[]

Intermittent fasting’te tokluk dönemi nasıl geçiriliyor?

1- O saatlerde daha çok ne tüketilmeli? (yasaklar yiyecek var mı)

2- Tokluk süresinin başında ve sonunda iki öğün mü yenilir?

3- Haftanın 7 günü mü yapılır

 
1. Yasak yok ama dozunu da kaçırma. Ramazanda 30 gün oruç tutup kilo alan dayılara dönme.
2. Keyfine kalmış.
3. Evet.
  • Mirket  (15.03.22 16:24:47) 
1. intermittent fasting teoride bir beslenme biçimidir, diyet değil. dolayısıyla "kilo verdirme" iddiası, haliyle yiyecek kısıtlaması da yok. temel mantığı yeme saatlerini kısıtlayarak ekstra kalorilerin önüne geçmek, kan şekerini düzenlemek; bu sayede kilo vermeyi/sağlıklı kalmayı kolaylaştırmak. bu doğrultuda protein ve sağlıklı yağ ağırlıklı, karbonhidratın/abur cuburun kısıtlandığı bir diyet en uygunu olur. buna engel bir sağlık sorununuz yoksa bu tür beslenme tarzı IF'ten maksimum verim almanızı sağlar. ha siz sporcusunuzdur daha çok karb alırsınız, orası size kalmış. ama "yaptığım şey işe yarasın" diyorsanız kalorilerin bol protein ve sağlıklı yağdan gelmesine gayret edin çünkü karb acıktırır, kan şekerini oynatır, haliyle IF'in faydalarını azaltacağı gibi programınıza sadık kalmanızı zorlaştırır (çünkü karbonhidrata yüklendikten sonra 16-17 saat aç kalmak kolay değil).

2. bu konuda kısıtlama yok, nasıl rahat ederseniz. kimisi kahvaltıyı ve atıştırmayı sever mesela... 9'da kahvaltısını yapar, saat 2-3'e kadar atıştırır, 16-17 gibi son yemeğini yer. bense kahvaltıyı ve yemekle uğraşmayı sevmediğim için genelde öğlen gibi bir öğün, akşamüstü 6 gibi bir öğün daha yiyip kapatırım. tokluk süresi içinde ne yapmak istediğiniz size bağlı. bir üstteki noktada değindiğim mantık doğrultusunda nasıl rahat ediyorsanız ona göre şekillendirebilirsiniz.

3. bence bunu haftada üç gün yapıyor olabilmek bile hiç yoktan iyidir ama özellikle kilo vermek, bunu alışkanlık haline getirmek, istikrar sağlamak istiyorsanız en azından beş gün yapmalısınız diye düşünüyorum. çünkü IF yapmadığınız günün ertesinde düzeni sağlamak otomatikman çok daha zor olacaktır. sürekli girip çıkarsanız vücut adapte olmayacağı için açlık dönemleri zor geçebilir, bu da ya bırakmanıza ya da IF'in eziyete dönüşmesine yol açabilir. ben kendi adıma altı gün yapmayı en iyisi olarak görüyorum, haftada bir güncük akşam 10-11 gibi film izlerken cips yiyebilmek bana iyi geliyor mesela, daha istikrarlı olmamı sağlıyor. ha alışmışsınızdır, yapabiliyorsunuzdur o zaman hiç bozmayın gereği yok.
  • der meister  (15.03.22 16:32:40 ~ 16:33:05) 
[]

İstanbul'da yatırımlık ev almak için uygun semt

Bütçemiz 400 civarı. İleriye yönelik değerini koruyup, olabiliyorsa arttıracağını düşündüğünüz neresi var?




 
Usta 400 bine anca esenyurtta iskansız ev bulunur…


  • adwokat  (12.03.22 20:32:17) 
500-550 bine 1+1 bakacaksan, tuzla veya pendik.


