Ekşi Duyuru

jet li nin benzer bir filmi var rome ölmeli. ama intihar eden ( öldürüldüğü anlaşlan) kişi kardeşi idi eğer değilse en azından o cepte romeo ölmeli değil öğrenmiş olursunuz yani :)

Yok, kardeşi değildi, Romeo ölmeli değil, bundan eminiz :)

george clooney var mıydı içinde

wasabi

yaşamın kıyısında (2007) olabilir mi?

everything is illuminated

www.imdb.com

George Clooney yok içinde. Wasabi, Yaşamın Kıyısında ya da Everyting is illuminated değil ama en yakın tahmin everyting... oldu, açtım baktım tekrar konusuna, o değilmiş.

www.youtube.com

yaziyi yazana sor.

arkadaş cevabı verdik hatta direkt youtube linkiyle birlikte siz neyin muhabbetini yapıyosunuz anlamadım ben?

Mamayı ıslatıp verin. Çok fazla yemez yine ama. Size tavsiyem acana alın. Benim kedim de royal canin, hills cart curt hiç birini beğenmemişti. Şimdi acayip yiyor mamayı ve mama içeriği çok sağlıklı. Googledan biraz araştırırsanız acananın farkını daha iyi anlarsınız. (Yalnız dışkısı fena kokuyor)

Eski mamayla harmanlayıp verseniz bir süre. Oranını sürekli artırarak yeni mamanın.

abi damak tadı var bu kedi denen dostlarda.

benim rahmetli ciğeri koklamayı çok severdi delirirdi koklamaya ama et yediremezdin. sebzeli mama yerdi sadece. kuru, yaş, marka aklına gelecek varyasyonları denedim olmadı. ama salata yap mesela yağsız filan, hele bi de yeşil soğan görünce delirirdi. tavşan köpek kırması bi kediydi hey gidi :).

sevmiyorsa sevmiyordur, paramı çıkarıcam diye kediye eziyet etmenin, aç bırakmanın anlamı yok. mamayı veterinerden aldıysanız belki iade edebilirsiniz yoksa sokak kedilerine verin

sana kötü haber yemicek o mamayı o :)

eski mamasından alsan iyi olur. bu mamayı da başkasına ver.

kediler böyle naparsın.

tavuk suyu ile ısla mamayı, zaman içinde azalt tavuk suyu miktarını. Benim de ilk düşüncem en balık aromalı mamayı almak oluyor ama en beğendikleri o olmuyor genelde.

Sirkeci'de Kemal Usta var.. Ama kendisi fotograf makinesi tamircisi ve dükkanı çok ufak.

www.iha.com.tr

!!! twitter'da gördüm aklıma geldi hemen yazayım dedim:
İstanbulCazFestivali ‏@istanbulcazfest
Biletleri tükenen Morrissey konseri için, izleyicilerimizin yoğun ilgisi nedeniyle, sınırlı sayıda "ayakta" biletler satışa çıktı!
İKSV tarafından retweetlendi

twitter.com

baş belası

geçen aynı parça benim de aklıma gelmişti. ama ben filmden ziyade bir dizide çalınmış gibi düşünmüştüm.

şarkı direk uçurtmayı vurmasınlar'ı hatırlattı. belki orada bu veya buna benzer bişey çalınmıştr

Baktığım kadarıyla o da değil; bulamadım hala hangi film olduğunu.

tam olarak nasıl bir aradığına bağlı. sıfır dediğimde işine yarabilir belki

tersine dünya

film degil ama dizi var

kavanozdaki adam

-Sıfır dediğimde hakkında hiç bilgim yok, bakacağım.
-dünyayı kurtaran adam' aslında en uygun olanı.
-tersine dünya'da distopya'dan çok alternatif bir zaman dilimi var bence.
-kavanozdaki adam'ın konusuna baktım. bilim kurgu+gerilim'e benziyor ancak distopik bir yanı yok gördüğüm kadarıyla.

her hafta zamanında yayınlanması.
konunun kopuk olmaması. gerizekalıyım ben pek anlamıyorum da kopuk olunca.

şöyle söyliyim; takip ettiğim iki üç dizi var, hepsini de internetten takip ediyorum. tabii ki normalde tv'de yayımlanıyorlar. ama internette yaşayan çok önemli ve womm yaratabilen kişiler var. dizi düzgün olursa takipçisi çıkar.

@rugulas ikarus; işte ben de o womm'un oluşması için gerekli şeyleri bulmaya çalışıyorum. Sadece "düzgün" bir iş olması haricinde nelere dikkat etmek gerek gibi.

isinize yarar mi bilmiyorum ama yanlis numara adli filmde de kadin polis var.

Miss Congeniality vardı.
Telafuzu hala muammadır benim için.

en.wikipedia.org(TV_series)

(elle kopyala yapistir, ya da acilan sayfada TV series olanina tikla)

4 yil suren bir diziymis

the wire'da da ana karakterlerden biri kadındı, ama tv dizisiydi kendileri.

behzat ç.'de de eda var.

eski bir amerikan dizisi vardı. bir sarışın bir de esmer. iki ortak kadın polis. ismini hatırlayamıyorum.

