Ekşi Duyuru

olabildiğince yeni, düşük kmli, az yakan, çabuk satılabilecek, parçası ve ustası kolay bulup ucuz olan araçlara bakardım. buna en yakın seçenek duster gibi görünüyor.

Aynı yaşta olsalardı kesinlikle Vitara. bu kadar yaş farkı varsa tabii ki genç olan, Duster.

Yeni olan iyidir. Duster kendini kanıtladı bir de, üzmez.

cevap: yillardir istedigin arac

o istegi koreltmen lazim, duster alirsan ilanlara bakmaya devam edeceksin.
benzer hatayi ben de senelerce yaptim, sonra "ulan dunyaya bir daha mi gelecez" dedim ve kafamdaki araci aldim, mevzu kapandi.

2017 vitara 4x4 1.4 kulanıyorum., ilk sahibiyim. Hiç bozulmadı teklemedi. İşini yapıyor. Ses yalıtımı ve iç mekan yalıtımı az. Malzeme kalitesi dediğim gibi işini görüyor ama sert plastik. Çeki demiri de taktırdım. Atak ve güçlü. Yakıt ortalamam 7,2 lt/100km. Şanzıman Aisin tam otomatik, sorunsuz.
Duster kullanmadım.
Bi dahamı gelecez dünyaya +1

Vitara hangi motor bilmiyorum ama hybrid motorsa zaten süper. Çok beğeniyorum ama tek sorunu bagaj ufak biraz. 375 lt vitara 442 lt duster misal. Örnek polo 350 lt yani.

Onun dışında duster da çok iyi. Yeni kasaya yukseliyorum.

Suzuki tek sıkıntı parçası olur. Yani malum Avrupa'da bile çok yaygin değil. Dacia ile karsilastirilamaz sorun olursa çözmenin basitliği ve ucuzluğu.

Ama çok seviyorsaniz vitara alin geçin.

canın ne istiyorsa onu al. baktın hoşuna gitmedi satarsın.

Japon, japondur.

Kore de yoksa kalanlara bakılır.

Ama japon varsa, japon.

dolu araç istersen suv tarzı ford ecosport bakabilirsin. st line olanları en dolu olanı hele kış paketli olanı bulursan direksiyon, koltuk, ön cam ısıtma falan var.

mesela ;

www.sahibinden.com

“Başlangıç paketleri değil de, araç biraz dolu olsun istiyorum. En azından ekran, carplay, geri görüş kamerası, park sensörü vb.”

Tucson kullanmaya başladım. Aracın sadece tuşuna basıyorum. Her şeyi kendi kendine yapıyor. Çoğu zaman direksiyonu tutmaya bile gerek yok. Benim gibi biri bile araba kullanabiliyor tavsiye ediyorum.

O fiyatlara km yüksek bulursun. Ford ecosport önerilmiş kronik sorunları olan bir araç. Seat arona skoda kamiq.

Istarla, usanmadan Mitsubishi Eclipse Cross diyorum.

Nissan qashqai 1.6dci, 16/17

@delidir yakalayin paylaştıgı ilan güzel. degerlendirilebilir .
ama ben olsam o bütceye 0 dacia sandero stepway alır geçerim . otomatik expression pakette istediginiz her şey var. bir de yıl sonu diye 2023leri ellerinden çıkartıyorlar. 880 bine kadar düşüyor bayiler. mis gibi 0 araba binersin

motor seçenekleri önemli, yaklaşık aynı paralara alınan bir citroen her zaman teknolojik olarak daha dolu olacaktır.

Ben de pek anlamıyorum arabalardan ama bende opel corsa var. Arkadaşta arona. Bence benim araba daha iyi :D c3 ile corsa kuzen olduğuna göre citroen diyorum.

Citroen cok kaliteli malzeme diil. Ben seat diyorum

seat

C3 aircross daha kullanışlı şahsi fikrim. Arka koltukları shine pakette ileri geri hareket edip koltuk sırtları ayarlanabiliyor. Bir de c3 biraz daha dolu. İkisini de inceleyip karar verin. B suvda kaliteli malzeme vs. demek ikisi için de zor. Motor-sanziman ikisinde de üzmez. Hangisinin fiyatına göre sundukları/donanımları sizin için önemliyse ona yönelin.

seat

seat

Skoda scala.

Lpgli civic

Megane

Golf - passat forever. İmza 5 yıllık golf kullanıcısı.

Bir müşterim yeni polo aldı 251 bine

Yeni dacia Duster miss

3 buçuk aydır Scala kullanıyoruz memnunuz. Yalnız araç gelmiyor şu sıralar anladığım.. Yine de bayilerle bir görüşün.

SKODA kamiq

Bulursanız skoda kamiq, ama yok.

Selamlar,
Kurumsal firmalardan kiralaman şart. Öbür türlü başın derde girer.
Sixth, garenta,budget,avis,enterprise,central bunlar kurumsal firmalar, kiraladığımda hiçbir sorun yaşamadım.

-otomatik araçlar ortalama günlük 200 civarındadır. Şuan yoğun sezon olduğundan 1 hafta kiralama için önceden rezervasyon yapın.
-Araç için ben mini sigorta yaptırıyorum. Türkiye’desin sonuçta malın biri gelip çizer polisle uğraşmak istemiyorum. Genelde 30 lira oluyor günlüğü ve 2500 TL’ye kadar polis tutanağı istemiyor.
-aracı alırken her yerinin fotoğrafını sen de çek. Başıma gelmedi ama bazen aracı kontrol ederken görünmeyen birşey daha sonra teslimde siz yapmışsınız gibi olabiliyor. Her türlü çizikler, vurukları, kırıkları kontrol et. Aracın iç döşemesini de göz ucuyla kontrol et. Bazen sigara yanıkları olabiliyor onları kayıt altına aldır.
- trafik kurallarına uymayıp kaza yaptığında senden para alma hakları var. O yüzden kurallara uy. Alkollü şekilde araç kesinlikle kullanma.
- aracı senden başkası kullanacaksa ek şoför olarak onu da eklet. Günlük 20 lira civarı birşeydi. Arabayı başka biri kullanıyorken kaza yaparsan ve bu sürücüyü ekletmemiş işen tüm masrafları senden alırlar.


İyi tatiller

Kurumsal firmalar +1
Biz sıradan bir yerden araç kiralamıştık, aracı teslim ederken adam bize parmak kadar çizik gösterip “bu çizik daha önce yoktu” deyip parasını aldı. Muhtemelen taktikti bu ders almış olduk biz de. Kurumsal bile olsa vuruğu çiziği var mı diye inceleyin varsa gözünüze çarpan birşey uyarın yetkiliyi

Şu an yaz dönemi ve bayram da yaklaşıyor, fiyatlar biraz yüksek 200-250 liradan aşağı bulamazsın sanırım kurumsallarda.

Km limiti çoğunda oluyor, Enterprise'da araca göre 400-500 km oluyor günlük. O kadar yol yapacak mısın ki her gün? Bir de beş gün kiralayacaksan toplam km'ye bakılıyor sonuçta, o gün kaç km yaptığını ölçmüyorlar, 2500 km yaptın mı ona bakılıyor. Km aşım ücretini de sözleşmeden (genelde sitelerinde oluyor) bakıp olası aşım sana günlük araç ücretinden fazla gelmeyecekse onu ödemeyi de kabul edebilirsin.

Bunun dışında arabayı teslim alırken kaportayı (çizik, vuruk vs.), koltukları (yanık, leke vs.), yedek lastiği, yangın tüpünü, farlarda/camlarda herhangi bir çatlak vs. olup olmadığını kontrol et, görevli genelde işaretliyor ama bazen atladığı da oluyor sözleşmeye yazdır sonra başın ağrımasın. Hatta arabanın altına doğru da bakmakta fayda var bana sol çıta yamuk diye sorun çıkarmışlardı. Bir önceki kiracının hatasına, kazasına sen sponsor olma.

Bunların dışında kesinlikle ama kesinlikle kurumsal ve büyük şirketlerden kiralama yaptır ve arabaya mini hasar, lastik cam far sigortası yaptır. Sonra ulan günlük 20 lira vermedik nelerle uğraşıyoruz oluyor tecrübe ile sabit.

Şimdiden iyi yolculuklar ^^

Öncelikle çok geçmiş olsun, umarım halledebilirsiniz.

Uzm. Dr. Sinan Sönmez i bir araştırın derim.

Nişantaşı’ndaydı yeri; netten ulaşabilirsiniz.

arif verimli?

"oldies but still goldies"

fun, remastered (reimagined da olabilir)

ne güzel oldu be, çok beğendim sloganımı

old is the new
old joy in a new way
your old joy renewed

Newborn Oldschool
Same old joy (fun) with a modern touch
Your old addiction with a new flavor
Benjamin button :)

your newly old fun

new fun, same old joy

Bahsettiğin oyun türü için zaten iki tane terim mecut:

Remastered

Remake

gerekiyor, sorun olur.

www.facebook.com

ayarlar - gizlilik - en altta sessize alınan hesaplar var. oradan hesaba gir. takip'e bas, sessize al satırından kaldırabilirsin.

Bence hiç açma o kızgınlığın sonu yok.

yemeğine.

2 bira.

Mutfaktan 1 bardak su getirmesine, yemeğine, baklavasına vs. Arada ayakkabı ya da ihtiyaç duyulan başka bir şeye.

kıyafet

hatay usulü dürüm. papates kızartması ve ayranla birlikte.

kaybetmek sıkıntı değil - ona ısmarlarken kendim de yerim. kazanmak süper. beleşe dürüm. nefis. bütçemi de çok sarsmaz.

kahve-bira-yemek üçlüsünde değişir genelde iddianın boyutuna göre.

eşimle iddiaya gireriz genelde, ketojenik diyete başlamadan önce sabah kahvaltı için ekmek almaya gitmesine olurdu iddia. şimdi kahvaltıyı tek başına hazırlamasına.
yeğenimle girdiğimizde tatlısına, yemeğine ya da nakit parasına.

Bizim bitti artık böyle maddi şeyler. Yemek para falan zaten yaptığımız şeyler olduğu için artık anısına giriyoruz. Samimi yakın olduğun biriyle keyifli yani.

