Ekşi Duyuru

burada mama africa demiyor değil mi? oy dağlar diyorsa ben gidip öleyim.

www.youtube.com ?

www.youtube.com

değil değil

Bu soruyu, şu forumda sorarsanız cevap alabilirsiniz belki.
sirtcantalilar.com

Barselonadan valensiyaya gitmeni tavsiye edebilirim. Hedefi belirlersen yolculuk fiyatını daha kolay bulursun bence. Ucret hakkında pek bilgim yok malesef.

BlaBlaCar' dan arabalara yanci olabilirsin, siteyi ac nereye denk gelirse ucuz gidin. Ayrica Girona isimli sehri tavsiye ederim barcelona yakininda_ gunluk iyi olur.

Geçen hafta oradaydım. 1 hafta içinde izlediğim rotayı söylüyorum: Barcelona, Valencia, Madrid (sadece aktarma yapmak için 1 saat filan kaldık), Sevilla, Cordoba, Granada ve Malaga. Granada hariç tüm seyahatlerimizi hızlı tren ile yaptık. Önceden olsaydı Renfe(İspanya'nın demiryolu şirketi) promosyonlu biletler satışa çıkarıyor ama şimdi bulamazsınız sanırım. Ben teker teker tüm rotalardaki olası bilet fiyatlarımızı toplamıştım ve Renfe Spain Pass almak daha ucuza geldiği için ondan almıştım. 4 binişlik 160 küsür euro bir şeydi. Otobüs fiyatları için ALSA'nın sitesine bakın.

Barcelona'da gezeceğiniz yerlerin biletlerini önceden almanız size çok büyük zaman kazandırır, ben öyle yaptım. Granda'da da El Hambra'ya filan giderseniz yine öyle yapmanız lazım. Oranın biletleri çok çabuk tükeniyor bu arada, eğer oraya gitmek ister de bilet bulamazsanız o zaman Granada Card alarak giriş yapabilirsiniz.

Bence İspanya'nın güneyi kuzeyinden çok çok daha güzeldi. Özellikle Granada ve Sevilla'yı çok beğendim. Cadiz çok güzel denmişti ama ona gidemedim maalesef, bir daha gidersem orayı da görmek isterim mesela. Aklıma şimdilik gelenler bunlar, başka sorularınız olursa bilet alımı konusunda vs yine yardımcı olurum.

Not: Biz tabii gidiş Barcelona dönüş Malaga yapmıştık, dönüş biletiniz de Barcelona ise güneye gidip gelmek zor olabilir, bizim de başta öyleydi sonra 90 euro fark ödeyip Malaga ile değiştirmiştik bileti.

montserrat tabii ki. direk barselonadan trene atliyorsun gunubirlik variyorsun. bir kac video izle, kesin gidersin.

Her ne kadar çok işe yarar birşeylerden bahsetmeyeceğim ama belki size faydası olabilir:
Öncelikle bu şirkein neden böyle bir şey istediği, ve ne şekilde yapılmasını istediği gibi şeylere kafa yormakta fayda var.
Tahminimce neşeli kısmen hiperaktif birini arıyorlardır. Hem dış görünüşü prezantibil olacak hemde yazacakları insalara ilginç gelecek ki, yaygınlaşacak vs.
Benim aklıma slayttan çok çöyle bir fikir geldi:
salonun içinde gideğiniz yerlerin, şehirlerin, yapacağınız şeylerin resimlerini filan koyabilirsiniz,(örn ispanya için boğa resmini kartondan kesip, kenara yerleştirebilirsiniz- tabi firmanın, seçiçi kişilerin boğa güreşlerine karşı olma ihtimali de var)
laptopu koyacağınız noktayı önceden güzelce işaretleyip tam kamera açısına göre siz de dekorun ortasına geçip ufak bir tiyatro yaparsanız çok güzel olur.

mülakat sırasında söyle şeyler planladım diyip, bakın şimdi örn barselonaya gidiyorum deyip, dekorun noktasına götürmek, ve orada ufak bir tiyatro oynayıp, kokteyl içip, flamenko yapar gibi yapıp vs...
Tabi bunu bütün şehirler için yapmaya gerek yok, 3 şehir yeterli olur herhalde.
bayağı da akılda kalır.

yani tam anlatabildim mi bilemedim, hani arçelik 4k TV reklamında coşkun aral yapıyor ya, onun gibi, ama o kadar büyük objelerle değil, doğrudan fotoğrafların kesilmesi ve kamera perspektifinden derinlik oluşturacak gibi yerleştirilmesi ile oluşmuş bir dekordan bahsediyorum.
iyi şanslar :)

benzer bise bnm eski laptopta olduydu, laptopun bi kac tusu tam basmiyordu, altina bisey girmis gibi gicir gicir sesler geliyordu, ona verdiydim ben.

sizde de durum klavye arizasi olabilir.

İnsanlar neden değişir sorusuna "zira insan adapte olan bir varlıktır" diyebilirim. Şartlara ideal derecede uyum sağlamak için değişirler. Tabii bilimsel referansını veremem, ilk aklıma gelen yanıtı söyledim.

kendi görüşüm sınavda sakın yazmayın

her canlının mensubu olduğu familyasının ortak özelliklerini belirleyen kromozom ve dna dizisi vardır.

nasıl ki kedilerin hepsi temelde aynı görünüşe sahip olsa da tıpatıp hepsinin benzememesi gibi.

kedi dnası, köpek dnası, maymun dnası, insan dnası.

kısacası insanın da normlarını oluşturan bir dna dizisi var, o dizisiden dışarısı zaten hatalı sayılıyor ölü doğuyor misal ya da düşük oluyor filan. (yaşanılabilir kılan kromozom anomalilerini saymıyorum ancak onlarda bile bir norm oluyor .misal down sendromlu çocuklar da birbirine benziyor hep)

ortak dna dizisi sayesinde benziyorlar.

ancak yine bu dna dizisi sayesinde farklılıklar oluşuyor.

insanların yürüyebillen, düşünebilen varlık olmasını sağlayan dna diziliminde küçük nüanslarla mavi göz, kısa boy vs oluşuyor.

tıpkı kek hamurunu bozmadan portakallı, çilekli yapmak gibi bir şey.

norm dışına çıkmadan yine genetik dizilim farklılığı ile birbirimizden farklıyız.

ve tüm ortak özelliklerimiz ve farklı özelliklerimiz genetik kodlar sayesinde gelecek döllerimiz arasında aktarılıyor.

evrimsel süreçte de ortama, değişen yaşam şartlarına adapte oluyoruz.

Bu bence varlık mı (veya öz mü?) çevre mi, (essence/presence - nature/nurture) sorusu.

Gen olarak %95-%98 aynı havuzdan geliyoruz. Pavarotti ile Marilyn Monroe'nun birbirine %95 benzediğini gözle görmek güç ama iki ayak, iki kulak, iki bacak, bir ağız, ayakta yürüme bilgisi. İşte, bunlar hep %95. Geri kalan %3-5 de Pavarotti ile Marilyn Monroe arasındaki fark.

Birbirimizden gen olarak değil de, bu ortak zemini oluşturduktan sonra ideoloji, kişilik olarak ayrılıyoruz ki o ayrılığın da değişik sapmaları olduğunu ve bunun genelde de çevreden ve %3-5 genden geldiğini düşünüyorum. Örneğin, 100 yıl önce bir kadının tek parça paçalı mayo giyip denize girecek cesareti olmaması ile bugün bikini ile rahatlıkla güneşlenebilmemiz gibi. Bu çok aöıklayıcı bir örnek olmadı. Örneğin, bazı insanlar çekinik, bazıları baskın olabiliyor. Bunun ne kadarının çevreden, ne kadarının da %3-5 genden geldiği ise zaten felsefede uzun yıllardır tartışılan, bilimde ise doğru düzgün kanıtlanamamış, ancak örneksel verileri genellemeye çalışan bir konu. Ben varlığın (%3-5 genin) biraz daha baskın olduğunu düşünüyorum ama bunun çevre ile bastırılabileceğini veya ortaya çıkarılabileceğini, bunun da özde bulunan miktara göre belirlenebileceğini düşünüyorum. Özde bulunan miktarın nasıl ölçülebileceği ve çevrenin etkisinin en az ne kadar olması gerektiği ile ilgili ise hiçbir fikrim yok.

kültürel antropoloji sorusu ise benzer kısmını aynı kültürü yaşayan insanlarla açıklayacaksın farklı kültürler için ise "bizim düşündüğümüz gibi ulus devletler tarafından çizilmiş keskin kültürel sınırlar yok onları biz kafamızda yaratıyoruz anlıyor musun dostum?" diyeceksin. burada bir de "yurtsuzluk" kavramını ekle. hybrit kimlikler, iletişim ve ulaşım imkanlarının acayip noktalara ulaşmasından mütevellit. "artık cebinden twitter'a giriyosun dünyanın öbür ucundasın bu ne demek düşünebiliyo musn?" diyeceksin.

benzemez kısmını kültüre rağmen kültürel kalıpların her insan tarafından yeniden yorumlandığı ve kültürün insan ile yaşayan bir varlık oluğunu filan söyleyebilirsin buradan kültür ve dil ilişkisine azcık gir: işte kültür dediğimizin birikim sonucu olduğu ve bu biriktirmenin lisan ile yapıldığı bir de jacques derrida'nın dil ile ilgili görüşlerini eklersen neden benzemez kısmına tadından yenmez.

