Ekşi Duyuru

önceleri eve gittiğimde akşam vakti yemek hazır olmayınca bende acayip sinirleniyodum, ama artık kontrol edebiliyoru kendimi. hiç gereği yok

evet ben. domuz gibi oluyorum ister istemez. babam "acıktığında seni görmek istemiyorum, iştahımı kaçırıyorsun" diyor.
o derece.

kan şekeri düşünce asabi olmak, çabuk sinirlenmek normal ama şeker hastalarında özellikle sık rastlanan bir durum bu. bu yaşta diyabet olmaz gerçi ama bi açlık kan şekerinizi ölçtürün bence.

bende oluyor maalesef ama her zaman değil. mesela bazen 15-20 saat hiçbişey yemeden durabiliyorum, hiç gerilmiyorum ama bazen acıktığımda 5 dakikaya bile tahammül edemiyorum, gözlerimden ateş çıkarabiliyorum.

öhööm açılın.
şimdi hipotalamus'ta açlık ve susuzlukla ilkili çekirdekler tam da agresiflik asabiyet vs. onları kontrol eden bölgeye komşu. o yüzden biri uyarıldığında diğeri de uyarılıyor. ve açlık, susuzluk saldırganlığı uyarıyor. tamamen fizyolojik yani.

tam olarak aptallaşma değilse de sinir ve konsantrasyon bozukluğu oluyor bende de. eskiden beceremezdim ama artık sinirimi kontrol edebilir oldum insan içinde, az da olsa bir gelişme var yani.

bende de oluyor, bi açken bi de uykusuzken. insanlara gerçekten tahammül edemiyorum ve her şeyleri batıyor.

bunun açlık şekeriyle bi ilgisi var diye duymuştum, bilgin olsun. ancak normal şekerle açlık şekeri farklı şeyler ve farklı şekillerde ölçülüyor. bi kontrol ettir istersen

kan sekerim dustu mu sinirim tavan yapiyor, yani bende de var.

"The company's approximately 43,000 employees serve customers in the U.S. Department of Defense, the intelligence community, the U.S. Department of Homeland Security..."

bunun için olabilir...

iscsi = internet small computer system interface (ip trafiği)
fc = fiber channel (fiber kablo)
jbod = just a bunch of disk
sas = serial attached scsi
san = storage array network
şimdi en temelde sas bir disk teknolojisi, ben bu disklerden bir yigin alip bunlari bir raid card a bağlamadan OS seviyesinde kümelersem oldu sana jbod sas. veya ben sas disklerden aldım bir kutuya koydum, kutunun da raid controlleri var ve bir i/o portu var. bu kutunun içine istersem sas disk istersem fiber disk istersem ssd koydum. oldu sana san. bu san yapısı eğer fiber kablolar ve hba üzerinde haberleşiyorsa oldu sana fc, yok bu kutu eğer ip netowrk üzerinden haberleşiyorsa oldu sana iscsi.
yapının iscsi veya fc olmasi için arkasında bir vm veya database olmasına da ayrica gerek yok.

cihangir tophane civarinda kafeler vardi galiba bu isler icin sisim bilmiyorum maalesef.

kafika var cihangirde sinemalı bir konsept.

ı-ıh, bedava bulutlar da dışarı giden trafik sayılıyor. yani amazondaki sunucumdan çıkan her megabayta para ödüyorum.

üretilen data text değil, o instance'in imajı.

Windows ve öyle klasör klasör kopyalama imkanım yok. Mesela bir sunucuya Windows bileşenlerine de karışacak kadar bir program kurduğumu düşün, bir klasörü kopyalayıp 'tamam budur her girdiğimde bunu atıcam' diyemem. O yüzden instance dedimdi.

aga halkkard advantage ozelliklerine sahip yıllık 10 lira kart ucreti var ,birde internetten fatura eft ücretsiz

finansbank alma daha dün avukata taahhüt verdim icra ya uzak kaçan bi banka bul :D

1 aylık mezunum.şimdiden keşke yapsaydım dediklerimin listesini yapmaya başladım.iç ses der ki:
1-almanyada erasmus kapılarını zorlamalıydın dostum.
2-antik kuntik deyip geçmemeliydin robotik kurslarını, enazından bi projede ismin geçmeliydi.
3-yazılım dili öğrenmeliydin.
4-labaratuarlı diye mesleki dersleri almamazlık etmemeliydin, teorik derslere bu kadar yönelmemeliydin.
5-geçsem yeter diyen o mantıgını ben senin .......
6-almancayı ilerletmeliydin.


şimdilik bu kadar.dönsem herhalde bu listeyi bi gözden geçirirdim.

hazırlık okumamak, ortalamayı yüksek tutup erasmus vb. faidelerinden yararlanmak.

1. sınıfta dd aldığım fizik1, türk dili-1 gibi salak derslere hiç olmazsa girip dinlerdim de şimdi ortalama diye götümü yırtmazdım mesela. yine aynı şekilde 1. sınıfta BOMBOŞ geçirdiğim o vakitlerde belki bir dil öğrenmeye veya bir enstruman çalmaya falan vakit ayırırdım. kafamı sikeyim ya.

Yaraladı bu konu beni yiğen. Çok yaraladı. Çok uktem var benim. Ben üniversitede okuduğumu son iki senemde idrak edebildimdi. Geç açılmış ama iyi açılmıştım da, yetmedi tabii.

- Kesinlikle daha çok çalışırdım, en azından dizayn dışındaki sözelleri fullerdim. Hep eşekliğim ve çalışmaya gelememem yüzünden kaybettim.
- O ilk senem var ya, kendimi üniversite psikolojisine sokamayıp, tümden boşlamıştım. Türkçe'den bile C+ ile geçtiydim, o seneyi adam akıllı değerlendirirdim.
- Part time bir işte çalışır, en azından detay ve malzeme öğrenmiş şekilde mezun olmuş olurdum. Şimdi adam gibi işte bulamıyoruz çömeziz diye.
- Son sene herkes master için yurtdışına başvururken, "Hele bi mezun olak!" demezdim, başvururdum. Mezun olduktan iki sene sonra anca yüksek lisansa girebildim ve Türkiye'deyim. Halbuki Almanya ve ya İtalya'da olmak istiyordum.
- Hazırlık okurdum. Valla bak. İngilizcem iyi olmasına rağmen.
- Hocalara yalakalanırdım. İsyankarlıktan birşey olmuyor. Hepsinin ne halt olduğunu zaten biliyorsun, daya alttan gazı, işin bitince daha da görmeyeceksin, ne gurur yaparsın ki... Sonra ortalama diye dövünürsün.
- İkinci sene sınıfta kalmışken ve az ders almışken, yabancı dil dersi alırdım. Sonradan program ful oldu, iki kur Almanca zor alabildim.
- Fotoğraf ve plak biriktirme hobilerime okuldayken başlardım.
- İlk iki sene forumlarda takılacağıma biraz daha dışa dönük olmalıydım.
- Ev arkadaşı bulmalıydım. Yalnız kalmayı tercih ettim. Mezun olduktan sonra zaten yalnız kalıyorsun, bunu düşünemeyen kafama ben...