Şöyle oluyor. Kaybedersem istediği bir anım artık onun anısı oluyor. Ben anlatamıyorum artık o anlatıyor falan.

yemek ya da tatlı

Var nasıl yardımcı olabilirim

bende de var.

Hemen coraspin kullanmaya başlasın. Daha önemli bişey yok şuan

Yani yazmışsın yapılabilecekleri, şeker hastalığı ile ilgili bilgi veremem ama normalde bol dinlenme doğru ve düzenli beslenme filan gerekiyor. Biz vitamin takviyesi aldık ama kafamıza göre aldık yani o yüzden doğru mu yaptık bilmiyorum. D C çinko magnezyum filan aldık.

Biz çok hareket etmedik ama hastalık bittiğinde çabuk yorulduğumuzu fark ettik ya covidin etkisi idi ya da sürekli yatmaktan kondisyon kaybına uğradık bilemiyorum ama şu an bi problem yok.

Bugün tam 2 ay oldu bu arada

Öncelikle aşırı endişelenmemeye çalışın. Çoğunlukla ciddi bir şeye evrilmeden iyileşiliyor. Yani moralinizi bununla ilgili çok bozmamaya çalışın. Bol bol dinlensin ve iyi beslenmeye çalışsın. Protein ve C vitamini ağırlıklı dedi doktor bize. Getirecekleri ilacı bazıları desteklemiyor ama 4-5 farklı doktor kullanmamızı tavsiye etti. Biz de kullandık. Tanıdığımız çok fazla insan geçiriyor şu an.
Halsizlik ve baş ağrısı başlayabilir. Ayrıca ben kötüleştiğimde gidip iki kere serum yedim. İyi geldi.
Geçmiş olsun.

1) oksimetre alıp parmaktan oksijen seviyesini takip edin. düşerse doktoru arayın.

2) coraspin deniyor ama kovid arkadaşıma oksipar kan sulandırıcı iğne verdiler. doktor neden coraspin yazmadı bilmiyorum. oksipar iğne daha etkili olabilir. doktora sormadan almayın.

3) 200 mg beta glukan içeren hap

4) 30 mg çinko

5) 1 gr c vitamini

valla hiç tekerleme falan söylemezdik. ladesse lades yani.
ahret mahret zaten çocukken hiç kullanmadığım bir kelime olabilir.

-ladesim lades olsun mu?
+ olsun.
-almayan gavur olsun mu?
+olsun..
- nesine?
+....
biz aile içinde oynardık sinemasına falan ama hiç kimse almazdı :D:D

sene 90lar tabii o zaman kafamız pek ince düşünceye çalışmıyor. kimse x yaptın ayrımcısın demiyor. şimdi olsa gavur olsun mu demezdik herhalde

Ladesim lades olsun mu?
Olsun
Vermeyen kâfir olsun mu?
Olsun
Neyine
1 hafta boyunca emretmesine

Kardeşimle böyle yapardık.
Emretme olayı da 1 hafta boyunca su getir, ayakkabımı temizle, ekmek almaya git şeklindeydi.

almayan eşek olsun mu?

- ladesim lades olsun mu?
- olsun!
- yerde ne var?
- çimen!
- gökte ne var?
- bulut!
- sen bunu hemen unut!

Tavuk kemiği yoksa küçük parmağımızla ladese tutuşurduk. Sıkça çorap için ladese tutuştuğumuzu hatırlıyorum. Biri diğerine bir şey verdiğinde alan taraf "aklımda" dedikten sonra almasında mahzur yoktu.
Lades borcu borçtu ama büyüklerle ladese girdiğimizde bizim kandırmamıza göz yumarlardı sanki. Anneme bir şey aldığımı hatırlamıyorum.
Babam anneme kızardı, hep sabahları tam ayılmadığı zamanlarda kandırıyormuş onu diye.
Good old days...

tekerlemeyi babamla oynarken söylüyodu babam ama tam halini hatırlamıyorum. Lisede bi arkadaşla çok oynardık ama tavuk falan da yok normal serçe parmakla. Onda tekerleme söylemiyoduk. Bi ara o kadar uzun süre ladeste kaldık ki bittikten iki ay sonra falan hala aklımda diyoduk birbirimize dshdsh

bi şeyine oynamıyoduk ya, ego tatmini genelde..

etna ile matilda'nın versiyonlarının karşımını söylerdik biz, "vermeyen gevvur olsun mu"

ben hiç zevk almazdım çünkü çok çabuk unutuyor, hep kaybediyordum, küçükken bıraktım o yüzden oynamayı. yıllaaar sonra ofisteki iş arkadaşımla yemekte çıkan lades kemiği üzerinden girdim bu topa. aynı günün akşamında tüm departman fıstıklı baklavasını kemirip bana sırıtıyordu.

4 kişilik çadır alsana. çok para değil. iki tane de şişme mat alırsın krallar gibi yatarsınız.

(bkz: sincap kamp)

reklam çıkışları ile doğru orantılı satış yapmanız gerekir. ha diyince sipariş almanız gerekir ama eksiklikler olabilir sitede. kullanıcı deneyimine dair
seo ile adwords veya sosyal medya reklamlarının alakası yoktur.
siteyi atın izlenimlerimi paylaşayım. bu şekilde ne söylesek lafta kalır

ne kadar bütçe ayırdınız reklamlara atıyorum 5000tl reklam yapıp hiç satış yapmıyorsanız bir problem var demektir.

3 hafta hiç de az bir süre değil. öyle uzmanı falan değilim ama başka markalar reklam vermeye başlıyorlar 1 haftada satışlar coşuyor, bir kesiyorlar anında yavaşlıyor.

ne kadar reklam yaptığınız ve kimlere ulaştığınız da önemli.

adwords ü başlatalı 3-4 gün oluyor. bende acemiyim henüz, süreci yaşayarak öğreniyorum. o yüzden anahtar kelime seçimlerinde, kelime başı tekliflerde falan temkinli olmaya çalışıyorum. birden uçup gitmesin bütçe diye. 243 tıklama, 19b gösterim, ort. maliyet 0,57 toplam bütçe 130tl google da.
sosyal medyada ise, 3 haftada 500 tl civarı bir para harcadık sadece. 4 ayrı kampanya oluşturdum, orda da erişimler gösterimler ortalama 25b civarı..

o istatistiklere göre satış yapmış olman gerekir. az değil çünkü
sitede sıkıntılar olabilir, insanlara ters gelen güven vermeyen
adres paylaşın, bu şekil kimse sağlıklı bilgi veremez

mağazada çok sıkı bi sözlükçü arkadaş var, buralarda da olabilir. özelden atıyorum siteyi

google analyticsten trafiği kontrol edin. insanlar siteye gelip alışveriş yapmadan çıkıyorsa doğru kişilere ulaşamıyorsunuz, doğru anahtar kelimeleri kullanmıyorsunuz demektir. hedef müşterinizi doğru kurgulamalısınız..

Süreci yaşayarak öğreniyorum demişsiniz boşuna para yakmadan learndigital.withgoogle.com sitesine bir gözatmanızı öneririm.

Bana da atabilir misiniz site linkini.

İstatistikler güzel satış olması gerekli ben açtığımda senden düşük istatistikle satışa başlamıştım link at bakalım hocam

Link gönderirseniz bakmak isterim.

seo için en az 6 ay

adwors içinde aşırı bütçelerle başlamayın. kademe kademe.

ama e-ticaretle kazanmanız için önce iyi bir harcama yapmanız lazım. sonra kazanca dönüşecektir.

herkese aynı veriyorlar

İstanbul'da bazı şirketler karşı yakadan gelenlere daha fazla yol parası veriyor.

yasal kısmını bilmiyorum ama biz eşit vermiyoruz. benim günlük yol param 7,8 tl. ben onu alıyorum. dolmuşla gelen dolmuş ücreti neyse onu alıyor.

Sorumluluk duruma göre değişkenlik gösterebilir ancak organizasyon şirketi kendisine yöneltilecek tazminat talepleri için Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet sigortası yaptırır bu tür etkinlikler için.

@try again piyango veya çekiliş değil, yarışma?

mpi.gov.tr
www.elithukuk.com
www.millipiyango.gov.tr
mediacat.com

bordro isteyin bir kesinti falan varsa yazar orada. bir hata varsa şirket borçlu sayılır çalışana.

Çalışan açısından değil de, şirket açısından problem çıkar mı sonradan @argent ?

yasal boyutunu bilmemekle beraber mutlaka bir yaptırımı vardır diye düşünüyorum. adam 3 lira için icraya verse alır yani =)

havale kesintisi olmasın?

T.C. Aile, Çalışma Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı müfettişlerinden biri gelir de denetim yapar konuyu inceler ve raporlaştırırsa şirket ceza alır. Bunun dışında nasıl başını ağrıtabilir şirketin, açıkçası bilmiyorum. merkezi bir bordro kontrol mekanizması var mı bilemedim..

para cezası işçi ve ay başına yanlış değilsem 190 tl idi sanırım. artı olarak usül cezası da devreye girebiliyor

Age of 2: The Conquerors

Cossacks 3

tropico güzel seri, karayiplerde bir adanın başkanı olarak verilen görevleri yapmaya çalışıyosunuz (isterseniz serbest de takılabilirsiniz tabi), siyasetin de bol bol dahil olduğu güzel de bi mizahı ve müzikleri olan oyun. tropico 4 oynuyorum ben o güzel isterseniz 5'i de oynayabilirsiniz yakında 6'sı da çıkıcak hatta. bir de caesar serisini severdim küçükken ama o yıllardan beri hiç oynamadım belki hayallerimdeki kadar iyi değildir bilemiycem. torrent sitelerinde vardır sanıyorum ben steam indiriminden almıştım pahalı değil çünkü.

Şşşhohhh
Zeus: Master of Olympus bence pek az savaşlı ve bol peyzajlı bi oyun.

Civilization V

banished iyidir ama pek de gözünde büyütme.
köyün bütün ihtiyaçlarıyla uğraşmak biraz can sıkabiliyor. o yönden zorlayıcı bir oyun. ama görselleri pek şey değil yani...
boyutu da düşük.

Benim de internet erişimi kısıtlı link veremiyorum ama caesar 3 mükemmel olur.

