Ekşi Duyuru

çalışma disiplinine sahip olmak, dikkatini verebilmek, sevebilmek %99 ırsi. mübalağa ediyorum. çalışabiliyorsan öğreniyorsun. bilgin ve hakimiyetin katlanarak artıyor.

bir hocam var, sürekli akademide daha zeki ya da daha akıllı olmanın değil daha çalışkan olmanın önemli olduğunu söyler. diğeri de sürekli istikrar vurgusu yapar. çoğu şeyi diğerlerinden hızlı kavramak, herkesin kuramadığı bağlantıları kurmak muhakkak avantaj ama ben de akademide asıl ön plana çıkaranın istikrar ve çalışkanlık olduğunu düşünüyorum.

Son 6 ayda lanetli çaylak oldunuzsa da başlık açılamıyor.

muhtemelen, büyük bir şehirde hızlı bir hayat yaşıyorsunuz, veya içerinizde bulunduğunuz ruhsal durum bayağı bir ağır.
Bu gib durumlar bir çeşit depresyondan da kaynaklanabiliyor da olabilir , ki bu daha önce inancı güçlü biriyseniz.
Bence bu gibi durumların ilacı kafa dinleme ve sessizlik ve hayatı yavaşlatmak.

Çoğumuzun hayatı o kadar hızlandıki , bu hız içerisinde kendimizi unuttuk, kaybettik, çaresi yavaşlatmak hayatımızı dediğim gibi ta ki eskilerde olduğu gibi.

ben de benzer yollardan gectim. oncesinde dinin karsiladigi ihtiyaclarinizi baska sekilde karsilamaniz gerekiyor. bence bunun cozumu insan. bu dunyada birlikte yasiyoruz ve birbirimize muhtaciz. insanlarla derin/anlamli bag kurmak, yardimlasmak, paylasmak, mutevazi da olsa topluma fayda saglamak ve saire. bunlar benim ihtiyaclarimi buyuk olcude karsilardi, belki sizinkileri de karsilar.

ben de ismet ozel'den su dizelerle mukabele edeyim o zaman:

"insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı"

Hayatiniza anlam katacak baska seylere yonelmenizi oneririm.
Tutkuyla baglanabileceginiz bi hobi olur ya da gonulluluk esasina dayali calisan stklar olur.

Gidip arama kurtarma dernegine katilin eger ilginizi cekerse. Sel, yangin, deprem falan bi faydaniz dokunur. Size de iyi gelir faydali hissetmek.

valla çok da anlam yüklememek lazım zaten iki aşık olup yeni yerler görüp yeni yetenekler elde edip bağırıp çağırıp ağlayıp sızlayıp yeni arkadaşlar edindikten güzel bağlar kurduktan sonra mümkünse edinilen bilgileri yeni nesillere aktarıp soyun devamlılığını bilgisel olarak veya biyolojik olarak sağlayıp ölüp gidiceğiz işte o kısa aralığı nasıl yaşayacağınız size kalmış olsa da bir insanın yapabilecekleri neyse orada sınırlı kalacaksınız ister istemez. İster topluma faydalı olun ister faydasız, yapılabilecekleriniz sınırlı. Bu sınırlı çerçevede kendinize bir uğraş, bir amaç bulursanız zaman çabuk geçecektir.

Anlam arayışında böyle duraksamalar, şüpheler olur. Devam etmek lazım. Yanlış ya da eksik ogrenmeler sonucu sağduyunuz tarafından uyarılıyorsunuz. Yaptığınız ettiğiniz şeylere daha dikkatli bakabilir, okuduğunuz kitapları en baştan okuyabilirsiniz. Farklı kaynaklardan faydalanın. Daha kapsayıcı, daha az köşeli. Rahatlatacaktır. Ama başta da dediğim gibi anlam arayışında bu tip mücadeleler kaçınılmaz. Kendinize yüklenmeyin.

Alışırsın.

Kaybolmuşluk hissinin sebebi bu zamana kadar doğru kabul ettiğini, yeri geldiğinde bel bağladığınız inançlarınızın yerinin boş kalması aslında. Yoksa "inancımı kaybettim, hayatın ne anlamı kaldı ki" psikolojisine girmeyin. Belli bir yaştan sonra inancını kaybeden insanlar böyle şeyler yaşıyor sıklıkla.