...diye uzar gider bu. Çok uktem var benim. Mezun olduğumu bir sene idrak edememiştim zaten. Öyle içime oturduydu.

(bkz: erasmus)
Şimdiden pişmanım.

-mümkün olduğunca geç bitirmek
-her bölümden farklı arkadaşlar edinmek
-erasmus

Power tuşuna 75, arka kapağa 100 istediler. Netten sipariş verip 10 dolara halledicem.

kız kumu, aktaş, turunç, içmeler akyaka, ayrıca çınar'da kahvaltı, tekne turuna çık, barlar sokağına git, yat limanını gez

not: 18 sene marmariste yaşadım

Çocukken gitmiştim ben, içmelere ve kız kumuna bayılmıştım. Tavsiye ederim.

yanlış

yok öyle birşey

yok valla hiç duymadım, final sınavından %15'ten fazla başarı gösterilemeyen bir dersimiz vardı 5 sene boyunca da hiç tekrarlanmadı sınav.

önce hocayla konuşup telafi sınavı isteyin, baktınız olmuyor okul yönetimine dilekçe verirsin, ama sonuçta takdir onlara kalmış, bir zorunluluk yok yani.

ayrıca anadolu üniversitesinde sınıfın genel notları düşükse veya genelde notları yüksekse hocadan savunma istiyorlar.

hocayla konuşmanın yararı olacağını sanmıyorum. zaten o kadar kalan varsa muhtemelen hoca kol gibi soruyordur o yüzden de telafi filan yapmaz, yapsa da anlamı olmaz daha da kol sorar.

tarih olarak anlam ifade etmeyen demişsiniz. bana bu değerler 1 ocak 1970, 0 olarak baz alınmış(unix time) bir saniye değeri gibi geldi. hesaplayınca da zaten 2007 yılına ait bir değer çıkıyor bunlardan. kısacası, bu değerleri gün, ay, yıl, dakika ve saniye formatına dönüştürüp üzerine 1 ocak 1970 00:00 eklerseniz, gerçek değere ulaşırsınız. ama artık yıl olayını da hesaba katmak lazım.

Evet, bence de o tarz bir 'standart' değeri var fakat excel'den cell format'ı date time'a ayarlayınca hücreye sığmayacak kadar büyük bir sayı çıkıyor ortaya, saçmalıyor alet. nasıl çevirirz ki bunu?

excel unuttum o konuda yardımcı olamayacağım. java veya c# biliyorsanız onları kullanabilirsiniz. bu işi yapacak yüksek seviyeli methodlar vardır diye tahmin ediyorum.

ya da

www.onlineconversion.com

bu arada unix time ve windows time farklı şeylermiş sanırsam. bence siz sağlama yapmadan emin olmayın çevirdiğiniz değerin doğru olduguna.

Tamamdır, Unix Time ile yapılıyor evet, excel fonksiyonu kullandım çevrim için:

=A1/(60*60*24)+"1/1/1970"

A1/(60*60*24) işlemi sonrası küsüratı atmadan hesaplıyorsa helal olsun excel'e.

Yaklaşık değer lazım bana, çok hassasiyet gerekli değil. Zaten araya artık yıl falan da giriyo, hani hassasiyet bayaa sıçıyo belli bi noktadan sonra da, mühim değil yani :)

allah allaaaah bir çok forum sitesinde silinmiyor neden acaba.

sayın roket adam.

"o" dediğiniz kişi cevabını silerse, sizin "o haklı" dediğiniz cevap mik gibi açıkta kalmaz mı acaba?

ona hak vermeniz yüzünden silinmiyor. ama ona hak veriyorsanız bile neye hak verdiğinizi yazarsanız silinmez.

örnek: "şu ayakkabılardan hangisi güzel birinci mi, ikinci mi?"
a kişisi: birinci güzel
b kişisi: a kişisi haklı.

şimdi a kişisi cevabını silerse b kişisinin cevabı havada kalır. o yüzden b kişisi a kişisine hak vermek istiyorsa "a kişisinin dediği gibi birinci güzel bence de" falan diyebilir. o zaman silinmez.

evet jangara nın dediği gibi modun cevabı uçmaz bencede.

@yusufist kişisi haklı. Modun verdiği cevap silinmez bence de.

ahmetcan haklı. modun verdiği cevap silinmez bence de.

istediğiniz bu embesil ortam mı yani? sözlük mü burası da böyle dandik kurallar getiriyorsunuz anlamıyorum.

peki siz bu güzel ortamı daha verimli hale getirmek için haklı olduğunuz şeyi yazmaya niye üşeniyorsunuz? bir zahmet kime hak verdiğinizin yanında NEYE hak verdiğinizi de yazsanız hiçbir şey silinmez. yazmazsanız, iki ay sonra hak verdiğiniz kişi cevabını silerse sizin cevabınız da hükümsüz kalır. duyuru çöplük olur. biz de duyuru çölük olmasın diye "roket +1" "kibrit +1000" "roket haklı evet" gibi cevapları siliyoruz. ne var bunda? yazdığınız şey soruya cevap değil, başkasına cevap. soruya cevap vermek istiyorsanız bir zahmet cevabı da ekleyiverin soruya, sonra isterseniz hak mı verirsiniz, karşı mı çıkarsınız önemli değil.

hükmü sormadığı için evet oluyor cevap.

pir-û pak ım diyorsun.

hocam o işin raconu o. Kapıdakilere de birine bakıp çıkıcam dersen seni buyur etme konusunda ekstra bir ilgi alaka gösterisinde bulunabilirler.

Aracı taksimde bırakıp önünden geçen otobüslerden biriyle ulaşabilrsin Sortie ye.

Sortie'yi geçince onların kendi otoparkları var zaten ,oraya bırak .Ya da en kötü Kuruçeşme'nin ordaki otoparkları kullan.