Caesar III, Pharoah, Zeus (bu 3ü bence en iyi city-building)

1 yıldır giymediklerimi bir çıkarır bakarım. yine giymeyeceğimi düşünüyorsam ihtiyacı olanlara veriyorum.

aynı dertten muzdaribim. beceremiyorum hiç elemeyi. en son bi denedim. şöyle;

uzun süredir giymediğim/senede bir iki defa giydiğim ne varsa ayırdım verilmek üzere.

ağzı yüzü yamulan kıyafetim yok gibi de bi kaç eski eşofman vardı. onları çöpe attım.

Zaten cok fazla kiyafetin varsa o eskileri, agzi burnu kayanlari ele gitsin. Yeni olanlarini kullanirsin hic olmazsa.

Evde dolap bekleyenlerin de hepsini atiyorum ben eger bir seneden uzun hic giymemissem. Altli üstlü bir takim bulunduruyorum yetiyor.

40 yilda bir giyileceklerden de 3 takim ya da elbise yeter. Hergün kokteyl kokteyl gezmiyoruz sonucta.

Ama en güzeli yeni bir sey alirken, "Ben bunu dolapta 5 tane farkli seyle kombinleyebilirim." veya "Benim bunu almaya gercekten ihtiyacim var!" diyebilmek. Sirf güzel diye, fiyati uygun diye alisveris yapmamak.

Ağzı burnu kaymış olanları direk ele, bir poşetle çöpe vs koy. Toplayıcılar alır.

şöyle yapıyorum ben.

iki sezondur (yazlıksa geçtiğimiz 2 yaz boyunca) giymediğimi direkt eliyorum. konu komşu ya da en kötü belediyelerin ihtiyaç kumbaralarına atıyorum.

almışım ama bir sebeple giyememişim, önce aynı bedende olan samimi arkadaşlarıma soruyorum. olm ben bunu aldım ama hiç giymedim, sen beğenir misin diye. o olmazsa üstteki şekilde elden çıkarıyorum.

40 yılda bir giyilecekler 40 yılda bir de giyilemediği için baya demode şeylere dönüşebiliyor. bunları direkt eliyorum, bir iki parça ayırıyorum.

özellikle kıyafetler konusunda minimalist olmaya çalıştığım için bir şey satın alırken yukarıdakileri yapmamı gerektirmeyecek şeyler almaya çalışıyorum. bu sayede 2 senedir toplamda 4 büyük boy çöp poşeti kadar kıyafet elden çıkarmışımdır.

ha bir de tshirtler açısından tepe tepe kullandığım fakat artık iyice üniformam gibi olanları ev tshirtü yapıyorum.

şu soruya göre eliyorum,

geçen yaz kaç kez giydim? 2'den azsa direkt eliyorum. 2-4 arası ise durumuna göre eskime/yıpranma, renk bozulması durumuna göre yani yine durumuna göre (malzeme durumuna göre) ya cam bezi falan yapıyorum ya da pijama moduna getiriyorum. yeni durumdaysa verilecekler arasına ayırıyorum. iki duruma da uymuyorsa gözüm tutmamışsa yani direkt çöp.

Eski, giyilmeyecek durumda olan kıyafetleri çöpe atma. H&M'de eski kıyafet kutuları oluyor, oraya atarsan poşet başına 10tl indirim çeki veriyorlar.
Hem de eskileri geri dönüşüme kazandırmış oluyorsun.

Ben eskiden tüm kıyafetlerimi biriktirirdim, atmazdım. 10 senelik kıyafetler olurdu öylece bekleyen. Bir gün bir daraltı geldi ve son zamanlarda giymemiş olduğum ne varsa verdim veya attım. Son altı ay içinde birkaç kere giymemişsem attım (yazlık ve kışlıklar ayrı ayrı olmak üzere). Giyilebilecek olanları da belediyenin yerine götürdüm, ihtiyaç sahipleri için.

Burada en önemli şey acımadan atabilmek, kesinlikle "ya lazım olur dursun" dememek. Eskiyenler için "evde giyerim, kalsın" diye düşünmeyeceksin, evde giyerim diye diye bir bakıyorsum evde giymek için 10 tane tshirt var, hangi birini giyeceksin. At gitsin.

Eşim de kapsül gardırop taktiğini uyguladı, iş takımları dışında birkaç tane benzer thsirt, iki kapşonlu, 2 de pantolonu var, her gün aynı şeyi giyiyor. Benim de hedefim bu aslında ama yavaş yavaş yaklaşıyorum.

Bir de mesela ucuz diye 10 tane tshirt almaktansa, 2 tane kaliteli alacaksın. Az ve öz olacak.

İdefix

İdefix bir buçuk haftadır siparişimi hazırlıyor. D&rdan hiç sipariş vermedim.

bence bu tamamen şans işi.

Alacaginiz kitaplara gore degisiyor ama idefix daha once ulastirdi hep bana. Babil'i de deneyin derim. Kitapyurdu 40tl ve uzeri indirimli. Duzenli alisverislerde de ek indirimler yapiyor.

Degisiyor ya. D&r bir kez bile vaktinde getirmedi. Idefixte pek sorun yasamadim. Sectigin kitaplarin tedarik suresiyle ilgili biraz da.

İkisi de değil, eganba

İkisi aynı firmaya bağlı, depoları dahi aynı.

ikisi de değil.

www.dukakitap.com

odakitap

ikisi de gelmeyecek hemen uzaklaş

www.videosmaller.com

bi dene bakalım ben geçenlerde kullanmıştım bunu

Bahsettiğin durum sıkıştırma üzerine ama talep ettiğin boyut küçültme? Her neyse boyut küçültmek ya da bit değeri düşürmek için de edit programları (adobe premire, final cut etc.) ya da video converter programlarını kullanabilirsin. Free trial hemencecik işini çözecektir.

çözünürlük ve frame sayısı ve kenarından da biraz kırpılırsa çok rahat düşer.

teşekkürler çok

nuevo'nın paylaştığı site ile çok güzel hallettim işimi, saolun.

Valla benimkinde garipsediğim şey toplamda 45 kişi olması dökümde. İlk doğrum 1840, ben 1987. Arada 45 kişi var. Yaşıt arkadaşlarımın listesi 15-20 kişi arası.

bizde de 38 kişi. 1834'ten bu yana..

bi dedem gaip :(
bi dedem molla :(
iki ninem istanbullu.
istanbul harici hep aynı şehir. garipsediğim şey hep aynı yer çıkması.

Çok kişi çıkmadı bende, o yüzden minik bir hayal kırıklığı oldu. Annem babam hariç 6 kişi var. İki kişinin eşleri de yok. Dedemin annesi yok. Artık göçmekten mi, arşivsizlikten mi; aradığım soya

Biri ikinciye evlenmiş ama tam çözemedim. Keşke fotoğrafları olsaydı. Ahmet, Mehmet gibi isimler hiçbir şey ifade etmiyor. Bir de bir dedemin babası Arap. Onun tarafını daha çok merak ediyorum ama ulaşmam mümkün değil. Bizimkiler yüzde yüz İzmitli çıktığı için pek şaşırtıcı bir şeyle karşılaşmadım.

dissendium

kaç yıllık izmitli? oralar hep göçmen zannederdim

Bizimkiler cok uzun yasiyorlar. 1839 ten bu yana 4 er kisi. Kafkasya'dan gelmisler.

@MandMs, en eskisi 1823 yılında doğmuş. 195 yıldır İzmitli. Tam tersine Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Çanakkale gibi illerde yaşayanlar Manav oluyor. Biz de Manavız. Manavlar göçmen değil, yerli halk.

o programın bildiğim kadarı ile kıstasları var. gıda alanında olacak ? proje halinde değil hazırda şirketin projenin çalışıyor olması sadece desteğe gerek duyması gibi.

no @oscar

programa kimler katılabilir kısmında ki tek kriter "Katılımcıların hayallerine inanması yeterlidir." gibi genel bir ifade.. sektör vb. bi sınır yok..

Genelde destek programlarında evet, projenizi hayata geçirmiş olmanız, halihazırda işleyen bi sistem vb aranıyor.. fakat ilk defa "fikir aşamasında ki girişimlere destek" bu oluşumda gördüm.. (takip ediyorum da bu tarz programları)

fikrim çalındı aman tanrım 3 5 ay sonra da onlar yaptı düşüncesi girişimciliğin en mal ifadesidir bence..

fikriniz çalınmaya çalışıyorsa demek ki bir değeri var. eğer fikriniz iyiyse zaten rakipleriniz türeyecek, eğer çok iyiyse kapitalist biri gelecek sizin ağzınıza sıçacak dayanamayıp kapatacaksınız. fikriniz veya ekibiniz iyi değilse kendiniz batacaksınız zaten. sizin amacınız startupçılık oynamak ise şirketi kısa zamanda büyütüp pat diye satıp çıkacaksınız.

minimum viable product olayı önemli onun haricinde. yatırım almak için misal tüm yazılım projenizi kodlamanız, tüm sistemi tamamlamanız gerekmiyor. genel hatlarıyla yatırımcıyı kandıracak bir şeyler edinmelisiniz.

@kveldulv

bahsettiğin ihtimaller bu konularla ilgili kişilerin ilk aklına gelenler, bilinenler zaten evet. orda bi sıkıntı yok. hepsi doğru.
"Aman tanrım fikrim çalındı, çalınacak, çalınır mı" düşüncesi de girişimcilikte ki paranoyaklıklardan biri fakat "amaan herkese anlatayım da, zaten yapan yapar, beni de ezerse ezer, ne yapabilirim ki?" gibi de düşünmüyorum.

birde sormak istediğim asıl şey destek programlarının girişimcilere neler sağladığı, vaat ettiği gibi..

Bütçem var dersen Bosu Ball.

Neden işine yarayacak hediye? Mutlu edecek bir şeyler alsan?

@benaslindayohum
Temelde aynı şey, kendisini mutlu etmek için hediye almak istiyorum zaten.. aynı zamanda da ihtiyacını gidermek isterim tabi ki.

Tayt büstiyer takımlardan veya tayt ve salaş bir sweat işine yarar bence. Ders veriyorsa değişik giysiler giyinmek isteyecektir.

