Ekşi Duyuru

senin learning agreement'lerini üniversitenin hastahanesine yolladık. bu belge kapasitesel/oransal sebeplerden yeterli olacaktır.

bu belge ben isteği yolladıktan sonra mı yollandı yoksa zaten yollamıştık bir tane, elindekiyle idare et mi demeye çalışmışlar, anlamadığım nokta bu. bir de kapasitesel sebep ne demek oluyor ki?

bereits dediklerine göre sen isteği yolladıktan sonra yolladılar. elindeki yeter diyorlar.

kapazitar= bir yerin kapasitesinin dolu olması sonucu olan "sebep" diyelim. bu cümlede niye böyle kullandılar ben de bilmiyorum, diyaloğunuzun tamamını bilmiyorum çünkü.

ama mesele "die Bewerbung wurde aus kapazitaren Gründen abgelehnt"= "başvurunuz kapasite dolduğu için reddedildi" anlamına geliyor.

Biz, Learning Agreement der Charite'yi senin üniversitene henüz gönderdik. Bu döküman kapasite ile ilgili gerekçelere kafi olmak zorundadır.

yani diyorki bu belge senin işini görmek zorunda bizden başka bişe bekleme. biraz anlamsız kalabilir çeviri çünkü başını sonunu bilmiyorum.

anlaşmayı üniversitenize yolladık, dakka başı size belge gönderemeyiz, bu belge yeterli olmalı demişler.

bence gayet mantıklı.hem istediği hem kullanabileceği hemde cıvık cıvık aşk kokan ayı kalpli yastık gibi bişey değil.al hiç düşünme.

press icin mudo home'a bakabilirsin, belki farkli bisey denk gelir.

Tchiboda hem french press hem mug olan bi nane var. Kahveyi içine atıp demlenene kadar elinde tutup sonra ondan içebiliyosun. 40 tl idi

Aha bu www.tchibo.com.tr

Ps: Demeyi unutmuşum bende var memnunum. Daha önce kahve dünyasından aldığım vardı, bu ondan daha iyi.

bence gayet mantıklı. hem istediği bir şeymiş.

kitap eklemek de çok mantıklı teşekkür ettim.

haşlamı mı, kavurma mı ? kavurma ise vıcık vıcık olur yenmez. ama haşlama yenir yine sadece kalıp gibi olur :)

havalar soğuk bişey olmamıştır ama sen yine de bi kokla, incele falan. bu arada çatal-bıçak kullanman gerekecek sanırım :)) afiyet olsun.

kurumuş taş gibi olmuştur o ya.

salça veya domatesten güzel bir sos yaparsanız yenir.

kapağı kapalıyla hiçbirşey olmamıştır (haşlama olduğunu varsayarak söyledim)

ben olsam bitirmiştim şu ana kadar

hiçbir şey olmamış mis gibi sağ olun.

ben 2-3 saat önce dün akşam pişmiş dışarıda kalmiş mantıyı yedim hala bir şey olmadı, makarnadan da olmaz sanırım.

Soru baslikta.

nasıl yanıt yazıyoruz

internete giremiyorum modemim mi bozuk?

gönder butonu çalışmıyor arkadaşlar? nasıl düzelioo?

mağara nasıl kardeş yazları serin oluyor mu

clio 3 extreme
corsa
polo.

donanımlarına göre tercih edebilirsin.

almadan önce "yetkili" servisinde full check up yapıp eksiklerini çıkarttırın.
galeriden almayın
tramer sorgusu ile kaza geçmişini inceleyin
şüphelendiğiniz bir durum varsa tüvden km kontrolünü yaptırın.

polo

ben ford focus tdci ghia aldım, sun roof lu cift bölgeli digital klimalı, esp li vs bişi aldım, 26.000 tl verdim. gayet memnunum, o donanım 2011 polo da yok, artı 2011 polo yu millete 2.el 36.000 tl den aşağı vermiyorlar, ben 26,000 tl ye aldım. secenek olarak düşün.

geçen sene o fiyata 2011 model citroen c3 aldım, çok memnunum. hem göze hitap ediyor hem de çok ekonomik bir arkadaş. hiçbir sorun da çıkartmadı, tavsiye olunur ;)

sahibinden al kesinlikle. galeri'ye güven olmaz. araba pazarlarına da bakabilirsin ;)

Direk Fiesta 2009-10 Al. Mis gibi.

