Ekşi Duyuru

1 sene devam eder. Hic durmadan, siddetini kaybetmeden. Ben yedinci aydayim. Bazen kriz geciriyorum resmen. Biraz daha sabir. Sunun surasinda gunese ne kaldi.

nikotin krizi hiç durmadan, şiddetini kaybetmeden bir sene filan sürmez. fiziksel olarak vücudu tamamen rahat bırakması taş çatlasa bir hafta sürüyordur. sizi etkileyen kısım psikolojik bağımlılık. ona da ne tavsiye verilir bilmiyorum açıkçası. sigarayı kafada bitirmeden, "ben bu saçma şeyi niye yapıyorum? niye içiyorum?" diyemeden bırakmak gerçekten zor. sigarayı uzun vadede başarıyla bırakabilmek için klasik tabirle kafada bitirmek lazım diye düşünüyorum. irade savaşına girerseniz, sigarayı bırakarak önemli bir fedakarlık yaptığınızı düşünürseniz o hissin kaybolması mümkün değil.

ha arada kısa dönemli olarak vurabilir bunlar, yeni bırakmışsınız sayılır, ona yapacak bir şey yok. gerekirse kafanızı duvarlara sürtün, oturup ağlayın ama içmemeye çalışın. o istek geçiyor çünkü. her geçen gün daha da azalıyor.

60 verir hocam min. ama piyasa 100/120 verenler de var.

displayspecifications web sitesinden model adıyla arayın, en doğru bilgi orada. 100hz ve input lag’ı düşük bir model alırsanız daha iyi ama 100hz olunca fiyatı da katmerleniyor haliyle.

HDR özelliği olsun mutlaka

vitesi manuele aıp sabitlemek bir seçenek uzun ve dik sayılabilecek bir yokuşsa.
onun dışında kontrol edilmesi riskli sürate çıkarsanız elbette frene basacaksınız ama uzun süre frenli gitmek balataları ısıtır.
ben normalde virajdan önce ayağımı frenden çekmiş oluyorum, sürati uygun bir seviyeye düşürüp giriyorum.

araç otomatikse , viraja girene kadar mümkün olan en düşük hıza gelip, viraj içinde ise ufak ufak gaz vererek çıkmak en güvenli sürüş olacaktır.

diğer türlü manuele geçmek en mantıklı çözüm

Viraja girmeden önce, arabanın ataletini (acceleration, yani hızlanma artışı) sıfıra indirmeniz gerekiyor.

Arabanın hızı (velocity, km/saat) ise, virajın sertliğine göre (çoğu zaman tabelalar doğrudur) uygun hızda olmalı.

Yokuş aşağı veya yukarı, veya düz yol farketmez. Güvenli sürüş tekniğidir. Ralliciler bile kullanır aslında.

kafanızda sabit formüller oluşturmaya çalışmayın, trafik neredeyse hiçbir zaman varsayımlardaki gibi gitmiyor.
tabii genel geçer kurallar olacak, mesela ben virajın içinde de az da olsa fren uygularım diye düşünüyorum, en azından yokuş aşağı giderken viraj içinde hızın artmasına engel olacak kadar. fakat zemin ve mevsim koşullarına göre bu durum da değişebilir, eğer yol buzlu/aşırı tozlu/yağlı/erimiş asfalt gibi tutunmanın düşük olduğu bir durumdaysa frenleme tutunmayı daha da zorlaştırabilir. bu yüzden viraja girmeden hızı olabildiğince düşürüp, viraj içerisinde aracın kontrolünü sağlayabileceğinizden emin olmak en iyisi gibi geliyor.

Viraja girene kadar hızı azaltmalısın. Viraja girdiğinde ise artık frenle ilişkin kesiliyor. Apex noktasından sonra, yani virajın en keskin noktasının yolu dik kestiği yerden sonra artık gazı açmaya başlayarak virajdan çıkış yaparsın. Özetle viraja girmeden hızı düşür, viraja girdiğinde ayağını frenden artık çek, virajın en keskin noktasını dönerken gaz açmaya başla.

İş görür. Ancak kapalı kutu olan dönüştürücüler var. Onları tavsiye ederim. Bu aparatla diske bir şeyler yazarken kablo çıkarsa falan bozma ihtimali var. Ama düşük bir ihtimal onu da belirteyim. Gerçi bunun puanı da çok düşük. Onun yerine şunlara bak:
www.amazon.com.tr

Bende bundan var. Herhangi bir sorun yaşamadım şimdiye kadar. Taşınabilir diskler de zaten temel olarak bu kutuların içindeki klasik disklerden oluşuyor.

kutulardan almanı öneririm+1 zaten 100-150 liralara bulunuyor rahatça. bu kablo daha ucuz da değil. neredeyse hiçbir avantajı yok.

ben orico'dan aldım 2 tane, memnunum ama bi tık daha yüksek fiyata type-c girişli kutulardan da tercih edebilirsin.

SSD olmayan bir disk için type-c almanın mantığı yok. Yalnız Playstation 5 için bu HDD çok yavaş kalır. Onu belirteyim. Cihazın kendi diski SSD.

@himmet type-c olmasının hızla bi alakası yok. gen1 olup type-c olabilir gayet. usb 3.2 gen 2x2 olsun demedim sonuçta.
hatta mesela şarj kablosu olarak satılan çoğu type-c kablo da usb 2.0 oluyor. type-c sadece bir konnektör ve 3.2 micro-b'ye göre daha kullanışlı ve uzun ömürlü. tersini düzünü aramakla uğraşmadan kullanabilme imkanı var en basitinden.

edit:şarj kablosundan örnek verdim asıl büyük örneği unuttum :D şuanki telefonum poco x3 pro mesela yine type-c ama usb 2.0

type-c'nin giriş tipi olduğunu biliyorum. Type-c girişli bir kutu almanın bir esprisi yok diyorum. Neden ekstra para verilsin? PS5'e harici disk USB-A noktasından bağlanacak zaten. Bir de araya konnektör mü alsın adam?

SSD olmasının konuyla alakası SSD'nin usb3.2 gen2 ile bağlanması en verimlisi seçenek. SSD olmadığı için USB-A ile bağlamış, C ile bağlamış fark etmiyor.

bilgisayara veya konsola type a ile bağlayabilir orada problem yok. benim dediğim kutudaki portun type-c olması avantajlı olabilir. fiyat farkı çok değilse uygun bulursa tercih edebilir. bu seçeneği belirttim... type-c kablolar illaki type-c to type-c olmuyor. type-c to type-a kablolar var sonuçta, arada adaptör kullanmasına gerek yok. kutu tarafındaki konnektörün micro-b mi type-c mi olduğu dayanıklılığı ve kullanım kolaylığı açısından fark ediyor.
özellikle de micro-b'ye göre diye belirttim zaten önceki cevapta. kutu üzerindeki porttan bahsettiğimin anlaşılır olduğunu düşünüyorum.

Nikotin sakızının bırakmaya şimdiden başlasan iyi olur hocam sigarayı bırakıp sakıza bağımlı hale geliyorsun.

Bir arkadaşım kullanıyordu ama sigara konusunda yardımcı olamadı ne yazık ki

@bos dusunce balonu
bant kullanmıyorum hocam, sadece sakız kullanıyorum o da günde 5 tane, bi tanesini 2 saat tutuyorum ağzımda

Benim tavsiyem nikotin sakizini azaltip araya Falim tarzi sakiz eklemek, ben oyle yapmistim. Yani 5 yerine 3 sakiz kullanin mesela aralarda Falimla vs gecistirme durumu yapabilirsiniz.

Benim kulladigim 2 mg di bu arada. Psikolojik olarak yardimci oluyordu sadece. Deneyin eger ise yararsa oyle devam edin bence. Hem nikotine bagimliligi kademeli olarak azaltir hem de maddi olarak daha hesapli olur.