Hiçbir şey yapmanıza gerek yok, yeni şeyler yaşayıp, yeni şeylerle karşılaşıp yeni bakış açınızla olayları değerlendirirken o boşluklar kendiliğinden doluyor zaten.

Aslında tam da inancın yerine inanacak bir şey koyma ihtiyacı dinin özeti olmuş.

Çünkü zaten insan inanma duygusu ile yaratılmıştır, fabrika ayarlarında inanma duygusu vardır. Allah’a ve dine olan inancında sorun yaşayanlar ise yerine başka bir şeye iman edip/inanıp sonra da “tanrı yok, dinler yalan” diyor.

Neye inandığı çeşitlidir, ancak bu duyguyu tatmin edecek “yerine ikame” bir şeye ihtiyaç vardır hep. Kendilerine inanacak yeni bir şey bulanlar ona sıkı sıkı bağlanıp din/iman duygusunu bir şekilde dönüştürürler. Fakat bu duygusunu tatmin edeceği şeyi bulamayanlar için sanırım hayat daha bir karmaşık ilerliyor ya da ilerleyemiyor.

Nihayetinde herkes için mutlak var olan değişmez gerçek, yaratılışındaki kodlarına nakşedilmiş olan iman/inanç duygusudur.

Yani diyorum ki; hangi suyun sakası olduğunu bir kez daha düşün… Mesela balık da derya içinde olduğunu bilmezmiş. Ya da hoca Nasrettin misal, yüzüğünü samanlıkta düşürüp sokakta ararmış ya.

İnancın yerine bir inanç ikamesi koymak birkaç kişiyle birlikte benim verdiğim cevapla da kesişiyor gibi görünüyor. Onun için yanlış anlaşılmamak adına daha iyi ifade etmek istedim kendimi.

Dini inanç taşıyan birisi özellikle de öte dünya inancı olan birisi öldükten sonra ilahi ve yanılmaz bir yargıyla iyiliklerin ve kötülüklerin yerini bulacağına ve haksızlığa uğramışlık hissinden kurtulacağına birçok zaman bel bağlayıp hayatındaki zorluklarla baş etmede bu inancı kısa yoldan bir çıkış aracı olarak kullanabiliyor, inancını kaybeden birisiyse bu tarz bir "neyse" deme şansına sahip değil. Aynı şekilde öte dünya inancı taşıyan birisi ölmüş yakınlarının kayıplarıyla baş etmede yine bu inancı kendi bunalımına bir çıkış yolu olarak kullanabiliyor, yakınlarının hala bir yerlerde var olduğunu hissetmek ölümle baş etmede oldukça işe yarar bir şey. İnançsız birisi bunu böyle göremiyor.

Aynı şekilde inançlı birisi başına gelen bir takım iyi veya kötü şeyleri bir ödül, rızık, lütuf ya da ceza, uyarı olarak ilahi bir güce bağlayıp bazı konuları anlamlandırmaya çalışmadan hayatına devam edebiliyor.

Siz inancınızı kaybettiğinizde hem şimdi hem gelecek için ancak esas zpr tarafı hem de geçmişte bel bağladığınız bu hislerden de oluyorsunuz, bu büyük bir değişim.

Ancak yeni şeyler yaşadıkça artık inanç faktörünü bir kıstas olarak almadan olaylar arasında neden sonuç ilişkileri kurmaya başlıyorsunuz. Bu bir "inanç fıtratının" değil, çevresiyle aktif ilişki içerisinde olan sosyal bir canlı olmanın getirdiği bir zorunluluk. Yaşadığınız olaylar hayatınızı ve psikolojik durumunuzu etkiler ve bunları bir neden sonuç ilişkisine oturtarak iyi olayların devamlılığını korumaya ve kötülerin tekrarından kaçınmaya çalışırsınız. Bunu da hayata bakış açısınızla yaparsınız dolayısıyla bunun din benzeri bir inanç faktörüyle ilişkisi yok. Anlatmak istediğim bu.