Terde çıkmayan doğal içerikli makyaj malzemesi. Var mı bilmiyorum ama pilates hocası olsam böyle bir şey isterim

üst alt takım spor kıyafetleri, kaliteli bir mat, kaymayan yoga/pilates çoraplarından olabilir, spor çantası olabilir. alternatif çok valla. şöyle bir oysho, adidas, nike turu yapın bence.

Bosu ball+1 aşırı sevinir


Trx yoksa orijinali çok gereksiz pahalı ama Decathlondan çakma Trx de alabilirsin :D

Oysho adlı mağazadan bulursan pilates ayakkabısı o yok ise pilates çorabı

Baileys tarifi vereyim:
400 gr krema,
400 gr süt,
3 adet 80 gr bitter çikolata

hepsini çikolata eriyinceye kadar ısıt, soğuyunca 500 ml. votka veya etil ekle. şişele, istediğin zaman kullan.

sözleşmeler konusunda tecrübeli bir avukattan yardım almanız faydalı olacaktır. diğer türlü bayağı sıkıntı doğabilir.

reklam virusu yemissin
uygulama sende yüklü degilse
android olsaydı ustune basili tutardın
hangi uygulama bu bildirimi gonderiyor bulurdun ve silerdin

Başka bir isimle aynı durum bende de var. Çözümü bulamadım

steve jobs cular neredesiniz
yok mu bildirimin hangi uygulamadan geldigini gorme yolu?

Audacity

ben çok sinirlenince iki şey yapıyorum. çocukluktan kalma alışkanlık. biri dizimi yumrukluyorum. çünkü çocukken dizimde bir sorun vardı. dizimi yumrukladıkça canım yanardı.

bir de kolumu ısırıyorum.

en son bir önceki iş yerinde klavyeyi duvara vura vura kırmıştım, eski kız arkadaşımla kavga ederken arabaya yumruk atmıştım.

iyi geliyor gibi o an ne bileyim. sinirlenmeyeli baya oldu.

Ben sinirlendiğimde kırıp dokmem ama sinirimi de tam olarak atamam. Içimde patlamış gibi hissederim.

Kesinlikle yok. Normal olduğunu da düşünmüyorum. Çok sinirlendiğimde çok yüksek sesle müzik dinlerim ben. Beni sakinleştiriyor.

çok sinirlenirsem evet. normal mi bilemem. başkasına veya kendimize fiziksel zarar vermediğimiz sürece eh.

hocam bunlar hep şiddete meyletmek.. Ben çevremde bu şekilde davrananlardan uzak duruyorum. bugün eşya kıran yarın beni dövmeye kalkar.

Normal olup olmadığını bilemem ama eşyalarıma zarar veririm. Ama sinirlendiğim şeyler genelde kırdığım şeyler oluyor. Örneğin fare tutukluk yapıyorsa kırıyorum. Tıraş makinem sakalımı kesmeyip canımı yaktıysa parçalarım. Kulaklık Kulağımdan düşüp duruyor ya da dolanıp duruyorsa kopartırım. Bilgisayar saçmalıyorsa yumruk atarım. Saçlarım bir türlü düzen almıyor, sakalım tıraş olurken canımı yakıyorsa kendime vururum. Ama en başta tahammül gösteririm, durum hala devam ediyorsa sinirlenirim. Böyle işte.

Yok.

kırasım geliyor ama kırmıyorum.

Sinirden gozlerim doluyor benim. Bagiriyorum bazen. Bisi vurup kirmiyorum ama iyi gelmiyor o. Eger arabadaysam bos yol bulup gaza basiyorum. Ani gaz/fren yapiyorum. O kadar, yarim saate geciyor zateb.

ergenlik çağında birey için normal sayılabilir, ama yetişkin birey için normal değil bence.

amma manyaklar varmış duyuruda yahu tırstım

Yok bir gun hissedersem de psikologa gorunurum

Yok.

Zaten sinirlenen biri değilim de sinirlenirsem kendime haksızlık ettiğimi düşündürecek en ekstrem hareketim gözlerimin dolması/ağlamak oluyor.

Uzun zamandir olmadi ama kendimi kaybedip yapmisligim var. Yatak yumrukluyordum, anlik sakinlesme sagliyordu.

Yok, yapmıyorum.
Ergenlikte bi kez yapmıştım. Babamın haksız bi ithamı olmuştu, o sözü hem ona hem kendime yakıştıramadım, bişey de diyemedim. Öfkelendim. Evin taraçasına çıkıp anneannemin saksı altı yaptğı metal bi tepsiyi dizimden yardım alıp ikiye katladım. Sonra yaptığımı çok anlamsız bulup gülmeye başladım. Tepsiye bakıp bakıp güldüm. O oldu bidaha sinirlenip bi eşyaya zarar vermedim.

Çok ve kolay sinirlenen biri değilim yine de olmuyor değil. Olduğunda müzik açıp satranç oynmak gibi sinirli halimi geçirecek kafa dağıtacak şeylere yöneliyorum. Normal duygu durumuna geçince de sinirlendiğim şeyle ilgili ne yapmam gerektiğine bakıyorum.

Duyuruda ne manyaklar varmis hakikaten. :O

Ben cok sinirlenirsem elimde olmadan gözlerim dolar, aglarim.

Bir de galiba stresli zamanlarimda dislerimi cok sıkıyorum. Disciye gece kalibi yaptirdik bu yüzden, aksamlari yatarken onu takiyorum. Onu kullanmaya basladiktan sonra farkettim, cenemdeki sürekli agrinin ve basagrisinin sebebi de dislerimi sıkmam galiba.

Ben çok sinirlendiğimde genelde kitleniyorum tepki veremiyorum.

Kimseye zarar vermedim ama tartışma anında çok sinirlendiysem rahatsız edici derecede bağırmışlığım olmuştur. Telefonumu kırmışlığım da oldu. Sakinleşince ne gerek var , niye bu noktaya gelecek tartışmalara giriyorum diye kızarım kendime.

2-3 kez oldu.

Birinde lise hazirliktayken babamla kavga etmistik cok fena. Ben de o sinirle biseylere zarar vermek istedim ama etrafimda zarar verebilecegim bir obje yoktu. Sadece kendim vardim. Rotring uclu kalemle kendime faca attim resmen. Izi haal duruyor.

Bir kez de cok cok hoslandigim cocuk bana inat olsun diye gozumun icine baka baka baskasiyla flortlesti beraber gittigimiz partide. Sinirle partiyi terkettim sonra sokakta camli reklam panosuna 2 yumruk attim o sinirle. Cama bisey olmadi da parmaklarimin ustu kanadi ve acidi biraz.

Sinirlendiğimde dışarıdan anlaşılmıyor bile.
Eğer çok mantıksız, saçma veya tartışılamayacak bir durumsa, şu klasik gözleri yumup, dudakları kısarak "ya sabır" der gibi olan harekete benzer şekilde nefes alıp veririm biraz.
Kalkıp gidebileceğim bir durumsa "ben bir sakinleşip gelirim" diyerek gider bir iki dakika uzaklaşırım.
Çok yakın bir arkadaşım var, bazen öyle şeyler yapıyor ki oklava ile dövmek istiyorum, bir ona biraz sert çıkıyorum sanırım.

Onun dışında, dediğiniz gibi huylarım yok. Olan kişiyle de mesafemi korurum.

işim gereği sürekli sinirleneceğim ortam oluşuyor, ama o sakin durup birden patlayan insanlar gibi değilim, zaten çabuk sinirlenirim, çabuk sönerim, çok sinirlenirsem imkanlar dahilindeyse(evdeysem vs.) kırıp dökecek bir şey ararım. telefon kırmışlığım da vardır. ama kırıp dökerken bile kontrolü kaybetmiş hissetmem. çok rahatlatıyor beni. biraz da pasif agresiflik var. kum torbası alma hayalim var eve de komşuları naparız bilmiyorum :/

Normal değil, bu öfke kontrolü yok demektir ve bir gün duvara vurmak yetmeyebilir, ki yetmez.

hayir, yok. normal bulmuyorum...

Ben başkalarına zarar vermek istiyorum kendime ve etrafıma zarar vermem. Ama yapamıyorum bir şey tabii.

beni aşırı sinirlendiren ve bu yüzden zarar verdiğim tek şey teknolojik aletler. gerçi onu da hayatım boyunca bi kez yaptım. laptop'ın hard diskini kırmıştım kalsjdaskdf yıllar oluyor.

onun dışında çok sinirlenirsem tüm vücudum titremeye başlar ve ağlarım. sonra gülerim. yorganın altına girer geçmesini beklerim. kimseye bulaşmam.

Yazılımın maliyeti çok değişkenlik gösteren bir şey. Bir de genelde çoğu kişi yazılım maliyetine tasarım maliyetini de dahil ediyor. Tasarım bambaşka bir şeyken, yazılım bambaşka bir şey. Bu tasarımın HTML/CSS/Javascript'e dökülmesi başka bir şeyken back-end kısmı diyebileceğimiz aslında asıl yazılım kısmı bambaşka bir şey. Çok komik fiyatlara yaparım diyen de çıkacaktır ama muhtemelen iyi bir iş olmayacaktır. Ama kabaca xx.xxx TL civarı diyebilirim sanırım. Bu konulara ilgi duyuyorsan kendin öğrenip de yapabilirsin ama baya bir zaman harcayıp kafa patlatman gerekir.

gel kardeş bu işler nasıl oluyor ben sana anlatayım

Temel olarak bir yazilimin isletme ve gelistirme maliyetini belirleyen temel birkac kriter vardir.

Uygulaminin buyuklugu ne olacak? hedeflenen siteyi toplamda kac kisi kullanacak, anlik kac kisi kullanacak, icinde ne kadar veri barindiracak, bu veri ile ne gibi islemler yapilacak gibi sorular onemli.

Uzmanlik alani gerektiren konular gerekli mi? ornegin resim isleme, video barindirma isleme gibi konularda bir is yapilacak mi, lokasyon bazli islem yapilacak mi vs.

gelistirilen yazilimin ne kadar uzun vadeli calismasi isteniyor? uzun vadeli calisma icin yazilimin olceklenebilir (scalable), surdurulebilir (maintainable) ve moduler olmasi gerekir. Bir yazilmin bu kriterlere uyup uymadigini anlamak cok zor, bu kriterlere uymayan yazilimin omru de pek uzun surmez. bu kriterlere uymak icin de deneyimli yazilim uzmani, yazilim mimari ve muhendisi ile calismak gerekir. En onemlisi de planlama gerekir.