Kutulu hali sadece ps4 versiyonu. Dijital olarak alırsan sadece hem ps4 hem ps5 sürümlerine erişebiliyorsun.

12 bin lira ödeyince ödediğin taksit olmuyor aslında kredi kartına 12bin artı bakiye kazandırmış oluyorsun. başka bir harcaman yoksa ekstreler kesildikçe taksit - bakiye o yatırdığın 12 binden düşecek. 4 ay sonra kafa kafaya sıfırlanmış olacak.

Ben de sevmiyorum ama gözlemlerime göre bu oyunların belirli bir bitirme süresi yok ve bu da uzun bir macera sunuyor. Örnek olarak Uncharted 4 15 saatte bitebiliyor ama bu tarz oyunlarda ben birer saatlik 50 video görüyorum. 15 saat nerede, 50 saat nerede.

witcher 3'ü sevemedim,
skyrim iyi gibi
elden ring'e ısınamadım

sorun şu ki standart rpg'lere çok alıştık. yani sihirle adam öldür, kılıçla adam öldür. ateş topu daha büyük ateş topu aynı kılıcın mavisi falan.

artık rpg'ye başladığın anda tüm hikayeyi biliyorsun eline ilk verilen kılıç ile son kılıç arasındaki farkın bir kaç tane tırtık olacağını da biliyorsun

o sebeple sıkıcı

insanlar için oyunlar bitirilmesi gereken şey gibi bir şey oldu. oyunda mesela achivement kovalamak da saçma geliyor bana. insanlarda ben şu oyunu bitirdim demek için oynuyor sadece. dizi izlemek de saçma geliyor bana.

artık bu rpg fps falan değişmeli. daha realist olmalı.

Ben de sevemiyorum ve sevenlere aşırı imreniyorum. Geçenlerde arkadaşa gittim, PS4'te God of War var dedi. Ben de birkaç videosunu gördüm ama hiç oynamadım, sen oyna ben izleyeyim dedim. Kendim oynasam maksimum 10 dakika tahammül edebileceğim bir oyunu yanımda biri oynarken izlemek çok daha fazla keyif verdi.
Daha öne The Witcher serisine de şans vermiştim ama sevememiştim. İlk oyundan başladım olmadı. Sonra ilk 2 oyunun hikayesinin videolarını izleyip direkt 3. oyuna başladım, yine olmadı.

Fantastik edebiyatı çok severim, cilt cilt serileri okurum ama iş oyuna geldi mi hiç tahammül edemiyorum.

Yaşınızı bilmiyorum ama yeni çıkan oyunları sevmeyen kitlerinin büyük bir çoğunluğu 80 kuşağı gibi bizleriz nedeni de bizim zamanımızdaki bilgisayar oyunlarının mekanikleri ve kuralları.

Bizim bildiğimiz bilgisayar oyunları bizi zorlamak için değil eğlendirmek, bir şeyleri başarmış olmanın verdiği gururu tattırmak için tasarlanmışlardı, Bir Red alert oyuncusu iseniz Easy Mode'da başlar Hard ile bilgisayarı silkeleyecek noktaya kadar taşırdınız yeteneğinizi yani oyunun tek amacı sizi eğlendirmek, size başarmanın tadını yaşatmak ve aynı zamanda strateji geliştirme yeteneğinizi de arttırmaktı.

Yeni nesil oyunlarda bir kusur var ve oyun geliştiriciler bu kusuru bilerek ya da bilmeyerek gidermiyorlar, yeni nesil oyuncular zaten bu kusurla oyun dünyasına girdikleri için bunu yadırgamıyorlar ancak daha agresif, acımasız bir neslin yetişmesine de vesile oluyorlar. Özellikle online FPS türü oyunlarda acımasızlıklık öyle bir seviyeye gelmiş durumda ki, birbirini görmeyen tamamen yabancı iki insan birbirine o an için ölümüne düşman oluyor, gerçekten eline bir silah versen beynini saniyesinde pekmeze çevirir öyle küfürler, hakaretler.

Özetle yeni nesil open world olsun, fps, rts olsun tüm oyunlar sadece ve sadece daha çok adam kes daha çok para harca senin ne hissettiğin, ne yaşadığın umurumuzda değil kafasıyla hazırlanmış.

Ne anlatmak istediğimi anlamayanlar açıp İlk Tom Raider oyunlarının oynanış videolarını izlesin, Time Commando oyununun oynanış videolarını izlesin, bunun gibi oyunların nasıl kademe kademe insanı eğiterek, eğitirken de keyif almasını sağlayarak level atlatttığını görün. İşte o oyunlarda sıkılmadan, usanmadan adım adım bölümleri geçip nihayi sona ulaşıyorduk, şimdi harala, gürele oyunlardaki mekanikler.

witcher 3'te görüntüler çok karmaşık, orman falan gözümü yoruyor ama skyrim'deki atmosferi hiçbir oyuna değişmem. bildiğin alıp götürüyor insanı bu dünyadan. ayrıca bilgisayarım kaldırsaydı kingdom come deliverance oynayacaktım. onun da atmosferini çok sevmiştim.

bazı oyunlar insanın içini açıyor. ben bunu çok seviyorum. seni bildiğin alıp ortaçağa götürüyor. mükemmel bir şey ya.

ayrıca ben 90'larda age of empires falan da oynamış adamım. öyle yeni nesil oyuncu sayılmam. zaten yeni oyunlardan oynayabildiğim çok yok, sadece bu tür atmosferi güzel açık dünya ve hikayesi olan oyunları çok seviyorum.

bu oyunlar bana aşırı zor geliyor ya. birkaç ay önce bir hevesle titan quest aldım ek paketleriyle birlikte. ama zor geliyor bir türlü oynayamıyorum. aynı şekilde civilization falan da zor gelmişti. the witcher 3 keza öyle. oyunu anlasam seveceğimden eminim de işte olmuyor bir türlü. eskiden fm serilerinden de anlamazdım, oyunu çözünce hastası oldum.

Witcher serisi ve skyrim'i uzunca bir süre oynadım, hala arada açıp skyrime bakarım.

Bu oyunlarda seçenekler geniş, ben bunu seviyorum. Örneğin skyrim oynarken ister imperial, ister stormcloak tarafında olabiliyorsunuz. Bunların birinde olup ya da olmayıp çeşitli alanlarda gelişmiş (magic, one-hand, two-hand, archer...) Karakterlerle ya da bunların karışımlarıyla oynayabiliyorsunuz. Hiç savaş olayına girmeyip sadece iksir yapan, lahana satan bile var. Ya da bambaşka bir oyun stili olarak sadece belli bir daedra üstüne yoğunlaşabiliyorsunuz, bu da olmazsa sadece darkbrotherhood, thief guild gibi yerlerde ilerleyebiliyorsunuz. Bu böyle gider... seçenekleriniz pratikte sınırsız çünkü her kombinasyonu denemeye kalksanız işi gücü bırakıp bir iki seneyi bilgisayar başında geçirmelisiniz.

Gördüğüm kadarıyla sıkılan çoğu insan "oyunu tamamen bitirme" dürtüsüyle bir yapılacaklar listesi içinde boğulup gittiği için sevemiyor bu tarz oyunları.

Tabi doğrudan bu klasik elf, cüce gibi fantastik evren de ilginizi çekmiyor olabilir. Bir de bu tarz oyunlar içine gömülmelik, saatler geçirmelik oyunlar. Çalışırken oynamaya çalışıyorsanız zor. İşten yorgun argın gelip ne yaptığınızı hatırlamaktan hikayeyi takip edemezsiniz ki?