2007-2008 opel astra classic3 hb cdti alabilirsin,

1. ve 2. viteslerde pasiftir ama sonra turboyla coşar. servisi parçası boldur. ikinci elde çeyrek altın gibi satılır. yakıtı makuldür, altı yüksektir, bagajı sınıfının en genişlerindendir. yıllık vergisi düşüktür vs..

bütün dünya kullanıyor ve bence bir tek sen garipsiyorsun :) ne femineni ya
ay pardon diyorsan tamam

ben genelde afedersin derim. sanırım pardon fransızcadan geliyor.

pardon çıkalı ayılar çoğaldı var bir de.

zaten yanlis bisey yapinca da kullaniyoruz 'pardon'u? yanlis bisey yapitignda yanlis bisey yapmis gibi hissetmen normal.

@nawres
hayır o anlamda yanlış değil, sanki çok saçma ve aptal bir kelime seçmişim gibi geliyor bu anlamda. iyi ifade edemedim kendimi orada maalesef.

ben de rahatsız oluyorum pardon kelimesinden.ağzımdan çıkınca pardon dediğim için özür dileyesim geliyor.karşımdaki fransızca önemli değil diyerek beni g.t edecek telaşı yaşıyorum.bi de afedersin çok güzel kelime,ona ayıp ediyorum sanki pardonu kullanınca.

feminen değil de amca diyeceğin adama mister, bayım demek gibi bir garip bir hava yaratıyor gibi geliyor bana o yüzden hiç kullanamam.

bana da acaip geliyordu dostum yanlız değilsin. o yüzden de ben artık kullanmıyorum. afedersiniz diyorum onun yerine.

pardon ama garip olan sensin kelime değil.

biri pardon diyince yok ben pardon diyorum salak gibi. benim de pek hoşuma gitmiyor ama yapışmış.

pardon yerine af edersiniz kullanmak istiyorum ama saniyenin onda birinde söylenebilen "pardon"u, beş heceden oluşan "afedersiniz"e yeğliyorum. uzun ve zor geliyor, bazen dilim sürçüyor. alternatif bulamadığım için pardon kullanıyorum, ve eet bana da garip geliyor bu kelime. yıllardır ısınamadım, çok yabancı geliyor.

@adramelekh
hayır yalnızca kelimeyi yadırgıyorum.

her detayı çalışmana gerek yok. genel büyük çıkıntıları bil. bilek kemikleri isim olarak sorulur genellikle. soruların yarısı cranium'dan çıkar

kemik neyse de kas kötü olur.

valla bizim okulda her çıkıntı falan soruluyodu. okul önemli o açıdan

hangi okul?

okulu sen yazana kadar:

zamanında "malum" evlerde, kemikler olurdu. adamlar bulmuşlar kemikleri yere gazete koymuşlar üzerine çalışıyorlardı. hatta histoloji preparatı mikroskop olan evler gördüm. neredeyse kadavra açacaklar falan. güzel bence paralel tıp fakültesi kurmuşlar.

oralara takıl, saatlerce al kemikleri oyna ters çevir kurcala. hatta arkadaşlarınla sözlü yaparmışcasına çalış.

coxa'yı eline alınca 5 boyutlu olduğu için o anın heyecanı ile kafan karışabilir.

cranium evet, zaten olayın yarısı orada.

google body browser vardı şimdi:

www.zygotebody.com olmuş.

oradan bak evir çevir sağını solunu.

bir de profesyonel ol:

sakal tıraşını ol.

kumaş pantolon giy.

bir çıkıntıyı oluşumu tam hatırlayamazsan boş bırakma etrafındakileri falan yaz salla bir şeyler zaten her şeyde ortak olan 20 25 tane anahtar kelime var. boş bırakma yani.