üçüncü kısımda önce insan değişir mi onu tartış. neden değişir, nasıl değişir? toplumlar değişir insanlar değişmeyebilir gibi yanar dönerli cevaplar da verebilirsin.değişir tez-antitez-sentez ile oluşur diyebilirsin mesela. tez yaratıldığı anda antitezi de yaratılmaya başlar gibisinden... Toplumsal değişim diye google'a arat oku beğendiğini savun.

neferkitty, neden yazmasın? yazsın valla! bek gözel!

www.amnh.org

şempanze ve insan DNA'sı %98.8 oranında tıpatıp aynı. Ama o aradaki %1.2'lik farklılık, 35 milyon çeşit farklılığa tekabül ediyor. Örnek olarak, şempanzeler de AIDS ya da hepatit oluyolar ama sıtma olmuyolar. Bizden çok farklılar.

Benzer şekilde, gelmiş geçmiş ve gelecek insan DNA'ları da, birbirinden farklı. Hiçbiri, diğeriyle %100 aynı değil. Hatta ve hatta, tek yumurta ikizlerinin DNA'ları bile birbirinin tıpa tıp aynı değil:

www.scientificamerican.com

Ama birbirlerine benziyorlar mı? Hem de çok!

Hâl böyle olunca, benzerliği ve benzemezliği açıklayan şeyin DNA'da yattığını söyleyebiliriz.

Bu noktada, fenotip kavramını tanımlayın. Ama çok güzel tanımlamanız lâzım. İyi bir gugıl araştırması gerekiyor.

Ardından da,

canlıların karakterlerinin büyük bir bölümü, bir değil, çok sayıda gen tarafından kontrol edilir. Başka bir deyişle, belirli bir fenotipin ortaya çıkmasında birden fazla gen, değişik ölçülerde ve değişik yönlerde katkılar yapmaktadır. Bu etkileşimler daha ziyade, sıra ile birbirini izleyen biyosentetik reaksiyonların yerine getirilmesi sırasında katalizör olarak görev alan enzimlerin (ve bu enzimleri üreten genlerin) etkisinden ileri gelmektedir.

Sonra diyebilirsiniz ki,

Görüldüğü üzere, fenotipin belirlenmesinde, 1 gen, 1 özellikten sorumlu değil. Çok fazla sayıda genin ve çok fazla sayıda çevresel etkinin ortaklaşa oluşturdukları bir sonuçtur fenotip. Dolayısıyla, benzer çevresel koşullara maruz kalan iki farklı genotip, sonunda birbirine tıpatıp benzeyen değil belki ama birbirini andıran iki fenotipe dönüşebilir.

Örnek olarak, düğün fotoğraflarında birbirlerine çok benzemeyen bir karı kocanın, 40 sene sonra, görünüş olarak birbirlerini andırmaları mümkün olabilir. Elbette her çift sonunda birbirine benzeyecek diye bir şart yok ama, bazı çiftlerde de böyle bir realite var. Bakarsınız ve tuhaf bulursunuz. Çünkü bu insanlarda bir kan akrabalığı yoktur. Ama yüz ifadesi, görünüş olarak birbirlerini andırırlar. Neden? Çünkü 40 senedir aynı şeylerle ve aynı düzenle beslenmişlerdir. Kırk senedir, birbirlerine bakmaktadırlar ve mimik kasları, aynaya bakar gibi, ister istemez, aynı hareketleri, aynı yüz ifadelerini yapmaya şartlanmıştır. Bu etkenler sonunda insanlar birbirlerine benzer hâle gelirler.

Bu durumun tersi, birlikte büyüyen ve ayrı büyüyen tek yumurta ikizlerinin karşılaştırılmasında da görülür. Ayrı büyüyenlerde belli belirsiz bir farklılaşma meydana gelir.

Besinler, dengeli beslenme veya kötü beslenme, beslenme düzeni, içilen suyun özellikleri, yapılan işler, spor yapmış olmak veya olmamak, yapılan sporun cinsi, mâruz kalınan atmosferik, coğrafi ve iklimsel şartlar, kimyasal maddeler, zor hayat veya kolay hayat, rahat bir hayat veya meşakkatli bir hayat, uyku kalitesi, uyku düzeni, içki, sigara, kola, uyuşturucu, şeker gibi kötü alışkanlıkların olması veya olmaması, stres, üzüntü, depresif bir hayat ya da nispeten normal bir hayat ya da neşeli geçen bir hayat, aile bireyleriyle olan etkileşim, bir aile ortamında ya da sokaklarda büyümüş, sokaklarda yaşamış olmak, yatılan yatağın ve yastığın kalitesi gibi benzeri yüzlerce, binlerce parametrenin, birey bazında onlarca yıl, tür bazında ise binlerce yıl süreyle fenotipimiz üzerinde bıraktığı değiştirici etkiler, sonunda benzerliklerin ve farklılıkların ortaya çıkmasına neden olur.

örnekler: ırklar arası farklılıklar. fazla güneşe maruz kalınan bölgelerde açık renk gözün olmaması, beyaz tenin olmaması, güneşe çok az maruz kalınan bölgelerde, koyu renk ten renginin bulunmaması.

(Bu örnekleri çeşitlendirmeniz lâzım. Antropoloji sayfalarında gezin biraz. Elinizin altında internet ve gugıl varken, yazılı kaynak bulamadık demeyin lütfen).

(bkz: google'da ileri arama teknikleri)

komşularına göre değişir.

şahsen ben üst / alt / yan komşularımı hesaba katıp bazen sırf ibneliğine gece 3'te son ses müzik açıyorum.

çünkü 7/24 çarşı'nın desibel rekorunu kırma denemeleri içindeler hepsi sağ olsunlar.

senin de öyleyse komşuların acıma, hatta evden çıkarken falan süpürgeyi açık bırak. su veren itfayenin hortumunu...

hoş olmaz

Evet geç bir saat. Yazılı olmayan komşuluk kuralları gereği bu tarz sesler için son saat 20:00. Evde insan sesi için ise sınır, haftaiçi 23:00, haftasonu 00:00.

İnsan birden bu konularda hassaslaşıyor azizim :)

tamamen komşularına bağlı bu

eğer çok gürültü yapan insanlarsa otomatikmen senin de gürültü yapma hakkın oluyor ama bir kere olsun sesleri duyulmadıysa mağdur olurlar.

kendi açımdan konuşmam gerekirse, bazen gece 3de kedi kumunu devirdiği için 10 dakika süpürge çalıştırıyoruz, kimse de gelip kapıyı tıklatmıyor zira üsttekilerin 2 tane küçük çocuğu var.

bu arada gece 12ye kadar yasal olarak ses çıkarma hakkın var, kimse seni polise vs şikayet edemez yani.

ben dün gece 00.30'da çamaşır makinesi çalıştırdım. benimkisi eski, sıkarkan aynı zamanda sikiyor.

bişey olmaz bence.

bence 9 geç bir saat değil, ki şu yaşıma kadar 11 farklı evde 2 farklı yurtta yaşadım, hiçbirinde sorun yaşamadım gece 12'ye kadar gürültü konusunda. çok rahatsız oluyorlarsa gelip söylesinler, diyelim gece gece bir şey kırıldı, cam içinde mi bırakacaksın ortalığı? o zaman ne olacak? çok saçma bir şey yani buna kızılması.

ayrıca, çamaşır makinesini akşam 10'dan sonra mı ne açması daha mantıklı, daha düşük elektrik ücreti geliyor çünkü. zaten benim tanıdığım insanların büyük çoğunluğu da gece çamaşır makinesini açıyor misal. evet, tanıdığım insanların büyük çoğunluğu.

benim alt komsum her gece bir buçukta elektrik süpürgesi çalıştırıyor. 20 dk boyunca.

eğer üst komsum olsaydı bunu yapan çoktan polis gelmişti.

valla bi arkadaşım var. hobi denir mi bilmem ama uçakları çok sevdiği için kabin memuru oldu, düzensiz saatleri ve yorucu olsa da çok seviyor işini. e maaş da güzel tabii.

kızma abi...
rocco siffredi var en alasından.

top gear'daki abiler, anthony bourdain, ayhan sicimoğlu gibi programcılar; larry david, louies ck gibi komedyenler benim kıskandığım kişilerden mesela.

Ben varım. Severek yaptığım tek işi yapıyorum. Çevremde yine aynı şekilde çalışan kişilerden gördüğüm de şu; ergenlikte elle tutulur bir şeyle ilgilenmek bu işin anahtarı.

Yani 10-20 yaş arası haytalıkla geçtiyse sevdiğin işi bulmak zor olabilir.

iyi para kazanan müzisyenler, ressamlar, oyuncular vs. tüm sanatçılar bu dediğinden.