Edit: Arabayı Beşiktaş ara sokaklarına bırakıp , taksiyle gidiş dönüş en fazla 20 tl ye kurtulabilirsin.Ama Beşiktaş'ta yer bulmak seni yorabilir.

Kapıda tanidik yoksa , araç dandikte olsa vale Ye vermek daha iyi

ya araç iyi de, 50 lira valeye vereceğime başka yere harcarım. cimriyim.

sortie'ye girme devam et, 200 metre kadar ileride otopark var. oraya araci birak, 10 lira gibi bir para ode, geriye yuru.

100 metre gerisinde 17 liraya sınırsız bir otopark varmış oraya bıraktımdı.

190 liraya asus eeepc netbook almıştım ben anneme, 7 inç ama çok tatlı kibar bi şey.

şu an elinde ipad muadili tabletlerle gezenlerin yaptığı her işi yapabiliyordu o netbook ile.

edit: bahsettiğim netbook 7inçti, 9 inç olanı da 220 liraymış gg'de.
urun.gittigidiyor.com

yok, gelir x gider oluyor.
yani hem yıl sonu kurumlar vergisinden düşmüş oluyorsun (%20 olan vergiden) hem de kdvyi düşmüş oluyorsun. aslında orada bedavaya gelmiyor ama sonuçta oldukça indirim elde etmiş oluyorsun ya. psikolojik bir rahatlama. yoksa tüm rakamı devlete ödetmiş olmuyorsun. ki değişmedi ise devletten vergi alacağın da olmuyor. yani oluyor da devlet ödemiyor. sonra sen borçlanırsan alacaktan düşüyor.

%18 kdv varya
hah onu ödemiyorlar diye düşün sen. gerisini çok düşünme. Hepsi ücretsiz değil.

Yani atıyorum otomobil alacağım, bu alımı şirkete yapıp sadece zaten şirketin ödeyeceği %18 kdv'nin aracın kdv'si kadarlı kısmını düşüyor muyuz?

cümleyi tam anlamadım ama şirkete araç alırsan onun için yaptığın harcamaların da (benzin bakım vs) vergisini düşüyorsun. yani araç+gider vergisi de götürüyor geleni.

şimdi araç 100 lira + kdv yani 118 lira. bunu cebine koy.

şimdi şirket 100 liralık malzeme sattı dimi.
bu malzemeye 118 lira fatura kesti dimi
118 lira da tahsil etti müşterisinden.
devlet diyor ki 118 lira fatura kestin 18 lirası benim.

bu nokta da şirket 118 liralık araba alıyor.
bak 118 liralık satış yaptım ama 118 liralık da şirket için araç aldım. masraf işte diyor.
kdv oradan düşüyor.

Eğer araç almasaydı şirket;
118 liralık fatura kestin ve tahsil ettin sen dimi? diyo devlet. Senin aldığın birşey yok masrafın da yok 118 lira tamamı kâr o zaman diyo
118 lira nın %18 i kdv %35 i de gelir vergisini kesiyo senden.
durum bu.

(bkz: #28987570)
not: 23 yaşındayım.

güzel hayaller kurmuşsun kendini mutlu edecek ama ailenin bunu görememe ihtimali seni üzmüş kafanı karıştırmış. bahsettiğin yapıda bir aile 'ölmeden mürüvvetini göreyim'ci değildir. senin bir hedefinin olması bile anneni mutlu eder. senin mutlu olacağını bilmesi bile ona yeter.
ayrıca, aileden bağımsız olmakla onların mutluluğunu önemsemekte farklı şeyler. (bana göre)

sonradan farketme editi: sen o kadar hayal kur , kendinde o gücü hisset. sonrada aileni kaybetme korkusuyla 'yoksa ben güçsüz müyüm ha?' de. güçlüsün. nickinden belli.

maddi açıdan aileme bağımlıyım.
anneme bağlıyımdır. haftada 3-4 konuşuruz.
ama babama o kadar yakın değilim. (ben küçükken ayrıldılar.) bir yıla yakındır görmüyorum, çok da özlemedim.

20 yaşındayım,aileme bağlılığım ister istemez bir miktar maddiyat onun dışında hiç bir bağlılığım yok.

21 yaşında biri olarak konuşayım, maddi açıdan hayvanlar gibi bağlıyım anneme. babam öleli yıllar oluyor. annem ölse şu an bok gibi kalırım. bir işin elinden tutmazsam okuyamam, tutsam bile zor yetiştiririm ve okul da pek iyi gitmez. bir de kıçı rahata alışmış ve kendince lüksleri(sigara, alkol, spor, giyim, elektronik) olan biri olduğumu hesaba katarsak benim için katliam olur. 8 saat garsonluk yapıp 20 lira almak koyar. ingilizcem var desen çeviri bürosu zaten üç beş kuruş veriyor, ingilizcem de paslı ve dizilere altyazı çevirmenin biraz ötesine geçebilecek durumda sadece. özel ders vereyim desem öğrenci bulacağım da, çarpma yapamayan herifle uğraşacağım da, ayrı dert. geliri olmayan vasıfsız bir vatandaşım annem olmadan.

manevi bağlılığım şöyle var, annem ölse psikolojik bir boşluğa girerim herhalde. ne için, kim için uğraşıyorum ki diye düşünür iyice salarım. başka kimseye öyle pek bir bağlılığım yok çünkü. akrabalarımla hiç görüşmüyorum, sevdiğim biri yok şu an, olsa da bitecek birşey olarak bakmanın ötesine geçemem sanıyorum, arkadaşlar desen arkadaşlık kavramına çok güçlü bir bağ olarak bakamıyorum. insanlar bugün var yarın yok. aslında bi tek annem var lan. onunla da anlaşamıyoruz. ayrı yaşıyordum iki senedir, bu ara beraberim, yaz sonunda yine ayrılıcam.

15-20 videoya 120 bin çok çok az ki. hiç bi şey hatta. tek bir videonun en az 1 milyonu geçmesi gerek diye biliyorum ben.

bir milyonun üzerindekilere para veriyo diye biliyorum. ama toplam videolarla değil, tek bir videoda geçmen lazım bir milyonu.

benim 450.000 'lik videom var. para falan gelmedi :D

ulan ajdarın çikita muz videosunu koyan adam ne para kazanmıştır :)

www.youtube.com

Para kazanmak için partner olmak gerekiyor. Bunun için 1M şart değil ancak videolarınızın belirli bir düzen içerisinde fazla kişi tarafından izlenmesi gerekiyor. Örnek veriyorum 1 ay boyunca her gün yüklediğiniz videolar günlük 100k seyirciye ulaşıyorsa çok rahat para kazanırsınız.

verse de çok vermezki abi, youtube tan zengin mi olacaksın. hamburger parası alırsın belki.