Normalde hiç oynamadığım forza horizon gibi başla bitir oyunlara başkadım çalışmaya başladığımdan beri. Skyrim gibi oyunları çok sevsem de bugün çıkan benzerleri beni sıkıyor artık, takip edemiyorum çünkü.

Her şeyi sevmek durumunda değilsiniz bence kasmayın.

duyurukullanıcısı +1

son zamanlarda bu kafadayım. ben de sevemedim. arada lol, overwatch, cod warzone falan oynuyorum o yüzden.

witcher biraz sarmıştı ama çok devam edemedim. o tarz oyunlar arasında en çok kendimi kaptırdığım, ilk çıktığı zamanlarda dragon age idi. sonradan dinamikleri pek değişmedi, sıktı bıraktım.

İngilizcem biraz daha iyi olsa skyrim falan oynardım belki ama yok ya witchker ilk çıktığı zamanlar tr yama ile oynamıştım yine devam ettirememiştim artık zaman kaybı gibi geliyor cidden. ve şu refahsızlıkta oyun oynamaya hakkımız yokmuş gibi geliyor.

Belki insanlarda keşfetme heyecanı vardır.. bilemedim. fare - labirent - peynir olayı gibi geliyor single player oyunlar artık.

Ona rağmen Conan Exiles beni nedense çok etkiledi o da açık dünya ve ister single player ister multiplayer hatta pvp bile oynanabiliyor. Neden çok patlamadı bilmiyorum. Ark daha fazla patladı ki o çok daha karmaşık ve zor, yoruyor insanı. Gerçi bunlar survive oyunları. pek dediğin tarza uyar mı bilemedim.

elden ring aşırı zor geldi bana da. yani uğraşsam geçerim ama bi boss için 10 kere ne diye farklı taktik deneyim ya. bir de o kadar canını indiriyorsun ölünce hadi sil baştan.

yani bilmiyorum şey gibi geliyor artık, oldu olacak biraz daha zorlaştırın gerçekten ölelim yani sdjfsjgs veya oyuna bir daha giremeyelim ne bileyim. hatrı sayılır bir oyun geçmişim var belki bu yorum abartı gelmiştir ama şu an ki kafam bu yani.

dpi'ı en üste çekip oyun için sensivity'yi düşürmelisin. dpi ile sensivity farklı şeyler. Düşük dpi / yüksek sensivity ile farenin ufak hareketleri oyun tarafından algılanmayabilir ama yüksek dpi düşük sensivity ile en ufak hareketi bile algılar.

windows fare ayarlarından da hassasiyeti düşür dpi'ı 8.500 yapıp.

en yüksek dpi en iyisi. hem oyunlardan hem windows'tan ayarı düşür dpi yükselt biraz kullan öyle böyle çok minimal hareketler yap mouse ile. sonra tam tersini yap yani dpi düşür hassasiyet arttır bi daha dene minimal hareketler yapmayı. farkı anlarsın. o minimal hareketleri algılamıyor dpi düşükse.

Yukardakilere ek olarak evet bir süre yüksek hassasiyette kullanmaya devam ettikçe alışıyorsunuz. Bunlar bilinçli şeyler değil çünkü. Beyniniz kendini yeni duruma uyarlıyor ve yine refleksif hale dönüyor mouse kullanımınız.

Kötü yanı şu ki başka herhangi bir bilgisayara geçtiğinizde mouse hareket etmiyormuş gibi geliyor.

sbe.marmara.edu.tr

ilk başta motor freni sandım ama p'de iken gaz vermesi garip. bi gösterin bence

P'de iken ya da N'de iken devirde dalgalanma var rolantisinde sikinti var demek, rolantiyi ayarlayan sensorler falan var, onlara baktirmak lazim. Bu sikintidan dolayi en fazla yolda kalirsin, kirmizi isikta stop edebilir mesela.

D'de iken kendi kendine gaz verdigine eminsen o bambaska birsey, ne olabilecegi konusunda fikrim yok ama oldurur adami, o yuzden baktirman lazim, sakasi yok.

Patron öyle bir şey diyemez. Yasal olarak seni 1 aylık (askerlik kaç günse artık) ücretsiz izne çıkarmak zorundalar - aksi yasal olarak mümkün değil. Bu nedenle, askerlik dönüşü işine kaldığın yerden devam edersin.

Uzun askerlikte çıkıs, giris yapiliyordu ama bedelli genellikle ucretsiz izinle yapildigindan dedigin senaryo olmuyor.

ben yeni bir pozisyonu profilime ekleyince linkedin soruyor bana post atmak ister misin boyle diye

Bunun için ayarlar kısmında bir bölüm vardı diye hatırlıyorum, ben kapatmıştım hatta. Sizinki de kapalı olabilir. Söylediğim web sürümü için geçerli, app'te durumlar nasıl bilmiyorum.

Start a post diyince seçenekler çıkıyor. Celebrate an occasion diyince İşe Başlama seçeneği çıkıyor.

ibb.co

sorun olmaz

Gunes gelmeyecegine %100 eminsen bir sey olmaz.
Gunes gelirse pilleri patlayabilir.

Tüm elektronikler için "doğrudan güneşte bırakmayın" kuralı geçerli. Bunun sebebi de devre kartı dediğimiz şeyin sıcaklıkta genleşip büzüşmeye müsait olması, lehimlerin yüksek sıcaklıkta erimesi gibi tehlikeler. 30+ derece ne kadar zarar verir bilmem ama kullanım ömrünü azaltabilir. Sonuçta soğutma problemleri her zaman bilgisayar parçalarının ömrünü azaltır. Bu açıdan 3 gün boyunca bilgisayarı sıcak ortamda bırakmakla 3 gün boyunca bazı programlar çalışır şekilde açık bırakmak aynı şey.

Ha ne yapılabilir? İlla ki arabada duracaksa o arabada mutlaka bir ilk yardım kiti ve kitin içinde de bir termal battaniye olmalı. Termal battaniyeye sarıp da üzerine güneş vurmasın diye bir kumaş örterseniz sıkıntı olmaz.

ps plus servisinin yeni halini bi bekle derim. bir de dijital ps5 büyük avantaj. disk piyasası bitmiş durumda türkiye'de. xbox gamepass'e 2 sene sonra güzel oyunlar gelmeye başlayabilir ama başlamayabilir de. birkaç hype yapılan xbox exclusive olan oyunlar hiç de cazip gelmeyebilir sana. xbox series'lerin kontrolcüsü çok kötü bi de.

10k'ya dijital ps5 almak bence en mantıklısı.

EDİT: bu arada ham fiyatlara bakma karşılaştırma yaparken. indirimli fiyatlar ve o fiyatlara en son ne zaman gelmiş daha önemli veriler.

xbdeals.net
psdeals.net

buralardan kıyasla bir de. mesela elden ring xbox'ta pre-purchase'a sanırım 400 lira ile açılmıştı. ps5'te ise 600. 400 olsa direkt alırdım ama şu an hala bi indirim bekliyorum almak için.

Benzer soruyu sorarak bi ay önce xbox aldım. Ps5 e o kadar ödemenin mantığını anlayabilmiş değilim. Xbox ve gamepass bu fiyatlarla velinimettir, yürüyen fp dir.

Benzer karşılaştırmada xbox aldım hiç de pişman değilim.

F/P canavarı +1

Hele hele series x alınacaksa salla ps5'i. Bende series s var o bile yetiyor.

Açıkçası gamepass'te oyun kalmadıysa ya da oyun için bir pc varsa xbox bence gereksiz. Sorudan anladığım exclusive oyun deneyimi daha mutlu edecek sizi o nedenle net olarak PS diyorum. Yeni sistem de gelcek ps plus için tadından yenmez.