Ulus’a giden otobüs sayısı çok az ve seyrek geçiyor. Dt1/2 ve 58ul güzergahlarına bakabilirsiniz. Ulus, levent, etiler güzel ama pahalı. Ulus parkı civarında ambarlıdere diye bir yer var, bulabileceğiniz en ucuz evler oradadır diye tahmin ediyorum. Son çare osmanbey, zincirlikuyu civarına bakabilirsiniz. Ama oralar da ucuz olmaz.

Buyuk kirilmalar yazi mi? Ne olmus ki?

Hicbir sey oldugu yok. En durgun yaz.

Sıcak her zamanki sıcak bana göre. Ankara'ya geç bile geldi yaz.

Sicaklar az surdu bence istanbulda usuyorum. agustos bu degil

Üşüyoruz İstanbul'da Ağustos ortasında. Bugün havada güneş yoktu böyle yaz mı olur. Ne kırılması ne uzunu ne sıcağı

mevsimler iyice sapıttı. temmuz sıcaktı, ağustos sonbahar gibi oldu. eylül'de de çok sıcak olur kesin.

5-6k usd

5-6k usd ye ordan kraldan cok kral olursunuz, 2-3 usd ye cok rahat yasarsiniz

Zaten bakmışsınızdır ama fikir vermesi açısından: www.numbeo.com

5-6k usd'de dunyanin her yerinde rahat yasarsiniz. uahdhuahsuda.

spor salonu? tek girislik

2) trafik yoksa en hızlı yöntem, sarıyer'den kalkan bahçeköy-beşiktaş dolmuşlarına binip beşiktaş'tan vapurla kadıköy'e geçebilirsiniz veya gayrettepe'de inip metrobüsle söğütlüçeşme'ye inip oradan kadıköy'e geçebilirsiniz. kadıköy'ün neresi olduğunu yazmamışsınız o sebeple genel yazıyorum.
trafik varsa da yine bahçeköy dolmuşuna binip hacıosman metro durağında inip yine gayrettepe'den metrobüs veya yenikapı'dan marmaray ve sonra kadıköy'e metro aktarması yapabilirsiniz.

instagram ve diğer büyük şirketler A/B testleri ile uygulamanın farklı versiyonlarını (doğal olarak farklı kodlara ait sürümleri) kullanıcılar üzerinde sürekli deniyor. spesifik bi sürümde bug oluşmuş olabilir.

emin değilim ama sevgi kılıç olabilir mi?

sevgi kilic degil ama kim bilmiyorum

bbc'de de yazmış galiba

pelotas kullanmıştım. sıradan bir ayakkabı.

şık, tabanı orta sert
soğuk havada giymye uygun

hayir. benim prime da turkiye'den. hollanda'dayim, bedava kargo icin kullanamiyorum. ama primevideo iceriklerini izleyebiliyorum.

eğer daha önce hiç kullanmadıysan 7 gün ücretsiz prime oluyordu, ben bir kere öyle almıştım. (ABD Prime'a üye olup ürünü satın alıp 7 gün dolmadan kapatırsın)

Hayir bot diye gecer bu

Giyilmez

Kışa daha uygun.

Giyilir

belki biraz serin, yağmurlu bi günde olabilir ama normal şartlarda giyilmez. giyen giyiyor o ayrı.

bitte gebt mir eine Chance

bitte, geben Sie mir eine Chance.

Bir zamanlar devletin bir projesinde outsource olarak çalışıyordum. Hendek operasyonları sırasında gittim. Şehre giriş için validen özel izin almıştım. Beraber çalıştığım insanlar iyiydi ancak bölge halkı bence bir tık "ırkçı." Orada bulunmanızdan rahatsızlar ve sizi tanımlarken "o ,Türkiyeli diye" tanımlıyor.
Van, Şırnak merkezlerinde hiç böyle bir şey yaşamamıştım ama buralar ekstra milliyetçi.
Hala yüksek yerlerde eyp ve kaçırılma riski var. Özellikle seçime yakın bir dönemde gitmeyi düşünmezdim. Uludere diye bir olay yaşandı Türkiye'de.