Adaleti engellemeye tesebbus sebebiyle basiniz derde girer muhtemelen. Yani savcilik/mahkeme sizden ne isterse vermek zorundasiniz, bilgi saklayamazsiniz.

Bu konu çok net değil aslında. Türkiye'den bahsetmiyorum tabii ki, burada kişisel haklarınız kısıtlı -daha doğrusu hiç olmadığından- ne yaparsanız yapın haksız ve suçlu bulunacaksınız.

Yalnız dünyada kazın ayağı öyle değil.

Örneğin İngiltere bu sebepten dolayı 16 yaşındaki bir çocuğu suçlu ilan ederken (www.pcpro.co.uk), Amerika'da şifrelenmiş dosyaların şifresini söylemeyenler için farklı iki davada yargı iki yönde de karar vermiş:

" Of course, this is merely a District Court ruling and, as Bruce McQuain notes, other Courts have found differently in similar circumstances:

For instance:

[A] Vermont federal judge concluded that Sebastien Boucher, who a border guard claims had child porn on his Alienware laptop, did not have a Fifth Amendment right to keep the files encrypted. Boucher eventually complied and was convicted.

On the other hand:

In March 2010, a federal judge in Michigan ruled that Thomas Kirschner, facing charges of receiving child pornography, would not have to give up his password. That’s “protecting his invocation of his Fifth Amendment privilege against compelled self-incrimination,” the court ruled."

Anladığım kadaıyla davanın içeriği önemli. Bu tür problemlerde -şu ana dek oldu mu bilmiyorum ama- en azından ülkemiz için AİHM'nin aldığı kararları bir incelemek gerek.

www.outsidethebeltway.com

onu boşver feci bir anket.

o soruyu uygulamanın adı olarak alırsanız entrylerde sorun yok. bir benzeri için, (bkz: bunları biliyor muydunuz)
ilk entry sayesinde tanım devamı olarak da algılanıyor olabilir.

tabii ki fark ettiriyor.

rwd candır.

aracın gücüne göre değişir, mesela önden çekişli araçlar için şöyle bir deyiş vardır; "isterse 1000 beygir olsun, yine 200 beygirlik bir otomobil kadar çekiş sağlayacaktır."

önden çekişli araçlar yaklaşık 200 beygirden sonra benzer çekiş özellikleri gösterir. LSD gibi sistemler kullanılmıyorsa tabii ki.

dolayısıyla rwd için "200 hp ve üzeri" daha keyifli ve drift karakterine uygun bir yapı sergileyecektir. örneğin 120 hp lik bir aracın rwd,awd,fwd olması ekstrem koşullar (kar, buz, arkadan kayma vs) dışında günlük kullanım karakterini çok fazla değiştirmeyecektir.

bi de şöyle bir şey var.

önden çekişte kontrol kaybı olmadan en fazla 250hp öngörülür*. arkadan çekişte böyle bir sıkıntı yok.

*bu bilgiyi zamanın saab yetkilisi söylemişti, 9-3 turbo hakkındaydı.

rwd, fwd değil en güzeli awd.

en güzeli kayak.com gibi sitelerde arama yapıp en ucuzu bulduktan sonra havayolu sitesiyle fiyat kıyaslaması yapmak.

Tamam da alabiliyo muyuz işte aa'nın sitesinden?

alabiliyorsunuz efendim.

kayak, studentuniverse, bilmem ne bunlardan arayın eğer daha uygununu buluyorsanız alın direkt. dezavantajınız olmaz, haa thy'den gidecekseniz THY iki bavul hakkı verir diğerleri bir falan filan. Diğer şeylerde bir dezavantaj yok.

3 sf cok ztn. 2ye düşürün, ilgisiz bulduklarınızı eski tarihlileri çıkarın. o sizin master cv'niz olsun bi köşede dursun, başvurduğunuz işlere göre güncellersiniz.

valla ik'cılar 1. sayfadan sonra pek bakmıyorlarmış. önemli ne varsa ilk sayfaya koyun

eğer çok fazla iş değiştirdiysen bu iş veren açısından olumsuz olabilir. bence hepsini yazma, iyi olanları yaz sadece.

ben de bilgisayar sattım zamanında ama bunu yazmıyorum cv me. Her yaptığınız işi cv ye yazacaksınız diye birşey yok. Size birşeyler katan, işinizde ne kadar başarılı olduğunuzu gösteren bilgileri yazın sadece. İlk sayfaya iş deneyimlerinizi ve eğitim bilgilerinizi sıkıştırın.

İkinci sayfaya da diğer yeteneklerinizi (bilgisayar bilgisi vs.) ve referans bilgilerini yazın.

İş tanımlarınızı çok uzun tutmayın, ya uzun uzun 3-4 tane iş yazın bir sayfaya, ya da kısa kısa fazla sayıda iş bilginizi yazın

cv'ye referans yazılmaz. isterlerse verirsiniz.

dava nerede açıldı ise oranın yasalarına göre yargılanır ceza alırsın ve o ülkeye gittiğinde cezanı çekersin..

nasıl haberim olacak dava başladığından? ikamet adresim yurtdışı, tebligatı nasıl yapacaklar?

konsolosluktan bildirilir sana muhtemelen.

onlar seni bulur merak etme :)

evet, lakin komisyon varo. ayrıca en mantıklısı kredi kartı > banka hesabı.

xbox 360 için olanı çeşitli yazılımlarla pc'de oynayabiliyorsunuz.
diğerleri için böyle birşey mümkün değil

gh3 için konuşuyorum;
Benim gitarım xbox gitarıydı, ucunda bir aparatla gelmişti, xbox girişi pc girişi oluyordu.
ps3'ün wifi gitarı da orjinal oyunda çalışıyor.

benim gitarımda wii kumandası koyma yeri var ama wiiim olmadığı için bilgisayrda oynuyorum ve çatır çatır oynanıyor çok rahat hiç takılmıyor kaç senelik de makine yani

hangi site oluyo bu ben gölcük civarında arıyorum ama yakın mı acep.

Hayır, İzmit merkeze yakın.

Bu tür sorulara hep aynı örneği veriyorum;

CeBIT sinerji zirvesindeki bir toplantida konu veri guvenligine geldi.. Katilimcilardan birisi, teorik olarak kapali bir laptoptan bile uzaktan veri alinabilecegini soylemisti.. Kaldi ki usb..

