Ekşi Duyuru

Şampuanlayan kuaför görmedim ben.

O gün hemen evden çıkmam gerekmiyorsa şampuanlamıyorum. Ertesi sabaha falan bırakıyorum. Boya kutularının içinden çıkan saç kremi benzeri şeyler yeterli geliyor, o yoksa da iyice duruluyorum sadece. Şampuanlamayınca daha kalıcı olduğu söyleniyor ama bilemiyorum tabi.

Şampuanlıyorum ben de suya girince saçımı iyice temizlemeden çıkamıyorum. Açıkçası hep şampuanladığım için diğer türlü yapınca ne gibi bir faydası olur bilmiyorum. Ben çok bi fark olacağına inanamıyorum nedense.

Boyanın yarısı ilk hafta akarmış diye okumuştum. Şampuanlamamak gerekiyor diye biliyorum. Hatta boyanın haftasında da sık yıkamamak daha makbul.

boyarken şampuanlıyor idim. kızıl çok akıyordu şampuanlamazsam havlular kıpkırmızı oluyordu.

şampuan ve saç kremi kullanıyorum

Şampuanlanmadığını ilk kez duydum vallahi. Biz hep yıkarız, kuaförümüz de yıkar. Yıkamayan kuaför de görmedim.

Aynı gün şampuanlarsam rengi tam oturmuyor. Genelde ertesi sabah şampuanlıyorum

iyi oldu, ben de ilk defa duydum sampuanlan-madigini. kuaforde hic boyatmadim ama kendim boyadigimda sampuansiz cikamam. aslinda temiz saca boya yapilirsa neden olmasin?

Şans eseri de olsa ben keşfettim;

Düzgün yuvarlaklar yapmaya yarıyormuş el yazısında.

Bu ürün çöp.
2 metrekare alan yeter de artar bile. muhtemelen artistlik olsun diye asılı kalacak.

Eğer İstanbul'da oturuyorsan Sirkeci'ye git. Orada Atalay Spor veya Do-Smai gibi çok çeşitli ürünlerin satıldığı daha doğru yerler bulursun.

Eğer kum torbası ile gerçekten çalışma niyetin olursa da üst komşu ile epey takışırsınız.

geçmiş olsun. kayyuma devredildiğinden beri yavaş yavaş şubeleri kapatıyorlar.

kestireceğim zaman saçlarım seyrek olduğundan küt değil katlı keselim demişlerdi. saçlarınız seyrekse katlı daha iyidir. çok gürse katlı kesim daha da çok gösterebilir.

hiç farktmez, her halinle güzelsin sen. değiştirirsen de yakışacağına eminim.

Aslında saçların dalgaliysa da katlı saç daha rahat kullanılıyor, illa dümdüz olmasına gerek yok. Benim saçlarım iri dalgalı kolay kabaran cinsten. Küt veya düz kullanınca şekil vermesi çok güç oluyor, kafamda ağırlık varmış gibi dolaşıyorum. Kabariyor. Katlı kullandığım zaman çok rahat şekil veriyorum ki yıllardır da bu şekilde kullanıyorum. Bazen uzatıyorum bazen omuzlara kadar kisatiyorum ama hep katli kesim.

Ezbere konuşulmaz. Görmek lazım :)

Değişiyor. Bazen bir hafta bazen 2 hafta çoğu zaman uzun sürüyor ama.

Benim genelde 10 gün önceden başlıyor.

Benim de genelde 10 gün önceden. Ovulasyon sonrası direkt hassasiyet başlıyor ve reglden 1-2 gün önceye kadar devam ediyor.

Hiç olmuyor bende

Bazen 1 hafta-10 gün önceden başlıyor, bazen hiç olmuyor. Bu ay hiç olmadı mesela.

2-3 gun

benim hanımın 2-3 gün.

Hiç olmuyor.

Hiç belli olmuyor. Bazen hiç olmuyor, bazen bir hafta evvelden başlıyor. İki hafta olduğunu hiç hatırlamıyorum.

2 -3 gün önce.
aşırı ağlatacak kadar ağrımaya başladı bir süredir.

Hiç hissetmiyorum.

Duyurunun saati sapıtıp duruyor, biz de çözemedik. 'Kısmet böyleymiş' deyip geçiyoruz da, sadece sende 5 dakika önce ise aklıma şu seçenek geldi. Duyuru senin bilgisayarınla sistem saati arasındaki farka bakıyor. Bilgisayarın saati otomatik almıyor ve manuel olarak da 5 dakika ileri ayarlı ise, yeni yazılan duyuru 5 dakika önce yazılmış gibi olabilir. Mesela benim telefon manuel olarak 15 dakika ileride. Dolayısıyla bir bildirim olur olmaz '15 dakika önce' yazıyor. Alıştım ben.

bende de öyle bu saatlerin geri alınmama olayıyla alakalı galiba

Şimdi fark ettim, buranın saati, normal saatten beş dk geri. Geri de niye beş dk, onu anlamadım.

ipencil uygunluğunu bilmiyorum ama notability güzel.

haklısın.

internette insanlar ayrı bir ahlak anlayışına bürünüyor. trafikte araba içinden millete hareket çekmek küfür etmek gibi. yüzyüze yapılmayacak şeyler.

medeni olalım biraz.

Haklısın ben eşofman gitmeyi seviyorum rahat sonuçta, geçen kuzeni akşam yemeğine çıkarcaz askere gidiyor diye abim bir giyinmiş zannedersin ingiliz kraliyet ailesi üyesi bende eşofmanı çektim göte çıktım. Bana bu ne böyle çapulcu gibi gelmişsin dedi, sonuç olarak hepimiz aynı yemeği yedik vale benim kapımı açtı aracı ben sürdüğüm için ben kazandım yani.

Olay bir yana ben zerre takılmam, bana eşofman giydim diye çapulcu vs diyecek adam benimle tartışacak kalitede bir adam değildir zaten daha çok ekmek yemesi lazım.

@sttc

Yok, bu tür insanlar kendi aralarında da yoldan geçen biri için "gördün mü bak ne giymiş?" ya da "şuna bak, fil gibi" diyecek tıynette insanlar.

herkes ikiyüzlü. buraya gelip boyu kısalarla alay edilmesine saydıranlar kilolularla alay etmeyi ve hor görmeyi normal görecekler misal.

Bahsettiğin cesaret sanal ortam cesareti. Yüz yüze olunsa kimse kimsenin yüzüne karşı atıp tutamaz, sıkar biraz:)

Ne yazıldı ne çizildi bilmiyorum öncelikle, kendi görüşümü belirteyim.

Ben seni haklı buluyorum ancak birkaç uç örnekten bahsetmek istiyorum.

Dış görünüşe göre insan yargılamak bazen bireysel savunma mekanizmamızdan kaynaklanabiliyor, örneğin tinerci tipli diye tabir edilen tekinsiz bir imaj çizen insandan tedirgin olmamız şaşırtıcı olmayabilir. Her ne kadar doğru bulmasam da bunun ters bir örneği de Hallo Effect diye tabir edilen; güzel giyinimli ve güzel tipli insanların iyi insanlar olduğu yanılgısı da sosyolojik bir gerçek.

Bu tarz uç örneklerin dışında insanları dış görünüşlerine göre yargılamak (şunu giymiş, yok işte poposu büyük, o kadar profesör olmuş doğru düzgün giyinemiyor vs vs) gibi kalıpsal yargılamaların boş insan işi olduğunu düşünüyorum. Şu ana dek denk geldiğim en donanımlı insanlar hep son derece sade ve basit dış görünüşe sahip insanlardı. Çünkü daha önemli şeylerin peşinde koşan insanların bu tarz ufak şeyleri aldırdığını pek düşünmüyorum. Güzel görünmek, güzel olmayı istemek herkesin kendi tercihi olur ya da olmaz, mutluluk verici olabileceği gibi saçma da gelebilir ama dış görünüşü havalı olmayan bir insanın donanımsız olduğunu düşünmek bizim ülkemizde çok yaygın. Mesela Türk kadını genelde minyon tiplidir ve burada çoğu kişi 30 yaşında dahi yeni mezun muamelesi gördüğünü söyleyebilir. Çünkü genç görünümlü= bikgisiz= tecrübesiz gibi etiketlemeler de çok yaygın. Halbuki dünyada 14-17 yaşlarında devasa buluşlar yapan insanlar dahi mevcut. OYh ne çok konuştum, bu örnekler uzar gider ama genel olarak Türk insanında biraz daha fazla bence bu özellik. Boş işlerle çok fazla ilgilendiğimiz için de olabilir.

insanın kendi elinde olan şeyler için bir nebze 'anlaşılabilir'. ancak doğuştan gelen, genetik olan, değiştirilemeyecek şeyler üzerinden birini aşağılamak başlı başına bir aşağılık kompleksi. keza aynı şekilde, elinde olmadan çaba göstermeden elde edilen şeyleri övünç kaynağı haline getirmek de basitlik.

Hayatını giderek artan bir kiloda şu an ise uzun zamandır obez olarak geçiren bi insan olarak yolu kilolu olmakla kesişmemiş tüm insanların kendilerinde kiloluları aşağılama hakkını gördüğünü, bu konuda birleştiğini yaşayarak öğrendim.
Hatta daha acısı, bi dönem kilolu olup bi şekilde kilo veren insanlae o aşağılanmanın ezikliği ile aynı şeyi başkalarına karşı yapıyorlar.
Bunun ne kadar incitici,ne kadar kırıcı bir şey olduğunu umursamıyorlar bile. Lisedeyken o kadar ağzıma sıçıldı ki bu yüzden intiharı bile düşünmüştüm. yıllar geçti ama değişen bir şey olmadı hala aşağılanıyorum. Ama en azından yüzlerine karşı takmıyormuş gibi davranmayı öğrendim.
Öyle içimi dökmek istedim sadece.

Var boyle insanlar ve bence fazlasiyla avam. Hatta ismi lazim degil zamaninda yine buradan bir kadin aynaya hic bakmamis gibi bana fiziksel birkac imada bulundu ki, kafa olarak buna musaitim :) ve umursamamda hic ama o fiziksel gorunumuyle bana abuk subuk konusmasi acayip ironikti. Boyle kisileri gordugum vakit umursamiyor ve olay mahallinden uzaklasiyorum.

@bir nick var benden iceri

Sonradan zayıflayan şişman en beteri gerçekten de. Dışları güzelleşirken içleri çirkinleşiyor nedense.

@j r r tolkien hayrani

Başka bir duyurudan bahsediyordum ama bir benzeri dediğinde de mevcut.

bireyler arası ilişkilerde biz ne kadar reddetmeye uğraşsak bile dış görünüş önem taşıyor. halo etkisinden birisi bahsetmiş zaten, bilinçaltımız istem dışı bu süreci gerçekleştiriyor. primatız en nihayetinde, o kadar da zeki bir tür olmadığımızı düşünüyorum. fakat sizin bahsettiğiniz gibi bilinçli olarak bir insanın dış görünüşü üzerine kafa yorup, bu konuda aşağılayıcı yorum yapanların zaten pek muvaffak bireyler olduklarını sanmıyorum. beynini kavramlar/fikirler üzerine yormayanlar genelde halihazırda kıt olan beyinleriyle başkalarını ellerinde olmayan nedenler yüzünden kendi koyduğu sözde güzellik " standartlarına " uymadığı için küçümseyip, gereksiz varlıklarına en azından kendi çerçevelerinde meşruiyet kazandırmaya çalışırlar. düşünsenize, bizden çok daha gelişmiş bir medeniyet ruhumuz bile duymadan bizi izliyor ve bir primatın diğerini dış görünüşü yüzünden aşağıladığını gözlemliyor. sırf şu hareket bile çok da sapiens olmadığımızın ispatı aslında.

edit: meşruiyet o, meşrutiyet ne lan :D

Sana katılıyorum. Duyuruyu bilmiyorum ama genel olarak aynı görüşteyim.

Hani, basit şeyler olur. Örneğin, o gün kendime bakmamışımdır, saç baş darmadağındır, yakın bir arkadaşım gelir ve 'Papaza dönmüşsün' der. Hepimizin böyle günleri olabilir. Ya da içsel olarak insan kendine yakın olanı kendince güzel bulabilir ve ona yaklaşabilir. Görünüşü aşağılamak bambaşka bir şey.

Sadece Türkiye'de yaygın değil bu, Amerika'da 'body shaming' diye geçiyor ve suç sayılması yakındır. Hatta, hemen bir baktım, konu ile ilgili dava bile varmış.
reason.com

Bana 'Şişman insan kendine bakmayan, sağlığına dikkat etmeyen kişidir. Bu yüzden de saygı duymam' savunması tamamen bahane gibi geliyor. Kendine başka şekillerde bakmayan, sağlığını başka şekilde bozan kimseye bu kadar ayrım yapıldığını sanmıyorum ya da aynı kişinin baz istasyonundan en az 30 metre uzakta yaşamaya çalışmasına dikkat etmiyor bile olabilir. Sağlığın görünüşü etkileyen o kısmı ile ilgilendiğini düşünüyorum. Eğer sağlıkla ilgili her etmende bu ayrımı yapıyorsa, sadece kilo, yiyecek ve sigara ile ilgilenmiyorsa, saygı duyar geçerim.

Olay sadece kilo değil tabii ki, ama yukarıda da konusu geçtiğinden ve en çok dalga konusu olan konu olduğundan ilk aklıma geldi. Yani, karşımızdaki kişi Brad Pitt / Angelina Jolie olsa bu ona dalga geçme veya aşağılama hakkını mı verecek. Ya da çirkin ördek yavrusu kuğuya dönse milletle dalga geçmesini haklı mı kılacak. Kendiyle gurur duysun, biz de onunla duyalım da, ayıp yahu.

kisisel gozlemim; genel olarak kendiyle barisik olmayan, kendini begenmeyen, donanim olarak yetersiz ama egosu yuksek tipler bunu yapanlar. en basit haliyle kendi hissettigi ezikligi bir baskasini ezerek tatmin etmeye calisma hali.

aychovsky'nin yazdığını (body shaming) bu duyuruda yapan çok kişi var. biri "şişmanım" diye duyuru açıyor, hemen "şişmansan sana sana duymam, yedin şiştin"ciler geliyor. bunlar ne olacak?

spor.

Geldi yine "spor"cular.

iştah açar.

(bkz: prakten)

Spor denmiş. Arttırıyorum. Olimpik halter.
Altı üstü iki günde bir bir saat halter kaldırıyorum, akabinde öküz gibi yiyip öküz gibi güçleniyorum, ki bu tam istediğin şey.
Cevabına tahammül edemeyeceğin soru soruyorsun. Bizi yargılama.

@krgn

Ne yemek yapayım, ne yiyeyim sorusuna spor cevabı geliyorsa tahammüllük bir durum yoktur.

ben "ne yapsamı" "ne yemeği yapsam" değil "yiyebilmek için ne yapsam" olarak anladım. onun için spor dedim.

yanlış anlaşma olmuş.

İştah açıcı önerisiyle geliyoruz teknik olarak. İştahsız kişi kuruyemiş de yiyemez mesela. Yağlı yemişler zor sindirilir.
Eforsuz şeyler lazımsa, ben yemek yaparken bir bira açıyorum, bitene kadar yemek pişiyor, bir tane de yemekle gömüyorum. Aperatif mantığı. Ama sağlıklı değil. Sadece yemeye iştaha dönük hiçbir öneri tam değil. Atrofi diye bir gerçek var.