Game pass kütüphanesi güncelleniyor sürekli. Bir de mesela ubisoft play in game passe entegre olacağı söyleniyor.

Oyun fiyatlarına da indirimli dönemlerde bakmak daha sağlıklı. Bunların loglarını tutan siteler var.

Exclusive oyunlar deniyor ama fm serisi xbox'da oynanabiliyor. Blizzard ve bathesda microsoft tarafından satın alındı. Bunların oyunlarını gekecekte ps alamayabilir.

Ben taksim metrosunda calisirken uskudarda oturuyordum. Kapidan kapiya max 45 dk min 25 dk suruyordu.
Bazen marmaray+ metro bazen de vapur + otobüs yapıyordum. Kiralar daha uygun olduğu için taşınmıştım.

M7 metrosu yeni açıldı sayılır, o hat üzerinde bağcılar taraflarında bakabilirsin 2 metro arası aktarma yaparak 1 saate kadar ulaşırsın.

Zeytinburnu taraflarında filan bakabilirsin, M1a hattı üzerindeki yerlerde.

Öncelikle savcılıkla alakan yok artık. Muhatabın mahkemeler.

Henüz oradaysan; o mahkemeye git, bu durumunu anlat. Duruma göre ifadeni hemen alabilirler veya gittiğin yerin adresini bildir oraya talimat yazalım derler.

Talimat yazarlarsa, talimat yazılan mahkemeye gider ifadeni oradan verirsin.

Belki dinlemekten vazgeçebilir.

Youtube'da çok fazla video var, bir işe yaramıyorlar. Hatta böyle ufak olanları doğru dürüst çıkış gücüne bile sahip değiller.

alayi palavra.

Arcane. Bitirebilmek için hastanede nöbette gece tablete indirip izlemiştim, mükemmeldi.

şahsiyet.
harlan coben'in kitaplarından uyarlanan diziler.

Line of duty

Line of duty +1
The Wire
House of cards, breaking bad gibileri seyretmişsindir zaten.


Bunlar senaryo yazımı ve örgüsü çok başarılı diziler.

Broadchurch
La casa de papel
The missing
The killing

Oz, Person of interest, Narcos

bende tam tersi etki oluyor, ama dozajımız farklı. o yüzden mantıklı bir yorum yapamadım.

ben sadece concerta kullanmıştım 1-2 sene boyunca. Mide bulantısı, iştahsızlık dışında o tarz bir yan etkisi olmamıştı.

Bir de uzun süre kullanıp ara verince, beynim böyle birden flash patlıyormuş gibi mili saniyelik anlar yaşıyordum.

Öyle yorgunluk falan olmuyordu. mesela sabah 9da içiyordum, akşam 9dan sonra etkisi geçiyordu zaten. Uyuyup güzel güzel uyanıyordum, sonra tekrar içiyordum. Benimki de 36mg idi. Direkt ritalin almadım hiç onu bilmiyorum. Sadece concertanın ritalin içerdiğini hatırlıyorum.

teoride concerta ritalin ile aynı etken madde fakat salınım hızı farklı. ritalin bir anda (30-40 dk) kana karışırken concerta 4-6 saat arasında kana karışıyor. concerta 54mg - ritalin 4 adet verdiğine göre 10mg olmalı. yani 5.5 ritalini 5-6 saat içinde içmiş gibi bir etkisi olacaktır.

ritalin ile 2-3 saat aralıklarla dozu ayarlamak daha az etken madde ile aynı faydayı almak açısından daha pratik olabilir.

20000 derim.
İşe gidip gelmenin de maliyeti var ve üzerine de bir fayda sağlaması lazım

En az %35-40 fazlasını isterim mevcutun.

Ayrıca evden çalışmayla alakalı sorunun yoksa eski usul ofise git gel bir süre sonra yorabilir.

Benzer bir durumda 45 dk yol gözümde büyüdü işten vazgeçtim maaşı şimdikinden %30 daha fazlaydı.

Evin rahatlığını bırakmak için 2 katını isterim. 25 de bence rahatlıkla. Yarım saat dediğin az bi süre değil.

Yazilimciyim 2 katina bile gitmem.

Gecenlerde denemek icin gittik cekilecek dert degil.
O gun arabayi surttum masraf, akbil 20 tl falan, dunyanin yemek parasini odedim(yemek isi astronomik olmus), en adi tisort ayakkabi pantul dizsen 1500luk oluyorsun.

Ofisin gurultusu tum gun sandalye tepesinde oturmak da cabasi.

minimum 20bin

Ofisten çalışmayı zorunlu tutan zihniyetle mutlu olamazsın. Kesin bilgi.

Şu kriz ortamında 16 ve üstüne ok derdim.

Evet en erken 23.

Öncelikle çadırlar arasında önemli farklar var. Biri otomatik, diğeri normal çadır. Yani otomatik olan taşıma sırasında büyükçe bir davul gibi olacağı için taşıması daha zor olur, eğer backpacking yapacaksanız ideal olmaz. Sonra otomatik olan çadırda Fresh and Black teknolojisi yok, yani güneşin altında yanarsınız o çadırla.

Hem taşıma hem de güneşten koruma özelliğiyle Decathlon'un fiyat farkına değer açıkçası. Ama illa ki daha ucuz çadır gerekiyorsa şöyle bir bakalım: O Xiaomi çadırı bir kere almayın derim. Ne olduğu belli değil zaten, bir kenarından yırtılır gider, su geçirir, içine sinek böcek dolar, fırlatır atarsınız, verdiğiniz paraya yazık olur.

İyi bir çadır için şu an 600 liradan aşağısı yok gibi. En ucuza şu iki kişilik çadır var mesela:

(git: www.kamperest.com)

Bunda güneş geçirmeme yok ama en azından kaliteli, o yukarıda saydıklarımı yaşamazsınız. Ama biraz küçük birşey, iki kişiye az gelir. Daha büyüğü aynı markanın var, siteden bakarsınız.

Bundan ucuzu yok, bundan sonrası da fiyatlar 1000 tl üstü seyrediyor. Ama tabi aldığınızda bir kere alırken daha ucuzunu seneye bir daha alma ihtimaliniz var.

Yine Kamperest'in Fresh and Black alternatifi var siteden görebileceğiniz gibi ama fiyatı daha fazla Decathlon'dan. Başka da yok bildiğim kadarıyla, ucuz fresh and black istiyorsanız Decathlon en iyisi gibi.

Ama ben şahsen o tür çadırları çok kullanışlı bulmuyorum çünkü içerisi gerçekten void karanlığında oluyor, yani öğlen saatinde bile göz gözü görmez o çadırlarda ve kamp deneyimini biraz öldürüyor o açıdan. Plajda, festivalde vs. gider. o yüzden amacınız kampsa ve hiç kullanmadıysanız bilginiz olsun.

Eğer hesaplı ve geniş çadır isterseniz Nurgaz'ın Jupiter 2 ve Neptune 3 çadırları var. Sitesine giremiyorum şu an, biraz ağır çalışıyor, internetten aratın, bulursunuz. İkisini de kullandım, gayet iyidir. Fiyatlar da tabi 1000'den aşağı olmaz.

Benim şahsen kullandığım çadır Kamperest'in şu çadırı: (git: www.kamperest.com) Gayet kullanışlı, iç kısmı tamamen sineklik şeklinde yapılmış, iki taraftan kapısı var, iki kişi için yeterli.

Kullanım amacınız nedir, kaç kişi kullanacaksınız vs. bu bilgileri de verirseniz daha iyi yardımcı olunur tabi.

davul gibi olan otomatik çadırı kesinlikle alma. toplaması çok ama çok zahmetli ve içi çok alçak, hiç rahat edemedik biz. bu işte fiyat performans şampiyonu 3 kişilik f&b dediğin şu model: www.decathlon.com.tr bi kere al yıllarca kullan derim.