Guvenlik onlemleri, iyi insanlar seytana uymasin diye alinir yoksa bir seyi %100 koruyabilmek diye bir sey mumkun degildir kafaya koyani engellemek icin..

"Neden şifreleme yapayım?" sorusuna verilmiş birkaç cevap.

www.neslihareket.net

trafik cezası ödemeyeceksin. zaten polis ceza yazmamış kendi aranızda halledin demiş.

senin aracının trafik sigortası karşı aracın hasarını ödeyecek. bu konuda bir ödeme yapmayacaksın.

eğer varsa senin aracının kaskosu senin hasarını ödeyecek. yoksa kendi cebinden sen hasarı ödeyeceksin.

değer düşümü konusunda sorunlar olabiliyor. ama çok nadir.

aracın değerinin düşmesi için karşı tarafın tespit davası ile zararının tazminini dava yolu ile ayrıca talep etmei lazım.

Nasıl yani? E zor bir şey gibi durmuyor bu aslında, sadece servis raporlarını falan sunacak mahkemeye değil mi?

www.tugsanyilmaz.av.tr

hay ağzına sağlık. inci de görüyorum görüyorum bi bulamadım ya kimdir o eleman nerden çıkmış o muhabbet.

twitter'da bacın siqem diye aratınca binlerce sonuç çıkıyo abi, nası haberim olmaz ya nedir bu?

www.facebook.com

bu eleman böyle bir yorum yapmış sanırım. sonra yayıldı.

(bkz: bekir arslanca )

ayrica: www.youtube.com 2-3-4'u de var.

oha editi: dinlemeden linki vermistim. acayip kufur var. oyle boyle degil.

bekir arslanca www.youtube.com

cevaplarınız için teşekkürler ama bi bacın siqem duyucam diye sikseler yarım saat ergen küfrü dinlemem. kalsın neyse a.m.k.

çoh iyi de olmuş çoh da güzel iyi olmuş..
valla..

bu tip işler beni buanltıyor bilhassa bilindik eserlerin prog yorumları falan o sebeple olmamış diyorum.

özellikle fahir atakoğlu bestelerini gitara uyarlayıp çalmaktan büyük keyif alan birisi olarak;

vokal dışında gayet başarılı diyorum.

berbat....

ellerinize sağlık,bence gayet başarılı..
keşke introda hafifçe bir ney altyapı kullanılsaymış orjinaline selam niyetinde..
hem mistik bir hava da katardı,bu haliyle de güzel özellikle introyu çok beğendim.

Attack yapacaginiz host list'i vermemissiniz, ona kiziyor :)

bulundugunuz ulkeden parayi cekeceginiz bankaya kadar bircok degisken barindiran bir problem oldugu icin "herseyin cevabini veren tanri: google, the almighty" bu konuda sicabilir.

onun yerine hangi bankamatikten cekecekseniz o bankamatigin uzerinde essek kadar hangi bankaya ait oldugunu gosterir bir isim olur. onu bir not edin, ilgili bankanin telefon numarasini google'dan bulalim, arayip sorun.

Tabi once Raiffeisen Volksbank adli guzide kurumu da arayip bir sorun "baska banka bankamatiginden islem yapildiginda islem ucreti aliyor musunuz, aliyorsaniz kac kurus?" deyu.

Raiffeisen Volksbank telefonu lazim olursa onu da gugildan buluruz nema problema...

Onların telefonları var emmaağ dedim ki önce Google dayı'ya sorayım. Normal şartlar altında tecrübelerim beni yanıltmıyorsa yurtdışından para çekerken 3 koldan giriyor:

1) Kart sahibi bankanın 'yurtdışı işlem' ücreti.
2) Uluslararası banka hede hödö kuruluşunun işlem ücreti
--ara madde-- kur farkı --ara kol--
3) Kart çekilen ATM'in ait olduğu kuruluşun uyguladığı işlem ücreti

En azından ilkini öğrensem, aşağı yukarı toparlamış olucam kafamda. Ki bir de İstanbul'da Cirrus logolu ATM bulmak var, bi tek Atatürk Havaalanındaymış galiba.

Meh.

Ayrıca bu bahsettiğim Alman bankası paramın onlarda durmasından dolayı ve hatta onların ATM'inden işlem yaptığım için bile aylık işlem ücreti kestiğinden hassas olmaya çalışıyorum, adamlar alman, 1400km yol giderken param buharlaşabilir.

kunden service center i arasana:0981/181-0

Merak eden varsa, arayıp sordum: işlem başına 5 euro.

mesaj atıp hatırlatırsanız, volvo s40 için (araç görülmediği için kesin olmayacak) cevabı yarın verebilirim.

Kesin olmak zorunda değil, tamamen tahmini olabilir yani.

yetkili volvo servisinde çalışıyorum.
msj attım.

ek:
mazda yetkili satış-servisimiz ve
bosch care care servisimiz de var, onları da eklemiş olayım.

bilgisayarı parçalayan adam yazın google a videolara tıklayın çıkıyor. bu kadar zor olmamalı.

www.in.com

www.youtube.com

bu yazının altına imzamı atarım öyle diyim. şikayetçi sayılmam ama çevremde insanlar olunca sıkıntı oluyor.

Var.

ben de genelde oyleyim. normal bir sey, zira alkol merkezi sinir sistemini yavaslatiyor (depresif etki). bunun yaninda kisilik meselesi yine biraz, ayni soyledigin gibi kontrolu kaybedecek kadar icemiyorum ben de mesela.

kontrolunu kaybetmek istiyorsan yuksek alkollu ickileri shot yaparak icmeyi dene, oldukca hizli sekilde kafan gider :)

burdaa! arada bende özenirim o sarhoş olupta her boka gülüp eğlenenlere ama nadirdir yani susarım direk abi konuşmam.
düzeltme: sarhoş olunca kontrollü olupta içmemezlik yapmıyorum ama durgunlaşıyorum

Ee sonra?