bilmediğin bir çıkıntı veya sulcus falan sorarlarsa "onu tam hatırlayamadım ama şunun adı şu, ehe" diyerek aklınca manipüle etmeye çalışma. çok kızarlar. bilmiyorsan veya hatırlayamadıysan sadece "hatırlamıyorum" de. kolay gelsin.

kafa deliklerinden 2-3 soru gelir
kafa kemiklerinden 2-3 soru gelir.

sonucu merak edenler için, tam anlamıyla sıçtım arkadaşlar. 3 tane kafa kemik ve deliklerinden, 4 tane eklem ucundan, 2 tane vertebradan ve 1 tane de costadan soru çıktı. sınav öncesinde her şeyi biliyordum neredeyse, sınavda 1 tanesi bile doğru dürüst aklıma gelmedi.

eastpak alabileceğin en kaliteli çantalardan. online satışta tek bunu bulabildim beta.boyner.com.tr

aynen postacı çanta olarak eastpak kullanıyorum yıllardır zaten eastpak sağlam ömür boyu da garantisi var

asos.com

telefonları çalıştırman için pasaport kaydı yaptırman lazım.

telefonları ben kullanmayacağım, burada satacağım insanlar kullanacak ve kaydını yaptıracaklar. orasına ben karışmam.
@hayırsız: neden ki ben sülaleme getireceğim belki :) şaka bir yana satmıyorlar mı cidden aynı insana? peki şey yapsam, farklı yerlerden satın alsam?

onlar satar da sen türkiye de kullanamazsın, yurtdışından gelen telefonun türkiye'de kullanılabilmesi için getiren kişinin ben getirdim bu telefonu diye kaydettirmesi gerekiyo, onu da iki senede bir kere yapabiliyosun. gugıllarsan daha da ayrıntısını bulursun.

ama bir telefon bir macbook bi tablet bi fotograf makinesi vs. getirirsin heralde

edit: tabi pasaport kaydını satanlar da var onu kastettiysen bilmem ama gümrük de yine birden fazla sokturmazlar bence

www.vatanbilgisayar.com haftasonu indirimiyle istediğin fiyata alırsın. HP gayet başarılı yazıcılar yapıyor. Wireless olmayan modelini kullanıyorum. Gayet memnunum. Bunlar toner kullanıyor. Toner fiyatları az değil. Ama binlerce sayfa bastırabiliyorsun. Ayrıca istersen 20-30 liraya doldurtma ihtimalin de var. Senin işini rahat görür. Uzun süre baskı yapmasan dahi sorun çıkartmaz.

HP'den uzak dur. LaserJet gider sana. Tozları bir miktar pahalı ama, sen evladiyelik gibi kullanırsın gibime geliyor. Samsung iyidir.

Samsung ve Xerox iyidir. Brother da hoştur.

HP'ye sıcak bakmadığınız için böyle.

@AhmetVural1987: HP'den uzak duracaksa LaserJet'i nasıl alacak?

samsung ve xerox'a sıcak bakmaya başladım ben de. yalnız baktıklarımda wifi yok sanırım, veya var da yazmıyor çok saçma olarak. ben hepsinde vardır bu özellik diyordum ama yok galiba...

bi şeyi silince bilgisayar harddiskin o bölümünü "yazılabilir" olarak işaretliyor ve böylece üzerine bi şeyler yazabiliyor bilgisayarın
yoksa bi şeyin buharlaştığı yok, zaten böyle olduğu için "dosya kurtarma" mümkün. sadece sürekli üzerine yazdığın bi disk

elektiriğin olup olmamasına göre saklanıyor. varsa 1 yoksa 0.
1 ler 0 lar birleşip bir şeyleri oluşturuyor.
o yüzden elektrik lazım zaten.