Normalde ben de Decathlon derdim fakat Mart sonunda yaptıkları zamlar akla mantığa sığmıyor.
Kur farkını Aralık ve Ocak da yaptıkları zamlar ile zaten yansıtmışlardı.
Mart sonunda ise kafalarına estiği için ekstra %40 yapmışlar.
Yurt dışı fiyatı 100 eur olan çadırın fiyatı geçen yaz 900 küsür iken Aralık ayında 1400, Ocak'ta ise 1800 olarak güncellenmişti. Mart sonunda ki güncelleme ile fiyatı 2800 olmuş.
100 euroluk ürün nasıl oluyor da 2800 e satılıyor Decathlon gibi bir firmada aklım almıyor.
Tepki olarak uzun süre bir şey almayacağım.

Aile hekimi yazdığında muayene ücreti alınmıyor.
Sadece fark çıkarsa ödeniyor. Tamamen parayla almaktan daha kârlı.
İkinci ve üçüncü basamak hastanelerde yazılırsa muayene ücreti oluyor.

çalışansanız %80'ini SGK karşılar. ilaçların %20'sini+varsa muayene ücretlerini+reçete katılım payı+varsa ilaç farkını ödersiniz.

Bu ilaçları reçeteyle üçer kutu almanız pek zor bildiğim kadarıyla. Hatta aynı reçetede iki tane ağrı kesici bile ödemiyor sgk diye biliyorum. Bir eczaneye sorun, kıdemli eczacı kalfası samimiyetle bu konuda aydınlatır

ben 2020 yılı 15 haziranda başvurmuştum başvuru kapanması gibi bir durum söz konusu değil.

Başvuru kapanmaz +1

Ekipler ayrı, kimi 9da yapıyor, kimi 10da kimi 11:30da.

Buyuk bir kurumsal firmanin, rahat, kendi halinde bir ekibindeyim.

Yazilimcilar olarak normalde 8de başlanılan işe 9da başlıyoruz.

Tam 9da dailymiz oluyor. Bazen 10dk bazen 30dk iş konuşuyoruz. Herkesin sirasi var sirayla dönüyoruz işte. Dün neler yaptik, bugün neler yapacagiz tarzinda. Bazen 10dk bazen 30dk goygoy oluyor. Sonra dağılıyoruz. Acil iş yoksa kahvalti icin dağılıyoruz. Bi 30dk da ona gidiyor.

Öğle arası, çay molası, sigara molası, baska toplantilar, kanepede uzanma falan derken..

Calismiyormusuz lan biz ?!

Saka saka savsaklayinca sabahliyorum mecbur.

mesai 9, daily 10. onceki sirketim de boyleydi. ondan onceki sirkette ofise gittigimiz donem yemek saati oncesi daily vardi.

genelde dun, bugun muhabbetinden baska bir sey olmuyor. bazen ektra bilgilendirme falan olabiliyor.

Kurumsaldayım, 8de mesai başlıyor, dailyler 9da başlıyor. Farklı scrum takımlarlarımız var, hepsinin 15er dakika aralıklarla dailyleri. Hangi takıma dahilsek onlara giriyoruz. Ortalama 15 dakika sürüyor, maddeler üzerinden geçiyoruz.

Yetkim varsa daily yaptırmıyorum, çok ısrar ederlerse de haftada 1'den fazla katılmıyorum.

Bu daily / standup olayı bence kanser. Hiçbir amacının, faydasının, developer'a herhangi bir artısının olmadığını düşünüyorum.

Yöneticinin illa ki progress'ini görmeye ihtiyacı varsa:

1- commit mesajlarına bakabilir
2- gelip sorabilir, mail atabilir
3- check-in yapılabilir
4- takımdan birinin sorusu varsa o da direkt slack'ten falan sorabilir

Ayrıca "herkesin toplanması çeyrek geçeyi buluyor" demişsiniz bu da korkunç bişey. 9'daki toplantıya 9:10'da mazeretsiz gelen birini diğerleri niye bekliyor? Zamanında orada olan adamı niye cezalandırıyorsun vaktini boşa harcayarak? Hem çok büyük saygısızlık, hem de yöneticinin hıyarlığı baya.

Neyse, 3 yıldan fazla oldu en son daily yaptığım, o da genelde 9:30 gibi oluyordu. 9'da mesai başlıyor, "herkesin yarım saatini boşa harcayabiliriz" diyip o saate koyuyorlardı genelde.

işim gereği 8-10 şehrine gitmişimdir
sanırım lviv güzel seçenek gibi
odessa da derdim fakat bildğiniz gibi rusya ile oluşan gerginlikte odessanın da adı geçiyor.
kiev de büyük şehir, ben elerdim.
lvivden keyif alırsınız

Her an savaş çıkabilir şu an Ukrayna için hiç doğru bir zaman değil bence.

bu son durumlar olmasa kesin odessa idi cevap. bu durumda bence de lviv.

Lviv güzel yer, ülkenin en batısı olması sebebiyle en Avrupalı gibi olan şehri. İnsanları iyi, güzel yemekler yemiştim. Ülkenin doğusundaki 'gergin' bölgelerden çok ama çok uzak. Küçük ama çok küçücük de değil. Ulaşım rahat.

''turist gibi değil citizen gibi yaşamak istiyorum'' dan kastın turist muamelesi görmek istemiyorum tarzı bi duşunceyse lviv elenebilir çunku lviv full turist. ve ukrayna değil lviv, lviv atanamamış polonya şehri gibi bir yer. meydan falan aşırı turistik. kaynıyor. suburb'de yaşamak istiyorsan onu bilemem. citizen kafasında yaşamak istiyorsan kiev seni bağrına basar asıl çunku çok fazla expat var. ama hangi şehir guzel dersen lviv guzel. hem her şey elinin altında hem öğrenci/genç bol hem de daha sakin, kendi halinde. metropol değil. hafta sonları kiev'e falan gider gezersin zaten. ama o aradığın citizen liği bulamayabilirsin. sıkıntıdan patlarım gerekirse diyorsan gerçek citizenlik için kharkiv falan dene.

kiev tabii ki. Lviv küçücük bi yer. Kiev en güzel şehir.

Belki yaşayanlar daha iyi bilir ama, Lviv ve Kiev'e turist olarak gitmiş biri olarak :

Lviv bence de çok çok çok turistik bir şehir. Belki biz sadece oralarını gördüğümüz için öyle, ama 3-4 gün detaylı gezmeye çalışmıştık. Kiev ise daha şehir hayatı, daha canlı, daha güzel bence.

Ben olsam Kiev'i denerdim.

lviv, oddessa, kiev arasında kiev derim, sessiz sakin bir şehir, büyüklüğü büyük ama sessizliği çok iyi, bir hafta boyunca bir tane bile korna sesi duymadım. lviv ise tam bir eğlence şehri, her yer eğlence dolu gibi geldi bana.

Bence bu zaman gitmeyin. İlla gidecekseniz de Lviv'e gidin. Kiev'de oturan arkadaşım ailesi orada olduğu için bırakamıyor ama elimde olsa ailemi de toplayıp Lviv'e taşınırdım, bombalanması en az ihtimal olan yer orası dedi.

Yazın 3 ay ordaydım, remote çalıştım. Tabiki Kiev. Gezicek bir sürü yer, keşfedilecek bir sürü cafe var. Dümdüz şehir. Metro yakınında bir ev bul misss

Veriyorlar, kesin bilgi.
Hem evine hem yazlığına, hem evine hem ofisine internet bağlatan dolu insan var.

İkiden fazla bile oluyor, kesin bilgi.

farklı adreste zaten sorun yok. 2-3 tane evin ofisin vs olabilir. aynı adreste bile biraz uğraşırsın ama veriyorlar.