Ercan Kesal var mesela, adam tıp doktoru ama hobisi sinema. En yakın arkadaşlarından biri uzunca süre Metin Erksan olmuş, Üç Maymun'un ve Bir Zamanlar Anadolu'danın senaryosu onun elinden çıkma. Yani bu örneğin Orhan Pamuk'un oturup 23 yaş civarında meslek olarak yazar olacağına karar vermesi gibi ciddi bir durum değil, gerçekten de hobi. Büyük şanstır tabii bir çoğunda, müzisyenlerin bir kısmında görürsünüz bunu mesela.

Bir de Atilla Dorsay gibi hobisinden hiç anlamıyor olmasına rağmen meslek edinmiş insanlar var ki, onlardaki şansı kıskanmamak elde değil.

ben. yillarca bahis tahminlerimi sagda solda yaziyorum, takip etmedigim lig yoktu. simdilik "harclik cikarma" seviyesinde kazaniyorum ama yukselebilirim. simdilik iyi boyle, yaziyom ciziyom iste, guzel.

ama hobiden para kazanmaya baslayinca is az da olsa degisiyor. o kadar rahat, laylaylom havasi olmuyor.

millet unlu isimler falan soylemis ben dan diye atlamisim "ben" diye. inanilmaz itici oldum.

alperz+1

ben de yaptigim isi severek yapiyorum. bilgisayar muhendisiyim. programlamaya lisede basladim. o zamana kadar hedefim isletme okumakti. programlamaya baslayinca ben bu isi yaparim dedim ve muhendislige kaydim. 10 saat hic kalkmadan kod yazabilirim hatta yazdim. su anki kafada gidersem 40-50 yasima kadar kod yazabilirim sanirim.

programlama ufak yaşlardan beri ilgi alanımdaydı teknolojiyle ilgilenmek en büyük zevkimdi. yazılım mühendisliğine doğru adım adım gidiyorum çalışmaktan zevk alıyorum.

Kendime ait bir salon ya da şu gezelim görelimci işler beni mutlu ederdi sanırım. Onun dışında çalışmaktan zevk almak zor iş.

Çalıştığım sektörü çok seviyorum diyebilirim; kuyumculuk.

bunlar genellikle sanat ve sporla ugrasiyorlar. ama sunu anlamak lazim, sevdigin is dedigin sey cok disiplinle ve usta olmaya giden yola girmezsen sana bir sey kazandirmaz.

oteki turlusu de bana kolaycilik gibi gorunuyor, cok az insan yapmak istedigi sey ugruna hayatinin geri kalanini bir kenara koymaya razi. sonra imkanim yoktu gibi bahanelerle rahatliyorlar fakat imkanlarini kesfedip ona gore bir uretimde bulunmaya hic kalkmiyor bile.

fotograf makinem yok ki fotografci olayim,
boyam yok ki ressam olayim,

derken insanlar imajlara takilmis durumdalar.

onun yerine pinhole kamera yapanlar,
onun yerine tukenmez kalemle cizenler

ellerinin altinda her ne varsa onun kullananlar bu isteklerinde samimiler.
ne yaparsa yapsin bence kisinin kendinde bitiyor. kisi yapmak istedigi her neyse onu yapmadan yasayamam gibi bir kafa yapisina girmedikce mazosist gibi hem aci icinde hem de caresiz hissederek hayatini geciriyor.

acun, sergen.

Ben sevdiğim işi yapıyorum, çoğunlukla canım çıkıyor, bu hafta sonu da çalışacağım ama memnunum halimden.

valla ben de ne yapacağımı bilmiyorum sanırım öğretmenlik yapacağım ama hiç sevmem öğretmenliği.Anket yaptım kendime mimarlık,teknik öğretmenlik falan çıktı ama ben de matematik falan yok.Ah ulan nedir bu ülkede çektiğimiz.Küçüklükten bizi yönlendirmediler ki anca matın varsa istediğini olursun.

cok boktan bisey. hep calisiyorsun.

hobimden para kazanmıyorum ama işimi seviyorum. hiç bilmediğim, düşünmediğim bir meslek, keşke öğrenciyken haberim olsaydı kendimi bu yönde geliştirseydim diyorum şimdi.

ayrıca iyi para kazanan müzisyenlerin büyük çoğunluğunun sevdiği işi yaptığını düşünmüyorum. adam 20 yıldır her gün aynı şarkıyı çalıyor sıkılmıştır amk. Nirvana bi süre sonra smells like teen spirit çalmayı bırakmıştı mesela. bir çoğu da para kazanabilmek için hiç sevmedikleri popüler müzik tarzları yapıyor.

ben öyleyim ya. biraz şans biraz mücadele. dilciydim, rus dili falan okuyodum, dedim yok olacak gibi değil, az çok becerebildiğim de ne var, web programlama. okulu bırakıp iş aradım koşturdum falan, şimdi 1 yıldır çalışıyorum, kendimi rahatça geçindirebilicek kadar maaşım var, okulu da değiştirdim. yani hobimi önce meslek edindim, mesleğe devam ederken okulu da ona çevirdim. ama bu sefer de gerzek gibi hissediyorum kendimi bazen çünkü hobim yok. iş yerinde kod yaz, eve gel ya yine kod yaz ya da teknoloji haberleri falan bak.
farklı bişiler bakıyorum şimdi kafa dağıtıcak. jonglörlük, elektro gitar falan var akfamda.

(bkz: alp kırşanlık)

(bkz: #38758792)

para boksa bu telefonlardan herhangi biri senin isteklerini istemediğin kadar karşılar. ama az tasarruf edeyim diyorsan daha düşük fiyatlı ve senin istediklerini karşılayabilecek onlarca telefon var. ha illa bunlardan biri olacak ulan diyorsan, bence z1. almışken en iyisini al.

Sony Xperia Z1

g2 kesinlikle. şarjı 2 gün götürür, 3000 mah batarya en yüksek değer şu anda smartphone piyasasında.

tabiki z1

bahsettiğin kötü özelliklerden sadece g2'ninki tolere edilebilir. 32 gb alıp da hafıza yetiştirememen istifçilikten başka bir şey değildir. hele ki oyun oynamam diyorsan her halükarda yeter sana o hafıza. ha bak fotoğrafı bahis konusu edip g2'ye vurabilirsin zira z1 bu konuda -şimdilik- daha iyi. kitkat 4.4'le güzel bir optimizasyon gelir, o zaman başka şeyler konuşuruz.

benim z1'i en büyük tercih etmeme sebebim bir "mobil" cihazın olmaması gerektiği kadar kumandavari durması. öküzlüğünü tanımlayacak kelime bulamıyordum, iyi oldu senin bu kumanda benzetmesi, kullanırım bunu. aslında g2 de istediğim gibi değil malzeme kalitesi açısından ama zero gap olayı ve tuşların arkada olması malzeme olayını tolere ediyor bence. gönül isterdi ki htc one'ın içine yerleştireceksin bütün bu donanımı, bataryayı; o zaman ben de fanboyu olacak bir cihaz bulmuş olurdum!

yarım yamalak yunancamla (bi de auto correct desteğiyle) şu kadar çevirebildim yunan alfabesine, google translate'e bakılırsa okunuşta sorunlar var ya da ben bazı kelimeleri hiç çeviremedim. (bazı kelimeler de tabletin yunanca sözlüğünde yok ki, tonasyonları düzeltmedi. :/

Δεν κατάλαβε νέο κε μόνος μου τα το σκέτο όσο πιο γρήγορο ινετε. ια ιό πιο λόγο δεν έφτανε με καλά. Νομίζουμε ότι κε ι διο: έτσι κε εγο. Αρκετή ιμε κυραμεναστα τα τι ιτελα ασινιτιστος ένα ι ζοι κε περνά περνο κάτι πιστό ινε υα μας: σνιτιζμενος ένα ι ζοι.

esrar dairesi ve hp cafe'den sevgililerle.
özellikle hp cafe, burnumda tütüyor.

Sihirbaslasin.net ile bir site daha vardi.

hatta www.frphogwarts.com belki daha sonralardan? kimse yok mu ya?

üçüncü kitaptan itibaren sirius'tu ama sonunda herkesin favorisi snape oldu sanırsam. üçüncü kitapta zamanı döndürdükleri bölüm en iyisiydi gözümde. hey gidi günler

azkaban tutsağı favori kitabım. herinin ailesinin geçmişine dair bi şeyler öğrenmeye başladığı ilk kitap.

en az sevdiğim ise ateş kadehi. sırf sonu için yazılmış bi kitap sanki.

fred'in öldüğü bölüm :(.kitapta anlatılışı yani. son gülüşü yüzünde donmuş ya. çok fena...

çok fazla favorim var. ron ve ikizler mesela. sanırım çoğu kişinin böyle.

snape'in ise serinin sonunda kahraman olması çok saçma geldi hep. kitapları okuyanlar daha iyi bilir.

bir de james potter'ı kahraman bir adam bilmek iyiydi. sonlarda hep severus iyi çocuktu piçlik yapıp lily evans'ı elinden aldı havası verildi. ağrıma gitti. (evet sorunlu bir ergenlik yaşadım)

benim de favori karakterim sirius'tu. En sinir olduğum olaylardan birisi ama özellikle filmde bunu daha bariz yaptılar, snape'i yüceleştirirken james potter'ı yerin dibine sokmalarıydı. Ayrıca en sonda 2 çocukları olduğunu da çoğu kişinin anlamamasını sağladılar sadece albus severus'a odaklandılar.