Yazilim ekibinin nitelikleri ne olacak, danismanlik gerekecek mi? ornegin bir front-end yazlimi standart bir javascript ile de gelistirebilirsin, angular, react, typescript gibi populer framework/dil/kutuphaneler ile de gelistirebilirsin. disaridan bakan adam bunu anlamaz. ama bu kod kalitesi SOLID prensiplerini uygulamadigi icin 1 yil sonra bir degisiklik gerektiginde tum bu eski kodu cope atman gerekebilir. O nedenle nitelikli bir yazilim ekibi tarafindan yazilan bir yazilim uzun omurlu olacaktir. Bunu tipki bir araba aldiginda bunun yedek parcasi kolay bulunur mu, bozulursa ustasi rahat bulunur mu gibi dusunmeye benzetebilirsin.

Iste tum bu ucu acik sorulardan dolayi tam bir net fiyat vermek cok zor. kimi adam araba satin alirken ayagimi yerden kessin yeter derken, kimi adam ferrariden baska arabaya binmem diyebilir. ikisinde de amac temelde bir yerden bir yere gitmek iken giderken farkli beklentiler vardir. Kimi urun dayanikli ve uzun vadeli iken, kimi urun gereksiz luks ve pahali, kimisi her ortama uyarken, kimisi sadece belli bir amac icin uretilir, kimi urun de ilk planda is gorurken birkac degisiklikten sonra bozulur. yazilimin zorlugu ise neyin ne olacagini ilk planda uzmani bile anlamakta zorlanir.

airbnb ornegine gelirsek boyle bir yazilimi bu seviyede kullaniciya eristirmek icin oncelikle en azindan isinde uzman bir tasarimci, bir front-end gelistirici, bir back-end gelistirici, bir sistem admin, bir android, bir de ios gelistirici gerekecektir. Bu gelistiricilerin de isi anahtar teslim yapmasi tavsiye edilmez, cunku yazilim projesinde gelistirici o isin daimi calisani degil ise yaptigi is uzun vadeli olmayacaktir. cunku bu tarz islerde degisim kacinilmaz, musteri isetekleri, bug ve degisiklikler devamli surer, o nedenle gelistirme hic bitmez. bu tarz siteler neredeyse her sene front-end kismini bastan yazar, yeni tasarim ogelerini siteye eklerler. Ayrica bir kod bir gelistirici tarafindan yazildiysa onu baska bir gelistiriciye transfer etmek bircok durumda bastan yazmaktan daha zordur. Iste tum bu nedenlerden dolayi airbnb gibi siteler her zaman ekiplerinde full-time calisan onlarca gelistirici bulundururlar, ve bu adamlar yil boyunca hic bos kalmaz. cunku yapilacaklar listesi hic bitmez. O nedenle bu isin ilk gelistirme maliyetinden daha cok hic bitmeyen bir gelistirme maliyeti vardir.

Tabi tum bunlarin yaninda airbnb gibi sitelerin gelistirme maaliyeti, marketing ve is sureclerinin maaliyetlerinin yaninda devede kulak kalir. iste tum bunlar nedeniyle airbnb gibi bir site tum dunyaca taninmis olmasina ragmen ve 2008 de kurulmasina ragmen ilk defe 2016 yilinda kar etmistir. 8 yillik emek ve milyarlarca dolar yatirim sonunda. peki bu milyarlarca dolari aldilar da ne yaptilar? iste bunlar maliyet olarak harcandi. tam da bu nokta "amerikadan neden bu kadar yazilim sirketi cikiyor da turkiyeden cikmiyor, bizde yazilimci yok mu?" sorusunun cevabini veriyor. bizde yazilimci var ama hem yazilim sureclerini hem de is sureclerini 8 yila yakin milyarlarca dolar finansmanla destekleyecek, 8 yil sonra ilk defa kar ettireck ne sabir ne de finansman var. Yani ozetle airbnb gibi bir site yazacak ekip bulunur, yazdirilir ama asla o site belli bir limiti gecemez, bir yerde hem yazilim kalitesi, hem finansman, hem marketing konusunda tikanir. Tikanmamasi icin oncelikle bu isin finansmani nasil olacak o konu dusunulmeli, finansman cozulunce yazilim isi detay kaliyor bircok projede.

yeni bir start-up projesi için ekip kurmak lazım. bir firmaya verirseniz o iş olmaz. yani hep, abi bi 5000 daha ateşle şuraya da şunu ekleyelim durumu olur. bu aşamada yazılım firmalarını, özellikle girişimcilerin gözünden "freelancer" olarak görmeniz gerek. firmalar işine geleni yapar, gelmeyeni yapmamak için dünyanın angaryasını çıkarırlar.

kurulacak startup ekibi de her zaman garanti ister, hisse vb şart. biz mesela %7 verdik yeni startup'ta. yazılımcılar şimdi 20m luk şirketin %7'sine sahip. bunu teklif etmeseydik kimse kalmaz/başlamazdı. ülkemizdeki yazılımcı profili genelde bu şekilde çünkü startup, garantisi olmayan iş demek neredeyse. daha detaylı da yazmak isterim ciddiyseniz.

@TearsofDevil durum ciddi evet, bende çok ciddiyim.
Bu yollardan geçmiş birilerinin deneyimlerini ve fikirlerini duymak çok isterim.

firma veya freelancer'dan portfolio isteyin, ona göre değerlendirebilirsiniz.

karar verdikten sonra, öncelikle yazılımcı/firma ile gizlilik sözleşmesi imzalayın. sonrasında tüm kapsamı anlatın ve ona göre ya anahtar teslim bir ücret belirlesin yada projeden pay vermeyi teklif edin.

kapsam dokümanını hazırlayın, ne kadar detaylı olursa iki taraf için daha garanti olacaktır. anahtar teslimde muhtemel ek geliştirmeler için de adam/gün ücreti koyun, geliştirme için deadline koyun, buna göre de cezai müeyyide koyun, sözleşmenizi imzalayın.

Maasli sigortali calistirmayacaksaniz isiniz zor, hele ki mevcut ekonomik durum nedeni ile daha da zor.

kolay gelsin. iyi firmalarin parasi size cok gelir yazilimci icin. kucuk firmalarda kalitesiz is cikarip sizi operler yollarlar. bence yazilimci ortak alarak baslayarak cozebilirsiniz bu isi.

Amator kafadan ziyade bilinmeyen alanda bir ise girmeyi daha riskli buluyorum.

Fazla vakit gecirmeden mevcut firmalarla iletisime gecip biraz sureci ve ucretleri ogrenmeni oneririm. Cunku bu sekilde gelen cok oluyor fakat gelenlerin cogu aklindakinin ne kadara mal olacagini ogrenince buna bir turlu inanamiyor. Piyasayi biraz ogrendikten sonra danismak istedigin bir konu olursa yardimci olabilirim.

Adwords keyword planner, google trend iyi kaynaklardır.

Sorunuza cevap değil ama bununla ilgili Everybody Lies diye süper bir kitap var.

ben bir an önce girerdim.

mucizeler çok bekletmez insanı, bir anda olur.

Zorunlu girişimcilik dersi aldım. İş planı olmadan yola çıkanların büyük bir kısmı kısa süre içinde elindeki parayı kaybederek batıyor. Hayat filmlerdeki gibi değil. Projeye bağlı olarak KOSGEB ya da TÜBİTAK desteği alma şansınız var. Bu destekler ihmal edilemeyecek kadar büyük. Böyle bir fırsat varken bunu değerlendirmek gerek. Fikirlerin korunması konusunda patent almak gibi yasal yollar var. Paranoyak davranmadan önce derinlemesine bir araştırma yapmak şart. Belki siz de başka birinin fikrini kullanıyor olabilirsiniz. İnandığınız işe devam etmek dediğiniz şey aslında bir girişimci özelliğidir. Girişimcilerin genelinde kararlı olma, risk alma gibi karakter özellikleri bulunur. Bu özelliğe sahip olan yalnızca siz değilsiniz. Bu inancın sadece size özel olduğunu düşünerek yapacağınız işin başarılı olacağı konusunda emin olmayın. Gereksiz cesaret sizi bambaşka yerlere götürür.

"aslında bu işin tutacağından da siz eminsiniz": Isin tutacagindan emin olan birinin isi tutmayacaktir. Bunu cesaret kirmak icin soylemiyorum, oyle bir is modeli yok. Biraz daha pazar arastirmasi yapmaniz faydali olabilir.

"fikri paylaştığınızda maddi imkanı da varsa, sizden önce atılması": Eger cekinceniz buysa is modelinizin temel degeri siz degilsiniz demektir. Siz ise girdikten sonra da maddi gucu ve sektorde deneyimi olan birisi sizi ezip gecebilir kolayca. Eger tek guvendiginiz sey ilk olmaksa cok yanlis yoldasiniz demektir.

Bir is modelinin basarili olabilmesi icin icine taklit edilemez bir katma deger eklemeniz lazim. Yoksa sizin yaptiginizi cok daha iyi yapan, cok daha yuksek butceyle yapan bir rakip kesin cikar.