Cagney & Lacey. 1981-1988 arasında yayınlanmış.

www.imdb.com

Bunu hatırladım ya kendimi tebrik ediyorum.

rizzoli&isles var şimdilerde ama benim tavsiyem closer'daki brenda leigh jones karakteri.

kareteci kiz'da (1974) filiz akın intikam peşinde bir kadın polisi canlandırıyor.

pars kiraz operasyonu da işine yarayabilir.

the bone collector

lost-michelle rodriguez

kadikoyde ki neredeyse butun aktarlarda var gıda boyası..ozellikle kadikoy carsısı / balık pazarında bir suru bulabilirsiniz..cok pahalı degil..

klasik kırmızı paskalya yumurtası soğan kabuğu ile mi ne boyanıyordu, aklınızda olsun.

artık genelde gıda boyası kullanılıyor

şüphesiz bedelsiz kargo olunca insan sevinir. yoksa zaten ucuza alınan üründeki kar kargoya gidiyor.

kargoyu açtığımızda kırık, yırtık ürünlerle karşılaşmamak. ürünün düzgünce paketlenmiş olması.

kısa sürede gönderim.

meydandaki otobüs durağının vapur iskelesine en yakın olan durağından kalkıyor.

daha açıklamalı yazalım; şimdi iskelenin ordaki duraklar değil, ilerideki duraklara doğru yürüyün(biliyosunuz duraklar değişti) orda köşede pembe bi kulübe var akbil dolum yeri vs. için, onun tam arkasında e-10 otobüs durağı bulunuyor. hatta otobüslerin duraktan çıkış yönünde sağ tarafta kalıyo diyerek alternatif bi anlatım yapabilirim.

ayrıca 1 saat 15 dakika falan sürüyo yolculuk, bazen 1.5 saat. ona göre ayarlayın kendinizi(tabi bunu express olmayanlar için söylüyorum-yani tem den gitmeyenler için)

www.world-calendar.com

a'dan kayıt sildirmeden yapamazsınız. eskiden yapılıyordu ama mevzuat değişti.

yok, olmuyor. ben ege de yuksek lisans yapıyorum kayıtta bize başka bir bölüme/üniversiteye başvurmayacağız diye taahütname imzalattılar ya da onun gibi bişey.

evet kaydınızı a'ya yaptırın.. b'yi de kazanırsanız a'dan sildirin.. ama bu durumdan b'nin haberi olmasın ;) nasıl olsa a'yı kazanmışsın diye düşünürler mülakatta..

geo'nun geçen ya da ondan bir önceki sayısında vardı bu konuda bir inceleme.

kitap bilemiyorum ama eşref armağan var mesela doğuştan görme engelli.

www.turgok.org

izmir'de ama telefonla bilgi alabilirsin, site de oldukça kapsamlı.
orada seslendirme stüdyoları bile var, audio-kitaplar kaydediliyor, ders kitapları bile.

var, herhangi buyuk sigorta sirketinin sitesine giriyorsun seyahat sigortasi diye bakiyorsun.

var ama uluslar arasi bi sirketten sigortalat. misal makineni caldirdin italyada bunu ispatlaman icin karakola gidip tutanak tutturman lazim. oradan aldigin tutanak burada gecmez, tercume edip resmi kuruluslardan (noter, konsolosluk) onaylatman lazim. bu yuzden uluslararasi bi sigorta sirketiyle calis. bu tur elektonik esyalar satin alinirken sigortalaniyo genelde. en azindan hepsiburada.com da war oyle bisey.

öncelikle direkt sorunla alakalı olmasada nacizane fikrimi belirtiyim bende. sigortalama işleri ile uğraşmak yerine en mantıklısı bir kilit almak bu kilide bir ip bağlamak (yada daha sağlamından şu kolye ipleri var demir olanlarından) bir ucunu makineyi koyduğun çantaya yada makinenin kabına v.b diğer ucunuda ayağa bağlamak emin olabilirsinki sigortalamaktan çok daha masrafsız ve garanti olacaktır.

iso yapıp bir yere upload edin?

Ben çok yakın zamanda amerikaya 5 adet cd gönderdim ptt yoluyla, koydum şu içi pıtırcıklı zarflardan birine, sağsalim gitti valla. üstelik taahhütlü (böyle mi yazılıyodu bu?) gönderdim, yani yerine ulaşınca size de bir kağıtla haber geliyor ya işte ondan, sadece 1 ytl fark ödedim onun için. tüm kargolardan ucuz ptt, ben hep onu kullanıyorum. parası da ağırlığa ve ülkeye göre değişiyor, son olarak da ingiltereye 5 kglık bir paket gönderdim 30 ytl civarı ödedim. Evet hayatım yurtdışına hediye paketleri göndererek geçiyor :)

ben ve sözlükten smoky (istanbul - manchester) geçen yıl dvd değiş tokuşu yaptık. birbirimize yaklaşık onar dvd'yi en basit ve en ucuz posta yöntemiyle gönderdik. yaklaşık bir hafta - 10 gün civarında zarflarımız yerlerini buldu. 6-7 lira gibi bi meblağ ödediğimi hatırlıyorum.

evet gönderebilirsin deyip ayrıntıya geçiyorum.
1-sağlam derken, esnek cd kapları var. o şeffaf olanları demiyorum. bence kırılmasından esnemesi daha iyi olur. ingiltereyi bilmiyorum ama arkadaşım almanya üzerinden afganistana göndermişti.
2-gönderdiğin yere ulaşır. uzun sürer bi kaç hafta.
3-PTT'dekilerin keyfine kalmış bi şey değil o. ağırlık ve ebata bakılır.
4- yurt dışına "mektup" gönderirken sadece pul parası ödersin. 10 lirayı geçmez diye tahmin ediyorum.
aslında bi şekilde upload etsen arkadaşın indirse daha iyi olur. ama sen bilirsin.
ha bir de; bir arkadaşım abdden büyük bir zarf göndermişti nasıl olduysa zarfın ağzı açılmış. üstünde 3-4 tane imza kaşe vardı, bize geldiğinde açıktı diye. yani dikkat ediyorlar böyle şeylere demek istiyorum.