En iyi bölümlere gelince kitapta ron'un faresinin peter pettigrew olduğunu anladıkları anda çok heyecanlanmıştım, yakalayamamaları falan soluksuz okunan kısımlardı. Sirius'un daha sonra şömineden gelmesi güzeldi. En çok ateş kadehini severim içlerinden de, o diğer okullardan gelenler, yarışmalar vs. çok güzeldi.

kitapları okuyamadan filmleri izledim maalesef. sonra hastası olunca dedim bari orijinalini okuyayım. bir ara ingilizcesini alıp girişicem.

filmlerden tanıdığım kadarıyla snape ve lupin en sevdiğim karakterler. snape'in karanlık halleri, ses tonu falan çok hoşuma gidiyor. ben filmlerde kötü adamları daha çok seviyorum. senaryodan bağımsız karakteri düşünecek olursak bellatrix de hoşuma gidiyor mesela :) lupin'in de o kendiyle mücadelesine hastayım. bu arada koca serinin ana karakteri olan harry'ye bir türlü kanım ısınamadı :)

-spoylır olabilir dikkat-

en iyi bölümü bilemedim ama beni en çok etkileyen sahne harry ve dumbledore'un horcrux ararken kayıkla gittikleri yerdi. acayip etkisinde kaldım orada geçen sahnelerin. nedenini hiç bilemiyorum, ne zaman izlesem tüylerim diken diken oluyor.

favori kitabım azkaban tutsağı.
favori bölümde yine aynı kitaptan göl kıyısında çatal boynuzlu geyik patronusuyla ruh emicileri kovmasıydı sanırım. bir de 5. kitaptaki bakanlıkta arthur weasley'i aramaları öncesindeki rüyalar kısmı falan. kehanet kovalamacası başlıyordu sanırım bu olaylarla birlikte. quidditch maçlarını iple çekerdim anlatımı çok güzel olurdu.
ilk dört kitabı iyi bi şekilde hatırlarken son üç kitabı çok iyi hatırlayamıyorum, sanırım okuma sayısından kaynaklanıyor :)
favori karakterim hermione aşıktım kendisine. ardından da lupindir sanırım babacan adamdı. snape'e ısınamadım o kadar olaya rağmen. sonlara doğru (5.,6. kitaplarda) dumbledore'dan da soğuttular.

bu arada 5.kitapta weasley ikizlerinin okula efsanevi vedası da unutulmasın.

favori kitabım 5, favori karakterim dumbledore.

voldemort'un ağzına lapa lapa sıçışı, o müthiş duellosu hala aklımda. ben her daim kitaplarda, filmlerde en yaşlıları ve bilgeleri favorim yapmışımdır zaten.

ama dumbledore bir başkaydı adamın doğuşundan belliymiş ne kadar taşaklı olduğu ztaen, 20 tane ismi var albus percival wulfric brian dumbledore... paçasından karizma akıyor. sakallarına bağladığı tokası, gözlüğü, cübbesi. bütün olaylara hakimiyeti, ileri görüşlülüğü, keskin zekası, mütevazı olması. elini sallasa yeni büyü icat edebilecek bir ihtiyar. kitaptaki her şey onun ince zekasına göre gerçekleşiyor, her şey plan dahilinde. o olmasa harry potter seçilmiş çocuk falan olamazdı. zaten kehanet de ona yapıldığına göre bence harry'i o seçmiş sayılır. harry seçilmişse eğer onu da dumbledore seçmiştir(heytt bee kız olsam verirdim, hoş eşcinsel diyollar ama neyse bilemedim..). çogseviyom.

Soruyu sordum ben de cevap vereyim madem.

weasley ikizleri ve sirius en sevdiğim karakterler.
sirius'un öldüğü bölümde ağlamıştım.
en sevdiğim kitap azkaban. hatta bu kitaptan sonra keşke harry ve sonrasını anlatacaklarına öncesini anlatan bir kitap yazsın istemiştim jkr.
sonlara doğru dumbledora'a gıcık oldum. baştan beri snape'i içten içe sevdiğimden ötürü "always" muhabbeti çok içime oturdu.
cedric diggory'ye de gıcık olurdum.
quidditch dünya kupası kısımları 10 numaraydı.

Hermione en sevdigim karakterdi,

Cedrici 4un baslarinda sevmemistim ama en az bi gryffindor gibi cesur davrandi ve harrye kupayi beraber tutmayi onerdi ya, oldugunde uzulmustum. Ozellikle 6. 7. Kitaplarda geriye dogru bakinca uzucuydu.
En sevdigim hermione sozlerinden biri su : Sirf sen bir cay kasiginin duygu zenginligine sahipsin diye, sanma ki ron baskalari da oyle..."

Fudge zaten aptallik otesine gectigi icin 5te bise demeye gerek yok bence,

Ron ron ron... Sana 6.kitapta cok gicik oldum ama iyisin iyi

7.kitapta hani bi ciftlikten ekmek yumurta calmislardi ya , geminius muydu cogaltma buyusuyle sayisini artirsalardi fena olmazdi

Quidditch kupasi bolumleri cok iyiydi

Weasley'lerin efsane vedasi ve peeves'in onlara srlam durmasi harikaydi

ressam ve heykeltıraş olmak isterdim, resim kursum var, ama heykele henüz başlamadım.bir hayalim daha var ama onun asla gerçekleşmeyeceğini biliyorum.

genel müdür yardımcısı falan olsam iyi olur aslında. yabancı dil, master falan kastırmaya uğraşıyorum.

çok uçuk bi hayalim var ama burda söylesem millet kıçıyla güler o yüzden şimdilik kalsın gerçekleşirse editlerim :D

evet çabalıyorum valla.

Mutlu olmak, mutlu olmek.

Mesleki hayallerim var. Cabaliyorum. Pek olacak gibi değil.

çok iyi bir yazar olup kafamın içindekileri güzel bir şekilde, kurgulayarak, insanları etkileyecek biçimde aktarabilmeyi isterdim.

bir şey yapıyor muyum? eh. sürekli mektuplar yazdığım birisi var, ayda 40-50 sayfa falan yazıyorum ona. kurgu yok ama.

çok iyi bir spor adamı olmak isterdim. iyi bir teknik direktör, sporun güzel yönlerine dikkat çekebilen ve "futbol çok rererö" diyenlere "al amk bu da rererö" diye gösterilebilecek kalibrede şahane bir yorumcu/yazar olmak isterdim.

bir şey yapıyor muyum? yapıyorum ama daha ileri taşımak için çabam yok. olmaz da sanırım.

düsseldorf'a yerleşmeyi hayalden saymıyorum, o noktada benim yapabileceğim pek bir şey olmasa gerek. ne okuduğum bölümle alakası var ne başka bi' şeyle.

sirt cantasiyla dunya turu ama oyle para pul ve zaman derdi olmadan. tibette bir ay tapinakta yer silerek, afrikada atesin etrafinda dans ederek, texasta rodeo yaparak falan.

seyşeller'de aynı survivor dakiler gibi bir ada,deniz vb. kıyısında yaşamak hayal ederdim

The Boys Next Door?
Nick Cave'den ötürü.

çok iyi tahmindi ama maalesef değil

iggy pop bence benziyo

blixa bargeld.

@freebird5406_2 siyah, yağlı görünümlü saç eksiği var
@sanalhayvan yine değil...

geddy lee.

rush grubundan.

manowar basçısı

çok iyi çok yakın cevaplar ama değil

ozzy osbourne?

chris vrenna?

Keith Moon

chris vrenna'dan yola çıkarak söyleyebilirim ki trent reznor'un saçları omuzlarına gelen haline çok yakın biri.

renato zero

elliott smith

jack white

@king lizard, bir grup elemanı olmalı.

ve j.white da değil

robb flynn?

Tamam buldum. Tarif şeklime gerçekten hayret ediyorum.

adamımız sean kinney. bonus olarak brent fitz var.

static2.fjcdn.com

mahalle arası küçük kırtasiyelere bakın bi.