Şimdi önce bi kahvaltıyı sabit şekilde yerleştirelim. O olmadan ol-maz! Güzel güzel ballı, 2-3 çeşit peynirli, zeytinli, mümkünse ceviz-fındık da at araya, bu sana sağlam bi enerji vericek sağlıklı hissediceksin.
Sonra öğlen yemeğini geçiştirmeye çalışma. Mutlaka protein içeren bişyler ye ki sağlam tutsun seni.
Diyelim ki atladın, vakit olmadı vs. Akşamı düzgün ye. Çorba bazen tokluk hissi veriyor yemeğe yer kalmıyor, yeme çorbayı yemek ye(sulu yemek, yanına pilav-yoğurt-salata-makarna)
Yemek yemek istemiyosan peynir-ekmek- bol portakal ye gerçekten hastalıkları uzak tutup enerji veriyor portakal.

yalnız yeme iyi muhabbet eden birini al onla ye.

Normal cilt. Nütrücina

Cilt tipim hassas normal. La roche posay toleraint gel mousse ile komple yüzümü yıkıyorum makyajımı da çıkarıyor.

Cildim karma, sivilceye meyilli. La roche posay effaclar jel ile yıkıyorum hemen hemen hiç kalmamış oluyor. Yine de emin olmak için kulak pamuğunun üstüne garnier'in makyaj çıkarma suyunu döküp kirpik diplerimın üstünden geçiyorum.

yalniz sunu da ekleyeyim, ben ten makyaji nerdeyse hic yapmiyorum. kirk yilda bir bb krem suruyorum. fondoten kullanimim yilda 2'yi gecmez.

cliique take the day off. cildim hassaslı, t bölgesi yağlı, karman çorman.

Karma ve hassas. Bioderma h2o ile makyajı çıkarıp avene cleanance ile yıkıyorum.

Ben nivea ve bebe nin makyaj temizleme mendilini kullaniyorum. (Hangisini aldiysam)

Sonra the body shop vitamin E li serisinin yikama jeliyle yikiyorum.
Sonra cay agaci iceren tonikle siliyorum.

Ama bu rutini 3 haftadir yapmadim sanirim. Gozeneklerim insaat tozu doldu:/

Göz icin nivea
Cilt icin babe temizleme sütü (normal ve karma ciltler icin uygun )
En son gül suyunu tonik niyetine kullanıyorum.


Cildim karma normal arasi.

Normalden yağlıya dönük.
Çoğu uygun fiyatlı markanınkileri kullandım ama en beğendiğim Garnier argan yağlı yüz temizleyicisi oldu.

aşırı kuru ve hassas. bioderma h2o kırmızı olanla bol bol temizliyorum. başka bir şey yapmıyorum bunun dışında.

La roche posay toleraint gel mousse bende ama temızledıkten sonra.

organik ürünlere bakın sevgili devilred. organik temizleme jelleri ile veyaz gül suyu yahut bebek şampuanı ile yüzünüzü yıkayın lütfen, deterjan kadar kimyasal var çoğunda

Cildim kuru. Once bee beauty nin makyaj temizleme suyuyla siliyorum makyajimi, sonra gozlerimi goz sampuaniyla yikiyorum -onceden bebe sampuaniyla yikardim ama cok kurutuyordu goz cevremi- yuzumun kalanini da pure beauty nin white and bright serisinden yuz yikama kremi mi kopugu mu oyle bir seyi var onunla yikiyorum.

Makyaj temizlerken bebe şampuanı ile yıkıyorum yüzümü. Lens kullandığım için kirpik dibi iltihabını önlüyor ve iyi temizliyor. Haftada birkaç kez garnier 3ü bir arada. Gülsuyunu tonik olarak kullanıyorum. Nemlendirici olarak da çayağacı yağı. Cildim hassas, kuru, alerjik ve sivilceye yatkın.

@fraise

Benim fondötenim bile yok :)

Açıklıyorum.

Bir dünya markanın makyaj temizleme sıvısına şununa bununa sahibim. (Loreal var, Clinique var, Clarins var, Nivea var; epey var yani.)

Sabunla temizliyorum ben. Süslü conconlu iş yapasım varsa da Clinique yüz yıkama şeysiyle yıkıyorum yüzümü. O cancanlı zımbırtılara da yalnızca jel eyeliner falan gibi suyun sabunun temizlemediği bir şeyler sürdüysem gidiyor elim.

Kuruya dönük cildim. (32 yaşında ve hiç kırışıksız olduğumdan bahsetmiş miydim?)

Aşırı derecede kuru ve hassas bir cildim var. Bununla birlikte cilt problemlerine çok yatkın ve alerjiktir. Bioderma Sensibio H2o'dan başka ürün kullanamıyorum. Makyaj yapınca da bununla çıkartıyorum, makyaj yapmadığım günler cildimi temizlemek için yine bu ürünü kullanıyorum.

Cilt tipim kuru ve karma karışığı. Yanaklar kupkuru, burun falan da kuru ama zamanında yağlıymış, onun izlerini taşıyor hala. Aşırı hassas, en ufak hatayı kaldırmıyor.

Önce makyaj temizleyici mendil ile genel bir toplama yapıyorum. Fondöten olsun olmasın, şöyle bir genel kirini, pasağını alsın diye bir tur hafif geçiyorum. Hatta makyaj yapmamış olsam bile günün yüzüme yapışan pisliklerini üstünkörü toplasın, temizliğin diğer aşamalarında daha verim alayım diye de yapıyorum bunu.

Peşinden Shiseido'nun makyaj çıkarıcısı ile çıkarıyorum.
www.shiseido.com
Göz bölgesi rimelli mimelli ve daha zor çıktığı ve tenimi aşındırmamak istediğim için disk pamuğu ikiye ayırıp iki tarafına da bu krem çıkartıcıdan sürüyorum. Gözümün üstünde bir iki dakika bekletip makyajı yumuşatıyorum. O arada yüzüme hafif hafif, pıt pıt masaj yaparak kan dolaşımını bir hareketlendiriyorum. Gerçi bu markaya bağlı değil, bunu hep yapıyorum markası ne olursa olsun. Çok yoğun göz makyajı yapmasam bile rimel olduğu sürece onu çıkarmaya çalışmak, cildim için teflon tavayı tel bezle silmeye eşdeğer bir şey. Makyajın çıkması için cildimi acıtmam gerekiyor hiç yumuşatmadan silersem. Makyaj yumuşadığı zaman silerek temizliyorum. Peşinden L'Occitane'nın temizleme köpüğü ile temizliyorum.
img.loccitane.com
Sonrasında, tonik-nemlendirici serum-krem-göz kremi diye serime devam ediyorum.

Sadece göz kalemi+rimel olsa da böyle yapıyorum, birinin düğünü için ortama uymalık pandamsı makyaj yaptığımda da.

Ben direkt otacı'nın sabunlarıyla yıkıyorum. Tertemiz oluyor. Şimdi herkes böyle ayrıntılı yazınca, "gözenekler pis mi kaldı acaba?" Diye bir çekinmedim değil ama. :/

Cilt tipim kuru, göz altı kapatıcısı + eyeliner + rimel + allık dışında makyaj malzemem yok.

Cilt tipim normal. Dirty works'un makyaj temizleme suyunu kullanıyorum. Ama duş almam yakınsa hiç ellemiyorum, duşta normal sabunla yıkıyorum. Makyaj yapma ortalamam haftada 2 gibi bir şeydir. Fondoten hiç kullanmıyorum. Sabun yeterli oluyor o yüzden.

cildim karma, bioderma h2o ile makyajımı temizleyip neutrogena pembe olan yüz yıkama jeli ile yıkıyorum gayet iyi temizlendiğini hissediyorum cildimin. (her gün makyaj yapan birisiyim) yıllardır aynı ürünleri kullanıyorum, yüz yıkama jelinden belki ama makyaj temizleyicimden asla vazgeçemem.

olur

sadece istemeyle olmaz.

Oluyor. Olmuşluğu çok efenim.

başlığa göre hayır, içeriğe göre evet.

Caba gostermez, emek vermezseniz hicbir sey olmaz.

hayır. çok istersek, o şeyi yapmak bizim elimizdeyse, korkuyorsak ama yine de çok isteyerek o şeyi yapmaya çalışıyorsak murphy amca engel olmak için elinden geleni yapar. örnekleri yeterince çok değil mi hayatta?

evet oluyor. denedim çalıştı.

olmayınca olmuyor.

"bizim elimizdeyse" olur, değilse istekten bağımsız olarak olmama ihtimali bir hayli yüksek.

Benim isteyince olmuyor valla ne kadar zorlasam da dualar da etsem ters tepiyor

Yağmur yağıyor ve sen öylece denizi izliyorsun. Bir martı görüyor seni içinde bulunduğu büyük dalganın ardından. Bir dalgaya daha tahamülü yok o an seninle onun arasında. İlk defa lanet ediyor uçamadığına.
Martının sana aşık olması için bir çaba sarfetmedin evet.
Ancak o an denize bakarken bunu dilemiş olabilirdin.

Olur.
Ama yalnızca öykülerde.

olmaz amk.

ama zamanını, paranı ve enerjini harcarsan ihtimali maksimize edersin, o zaman olabilir.

bende oluyor valla. hem de çok sıklıkla. bu gün benim elimde olmayan ama çok istediğim bişey oldu mesela.
çaba sarfetmen lazım tabii. mesela bu günkü olan elimde olan bişey değildi ama biraz benim tavrım, tumum filan da etkli oldu tabii. öyle oturup olsun diye beklemicen yapman gerekenleri yapçan, yani şalışcan. emek yoksa ekmek de yok hesabı.

(bkz: tabii lan manyak mısın)

Olmaz sirf cok istedin diye olmaz her seyi yap yine olmaz

O kritik adımı atarsan büyük ihtimalle olur. Ama o korku var ya...
Zaten yaptığım bir işi yöneticimin gideceği belli olduğu zaman ilk bana teklif edeceklerini düşünmüştüm. Bir de baktım ki insanlar orada burada o pozisyon için kulis yapmaya başlamışlar. Alakasız, işi bilmeyen insanlar. Bir de laf dönüyor ortalarda "Siyam kedisi iyi güzel de o pozisyon ona 3 numara fazla gelir" diye. O cesareti toplayıp "ben de varım" dediğim için öyle mutluyum ki. Ama tutmasaydı bu sefer işten ayrılmak zorunda kalacaktım. Bir risk vardı yani. Ben de bundan çok korkuyordum.

duymadım. yaşım 25 üstü.

burundan nefes almıyorum galiba. burnum full tıkalı gibi hissediyorum.
hastalığım var mı bilmiyorum.

1 duymadım. yaş 25

2 hayır. bilinen bir hastalığım yok ama kesin tam anlamıyla nefes almamı engelleyen bir şey var bence.

3 hokka burun değilim. burnum şeklini belli bir yaşta değil, anacığımın karnında babamın çöplük genleri ile bozulmuş.

1. duymamamızın sebebi hoparlörle alakalı her hoparlör her frekansı iletemez. pcdeki ses göstergesine bakarsan orda herhangi bir oynama yok. www.dijitalteknoloji.net şu göstergeyi diyorum. videoda 3.sesi çok fazla dinletmiyorlar ayrıca hemen lafa giriyor adam anlayamayalım diye.

30.
1. Duymadım
2. Septu deviasyonu ve konka hipertrofisi var. Nefes alamıyorum.

3. Ergenlik döneminde de dıştan görülür yamukluk vardı zaten. Bildim bleli nefes alamam.

Kaliteli yaşam istiyorsanız burnunuzu yaptırın.

1- 26 duymadım çünkü çabuk konuştu.
2- alerjik astım var en ufak ortam değişikliğine burnum tıkanır ya da akar, en ufak üşütmede direkt burun iptal
3 burnum düzgün

1. duymadım. 25 üstü yaşım.

2. hayır. bir delik değişmeli tıkalı hep. çoğu zaman rahatsız ediyor, başımı ağrıttığı oluyor. ama bu durumla ilgili doktora gitmedim hiç. yetişkin hayatımda 1 kere doktora gittim zaten. doktora gitmeyi sevmiyorum.

3. fiziksel özelliklerimden bihaber olduğumu söylemeliyim. şu an alttan bakıldığında biraz yamukluk var sanırım. ergenlik öncesi ne durumdaydı hatırlamıyorum. ama alakalılarsa 2'deki durumu fark edişim de üniversite yıllarımı bulmuştu. tabii daha önce var olup da ben fark etmemiş olabilirim.

1. yaş 22. duyamadım, uyusam iyi olur artı bir diyorum.

2. sıkıntı yok.

3. ergenlik öncesi burnum düzgündü, 7. sınıfta falan başladı sanırım bozulmaya.

a.k.a bitirme tezleri ;_;

ben okumuyorum.

Genelde atlarım bende eğer benim soruma verilmemişse. Yani uzun cevaplar genelde boş oluyor abi adam ordan oraya oradan oraya geçip durmuş oluyor.

Evet ve uzatilmak icin uzatildigini dusunuyorum. Hatta bazen bazi sorularda uzun cevap gorunce "bir insan bu soruya nasil bu kadar uzun bir cevap yazabilir ve neden" diye sorguluyorum.

@krem peynir

Sabır diliyorum, gerçekten beterin beteri varmış :)

İnsanlarda, anlamadığını yüceltme eğilimi olduğunu düşünüyorum bu tarz cevaplara verilen desteği görünce. Yahu bildiğin saçmalamış işte, laf kalabalığı yapmış, boş konuşmuş; süslü cümleler kurunca bu değişmiyor ki. Gerçi sadece buraya özgü de değil bu durum, böyle insanlar her yerde var.

okumuyorum +1

aynı şekilde 80 paragraf uzunluğundaki gönül işleri ve arkadaşlık ilişkileri temalı soruların da hiçbirini okumuyorum.

ilgimi ceken bir konuyla ilgili ise okurum neden okumayayim? sonucta burasi gorsel sitesi degil video sitesi yazilarin olldugu bir site, amac okuyup beraberce ogrenmek, ogretmek, anlamak, anlatmak.
bunlarin hepsi saygi dahilinde yapildiginda sorun olacagi dusunmuyorum.
beni rahatsiz eden salak ve bilgisiz insanlar daha cok, bilmeden atip tutanlar, yani tahmin etmek, zannetmek falan degil, baya bildigin cahil cesaretiyle bildigi konuymuscasina yardirip gecenler acayip sinirimi bozuyor, ama daha once bahsettigim saygi geregi salakliga bile elimden geldigince saygi duymaya calisiyorum.
diger bir sinir olduklarim ise tldr grubu, tam sizin karsitiniz olarak, bana burada bulunma amaci oksimoronik geliyor, yani bir yazi bir paragrafa ulasti diye gozun korkuyorsa yarin obur gun ana baba vefat ettiginde 'oldu gomucez :(' mi yazacaklar merak ediyorum. tabi yine aynen saygi duyarim sonucta anasi babasi dusunsun diyip geciyorum.