Böyle bir olay yaşamıştım. Mahkemeye çağırdılar. Hukuken bilmiyorum.

dava günü geldiğinde hakim karşısına çıkarsın. Hakimin sorduğu soruya cevap verir anlatırsın olayı. Gitmemezlik yapma. Polis zorla getiriyor ve harcadığı benzin parasını sana ödetiyor bildiğim kadarıyla.

Çağrılinca git sonra başka yerde kontrole düşersen zorla getirme vs olabilir. Gidince istersen tanık parası var onu da talep edip alabilirsin. Tanık duruşmada dinlenir.

şu anlık vergi yok da her an gelebilir

abi ama mantıken mesela aylık geliri asgari ücret olan birinin banka hesabına bir anda 1 milyon lira geldiğinde devlet bunun peşine düşmüyor mu? Mafyalar boşuna mı kara para aklamak için türlü yöntemlere başvurdular bu zamana kadar :))

onlar irs'ten korkuyor.
Amerikalinin hayatta korktugu tek kavramdir kendisi.

@barki: parayi nasil kazandigini kanitlamak cok kolay. paranin nereden geldigi belli, kripto piyasasinda yaptigin islemlerin kaydini da tutuyor uygulama zaten. mufettis gelse gosterirsin. asgari ucretli birinin yapabilecegi yatirimin milyona donusme ihtimalinden daha zor degil orada olayi ispatlamak.

ha, ama kara para konusunda haklisin :)

Gelirin kaynağı ve vergi biraz farklı konular. Banka sizin verginizi ödeyip ödemediğinizle ilgilenmez, onlar paranın herhangi bir suçtan kazanılmadığını anlamaya çalışıyor. Belli kriterlere göre bu işlemler şüpheli görülürse MASAK'a raporlanır, ondan sonrası MASAK'ın işi. MASAK eğer bu işlemlerde bir sakınca görürse bankadan (Ya da diğer kurumlardan) ek bilgi isteyebilir ve nihayetinde bir suç unsuru görürse ilgili kuruma (Sanırım savcılık) bu konuyu aktarır. Tabi kripto durumunda böyle bir şey olması zor.

Gelir vergisi konusu ise farklı; teoride bir gelir varsa vergisinin de olması lazım. Ancak yanlış hatırlamıyorsam bizim vergi düzenimizde anaparadaki kur farkı bir gelir olarak nitelendirilmiyor; bu nedenle, örneğin dolara bugün 1000 TL yatırım yapan adam bunu 2500 liraya satınca 1500 lira gelir etmiş gibi vergi ödemek zorunda kalmıyor. Ancak kripto paralar döviz değil de yatırım aracı olarak sınıflanırsa hisse senedi ya da herhangi başka bir yatırım aracından farksız olacak, dolayısıyla bunlardan edinilen karlar da vergiye tabi olacaktır.

parça parça çeker hiçbir şey olmaz.

konudan bağımsız olarak kriptoda 5bin lirayı 1milyon lira yapabilme oranı, iddiada tek kuponda 3 tane 7 gol üstü maç bulmak aynı şey. ayrıca 5bini 15bin oluyor sonra 10bine düşüyor bu daha düşer deyip 11bin olsa satıp çıkıyor %99,99 kişi. şehir efsaneleri ile kriptoya çekiyorlar herkesi. beni de dahil.

bunun için böyle aparatlar var, telefoncularda falan da bulunabilir belki: www.hepsiburada.com

aparata gerek yok. laptopta kulaklık girişine taktığınız zaman, mikrofon da çalışacaktır.

Kullandığınız HDMI kablonun versiyonu nedir?

@himmet dayi çok uyguna almıştım bir sene önce, 2.0 değildir diye düşünüyorum

1080p'den daha yüksek çözünürlük kullanılmayacak ve ses aktarımı yapılmayacaksa fark olmaz. DVI Port Dual-Link olmalı. Sadece Dual-Link 144 Hz destekler.

Olur, şöyle ki çoğu dp portu olan monitör dvi portundan 144hz desteklemiyor.

Tek bir proje, hangisi olduğu belli değil. Spesifik bir projeden bahsetseydi cümlenin bir yerinde "the project" derdi. Örneğin "... only the one project" dese "haaa şu proje" derdik.

Ben de the olmadığı için spesifik bir proje anlamıyorum.

Buradaki vurgu "Tek proje" üzerinde, berlli bir projeden çok birden fazla projede aynı anda çalışmak istemiyorlar. Bir nevi tavır var; sanki daha önce bu konuda sorun yaşamışlar gibi.

bios upgrade işe yarayabilir, ikinci tahminim PSU.

Isınıp kapanıyor olmasın?

sorunun neyden kaynaklandığına dair fikrim yok. alternatif önerim var, belki biliyorsundur ama gene de söylemekten zarar gelmez.

windows media creation tool indirip, direkt olarak usb'ye windows yüklemesini aktarmak ve eğer anakart destekliyorsa sonra da uefi olarak windows kurmak en performanslı çözüm olur.

araban varsa basın ekspres caddesinin sağında solunda bütün markaların outletlerini bulursun. tek seferde nokta atışı dersen, 212 avm'nin karşısında Defactonun büyük outleti var, onun hemen arkasında Süvari var, fiyat performans olarak iyidir.

Çobançeşmede Kuyumcukent'in yanında Kiğılı outleti var orası da güzel. daha çok seçenek olsun dersen, klasik giyim için Star City AVM'yi de tavsiye ederim.

Relax çıkar yakında

Ya bu gece 11 gibi ya da yarın sabah 10 civarları.

pcr testinde 1 tane de yapsan 50 tane yapsan aynı masraf oluyor. dolayısıyla bekletiyorlar numune sayısı artsın diye. tahmimini yarın sabah çıkar sizinki.

Sokaklar darsa konteyner kaldırabilen değil de kamyonetimsi çöp arabaları girebildiğinden dolayı olabilir.

Dışarda bi yerlerden bulup getiriyor olabilirler. Fare getirmeleri teşekkür anlamına geliyormus buarada. Ödül olarak sana bunu veriyorlarmıs :)

Karnı tok kedi lağım faresine bulaşmaz, korkar.
Doğal ölündür o.
Lağım fareleri yolunu şaşırmadığı sürece eve girmezler. Yine de bir adet ultrasonik fare kovucu edinin.
Alaturka tuvaletiniz varsa tuvalet kapağı takın.

cutt.ly

Biraz ters. Taksiyle gitsen yarım saatlik yol ama 75 lira falan tutar.

en kısası mı bilmiyorum ama:
tramvayla alibeyköy durağına, oradan M7 metro ile mecidiyeköy'e. oradan m2 ile itü ayazağa durağına. oradan da minibüs, otobüs, artık varış noktanıza göre...

@himmet dayi uyardı, m2 ile hacıosman'a kadar gidip oradan da aktarma yapabilirsiniz.
@temasettin 47L önermiş, o da makul ancak çok ama çok seyrek geçiyor.

yasaklar sırasında gidilecekse tabi ki ana metro hatlarını takip etmek lazım

Otogarin önünden geçen 47L ile direkt hacıosman, oradan sarıyerin istediğin noktasına aktarma yapabilirsin.