Kadıköy iskeledeki kadıköy pasajının girişinde satılıyor birkaç tane simli noel babalı.

inanmıyorum çocukluğumun en güzel anıları bu kartlar, bunlara bakıp hayal kurardım ve itiraf edeyim arada google açıp bunlara hala bakıyorum ama çeşit googlda bile yok, çocukken biriktirmiştim yüzlercesini, bunlara hala ilgi duyan birini görmek beni mutlu etti bunlardan bulsam hepsini alırım o kadar diyim.

yaa zamaninda bunlar vardi ve yilbasi oncesi falan alip sevdiklerimize gonderirdik. bu bile nostalji oldu. vay be. hatirlatigin cin tesekkurler

Of bunlara bakıp hayallere dalardım ben de.

bugün aynısını ben de düşündüm. yılbaşı kartları 4.75 TL'ye bile satılıyor. iğrenç ötesi üstelik. kırolukta son nokta. bunlardan bulursanız lütfen topluca haber verin!

her yılbaşında bu kartpostallardan bulabilmek için şehrin altını üstüne getirmekten yoruldum. be bir site buldum. www.matbuu.com

google görsellerden bulduğunuz kartpostalları burada tasarlayıp kartpostal haline getirebilirsiniz. ben elime ulaştıktan sonra tırnak cilası sürüp üzerine sim dökmek suretiyle bu yıl sahiplerine ulaştıracağım.

leonardo iki kılıçla özdeşleşti. liderliği ile öne çıktı.
mikelenjelo ise namçukasıyla. sempatik hareketleri ve avril'e yazmasıyla ün sağladı.
donatello daha çok tahta ile dövüştü. grubun biraz dövüş konusunda safça olanı ama işte bilgisayar işleri falan ondan sorulurdu.

bir de rafael vardı. asi çocuk o da çatal bıçakla ağır abilik taslar. pıçağı göte saplar affetmez.

bir de tüm bunların arkasındaki isim vardır. splinter usta o da işte her ne kadar felsefeden falan bahsetse de bizimkilerin işi gücü pizza yemektir.

Leonardo da vinci 'ninki çok yönlülüğü ve estetiği bence. Anatomiyle de robotlarla da çalışması var. Her şeyle ilgilenmiş.

hacı gel anlatayım.

Bu üstadlara "polymath" deniyor. Yunanca çok fazla öğrenen demek, ingilizce açıklaması da:
"polymath is a person whose expertise spans a significant number of different subject areas; such a person is known to draw on complex bodies of knowledge to solve specific problems."

polymath ile ilgili detaylı bilgi => en.wikipedia.org

michelangelo; sistine chapel ceiling
leonardo da vinci; mona lisa, last supper
raphael; school of athens, insan üstü yapıtlar.

şöyle yardır:
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

Götürün veterinere, enfeksiyon gelişmiş, üstelik gözüne çok yakın. Hatta sol gözüne doğru yayılmış görünüyor.

geçmiş olsun. bütün yapmayın denilenleri yaptıktan sonra geri dönüşü olabileceği ihtimalini düşünmek bile maalesef vakit kaybı...

imza: zamanında birçok kazağını yanlışlıkla çektiren birisi.

hırkanı artık ihtiyacı olan bir çocuğa bağışlayabilirsin.

geri dönüşü yok maalesef.

+1 knight

Normalde dogru deterjan ve makine ayarlariyla yikanabilir fakat sen buna dikkat etmemisin. 40 derece cokta fazla bir sicaklik degil aslinda eskisi haline donmesede yine de kullanilabilir sanirim.

Geri dönüşü yok maalesef. Bu türde kazakları makinada yıkarsınız. 30 derece veya soğuk seçeneğinde sıvı deterjan +yumşatıcı ile yıkayabilirsiniz. Sakın makineye sıktırmayın. Elinizle sıkın, bir havlunun üzerine sererek kurutun.

Sadece heykel değil, aslında ana olarak resim üstüne ama içinde heykel ve mimari üzerine Sanatın Öyküsü var. O iyi bir giriş kitabı.

sex drive

pitch perfect

Project X

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

www.imdb.com
www.imdb.com

project x
movie 43

bunun standardı how high değil miydi?

Kütahya'da kurtuluşda var toz halinde.
Toz orjinal salep tozu alman gerekli baya baya pahalı orjinali ismini hatırlayamadım ama hatırlayınca yazarım. Sütlü yapman daha lezzetli yapar bence.
Baya pahalı deyince kilosu 400 tl gibi bir para ama orjinal olduğunu nasıl anlarsın bi fikrim yok.

toz halinde. ben sana vereyim, bi ara. bende var. en güzelinden.

bucak (burdur) salebini cok overler ama cok anlamadigim icin bir sey diyemeyecegim. iciciyiz sadece.
denk gelirseniz aklinizda olsun.

Ben de tam bu soruyu soracaktım. Az önce salep yapmak için evde bulunan kipa markalı ürünü elime aldım. İçinde ne ararsan var (glikoz şurubu, diğer katkı maddeleri) ama salep sadece %0,4 oranında. Marketlerde satılan markalardan tavsiye edebileceğiniz var mı ?

Karakoy kadıköy vapurunda

kuru kahveci de de var aktarlarda böyle ipe dizilmiş küçük çicekler olur onlar salep işte

bence orta yolcu bir sonuç hazırla. Roa,roe 11-15 se;
1.toplu taşımada belediyelerin internet sağlama olayı volume u düşürebilir de. hem güncele dokunur etkilersin hocanı vs.
2.turkcell bireysele değil kurumsal müşteriye odaklanıyor, avea ve vodafone çok daha ucuz de, alınmaz diyerek kapat.
3. vodafone ve avea müşterisi son 2 yılda % kaç artmış, trkcll kaç atmış karşılaştır kapağı kapat..

ben olsam böyle yapardım.

telekominikasyon hisseleri her zaman alınır. orta ve uzun vadede kar bırakır. dönem dönem ikisinin de hisselerini almış biri olarak söylüyorum. alan zarar etmez. hatta temettü bile almıştım.

Önce telekomunikasyon sektöründen başka şirketler ile birlikte bir karşılaştırma yap.

Daha önce hisse başına ne kadar temettü vermişler?
Piyasa değeri defter değerinin kaç katı?
Yatırım danışmanlık şirketleri hedef fiyat olarak hangi seviyeleri gösteriyor? Yüzde kaç artış, azalış öngörüyorlar?
Son iki yılda en düşük, en yüksek hangi fiyat aralıkları yaşanmış?
Artış ve azalışları BIST'in performansının altında mı, üstünde mi? paralel mi?
Oran analizlerini yap, sektör ortalamasını bul, hangi şirket daha önde, hangisi geride?

Fiyat kademeleri ne durumda?
Hisse senedinin ne kadarı halka açık?
Hisse senetleri kimlerin elinde? Büyük oyuncu var mı?
Yatırımları neler? Bu yatırımların ileride kar getirme potansiyeli nedir? Diğer şirketlere göre yatırımları hangi seviyede?

Alınmaz. Hala sirket kimin kim yonetiyor belli degil. Cukurova tmsf teliasonera ?

güzel bir dille onu kırmadan anlat ve dua et yanlış anlamasın.
hadi iyi şanslar.

Her türlü kırılacaktır bence

yakınsanız bi' yeter. diyebilirsiniz. yakın değilseniz, işim var sonra konuşalım diyerek uzaklaştırabilirsiniz.

ima ise yaramiyosa, daha acik ama medeni bir sekilde konusacaksiniz.

bak sevilcim yanlis anlama da, biraz fazla detay veriyosun ve ben bundan biraz sikiliyorum

bak sevilcim yanlis anlama da, benim de kendime gore dertlerim, hayatim ve ugrasmak istediklerim var, sen bu kadar detayli anlatinca biraz fazla zaman gidiyo,

bak sevilcim, yanlis anlama da, su anda yapmam gereken cok isim var, hic musait diilim.

cevap vermeyerek veya alakasız, saçma cevaplarla ondaki anlatma isteğini yok edebilirsin ama çok samimi arkadaşınsa takmaz, devam eder.

ziya paşa okut !

nush ile uslanmayanı...

diye gir ^_^

ben erkeğim ve aynı dertten ben de muzdaribim ve bu kişi benim ev arkadaşım.ben bu mevzuyu 50 kere söyledim hatta kırıcı bir açıklıkla söyledim ''çok gereksiz konuşuyosun,ayrıntı veriyorsun,ana fikri ver geç'' minvalinde şeyler söyledim ama o an için kabul ediyor konuştuğunu ve aramızdaki samimiyete güvenerekte kırılmıyor.gelgelelim davranışta bir değişme yok ben de aşırı sıkıldım senin gibi çoğu zaman anlatıyor dinlemiyorum ve o da farkında dinlemediğimin.

bu tamamen karakter meselesi ya onu o haliyle kabul ediceksin ya da daha az görüşeceksin bunun başka çözümü yok.
hee ben mi napıcam seneye ev arkadaşlığımızı bitireceğim (sırf bu sebepten değil tabi ama bunun da büyük etkisi var )

bende de var bunun aynısından. sevgi olmasa katlanılmaz da sevgi olduğu için sabrediliyor. benimkinin sevgilisi yok ama sevgili adayları ve hoşlandıkları tonla; her birini ayrı ayrı anlatıyor. içim şişiyor ama mecbur dinliyorum. sabretmek tek çözüm.

konuşkan arkadaş iyidir. asıl konuşmayınca sorun etmen lazım. bana sözlükten bi fotorafınızı gönderirsen daha net bir şey söyleyebilirim.