Sadece kavga filan çıkarsa okuyorum :D

Onun dışında cevapların çoğunu hızlıca okuyupla okumamak arasında geçiyorum.

Okuyorum pisman oluyorum. Kisaca soyle de diyebilirdi aslinda diyorum bazen.

Başlıkla tam olarak uyuşup uyuşmaması ve uzunluğu değil de konunun ilgimi çekip çekmemesi ve yazının okunaklılığına bakarım. Konuların çoğu gereksiz ve ayrıca bazıları cidden sinir bozucu tarzda yazıyor. Haliyle uzun ya da kısa, iştahla okuduğum pek az yazı oluyor.

kızıl artık demode olmadı mı :/

Moda ile ilgilenmiyorum.

ikinci birinciden daha güzel, ama biraz bankada çalışıyorum bari saçım renkli olsun rengi gibi ya. belki de annem senelerce bu renk saçla dolaştı ondan böyle diyorum, bilemiyorum.

1'deki renk çok kötü. Çok afedersin orospu kızılı. Peruk rengi gibi.

2'deki rengi de beğenmedim. Ama illa ikisinden biri diyorsan 2.

Kızılın bunlara benzer hafif mora çalan tonları benim hiç hoşuma gitmiyor. Biraz daha bakırlı bi şeyler düşünsen?
Misal
www.saclarimveben.com

@buff

Ben de bakırdan tiksiniyorum, gerçek anlamda mide bulantısı yaratıyor kendimde düşününce. İkinci rengi bulamadığım için ilk rengi kullanacağım :(

Bence 1 güzel

O zaman bi de koleston kızıl viyole'ye ve şuna da bak, sanki 2.ye biraz benziyolar.

www.garnier.com.tr

Böyle internetten tam anlaşılmıyor gerçi ama

Baktım onlara hep, benzer değiller :(

Kızıl yapma lütfen, kızıl mı kaldı artık +1
İllaki yapacağım diyorsan kahvemsi canlı bir kızıl yapsan keşke, bu linktekiler çok kötüymüş.

2

gecenlerde de bir boya sormuştunuz, resimdeki kadının sacı kac numara diye, o soruyu hatırlıyorum da oradan hareketle cevap vereyim.

ben de sizin anlattığınız gibi kuaförüme anlatmıştım, karanlıkta soyle olsun guneste boyle olsun falan diye. 3-4 farklı tupten gramlarını olcerek boya sıktı ve tam da istedigim rengi tutturdu. piyasadaki hazır kutu boyalarla bence istediğiniz rengi yakalayamayacaksınız.o yüzden bir karışım yapmak icin sağlam bir kuaforden öneri almak en iyisi sanki.

Ben normalde kızıl rengi beğenirim ama 1. cidden peruk gibi, 2. de cok güzel değil. İlla bunlar olacaksa 2. olsun.

Yoksa kostebek'in bahsettiği kızıl tonları daha hoş bence.

3- Bence kesinlikle 1. Diğeri çok "kızıl yapmaya cesaret edemedim kahve- kızıl arası birşeyler olsun bari dedim" rengi gibi geldi bana.

Erkekler kulübündenim.

@devilred, rengin bende uyandırdığı düşünceyi aktarmıştım, sizin cesaretinize lafım yok. Bir gün ben de sıkılırım umarım. :)

@md11

Valla cesaretle ilgili sorunum yok, uzun süre ateş kızılı saç kullandım ama sıkıldım artık o kadar kızıldan. Belli belirsiz bir renk katılması daha çok hoşuma gidiyor şimdi.

bu bence yere göre değişir. biz 30-60 dk arası geliyor. ama bazen adamın elinde su olmuyor bikaç saat daha bekliyoruz. arayop su sipariş ettiğinde getireceği saati sor, gecikirse uyarırsın.

Suyu şişeye veya sürahiye koysan 1 saat sonra soğuk olmaz aslında.

istanbulda erikli sabahtan arıyorsun akşam 6da gelirse geliyor gelmezse yarına, farklı sular hemen getiriyor ya da 1 saat içinde kesin geliyor ama erikli tam bir facia

Azarlama.
Ruhen mücadele verdiği onlarca unsurun yükünün altında göğe bakmayı umut ediyordur belki.
Bir yük de sen ekleme boynuna.

İlçeyi dolaşsan iki buçuk saat sürmez. İkinci kez aradım, yirmi dakikaya geldi. Ya sallamıyorlar ya da şans eseri dağıtım zamanına denk geldim ama söylendim biraz.

Yarım saatte geliyor. Hatta bazen 10 dakikada. Dünyanın en tontiş sucusu getiriyor <3

20 dk

Gelen su daha soğuk oluyor cesmedekinden.

benefit they are real
essence princess lash
lancome hypnose

Nisbeten uygun fiyatlı düşünürsen
Plastik fırça: Loreal Paris False Lash Intenza
Kıl fırça: Alix Avien Sexy Black

estee lauder sumptuous extreme mascara

Deborah

essence i love extreme
images.ulta.com

lancome hypnose fan'iyim.

benefit they are real bana gelmedi. uhu gibi birseydi.

guerlain noir birsey kullandim, cok iyiydi, ama cok da pahali.

estee lauder sumptuous extreme asiri topaklandi.

max factor 2000 calorie yahut masterpiece merak ediyorum, ama galiba hypnose gibi hemen temizlenmiyorlar.

Gosh boombastic

3D Fantastic Lash Mascara golden rose yıllardır bunu kullanıyorum aman bu ucuz falan diye yüzüne bakmaz çoğu kişi ama çok memnunum.

kullandıklarım arasında en iyiler
yves rocher'den şu (git: www.google.com.tr )
loreal (git: www.kozmedshop.com )

www.gorkemkarman.com

kime aldırdıysamda sevdi

Bobbi brown'un smokey eye to go muhtesem hacim veriyor.

mac haute and nauthy +1.
2 tane fırçası var bu rimelin, küçük olan hacim veriyor, diğeri de uzatıp kıyırıyor ve takma kirpiğe yakın bir görünüm oluyor. ben waterproof olmayanını tercih ediyorum, çünkü çıkarması daha rahar oluyor.

benefit they are real da başarılı ama onu da yine ya kendi çıkarıcıyla kullanmak gerekiyor ya da yağlı bir çıkarıcıyla.

encrypted-tbn0.gstatic.com
encrypted-tbn0.gstatic.com

Bunlar gibi değil istediğim. Bunlar açık kızıl kalıyor, ben daha şarap kızılı istiyorum.

isminizle ne güzel uymuş soru :)
saçınızı hiç açmadan, geçici renkli boyaların (su bazlı) kırmızısı ile boyayın bence.

Ha yok, zaten açmayı aklımdan geçirmiyorum. Yaza doğru rengi oturmuş olsun istiyorum, o yüzden şimdiden başlayayım boyamaya. Geçici renkli boyadan kasıt ne, anlamadım ama.

Su bazlı boya. Pembe mavi filan oluyor ya, onun ateş kırmızısı.

Emdr zaten bir hipnoterapi yöntemidir.

Muhafazakar hayat yaşayıp başı kapalıya gitmek, gayet serbest yaşayıp serbest görünene gitmek gibi tasnifler pek isabetli olmaz. Çünkü aslolan doktorun idrak seviyesi, dine ve hayata bakışı, kendini hangi konuda ne derece yetiştirdiğidir. Bu da dışarıdan pek belli olmaz. Benim psikiyatristim inanç konusunda dilimden pek de anlamıyor mesela, ama çok çok iyi bir doktor olduğu için onu bırakmıyorum.

Apple telefon desteğini ara. Destek süren geçse de yardımcı oluyorlar.

ben de yakın zamanda yaşadım. herhangi bir uygulamaya girince sesi kapattığımda sadece uygulama sesleri değil tüm ses de kapanıyor bazen. ana ekranda ses açma düğmesine basınca açıldığını farkettim tekrar. bir de tipik iphone bi kapatıp açınca bir daha yaşamadım sorunu.

fabrika ayarlarina donebilmen mumkunse bi de oyle dene derim

senin duyuruna cevap vermek ne kadar doğru bilmiyorum ama aylardır cevap alamamışsın madem fikrimi belirteyim. steve jobs değilim bu arada.

telefondaki bilgileri yedeklediğinden emin olduktan sonra telefona format at. yine aynı sorun olursa servise ver. bu arada sessize alan tırnağı bi kontrol et gevşeklikten kendi kendine kapatıyor da olabilir sesi.

Kapatıp açınca bir süreliğine düzeliyor, sonra yine aynı sorun yaşanıyor. Ses kapama tırnağından olamaz, diğer uyarı sesleri geliyor çünkü; sorun sadece çalma ve alarm seslerinde.

Rahatsız etme ayarını zamanlamış olma ihtimalin var mı?

Eğer ordan kaynaklı değilse direkt servise yolla.

Rahatsız etme de açık değil. Servise versem ne kadar zamanda sonuç alırım acaba?

21 iş günü süresi var.

Geçenlerde 4 günde yeni cihazla değişim yaptılar benimkini. Kuzenimde süreç 3 haftayı buldu yine yakın zamanda. Yani oldukça değişken.

Son bir soru daha sorayım o zaman; servis olarak illa İstanbul'daki satış merkezlerine mi vermek gerekli? Bulunduğum şehirde versem mesela süreç nasıl olur?

Bulunduğun şehirde servis varsa o da bakar. Ama süre yine 21 iş günü. Eğer şehrinizdeki servis gerekli görürse merkeze yolluyor ve süreci kendi takip ediyor. Siz yine cihazınızı şehrinizdeki merkezden alıyorsunuz.

Bir de çok sıra olabiliyor. Servisin Web sitesinden randevu alıp gitmek en iyisi.

var, benim.

Kim mesela?

En yardımsever kullanıcılar sıralamasında ilk 10 içindesin, bunu en iyi sen bilirsin sanırım. O nedenle isim verebilir misin ben şahsen merak ettim. Mesaj at istersen.

İlgi alanları geniş olabilir. Ben de olabilirim bu. Şunu bırakayım madem:
A human being should be able to change a diaper, plan an invasion, butcher a hog, conn a ship, design a building, write a sonnet, balance accounts, build a wall, set a bone, comfort the dying, take orders, give orders, cooperate, act alone, solve equations, analyze a new problem, pitch manure, program a computer, cook a tasty meal, fight efficiently, die gallantly. Specialization is for insects.

bir tane var, sen zaten biliyorsun o kişiyi. duyuruda çok sık gördüğüm isimler var ama bilmediği halde biliyormuş gibi görünüp poz kesmesi yönüyle dikkatimi çeken sadece bir tipitip var. a2 ingilizcesiyle çeviri kasar falan, gören 10 yıllık dil hocası sanır. daha doğrusu sanmaz, herkes ne mal olduğunu biliyor da kendisi farkında değil. gider okuduğu bölümü 10 sene önce bitirmiş adama iş öğretmeye kalkar vs. mesela basond da bazen "sigara içenlere bi soru" tarzı duyurulara "sigara içmiyorum." gibi fantastik cevaplar veriyor ama bu adamın kendini ispatlama çabasında olan bir dürzü olmadığını bildiğim için rahatsız olmuyorum. tam olarak senin dediğin şekilde davranan ve tiksindiren tek bir kişi var benim için.

bazı arkadaşlar üzerine alınmış ama burada devilred'in kastettiği karaktere sahip tek bir duyurucu olduğunu düşünmüyorum. çok fazla yazıp/çizen bir duyurucu olarak kendi savunmamı da vereyim: ben çok yazıyorum evet ama "uzman edasında" olduğumu düşünmüyorum. cevaplarımda sık sık duyduğum kadarıyla, bildiğim kadarıyla, emin olmamakla birlikte vb. ifadeleri kullanır ve tam olarak emin olmadığım konularda insanları yanlış yönlendirmemeye gayret ederim. cevap verdiğim 10 sorudan 9'u teknik bilgi gerektirmeyen, "yoruma dayalı" sorular olur. "her yerden çıkıyo oç" denir, kabulüm. "sevmiyorum hiç, götü kalkık piç" denir, ona da eyvallah. ama bana "bilmediği konular hakkında konuşuyo" denirse gerçekten üzülürüm. ha bildiğimi zannedip bilmediğim konulara atladığım olmuyor mu? oluyor ama ona da yapacak bi şey yok nabalım, insan bazı şeyleri yanlış hatırlıyor/biliyor. duyuru sayesinde onları da düzeltmiş oluyoruz.

ben de hukuki konularda yanlış yönlendirenlere kızıyorum çok fena. hele dün bi duyuru gördüm facia tavsiyeler vermişlerdi soruyu sorana. bir de tıbbi konularda adam gelip ilaç falan öneriyor. duyuru sitelerinin bugı da bu, bilen bilmeyen herkes gelip cevaplayabiliyor, ayıklama sistemi yok.

Benim de dikkatimi çeken bir iki kişi var. (Gerçi şimdi böyle yazıyoruz ama bize gıcık olan da vardır kesin)

Önemsiz konularda dert değil yazsınlar ama bazı sorular gerçekten bilgi edinmek amaçlı soruluyor ve ciddi anlamda yanlış cevap verenler oluyor, o büyük sıkıntı. Adam haa öyleymiş demek diyip gidip uygularsa geri dönüşü olmaz. Kendilerine nasıl güvenip böylesi bir sorumluluğun altına girebiliyorlar hayret ediyorum.

evet basond var mesela, her konuya cevap vermese ölür. Zaten kendisi de kabul etmişs. Ben bazen saglık konularına cevap veriyorum tipci olmadigim halde. Bilgim fazla cunku ama yine de doktora git derim sonunda.

Ben de yapıyorum bunu ama bildiğimi sandığım konularda yapıyorum. Bazen bilmiyor çıkıyorum ve aaa diyorum kendime. Yani şöyle, bazı konularda az bildiğimi zaten biliyorum da, o az bildiğimi doğru bilip bilmediğimi bilmiyorum. Olabildiğince 'Bence', 'Emin değilim ama' koymaya çalışıyorum ama çok ciddi, sağlıklı mağlıklı konularda 'Susayım ben' diye çekiliyorum. Çok suçlu hissettim şimdi, otokontrol yapayım azıcık. Tövbe edeyim.

ben bazen kıllık olsun diye cevap veriyorum. ama ciddi cevap değil.

yani kalp krizi belirtileri yazan birine ben profesörüm evde dur bir şeyin yok demiyorum.

ama misal 200 tl param ver nereye yatırım yapayım diyen adama ciddi görünümlü, meksika pesosuna yatır parayı önümüzdeki ayların en müthiş çıkışını meksika pesosu yapacak diyorum. soru ne kadar ciddiyse ben de o kadar ciddi oluyorum.

işin garibi gerçek hayatımda böyle yavşak biri de değilim. internette çok yavşağım.

uzmanlık gerektiren alanlar haricinde insanların deneyimini paylaşmasının neresi hata ki? zaten aksi durumda "sadece bu konuda kesin bilgisi olanlar cevap verirse daha iyi olur." gibi notlar düşüyoruz. zaten teknik alanda, tıbbi alanda, sağlık sorunlarında, hukuki meselelerde vs. verilen cevaplarda öylesine cevap veren kişilerin bilgisizliği, doğru cevap verenler sayesinde ortaya çıkıyor. bu aslında çok daha iyi değil mi? zira kimin cevaplarına itibar etmemeniz gerektiğini bu şekilde de anlayabiliyorsunuz.