Kafanın dolu olmasıyla da alakalı olabilir gibi geliyor bana. Bildiğin imreniyorum yalnız kontrolden çıkan insanlara. Başkalarının düşüncelerini de çok önemsemem ama kafam iyiyken sosyal yeteneklerim kısıtlanıyor sanırım.

yazının altına bir imza da benden. aynen öyle sakinleşiyorum içince ben de.

belki de aşırı kontrollü bi insan olman alkol miktarını etkiliyo, sarhoş bile olamadan bırakıyosun içmeyi? şu kafamla sana verebileceğim tavsiye; öncelikle ayıkken de aptalca hareketler yapabilmen, salak salak dans edebilmen mesela. sonra da komaya girecek kadar olmasa da çok çok içebilmen!

aynen! ben de senin gibiyim. Hatta geçen arkadaşlarla gece kulübüne gittik millet deli gibi içip dans etti falan, aynı shot'ları ben de içmeme rağmen ben köşede oturup psikolojik-sosyolojik çıkarımlar yapmaya başladım ahah :D

3 çeşit şarhoş olunur gibisinden bir söylem var.
birinci grup neşelenip sürekli gülen/konuşan tipler.
ikincisi sessizleşip/efkarlananlar.
üçüncüsü de öfkeleip/şiddet eğilimi gösteerenler.

bilgisayarları bağlarsınız, teamviewer yada tightvnc kullanırsınız. bir de şöyle bir şey gördüm ama mac'te çalışmaz sanırım: www.tightvnc.com

edit: şurada mac için bir yazı yazmışlar: www.tightvnc.com

FPS kaynaklı kaygılarımdan ötürü TW kullanmak istememiştim, VNC'yi bi deneyeyim.

Gündüzler stajın geceler senindir, haftasonları da dalışa gidersin aslanlar gibi. www.divecesme.com bu arada stajda ne yapıp yapamayacağın tamamen sana bağlı, çalışkan ve dikkatli olursan çok çalıştırırlar ama çok şey öğrenirsin yoksa tamamen goygoyla da geçebilir.

Cesme, yazin... Zaten koyun yarisi istanbullu kaynar olacak ki jfdgk..
Cesme baya guzeldir ya. Noktasina göre serindir bile, ruzgari tatmin eder yazin adami. Biraz pahali ve kalabaliktir ama Istanbul da pek farkli degil hani.

yeni albümü dinlemedim de, 21 albümündeki çok fazla pink floyd etkilenimlerinden ötürü ve nazarımda kirli suyunda parıltılar'ın yanında oldukça sönük kalmasından ötürü ben biraz soğumuştum redd'den. yeni albüm çıktığını sizden öğrendim bir an önce dinleyeyim yarın gibi size mesaj atarım.

evet son albümleri çok kötü ve sebebi de son paragraf. twitterda ahkam kesmekle olmuyor bu işler. müzik yapsınlar bence.

sen dedikten sonra farkettim, baktım, evet eski kalite aranıyor albümde.
Ama sen rahat ol şarkısı sağlam, belki diğerleri de dinledikçe güzelleşir.

3)nasdaq gibi değil yani normal borsa gibi olmayacak... enerji borsası daha çok üretilen enerji ve üretilen bu enerjinin arz edilirken belirlenecek olan fiyatına dayalı bir sistem gibi olacak. tüketicilere almak istediği enerji karşılığında daha düşük fiyat veren şirketi seçme hakkı tanınmış olacak. genel anlamda böyle tabiki bir çok detayı var.

antihistaminik kullanılıyoruz. günde bir tane (:

Hangisini? Geçiyor mu? Doktora gitmeden kullansam mı çat diye?

antihistaminik ama gece kullan gündüz resmen ayakta uyursun .

edit: bende iki tane var xyzal ve clarınase biri etki etmemişti aile hekimi diğerini vermişti ama iyi gelen hangisi bilmiyorum.

geçiriyor tabi ki. sulanmalar, hapşırmalar, öksürmeler, tıkanmalar falan geçiyor. geceleri alman iyi olur. aile hekimliği bile olur, bir doktora gidip yazdırman iyi olur bence. klasik birkaç genel verilen ilaç var ama burda yazmayalım bence. doktora önersin en iyisi.

zyrtec+nasonex

- goz kizarmasi, bogaz kasintisi ve hapsuruk icin zyrtec
- geceleri olusan astim icin ventolin

ben gunde 3 taneye kadar kullaniyordum zyrtec'i bu seneye kadar, bu sene polenler ucusmasina ragmen hala saglamim cok ilginc. yalniz felaket uyku yapiyor diyeyim.

ventolin ise su astim hastalarinin icine cektikleri sey. geceleyin astima donusuyor bende, nefes alirken kus ciklemesi gibi ses cikiyor bogazimdan.

bu sene cok sukur iyi gidiyor, umarim bozmaz.

@no christ: 10 yıl zyrtec kullandıktan sonra artık uyku yapmıyor bende:)

@goldentitan; 6 senedir seviyeli bir iliskimiz var kendisiyle. bakalim o raddeye gelebiliriz belki 4 sene sonra :)

üstat 6 yaşından beri antihistaminik kullanıyorum. senin açarın levosetirizin (xyzal) + burun için nasonex.

nasonexi mümkün mertebe çok kullanma.

Eğer burnun çok kötü olursa ve kalp sorunun yoksa bir pseudoefedrinli bir antihistaminik (ör: cirrus) da alabilirsin. Ama bunu bunu son seçenek olarak bırak.

Bir doktora görün ve bir ilaç tedavisine başla. Alerjiye karşı muhteşem sonuçlar verebilen ilaçlar var mesela. Ben yaşadım, oradan biliyorum.
Benim hayat kurtaranım: LEVMONT :)

aynen de öyle. ödemeyi yapacaksın ve nakliyeyi ayarlayacaksın ama nakliye firmasını onlarda bulabilir nihayetinde. bu aşamada mal sana sağ salim gelmesi önemli. Misal adam malı yüklüyor tak devirdi forkliftci ee bunun zararını kim karşılayacak? tabi burada mala zarar gelmezse kimsenin aklına gelmeyecek seneryolar. bence araç üstü teslim almaya çalışın. yada adama deyin ki 'biz nakliye parasını üstüne koyup gönderelim.. ama sende FCA gönder' diyebilirsin. böylece yol boyunca karşılaşılan riskleride karşı firmaya atarsın. sigorta masrafındanda kurtulursun..

ama nihayetinde alacağınız mal istediğiniz mal mı? yani parayı gönderip malın istediğiniz kalitede çıkmamasıda önemli. ödemeyi gönderirken ıcc522 maddesini eklet.(bankaya talimat veriyorsun sanırım. onda belirt)

dokuzonbeş +1 ve aracı firmalar bunun için var fakat ayarlaması vs. uzun iş olabilir size lojistik firmalarından da yararlanabilirsiniz daha kolay olabilir

Çok teşekkür ederim önerileriniz için.

Gönderdikleri fiyat teklifine direkt exw demişler ve büyük bi firma bu gördüğüm kadarıyla. Öyle exw demişsiniz ama tırı siz ayarlasanız biz de parasını ödesek desek olur mu ki?