Gözden kaçırılmış ek bilgi: Her facebook postunu beğeniyor! Hepsini. Kesinlikle alakası olmadığını bildiğim konularda bile.

sevgilisi var demesen aynı kişi olduğunu düşünecektim. yemin ederim bir şey yazmaya korkar oldum facebook'ta. en alakasız şeyleri bile beğeniyor, hatta çoğuna da yorum yapıyor. mecburen cevap veriyorsun, ama çoooooook sıkıcı.

net ol. şu an seninle konuşmak istemiyorum de.

davranısını eleştirme. reddet, ertele, oyala, lafını böl. bıkar illa ki.
eleştireceksen de şaka yollu dikkat çek.

laaaaan allah kahretmesin bu ileti bana sandım bi an..

şu anki rahatlama hissimi anlatamam ben değilmişim..

bence artık sil şu kızı ya yetti gari. neyi beğensem çat altta ablanın adı o daha önceden beğenmiş bile..

abi sen bir şey paylaşıyorsun, birkaç saniye geçmeden beğeniyor kızda otomotik beğenme hali var..

açıkça söylesen de değişmez bence.

ben erkek olmama ve arkadaşım da "vaay kardeşim, konuşalım yaaa, sen anlat ben dinliyim" diyecek son adam olmasına rağmen resmen affedersin skiyorum adamın hayatını. sıkılınca tribe giriyo, fark ediyorum, ama bi şey diyemiyo. ibnelik değil mi, konuşuyorum ben de.

kafama estiği gibi konuşabildiğim tek insan o çünkü. sen de onun için öyleysen kaçışın yok.

Tunus'un aşağı kesimleri oldukça fakir ve çoğu yer içler acısı idi benim geçen seneki gezintimde gördüğüm. güzel tarihi mekanlar var. islamın ilk dönemlerine ilişkin eserler felan. gezilip görülmeye değer de fakirlikleri görünce insan üzülüyor. sousse'ye gitmiştim ben, bir de başkent Tunus'a. ikisi de güzeldi. ama arada bir şehir daha vardı adını unuttum. o şehir girişte bahsettiğim gibi felaketti. akşam vakti belediye başkanı ve vali bizi resmi törenle karşıladılar. toplantı felan yaptık. adamlar bize yardım edin diye yalvarayazdılar. o kdar üzüldüm ki, başımızdaki devlet büyüğüne "lütfen bunlara biraz yardım edin" dedim. aslında daha önce o kente çöp kamyonu felan vermişiz. onu bile getirmişlerdi süsleyip püsleyip. hala içim parçalanıyor: dünyanın ne garip bölgelerinde ne garip hayatlar var!

coursera'yı bile daha iyi takip ediyorum.

Okuldan birini gozune kestir okula gitme amacin olsun:) sonra yavas yavas alisirsin zaten.

eğer şimdi gitmezsen bi kaç sene sonra hala okula gidip gelmek zorunda kalabilirsin.

bunalmışsın bence sen gez toz uzak yerlere git motive ol isteklen. işe girmeyi düşünme bence nasılsa ömrünün geri kalanını çalışarak geçireceksin çok pişman olursun.

yalnız olmanın tadını çıkar.sessiz,sakin ohh mis.

İlk gün idare et hocam ikinci gün haberleşip dışarı falan çıkalım. Belki zirve denk gelir.

bence bayramda yalnız kalanlar olarak bir şeyler yapalım

bu arada giddersen çikolata alma abi. genel olarak şeker hastalığı olduğundan yiyemiyorlar. haberlerde söylemişlerdi.

meyve daha tercih sebebi.

Bayağı ciddiler. Sebebi şahsen gidip belirli bir günde kayıt olmanı istemeleri.

Öyle bir zorunluluk var mı, varsa neden var bilmiyorum ama geçen sene pek çok öğrenci gibi ailemle (annemle) gitmiştim ve sadece belgelerimi teslim edip sordukları birkaç soruya cevap vermiştim - ki annemin de ben olmasam cevaplayabileceği sorulardı. Hani beni görmese "kaydolacak eleman nerde?" diye soracak gibi değillerdi pek...

Çok önemli bir mazeretiniz varsa okulu arayıp durumu izah edin, belki gelmeden de kaydolabilirsiniz öylelikle. Aslında denemek lazım, merak ettim şimdi.

yani gayet basit bir açıklaması var aslında; reşit bir bireyin işlemlerini yasal izni olmadan başkası yapamaz. o zaman banka hesapları, devlet daireleri işlemleri için de annen gitsin. bir arkadaşımın babası hukuk yazacaksın diye o kadar diretiyodu ki şahsen kendi gidip çocuğunu kayıt yaptırabileceğini bilse hukuk yazmamasına hayatta izin vermezdi. neyse ki hukuk yazdırırsan kayda gitmeyeceği konusunda arkadaş ikna etti de şimdi istediği okulda sosyoloji okuyor.

hiç bir soru sorulmadan yapıldı arkadaşlar.

amcam feride koydu. çalıkuşu feride.

sanırım vermezdim. zira karakteri sevip ismi sevmeyebilirim. ismi de seviyorsam zaten tek sebep karakteri sevmemiz olmaktan çıkar.

zaten düşündüğüm bir isim yeni bir dizide popülerse bile o isimden vazgeçerim.

4-5 yıl sonra Kuzeyler Güneyler okula başlayacak misal.

veririm. hatta albus koymayı düşünüyorum. o derece.

köpek olursa da boomer. o da independence day filmindeki köpeğin adı.

İsterim lakin bir karizması olmalı.

Mesela @elorelia Albus demiş. Eğer dumbledore'dan geliyorsa hiç koymasın daha iyi. o çocuğun arkadaşı olsam "ailen de ne ergenmiş ha, albus diye isim mi koyulur" derdim.

Bir aralar oğlum olursa adı Güney olsun diyordum, Kuzey Güney dizisinden sonra vazgeçtim. Tersi durum da mevcut bende.

kızım olsa adını Arwen koymak isterdim:) ama W sorun çıkartır, Arven desem de çakması gibi oluyor bilemedim...

Sherlock koymak isterdim ama benimki de Şerafettin'den öteye gitmez sanırım.

biodigitalhuman.com biraz ağır bir site ama dediğin gibi tek tek her parçana bakabilirsin.

esasen aradığım şey nadir görülen hastalıklar üzerine. bana desin ki fdawdajdjakdsj diye bir hastalık var, tanımı şudur, 25 milyonda 1 kişide görülür.

kargo-renklerin içinde
yavuz çetin-her şey biter
melis danişmend-bin doz öfke

şahsen ben eskilere yönelmeni öneririm. biraz bunlara takılırsan son dönem müziğin ne derece bok olduğunu farkedeceksin.

kargo - yalnızlık mevsimi albümünün tamamı. özellikle boğaziçi, şairin elinde, kalamış parkı.

şebnem ferah - kadın albümü, bunun direk tamamı.

mavi sakal - kan kokusu, iki yol, yine bu albümün tamamı.

teoman - sus konuşma, bazı yalanlar, bir damla gözyaşı, gemiler, ne ekmek ne de su, papatya. genel olarak 17 albümüne kadarkiler.

özlem tekin - aşk her şeyi affeder mi, duvaksız gelin, yar bana varmadı.

burak kut - yaşandı bitti

tarkan - ölürüm sana.

demir demirkan - göçmen, gümüş, istanbul 2004 albümünün tamamı.

duman - ilk iki albümü. eski köprünün altında ve belki alışmam lazım.

kurban - sert albümünün tamamı.

acil servis - bebek
aslı - kördüğüm, tüm şehir ağladı, yardımcı olmuyor.
deniz arcak - beyaz vadi
emre altuğ - şaşkın

haluk levent - saymakla bitmez, hadi sayayım madem:
ankara
ayrılık
dağlar
gülendam
kağızman
yalan

bunun direk konser albümlerinden birini edinmekte fayda var.

tuğçe san - neredesin (bu çok kraldır bak)

kargo - şairin elinde

tarkan - biz nereye

erkin koray - senden ayrı

yavuz çetin - benimle uçmak ister misin

barış manço - dönence

koray candemir - nefesini tut

cem karaca - tamirci çırağı

Demir Demirkan - gitti gider

duman - manası yok

gripin - hayat mars etti

mavi sakal - iki yol

mor ve ötesi - uyan

gökhan semiz - inan ki teksin

www.youtube.com

of amınakoyim şu şarkıyı dinlerken çok duygulanıyorum. ölmemeliydin gökhan semiz. ve yavuz çetin. çok erken gittiniz.

sakin-laleler beyaz
öztürk-gülümse
feridun düzağaç-deli
kurban-ifrit
mfö-nerde hani
athena-aşk meşk yok
mor ve ötesi-daha mutlu olamam
hayko cepkin-melekler

ortaya karışık oldu biraz.

madem kargo denmiş, bence en kral parçaları budur:

www.youtube.com

irfanview'ı indirin. birkaç mb bir şey.

maalesef sorunum devam ediyor, resimler parçalı parçalı gösteriliyor.

başka fotoğrafları sorunsuz açıyorsan, aktardığın fotoğraflarda sorun vardır.