@m e b

Tecrübesi yok diyorum zaten, tecrübesi olan anlatsın tabii. Hiç yüksek lisans mülakatına girmemiş, hatta daha lisans öğrencisi olan birinin her gün yüksek lisans mülakatına giriyor gibi tavsiye vermesi saçma mesela.

Moderasyon iyi çalışıyor. Saniyesinde cevap silebiliyorlar istediklerinde.

Bu soruya yanıt vermeyecektim ama bana saldırdıkları için yazıyorum.

der meister ve kurnaz. Bunların ikisi. Daha fazlası var da onları yazmayayım.

Bu iki kişi gereksiz. Boş beleş sorular sorup boş beleş yorumlar yapıyorlar. Bunlar olmasa da olur.

Soruyu soran direkt isim istemiş. Moderasyon bunu da silmesin bir zahmet.

Der Meister +1000

Edit: Yanlış anlaşılmasın, Der Meister'ın dediklerine harfiyen katılıyorum anlamında yazdım. Hislerime tercüman olmuş.

Edit 2: Afsgsg elime patlamış mısırımı aldım keyifle izliyorum olan biteni. Silme bu soruyu ara ara açıp okuyacağım :D

@devilred: elbette o noktada zaten katılıyorum. sadece benim dikkat çekmek istediğim nokta şu: uzmanlık/tecrübe isteyen konularda dahi sayın her şeyi bilen edasıyla yazanlar sert kayaya çarpıyorlar bir şekilde ve bu onları (sanmıyoum ama belki ben de öyle bir profil çiziyorumdur) bir sonraki duyurularda çalakalem cevap verme konusunda engelliyor. mesela siz denk geldiniz mi bilmiyorum ama hukuki bir duyuru vardı. bir hukuk öğrencisi kırk yıllık deneyimi var gibi cevap vermiş, ama sonra işinin ehli bir avukat kullanıcı onu adeta haşlamıştı doğru cevaplarıyla.


bu arada asıl duyuruya cevap vermem gerekirse: aleni cevap vermek istemiyorum ama bir-iki kişi var diyebilirim. "acaba doğru mu?" diye düşünüyorum, diğer kullanıcılardan doğrulayıcı, destekleyici cevap gelene dek.

öncelikle şöyle başlayayım,
yukarıda "var, benim" dememin sebebi beni örnek gösterecek kişilerin çıktığını bildiğimden dolayıdır.

Kendimi bilmediğim bir konu da biliyormuş gibi yapı insanları yanlış yönlendiren bir insan olarak görmüyorum ve mümkün olduğunca bu konularda yorum yapmıyorum.

Duyuruda çok yazıyorum evet bir çok kişide adımı görüp her şeye yazıyor bu diyor yorumlarımı okumuyordur bile ama önemli değil.

Çoğu yazdığım şey yorum gerektiren şeyler, sağlık, hukuk alanında tecrübelerim yada arkadaşlarımın tecrübesi varsa onları paylaşıyorum, kesin dayanağım yoksa başına "benim fikrim yada bence" ekleyerek yazıyorum.

Bazen de eşime şu kişi şunu sormuş dediğimde(onun alanı) onun cevaplarını yazıyorum (ki kendisinin bilgisayar başına geçmesi cevap yazması falan bi dünya iş hazır bilg. başındayken benim nickim ile yardımcı oluyoruz).

sözün özü: çok yazıyorum, bazen boş yazıyorum ama bilmediğim bir konuda insanları yanlış yönlendirmemeye gayret gösteriyorum.

haklısın ama bu tiplerden çevremizde o kadar cok ki. -mış gibi yapmasını cok iyi biliyorlar. (biliyor-muş, anlıyor-muş, tecrübesi var-mış daha gider bu) ben o yüzden buradakilerini normal karşılıyorum artık. geçen birisi sormuştu duyurudaki soruları cevaplarken kullanıcı adına bakıyor musunuz diye? yeri gelmişken söyleyeyim. Ben şahsen bakıyorum. Senin sorunda da bahsettigin gibi öyle adamlara cevap yazmıyorum, saçmaladığı yerde onunla tartışacağıma enerjimi başka şeylere harcarım diyorum.
Cevaplarını görünce yine nasıl yapsam da şu duyuruya da cevap versem demiş diye düşünüyorum.

herkes istediğine yanıt versin, herkesi seviyorum ben.

Durun siz kardeşsiniz. Yarın öbür gün yine yüz yüze bakacağız.
Her şeyi bilip hiçbir şey bilmeyenler hayati konularda yazmasınlar da gerisi çok dert değil.

bana da gecen 140tl'den altin almissin hata yapmissin diye matematiksel verilerle cevap veren adam bugun 148tl olunca duyuruma yazdigi cevabi silmis

ha bir de, dil konusunda gercekten bir halt bilmeden her dil sorusuna elinde tuzlukla atlayan sahsi ben de biliyorum. komik bir insan.

dissendium demeye gelmiştim ama çoktan demişler. +1 diyorum.

yatırım sorusunda dissendium, iş tercih etmek isteyen 5+ yıl tecrübesi olan insanlara fikir veren yine dissendium. ve her alanda her işe dair bir fikri var. kendisi benden küçük mesela çok imreniyorum her şeyi nasıl biliyor diye.

okuduğu için burdan bir de teşekkür edeyim, onun nickini fark edene kadar ben duyuru'da okuduğum şeyleri çok ciddiye alırdım. şimdi diyorum ki kim olduğunu bilmediğin bir insan yazıyor gaza gelme hemen. o konuda kendisine müteşekkirim.

Hukuki konularda sallamasyon bilgi verenler var, baktım ama silinmiş sorular isim bulamadım. Onların kafasını sürtmek istiyorum.

Saat 21:30 oldu ve çok zor bir gün geçirdim ricası: Arkadaşlar, ikili konuşma olduğuna inandığınız soruya cevap olmayan atışmaları temizlemenizi rica etmeye geldim. Yoksa girişmek durumundayım.

Benim de var dikkatimi çekenler, hatta ben de bazen yapıyor olabilirim diye düşünüyorum ama çok üzerine düşmediğim konu olursa sonuna iliştiriyorum genelde bana güvenme çok diye.

bu arada basond'a gözüm takılmıyor pek, benim için sorun teşkil etmedi, güzel bir abimiz.

ayrıca gönül rahatlığıyla nickimin hakkini veremedim+1

vertigo olmasın?

sinüzit de baş dönmesi yapabilir. başını öne eğince ağrı oluyor mu? dolgunluk hissi artıyor mu?

kbb'ye görünün bir film çekip rahatça tespit ediliyor sinüzit. kulakları da muayene edip bir şey bulamazsa sizi nöroloğa yönlendirir. bunun iki çeşidi var periferik ve santral diye, yani baş dönmesi asıl rahatsızlık mı yoksa bir şeyin yan etkisi olarak mı ortaya çıkıyor önce onu anlamaya çalışıyorlar. santral ise uyguladıkları tedaviden kendileri bile pek bir şey ummuyorlar çünkü psikosomatik kaynaklı oluyor çoğunlukla.

@shotgunwoman

Evet, öne eğince burnumun üstünde ve kaş kemiğimde ağrı ve dolgunluk hissi artıyor. Ek olarak kulak çınlaması da var.

sinüzit bu. doktora görün reçete yazsın. geçmiş olsun.

not: otitis media da eşlik ediyor gibi duruyor. (orta kulak iltihabı) hatta baş dönmen varsa iç kulağa da geçmiş olabilir. hangisi önce oldu bilemeyiz. kbb ye git.

Ben amcama teyzeme giderken yanlışlıkla şarap alsam, gelecek karşılık şöyle bir şey olur
thesavagelifestyle.com

edit: gerçi yok amcam yapar bunu, teyzem "oo parti başlasın" falan der ama yine de almam yani.

elitlikle ne alakası var, belki bilmezsin ama eskiden millet birbirine giderken rakı, şarap, cin, votka da götürürdü, masa altından içilirdi.

az içilen ailelerde böyleydi yani.

bunu geçtim benim annem babam içmez ama ben bile türkiyeye ziyarete gelince şarap, rose getiriyorum onlara, yılbaşında açıp içiyolar. geçen sene teyzemlerle içip sarhoş olmuşlar hatta ueaheuhaueha :D

kafalarında amerikan dizisi yaşıyorlar gibi geliyor böyle cevap verenler bana. ya da çok elitler. teyzeme giderken şarap alcam ha adsdsdfsd

yetişme çevresi diyelim.
benim ailem ve çevrem alkol kullanmıyor ki misafirliğe giderken alkol falan almak asla aklıma gelmez.
Ama bazı ailelerde bu normal karşılanıp ooo bilmemne şarapları bayılırım ne iyi etmişsiniz diyebilir.

Elitlikle alakalı olmadığını düşünüyorum.

Ben fularla dogmusum. Isin sakasi bir yana sarap seven sarap raki sevene gotururum elitlikle alakasi yok.

bir de böyle şeylerin elitlikle ne alakası var onuda anlayamıyorum. alkol ile elitlike ne alaka?

O eskiden ne zamanmış acaba 1987'den beri yaşıyorum daha bir gün birine giderken içki götürüldüğünü duymadım. Alkol bayramlarda ikram edilen likörle sınırlıydı gayet. Teyzeme giderken şarap götürsem alır kenara koyar bir derdin mi var evladım falan der heralde :D Teyzeye, amcaya giderken çikolata, baklava, şöbiyet veyahut kuru pasta falan götürülür.

teyzeye göre değişir. keşke şarap götürebileceğim zihniyette bir teyzem olsaydı.

elitlikle ne alakası var ya?

yeitştirilmeyle alakalı bu.

herkesin ailesinin aklına sırf baklava börek gelecek diye bir şey yok. kimisi alkol de tüketiyor, amcası teyzesi. götürürsün şarap. elitlikle ne alakası var anasını satayım onu çözemedim. sanki şarap dediğin şey 200-300 lira bir şey.

baba tarafına kesinlikle olmaz ama anne tarafına şarapla gidebilirim. bunun elitlikle olan ilgisini de anlayabilmiş değilim.

amcama teyzeme bi şey almıyorum, teyzem günlük hayatında pek içmiyor amcama da çok pahalı bi şey almak lazım bütçem yetmez. ama arkadaşlarımın ailelerine güzel bi şarap alıyorum giderken uygun bir aile ise. bence güzel bir "size zahmet verdim" hediyesi.

Yapilmayan her aksiyon ve davraniz bizim Ülkemizde elitlik olarak veya baska bir sey olarak algilaniyor. Yaptigim zaman da oluyor. Kafama esip farkli seyler yaptigim da oluyor. Bunu ne icin yapiyoruz? Kendimiz sevdigimiz icin mi yoksa hani "ELALEM" bizi boyle gorsun olarak mi?

Cogu atraksiyon siradan geliyor. Lyon'da nehire karsi hem muzik hem de alkolumu alip kendimi dinlesem, cok mu farkli biri oluyorum? Ben de bunu anlamiyorum. Çok sığ hayatlar yasayanlar olabilir de yani verilen tepkileri anlamiyorum gercekten.

amcama giderken şarap alırım, ama teyzeme giderken almam. elitlikle değil, o kişilerin değerleri, yargıları, zevkleri ile alakalı bir durum.

misafirliğe giderken içki götürmek nasıl elitlik oluyor anlamadım, birincisi pahalı bir şey değil ikincisi çok az kişi tarafından tercih edilen böyle manyak ritüelleri olan zor bulunan bir şey değil. sanki gergedan boynuzunda sunulan mavi balina yüzgeçi falan anasını satayım... misafirliğe gidilen yerde içki seven varsa viski rakı şarap artık ne bulduysan onun sevdiği pek tabi götürülebilir, götürüldüğüne de şahit oldum ki vedat milor vb akrabam yok.

bizdeki durum; amcama götürsem güzel güzel güler oo azizim ne zahmet ettin yahahahaha der ve misafirlik sırasında uygun ortam olursa ikram eder teyzeme götürsem tövbe tövbe oğlum bu ne?! der ben gittikten sonra çöpe atar eve gusul abdesti aldırır

abi şu elitlik mevzusuna ayrıca çok takığım ben ya.

anadoludan gelmiş, üç kuruş parayla düzgün okullarda okumuş dil öğrenmiş, iyi eğitim almış ve sonunda dış işleri bakanlığnda çalışan, elçi olan vs. insanları "monşerler, elitler" diye yaftaladılar.

yetmedi, yetim bir ailenin fakir çocuğu atatürk'e bile elit yakıştırmasında bulundular.

bazısı eline para geçince alkol içer, güzel yemek yer, et yer ne bileyim sinema tiyatroya gider.
bazısı eline para geçince baklava börek yer, 2 ekmek değil 5 ekmek yer.

arada elitlikle alakalı bir fark yok. yaşam tarzıyla alakalı bir fark var. ve onun adı elitlik değil.

Anladığım kadarıyla bunu yapan zaten yok, laf olsun diye söylenen şeyler işte.

sarabi elitlik gostergesi saymamakla beraber ne kastettigini anliyorum. geleneksel aile yapisinda pek karsilasilmayabilir. ama duyuruda yas ortalamasi cok kucuk. yani ben amcama goturmem sarap ama burdaki cocuklarin aile yapilari benim aileme oranla daha modern.

ayrica seker hala zehirdir, sarap ters kacarsa kestane olur.

bir de samimiyetsiz olmak icin nasil bir sebebimiz olsun onu da anlamadim?

bizim köydeki (aksaray) evin bahçesinde şarap yapmak için üzüm ezme havuzu var. topraktan dedem yapmış. bilmemkaç dönüm bağ duruyor, meşe fıçılar duruyor.

şarap bizim babamızdan dedemizden gördüğümüz, ne alakası var elitlikle?

Elitlik göstergesi mi şarap, bilmiyorum da, öyle bir yere giderken şarap almak özel bir durum olmadıkça aklıma gelmez. Bir kere konferansa şarabı ile ünlü bir yere gitmiştim, danışmanım oranın şarabını seviyordu; ona şarap getirmiştim. Rakı almışlığım var ama, ailecek elitlik skalasında 'Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un' derecesindeyiz. Henüz Caruso'ya evrilemedik. Keza Bruce Springsteen'ler falan çok uzak.

Havalar buzlu. Kar Beylikdüzü'nden İstanbul'a giriş yaptı. İstanbullular 'Hani kar' diyorsa, yarım saate gelecek, uyarayım. Bir de bulgurcuk denilen cinsten yağıyor. Don desen don değil, kar desen kar değil; ikisinin arası. Kayıyor yürürken vıjt vıjt.

Herkesin samimi olup olmadığını bilemem. %100 samimiyet beklemiyorum da, insan kendini anlatabilmek, aktarabilmek ister. Belki arada sırada birtakım abartılar vardır en fazla ama samimi olduklarına inansak en fazla birkaç kişinin yalancı çobanlığına inanırız sanırım. Samimi olmamak için bir nedenim yok. Buraya söyleyemeyeceğim şeyi, herhangi bir başka kişiye ya da kendime bile söyleyemem sanırım.