şirket prensibi varsa bişey diyemeyiz. ama şansını dene FCA fiyat iste ağzınada kira istemez ya.. ayrıca bir mail adresi verirsen sana güzel arşivimden evrak gönderebilirim.

Gönderdim, çok sağolun!

şimdi önce 4.2.2.1 google dns değil, zaten onun devri de eskidi. speedtest bi referans değil.

alet üstünde fazladan bi ağ, sanal bi şey mi var ? alet nete bağlı olduğun ip adresini almıyor ya da nete bağlı olduğunu görmüyor gibi geldi.

modem nedir belki problem orada?

Sıradan bir Airties var, RT210TT mi ne öyle bir şey. Wireless üzerinden çıkıyorum internete. Modem, TTNET'ten IP alamayınca zaten modem 'internet koptu ip alamıyorum' adresine yönlendiriyor, dolayısıyla varsa öyle bir şey de anlık bir kopma olabilir ancak. Bunu denemek için ping açtım tekrardan, sürekli ping atabiliyorum fakat safari hala tekliyor.

Öyleyse bana çalışan bir DNS verebilir misiniz? TT falan da olabilir, maksat denemek olsun.

Safari'yı sıfırladım, yine işe yaramadı. Ayrıca Facebook'ta da script motoru sürekli tekliyor sanırsam, mesela sağdaki noluyp nebitiyo bar'ına tıklayınca yanıt gecikiyor, ya da hiç bir şey yapmıyor öylece kalıyor, f5 çekmek zorunda kalıyorum.

Ekleme: açılmayan sayfalar google chrome'da da açılmıyor. t.co uzantılılar mesela.

abi dns işinin bi esprisi kalmadı artık, yapmasan da olur öyle dene.

bi de cookieleri bi temizle bakalım ne olacak, şu kasma işi bana apple'in flash için geliştirdiği çözümden kaynaklı olabilir gibi geldi ama bilemedim sallamasyon konuşuyorum şu an.

trenle 5 lira falan lan :(

haha

Tren yok ki artık. Niye gülüyosunuz olm, araba paylaşımı işte.

pardon o zaman. bilmiyodum bak.

destekliyorum hacı abi aynen devamke.

siz de isteyin !
www.eksiduyuru.com

abi treni bilmiyorum ama otobüs 7 tl filan değil mi ?

hal'e git oradaki kamyon şöförlerinden rica et en kötü ihtimal.

Hal'e kadar inmeye gerek kalmadan otostop çekilebiliyo da, birincisi işimi sağlama alayım, ikincisi istanbul'a giden normal bi araç boş gitmesin istiyorum yani, yoksa 5 liram 7 liram 15 liram olmadığından değil.

bu akşam 20 gibi yahyakaptan civarından çıkıp 4. levent'e gideceğim.

mr. nobody var olasılıkla ilgili ama tam dediğini karşılamıyor.

the butterfly effect mi acaba?

www.imdb.com metroya yetişip yetişmemesiyle alakalı iki olasılık var bu filmde. bir sürü değil yani.

przypadek.

yazılanları toparliyim :)
senin dediğin 'sliding doors'
ama bu konunun ağa babası 'blind chance' ya da orijinal ismiyle 'przypadek'tir.
'mr nobody','butterfly effect' ve 'run lola run' ise benzer konuda diğer sağlam örneklerdir.

benzer bi olayı et biftekte yaşadım. çokta güzel yedim bişiy olmadı hatta benimki bir hafta olmustu buzluktan çıkalı. ama sağlık açısından bişiy olur mu bilmem.

kan değil su o.

Koklayın, kötü kokuyorsa yemeyin.
Bir de o su biraz sümüksü haldeyse yemeyin. Tavuktan besin zehirlenmeleri çok pistir.

Hayir
Bankadan bankaya degisiyor ama benim bildigim en uygunu aylik 15 lira kira bedeli ve binde bir komisyon
Hesaba ertesi gun gecilecekse komisyon aliniyor, 45 gun sonra gecsin dersen komisyon alinmiyor. Opsiyonel.

alabilirsin.
ücret almazlar.
kira bedeli almazlar.
komisyon alırlar :D

bankadan bankaya değişir üstte yazdıklarım. garantiden almak isterseniz aylık x lirayı geçmezseniz kullanım bedeli, vs. alırlar. finansbanktan alırsanız ilk bir yıl %0 komisyon ile 3 gün sonraya ödeme verirler falan. (bankaları rastgele yazdım)

uzun lafın kısası, hesabınız olan bankaya gidip müşteri temsilcinizle görüşün.
çoğu banka bizim pos'umuzu kullanın diye müşteri arıyor zaten. diğer bankalara da telefon ederek (size yakın şubelerine) bilgi alabilirsiniz.

bireysel müşteriye pos veren banka hangisi çok merak ettim

şirketin yoksa alamazsın sanırım.
işbank iki seçenek sunmuştu; ya ertesi güne %3 kesintiyle, ya da 45 gün sonrasına paranın aynısı. başka bir ücret bildiğim kadarıyla yok.

Beyaz ve erkek olsa durum degisecek miydi? Bence gereksiz hassasiyet insanlarin eglence anlayisina artik iyice tecavuz ediyor. Ben zerre kadar rahatsiz olmadim, ayrica siyahlara gunumuzde afrika disinda diger insanlara yapildigindan daha fazla zulum edilmiyor, Afrika'da da bu zulmu yapanlar siyah zaten.

Gereksiz hassasiyete karsi gereksiz hassasim galiba. Sadece kisisel gorusum tabi.

Ek: The events that unfolded at the party stand in stark contrast to Lena Adelsohn Liljeroth’s official political posititions. Publicly she advocates a strict hard-line approach against racism.

Simdi bu habere gore bu etkinlikte bulundugu icin artik fasist ve irkci oldu bu zat. En azindan bu habere gore.

talihsiz olmuş bence. partinin tam olarak hangi amaçla yapıldığını çözemedim yazıdan, niye siyah bir kadını seçmişler yani pasta yapmak için? sanırım clitoridectomy denen klitoris'i cerrahi yöntemle alma operasyonunu canlandırmaya çalışmışlar ama kadının siyah seçilmesi talihsiz. belki de bağıran elemanın ten rengi farklı/pastanın rengi farklı olmasın diye komple siyaha boyayayım demiş bile olabilirler düzenleyenler, ama yine de, talihsiz.

1) niye böyle bişey yapmış horspu çocukları adam can çekişiyo orda ben olsam yemezdim o pastayı,Adam beyaz olsaydı üzülmezdim komik gelirdi.