@leylak şarabı; ya arkadaşımın bilgisayarla pek bi arası yok, kaldı ki düzenli internet bağlantısı da yok. 2 dvd göndermek daha kolay olacak benimiçin :)

bir arkadaşım yurtdışında DHL firmasında çalışıyor ve ülke dışına giden postaları kafalarına göre açıp kontrol ettiklerini söyledi, yani adamların zarfı açma hakkı var, eğer CD yollamak yassah ise sorun olabilir ama şansa kalmış,

bunun dışında havaalanında birine verseniz yollıcağınız kişide karşı havaalanında alsa hem beleşe hem sağlama gelir.

Ptt ile yurtdışına birçok kez dvd gönderdim bootleg takası için, hiç sorun çıkmadı. Dvdleri (www.cd-sleeve.com )'daki gibi poşetlere koyup hava kabarcıklı zarfa yerleştirdim, hepsi sağlam bir şekilde ulaştı alıcısına. Ptt'de zarfın boyutlarına ve ağırlığına bakıyorlar, taahhütlü olarak gönderirseniz 5-6 lirayı geçmemesi lazım.

(bkz: cukurcuma)

www.ekonomikticaret.com

@ataturkiye
Teşekkürler ama hiç bir şekilde "hamdi bey'in telefonu" diye reklamı yapılan bir yerden bu telefonu almam :)

vatan'da da var bu minton ama fotoğraflarda göründüğü gibi klas değil, retro havası yok, oyuncak gibi.

mudo da görmüştüm geçenlerde. ama çalışıyo muydu yoksa süs için miydi emin değilim, bakmadım. bence siz bakın.

mevlanakapı

ya dolasirken denk geldim. tam resimdekinin aynisi gittigidiyor'da varmis:

urun.gittigidiyor.com

burdan bi bak.

Buna çok benzeyen Minton'ın çıkarttığı bi telefon var. Eski gibi gözüküyor ama yeni yani.

doktor filan degilim. ama siklikla basima gelen bir hadise oldugu icin tahmin ediyorum ki menisküs. (bkz: meniskus/@gezz)

kan olabilir o sıcak sıvı.
ben de dizimi sakatladığımda dizim bi dolmuştu sıvıyla. meğer kanmış. şırıngayla çekmişlerdi.
sızlama da menisküs belirtisi o yüzden mutlaka gidin aksatmadan.

Die Hard Arcade diyorsun galiba.
Valla o oyunu bende arıyorum hocam.
Bulursan bi zahmet haber ver!

Zekeriya Sami Efendi tarafından, 1911 yılında Manastır-Bitola'da Latin harfleriyle basılan ilk Türkçe gazete yayınlanmış.
tr.wikipedia.org

resimler pek düzmece gibi durmuyor bence

ohannes yanılmıyorsam ermeni ismidir, gayet normal öyle bişey olması.

bu durumda, harf inkilabından 10 sene önce bile latin harfleriyle yazıp-okuyabilen belli bir halk tabakası mevcuttu türkiye'de?
bu konuda pek bir bilgim yoktu, öğrendiğim iyi oldu.

o dönemde böyle düzgün bir imla ve ş, ç, ğ gibi harfler içeren latin harfli türkçe yazı bulmak pek olası görünmüyor. latin harfli türkçe yazı daha çok fransızca fonetiği esas alınarak yazılmıştır. mesela
"Boussélér vad éylémichdin achiki hayranina" = "Buseler vaad eylemiştin aşıkı hayranına"
gibi. bu gazeteler büyük ihtimalle (bana kalırsa kesinlikle) arap harflerinden latin harflerine sonradan çevrilmiştir, resimlerin orijinal gözükmesi de negatiflerinden yeniden basılmayıp, gazetenin orijinalinden aktarılmasından olabilir.

ohennes isimdir. hatta sarıpınar 1914 oyununda eczacı ohannes diye biri geçer.

ohannes, onno tunç diye bilinen kisinin gercek adıdır.

(bkz: ohannes tuncboyaciyan)

istanbul'a yük getirmiş kamyoncular geri dönüşlerinde boş araçlarına yük bulmak için beklerler orda. ben de grev sanmıştım ilk gördüğümde.

amele pazarı olduğunu da duydum oranın.