öncelikle fikir tek başına hiçbir şeydir. önemli olan bunun uygulamasıdır. yani bu fikirle beraber siz neden önemlisiniz? asıl soru bu. siz olmadan bu fikir neden işe yaramaz? bunu güzel açıklamanız lazım diğer türlü piyasaya çıktığınızda tutsa bile yeni rakipler sizi geçmeye çalışacak veya geçecektir.

fikir üzerine düşünmüş bir kişi bunu nasıl yatırımcıya sunacağını bilir. sunum sonunda 'bu işi cidden dddkd olmadan yapamayız!' dedirtir. öyle demez ise zaten mission failure. bu biraz çalışma gerektiriyor.

sektörden birine gidip bodozlama herşeyi anlatmayacaksın elbette fikrin ile ilgili aklına takılan kilit şeyleri sanki başka basit bir projede kullanacakmışsın gibi soracaksın.

fikrin kapılması vs. satranç oyunu gibi düşün. sen herhangi bir satranç oyununu 'ulan inşallah şu hamleyi görmez' diye kurabilir misin? orada bir hamle varsa o görülür. çok basit bir örnek. işi kurdun acayip büyüyorsun cidden de sadece sen ve 2-3 kişi biliyor çok para kazandığını. sonradan 2 ay sonra seninle aynı işi yapan 2-3 firma daha çıktı. nereden duydu nereden çıktı bunlar diye başladın düşünmeye. bulamadın cevabı. ben söyleyeyim para yatırdığın banka personeli 'iyi kazanıyo lan bunlar' diyip seni araştırdı mümkün mertebe seni kredi vaadi ile aradı iki üç bilgi aldı sonra kendi müşterilerini arayıp bu işe girin dedi. fikirin tek başına hiç bir önemi yoktur.

konuyu deli gibi araştırman lazım. gördüğün her adama herşeyi sorman lazım en az 10-15 kapıdan yeter lan git artık diye kovulman lazım. excel'de deliler gibi çalışman lazım.

bir an önce girişeceğine bir an önce sayısal iddaa falan oyna.

patentleme, faydalı model, fikri haklar vs. bunlara bulaşsan para yetmez. yetse bile korumaya almak ayrı paralar. süreç uzun. onları yapana kadar zaten işi tek başına kurarsın.

fikir tek başına hiçbir şeydir. o sektörde kaç kişi olduğunu düşün herkesin aklına geliyor o fikirler ve herkes mantıklı sebeplerden vazgeçiyor. senden daha iyi koşullara sahip biri vazgeçtiğine göre sen ne fark yaratacaksın onu düşün. ona göre çalışmanı yap.

23 yildie ticaret yapiyorum 4 is kurdum.2 si devam ediyor 2si yas ilerleyince tatmin etmedi biraktim.hic bir is fikrimi kimseye anlatmadim, excelde calismadim, kosgebin kapisindan ugramadim.ticaret akilla, egitimle, zekayla, egoyla, arastirmayla, sermayeyle degil cesaret, pratik bakis acisi, iletisim ve ozguvenle yapilir.kurumsal terimler arasinda algi vergi arasinda kaybolmak memur zihniyetli korkaklar icindir.holding kurmuyorsun sonucta.algin acik olacak, piyasadaki boslugu koklayacaksin, kurup cefayi da sefayi da isin icinde yasayacaksin.hem ayranim dokukmesin hem belim bukulmesinle olmuyor.bu memleketin yarisi is kurmak istiyor cogu batiyor.cunku iki koyunu gudecek esneklik yok cogu okumus esek.ticaret adami dukkanina paspas da yapar kazanciyla havai de tatilde.egosuz esnek ruhunda ticaret olan gozu kara adamlarin isidir ticaret.ticaretin kiyisindan gecmemis sokagin dili i musterinin talebini gercek hayati bilmeyen, cocukken iki gazoz satmamis ogrenciyken ihtiyaci yoksa bile is ogrenmek icin garsonluk yapmamis adamlara niye akil sorasin ki.bilmedigi adresi laf olsun diye tarif edip kaybolmanizi saglayanlardan ne farklari var.

Toptancimla konusuyoruz bu ay iki kisi is kurmus onun maliyla.biri ev hanimi.ilk ayda 6 bin tl kazanmis.biri muhendis 100 lira bile kazanamamis.is ayni is oysa. Fark ne.birinde tecrube esneklik var.digerinde ego ve etiket meraki.

iş planı güzel bişey tabi yapın kanvas falan. detaylı bütçedr zarttır zurttur çok tutmaz zaten eksi yöne doğru ilk başlarda. fikir danışmak kötü bir şey değil fakat bu işe girelim mi hacı dediğinde bu ülkede %80 piyasa kötü bu zamanda bu risk alınmaz der. farklı şekilde sorabilirsin -) fikrinin çalınmasından değil umursanmamasından korkmalısın bence. fikir para kazandırmıyor gerçekten.

ya yemin ediyorum -bikaç istisna dışında- kimseden fikir almazdım. şu an dünyada bi iş becermiş insanlar ondan bundan fikir alsaydı kimsenin bi bok olacağı yoktu.

insanlar böyle ya, yapamazsın, edemezsin, aptalca, mantıksız.. ben itü çekirdek'te bi proje sundum, jürideki adam projeyi açık açık mantıksız bulduğunu söyledi ve daha sonra o proje bi holding bünyesinde ülkeye yayıldı başka bi isimde. bu herif de güya mentor, girişimcilere eğitim veriyor yani haha allah bilir hala da veriyordur.

böyle çok çok muhteşem, destekleyici, girişimcilik geçmişi olan insanlar olur, bilgili insanlar olur bunlar, gidip onlara sorardım ben olsam. bunları yaşamamış kimse anlamaz çünkü. var mı bilmiyorum öyle biri de.

Bu konuda benzer seyler yasiyordum.sonunda onlarin fikirleri baskin geliyordu.sonra biriyle tanistim 10 gun kadar sohbet ettik.ticarete bakis acim degisti. Bir ay kadar imkanlarimi ayarlayip isimi kurdum.kazaniyorum da mutluyum da.sorun cikmiyor mu illa cikiyor.isin zevki orada zaten.ellerin sorunlari icin harcadigim emegi kendi isim icin harciyorum.yani dogru kisiyle konusmak onemli.bir de dusunmeyi birakip baslamak. Dusundukce korku agir basiyor.oysa ticarette anlatilam sorunlar yerine baska sorunlarla karsilastim hep.hepsi de bana bisey katan beni daha cozumcu pozitif biri yapti.ozgurlugu ve maddi konforu da cabasi.

@teras
Ne konustunuz oyle ozet gecsende biz de aydinlansak

10 gunluk sohbeti nasil ozet geceyim.kulaktan kulaga oynar gibi olur o.

@teras
ya işte aklında kalanları yaz
- ön ödemesiz iş yapma oğul
- passatla geleni yemege gotur clio ile gelene çay soyle
- önce pazarlıksız iş yapamaya kalkana bakarım adam mı diye sonra işe bakarım iş mi diye

gibi

Fikrin güzel olması işin %5'i falan. Asıl gerisine odaklanmak lazım. Execution yani.

Diyelim ki fikrin müthiş ve duyan herkesin aklında %100 ampül yakıyor:
Eğer başkasına aktardığında hızla yapabileceği bir fikirse --> zaten patladın, zira sen ürünü sunar sunmaz senden daha fazla maddi imkana ve güce sahip insanlar tak diye kopyalayacak ve senin fikrinin değerini düşürecek (örnek: snapchat. milyar dolar değerlemede olan bir dev şu anda sürünüyor, çok da vakti kalmadı bence)
Başkasına aktardın, hızla yapılmayacak bir şey ise --> o ekspertizi elde etmek ya da o ekspertize sahip insanları alıp yönetmek için ciddi bütçeler gerek. O zaman yatırım çekmen lazım, yatırım çekmek de ancak doğru bir iş planı ve müthiş bir sunumla - şovla olur. Bu da biraz kişilik meselesi.

Fikrin patenti olmaz bu arada.

Nacizane tavsiyem, sakın ilaç kullanmayı yarıda bırakma (artık iyiyim diye düşünüp, en büyük hata bu oluyor genelde), nurofen'i de iç ve sık sık duş al = )

doktor değilim ama kronikleşmesi demek farenjiti sürekli olman. yakın sürelerde... yani iyileşemezsen kısa bir süre sonra tekrar farenjit olabilirsin o yüzden ilaçlarını tam almalısın.

Hergün gargara yaparak boğazını temiz tutmaya çalış. Onun dışında klasik şeyler, bol sıvı tüket, havalar soğuduğunda boğazını soğuktan koru, vs.

nurofen, aferin gibi antibiyotik olmayan ilaçlar grip ve üst solunum yolları enfeksiyonu için yazılıyor ama tedavi edici özelliği yok, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkileri var. www.ilacrehberi.com

sarımsak yutabilirsiniz, bol bol ılık su, poşet çay olmayan gerçek bitki çayları (adaçayı, ıhlamur) için.. karbonatlı su ile gargara yapın, asitli içecekler içmeyin..uyuduğunuz odada kalorifer peteği varsa havayı kurutmaması için petek üstüne su dolu kap koyun ( özel kancalı petek için su kapları da satılıyor) tüm bunlara kış ayları boyunca dikkat edin,

benim kronik farenjitim var, sebebi burnumdaki deviasyon. burundan rahat nefes alamayınca özellikle gece ağızdan nefes almak ciddi rahatsızlıklara yol açıyor. bunu kontrol edin veya kbb doktoruna sorun derim.

Sebebini tespit etmek gerekiyor. Bende alerji var mesela. Sonbaharda antihistaminik icmeye basliyorum hasta olmamak icin. Kbb'ye danismak en iyisi.

Şurada yazmıştım
eksisozluk.com
Kopyalayıp yapıştırayım

kronik farenjiti olan insan zencefili elinden eksik etmemeli. yaş zencefili acı acı çiğneyince çok süper rahatlatır. toz zencefil süte veya bala veya hem süte hem bala karıştırılarak içilir/yenir. (en iyisi balla toz zencefili karıştırıp macun kıvamına gelince yemek) kök zencefil boş zamanda pastil gibi emilir. doğadan'ın zencefil limonlu çayı artık nefret getirene kadar içilir. farenjit 101 = zencefil. zencefil farenjitlinin kara gün dostudur.

boğazın testere, zımpara gibi olmasına aldırmadan bol sıvı alınmalı. zencefilin dışında adaçayı da antiseptik bir etkiye sahiptir. aynı zamanda hatmi ve papatya da farenjite iyi gelen şeylerdendir. adaçayı çok değerli bir şey ama çok da abanmamak gerek, östrojen pompası çünkü.

çayların hepsini bir arada karıştırmayın ve çayları kaynatmayın. ayrı ayrı üzerine sıcak su dökerek demleyin, bekletin. ılıyınca için. zevk almak için değil, ilaç niyetine için.

bunları gargara yaparak içiyoruz, çünkü oradaki mikrop, pislik, artık ne varsa onları gargara yolu ile söküp mide asidinde öldürmeyi planlıyoruz.