Nurtanesi sokak emlaklarına bak.yesiltas ın vardı sanırım.

tercüme bürolari sayfasi 10 € dan ceviriyor genelde. ordan kendi ederini hesaplayabilirsin.

kahve kupasına netlenmiş fotoğraf, deniz kenarında banka netlenmiş fotoğraf, en turuncu kuru yaprağa netlenmiş kuru yapraklı fotoğraf.

Böcek (makro fotoğrafçılığa giriş)

güneşe karşı durup sadece silueti gorunen adam.

www.sevgilim.net

poz değişebilir :D

Ben de 3 yıl önce gitmiştim fiyatı nedir bilemiyorum ama arkadaş otel iyidir.

sikindirik degil kesinlikle ama relax bi dizi: the big bang theory.

tbbt çok severim ama aradığım şey bu değil.

vakit harcıyorken niye sikindirik şeyler izliyorsun ki.

shameless iyi gider.
entrika istiyorsan house of cards olur.
hem siyasal hem dram the americans olur.

(bkz: elementary)
(bkz: perception)
(bkz: shameless)
bu diziler seni eğlendirecek, hayatta tutacaktır.

dizimag'in tavsiye robotunu kullan bence..puanı biraz düşük tut..dolu seçenek çıkar..
New Girl olabilir.

shameless +1 (us versiyonu yalnız uk değil)
izlemediysen hiç durma başla derim, yalnız sikindirik değil gayet kaliteli izledikçe kendine bağlayan dizidir.

bence de sikindirik dizi arama.

(bkz: code geass)
(bkz: nhk ni youkoso)
(bkz: death note)
Bunlar da -özellikle ortadaki- seni hayattan uzaklaştıracak, fantastik duygular denizinde yüzdürecek.

güzel dizileri okul dönemine saklıyorum :) shameless aklımda.
house of cards, elementary, code geass, death note izledim.

nhk ni youkoso, perception, new girl ve the americans'a bakayım.

Switched at Birth : www.imdb.com

True Blood. Hem çok saçma hem de izleyince bayaa sarıyo

true blood'ı severek izliyorum. klişe vampir dizilerinden çok daha iyi durumda.

(bkz: californication) Ben de yeni başladım. İyi gidiyor.

ille sikindirik olsun diyosan gossip girl, yok vazgeçtim şirin, güzel bi dizi isterim diyecek olursan community.

gossip girl'ü de beğenerek izledim ben. community'e bakayım.

Pretty Little Liars.

o kadar berbat çocuk yetiştirme tarzları var ki.kendileri de rezalet,çocukları da onlar gibi olacak büyüyünce yazık.nefret dolu insanlar yetişiyor.

ailesiyle konuşmanın bir faydasının olacağını sanmam. birinin ağzını kırmazsan aynısını yapmaya devam eder böyle veletler. ama bunu yaptıktan sonra kardeşini daha iyi koruman gerekir. anne baba orospu çocuğu olduğu için ne yapacağı belli olmaz.

kendini açık etmeyecek şekilde derdini anlattığın bir yazı yaz, çıktı al ve kendininki dahil her dairenin posta kutusuna at. (hoş onun da fotosunu çekip feyste paylaşılırlar)

aileleriyle konuş, sorun çözülceğinden değil baştan uyar.
ondan sonra anti-canavar olarak kardeşini eğit mümkünse bi erkek abisi eğitsin.

dinsizin hakkından imansız gelir mantığı uygulanmalı. havuza giremezsin diyen çocuğun kafasını suya sokup boğucaksın bakalım bidaha diyebiliyomu.

ailelerinin çoğunun haberi olduğunu sanmıyorum. konuşulursa çocuklarını uyaracaklardır bence. çocukların kendilerine de tatlı dille, "o da sizin arkadaşınız, babası hakkıyla ekmeğini kazanıyo, o olmasa o işleri siz yapardınız, sırf babasının işinden dolayı o çocuğu küçümsemeyin o da insan" şeklinde bir konuşma da etkili olur. muhtemelen çocukların arasında lider konumundaki bir iki tane kötü yürekli vardır, diğerleri de ona ayak uyduruyodur.

bu yetistirmigimiz cocuklarla degil icimizdeki orospu cocuguyla alakali. turk milleti kadar kotu bir millet daha gormedim diyebilirim. her yerlerinden haset, her yerlerinden kotuluk akiyor. lanet olsun.

Çocuklara kızın hafif korkutun kolundan çekiştrin fln ama çocuklara vurmayı.

Yapableceğin tek şey kardeşini adam gibi kavgaya hazır yetiştirmek.

KArdeşini zayıf görüyorlar, güçsüz görüyorlar, eziyorlar.

Bazısı çok ilkel falan filan diyecek ama en alt seviyede hayat böyle, ABDde de, Avrupada da, Rusyada da. GÜçsüz olan eziliyor.

Tavsiyem çocuğa kendine güvenini geliştirecek bir şeyler yapın, en önemlisi dövüşmesini öğretin.

İDeal hayat yok, reel hayat var.

Ha birde çocuklara karşı sizin yapacağınız her hareket kardeşinin daha fazla ezilmesine sebep olacaktır.

Sizin uyardığınız bebeler siz yokken bunun sorumlusu olarak gördükleri kardeşinize saracaklardır.

yanlis anlamadiysam butun bunlari kardesine degil kapicinin cocuguna yapiyorlar.

evet evet kapıcının oğlu. kendi kardeşime yapılsa kapılarına gitmek için çok meşru bir sebebim olur.
bahsettiğim çocuk pek kendi halinde, naif,efendi bir çocuk. Çocuğa git kavga etmeyi öğren diyemem.

ailenin yaninda gittigin zaman apartmanin girisine "sayin gerizekalilar" baslikli bir yazi yazip as, ustune alinir zaten onlar.

Yorumlar arasinda benimki pek bi hosgorulu kalacak ama boyle bir olaya denk gelmek icin firsat kollayip site veletlerine nicin boyle yaptiklarini sormali, sonra yapilan bu davranisin yanlis oldugunu, o cocugun yerinde kendilerinin de olabilecegini, hatta belki yarin oburgun kendilerinin apartman gorevlisi olabilecegini vs anlatmali.

o çocuğun içsel dünyasını ve ileride ki yaşantısını etkileyecek davranışlar bunlar.

hor görülmek o yaşlarda asla ve asla yaşanmamalı. o çocuğun arkasında olduğunuzu belli edin öncelikle destek olun yani. diğer çocukların salak ve gerizekalı olduğunu bilsin. yoksa çocuk kendinde hata arayacaktır.

onun dışında sizin kardeşiniz olmasa da bence ya apartman toplantısında herkes çocuğuna edep ve terbiye öğretsin tarzında bir konuşma yapılsın ya da siz gidip çocukların arasına göz dağı verin.

türk toplumunda çok görülen bir durum. insanları para ve mevkilerine göre değerlendirmek artık 7 sinden 70ine huy olmuş deliriyorum bu insanları gördükçe

sahur sahur çok sinirlendim. içimden geçen bunu yapanların, çocuk mocuk demeden ağzına sıçmak ama ne yazık ki yapmamanız gereken bir şey.

lobi yapın. düzgün 3-5 tane aile veya komşu bulun. önce onlara sorunu anlatın ve böyle olmaması gerektiğini söyleyin. BERABER konuyu toplantıda gündeme getirmeyi önerin. en azından destek çıksınlar.

bundan ayrı olarak kesinlikle kapıcının çocuğuyla konuşun ve kendisine yapılanın haksızlık olduğunu söyleyin. çocuğa moral desteği verin.

Ezilen çocuğun ailesinden çocuğu dövüş sporlarına (savunma da olur) yazdırmak için izin al, kursun parasını sen karşıla. Hatta kardeşinle birlikte gitsinler daha güzel. Hem sitelerde öyle spora gidenlerden hafif tırsılır hem de boş vakitlerinde sitede onların içinde daha az vakit geçirirler.

Bir de çocukken insanlar daha acımasız oluyorlar bu net. Ben bile küçükken neler yaptım da şimdi pişmanlık duyuyorum lan. O kötü çocuklar da büyürken bunlardan pişman olabilecek bir yapı varsa ilerde zaten pamık gibi insanlar olurlar ama çok da olası değil aileleri de böyleyken.

Düşünüp birşeyler yapacağım hepsinden azar azar fikir alıp. En sonunda da Hababam Sınıfı Ahmet gibi atarlanacağım.

kapıcı oğlu diğer çocukları döverse siteden kovulabilirler, o yüzden dövüş sporlarına yazdırmak doğru olmayabilir.

bu prize takılan ve içerisine tablet şeklinde ilaç konulanlar vardı. ışıkları kapatıp onlar kullanılabilir belki...

türkiye de var mı bilmiyorum ama sinek kovucu bileklikler var kola bacağa takıyorsun sinek derdinden kurtuluyorsun, insana zararsız ama kokusu çok ağır.
şöyle bir şey kendileri, www.google.com.tr

genetikleriyle oynayacağım sonunda. evcilleştireceğim bunları.

ev ortamisya sineklik tabii ki en iyi cozum.

onu yaptirana kadar bikac yontemi birden deneyebilirsin. sesle kovan alet, yakilan tutsu, sinek lambasi vs.

surulebilen kovucu olarak da su var cok guclu (hasss ciltler icin cok kuvvetli gelebilir)
www.rei.com

Raid'in sineksavar spreyi var, kokusuz. Su bazli. vucuda sıkmalik degil. Evde her yere sık, sinek kalmaz. 4.5 lira.

bir duble viski koy odana bak gelen giden oluyormu ozaman..

en iyi sivrisinek kovucu diye bir şey yok,pencerelere tel yaptıracaksın,vücudu örtebilecek ince kıyafetler faydalı ve sinek kovucular,afrikada sıtma olmamak için bu yöntemi uyguluyordum ve gece dışarı çıkmıyordum senelerce işe yaradı ilaç kullanmadan.

canın çok tatlı anlaşıan bi dokunmakla böyle olduysan, yumurta var mı? acile gidene kadar merhem niyetine yumurta beyazı sürebilirsin.

