı vitaminleri yazıp gönderecek (türkiyede derdini dinleyen doktor sayısı maalesef çok az). denediğim kısa yollu çözümler arasında şunları önerebilirim:

- limonlu su. evet basit gelebilir ama yorulduğum ve mantal açıdan zayıf hissettiğim zamanlarda suyun içine sıkılmış yarım limonun suyu harikalar yaratabiliyor. limonu maden suyuna da sıkabilirsin.

- alkolle aran kötü değilse cin-tonik. uyku getirmeyen, zihni açan tek içki diyebilirim.

- maalesef sigaranın bu tür durumlarda baya faydası dokunuyor. ama hiç tavsiye etmiyorum tabi.

- nootropic kullanmak. bunlar, beyne ani olarak etki ederek kullanılan ilaçlar. türkiyede satılıyor mu bilmiyorum.

- kahve ya da çay türevi kafeinli, teinli içeçecekler. kahvenin espresso türevleri ve çayın demlenmişi makbuldur.

- besin desteği olarak solgar nero nutrients, ginseng, balık yağı hapları, gingko biloba, multimineraller, ester-c vitamini vs. kullanılabilir.

- spor yapmak, bende işe yaramadı maalesef.

- doktora giderek sorunlarını anlatmak, dinlerse tabi.

- haplara falan karşıysan bol bol meyve tüketmek.

vs vs.

Öyle saçma şey olmaz hocam.

Hadi diyelim tüm ekstrem durumlar oluştu ve oldu, Allah belasını versin öyle okulun.

ama gönlün rahat olsun, öyle saçma şey olmaz.

DD borçlu geçiş olarak geçiyor die duydum.ondan soruorum borçlu die bi kavram varsa duyduğum şey mantıklı olabilir

Toplamda 7 seneyi geçersen dd'ler ff'e dönüşüyor. En azından bizim okulda öyleydi.

hiç mi okulu uzatmış saülü yok yaw buralarda.onlar gelse halledecek

illa sakarya üni'liye gerek yok, okulu bitirmen için min. 2,00 ortalama gerek. eğer o ortalamayı yakalarsan dd'lerin bi önemi kalmaz.

sirketle alakasi yok, ornegin vize gorusmesinde ortalamanin cok kotu olmasi durumunde adamlar dusunuyor ki bu adam derslerini pek iplemiyor, abd de kacak yollardan kalmaya kalkismasin?

ama bir yandan da ortalamasi iyi bir ogrenci var, diyorlar ki bu adam okuluna onem veriyor, okulu bitirmek istiyor iyi bir sekilde, demek ki abd de kacak olarak kalmayacak.

Oyunun gelistiricleri ile iletisime gecip akademik sebeplerle sitenizi kullanarak soyle bir arastirma yapmak istiyoruz, yardimci olur musunuz deyin?

Yoksa tabi hile yapmaya calisiyor, saldiri yapiyor vs seklinde algilanabilirsiniz.

aslında şöyle bi durum var.yaptığımız şey sonuçta rekabet adına etik değil.herkes o tarz bi program kullansa online süresi azalır oyun fazla kolaylaşır kimse ajan tarzı elemanları kullanmaz vs.adamların mail attığımızda "aa tamam yaw araştırma yapıosanız sorun yok" diyeceğini sanmıorum açıkçası.iletişime geçmeden bi yol bulmamız gerekiyor

Yo amacinizi justify edebilirseniz yardimci olurlar bence. Sirf bu is icin bi hesap acarsiniz, ve sadece belli bir ip adresinden tarama yaparsiniz, o adresi exception listesine alirlar sizin belirlediginiz bir sure icin (3 gun mesela) sorun olmaz. Bunun etik olmayan bir tarafi da yok zaten.

Ama amaciniz oyunda bir oyuncuya avantaj saglamaksa izin vermezler tabi.