Çok yakın bir zamanda Yüksekova'da bulundum.
1- Şehir merkezi güvenli, her yer polis zaten merkezde herhangi bir durum olması pek olası değil. Yeni Hilton açıldı daha geçen ay.
2- Öyle mayın basmalı, eyp li bilmemneli yerlere zaten gidemiyorsunuz istesenizde. Askerler çevirmiş oluyor bazı bölgeleri, şu dağ güzelmiş çıkayım da gezeyim olayı yok yani. Sizin çok büyük bir hevesle çıkmayı düşündüğünüz dağ o an da operasyon bölgesinde kalmışsa geçmiş olsun.

3- Araç lazım o dediğiniz yerlere gitmek için, yollar berbat, dağ tepe için 4x4 lazım normal araba çıkmaz hele bu kış ayında.

Yani benim özellikle dikkatimi çeken bir güzelliği yok, şehir toz tumandı ben gittiğim zaman koca şehri toz bulutu kaplamıştı günlerce.

Nasıl gittim kısmına gelirsek , uçağa bindim gittim :)

Öğretmenlik yaptım Derecik’te. (Şemdinli) çok iyidir balı ve suyu.

İş artık görsele kaçtı yazarak değil görsel fotovideoses senkronu istiyor
Nedemek istediğimi kuşağın abonelik sistemlerindeki sayısal grafik trafiğini inceleyebilirsiniz.

Daha eskilerin o canlı forum zamanlarını yaşayanlar büyüdü, evlendi, çoluğa çocuğa karıştı. Şimdi araçlarının markalarına yönelik forumlarda takılıyor, kış lastiği tavsiyesi veriyorlar.

reddit. türkçe istiyorsan ayrı subredditler var.

4 senedir reddit'teyim. son liman, son kale kaldı orası.

size ait olmayan airtag sizle seyahat edince uyarı çıkıyormuş. yani farkına varılır sanıyorum.

www.macrumors.com

bu kişi de iphone kullanıyorsa geçerli tabii.

Airtag hem sesli uyarı veriyor hemde iPhone kullananı uyarıyor ses entegresi dökülürse bu engel ortadan kalkar, uyari ıçinse kullanıcı android kullanıcısı ise farketmez, ayrıca anlık olarak takip edemezsiniz ama çevredeki iPhone cihazlarla iletişim halinde olması lazım geç geliyor yani bir takip cihazı değil.

AirTag ile bu dediğiniz işler yapılamasın diye bir süre sonra alet ötüyor.
Cihazın içini açıp da düdüğünü bozabilirsiniz elbette ama zaten bu kadar zahmete giren insanın kullanabileceği başka cihazlar uzun süredir piyasada var. Yeni bir şey olmadığı için bana korkunç gelmedi.

kaydını yapan memur ya da çocuğu bulan polis memurları isim verebiliyor. ben böyle birolaya şahit olmuştum. 2002-2005 falan olsa gerek. Bebeği çöpte bulan polis memuru bebeğe Özgür Deniz adını vermişti, soyisim olark da polis memuru kendi annesinin kızlık soyismini yazdırmıştı.

Nüfusta çalışıyordu annem. Kimsesiz çocuklara taş, kaya, toprak, Çınar gibi doğadan isimler soyisimler verdiklerini söylemişti.

Baba adı olarak da Abdullah yazıldığını duymuştum sanki, hani "Allah'ın kulu" anlamında. Yoksa bu çok daha eski tarihi bir bilgi miydi? Devşirmelerin baba ismini mi Abdullah yapıyorlardı?

Yalnız ben de çok merak ettim şimdi, hadi ana baba adını memur belirler verir kendine göre.

Peki kütük işi nasıl oluyor acaba? Nufusa kayıtlı olduğu yer, cüzdan no sıra no vs?

teknik adı : buluntu çocuk
teknik işlem karakolda başladığı için resmi yazıya girmesi adına karakolda sosyal hizmetler yetkilisiyle beraber genelde polisler tarafından bir isim ve soyisim veriliyor. (aynı zamanda anne baba ismi de veriliyor.)

bu çocuklar edevlette soyağaçlarını görüntülediklerinde soyun devamı (altı üstü) çıkmıyor.