ılık suda 15dk + yanık kremi (eczaciniza danisin)

Buz tutma! Ilıksu..

buz tut ama direkt değil.ince bi havlu ya da gazlı bez üzerinden. direkt tutarsan buz yanığı olur çok büyük ihtimal

bepanthen falan sür. ya da nemlendirici herhangi bir şey.

3 hafta önce 3 parmağımı benzer bi şekilde yaktım. 5saat buzla bu muameleyi yaptıktan sonra su bile toplamadan iyileşti.

ılık su idare etmez senin ağrını bu arada :)
ağrı kesici bişey de al ağızdan

Yakındaki nöbetçi eczanelere bak, sonra onun civarında yemeksepetinde kayıtlı olan restoranlara bak. Restorandan sipariş ver, eczaneden ilacı da alsın gelsin.

buz/soğuk su tutarsan su toplar. yanığa en iyi ilk yardım limon veya zeytinyağıdır, ilk anda bunları sürersen sonrasında merhem falan sürersin çok daha rahat edersin. kaynak: yağdan, lehim tabancasından vs bilimum şeyden yanan ben.

geçene kadar bekle. ben bileğimi yakmıştım bir kere öyle. ince deri daha fena sızlar.

aktaracağın dosyaların klasörünü ve kopyalayacağın klasörü ağda paylaşıma açıyorsun önce. Allway sync gibi bir senkron programı kullanarak nereden alıp nereye koyacağını seçiyorsun, bekliyorsun. Aklıma ilk bu geldi şimdilik.

Düşündüm de ağ üstünden yapman baya bekletir harici hdd varsa onunla yapmanı tavsiye ederim ama sync programını kesin kullan bence.
Bir de windows kolay aktarım diye bir olay var, bunu anneye anlatmaya gerek yok neyin ne işe yaradığı açıkca yazıyor zaten.

birkaç yıl sürebilir wireless ile. sata kablosuyla at en iyisi.

cevap 1: batarya voltaj değişiklikleri ve ısınma yüzünden yanarsa yanar. seninkisi ısınma yüzünden olabilir. özellikle toshiba ve win7 ikilisini aynı cümlede kullanınca böyle bir çıkarımda bulundum.

4- sting alsana. ebay, amazon gibi yerlerde var. boromir'in borusu da olabilir.

1- bilgisayar da yeniyse sorun sende gibi?

Geçen sene değiştirdiğin şey batarya ise orjinal urunmuydu? Değilse olabilir. Win 8 yükle power managementı da balanced yap en azından.

@sendelemeden, sting iyi fikir aslinda ama gumrukten gecer mi ki?

@compumaster evet servisten gelmisti, sanirim artik win8e gecme vakti gelmis.

ebay'den alip baska bir sey gibi gonderin desen bakmazlar belki? gerci x-ray falan. bilmiyorum ki.

ramazan da iran cık paso bayram seyran tatil
tahran ankara çarpı 5 gereksiz
direkt isfahan a ulaş orası hepsine bedel
her yere her zaman otobüs var
araba kiralayabilirsin ama gerek yok
gidiş ve dönüş rotası için doğubeyazıt derim
kadın başına kalmak diye bir şey yok, rahat takılırsın. iran da kadınlar toplumda her zaman baskındır gidince göreceksin.

riskm misk yok zaten iran da bütün olay karayolu adamlarda birinci sınıf asfalttan triple yol var. her türlü güvenlir, mesela bir tane asayişi bozacak olay göremezsin

ramazan sonrası gideceğim, sıcağa da katlanmak lazım bir süreliğine çok önemli değil.

evet pasaport konusunda bilgim var, sorun olacak bir şey değil.

yapacak bir şey yok, öyle takılacaklar. en fazla tüylerini kestirebilirsin. kediler terlemez zaten, çok sıcakladıklarında yalanarak kendilerini biraz serinletiyorlarmış. öyle çok sıcak olur da zor nefes alır gibi olurlarsa klimalı bir ortama alırsınız. bu havalarda bir şey olmaz.

bahçeye çıkınca ne oluyormuş traş olduğunda? ben traş ettiriyorum ama bahçeye çıkmıyor normalde kedim, ama merak ettim.

tüylerine takılıp getirdikleri dikenli otlar oluyor bazen, onlara batmasındansa tüylü olmaları işe yarıyor ve yolunmuş kaz gibi güneşte kalmalarından iyi oluyor.

anladım. sağolun:)

Kediler patilerinden terler. Tüylerini traş ettirirsen hem yazın serinler hem dokuz ay boyunca (ortalama) çok az tüy döker veya dökmez hem de yeni çıkan tüyler daha parlak yumuşak ve sağlıklı olur.
denendi test edildi.

o yavsaktan nefret ediyorum. ayni hislere sahibim.

bende öyleydim lan içten içe sauron witch king hayranlığı da duyuyorum.

evet bende de aynısı var. hatta dikkat ettim kardeşimde de aynısı var.

bi arti bir de benden. ama bunu diyen sunu da dedi:

got'ta da bu bran ve hodor un ordan oraya gitme sahneleri cok sIkiyor.

frodo'nun sevmeyeni çok. utanmasam kitapta bile atlayarak giderdim onun olduğu bölümleri de işte sam'e saygımız var. gerçi kitapta yine iyi yae.

kitaplarında bile sıkıyor düşün yani. ama frodo yüzük yüzünden kendini kaybediyo zaten, normal

zaten yeni başlayanlarda olmuyor müdavimlerde var o duygu.kitaptaki bölümler o kadar sıkıcı değildi ama bence.

frodonun da anasını sikeyim onun yandaş medyası samin de. yani katılıyorum evet.

sadece bir defa atlamadan izledim oda ilk izlediğimde. fanatik lotr hayranıyım ama aynen senin gibi 2.den sonra frodo sam sahneleri geçerek izledim film daha süper oldu.
bir arkadaşında dediği gibi got'dada hodor ve bran sahneleri aynı şekilde izlemeden geçiyorum.
kesinlikle haklısın arkandayız

erkek kardeş için eğer seviyosa kutu oyunu olabilir bence. ya da ağır konusu olmayan, eğlencelik bi kitap.

kız kardeşin için de konser zaten arkadaşları gitmezse sıkıcı olabilir, ama ona bi hediye gelmedi aklıma, gelirse editlerim.

1- nerf alabilirsin, ben aldım memnun kaldım. pardon kardeşim de memnun kaldı.

@utkucbkc
silah türevi şeyleri almayı pek istemiyorum.

normal silah psikolojisinde değil o yalnız.

aynadan görebilir misin acep.. ya da flaşlı bir fotoğrafını çeksene.. çok ağrırsa haber et acile gidek..

riske atma kendini hastaneye git.

hocam benim kulağımdan kan gelse, helikopterle giderim doktoru. arabayı taksiyi geçtim.

Cholesteatoma olabilir, kulak durduk yere kanamaz bir darbe vesair almadikca ya da cok cok yuksek seslere maruz kalmadikca. acil'e gidiniz.

durduk yere panik yaptıracaksınız bana he.
durumu bir yoklayayım da gideyim.

doğru doktora sonra pişman olmaktan iyidir.

Agva,Sapanca?

hayalimde var öyle bir yer. taze nefes getireceksen buyur gel.

adalar

Kefken. Gerçi İstanbul'un değil ama yakındır.

izmit'te yukarı yuvacık tarafları çok güzeldir,havalar güzel olsaydı çık diyecektim inönü yaylasına.

manavlarda oluyor genelde. bir de gorece luks semt marketlerinde bulabilirsin.

istanbuldaysan dudulludaki marketlerde bulamayabilirsin de istinye, nisantasi falan vardir

www.sebzemeyvedunyasi.com

www.aseriyorum.net

Dün rüyamda gördüm ben.

Biraz daha-yaz sonunu- beklemen lazım.

sirkeyi hiç duymadım ama limon iyi olur,bi de bi programda izledim,yoğurt sürmek de iyi gelirmiş.

Biber gazındaki "Capsicum" maddesi suda çözünmez. Biber gazına maruz kaldıysanız yüzünüzü Limon, Cola veya Sütle yıkayın.

twitterda bu dönüyor şu sıralar.

süt diyorlar bir de ama denemedim.