1. Vizeyi bilmem ama düzgün iş seçmek için en geç ocak/şubatta kaydolup işini seçmiş olman lazım.
3. United Towers iyidir. Ben çok araştırmıştım ve çok da memnun kaldım.
4. Ne kadar ödedim hatırlamıyorum ama parça parça ödemiştim. 200-300 tl için ücretine göre seçme şirketi.

ingiltere'ye wat programı yok, sadece amerika'ya gidebilirsin.

firmaya vereceğin para + vize masrafları + uçak bileti + ilk maaşını alana kadar amerikada idare etmene yetecek para için bi 5000 - 5500 lira gerekiyor.

üniversiteden aklımda kalanları söyleyeyim sen de ona göre düşün. limit hız yağmur damlasının ulaşacağı maksimum hız, bu hıza ulaştıktan sonra hızı sabit, bu hıza ulaşması için yerçekimi ivmesi ve damlanın ağırlığı nedeniyle belirli bir yükseklikten aşağı doğru indikçe hızı artar, limit hıza ulaşma yüksekliği önemsiz (yağmur damlasının buluttan düştüğünü varsayarsak), havanın yoğunluğu sabit mi? eğer değilse yükseklik önemli, çünkü limit hız değişir, kafandan bi formül üreteceksin ve sürtünme kuvveti ile cismin ağırlığının eşit olduğu durumda limit hıza ulaşır dersek işte değişkenleri üret kafandan. damlanın yoğunluğu, ağırlığı, havanın yoğunluğu vb bazı faktörler daha var yani.

soruya bakıldığında bi yerde formülü bulunabilir bişeye benzio.forumlarda tartışılmış hep yağmur damlası ama kimse diferansiyel olarak hızını fln hesaplamamış.ilginç geldi bana hiç uğraşılmamış olması

sorunun cevabı tam olmamakla birlikte dif'i öğrenmek istiyorsan geçen keşfettiğim henüz sınavlarımın başlamamasından mütevellit oturup seyretmedim ama umarım başarılı olmuştur kolay gelsin www.youtube.com edit: sorunun cevabını verdiğin linkteki vidyolarda var mıdır bilemem tekrar dediğim gibi seyretmedim ne var ne yok bilmiyorum içeriğinde sadece belki işine yarar diye verdim

tam olmamakla birlikte derken?soru mu eksik yazılmış.yoksa çözümü bi yerde tıkanıo mu anlamadım

Buradan yaz işte birileriyle dışarı çıkmak için. Belki senin gibi sıkılan vardır, buluşursunuz.

valla yaşadığım şehirde şuan hayat bitmiş durumda.gezilmez bile.bana evde odada uygulancak bi çözüm lazım

ben de benzer durumdayım.

bilgisayar oyunu oyna.

pek oyun yok pcde.netten önerebilceğin bişey var mı?haxball tarzı değil yalnız tek başıma ping showum.sürükleyici bişey olsa güzel olur.

onlive diye bir şey var duyunca çok şaşıracaksın.

(bkz: onlive)

o bir yana başka tavsiyem yok. kitap okuyabilirsin.

hapis/kaçış oyunları oyna.

urbanterror oyna mis gibi .sexy's ctf I veya II de buluşalım.

kadıköy ve taksim

taksim atlas pasajı
kadıköy akmar pasajı

en iyisi veritabanını sqlite www.sqlite.org ile oluşturmak. bu sayede server yüklemeye gerek kalmadan portable bile çalışabiliyor. aksi halde server kurulumunu programın kurulumuna dahil etmek gerekir. visual studio ile yapılabilmesi lazım. ya da özel kurulum programlarıyla.

burada anlatıyor galiba: techbrij.com

sqlite kucuk database icin iyi bir cozum. ama buyuyecekse veritabani sqlite'in performansi o kadar iyi olur mu bilmiyorum. bu var bir de (bkz: sql server compact edition)
stackoverflow.com

istanbulda isen- bir sürü yazılım şirketi var başvur bunlara staj için, gönüllü yaparsan illa bir tanesi kabul eder.

istanbulluyum ama deilim yakın bi ilde okuyorum.freelance tarzı iş bulmak da kolay deil.bi yolu var mı freelance iş siteleri dışında