Sizi icraya verecek işte, bankada paranız varsa önce ona, yoksa maaşınız varsa ona çökerler, o da yoksa mal mülke bakarlar. burakgun.av.tr Geciktirdikçe de masraflar + yasal faizi o 1200 liranın üzerine eklenir. Baya basit bir süreç, yavaş ama sonuçta faizi eklendiği için alacaklı olan ve avukat kişi baya karlı çıkıyor.

süreç gayet basit. senet üzerindeki asıl borçlu ve kefil borcun tamamından sorumludur. ilk olarak bir ödeme emri gelecek. 7 gün içinde bu borç ödenmezse (veya itiraz edilmez ise) borç kesinleşip icra yolu ile taşınır vey taşınmaz mallara tedbir koyulur. yalnız burada bir istisna var. mesela aracınıza satış engeli koyabilirler ama genelde bu kadarlık bir rakam için yakalama çıkarmaz (çünkü baya masrafı var) aracı kullanmaya devam edebilirsiniz ancak haciz kalkana kadar satışı yapılamaz.

bankadaki paraya hemen ulaşamazlar ama ssk üzerinden sigortalı çalıştığınız işyerine yazı gider. maaşınızın 1/4'ünü aşmayacak taksitler ile senet miktarı+faizleri+icra masrafları+avukatlık masrafları şeklinde sizden tahsil edilir.

yani ben inat ettim ödemiycem demek pek sağlıklı bir hareket değil. özellikle sürecin sonunda masraflarla beraber borcun 2-3 katını ödemiş olacaksınız.

süreci ve sonucu bilseydiniz öderdiniz.
ödemek çok daha kârlı ve çok daha az zahmetlidir.
bir şirketi batırmış, malını mülkünü kaçırıp her şeyi kitabına uydurmuş bir işadamı olsaydınız ödemezdiniz ancak sizin konumunuzdaki birinin ödemesi kendi yararına olacaktır.

Senet yüzünden 4 sene maaş kesintisine uğramış biri olarak baştan halletmenizde fayda var bence.

Maaşlı çalışansanız ve karşı taraf hukuk yolunu deneyecekse kaçarınız yok bir şekilde para sizden çıkacak. İmkan varsa bari masraflarla uğraşmadan halledin. Daha sonra inat ettiğinize pişman olup "değdi mi" diyebilirsiniz.

Atlatılan bir nokta olmuş 2 kişi borçlu olarak imzalamış senedi. O durumda ikinize bir icra takibi açılır. Hanginizden daha kolay tahsil edilecekse o yola gidilir. Ya arkadaşım öder zaten diyorsanız ödemeyin. Yoksa ödeyin ama daha icra takibinin açıldığı gün o borç 2.000 olur.

Atlanılan bir başka nokta daha var. Senetteki borç neyden doğdu? Avukatlık ücreti içinse senet düzenleyemez, baroya şikayet edebilirsiniz

Google:

Trafik sigortası olmadan trafikte seyir halinde olan bir araç trafik ekiplerince tespit edildiği durumda, araç çekici yardımıyla otoparka çekilerek trafikten menedilmektedir. Araç sahibi aracın trafik sigortasını yaptırana kadar otoparkta bekletilir. Trafik sigortasının yenilenmesi durumunda yeni poliçeye gecikme cezası uygulanır. Araç sahibi gecikme cezası ile aracın otoparkta kaldığı gün sayısı kadar otopark ve çekici ücreti ödeyerek aracını alabilir.

evet sigortasız direkt bağlamaları lazım kağıt üzerinde, ama yakalanır yakalanmaz durumu buraya yazdığın gibi anlatırsan yakalayana göreli olarak yüzde 50 bağlamama ihtimali olur.

+ olarak şöyle bir durumda var.

ayrıca sigortasız araç kullanarak ALLAH korusun bir de kazaya karışırsan başın baya ağrır çünkü trafik sigortası karşı tarafın hasarları için yapılan bir sigortadır, kasko senin içindir.

hele ki yaya olan bir kazaya ya da karayollarına ait bir nesneye zarar verirsen çok uğraşırsın o arabayı sigorta yaptırmadan kullanma,

bir de sigorta süresi geçtiği için sigorta yaptırdığında cezalı ödeyeceksin (gün hesaplanarak)

muayene yoksa direkt bağlanır inanmayın öyle efsanlere

xdenizx +1

sigorta yaptırana kadar kontağı çevirmeyin.

sigortasiz yakalanirsaniz ya hemen yaptirin ya da baglayacagiz diyorlar. policeyi gorunce gonderiyorlar yoksa direkt cekiyorlar araci.

daha önce sigorta eksik olduğu halde egsoz çevirmesine girip hiçbir şey sorulmadan çıkmışlığım oldu ama garantisi yok.

bugün eve gelirken trafik polisi durdurup ehliyet istedi. o kontrol ederken iki kuryenin motorlarına el konulup çekiciye yüklendiğini izledim. muayene mi yoksa sigorta mı eksikti bilmiyorum ama risk almaya değmez.

arabayı bağlasınlar dert değil, bir kazada birine zarar vermeyi geçtim bir araca zarar verirseniz bile herşeyi cebinizden öderseniz bunun ucu açık bir kumar.
zamanında ben denedim oradan biliyorum.
yapmayın. trafik sigortasız balkondan bile arabanıza bakmayın!

daha önce ikisi olmadan da yakalandım. muayene için süre veriyolar, o süre içinde yaptırman lazım. o süre içinde tekrar yakalanırsan bana zaten ceza yazıldı diyip önceki evrakı gösterebiliyorsun. ama sigorta olmadan trafiğe geri bırakmıyorlar. o an yaptırıp devam etmiştim ben.

hemen uygulamaya koymayacağız da demişlerdi sanki

bu tür zamlarda var olan aboneye 2-3 ay aynı fiyattan devam ettirirler genelde, yeni gelenler zamlı başlar.

Bende fiyatın önümüzdeki aydan itibaren 55 lira olacağına dair bildirim çıktı ekranda. Mail de geldi. Doğru haber yani.

i.ibb.co

şu benzin fiyatlarıyla bu araba ile güle eğlene dolaşmak imkansız.

kullanim hakkinda yorumum yok ama, 90'li yillarda favori arabam buydu. cok severdim.

ama 30 yasinda bir araba alinir mi, bence alinmaz...

Madem öyle yapacaksınız adam çeki kırdırsın parayı size versin

%99 dolandırıcı

çeki kendi kırdırsın komisyon kadar indirim yap öyle sat. bu teklifi yap bakalım mesaja cevap gelecek mi :)

Ben olsam ben de girmezdim böyle bir riske, ne gerek var. Gitsin kırdırıp gelsin. Bilmediğim konulara girmem.

Ben soyle dusunurum. Araba piyasasi bu kadar revacta iken cek ile neden satayim. Nakitle gelen birine satmaya calisirim.

Cek senet isine girmem.

Ama tabii acil para ihtiyac meselesi, uzaktan davulun sesi dersen bir sey diyemem.

Girme. Orada şöyle bir risk var: Sen adamla gider çeki kırdırırsan (Bu arada çek de büyük ihtimalle hamilinedir veya 2-3 kere ciro edilmiştir) sonra çek ödenmezse, kırdırdığınız yer senin başına musalllat olur. Belki bunu da danışıklı yaparlar. Hem arabanı elinden alırlar, hem de sonra ne kadar koparırsak gibi düşünürler. Evet yasal olarak bir şey yapamaz, ama rahatsız ederler. Aklında olsun, öyle bir işe karışır da, o tiplere yakamdan düşsünler diye 1 kuruş dahi verirsen kurtulamazsın...

Çekle senetle sepetle araba satılmaz. Çeki tahsil etsin ya da kırdırsın parayı denkleştirsin öyle gelsin.
Böyle çek senet diyerek dolandırılan binlerce insan var.

Araç ya da herhangi birşey satarken kullandığım sihirli bir cümle var: Sadece nakit satılıktır. Sizin de kullanmanızı tavsiye ederim.