Valla Bostancı'da [E-5'in yanında, Altıntepe civarı] büyükçe bir spor kompleksi var, büyük ihtimal salonu ve havuzu da vardır.

burhan felek var sitesinde fiyatları yazmakta. bunun dısında tepeustunde yeni bir yer acıldı ikea nın arkasında ben gitmedim ama iyi bir yer oldugu soyleniyor.

sporium olması lazımdı e-5 kenarındaki ve havuzu var. bostancı köprüsüne 150-200 metre mesafede.

göztepe soyak karşısında var.

hillside var

kafanizda meblag olusturduktan sonra bulundugunuz ildeki konservatuvarlardan birine gidip kucuk yastaki enstrumanistlere sormak, bilgi alisverisinde bulunmak, yol gostermelerini saglamak.

bir alternatif cubase yardımı ile, halion string edition, grand 2, spectrasonics trilogy kombosu ile kendi yapabileceğiniz müzikler olacaktır.

evet kural değişti. artık sadece ev sahipleri direkt olarak katılıyor.

güney afrika elemelere katılıyor ama onlar için elemeler afrika uluslar kupası yerine de geçiyormuş.

böyle.

manasız olmuş. unvanı elinde tutana (title holder) otomatik olarak unvanını tekrar koruma hakkı verilmesi icap eder.

yunanistan da 2008 avrupa kupası elemelerine katılmıştı dikkat ederseniz.

kedi psikoloğu değilim ama, baktığım bütün kediler şu veya bu şekilde oyuncu hayvanlardı.

kağıtla oynaren çıkan hışırtı ilgisini çekiyor olabilir, üstüne ekşi/hafif acı bir şeyler sürülmüş bir kağıtla oynamasına müsaade edip, acı tadı beğenmeyip kağıt alışkanlığından vazgeçmesi sağlanabilir gbime geldi. tırnak yiyen kızların acılı oje falan sürmesi gibi misal.

selüloz ihtiyacından olabilir. daha fazla karbonhidrat içeren gıdalar verin. ya da kediyi değiştirin. belli ki arızalı. hem garantisi de bitmemiş daha. hahahaha.

sinirlenince yaparlar, ilgi göstermezseniz dikkat çekmek için paramparça ederler. bizim kedinin de plastik yeme huyu vardı sebebini hala çözemedik.

sizin durumunuzda kediyi iş üstünde yakaladığınızda onun hoşuna gitmeyen bir şey yapın, misal bizimkine sprey gösterip pıssstttt diyince arkasına bakmadan kaçıyor.

kediler karinlari agridiginda kedi otu yada diger saksidaki bitkileri yerler.kagit yemelerinin nedeni metabolizmalarinda bir seyin eksik olmasi olabilir..benimki sadece bir tahmin elbette.

answers.yahoo.com
en.wikipedia.org

answers.yahoo.com
answers.yahoo.com
answers.yahoo.com

broadcaster info diye bi dergi var,
tv yayincilarinin dergisi, bulabilirsen o dergide final cut pro kösesi var, her bi seyi bulursun,

netten iletisim adreslerini iste, eksik sayilari büyük ihtimal gönderirler.

akşam iyidir en azından köşe yazarlarını okursunuz.

yok abi gazete mazete. Artık yayın işlerini yürüten kurumlara güvenmek bitti. Eline günün erken saatlerinin rutubeti olan, matbaadan çıktıktan sonra ilk senin iç sayfalarına baktığın, "şunun ebat olarak daha küçüğünü (en x boy) neden yapmıyorlar?" diye kendi kendine sorduktan sonra "cebelleşmesi olmasa tadı olmazdı" diye yine kendi kendine cevap verdiğin, sonra haberlerini, köşe yazılarını okurken "uyuntu okur olup her yazana, yazılanın her açıklamasına kanmadan, alternatif görüşleri de belleğimde saklayarak okuyacam..." derken adamın tekinin yazdıkları ile uçmaya başlayacağın, uçarken vicdanının rahat olduğunu hissedeceğin, kısaca genel anlamda öznel fikirler ile donatılmış olduğu halde gazete hakkında kabızlık çekmeden "nesnel, okunur" diyebileceğin, yarısından fazlası ya da en azından bu kadarına yakını reklam olmayan bir gazete yok.
eşşekliğimi sonuna vardıracağım ama bir anırtım da yukarıdaki yazılmış olanların martavaldır demezsem tuvaletimi rahat yapamayacam.
gazete seçme, hatta gazete okuma; böyle ökküz gibi söylüyorum, sen (siz) insan gibi anla(yın). okumayın gazete. çok istiyorsanız hepsini alın, sabahtan akşama kadar kasıp hepsinden "1 adet gazete" edebilecek kısımları kesip yapıştırıp yeni gazete yapın.
hemen her şeyde, özellikle alışverişlerde yaptığınız gibi (gazete nevi) okurken de seçici olun. işinize yarayacak olanı, değerli olanı, değecek olanı seçin bulun. ahan da önünüzde internet, akademik bir süreçte değilseniz bile böyle sürdürün, seçin okuyacaklarınızı onca rezilliğin, pisliğin içinden. tv izlerken zap yapar gibi.
kendilerine ve sırtından geçindikleri topluma saygısı olmayan, bir dediği bir dediğini tutmayan, patronlarının ve eşrafının çıkarları işin içine girince olanı biteni çarpıtan ya da eksik tutan, yazmayan bir yayın organını beslemek dahi ayıp bana göre. böyle bir yerde çalışıyor olmanın ise açıklamaları var ise bile açıklayanın da içinin sıkılmasına neden olacaktır diye düşünürüm.
don gömlek alırken, tv seyrederken (ya da aylık paket seçerken), internette sürücü ararken, edindiğin müzik albümlerini dinlerken yaptığın gibi seçici ol, sürekli dikkatte dur. Sıkıcı ama başka çaresi yok.
Yoksa "vadaaaaa" olursun, uyuntu teyzenin bol alışveriş yapabilmesi için yük taşıttırırlar.
haa, götün yiyorsa kendi yayın organını çıkarırsın, ama öteki yayın organlarının işine gelmeyen bir şeyler yazdığında ve bunlar okunur (okur tarafından tercih edilir, dikkate alınır) hale gelmeye başladığında senin yayın organın ile onların bir takım organlarını eline verebilirler, ayrı ya da benzer konu...
ya; sabah sabah, akşam akşam, posta posta, zamanının en radikalinden.
pırt!