@egomanyak
evet yazılabilir olarak işaretliyor tamam bunu biliyorum, benim sormaya çalıştığım bu işlemi nasıl yapıyor aynı yere geldik yine.
@fakyoras
var veya yok nasıl oluyor ki, var ile yokun farkı nedir disk üzerinde?

o zaman kafada canlandırmaca oynayalım, şimdi bilgileri binalar olarak düşün üç boyutlu falan böyle fiziksel olarak ordalar ve bunları bulmamıza yarayan adresleri var. sen bir bilgiyi sildiğin zaman o binalara ait adresleri yok ediyorsun ve dolayısıyla bilgilere bir daha ulaşamıyorsun, recovery programları adresi olmayan binaları bulup tanıyorlar bu sayede sildiğin verilere kavuşabiliyorsun. sildiğin şeylerden tamamen kurtulmanın yolu ise onları çeşitli programlar ile silmekten geçiyor. bu programların yaptıkları şey o binaların adresini silip üsterine defalarca anlamsız bilgiler yazıp silmeleri yani bir nevi yarım yamalak binalar yapıyorlar üstlerine ve eski bilgiyi ( binayı) tanınmaz hale getirip recovery programlarının o veriyi bulmasını imkansız hale getiriyorlar. budur.

fiziksel olarak saklanıyor ama sizin göremeyeceğiniz atomik boyutlarda.

klasik disklerin yüzeyi manyetik bir materyal ile kaplıdır. hard diskin kafası yazacağı bilgiye göre bu yüzeydeki çok ufak bir alanı (1 bit) manyetik olarak kutuplar. okurken de oradaki manyetik alanın yönünü baz alarak sıfır ya da bir olduğuna kadar verir. silme işlemi çoğu zaman diskin yüzeyinde o dosya ile alakalı bilgileri silmez. dosyaların nerde bağladığı nerede bittiğini tutan bir tablo vardır (fat: file allocation table) bu tablo içinde o bölgeyi boş olarak işaretler ama veriler üzerine yeni bir bilgi yazılana kadar orada durmaya devam eder.

Cesitli diskler var tabii, sizin bilgisayarinizda kullandiklariniz, manyetik diskler.

1. Harddiskinizin icinde upuzun bir serit halinde manyetik bir bant var gibi dusunun. Yazma islemi yapilirken, bu bantin uzerine 1'ler ve 0'lar yazmak istiyoruz. 1'leri temsilen bu serit uzerindeki kutucuklari manyetik olarak yukluyoruz. Manyetik acidan etkisiz kalan kutucuklari 0 kabul ediyoruz.

2. Her bir kutucuk, bilgisayar dersinde ogrendiginiz bir "bit"e karsilik geliyor. 8 tane bit birlesip bir "byte" ediyorlar. Ornegin Ingiliz alfabesinin harfleri bir byte ile ifade ediliyor. Yani bilgisayarin diskine A harfi yazmak icin disk uzerindeki seritte 8 kutucuk ayirmaniz gerekli. A'nin karsiligi su: 01000001. Bu durumda sagdan baslayarak 1. ve 7. kutucuklara manyetik ozellik yuklemeniz gerekiyor. (Miknatislamisiz gibi dusunebilirsiniz.)

3. Temelde bilgiler bu sekilde tutuluyor. Bilgisayarin icinde seritleri upuzun tutamayacagimiz icin, plaktakine benzer bir yapi kullaniyoruz, seritleri bir disk uzerine sarmal bicimde yerlestirmisiz. Diskin kafasi bu sarmal serit uzerinde ilerliyor.

4. Eh daha fazla kapasite elde etmek icin bir diskin icine birden fazla katman koymusuz, ornegin birden fazla disk var ayni harddiskin icinde.

5. Muzik kasetleri de manyetik. Disketler de manyetik. CD/DVD'lerde manyetik ortam yok, onun yerine optik ortam var. Bu defa seritler uzerindeki kutucuklara minik aynalar yerlestirmisiz. 0 olmasini istedigimiz kutucuklardaki aynalari kiriyoruz, 1 olmasini istedigimiz kutucuklardaki aynalari kirmiyoruz. (CD/DVD yazmak/yakmak dedigimiz islem bu aynalari kirmaktan ibaret aslinda) Sonra bu serit uzerine bir lazer isigi gonderiyoruz. Eger lazer isigi geri yansiyorsa, o zaman o kutucukta 1 oldugunu anliyoruz.