@aychovsky ben de danışmanıma makedonya'dan gelirken şarap getirmiştim gayet de mutlu olmuştu. Ama danışman başkaa akrabalar başka. Aslında şöyle bir şey var, benim ailem geleneksel türk ailesi, mesela bir hocamızın dedesi profesörmüş, babası da aynı şekilde, bunlar önemsiz şeyler değil, hayata baktığınız pencere değişiyor. Benim çocuğum olursa biz bu kuşağı daha yeni başlatacakken onlar 3-4 kuşaktır daha farklı bir yaşam tarzı içindeler. O yüzden de farklılar, devilred de burda bunu sormuş, duyuruda da böyle insan pek yok esasen nadirdir.

Elitlik durumu ise şöyle, elitler kendilerine elit demelerine pek bozulmuyorlar da daha ziyade elit olmayan insanlar bazı insanların böyle nitelendirilmesine feci öfkeleniyor gibi. :D

Amcama falan giderken sarap degilde raki aliriz yani bizde boyle

bizim sülalede yemez mesela. tam tipik muhafazakar türkiye ailesi.
alırlar o şarap şişesini götüme sokup evden kovarlar, öyle diyeyim.

eskiden annanemle misafirliğe giderken likör alır götürürdük ev sahibine. elit de değiliz.

bir fincan kahve ile film izlemek 1+

normalde bu aksam yemegine cagrildiginda giderken yaninda sarap goturme olayi zaten sarap icilen evde olur, yani mantigi sudur, siz yemek yapip benimle paylastiniz sagolun varolun, bu gece icin ben de hep beraber icelim diye bir sarap aldim, yani o sarap o aksam beraber tuketmek icin alinir, bir cesit tatli goturme olayi gibi, boylece bir sozsuz iletisim de olur, yani aldiginiz sarap sizin zevkinizi, karsi tarafi ne kadar tanidiginizi, maddi durumunuzu, o geceyi ne kadar onemsediginizi gosterir.

Ben varoşum fazlasi ilede serseriyim. Manyakligimida hali altina supurmeyelim.:)

Ben rakı alıyorum.

şarap götürmekte bir sey yok ki. nedir yani? koko mu goturuyosun töbe töbe.

içecektir lan şarap.

Yahu arkadaş, elit kelimesine ne takılmışsınız. Soruda ciddi bir elitizmden bahsedilmediği açık, espri de yapılmayacak anlaşılan. Adetleriniz genelden çok mu farklı diye sormuşum işte.

elit deyince niye sülalesine sövülmüş gibi tepki veriyorsunuz ki? elitlik iyi bir şeydir. allah allah. enteresansınız valla. yobazlıkla şunla bunla alakası olmayan bir ailede büyüdüm yine de bizde kimse kimseye şarap getirip götürmez yani. yapan varsa da normal türk aile yapısından biraz farklıdır, demek istenen bu. ayrıca şarap severim. keşke getiren olsa da içsek. bu kadar savunmaya geçilecek ne varsa.

bende öyle bişi olmadı ama arkadaşımda var. aynı şekilde panik atak sonrası başladı ve 3-4 yıldır devam ediyor.

başlarda biraz zorla çıkarıyorduk kendisini. çıktığımızda da hep gittiğimiz iki tane yer var, sürekli oralarda yiyip içiyoruz. güvenli bölge sayısını birden fazlalaştırdık yani. artık evi gibi kabul ettiği 2 mekan var beşiktaşta ve kadıköyde, oralarda rahat hissediyor ve artık oralara gidilecekse geliyor.

Evden hiç mi çıkamıyorsun yoksa dışarda vakit geçirmekten mi korkuyorsun durumu tam anlayamadım. Ama böyle durumlarda mesafeyi ve süreyi adım adım arttırarak ilerleyebilirsin. Mesela, fobinin boyutuna göre ilk gün 5 dk yada yarım saat kapı önünde, sitede oturuyorsan sitenin içinde vakit geçirmek. Günden güne süreyi ve eve uzaklığı attırarak alıştırmalar yapılabilir.ama belirlenen süreyi geçmemek önemli, 5dk dediysen durabileceksen bile 6 dk durmayacaksın. Psikolog değilim, ama aynı durumdaki kişiye bunun tavsiye edildiğini gördüm.

Evden çıkamıyorum oluyor galiba. Çıkmam gerektiğinde ağlayarak çıkabiliyorum. Gittiğim hiçbir yerde huzurum yok, evimi istiyorum sadece. Bunun panik atak sonrası gelişebilen bir süreç olduğunu biliyorum, panik ataktan da eskisi gibi korkmuyorum ama bu kaldı işte.

Sen başla biz arkadan geliyoruz

bu da benim ifşam olsun.

i.hizliresim.com

İfşanın ilk kuralını bilmiyor musun? Cık cık cık.

Yak ateşi devilred!

Bekliyoruz.

Ne hayırsız çıktınız :/

Ohoo başlat geliyoruz dedik sende hareket yok

i.hizliresim.com
al

i.hizliresim.com Benim ortam da soyle bisi, arkada da su sarki caliyor www.youtube.com

İfşa etmiyorsanız uyuyorum, hıh!

son iğnemi geçen pazartesi yaptırdım, tekrar tahlil için sorduğumda bir hafta sonra dendi

Doktor değilim, ömür boyu b12 iğnesi olangillerdenim. Ben ayda bir yaptırıyorum iğneyi, benim doktor her altı ayda bir iğneden hemen önce yapıyor tahlili. Yani iğneden 29 gün sonra da diyebiliriz :)

Bende ttnet'e küfrediyordum demek yalnız değilmişim. Ama Vimeo'da videolar sorunsuz açılıyor onu anlamadım. Youtube bile video'ları açmıyor bu arada

bende sorun yok uydunet+ superonline

uydunet sadece youtube sorunlu onuda hoxx ile hallediyoruz

pc'deysen opera browser kur, ayarlardan vpn aktifleştir. şu an youtube'de cayır cayır video izliyorum. reklamlar hollandaca oluyor tabi :)

dsmart ile youtube'u sorunsuz şekilde kullanıyorum şu an.

aynen video'larda halen sürmekte olan bir sıkıntı var.

snowpiercer

plase; nueve reinas

o da olmadı,
`

(bkz: victoria)

lights out 2016, gerilimimsi güzel çerezlik film. Terase Palmer'i izlemekten konuya pek yoğunlaşamadım ama güzel gibiydi sjdjdkdjh

smultronstallet

bunu erkeklerin aklına sokan malesef kadınlar. ay bilmemkimin sevgilisi şöyle yapmış. yok tvde gördüm falan. bana göre dünyanın en saçma şeyi. zaten evlilik kurumunu da pek anlamıyorum. dedi 32 yaşında evli kadın.

Biz çift olarak ilişkimizle alakalı durumlarda 3. şahısların da olmasından hoşlanmıyoruz. Kişilerin işin içinde olduğu bir organizasyona sıcak bakmayız. Böyle bir evlilik teklifini ne ben yapardım, ne de eşim isterdi.

Organizasyondan kasıt örneğin bir yerlere tatile falan gidip orada teklif etmekse, o biraz o anki durumlara bağlı. O anki şartlarda hayatın normal akışı dışında bir seyahat vb durumu varsa, o koşul değerlendirilebilir ancak bana kalırsa şart değil.

Yaş: 28, Cinsiyet: E, Evlilik durumu: 1.5 senedir evli

Hislerime tercüman olmuşsun. Organizasyon nedir ya, ne kadar yapay. Evlilik teklifinin samimiyetini, candanlığını direkt öldüren bir şey bence. Bir de aşırı tırt organizasyonlar oluyor çoğu, yazık la kimin çocuğuysa diyorum. Her boku böyle abartmasalar olmuyor.

Ben çok alelade bir zamanda, hiç hazırlık olmadan, sırf o an gerçekten içinden geldiği için sevgilim evlilik teklifi etsin isterdim. Atıyorum akşam evde iki bira içip tatlı tatlı sohbet ederken falan etsin. Yüzüğe de gerek yok. Böyle şeyler planlanmadan, karar verilmeden, içinden gelindiği anda yapılmalı. İlk öpücük gibi.

27-K

Böyle bir şey asla istemezdim, olmadı da zaten. Erkek arkadaşımın karakterini bildiğimden böyle bir şey yapmayacağını da biliyordum. Evde pijamalarımız ile oturken bir anda içeri gitti, bir baktım takım elbise giyip gelmiş, elinde de yüzük. Tek aksiyon takım elbise giymesi oldu yani.

Bence erkekler kendi kendileri gaza getiriyorlar. Büyük bir teklifin karşı taraf ve etrafındaki diğer kişiler tarafından beğenileceğini, takdir edileceğini düşünüyorlar.
Oysaki sade ve romantik bir teklife de hiçbir kadının kötü diyeceğini sanmıyorum.

Ha illaki büyük organizasyon bekleyen kadınlar var ama onların sevgisinin de evliliğinin de gerçek olduğunu düşünmüyorum, azınlık zaten böyleleri.

29K

kadınlar benim için uğraşılıyoru göstermek amacıyla istiyor. erkekler de bak ben o kadar deli aşığım ki kadınım için böyle olaylar çıkartırımı ispatlamak. erkeğin davranışı kadının gözünde diğer erkeklerden öne çıkmak, acaba şu mu olsaydı sorusunu kendi lehine yok etmek. kadının amacı da diğer erkek ve kadınlara kendisinin kraliçe olduğunu kabul ettirmek.

büyük organizasyon saçma da ufak da olsa bişeyler yapsın ama hiç gitmediğimiz salak saçma pahalı bi yere götürmesin anlaşılıyo. Önceden hazırlansın tabii ama organizasyona gerek yok kendisi yapsın bişeyler. anlatıcak bişeyimiz olsun. al şunu tak da başının bağlı olduğu belli olmasın tarzı istemem :)

Bence berbat bir fikir, asla istemezdim.

Kadın, 22.

kadınım.

asla istemem. en fazla başbaşa olacağımız bir plan olabilir. onun dışında üçüncü kişilerin olduğu bir evlenme teklifi bana çok saçma ve gereksiz geliyor. neden o anki romantizmimizi 3. 5. kişilerle bozalım ki?

Bunu yapan adamla,balayinda otel animasyonunda makyaj yaptirip sarlatanlik yapanlar ayni adamlar.sonra televizyonda aile yarismasina katilip gotleriyle balonda patlatirlar.turlu turlu sirinliklikler,skklkler,

Birileri gorsun diye yasamamak lazim.

Şov, sadece şov. Kadın da bu şov ile ele dosta hava yapacak. 27e

"BAZI" kadınların şov sevdası, sağda solda anlatıp tatmin olmak için istedikleri olay.

28 erkek

bana yapılsın hiç istemezdim. hatta kimsenin görmeyeceği bir yerde aniden yapılması güzel geliyor bana.

işyerinde bir kız var evlenme teklifi almış, bugün onu anlattım hatta arkadaşlarıma. şehrin en iyi restoranında kemanlı güllü bi teklif almış. videosunu millete izlete izlete bitiremedi iki gündür. o kadar mutlu o kadar hoşuna gitmiş ki.

diyeceğim kişiden kişiye değişiyor bu ama bence basit ve gösteriş meraklısı insanların hoşuna gider bu anca. erkek için de aynı özellik geçerli tabi.

24,k

kadıköy çarşı şubesi olmalı

Büyük olan değil, değil mi bu?

www.isbank.com.tr şuradan bir baksana, metroya en yakın şube Çarşı-Kadıköy/İstanbul (1187) gibi gözüküyor.

hizliresimyukle.com

büyük olan rıhtım şubesi, haldun tanerin karşısında.

Sizin bahsettiğiniz çarşı olsa gerek.

edit:

şöyle daha aydınlatıcı olur galiba

www.google.com.tr

www.google.com.tr

Buyuk olanin adi rihtim. Hesabim orada oradan biliyorum.

Sizin dediginiz carsi subesi.

cahillik erdemdir derler; bence asıl vurdum duymazlık bir erdem.
sen, yine de bir psikiyatriste görün derim; zira daha derinde bir takım sıkıntılar olabilir ki bundan da psikiyatrist anlar.

Psikiyetriste görünüyorum zaten ki :(

filmin sonunda yemek programında kesme tahtasında yalnız kalan domatese falan üzülür hale geliyorsun sonra her şeye sürekli üzülmekten yorulup bırakıyorsun. yok yine bırakmazsan da kanser oluyorsun.

dışarıdan bakan için bile bu konu o kadar detaylı ve uzun ki.. bence duyurunun en uzun başlığı olabilir o yüzden fazla oyalanmadan kamu spotundaki amca gibi empatiyi acilen bırakman gerek diyip kaçıyorum

ya aynısı bende de var biliyor musun. bir örnekle açıklayayım mesela tam olarak aynı şey mi değil mi anlaşılsın. misal ev arkadaşımın ertesi gün çok önemli bir işi var sabah çok erken saatte geçenlerde saat 4'te falan kalkması lazım resmen sabaha karşı, ben de o gece tam o saatlerde yatağa geçtim tam uyuycam kafama takıldı ya uyanamazsa uyuya kalırsa falan diye saate bakıyorum kalkmıyor falan tam gidip kapısına tıklatacaktım ki kalktı rahatladım. kaldı ki bu hiç tanımadığım insanlarda bile oluyor dışarda, umumi mekanlarda falan sadece aynı ortamda bulunduğum insanlar için bile. manyak mıyım neyim.

senin basina geleni baskasi empati yapmazsa yavas yavas napiyorum lan ben diyebilirsin, eminim de boyle durumlar vardir biraz dikkatli bak olaylara

übermensch olmaya biraz daha yaklaştığını gösteriyor bu durum. empati yeteneği arttıkça, karşındaki her canlının ne sebeple, ne kadar acı çekebileceğini anlarsın. algın açılır. empati yeteneği gelişmiş bireylerden oluşan toplum kısmi ya da mutlak yıkıcı değil, daima yapıcıdır. savaşların, açlığın, yok edilen doğanın, nüfus patlamasının... aklına gelecek her şeyin çözümü empati kabiliyeti gelişmiş bir üst medeniyettedir.
sanılır ki, zekadır medeniyet ve gelişimde esas olan. aslında empatiden nasiplenmemiş zeka canavardır, saldırgandır, yok edicidir. tabii günümüz toplumunda empati yeteneği gelişmiş bir birey olmak büyük ızdırap.
yani bir kutlu yetenekle lanetlenmişsin.

übermensch olmakla ilgilenmiyorum valla, sadece sağlıklı olmak istiyorum.

saglikli olan bu... ve degerlerin icin savasmak...

bahsettiğiniz şey empatiden ziyade kaygı düzeyinizin yüksekliği sebebiyle tüm uyaranlardan aşırı etkilenmeniz, yani bir noktada etkiye o kadar açıksınız ki iç ve dış sınırlar birbirine karışmış. anksiyete düzeyiniz azaldığında bu sorun da ortadan kalkacaktır.

m.youtube.com

Iki kere 5-6 ay süren anksiyete durumu yasadim.Simdi o hallerime gülüyorum.Geciyor ama cok stres altında isen tetiklenme ihtimali var sadece.

Bi tanıdıkta benzer bir durum olmuştu, maalesef contayı yaktığı gibi kaldı. Anksiyete bozukluğu değil ama okb gibi bir şeydi. Hatta bunun kardeşi psikiyatrist olur, arada takılırdı, sen ilk sıyırdığında ilaca başlamadık, böyle oldun derdi.