not: gazeteye verdiğin para dışında reklam gelirlerinden de hayvan gibi paralar kazanıyorlar ve biz okudukça daha çok reklam satabiliyorlar. beslememek de gerek. bu yüzden sıçtımın monitörüne bakacaksın, bulacaksın sevdiğin yazarları ve düzgün haber kaynaklarının düzgün haberlerini, gözlerin yoruluyorsa gazeteye verdiğin aylık para ile printer alıp basıp okuyacaksın, o ebatta olmaz, cebelleşmezsin, "ne yapıyorsun?" diye sorduklarında aldıkları yanıt üzerine "manyak..." falan derler. haklı olma olasılıkları olacaktır.

vatan fena değil. delilikle dahilik arasındaki ince çizgide dolaşıyor.

bir günde iki gazete alarak zaman ve radikal okuyun ve her konuda herkesin fikri hakkında bilginiz olsun. şahsen ben öyle yapıyorum. çünkü bu ikisinin toplamı, yazılı medyanın büyük bölümünün özeti olmakta.

ben de zaman mutlaka listende olsun derim. özellikle köşe yazıları, ve değişik kesimlere yazdırdığı yorum sayfaları gündemi yakın takip ediyor, ettiriyor

bence de okunacak düzgün bir gazete yok ama bir abdurrahman çelebi belirtmemiz gerekirse vatan derim.

zaman derim ben de. fethullah gülen ve cemaat dışında da çok şey oluyor. tasarımı da iyi.

zaman derim. tarafsız bir gazete olmasa da en fazla içerik ve bilgilendirici haber zamanda olur.taraflı yaptığı haberlerin çoğunda da yalan yanlış şeyler söylemez,çarpıtmaz; sadece taraf olur. tasarımı da gayet güzeldir. rahat okunur.

birgün

cihangir camii'nin bahçesinden izlenir bence. aslında minaresinden diyecektim de, o zor olur biraz =)

İstiklal Caddesi’ndeki 360 İstanbul Restaurant & Bar

Ve tabiki Boğaz Köprüsü...

galatasaray i gectikten sonra guzel manzarali restoranlar var. tek tek gezilip begenilebilir :)

Çamlıca tepesi.

vinclere cikilabilir, sorumlu kisiye rica edilirse veya eline 3-5 lira sikistirilirsa hayir demez diye dusunuyorum.

efendim,

haliç'ten bebek'e kadar olan manzara için salacak tepelerinde bir evin terası balkonu,

sarayburunu, haliç ve karaköy için kız kulesi,

haliç'in tamamı için öbür ucundan pier loti,

üsküdar, salacak, harem, kadıköy ve adalar için topkapı sarayının en arka uçtaki bahçesi,

haliç, karaköy, sarayburnu, uzakta beşiktaş vs. için yine topkapı'nın kanuni bahçesi (tam adı bu değil ama havuz olan yer),

boğaz köprüsü, beylerbeyi, galatasaray adası ve tüm boğaz için ulus parkı,

yine tüm boğaz ve marmara'ya açılan kısmı için taksim'in çeşitli terasları,

yalova, adalar, çınarcık ve marmara denizi için suadiye, caddebostan, moda gibi sahiller,

köprülerin biri sağda biri solda, karşıda ortaköy, bebek ve sol tarafta da günbatımı falan için çengelköy'ün hem sahili, hem tepeleri...

bunun gibi bir sürü güzel yerden bir sürü güzel yer izlenebilir. ama aslında en güzel manzaraları eskiden padişahlar, bugün ise ordu parsellemiştir.

istanbul manzarası en güzel istanbul dışından izlenir. Dışarıdan, çok dışarıdan. Ne de olsa yalan eheh.

Uzaydan demek istedin heralde? :)

kendi soruma kendim cevap yazıyorum, belki ihtiyacı olan olur. şimdilik görebildiğim kadarıyla, hem ücretsiz hem de kaliteli bir yazılım.
www.celtx.com

ah soruyu göreydim keşke vaktinde...

evet, celtx'i çalıştığım yapım şirketinde uzun süre boyunca profesyonel olarak kullandım ve çok memnunum. alışana kadar (bir iki gün) "bu ne böyle yahu" diyebilirsiniz ama, sonra çatır çatır yazabiliyorsunuz.

metronun giri$lerinde var diye biliyorum ben. gi$elerin yan taraflarinda falan.

metro duraklarında var, hafif raylı sistem seysinin duraklarında da var. okullarda da itu maslak kampusu dısında bi yerde gormedim ben[baya bi okul gezdim eskiden, sonradan koymus olabilirler]. bi de kimi tukkanlara da akbil makinesi koymuslar.

yalniz uyarayim gorevliler eski pasonu gordukleri anda alip imha edeceklerdir.