6. Peki neden Bluray DVD'den daha fazla bilgi depolayabiliyor, DVD CD'den daha fazla bilgi depolayabiliyor? Kutucuklarin boyunu kucultuyoruz, ayni sekilde lazeri de daha inceltiyoruz. Bu sekilde.

7. Buraya kadar veri saklama isini anlattik, simdi de silme isine bakalim. Isletim sistemi verileri disklerde dosyalar halinde tutuyor, her dosyanin diskin uzerindeki yeri belli. Bu yerlere o dosyanin adresi diyelim ve soyle bir sayi oldugunu varsayalim: 19849382592 Eger sen bu dosyayi sileceksen, isletim sistemi 19849382592 adresindeki dosyayi unutuyor. Yani baska bir dosya yazmak isterse, bu adresteki kutucuklara yazmaya basliyor. E uzerine bir sey yazmazsak, bu kutucuklardaki eski manyetik bilgi duruyor? Yani onlara bir sey olmadi ki? Dolayisiyla dosya kurtarma programlari bu manyetik bilgileri derleyip toparlayip isletim sisteminin unuttugu deminki dosyasi kimi zaman yeniden birlestirebiliyor. Ama uzerine bir sey yazildiysa, yani manyetik bilgiler degistirildiyse, o zaman dosyayi kurtaramayabiliyor tabii.

Basit orneklerle anlatmaya calistim. Tesbihte hata bulmayin.

rip olabilir.

3 gb'lık 1080p'leri blu-ray'e yazan çakallarla dolu ortalık. harbici blu-ray'in yanında vcd gibi kalacağına emin olabilirsin.

bluray ın bs disk i bile 6-7 tl imkanı yok onun. 720p nın dvd ye yazılısıdır.

kopya blu ray filmler 20 tl civari... alan olarak da 30 40 gb dual katman olması gerekiyor

bazıları dalga geçmiş, bi kısmı "tamam adam atıyor ama, böyle böyle bi şey de var alın buna da bakın" demiş doğal olarak, kalanlar da bildiğin mal.

adama ayar verince egoları şişiyor o yüzden.

sonra da çok troll var oluyor.

dünyada çok fazla salak var.

trollerden dertlenip duran, yazarlıktan atılsınlar falan diyenler de aslında bunların başlıklarının altını dolduranlardan başkası değil.

google.com/ncr dene.

her ikisi de işe yaramaz. bu google'ın bir sansür çeşidi. bu konuda ciddi eleştiriler var. belki yakın sonuçları bulabilirsiniz ancak vpn gibi bir uygulama olmadığı sürece alacağınız sonuçlar orada olmanız veya vpn ile alacağınız sonuçlardan farklı olacaktır. bu konuda şu videoyu izleyin www.ted.com

eski twitter. Twitter daha pratik, twitter kullan.

Bir facebook degil.

mesela ekşiduyuru ,

şimdi rss programı yada google reader gibi rss denen şeyleri okumak için programlar siteler var, sen google reader kullanıyosun diyelim ve duyurunun rss linkini reader'a ekledin, duyuruya duyuru/soru girildiğinde readerda aynı twitterda olduğu gibi güncel güncel önüne geliyor, aynanda biton yeri takip edebilirsin istediğin yerden tek hesapla

"twitter kullan" saçmalıktan öte değil. ikisi birbirine benziyor olsa da birbirinin yerini tutmaz.

rss ile twitter'ı kıyaslayıp "twitter döver" demek de ne acayipmiş.

süper bişeydir ilk önce feeddemon yüklüyosun sonra günlük takip ettiğin siteleri oraya kaydediyosun vuruyosun kırbacı vuruyosun kırbacı

aa bu benim lan
yazık la kimin çocuğuysa
@2 sikmiş
gülmedim
cool story bro


ve daha niceleri sanırım cevaplanabildi sorun. bunların bi de farklı farklı başlıklara defalarca girildiğini düşünürsek.

1 yılda 3000 küsur girmiş biri olarak, okula gitmemek, tüm gün eden çıkmamak ve zaman öldürmek amaçlı entry girmek diyebilirim.

@saiko
bunları zaten değerlendirme dışında tutuyorum, ama dediğiniz gibi önemli bir faktör bu da entry sayılarında.