@krgn

Başından beri ilaç kullandığım için şanslıyım o halde :)

sen yakin zamanda dogurmustun diye hatirliyorum.

kendi cevremden yola cikarak anne olunca karakterde bir takim degisiklikler oldugunu gozlemliyorum. sabir olayi bunlardan biri. kesinlikle daha sabirsizlar, tahammulleri daha az. kendi hayatlarina odakli olma durumu artiyor. gercekten onemli bir sey soylemiyorsan seni dinlememe egilimindeler. zamanlari daha kiymetli artik. cunku zaten yapacak bir dunya isleri, sorumluluklari vs. var. sabir az, tahammul az. onlari seven oyle sevsin yoksa cok da fifi modundalar. yani bence eski sabrin geri donmez.

@jimicik

O ben değilim, ı ıh.

hayır kalıcı olmaz. etkili bir tedaviyle düzelebilir bir durum. ben 10 mayıstan beri ağır okb yaşıyorum. hastalık hastası oldum çıktım, en sonunda dayanamayıp ilaca başladım şu an nerdeyse eskisi gibiyim. ara sıra takıntılarım azıyor yine ama öyle durup dururken olmuyor artık. zamanla o da olmaz diye ümit ediyorum

benzeri bana da oldu bir şekilde, 1-2 senedir de geçmiyor. şiddete bile meyilim arttı. çok çabuk köpürüyorum. :(
meditasyon falan diyenler oluyor, ben yapmadım ama denenebilir diye düşünüyorum. kendimizi sakinleştirebileceğimiz, odaklanabileceğimiz şeyler iyi gelebilir.

edit: ayrıca fazla sabırlı olmanın da bu durumu getirdiğine inanıyorum ben biraz. tahammül sınırları zorlanıyor üzerine gidildikçe. yani ben sabrediyorum zaten, üzerime gelinmemesi lazım diyerek daha da çok sinirlendiğimi hatırlıyorum bazı durumlarda.

ipad'e torrent? fantazi amaçlı bile kurmazdım. raspberry pi daha mantıklı düşünün artık.

Büyük boyutlu torrentler indirmeyecekseniz seedr'ı tavsiye edebilirim, 2 gb alan veriyor oraya indirir dosyayı, tarayıcıdan video oynatabiliyor ve altyazı aktarılabiliyor galiba ama ipadde sanırım bu olmaz.
VLC ile çözmeyi deneyebilirsiniz bir ihtimal ama vlc içine altyazı nasıl iner gene bilmiyorum, masaüstü uygulamasında altyazı bulucu var var ama ios uygulamasında var mı bilmiyorum.

Aslında ipad açıkçası ios 8'den beri değişiklik olmadıysa dosya indirip izlemek için uygun bir cihaz değil.

seedr ref'li link: www.seedr.cc bana ve size yarım gb verir.

Fiyat derdin yoksa 128 al. Gereksiz olmuyor.

Uzun vadelı düşünüyorsan, 3-4 yıl gibi. Gereksiz değil. uygulamaların hacimleri artıyor çünkü. 32 gb var benim, yetiyor şu anlık ama 128 olsa onu alırdım ilk başta fazla fiyat farkı olmadan.

teknolojide depolamanın ve belleğin fazlası olmaz, fiyat farkı seni üzmeyecekse 128 al.

128 al. 32nin hemen yarısını sistem dosyaları kaplıyor zaten.

32 yeterli. yıllardır 16gb kullanıyorum gerçi öyle müzik depolama işlerim olmuyor 5-10 uygulama geri kalan hersey online zaten. (ipad kullanıyorum)

16gb ipad'im var. bi daha sikseler 128den asagi almayacagim. eger benim gibi fazla vakit geciriyorsan en az 128 gb diyorum.

Ben 32 gb alma salaklığına imza attım sen sen ol böyle bir hata yapma. Zaten 32 gb'ın büyük bir kısmını sistem dosyaları ıvır zıvır kaplıyor.

para varsa yapıştır 128'i raad et.

android mi windows mu? windows ise 32 yetmez.

bol bol film dizi falan izlenir onda. atarsın durur içinde. 128 iyi olur o zaman.

statik elektrik faktöründen dolayı denizcilik diyebilirim

ucak kontroloru sakin bir bolgede de olamaz mi?

bence lojistik.

borsa zimbirtilari da sayilabilir...

Hava trafik kontrolörü olmak istiyotdum. Zor mu ya :/ cerrahlık olabilir.

Bankacılık. Hayatta stress olması için 2 faktör vardır 1 para 2 insan. Bunun buluşma noktası ise bankacılıktır.

Doktorluk, özellikle cerrahi alanlar. Memlekette hastanın içinde çeyiz takımı unutan tipleri geçtim, basit operasyonlarda bile komplikasyon oluşma riski daima var.

Pilotluk. Uçak en güvenli ulaşım aracı ama arıza dışında pilotaj hatası onlarca cana mal olabiliyor.

Finans işleri. Kendimden biliyorum; gereksiz boş stres. Hayati bir riski yok ama görmediğin, sanal para için kendini yiyorsun. Çalışırken ettiğim küfür başına 1 lira alsam şimdiye Rothschild olmuştum.

Pilot, cerrah, denetciler bunlar bence.

İnsan hayatının konu olduğu her iş streslidır. İnsanların parasını kontrol ettiğin bir iş ondan cok daha streslidir özellikle Türkiye'de. Çünkü bizim insanlarimiz genelde türlü türlü sahtekarliklara denk geldiğinden parasının konu olduğu bi işte karsisindakine hayatı zindan eder.

0.01 bakiye farkı için bile hayatınızda yemeyeceginiz hakaretleri yiyebilirsiniz. Kısacasi bizim insanımızın parası canından kıymetlidir. O yüzden de 1 kurus için 100 kamyon laf eder surat yapar laf sokar trip atar yapar da yapar yani.

7 Aydir icinde bulunup gordugumden bankacilik arti 1
Yaslandim 7 ayda

partili cumhurbaşkanlığı

Askerlik, özellikle Piyade

Komplikasyon riskinin yuksek oldugu cerrahi branslar yani hepsi:) veya hastanin hayatini etkileyecek kararlar verilen bolumler -nukleer tip, radyoloji,patoloji, onkoloji gibi-.
Genel olarak insanla muhattap olunan tum isler zor aslinda, sadece saglik degil

en stresli 3 mesleğin pilotluk, doktorluk ve hava trafik kontrolörlüğü olduğunu duymuştum ben.

hava trafik kontrolörlüğü için geldim
kardeşim ATC -yani henüz olmadı ama bakıp göreceğiz sürecin sonunda ne olacak :) zaten havacılık mezunu.
kardeşten dolayı epey bir ATC var tanıyıp bildiğimiz, kimse stresten ölmüyor, kesin bilgi.
benim kendi çevrem ise ağırlıklı olarak tıpçı. onlar da stresten ölmüyor ama devlette çalışanlar halkla uğraşmaktan bıkmış yani stresten çok tükenmişlik desek daha doğru sanki.
cerrahlarda ben stresten yıpranmaktan çok bunu egoya vurmak tavrı görüyorum, adam zor bir iş yapıyor hakkıdır.
benim tek bir iş adayım yok bu konuda. stres daha çok patron, iş ortamı, insanın kendi stres yönetimi gibi faktörlerden etkileniyor. İlla bir meslek diyecek olsam ben mimarlık, tasarım vs. gibi insanlara sayısal, standart kuralları olmayan işler beğendirmek zorunda olan ve birebir insan zevkine hitap eden meslekleri derim- bu konular bende stres yarattığı için. Yoksa ATCnin cerrahın işinin kuralı katı ve kesin belli, bunlar benim gibilerde stres yaratmaz, mesela.

Bir yerde çevirmenliğin en stresli işler arasında olduğunu okumuştum. Gerçekten katılıyorum.

9,99 TL alıyor.

9,99 TL alıyordu aile pakedine geçmeden evvel. cepteteb ile ödüyorum.

Enpara ile otomatik ödeme yapıyorum.
9,99 TL alıyor, bir sonraki ayın başında 5.00 TL yi hesaba geri yatırıyor.

Akbank 9,99

vodafone esnek s tarifeleri fazladan 5 tl yanında 500 mb internetle

kredi kartı ile 9.99 ödedim ancak eksterede 10.25 gözüktü sanırım kur farkından

nedir sorunlar cok ozel degilse belki yardimci olacak bisiler biliyoruzdur

yoga, meditasyon. 1 senedir devam eden uyku problemimi düzene soktu..

Bahsetsene biraz nasıl hastalıklar ona göre yardımcı olalım.Fiziksel mi ya da anksiyete kaynaklı kalp krizi geciriyorum hissi filan mı?Veya her yerin agrıyor mu? Buna da fibromiyalji diyoruz.Bunlarin cogu psikolojik kökenli. Ama simdi sen böyle diyince belki üc organında tümör varken üstüne MS oldun? Bunlara göre yorum yapalım.

bir senedir ayda 2 kere filan doktora gidiyordum. en sonunda tamamladim her seyi :) bir aydir temizim, tiyatroya filan gitmeye basladim. benim hastaliklar fiziksel ve tedavisi olan hastaliklardi, o acidan yorumumu yapayim.

yeri geldi yuruyemedim, yeri geldi gecenin 3unde acidan uyandim. "su hafta da gecsin bir daha doktora gitmicem" diyosun ama bir sey cikiyor gidiyorsun. insanin morali bozuluyor. surami duzelteyim sonra bir seyim kalmicak diyorsun, bir sey daha cikiyor. moralini yuksek tutmak cok onemli. saglik sektorundeki arkadaslarim bu surecte bana cok yardimci oldu, eger cevrende oyle arkadaslarin varsa onlardan yardim alabilirsin. hasta psikolojisinden anliyorlar.

Her canlı bir gün ölümü tadacaktır.

Allah acil şifa versin. Ben her zaman bu durumlarda Allah'a dua eder ve bana sabır vermesini dilerim. Her kötülüğün ardından Allah güzel kapılar açar derim. Her zamanda öyle olmuştur. Her karanlığın ardından bir aydınlık gelir. Sizin inancınızı bilmiyorum ama eğer müslümansanız dua etmenizi tavsiye ediyorum iç huzura ulaşırsınız umarım.

ben de hastayim. hastalaninca iyi seyler dusunememek mesele benim icin...

nerede uzucu birsey var, onu goruyor, onu hatirliyorum.

sevincli seyler bulmak lazim...

eat pray love

Akdeniz ateşi konusu üzerine git eğer belirtileri hastayım dediğin şeylerin belirtisiyse.

Bizim bir kız hep hasta hep doktorlardaydı

Sonra bir doktor bu tektikleri yaptı

Hep ondanmış.

Neyin olduğunu yazmadığın için ilk aklıma geleni söyledim.

Bankanın kuru mevcut kurdan farklı oluyor o yüzden olabilir.

Kur ile alakalı olamaz çünkü ödemeyi tl olarak alıyor. Ben spotify aile için 14.99tl ödüyorum ve aylardır tam 14.99 alıyor, fazlasını değil. Bankanız sebepli olabilir.

Benden her ay 9,99 TL alıyor tam olarak.

Yalnız ödemeler yurt dışına gidiyor, eğer bankanız "yurt dışı ödemeleri USD olarak al" gibisinden bir ayar yaptıysa, 9,99 TL'yi önce USD'ye çevirip sonra ekstrenize yansıtmak için geri TL'ye çeviriyordur. Bu da al sat farkı oluşturur sizde olduğu gibi.

Apple üzerinden alıyorsanız apple kendine komisyon alıyor.

Benden de öyle kesiyor ya,sebebini bilmiyorum.

Spotify aile üyeliği yapacak kimse yok mu aramızda? Ya da beni aralarına alacak bi aile.

benim bildiğim 41burdadaki ama kesin emin değilim.

Daha itici ve bilgili olduğunu düşündüğüm için sherlock diyorum.

sherlock yorar adamı.

sherlock.
bir kişinin deha seviyesinde zeka taşıdığına inanmışsam olumsuz yönleri rahatsız etmez beni.

ya bu doktor watsonun öyle mimikleri var ki insanı hayran bırakıyor. www.youtube.com bakın, konuşurken öksürmeler verdiği tepkiler konuşmaya başlayışı verdiği cevaplar harika yani. bide bu adam sadece sherlockta değil mesela fargoda da bu anlattığım olayı çok fazla gerçekleştiriyor. yani adam rolüne cuk diye oturuyor.

mesela videoya bakın: 0:21, 0:28, 0:31, 0:34, 1:14 neyse işte videonun tamamı harika. adam gerçekten çok iyi oyuncu.

bakın buda fargodan www.youtube.com adamın tepkiler orada da aynı.

neyse.

sherlockta mükemmel karakter tabii ki boş verilemez ama yukarıda ve aşağıda sherlocku seçmelerine karşın doktor watson diyorum.

Mycroft! Sherlock da Watson da hikaye, dizideki favori karakterim kesinlikle Mycroft benim çünkü her şey sanki onun kontrolü altında gibi görünüyor, karakter olarak da konum olarak da çok güçlü. Saygı uyandırıyor. Ayrıca mizah anlayışına bitiyorum.

Yok illaki Sherlock ve Watson arasında seçim yapmak zorundandasın dersen tabii ki Sherlock. O daha zeki, ukala ve soğuk. Dolayısıyla daha çekici geliyor bana. Ayrıca tip olarak da Watson'ın önünde.

sherlock holmes tabii ki.
bilgisi gerçeküstü olaylara dayalı değil, %100 gözlem ve deneyim sonucu. dr. watson'da onu diğer insanlardan ayıran bir özellik göremiyorum. iyi bir dost, o kadar. holmes deli ama bilgi ve gözlemiyle her zaman kendisine danışılması gereken bir izlenim yaratıyor insanda.

ama keşke bu kadar egoist olmasaydı.

Hazine? Ne hazinesi. Baş belaları resmen. İnsan istiyor ki yapamadıklarını o yapsın, tatlı tatlı yönlendireyim ama yapmıyor şerefsiz.

24. E.

"emanet edilmiş hazineden kasıt" tam olarak ne demek anlamadım.

Hazine olarak tanımlar miyim bilmem ama evlat sevgisine en yakın sevgi bence kuçuk kardes sevgisi. Arada sırada kızsam da hiç kıyamam, üzülmesini istemem. Hep en iyisini, en güzelini yaşasın isterim. Kocaman kadar adam oldu, hala küçük benim gözümde.

Yine ablalik damarlarım depresti, özledim şimdi.

Aramızda çok yaş farkı da yok bizim bu arada, altı üstü 3 yaş ama öyle işte.

"hazine olarak görmek" tabirini şu ana kadar hiç düşünmemiştim. ama bir çocuğum olsaydı herhalde onu da bu şekilde severdim. hatta "küçük kardeşi olanlar" yazısını görünce "aha benimki de küçük" diye damladım hemen. ama neredeyse 18 yaşında olacak kendisi. boyu kilosu da geçiyor beni. ama dediğim gibi o benim çocuğum gibi ve her zaman koruyup kollayacağım onu.