Doldururken görmeseler de basarken otobüsde görecekler sonuçta...

şöförler kırıp atar pasonu benden söylemesi. öğrenci belgesi alabiliyorsan hasanpaşa yada karaköyden 30 dk içinde alabilirsin yenisini.

evet,o yuzden doldurtuktan sonra otobus kullanmicam. sadece vapur ve tramvay da kullanicam. yakalanmicagimi umut ediyorum :)

paso ların rengi her yıl degisiyor, baya zor yakalatmaman.

artık mahalle aralarındaki bakkallarda bile bulunuyor böyle pos makinesi şeklinde akbil doldurma zımbırtıları..mahallenin bakkalını kafalarsan oldu bu i$..:)
(bkz: kendimden biliyorum)

pasoların üstünde hologram yoksa scanner/printer ikilisi ile illegal bir çözüme kavuşabilirsin

hologram var da pek sallamıyorlar, zaten bi aya kadar kendisi siliniyor.

www.fotosearch.com

bahsettigin bu ustteki linktekilerden biri degil dimi? cunku ben de oyle bir fotograf animsiyorum, cok cult bi fotodur. bulan benide sevindirir.

yok hayır,üstteki linkte olan fotolardan biri değil,ne yazık ki.

yerli bir fotograf miydi. basortulu bir teyzenin tren camina kolunu uzattigi s/b bir fotograf vardi ama o mu acaba?

kadının başında 1940'lar tarzında bir bere var mıydı? bu bahsettiğim fotoğraf odtü mm kantininde de aslıydı bir zamanlar.

lykos,senin dediğin olabilir,bere kısmından emin değilim ama eski bir resimdi.
chavezding, yok hayır yerli bir resim değildi.

Bu makinayi bilmiyorum ama driver yuklemek gerekiyormuydu yoksa direk hafiza karti olarak mi goruyordu? Eger onceden driver gerektirmiyorsa usb portunda sorun olabilir kucuk bi ihtimal kabloyu degistirebilirsiniz ama bence makina bir taraflara carpmis olabilir. Aksi halde driveri kurmayi deneyin tekrar.

driver yüklemeye gerek yoktu bunlarda evet. windoz xp direkt olarak tanıyor. bende de var çünkü.
bu aygıtı tanıyamıyor hadisesi nedir bilmiyorum yalnız. driver yükle diyenleri elimine edeyim ben.

evet zaten driveri yükledim halen aynı sorun devam ediyor ve hatırladığım kadarıyla hiç bir yere çarpmadım makineyi. sadece sahile götürmüştüm ancak orada içine kum kaçmış olabilir ama böylesi bir neden böyle bir sonuç verir mi bilemedim.

Tam bilmediğim bi nedenden ötürü (sanırım değişik usb yuvasına takılınca alet) bazen donanımları görmüyor bilgisayar sistem dosyaları, sürücüleri v.s.si bilgisayarda yüklü olduğu halde. İnternet kafede webcam'lerde sıklıkla başıma geliyordu bu sorun. Ben de şunu yapıyordum: sürücü yükleme şeysi gelince ekrana 2 seçenekten alttakini seçin. Diğer ekran geldiğinde en alttakini seçin (hard disk yolunun gösterildiği seçeneğin bi altı) ve orada görünen eskiden yüklenmiş sürücüyü (örneğin; creative bilmemne webcam) seçin ve ileri deyin. Eğer sp1 ya da 2 şimdi tam hatırlamıyorum, yüklüyse sürücüyü yüklemeye devam edeyim mi diyecektir devam deyin.

Bilmiyorum tam alakalı mı konuyla ama ben sorunu böyle çözüyordum. Benzer sorun gibi geldi.

Fotoğraf makinesi üzerindeki data kablosu girişinde bir arıza olmuş bence. Driver falan gerekmez, en azından farklı bir sabit drive gibi küt diye algılaması lazım. Sorun bence foto makinesindeki, veya hep aynı kablo ile denediyseniz usb kablosunda bir çatlak, arıza falan, donanımsal yani.

Çok da ölü yatırım sayılmayacak şekilde en fazla 25-30 lira vererekten bir "Card Reader" almalısın bence. Böylece usb kablo ihtiyacını by pass edersin. Çok da işe yarar bu card readerlar, başka sd, ms kartları falan da okuyanlardan, cillop gibi...

hemen gidip bir hürriyet al, ilan sayfasında nakliyatçıların adres ve telefonları var, birkaçını ara, metreküp fiyatı vereceklerdir ki bu kargo fiyatına göre daha düşüktür yalnız nakliyeciler 5m3 ten aşağısıyla pek ilgilenmezler, ev eşyası değilde sadece kitap göndermeyi düşünüyorsan, bir iki koli için posta kargosu daha uygun olur yaklaşık 150 ytl civarı bir para gider sanırım.

ses kartinin driverlarini update et. On board ses kartin varsa ondan suphelen.