çok sıcak ve çok soğuk şeyler, asitli-gazlı şeyler yasak. kendinizi çok narin, ortamı değiştiğinde bozulacak bir saksı bitkisi olarak görün. her şey ılık. çorba da, çay da, karpuz da ılık. oda sıcaklığından çok sapma göstermemeli ama sıcak içecekler içinizi de ısıtmalı. katı ve boğaz tahrişi yapabilecek yemeklerden (örneğin, patates kızartması) kaçınmak gerek, her şey olabildiğince sıvı ve besleyici olmalı. mercimek çorbasını elde yapın ve onu için.

ağız sürekli temiz olmalı, diş fırçalamak çok önemli. hasta olun olmayın, her gece yatmadan önce karbonatla gargara yapın. gün içinde aklınıza geldikçe ister için, ister gargara yapıp tükürün.

vitamin için meyve değil ama soğan, sarmısak yeyin ama soğanı abartmayın hastayken. acıdan kaçının, acı boğazınızı tahriş eder. yaygın kanı acının orayı pişireceğidir, kazın ayağı öyle değil. acı yok rocky, acı yok.

terlemeyin, üşümeyin. unutmayın ki saksı bitkisisiniz. klimanın pis havasından uzak durun. pencere açın bol bol, hava temiz olsun ama cereyanda da kalmayın. uyuyun bol bol ama uyurken ağzınız açık kalmasın. ağzınızdan nefes almayın. olmadı breathe right alarak burnunuzu açık tutun. uyurken "ağzı açık mı uyuyor" diye kontrol etsin birileri. eğer ağzınız açık uyuyorsanız uyku kliniğine. belki de septum deviasyonu var ve birçok şey ondan kaynaklanıyor. bir doktor türkiye'nin yaklaşık %60'ında septum deviasyonu olduğunu ama insanların farkında olmadığını söylemişti.

ayrıca, reflü varsa yüksek yastık kullanarak uyuyun. mide asidi siz uyurken boğazınıza gelip oraları tahriş etmesin.

alerji kaynaklıysa, ilaçlarınızı aksatmayın; onlar feci de uyku yapar. yatmadan önce alın onları. sonra da upuzun ve depderin uyuyun. alerji geçmeden farenjit yok olmaz, çünkü farenjiti alerji tetikliyor zaten. neye alerjiniz olduğunu bilin. örneğin, bir arkadaşımın yatak çarşafındaki mite'lara alerjisi varmış, bambu çarşaf almak zorunda kalmıştı. hatta bir ara da seksi saten çarşafları iki günde bir yıkayarak onlarla yatmak zorunda kalmıştı da, rahat edememişti "yatakta kayıyorum ben" diye. meğer pamuk çarşafa alerjisi varmış. bir alerji testi yaptırın, neye karşı ise alerjiniz onu bulun. farenjiti yapan o, ondan kurtulmadıkça farenjit de gitmez.

en hızlı rahatlatma yaş zencefilin ağız göz yana yana hatır hutur çiğnenmesi ile olur. hatta günlük hayatta da zencefil eksik olmasın, biri klima mı çalıştırdı, emmeye başlayın kök zencefili pastil gibi.

ekleme: bu illetten kurtulan biri olarak, kendimi kurtaran yolları söyleyeyim.
öncelikle herhalde 8-10 kere kulak-burun-boğaz polikliniğine gitmiştim. allerjiler, septum deviasyonları, reflüler, vb. kontrol edildi hep. ilk olarak istanbul'un havasına verildi suç. aslında haklıydılar da, uzun süre başka şehirlerde yaşadığımda hiç hasta olmuyordum. ancak, istanbul'da yaşamak zorunda olduğuma göre bir şekilde başa çıkmam gerekti.

ilk olarak, spor yapmak çok iyi geldi. bağışıklığı ne kadar arttırdığını anlatamam. düzenli spora başlayın mutlaka. daha önce hasta eden hareketlerin hasta etmediğini göreceksiniz.

ikinci olarak, dedim ya, saksı çiçeğisiniz. terlemeyecek veya üşümeyeceksiniz ama ikisinden birini tercih etmeniz gerekiyorsa, üşüyün. ne olursa olsun, terlemeyin. bu ne demek? ben toplu taşıma kullanan bir insanım. dolayısıyla kışın her dolmuş, otobüs, vb.den indiğimde sıcak yerden inip gideceğim yere kadar soğuk bir ortamda yürümek zorundayım. hastalığı en çok etkileyen kısmın burası olduğunu buldum. toplu taşımada paltolu paltolu sıcak sıcak oturup dışarı çıkmak çarpıyordu. artık toplu taşımaya biner binmez paltoyu çıkarıyorum. hafif serin oluyor ama içeri-dışarı sıcaklığını dengeliyor. araçlarda terlemeyin, terli terli araçlardan dışarı çıkmayın. ayakta duracaksam bile bir elimde paltomu ve çantamı beraber tutuyorum artık. palto yere düşmüşmüş, elimde kolumda taşıyamıyormuşum; bunlar farenjitten önemli değil. oturuyorsam palto mutlaka kucağımda ve iner inmez giyiyorum. içeride donmadığınız sürece serinlik olsun, sıcağa alıştırmayın bünyeyi araçların içinde. bunun da etkisi çok yüksek.

aychovski'nin yazısının linkini verecektim zaten kendisi vermiş.
beni sıcak duş almak ve zencefilli ballı macunlar satılıyor organik ürün mağazalarında onlar çok rahatlatıyor.

Herkese teşekkürler, şuan zencefil çiğniyorum (:
böyle bi tat yok yalnız /:

en fix cevap olucak ama altın en güzeli. bütçeye göre gram yada çeyrek alıp kenara koymak bence en iyisi

Ben de tertemiz bir fakir olarak şöyle düşünüyorum. Fakir yatırım yapmaz. Fakir adama yatırım lafı eden taşak geçiyor demektir. Ezcümle bitcoine ya da iota gibi yeni coinlere at paranı. Ben geçen hafta 700 attım şimdi 950 tl oldu. Çekmiyorum da 150 tl için. Çıkar çünkü daha fazla. O beni tutuyor. Hatta riski dağıtıp şansını artırmak için birkaç farklı coine yatır. Bakarsın bitanesi 50 katına fırlar.

Düzeltme: 250 tl için çekmiyorum:)

Alılverişlerinde kağıt para ver bozukluklarını akşam kumbarana koy. Ay sonu paranı say altın al. Biriktirdikçe hırslanır daha çok atarsın kenara. Yada her ay kesinlikle bir altın al veya bir miktar paranı koy kenara geri kalanıyla geçin.

İngilizce biliyorsan youtube yeterli olacaktır

Mızıka aldın mı? Ben sipariş verdim. Gelince bakacağım bakalım.

Duyuru mızıka grubu kuralım bence. Ben de zamanında alıp eh diyip kenara atmıştım. Hep hevesim ama beceremedim işte denemedim sonra da

Facebook'ta turkiye mizika platformu var, orda kurs veren oluyor. Mizika alarak basla :) iyi kulagin yoksa youtube yeterli olmayacaktir.

bunu bir sekilde yazilimci bulunduran ajans ile de halledebilirsiniz, freelance is yapan gelistirici de bulabilirsiniz. Burada önemli nokta uygulamanizin nasil bir uygulama oldugu. bazi uygulamalar tek bir gelistirici tarafindan yapilabilir ama gercekten kaliteli bir uygulama yaptirmak isterseniz bir gelistirici bu is icin yeterli degildir. her bir gelistiricinin de uzmanlastigi alanlar farklidir. Bir uygulama gelistirmenin temel parcalarini su sekilde özetleyebilirim, tasarim, uygulama, web-service ve database. Bircok uygulama gelistirici iyi tasarimci degildir, bu nedenle iyi bir tasarim istiyorsaninz uygulamanin tasraimini bu konuda uzman kisiye yaptirmaniz lazim. daha sonra uygulamanin gelitirilmesi lazim. iphone ve android icin gelistiricinin uzmanliklari ve kullandilari diller birbirinden tamamen farklidir, ikisinde de uygulama yapan gelistirici bulmak cok kolay olmaz. ikisi icin ayri gelistirici gerekir bir cok durum icin. Ayrica bircok uygulamanin arkasinda server calisir ve bu server web-service ile uygulamaya bilgi gönderip alir. web-service ve database icin de ayri bir gelistirici gerekir. elbette bunlarin hepsini yapan gelistiriciler vardir, bu kisi bu bahsettigim her konuda uzmansa cok pahaliya calisir, ya da bu konulardan bazilarinda uzman digerlerinde idare edecek tecrübede olan gelistiriciler vardir. bunlardan da problemsiz bir uygulama beklemek güc. ayrica tüm bölümleri bir gelistirici yapacaksa cok zaman alacaktir. eger bu konuya cok sermaye yatirmayacaksaniz freelance gelistirici ile isinizi cözün ama ürün prototip seviyesinde olacaktir. ama eger sermaye yatiracaksaniz bir yazilim ajansiyla isi cözün onlar her bir alan icin ayri yazilimci bulundururlar ve bu kisiler paralel calisabilir.

fiyat konusunda da freelance yazilimcilar veya ajanslar su sekilde calisir; önce uygulamanin özelliklerini kücük parcalara ayirirlar, login olacak, mesaj gönderecke vs. sonra bunlari gelistirmek icin kac saat emek gerekir onu hesaplarlar. sonra bu saatlik hesaplamayi saatlik ücretleri ile carparlar. ne kadar özellik o kadar pahalli uygulama yaptirmak demektir. 3000 tl ye de yaptirabilirsiniz 500.000 tl de olabilir. buna net bir cevap vermek zor.

eğer babanız sigortali ise ssk cpap cihazı sağlıyor doktor kontrolünde veriliyor
uyku labarotuvarına girdikten sonra ayarları ve teknik desteği firmalar tarafından yapılıyor ben üstündeki menüleri kurcalayarak ayarlarını öğrenmiştir (hava şiddeti vs...)

çapada hastanenin tam karşısında yetkili servisi var

Kliksa?

ucuzu.com
akakce.com

ürünü bu sitelerden aratıp en ucuzunu bulabilirsin.