3)aç olduğumun farkına vardım.

bir kere seviyesiz bir espri.
üstüne ırkçı ve cinsiyetçi.
hiç de komiklik diyerek geçilebilecek bir durum da değil.

eğlenceli geldi bana. hem pozitif olarak düşündürücü de bence. illa negatif anlam yüklemeye gerek yok.

1- Evet etti.

2- Masadakinin kadın olduğuna dair biz izlenime kapılmadım, "siyahi" olduğunu da zannetmiyorum. Bu bildiğin "siyah". Yani simsiyah.
Bende zenci bir kadından çok, ayakkabı boyasıyla (sim)siyaha boyanmış, yatırılmış bir Buda heykeli intibası uyandırdı.

Rahatsızdan çok "gıcık" etti aslında. Pastayı bağırttırarak, canlı bir heykel yahut bir insanın apış arasından bir şeyler koparılarak yiyiliyor imajı midemi kaldırdı (Az evvel gece yemeğini çok fazlaya kaçırdığımı da ekleyeyim burada). Heykelin de bağırmaktan çok böğürmesinden, tabiri caizse kıçı yırtmasından "uyuz kaptım".

Bir de insanların pastaya hücumu.. Oruç Baba'da sirke toplayan kadınlar gibi, pastadan almazsa ölecek derdinde gibiler. Bir yandan da "aman pastacık fazla bağırmasın" der gibi bir telaşları var sanki. Bir de pastanın üstündeki o siyah kaplama şeker hamuru olsa gerek ve anladığım kadarıyla epeyce kıvamlı ve de kalın yapmışlar. Pastadan bir dilim kesildiğinde hamur kopmuyor ve geride kalıyor fark ettiyseniz. Sanki derde deva imiş gibi hamurlarını da almaya çalışmaları, "lan çekil şurdan!" hissiyatı uyandırdı bende. Yenmez ki o, sırf şeker, nişasta, boya.. Böyk! Ne pis boğaz insanlarmış anlamadım ben..

3- Metni okumadım. Eserden kastınız videoysa, videodan ırkçı bir izlenim edinmedim. Yahut herhangi başka bir konuda da bir farkındalık yaratmadı.

Rica ediyorum. Yirim böyle anketi..

laponlara yaptıkları orospu çocukluklarından sonra ne beklersin ki ipnelerden gece gece sinirlerim zıpladı şerefsizim

beyaz adamın kendini üstün ırk görmesi artık tiksindirici bir hal aldı. devran dönünce çok acı olacak bütün bunların geri dönüşü...
beyaz ve erkek olsa da rahatsız edecekti, halloween değilse, çünkü baya bağırsakları deşilmiş insan yer gibiler, yamyamlıktan çok farklı bir görüntü değil böyk.

her çatal alışında kadın çığlık atıyomuş yaa bu komiklikten, espriden biraz çıkmış artık.

Haberi okumadan söyleyebilriim ki çok rahatsız edici. Pasta beyaz olsaydı bu yönden bu kadar rahatsız etmezdi. Bilerek, isteyerek yapılmış.

hasta bu insanlar...

evet rahatsız edici.

sanki siyahi bir figürün canını yakıyor olmak olayın teması gibi görünüyor..

edit: haber Milliyette şöyle yer bulmuş. dunya.milliyet.com.tr

güya sünnet ettirilen kadınlara dikkat çekmek içinmiş ki çok itici bi yöntem olmuş..

canım pasta çekti.

soya sutuylen yiyin. cok hafif. Ⓥ

ben kahvaltıda normal zeytin peyir yiyip gün içinde ara öğün olarak atıyorum hele yazın buz gibi sütle züper oluyo

Hangi mısırgevriğini kullanıyorsunuz bilmiyorum ama sabahları sütsüz, tuzsuz fıstık, tuzsuz ay çekirdeği, ve kuru dut ile tüketen bir arkadaşım vardı İngilterede. Tabii öyle bir kase dolusu yemiyordu.

hayır

evet. ben bir aptalım iyisinden ama bazen pazarlamacıya bile söven zeki bir zorbayım. kendimi olasılıklara pazarlarım ama yeterince kesin olmaz. ben ne dediğimi bilmiyorum.

evet,kesinlikle.

@ermanen sen aptal değil, kocaman bir çılgınsın.

@ermanen sen dev bir kedisin.
bir yere gelmiş derken, nereye gelmiş mesela?

@Demet Demetevler' e gelmiş mesela.

@greenish oraya gelmişse kesin kendini pazarlamıştır, başka türlü oluru yok onun.

@Demet belki orada doğmuştur. Ne biliyorsun?

@greenish o zaman doğuştan pazarlamacıdır kendisi.

@Demet ki bunu zaten duyurudan çıkartmıştık. Başa döndük... Bozuk plak gibiyiz seninle ikimiz.

@greenish bozuk plak bile günde iki defa doğruyu çalar ya da ben çok yanlış anlamışım.

greenish, demet'ten mesene istesene.

onun dışında, ee, cevaplar tatmin etmedi beni. daha fazla evet istiyorum. bi yerlere gelme konusu kafanıza göre, yani böyle bi kalıbı yok bi yere gelmenin, kimi sınıf birincisi diye kendini bi yere gelmiş sayar, kimi yazın çalışıyo para kazanıyo diye, kimi gitar çalıyo dye. size kalmış.

dyo.

@roket adam istese kendi verirdi. Vermedi demek ki istesem de vermez idi...
Yoksa verir miydi? Kasıyor burası ya falan deseydim, belki mi?

@roket adam artık kimse msn kullanmıyor :) gtalk, facebook falan icad oldu mertlik bozuldu.

sen soru sormuyorsun ki cevap dayatıyorsun, ya da derdine ortak arıyorsun. "evet" yok demek ki öyle hissetmiyormuş insanlar. ne yapalım, kısmet bu işler.

Ben vesile olayım,

Demet, öncelikle duyurum altında değerli görüşlerini paylaştığın ve buna zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim. Gördüm ki greenish ile aranızda hoş bir muhabbet vuku bulmuş ki greenish duyuru cemaatinin çok sevilen ve sayılan bir üyesidir. Dolayısıyla özele geçin artık naapıyosanız yapın sıkıldım daha yazamicam.

@roket adam kimmişim ben???

@roket adam beni başka biriyle karıştırıyorsun...

iyi kötü hiçbi yere gelemediğim için kendimi pazarlamayı bilmeyen bir aptal olarak hissediyorum genelde...