bende de oldu aynı problem, fakat bende bütün sesler bozuktu.

ses kartının driverını güncelledim, cillop gibi oldu.

yaklaşık 1 yıl boyunca aynı problemle (hem de müzik kayıt ve edit programları kullanan biri olarak) uğraştım. kimse mevzunun ne olduğunu anlayamadı. ses kartının driver'larını update ettim. anakartı değiştirdim. ses kartından vazgeçmek üzereyken problem çözüldü.

sistem boot diski bu süre içinde sürekli SATA idi. Boot diski SATA yerine IDE hard disk'le değiştirdim ve nasıl oldu bilmiyorum ama sorun çözüldü. eğer kullandığın ses kartı on-board değilse bilgisayarın diğer komponentleriyle uyum problemi de olabilir. anakartın ve memory'nin ses kartıyla uyumluluğuna bakabilirsin ses kartının site forumundan.

driverları güncellemek sorunumu çözdü,teşekkürler.

tabi ki yatırmak zorundadırlar fakat durumu takip etmelisin. mesela ben mavidonanimdan ram alip hemen iptal etmistim. odeme o gun gelmedi, 1 hafta oldu gelmedi, aradim gelcek dediler yine gelmedi. böyle 1-2 defa daha aradim bu hafta kesin diyorlar bekliyorum bakalim.. ipe ipe yatiracaklar yani.

benim durumum şu şekilde,yurt dışında ki bir bilet satış sitesinden bilet aldım ama bir hafta geçti ve vazgeçtim,zaten biletin durumuna da baktım daha postaya verilmemiş,mail attım kendilerine,daha bir cevap gelmedi.
umarım sorun çıkarmazlar da çok fazla,uğraşmak zorunda kalmam.

hepsiburada.com taksit taksit yatirmisti benim parami. hey allahim ya...

ilkeli siteler ürünü kargoya vermeden parayı çekmiyorlar sadece ürün bedelini kart limitinden bloke ediyorlar ürünü kargoya verince de bloke ettikleri parayı çekiyorlar.
bankadan muhatabının ne yaptığını öğrenip ona göre hareket edebilirsin.

www.lonelyplanet.com

hospitality club.

interrail-tr@yahoogroups.com

istersen buraya bi üye ol derim..cok faydalı.2,5 yıldır uyeyım ve gıtmedıgım yerlere bıle gıtmıs kadar oluyorum..

hay ulen gönder yerine gizleye bastım gitti bütün yazdıklarım, neyse gene yazayım kısaca...


her balığın cinsiyetini sadece bakarak anlayamazsın, hatta bazılarında da balığın belirli bir erişkinliğe ulaşmış olması gerekiyor. zamanında akvaryuma merak sardığım için çoğu balığı ayırt edebiliyorum daha doğrusu edebiliyordum, şimdi aklımda sadece lepistes kalmış. erkeklerinin kuyruğu daha büyük ve rengarenk olur. dişiler onun yanında hamsi gibi kalır :)

tabi işten anlayan bir veterinere götürürsen keser biçer organlarına bakar bir şekilde söyler sana cinsiyetini :)

her balık için farklı olabiliyor. ama doğanın kanunu olarak, dişiye kendini beğendirmek açısından diğerlerine göre daha süslü püslü ve/veya büyük olanlar genelde erkek olur.

genel mantık, doğada çoğu canlının dişisi erkeinden daha zayıf yapılı ve zarif olur omurgasızları, böcekleri, bitkileri ayrı tutuyorum

Bazı balıklar da (genelde çiklit familyasından) erkeklerinin erişkin olduklarında alınlarında bir çıkıntı oluşmasıyla ayırt edilirler, akvaryumcular arasında bu olaya kafa yapmak adı verilir.

sorduğunuz balıklar akvaryum balıklarıysa, şöyle bir şeyler diyebilirim...
bizde lepistes, kılıç, moli ve çeşitli balıklar vardı. bunlardan edindiğim tecrübelere göre erkek balıkların alt tarafında çubuk şeklinde bir uzantı oluyor ki, bu onların cinsel organı oluyor. dişilerde bu yok. bir de erkek balıklar çiftleşme konusunda dişilere nazaran daha istekli. aynı cinsten bir balık diğerini kovalıyorsa, büyük ihtimalle kovalayan erkektir. tabi vücut şekillerine bakmak da lazım. farklı olduğu durumlarda geçerli bu. eğer birbiriyle aynı vücuda sahip iki balık birbirini kovalıyorsa bunlar kavga ediyordur büyük ihtimalle.

adres verin ben göndereyim size.

$urda : www.rapidreactor.net
var, ancak album $eklinde.

caddebostan/suadiye taraflarinda olmasi gerekir herhalde, insanlar yazin o civardaki plaja gidiyorlardi.

Kadıköy'de, Haydarpaşa'dan minibüslere doğru gelirken kayıkların oluğu yerde öyle bir yer var gibi geldi bana vapurdan bakınca. Epey ufaktı gerçi mekan ama kum vardır :)

caddebostan da vardir az biraz sahil ama siz arkadasiniza istanbul un deniz kenari olsa da, onun dusundugu gibi plajlar olmadigini anlatsaniz daha iyi :). yaninda bir de bogazici fotografi goturursunuz.

caddebostan migrosun oradan sahil yürüyüş yoluna inin ve fenerbahçe(kadıköy) istikametine doğru yürümeye başlayın.
yaklaşık 5 dakika sonra sol tarafınızda göreceğiniz caddebostan plajından da kumunuzu alıp, kesmeşeker'in bir avuç kum şarkısını mırıldanarak yolunuza devam edin.

inşaatların önünde de süper kum vardır. kısa sürede çözüm:))

eh o da kaşınmış.