@loralynn
eh işte ben de bundan bahsediyorum. bu kadar çok entry girebilmek için evden çıkmamanız gerekiyor, dışarı çıkmazsanız bu kadar boş zaman öldürürseniz yazacak şeyi nasıl buluyorsunuz bunu merak ediyorum.

gün içinde bütün düşündüklerimi yazıyorum, aklıma geleni yazıyorum. başlıklara bakıyorum, o konuda illaki bir fikrim oluyor ben de yazıyorum. ya da aklıma direkt bi şey geliyor, başlığı arıyorum, eğer yoksa açıyorum vs vs...

(bkz: entry sıçmak)

bütün gün evde oturuyorsanız yazacak şey bulabiliyorsunuz. 10 ayda 4 bin civarı entry girdim ben, yine olsun yine girerim. okulu iplemedim, eh devamında zaten tatil vardı... haliyle sürekli sözlükte takılıyordum. ve yazacak şey bulabiliyordum. mesela ben spor manyağıyım. sürekli her türlü takımla, maçla ilgili şeyler yazdım.

her ne kadar asosyal olsa da her insanın belli yönelimleri, efendime söyleyeyim hobileri falan oluyor. bu bir de biraz sözlüğe ısınabilmekle alakalı... başlarda "ulan silmesinler? oldu mu ki?" çekingenliğiyle yavan entryler giriliyor. çok yazmıyorsanız bunu atlatmanız uzun zaman alır. haliyle yazacağınız varsa da yazmazsınız. ama bir yerden sonra amiyane tabirle işin orospusu oluyorsunuz, haliyle aklınızdan geçen en ufak şeyi bile sözlüğe sayfalarla aktarabilecek hale geliyorsunuz.

yani mesele sanırım sözlükte daha çok vakit geçirmekle ilgili. daha çok vakit geçirdikçe, daha çok yazacak şey bulabilirsiniz. gündemi takip etmeyin, genel kültürünüz olmasın hiç fark etmez; sırf sözlükte okuduklarınızdan yola çıkarak yazabileceğiniz çok şey var. :)

(bkz: tematik)

"sözlükte insanlar nasıl bu kadar çok entry girebiliyorlar" konusunda 4 paragraf yazabilen insanlar varken insanlar yazacak bir şeyler buluyordur.

Sorunun tam tersine cevap vereyim ben. 7,5 yıldır yazarım, 120 entryim var sadece. Ben okumayı çok daha fazla seviyorum açıkcası. Gereksiz entry girmek de istemiyorum, az ama öz olsun diyorum :)

ya gerçek hayatta çeneleri aşırı düşüktür. konuşmadan duramıyorlardır.
ya da gerçek hayatta iki kelimeyi bir araya getirmiyorlardır.

Bunu gerçekten ben de hiç anlamıyorum çok farklı bi' deneyim olsa gerek. Samimi. Evet.

sözlükte çok yazan gevezedir, anlayışı kesinlikle yanlıştır. konuşmaya değer insan bulamadığımızdan bilgisayarla konuşuyoruz ya... asosyaliz.

geveze = cok giri diye bir denklem olacagina inanmiyorum zira ciddi manada cok konusan biriyim. cidden cok konusurum... ama sayi olarak pek entry ye sahip degilim (390 civari) ki zaman zaman eski entrylerimi de siliyorum.

sorunun bana gore cevabi ise; garbage entryleri gecersek (@2 aglatmis , yegenim bi soluklan tarzi) tamamen kisinin kendini anlatma/tanitma cabasi veya ihtiyaci ile alakali birsey . bi de yazmak cidden kimi insan icin terapi gibi oluyor. zaman zaman bende de yukseliyor bu olay mesela. he eksi sozluk e dokmuyorum artik icimi o baska :)

bi de okundugunu zannetme olayi var. o kotu birsey :)

topu ilk kim kontrol ederse ona yazılır. sana yazılmaz yani.

hadi ya, ben yanlış biliyorum o zaman. rezil olduk iyi mi?

mühim bişey değil nolcak.