"ben mesela kardeşimin saçının teline zarar gelmesine izin vermem, yakarım dünyayı. öyle işte"
Bende de durum ayni. Olumune sahip cikarim.
28E

Valla ne yalan soyleyim 11 yasinda ki oglum neyse kardeslerimde oyle.birisi 32 digeri 26 yasinda ama sorsan kucucukler benim icin.

Evet ailemin en guzel mirasi benim icin.simdi 26 yasinda olan askere gidicek nerdeyse onunla birlikte bende gidicem.

Iyi ki varlar.

görmüyorum, bunun sebebi en kaynaşabileceğimiz yaşlarda benim okul için şehir dışında olmamla alakası olabilir. tabi ki ona zarar gelsin istemem ama gözümden bile sakınırım biricik kardeşim benim durumu yok malesef. sizi okudukça çok imreniyorum. belki de soğuk yapımla alakalıdır, bilemiyorum.

canım benim. kardeşim evet öyle. benden cok da küçük değil ama bana sorsan bebeğim. buna ragmen aramızda garip bir ilişki var. kendisi zaman zaman bana ' ablalık' da yapar. görsel olarak benden bir hayli büyük göründüğünden garip hisler içersinde oluyorum.

23 k

Onu bilmiyorum da kirilmaz camla kaplatmayacaksaniz kenari telefona sifir olan kaplardan almayin. Duserse ekran direkt temas etmesin yani yerle.

@kuehles

cam ekran kaplı da kılıf seçemiyorum, asıl o konuda fikir lazım bana :(

1 ve 3 hoş durmuyor bence. 2 ve 4 daha iyi. yalnız bunlar pek pahalı, muadillerini aliexpress'ten falan alabilirsin bunların.

Bu ihtimaller arasinda 4 ama asiri pahalilar.1-2 yi maks 5 liraya satiyor telefoncular.

eger siri kullaniyorsan apple music buyuk nimet.

siri'ye sadece konusuyorsun o gidip milyonlarca arsivi icinden muzigi bulup caliyor.

orn: mustafa sandal-araba çal diyorsun. hemen caliyor.

Deezer kullanıyorum maksat küçük esnaf kazansın

bence spotify mantıklı, yıllarca bi arşiv yapıcaksın, iki sene sona iphonedan vazgeçtiğin zaman apple müzikteki herşeyin apple müzikte kalır. androide de indiremezsin, bu yüzden sistemden bağımsız bişey kullanmak daha mantıslı gibi.

22. 7 yıl.

23yaşında / bi buçuk sene oldu.

21.25

25 yaşımda bitirdim, iki yıl oldu.

24, 2 yıl.

23.5.

5.5 sene oldu bitireli.

23. 2 yıl oldu.

26.75

22. 5 yıl.

23, 4 ay.

25 yasinda, 5.5 sene icinde bitirdim.

21.5, Haziran 2014'te bitti.

26/11

25 yaşında.
2 senedir çalışıyorum.

23. bitireli 5 sene oldu

21/14

23-10 yıl

21.5 11.5 yıl

22 yasinda, 4.5 sene olmus, vay arkadas.

Universite yillarim cok zordu ya. 5 senelik okulu 4 senede bitirmek zorunda kaldim. Bir sene dondurdugum, okula gidemedigim icin.
23 yasinda bitirdim.
29 yasindayim. 6 sene de yardimci docent olmusum. Vay be.

21 yaşında meslek yüksekokulu mezuniyet
26 yaşında üniversite mezuniyet. (çift anadal diploması ile)

10 sene olmuş :)

23

22'im dolmamıştı.
3 sene oldu.

21 yaşında bitirdim. Aradan 7 yıl geçti.

niye ama +1
21.5, 11.5 yıl oldu

21. 5.

24 yaşında bitti. 3,5 sene oldu.

22. 4 yıl oldu.

23. 8 yıl.

25. 3.

girdiğimde 21 di. mezun olduğumda 24. mezuniyetten 2 ay sonra 25 oldum.

4 ay oldu

24 hala okuyom ocakda mezun olcam, 2. üniversitem bu, 1.yi 2013te bitirdim

24/ 1,5

Olm bi de 21 yaşında nası bitirdiniz amk, ben 19da liseden mezun oldum.

24 yaş. 16 yıl oldu bitireli.

23/ 8 ay oldu.

23, 4 ay oldu.

22'de 1. lisans, 25'te 2. lisans, 27'de de yüksek lisans bitecek.
ilk lisanstan bu yana da 3 yıl oldu.

20

25-8

Bozlak okuyamıyor bence. Türk halk müziği çoğunlukla onun harcı değil, tsm de öyle. Niye soyunuyor anlamadım.

Güzel bence

cok itici geliyo bu kadın.

Anne kontenjanından ünlü gereksizin biri. Hiç sevmem.

bu sorunun cevabını ben de çok merak ediyorum.. hayır, aklı başında birine de benziyor.. neden yapıyor bunu anlamıyorum.. bir de bulaşmadığı dal kalmadı.. tsm, thm, tango falan.. çiğ bir sesi var.. tek dalda yürüse bu kadar sırıtmayabilirdi.. sonuçta vasat sesli bir sürü insan gereğinden fazla ilgi görüyor.. yine de sesini beğenmiyorum..

çok feci katılıyorum. hiçbir şey mi yakışmaz insanın sesine

söylediği şarkılar güzel
kendi kötü söylüyor.
daha gençken güzelliği yüzünden dinleniyordu.

güzel değil sesi, ama kötü de değil. ama birçok şarkıcıya göre fena değil sesi.

Ben beğeniyorum

ben de beğenmiyorum.
eksiduyu.ru

itici kere itici hem de.. Yalniz bu duyuru her an meshur Sezen Aksu tartismasina donebilir her an..

ben beğeniyorum

kıyma varsa karnıyarık gibi bişey yapılabilir.

havuçları enine kesip üzerinde zeytinyağı ve tuz baharat gezdirip fırın kağıdı üzerinde 200 derece 15 dk da pişiriyorum. çok hafif oluyor.

hocam birincisi türlü yapaiblirsin, zeytinyağlı da olur, ama bunları havuç dışında direk kızartmadan fırına atarsan hepsi yımşak yımşak olur lezzet vermez

kıyma koyarsan o şekildede olur.

ama sana tavsiyem, kızartmadan fırınlama

içine 4 5 diş sarımsakta atarsın mis gibi olur, tabi kızarttıktan sonra yağını süzdürmek şart.

kabak, havuç ve kremalı mantar çorbasıyla yapılan tavuk tariifim var fırında pişiyor. çok sevilen bi tarif.
kabak ve havucu rendeliyorsun. tavuğu ekleyip çorba malzemesiyle karıştırıyorsın. fırında üzeri kızarana kadar pişiriyorsun.

patlıcanı da közleyip salata yapabilirsin.

edit: ölçüler:
iki iri kabak iki büyük havuç 500 gr tavuk eti

türlüden aşırı sıkıldım, havuç da atılmıyor diye biliyorum türlüye. elimdeki malzemeler bunlarla sınırlı, sadece bunlardan bi şey olmaz mı?

niye atılmasın ya, nerde yazıyo at sen bırak, alla alla

ha ben sevmem diyosan o zaman başka

zeytinyağlı barbunya yap, havuçları içine koyabilirsin, hem onada sarımsak iyi gider. havuç kızartmasına da bi diş sarımsak at :)

yada havucu para para kes, az zeytinyağında kızart üstüne sarımsaklı yoğurt off mis gibi.


kızartmadan olmaaaaz lezzetli vermez.

hatta hepsini kızart peçete ile yağını al sarımsaklı yoğurt yine of. türlüden sıkıldıysan?

fırında da kızartma yapabilirsin, ilk şartı fırın çok kızgın olcak, ikincisi tepsiyi iyi yağlıycan, üçüncüsü üstüste bindirmiycen .

patates, soğan biber patlıcanı kabuğuyla birlikte fırına atıp salata da yapabilirsin. biberler çabuk yanar dikkat et.

Degisik bi mucver yap bence.
Firinda mucver yap ama icinde havuc ve patlican da olsun :D

Ya havuclu kabakli firinda mucver. Yanina koz patlican salatasi?

yumurta var mı varsa kabağı kuşbaşı doğra tavada kavur üzerine yumurta kır. havucu haydari yap patlıcanı da közle. olma mı.
havuçlu kek de yapabilirsin. kabağı da tuzlu kek yapabilirsin.

havucu rendeleyerek üzerine limon sıkıp yemeğin yanında salata olarak yiyebilirsin.

dolmalık malzeme varsa dolma yap. havucu da rendele salata yap.

Devil, havuçları rendele. Biraz zeytinyaginda vok tavada turuncudan sarıya dönene kadar kavur. Üstüne süzme yogurt dök (mümkünse sarımsaklı), en üstüne de tereyagında pul biber kavurup gezdir. Mis.

Patlıcanları közle salata yap.

Kabakları dikine yariya böl, cekirdekleri oy. Üzerine tuz biber zeytinyagi gezdirip biraz fırınla. Karnıyarık içi hazırla, kabaklar biraz yumuşayınca icleri doldur, istersen biraz da kaşar rendele üstune, biraz da salçalı su yapıp gezdir, at yine fırına.

Telefon camlarına yapıştırmaya hiç gerek yok. Anahtarla aynı cebe koymadıkça çizilmez. Camlar artık dayanıklı. Arka jelatinler ise çok saçma. Çok kötü duruyor bir kere. Cam gibi pürüzsüz yüzey olmadığı için de iyi yapışmıyor.

samsung a7 2016 kullanıyorum. arkası da cam olduğu için eleman hem arkaya hem öne jelatin taktı. baya cam gibi kalın bişey ama belli olmuyor pek. öndeki ekrandan dolayı belli oluyor. baya da bişey ödemiştim o zaman, 80 civarıydı. faydası, arkası çizilmiyor. düştüğünde de arkadaki camı korur dedi eleman öndekini korudugu gibi.

benim de iki, çak.

bir tane "aslansın kaplansın" diyen, bir tane de "s*ktir et sen mi kurtaracaksın dünyayı avel herif" diyen iç sesim mevcut, ikisine de haksızlık etmeden yaşamaya çalışıyorum.

23.

zaman zaman 200-300 oluyor.

bende 5-6 tane var ya. biri çankırı'ya yerleşip fabrikada falan çalışmamı söylerken öbürü "EDEBİYATTA NOBEL KAS KNK" diyor, bir tanesi "para ticarette olum" diyor, birisinin yaşam planı sibirya'ya yerleşmek üzerine kuruluyken diğeri avrupa-amerikacı, "manyak mısın amk sibirya'da ne işin var mal adam" diyor falan. biri "memur ol keyfine bak"çı, diğeri "gerekirse üç sene sokakta yat ama yurtdışı/özel sektör imkanlarını kovala, elinde olanla yetinme, kendine yazık etme" diyor. karışık kafalar. tek bir doğrultuda ilerleyebilsem şu an çok daha farklı bi yerde olurdum muhtemelen ama bir tane beyinle 6 farklı karakteri yönetmeye çalışınca ultimate sığır olarak kalakaldım öyle.

biz de ucluyuz.
biri iyi digeri hakikaten fena.
www.oocities.org

iki tane: biri daima olayların iyi tarafından bakıyor ve "aslında öyle olmamıştır o, üzülme boş yere." diyor, diğeri de mütemadiyen (ki en baskını bu oluyor) "sen ne istedin de yolunda gitti ki? bu da bok gibi olacak. ömrünün sonuna dek ezik kalacaksın." şeklinde olumsuz yorumlar yapıp bütün yaşama arzumu silip atıyor. eminim ilki de diğerine benim hakkımda "enayi lan bu, bundan bir bok olmaz kihkihkih" diyordur. haklılar bence. evet.

İlginçtir ki bazen kafamda başka insanların seslerini canlandırabiliyorum. Oğuz Atay yapıyordu bunu Tutunamayanlar'da. Örneğin okulda bir hocamı sevmişsem, bazı durumlarda onun ses tonunda düşünebiliyorum. Mesela hoca dün derste bana "arkadaşım sen niye konuşuyorsun" dedi, bugün gereksiz konuşan biri için hocanın ses tonuyla içimden "arkadaşım sen niye konuşuyorsun" diye geçirdim. İçimde tiyatrocu yatıyor da işte açığa çıkarmıyorum.

Genelde tek, bazen 2.

Benimki sonsuz galiba, bir sesini duyduğumu bir daha duymuyorum bence, sence? Bence de dedi afsagdsgdgs

bende bir tane var mütemadiyen bana geri zekalı diyor.

siz böyle yazınca bir arkadaşım aklıma geldi. kendisinin iki ismi var, sosyal medya'da bu iki ismi birbiriyle konuşturuyor, tartıştırıyor, sohbet ettiriyor falan. çok gülüyorum okudukça.

benim sanırım 3 iç sesim var. hepsinden de çok memnunum valla :). bazen iki tanesi tek kalana giydiriyor ama olsun, barışıyorlar hemencecik.

@Phoebe haha sakincasi olmasa da paylassaniz keske.

Herkes ciddi mi.benim düz bir tane

Ben de bir tane demeye gelmiştim. Anormal miyim?

Bir iç sesim var. Son zamanlara kadar epey uyumluyduk geçen yıldan bu yana hiç anlaşamıyoruz.

anormal değilsiniz de tek başınıza sıkılmıyor musunuz? ben çok sıkılıyorum.

iki kişilikliyim ikisi de canavar

Bir tane. Dışarıdan kibar, hanımefendi bir kişilik sergilerken iç ses tam bir kamyon şoförü. Olayları yorumlarken
"Ya neolacağıdı amuğa goduğum!!"
"Heh şimdi o dediğini de yaparsam bir süre 'Osur osur ipe diz.' modunda yaşarım."
"Her kuşu sktik bi leylek kaldı." diye konuşuyor :D Çogacayip :)

ben zaten en az 5 kişiyim, saymadım ama hepsinin iç sesi ayrıdır muhtemelen.

1 tane. dışarda ise rutinlerim ve karakterlerim var. içerdekini epey bir eğittim. daha doğrusu aslında akıl hocası olan o. o beni eğitti de bana bu cümleyi kurduracak kadar erdemli. umursamıyor yani. sen öyle san köftehor diyor. işte içerdekinin bağlı olduğu kaynak ise evren. takılma şekli objektif. büyük birlik mi adına ne dersek diyelim işte oradan besleniyor. asıl doğasına göre davranıyor. o olmasa bitmiştim ben zaten...

Bir adım daha arttırıp 'İç sesiniz mi var, vallaha mı?' demeye geldim. Şimdi zorlayınca, iç ses yapacağım diye kasınca bir tane oldu. Daha doğrusu belki iç sesim vardır da, sesli konuşmuyor galiba, farkında değilim. Kafamın içinde 'Şunu yap, bunu yap' diyen bir ses yok. Ya otomatik yapıyorum ya da sesi bastırmışım, bilmiyorum.

Ekleme: İç ses, innervoice tanımlarına baktım. Benimki kafada sesli şekilde olmuyor, daha çok 'Bir his geldi' şeklinde oluyor. Dolayısıyla ya bir tane var ya da birden fazla var ama toplanıp tartışıyorlar, bana ortak kararı bildiriyorlar.