%99 upload yüzündendir. bunu çözmenin iki yolu var. birincisi uploadu kısmak; bunun bir kaç yolu var ama torrenti verimli kullanmak istiyorsan pek akıllı bir çözüm değil.

diğeri upload/download paketlerini ayarlayan cfosspeed programını kullanmak. google'da aratıp rahatlıkla bulup kurabilirsin. bu sayede uploadun hattın rahat kullanılmasını engellemesini önlersin.

netlimiter kur.
upload siniri koy 1kb/s gibi. bu yaptigin biraz i**elik olacaktir ama mecbur kaliyorsan yapmalisin.

torrentin dinamiginden dolayi net limiter gibi upload kisan programlar torrentin cok daha gec gelmesine neden olur.

En iyi çözüm cfos kurmak olsa da netlimiterla da 3kb upload vererek çözebilirsiniz durumu, tam hızda gelmeye devam eder(tb tl için konuşuyorum). tabi olan ratio'nuza olur.

ek programa gerek yok

öncelikle global uploadı 6 kb yapın
sonra her torrent için uploadı 1 kb'ye çekin.

ratio için iyi olmasa da uploadınız verimli olan minimum değerlerde olacaktır.

herkes cinlikten upload kısın demiş ama ben tersi webde gezinecekken downloadı da kısın diyeceğim. Böylece biraz daha rahatlarsınız. Ayrıca nasıl bir düşüncedir anlamıyorum. Uploadınızı 1 kb yapmaya gerek yok bunun yerine daha makul rakamlara kısıtlayabilirsiniz. Örnek 1024 için genelde 18 kb kullanıyorum(bazen mail göndermem gerekiyor vs) ben ve sorun olmuyor. Ama asla 1 yapmıyorum.

1kb/s ornek olarak verdim. ben $ahsen 20kb/s olarak sinirlandirmi$ durumdayim.

o göbek erimez ben söyleyeyim.. boğazını tut. için dışın pizza oldu.

nutella kavanozunu kaşıklarken de böyle mi diyeceksiniz bordo hanım çok merak ediyorum...

koşmak yetmez mekik falan da koyuver... ama olmaz o iş mangalla spagettiyle.

evet evet ben de spor salonuna gideyim koşayım diyorum

kesin bişeylere yarıyor olması gerek bu koşmanın
yoksa sıçtık

ya ekşi duyuru,bana laf sokmuyacak bir cevap bul. sen de mi menti? peki madem,istersiniz sonra makarna sosu tarifi falan siz benden...

evet demlikpoşet,bir işe yaramıcaksa boşuna koşmayalım : )

2 yıldır düzenli spor yapıyorum.
hergün 30km bisiklet , haftanın 3 günü koşu ve ağırlık çalışması.

gözlemlediğim faydaları :

eskiden sokakta yürürken , yokuş çıkarken nefes nefese kalırdım.artık nefesim hiç kesilmiyor.
geceleri deliksiz uyuyorum.sabahları dinç kalkıyorum.

adam gibi spor yapmanı öneririm. caddebostana yakın oturan varsa satılık 6+ aylık normal fiyatının çok altında AFM GYM üyeliği bulunur bir mesaj kadar yakınınızdayım.

koşmak çok işe yarar, hele ki düzenli koşarsanız vücudunuz ciddi ciddi toparlanır şekle girer. Tabi koşmakla omuzlar genişlemez ancak göbek bel kalça falan pek hoş olur

sağlık açısından çok faydalı. kardiyovasküler sistem (kalp-damar) gelişir. daha sağlıklı olursunuz. ilerideki muhtemel dolaşım sistemi rahatsızlığı riskini azaltırsınız.

amma velakin koşuya başlamadan önce bir miktar yürüyüp sonra da açma germe hareketleri yapılması tavsiye olarak verilmelidir çünkü anlaşıldığı kadarı ile sakat bir gioberg'den kimseye fayda gelmez. Ayrıca koşudan 2 saat öncesine kadar birşey yememek, koşu esnasında da çok su içmemek önemli. kardiyo hareketlerine giren bisiklet ve koşma kondisyonu arttırır, vücut genelinde yağ yakılmasını sağlar.

sabah kalktığınızda yapacağınız koşuyu haftada 3-4 gün ve bunu iki ay filan düzenli yapınca göbek filan kalmıyor efenim. tabi bünye ile alakadar kısmı daha büyük.. ama bira göbeğiyse öyle kolay erimez koşmayla.

sdc göbek gitsin istiyorsan hergün sabah 30 mekik çek, tabi ilk başlarda daha az eğer ham isen, gider o göbek.

babam 8 senedir yürüyüş yapio düzenli olarak.. 90 kilodan 70e indi koşsa daha çabuk iner miydi bilemiyorum bir de erkek bünyesi falan bilemedim:))