Hepsi öyle yapar da, kimileri gerçekten piyasaya göre avantajlı satar. Araştırman ve takip etmen gerekiyor. Bir örnek vereyim, morhipo.

N11.com dan takiliyorum ben. Kupon ve banka kampanyalari birlestirilip guzel indirim yapiliyor.

www.cepmodam.com

Aliexpress

tamol tablet at bir tane.

öksürük yoksa perebron içme.

tamol 500 mg'lıksa günde 4 kez alabilirsin.

Yaşla ilgisi var mı bilmiyorum bu durumun.

Çocuklar dikkat etmedikleri için hasta oluyor olmasın?

Edit : Git doktora.

masif ürünleri gayet iyi de sikistirilmis talas plaklardan olusan ürünleri (ki acik ara ucuz olanlar) uzun ömürlü degil, kimyasal kokuyor ve yayiyorlarda. ben sevememistim. bir de iyice parca parca aldiginiz ürünler cok saglam birlesmeyebiliyor.

soru tamamen bütcenize bagli, en babalarini alacaksaniz güzel ürünleri var, evet.

kendi adıma dolapdır, koltukdur, masadır vs. dir almam kesinlikle, amma velakin tabak çanak vb. mutfak, banyo ürünlerini alırım.

niye? hayvanımda ondan, iki günde elimde kalır zaten kuş gibiler, hoplarım zıplarım üzerlerinde.

Elbette ömürlük değiller, ama ömürlük alıp kullanmanın da bitmesi lazım artık, yeter.

Binlerce liraya hayvan ölüsü gibi oturma grubu almıştık. Bıktım amk, ama atamıyoruz. Hanımefendi biraz daha eskimesini istiyorlar.

Şimdiki aklım olsa, birkaç yıl dayanacağını bilerek gider ikeadan ucuzu ve güzelini alırım.

çok dandik şeyler de var hakkaten kaliteli şeyler de var. fiyatına yansıyor genelde.
dolap komidin falan gibi şeyler bence istikbal kelebek vs den daha iyi. düzgün kalite ahşap plakalar kullanıyorlar. şimdiki evimi 5 yıl önce ikea dan yaptım. hiç bir mobilyada problem yaşamadım. sadece katlanır bir masa var o biraz narin.
ofis sandalyesi aldım hiç ucuz falan da değildi ama kullandığım en iyi sandalye.
dandik ürünler zaten orda baktığında anlaşılıyor.

bir mutfak masası aldık açılıp büyüyebiliyor falan masife benzer bir şey alalı kaç sene oldu 3 kere taşındı hala bana mısın demiyor. aynı şekilde sandalye aldık onunla takım plastik dedim dandiktir dedim hala bir şey olmadı kullanıyoruz.
açık raf ünitesi aldım metaldir bu paslanır falan diye laf ettim hala ilk günkü gibi kullanıyorum. hızımı alamadım 3 tane aldım hatta.
şimdi deri koltuk takımı almak istiyorum bu deneyimlere istinaden ama 6 bin tl nasıl veririm diye düşünüyorum.

Ucuz olanlari kalitesiz, kaliteli olanlari da ucuz degil.

f/p açısından iyi. Bütün evi ikea'nın nispeten ucuz malzemelerinden döşedim, evde azman 3 kedi var bir sıkıntımız yok çok şükür. Birleştirmesi de kolay ama ömürlük değil cidden. Bekarlar için ideal.

Hemnes masif dolaplık beğenmiştim, çok pahalıydı alamadım :'(

Şöyle 3-4 sene idare etsin deniliyorsa alınır ucuzları.

Yürüme mesafesi yakın olan siteler desem?

oha nish adalar taaq başıbüyükte..

yakın siteler ekşioğlu ve doğuşkent sitesinin köprüye yakın blokları. onun haricinde o civarda yeni siteler hep çok uzak ya başıbüyük ya zümrütevlerde tepelerde..

kartal dersen teknik yapı uprise elite ve kentplus var. (anadolu adalet sarayı karşısında)

Peki Kartaldan Metro-Metrobüsle Levente gelmek ne kadar sürer acaba ?

ya tam vakit bilemeyeceğim, işin metro kısmı çok sürmez ama metrobüs durağında yeryüzüne çıkmak çoooooooook uzun sürüyor. yürü yürü bitmiyor. her gün ie gitmelik bir soruysa bu birazgeç kalsan yani acele ile kurtarma şansın sırf o bağlantı durağında metrobüse çıkıcam derken kaybolur.

metro-metrobüs-metro yapıyorsunuz ortalama 1 saat 15 dakika kadar sürüyor beklemezseniz durakalrda

Kadıköy Gebzeci için uzak değil mi? Ulaşım nasıl olabilir ki ?

kozyatağı, bostancı civarı. gebze-harem dolmuşları e-5 ten geçer. yine o noktalardan levent civarına direkt otobüsler mevcut.

Öncelikle, e-5'e yakın olmalı ki gebze'ye vesaitle kolay gidebilsin. Kozyatağı-bostanci-kucukyali-maltepe-kartal.

mühendis iktisat birlikteliği mi

Tam olarak değil (:

aşağı yukarı biz de aynı şekildeyiz. ben de 4 levent tarafında çalışıyorum eşim gebzede ve maltepe de oturuyoruz.

Acibadem, yaklasik ayni durumdayiz.

pilin canına okuyabilir de orjinal şarj aletiyle şarj etmiyor musunuz?

Gördüğüm en canice çekilmiş at düşme sahnesi pa negre'deydi. At uçurumdan düşüyor, hem de boynu moynu kıvrıla kıvrıla, aşırı gerçekçi idi. Şurada 3. dakika gibi. (Filmin de ilk dakikaları oluyor zaten, bir spoiler yok) www.youtube.com

Bu kadar gerçekçi olunca, tepki alan film yapımcıları haliyle bir açıklama yapmışlar. Film için iki at kullanmışlar, biri canlı diğeri ölü. Canlı atla ilgili bayağı açıklama yapmışlar şurada söyle olmasın diye böyle yaptık, burada ise öyle yaptık diye. Uçurumdan düşen ise halihazırda ölü bir atmış. Veteriner morglarından mı, ona benzer bir yerlerden satın almışlar ölü atı. Ölü mölü ama insan yine kötü oluyor.

İstediğin saat dilimleri için bir tablo yaratıp vlookup (düşeyara) formülüyle o tablodan ilgili dilimi bulabilirsin.

cakabo+1

ayrıca excel'de histogram yaratmak için bir eklenti vardı, google'lamak gerekebilir.

diğer arkadaşların dediğine ek olarak şöyle bir kodla da istediğini yapabileceksin sanıyorum. saatler a sütununda varsayımıyla, b sütununa o saatin tam sayısı yazılıyor. Belirli bir pattern'i izleyecekse sayılar istediğin gibi de olabilir:

Sub asd()

For i = 1 To 3 'BURADA 3 İLE VERİLEN SAYI YERİNE KAC SATIR VARSA SATIR SAYISI YAZILACAK
For j = 1 To 24


If CDate(Cells(i, 1)) > TimeSerial(j, 0, 0) And CDate(Cells(i, 1)) < TimeSerial(j + 1, 0, 0) Then
Cells(i, 2) = CInt(j) 'EĞER 11-12 ARASI 1 OLSUN İSTİYORSAN BURADA EŞİTLİĞİN SAĞ TARAFINI CINT(J)-10 ŞEKLİNDE DÜZELTEBİLİRSİN.

End If

Next j
Next i

End Sub

Büyük harfler açıklama niteliğindedir, vba'da program tarafından dikkate alınmayacak.

şirketin insiyatifinde. muhtemelen kabul etmezler.

şirkete bağlı.

iş kanunu 56. madde uyarınca senelik izin en fazla 3'e bölünebilir.
işverenle işçi anlaşırsa tabi ki haftada 1 gün olarak da kullanılabilir.

tamamen şirkete bağlı. kurumsallıkla da alakalı değil zira çalıştığım şirket kurumsal olmasına rağmen izin veriyor.

Annemde var bu sorun. Belki bende de vardır ancak kontrole gitmediğim için bilemiyorum tabii.

Bende çok sık çarpıntı oluyor da, gün içerisinde 3-4 kere belkide.
Kendimi bildim bileli çarpıntım oluyor ama son zamanlarda tekrar sıklaştı, acaba bi doktora gitsem mi? En son 2 sene önce gitmiştim.

bu kalp kapağı gevşekliği dediğimiz şey çok sık görülür, genelde bi probleme sebep olmaz ama yılda bir (doktorunuzun uygun gördüğü şekilde) takibi gerekir.
tavsiyem, bu var ve uzun süredir kontrole gitmiyorsanız doktora gidin.

bende aileden gelen (genetik) ufak çaplı bir ritm bozukluğu var. arada bir kalbim kan değil de hava basıyormuş gibi oluyor: "dup dup, dup dup, dup dup, tısssss, dup dup..." gibi. bu da kapakçıkla ve üfürümle mi alakalı acaba?

doktor konusuna gelince muhakkak git.

Kapakçıklardan birinin gevşek olması ciddi bir sıkıntı yaratabilir. Gevşek kapakçık kanı sızdırıyor. Annem bu yüzden ciddi sıkıntılar yaşadı. Yoğun bakımda kaldı, konuşma yetisini geçici olarak kaybetti. O dönemde şunu anladım ki konu kalp olunca insanın kendisini ayrı bir hassasiyetle dinlemesi gerek. Bence hiç geciktirmeden doktora gitmelisin.

Bizimde baba tarafından genetik zaten ve babamın kuzeni zamanında köy yerinde ameliyat olamadığı için bu sebepten vefat etmiş. Biraz da ondan korkum ama en son gittiğim doktor çarpıntılar için yüksek tansiyon ilacı vermeye kalkınca vazgeçmiştim çare aramaktan (:

yüksek tansiyon ilacı dediğiniz betabloker olsa gerek. çarpıntı için bu ilaçlar verilir. ilacı kullanmaktan korkuyorsanız nasıl deva bulmayı bekliyorsunuz ki? şimdi doktor 1 ilaç verecek ki kalbinizi yarın 3-4 ilaç birlikte kullanmak zorunda kalmaktan, bypasslardan, anjiolardan korusun.