Bu arada kendi kendime konuşurum, plan yaparım ama genelde sesli olur toplu taşımada değilsem

duyuru ahalisi komple şizo çıktı :)

benim iç sesim yok hacı, tek sesli yapıyom asadafg

Benim de iki

i.hizliresim.com

1 tane

iki iç sesim var biri gazlar diğeri aşağılar, ben de orta yolu seslice bulmaya çalışırım.

Benim de iki. Biri yazık sana diyor öteki koy götüne.

Bende sanırım 2, yer yer yoldan geçen arkadaş da dahil olunca 3 tane oluyor. Birisi york dükü, oldukça modern, diğeri tam bir anadolu çomarı; ara sıra "geleneklerimiz, vatan, millet" diyor, o konuşmaya başlayınca 3. de dahil olup "sana mı kaldı, siktir et, saat de geç olmuş yat uyu" diyor.

Benim favorim 1. ama hayatlar anadolu çomarı.

aslında benim sormak istediğim tam olarak cevaplardaki şey değildi.

bir şey düşündüğümde "aslında o cümleyi şöyle kursan daha iyi olurdu" deyip yeniden kuran ya da mesela şarkı söylerken bir sonraki sözü hatırlama anında ondan da sonraki sözü aynı anda hatırlatan ve şarkının akışını bozan bir sesten bahsediyorum ben. hani dexter'da tek iç ses vardır, olanı biteni tek dille anlatır ya, bende bir ses diğerini mütemadiyen takip ediyor. sizde de oluyor mu bu diye merak ettim.

devilred şizofreni başlangıcı olabilir mi acaba :/

seninki içsesten ziyade hızlı düşünme gibi sanki. şarkı sözlerinde olan mesela. eskiler "son söyleyeceğini ilk söylüyo" derler ya onun gibi. devrik cümlecilerin varlığına neden olan durum da bu bana göre. (kendimden biliyom). rakamlarda olduğunda taktim tehir derdik biz. şimdikiler ne diyorlar bilmiyorum.

yalan bi inanc. iki ornek vereyim. bugun cep arabanin anahtarini kaybettin ve x lira kadar masraf cikti yenisi cikartmak icin. bu duruma hay aklimi sikiyim dedin sustun. diger ornek vapurda bir tane ipad buldun ve sahibini aramaktansa cepe attin. ertesi gunu de arabanin anahtarini kaybettin. hay amk adamin ipadini aldik anahtar gitti karmanin amk dedin.


alakasi yok yani

Mantıklı bence. Bugün kaç yıllık eşini bırakıp başkasına giden yarın onu da bırakıp bir başkasına gider. Eğer kişi seviyorum dediği evli kişiyi eşinden ayırırsa kendine çok güvenmemeli bence.

Yaren +1
Olay guvenle alakali ucuncu kisinin yaptigiyla alakali degil

yuvasını yıkan yuvasını bir daha başkası için yine yıkar mantığı. bkz brad pitt

kimsenin kimseyi ayırdığı yok işte, ikiyüzlü bulduğum tam da bu.

Nesi ikiyüzlü ki? Kişi evliliğini kurtarmak yerine başkasına gitmiş. O başkası buna kancayı takmadı da kendi buldu gittiyse dev ahlaksızmış derim. Ama onun bulmadığı, aksine ona yapışan biri varsa ve onu eşinden ediyorsa bunu lanetler insan yani. Normal.

Kadına karma bulduğundan filan değil de @yaren'in dediği gibi adamın karakterinin değişmeyecek olmasından ötürü doğru bir önerme.

(bkz: Acun ılıcalı)

1.yi 2. ile aldattı, 2'yi 3. ile, bakalım sıradaki kim.

senin dediğin de doğru ama aslında söz konusu deyimde ''yuva yıkan'' kişi 3.kişi olarak yansıtılmasa daha doğru olurmuş teknik olarak. Yani sanki 3. kişiye karma vuruyormuş gibi algılanıyor ama aslında @yaren'in dediği gibi oluyor.

pardon da kim kime kanca takabilir karşıdakinin eğilimi olmasa? bırakmak gerekli bu "ahlaksız kadın, kocamı elimden aldı!!!" tavırlarını. kocanın gidesi vardı ve gitti, bu diğer kadının sorunu değil ama nedense sadece diğer kadının (kişinin ya da) sorunu gibi yansıtılıyor, bu çok acayip geliyor.

3. kişi çoğunlukla seviştiği kişinin evli olduğunu bildiği için o da suçludur. ünlülerin hayatlarına bakarsanız örnekleriyle çokça görülür. yuvaları yıkan da bu 3. kişiyle olan haşna fişnenin ortaya çıkmasıdır. birinci kadını aldatan herkes 2. yi aldatmaya hayli meyillidir. bu yüzden adam kadar 3.kişi de suçludur.

"yuva yıkan" diye net olarak belirtilmiş burada olay. bu tek başına her zaman "evli kişinin meylettiği" bir denklem değil yani. bariz "yıkan" o ise zaten yuvası da olmasın bence. haketmez.

3. kişi niye suçlu biliyor musun, evli özneyi alıştığı düzenden kopardığı, bunu zorla dikkat çekerek/uğraşarak yaptığı için. Tekrar söylüyorum, eğer evli özne 3. kişiyi kendi bulduysa suç önce öznenin. Ama 3. kişi de öznenin evli olduğunu bile bile olaya devam ediyorsa, özneye değil onun eşine ve varsa çocuklarına saygısızlık etmiş oluyor. 3. kişi her türlü suçlu yani. Özneyi daha az suçlarlar çünkü evlilik zaten sorumluluk getiren, çoğu zaman sıkılınan veya çatışılan bir kurum, özellikle erkeklerin dışarı kaymasına alışmış bünyeler için hiç de özne suçlu olmaz. Konu sadece özne değil onun ailesi aynı zamanda.

karma is a bitch lafına inanırım. yani etme bulma dünyası.

mantıksız ve yersiz bir inanç.

evlilik ve aile elbette kutsaldır.
ama insanların sadece bu kurumlara olan bağlılıkları nedeniyle mutsuz olmalarını gerektirecek kadar da kutsal değil.

meşhurların yaşamlarını örnek göstermek çok saçma, zira hiçbirimizin yaşamadığı kadar "aşırı" hayatlar yaşıyorlar genelde.

eğer evlendiğiniz kişiye duyduğunuz sevgi bittiyse ve bir de başka biri hayatınıza girdiyse ve onu sevdiyseniz, onunla olmalısınız.
ya da mantık evliliği yapsanız da, olması gerekenleri yerine getirseniz de, bir gün başkasına aşık olabilirsiniz.

bu durumlarda sağlıklı olan boşanmaktır, yürümeyen ve aslında kimsenin istemediği bir evliliği sürdürüp herkesi mutsuz etmek değil.
yani evlilik sırf adı evlilik diye her şeyin üstünde olmamalı.
insanlar mutlu olmalı.

gerçekten evli erkek avcısı olan kötü niyetli kadınlar var elbet.
ama "yuva yıkan"ın tanımı nedir?
bir adam başka bir kadına aşık olduğunda, kendi karısını boşadığında, aşık olduğu kadın yuva yıkan mı oluyor?
yoksa sırf adam zengin diye binbir numarayla adamın aklını başından alıp, parası için adamı kafeslemeye çalışan mı?
(burada adamın da aptal olması bir unsur tabii)

bir sürü örnek var, hepsi aynı kefeye koyulamaz.
bazıları da yuva yıkmıyor, ama kendi hayatında çok büyük fedakarlıklar etmek zorunda kalarak yaşıyor o aşk ya da o ilişki için.
bu bilinmediği zaman kimsenin ruhu duymuyor.
ama bu açıkça ve özgürce yaşanmak istendiğinde evlilik biterse, yuva yıkılmış oluyor.
oysa öyle bir ilişkinin devam etmesindense, herkesin açık ve net davranması daha doğru.

olaylar ve durumlar konusunda illa bir yargıda bulunmaya çalışmak yersiz.
her hikayede de suçlu biri olmak zorunda değil.
kimse ilişkilerin içinde ne yaşandığını bilemez.
ve bazı evlilikler de bitmesi gerekirse biter, bitmeli de.

bence de saçma ve ikiyüzlü bir tutum.

(gerçek aşklardan ve gerçek duygulardan bahsediyorum, şımarıklığından onunla bununla ilişki yaşayan ve on kişiyle evlenenlerden değil.)

çünkü yuva yıkanın yuvası yıkıldığında onun sorunu oluyor. aldatan yine aldatıyor, ona giren çıkan yok

iki taraf da ahlaksızdır

Limoncello +1, başkasının ahını alan mutlu olamaz.

yuva yıkan sadece 3. taraf değil ki burada. aldatan kişi de kendi yuvasını yıkmış oluyor teknik olarak.

yani eşini aldatan bir adam, diğer kadın için eşini terk ettiğinde yuvasını dağıtmış olmuyor mu? ben senin görüş açını pek anlayamadım açıkçası. sen 3. kişi odaklı yaklaşıyorsun konuya ben ise yuvayı yıkanın bizzat aldatan eş olduğunu düşünüyorum.

hepsini değil ama yukarıdaki bazı cevapları okudum. arkadaşlar demiş zaten, insan 7'sinde ne ise 70'inde de o oluyor. bugün ortada seni aldatan bir adam varsa eğer bu adam ileride birlikte olduğu kadını da %99 aldatacak ve o yuva yıkılacak.

en azından benim bu sözden anladığım bu.

"yuvasını yıkanın yuvası olmaz" denmediği için bariz şekilde üçüncü kişi işaret ediliyor bu söylemde, bu konuda tartışmaya gerek olmadığını sanıyorum.

iki taraf da suçludur. en büyük suçluysa elbette ki evli olduğu halde eşini aldattan kişi de. üçüncü kişinin bu kadar üzerine gidilmesinin sebeblerinden biri de bana göre, kadınların bu olayı bi noktadan sonra ego savaşına döndürmesi. diğer kadını toplumda küçük düşürmeye çalışması. örneğin Şeyma Subaş'ının "boşandılar" snap'i, Kıvılcım Ural'ın açıklamaları. bu durum insanlarda antipatiye yol açıyor işte, insanlar da kendilerini böyle avutuyor.

Ha, bana göre burada en büyük suçlu erkek. Hem sadakatsız, hem yalancı hem de eşim dediği kadını küçük düşürülmesine göz yumuyor.

yalnız; evli erkeklere birlikte olan ve daha sonra kendisi de aldatılan onlarca örnek var. bunu da unutmayalım. ona yapan sana da, bana da, yapar işte.

İllaki "yuvasını yıkan" diye vurgulamaya gerek yok ki. İllaki sahiplik eki belirtmemize gerek yok. Ortada bir yuva var ve bu yuva yıkılıyor. "Yuva yıkmak" sözüne ben dolayısı ile hem kadını hem de erkeği katıyorum. Hatta bunu diyor ve artırıyorum, ben şu ana kadar hiç senin gibi düşünmemiştim. Bunu hep çift taraflı düşünmüştüm.

aldatma işi kişinin kendisiyle alakalı bir durum. bir insan birisini aldattı diye bundan sonraki ilişkilerinde de hep aldatacak diye diye bir şey yok. o insanı mimlemek saçma geliyor. aldatmayan insanın bundan sonra da aldatmayacağı garantisi var mı? yok. çoğunluğun aksine ben buna inanıyorum.

bunun dışında soruda asıl sorulmak istenen üçüncü kişiye bok atılırken aldatan eşe daha hafif suçlama yapılması sanırım. buna da katılmıyorum. aksine bekar bir insan neden elalemin karısının, çocuğunun sorumluluğunu üstlensin? adam düşünsün ya da kadın düşünsün kendi karısını ve çocuğunu. adam/kadın daha kendi ailesini düşünmezken ve kendi yuvasını kendisi yıkarken bir tercihte bulunmuş oluyor. bu durumda üçüncü kişinin suçu bundan daha ağır olamaz bence.

"Gidesi varmış demek ki gidiyor" denilmesine ben kesin surette karşıyım. Sensiz (sen=genel) de gidebilir adam. Gitmesi için illa X kişisine ihtiyacı yok.

Bir de tabii hayat seçimlerden oluşuyor. Ve insan seçtiklerini yaşıyor.

The Affair de adam 15-20 yıllık karısını ilk defa aldatıp, aldattığı kadınla evleniyor ve bu karısını da aldatıyordu.
Adamın psikoloğu ona dair şöyle bir çözümleme yapıyordu; o 15-20 yıl sürecinde kendisine kur yapan ya da hoşlandığı kadınlar oluyor ama karısını aldatmıyor. Bir kere aldattığındaysa bir eşikten atlamış oluyor. Bunu bir kez yapabildiğini görünce yine yapmakta bi sakınca görmüyor.

Hic mantikli bulmuyorum. Tabiatin oyle mutlak adalet mekanizmasi falan yok. Adaleti saglamak ya da saglamamak sadece insanlarin elinde.

Sana kesinlikle katiliyorum, tum kabahat 3. kadin kisiye yukleniyor sanki adama zorla gunah islettirilmiscesine. Ama aldatan kadin oldugunda isler degisiyor, bu sefer 3. kisiyi (bu sefer erkek) kimse gormuyor ve kadin aldatti oluyor. Kimse "bu adi adam bunu ayartti" demiyor, herkes kadinin kendi insiyatifiyle ihanet ettiginin farkinda ama erkek aldatinca bu kadar farkindalik yok. Eger erkegin takildigi kadin fingirdek bir seyse zaten direkt kadina patliyor olay.

"Kadin sinyal vermezse erkek zaten yanasmaz, kadinda bir sey var ki adam yanasmis" gorusu hakim toplumda. Isin ironik tarafi bu goruse erkekler kadar kadinlar da katiliyor. Arkadas hirsizin hic mi sucu yok?

buradaki laf üçüncü kişinin bilerek ve isteyerek yuva yıktığı zamanlar için. çevremde pek çok kere gördüm bunun örneğini . en son uzaktan tanıdığım 2 çocuklu bir öğretmen arkadaşın başına geldi. 3. kişi o kadar kötüydü ki kocasının üstündeki evi sattırıp başka şehirde kendine düzen kurdurdu.

aldatmak herkesin hakkında büyük konuştuğu ama çoğunluğun o lafları yediği bir mevzudur. pek çok sebebi olabilir. karma, ilahi adalat gibi şeylere sadece gülerim zaten. bazı insanlar bir kişiyle bir hayat geçirebiliyor, bazısı da geçiremiyor. konu bundan ibaret.
bonus: yuva yıkılabilen bir şey değildir.

@stavro

aynen aynen. kadın kendi aldatınca da o.ospu oluyor, erkek kendisiyle aldatınca da. ataerkil toplum olmanın sonuçları sanırım bunlar.

nice yuvasız insanlar var sokaklarda hiçbirinin de yuva yıkmak nedir haberleri bile yok. ama şuna inanırım sevginin sadakatin olmadığı yerde mutsuzluklar vuku bulur. bir anlık çekicilikle yuvasını yıkan insan bedelini ağır öder. ben buna imtihan diyorum.

kullanım süresi : şarjdan çıkardıktan sonra ekranın açık kaldığı süre.
bekleme süresi : şarjdan çıkardıktan sonra toplam geçen süre.