Çek işi sıkıntılı, muhtemelen yalan olacak o iş.
Gel senle anlaşalım çekin üstüne kaç para verecekse ben vereyim o parayı çek işini filan boşver. Hem uğraşmazsın savcılık filan hem benim işim görülür :)

çek, arsa teklif edenlerin hepsi dolandırıcı

iyi de nasil oluyor ki sahis ceki mi bu. fatura mi edeceksiniz nasil olacak. ceke fatura kesmen lazim.
neyse cek cuk islerine sakin girmeyin. dolandirici olmasa da girmeyin. dolandirici olsa da girmeyin.
benim babam da insaatciydi ben de insaatciyim bu cek islerinden oyle yildim ki yok hatir cekiydi yok ikiz cekti yok karsiliksiz cekti. vallahi yildim. bankanin kendisi bile kendi cekini taniyamayip neredeyse parayi tahsil ediyordu. sans eseri durdurdugumuzu biliyor.

velhasil. sakkin sakkin sakkin ha diyorum sizi nez ile basbasa birakiyorum. zaten onu bozman icin ya da kullanman icin cirolaman lazim. bir de cek odenmezse ben cekin parasininodersin hem de arabandan olursun. girme o ise.

Uzak dur. Araba gruplarında ara ara paylaşılır bu aldatmaca. Yaşadığı bu tür hadiseleri yazan çok kimse var.
En fazla tuzak olarak kullanılan yöntemlerden biridir.
Para bunu gözünle "gör " hesabına yatsın ondan sonra işlem yap.

kosarak kacin. Kendi kirdirsin ceki size parasini versin. Faktoring de kirdirsaniz fatura fln isteyecekler, oyle gidip kirdirdim olmuyor. Adam ben fatura ayarlarim derse de sonra odeme olmaz ise faktoring sizin basiniza musallat olur

Dolandırılmak üzeresiniz. Bir sonraki tür tamam eft yapalım dicekler. Sahte dekont size gösterecekler siz de o dekont bakıp aa göndermiş diyeceksiniz, hesabınıza para gelmeden imzayı atacaksınız parayı aldım diyip.

Hep okuduğumuz hikayeler. Unutun o satışı. Hesabınızda parayı görün yasal satışı verin. Bu kadar.

1- Dolandırıcıdır.

2- adam dolandırıldı. Çek adamin elinde patladı. Size çakmaya çalışıyor.

neden böyle bir risk alıyorsun ?

çekin karşılığı olmadığı durumda bir kağıt parçası (150 tl teminatı var) ötesinde
olmadığını bilmelisin.

bu güne kadar duyduğum tüm dolandırıcılıklarda bir çek hikayesi vardır.

Keşke zamanında böyle senet sepet işiyle uğraşan birinin evini tutmasaydınız...

Cevaba gelirsek elinde senet olduğu için hacize verir söke söke alır o parayı. Anlaşmaya çalışın en iyisi depozitoyu şimdiden isteyin alttan almayın sakın.

Avukatlar daha iyi bilir ama kontrat bitiminden 2 ay önce arayın, yenilemeyeceğinizi, çıkacağınızı söyleyin. Kira kontratında evin durumu yazar, olduğu gibi de yazıyor olabilir, boyalı vs de. Orada ne yazıyorsa o halde çıkarsanız 2 ay önceden yazılı bilgi vermek kaydıyla eşşek gibi verecek depozitonuzu. Bizim bir arkadaş da böyle bir deliye çatmıştı, en son araya 3-5 kişi girdi aldı parasını. Depozitoyu elden vermeyin, bankadan yatırın. Bilmemne dairenin depotosu yazın açıklamaya da bir dahaki sefere.

Birde ajitasyon yapın, hastalık, vafat bişi sallayın. Köprüyü geçene kadar. Yoksa çıkmak ister miyiz, taşınmak kaç para vs ağlayın biraz. Çok severek oturuyor ama durum bu vs

Son ayın kirasını ödeyip senedi alıp da eğer depozitoyu vermezse bir ay daha otursak evden çıkartabilir mi peki? bu daha mı mantıklı ki acaba :/

2 ay önceden bildirmezseniz o 2 ayı da ister. Bizim eski dükkan sahibi de aynı kış avukattı. Bu yolla kurtulduk kendisinde

kira sözleşmenize bakın. şu kdar ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla kiracı kira sözleşmesi sonunda evden çıkar tarzı bi şey yazar. o süreye uyarak önceden adama bildirin ve bunu -varsa mail adresi- mailine yazın yoksa whatsappten yapın. sonra kira süresi bitiminde çıkın.

sorunuza gelince yukarıda da yazılmış senedi icraya koyup parasını alır. siz ‘biz bunu kira ödemeleri için verdik’ şeklinde ispat edemezsiniz hukukumuz buna müsait değil.

kirayı vermeyelim depozitoyu kiraya saysın olmaz. herkes yapması gerekeni yapmak zorunda.

bir ay daha oturalım olayına gelince oturup sonra çıkarsanız bu yine o ayın kirası için de icra takibini başlatır ve haklı olur.

yapmanız gerekense ‘süresinde’ bildirimde bulunun. süre sonunda evden çıkın. senetlernizi vs aldıktan sonra depozitoyu vermezse onun için siz hukuki işlemler başlatın.

Ben kiracı olsam ve hakikaten kalbimden evde en ufak zarar verdiğime inanmasam ve ev sahibi depozito üzerine yatsa evden çıkarken depozito kadar zarar veririm eve.

senedin olduğu sürece her şey olur. hele avukatsa mutlaka olur. ayrıca depozitoyu vermeyeceğini nerden biliyorsun? kira sözleşmesi yapmadın mı? orada hangi hasarlarda depozitoyu kullandığın yazar.

o mesaj uygun olmaz çünkü depozitonun mantığına ters. depozito = sizin eve vermiş olabileceğiniz zararlar karşı güvence. depozitoyu vermemek gibi bir şansı yok. haklıysanız açarsınız davanızı alırsınız depozitonuzu. siz depozitonuzu elden verdiyseniz ve bunu kanıtlayamazsanız zaten avukatın insafına kalmıştır verip vermemek. bu ülkede hukuk sadece avukatlar içindir sanılıyor ve yazı/belge yerine söze güveniliyor maalesef. sonuç hep hüsran.

normal olan şudur: senetlerinizi almışsınız zaten. son senedinizi de alırsınız kiranızı ödeyince. ev sahibi eve bakar makul bir süre içinde ardından depozitoyu size verir.

Bazen öyle olmuyor. Bir model harika olurken sonradan çıkan yüksek model aynı randımanı vermiyor.8 pro kullanicisiyim gayet iyi fazla para vermenize gerek yok

Teraziye koysak tabii ki bir tık ağır basar yeni çıkan model ama yeni cihazda kronik sorunlar olduğuna dair duyumlar aldım. Detaylarına bakmadım.

Onun aksine note 8 pro kendini kanıtlamış, daha güvenilir.

penisinize çubuk sokup örnek alacaklar + idrar.

idrar.

garanti yok. ileride imei falan sıkıntı yaşasan muhatap yok, parçaları toplama değiştirilmiş vs. olabilir.

1- Garantileri yok.

2- Daha büyük problemleri, bunların çok büyük kısmı resmi olarak ithal edilmemiş ürünler ve üzerilerine başka telefonların IMEI leri çakılmış durumda.
IMEI de problem çıkıp telefon toptan kitlenip elinde patladığında Garantisinin olmaması daha küçük bir problem olarak ortaya çıkıyor.

Not: Cep telefonlarında minimum garanti süresi iki yıldır ve benim garantim altında lafıyla olmaz, bir servis ağı olması, en azından belgelenmesi gerekir. Bunlar yoksa zaten resmi olarak ithal edilmiş ürünler değillerdir.

boruyu yaptırdıgına dua edin. temizliği ödeyeceğini sanmıyorum.