  • baldur2  (13.03.22 12:25:23) 
[]

Ev sahibini idare

Ev sahibi kendi yaptırması gereken işleri benden yaptırmamı bekliyor. 50 lira tutarında on dakikalık bir usta işi oldu. Ben bilerek ustaya sordum, ev sahibi amca sana birşey söyledi mi diye, yok deyince para filan vermedim. Ev sahibi akşam arayıp sitem ediyor. Her işi ev sahibi mi yapar diye. Ustaya para vermediğime bozulmuş. Kendisi çevresiyle kavgacı, tırıl bir amca. Ben iyi konuşup gönlünü alıp idare ediyorum. Bizi de seviyor.

Evden fiyat, konum yönü ile şimdilik memnunuz. Ufak meblağlar için huzuru bozmamak için sizce doğru mu yapıyoruz?

Edit: Şöyle bir detayı atladığımı farkettim. Ev sahibi benim arıza hakkında kendini aramam üzerine, tanıdığı bir ustayı yolladı. İşçilik ücretini ben tahminen hesap ettim. Bundan sonra dediğiniz gibi ufak tefek işler için dediğiniz şekilde yapacağım. Teşekkürler.

 
50 lira için ben ev sahibini aramazdım.


  • elorelia  (09.03.22 12:40:25) 
Ben de aramazdım 50 lira için.


  • atom karincanin torunu  (09.03.22 12:50:14) 
Ben de ev sahibini aramazdım, kendimi de enayi yerine koymazdim. Yanlış yapmışsınız demiyorum, huzuru on plana koyuyorsanız aramayın böyle meblağlar için.


  • Fusha  (09.03.22 12:55:51) 
50 lirayı ev sahibinden istemezdim. ama arayıp "böyle böyle bir iş oldu, halletti usta. 50 lira tuttu ben halletim bu seferlik" derdim ki daha sonraki masraflar için enayi yerine koymasın sizi.


  • teritori  (09.03.22 15:21:50) 
uygun fiyata oturuyorsanız ağzını bile açma:) alt katın yarı fiyatına oturuyoruz kirada. ev sahibi anama sövse eyv. abi çekiyorum.


  • yazar yazmaz yazan yazar  (09.03.22 15:25:51) 
200 liraya kadar aramıyorum. 200 lira olunca, ödeyip fişini alıp kiradan düşüyorum.

Başka büyük onarımlar gerekti, adam hiç uğraştırmadan hemen yaptırdı. Kira artışında da insaflı. O yüzden bazı şeyleri kendim halletmeyi dert etmiyorum.
  • kaptankedi  (09.03.22 15:34:51) 
50 lira bence de ev sahibini aramak için az. Yukarıdakilerin dediği gibi evden de memnunsanız huzurunuz için bazı şeyleri siz halledin.


  • peki madem  (09.03.22 15:40:42) 
[]

Memnun kalıp tavsiye edeceğiniz bir psikolog var mı?

Sorum konu başlığında




 
[]

İyi hatip nasıl olunur?

Nereden başlamak gerekir, kaynak kitap, youtube tavsiyeniz varsa alabilirim.




 
şimdi herkesin en az 4sene okuduğu halde o meslekte bir yere gelmesinin en az 10 sene olduğunu düşünürsek en az 10 sene çevrene insanları toplayıp seni dinlemelerini sağlaman lazım

zaten türkçe için kitap vb şeylere ihtiyacın yok çünkü orada yazanları halk bilmez halkı da yazacak kitap henüz piyasada yok.
  • duyurukullanıcısı  (02.03.22 21:40:39) 
Katı bir yaklaşım belki ama "olunmaz, doğulur". Bu bir yetenektir ve doğuştan sahipseniz üstüne gidebilirsiniz. Tabi ki ülkede herşeyin bir kursu var, bunun da var, ama yıllarca bu kurslara gidenlerin sonuçta kürsüde çıkıp robot gibi konuştuklarını görüyoruz hep. Ben akademisyenim bu arada, hitabet işinin tam içindeyim. Kurslar, Youtube videolar vs. bazı teknikler öğretiyorlar ve onları uygulayanlar bildiğin robot gibi konuşuyorlar.

Bu işin tek püf noktası rahat olmak. Bu kadar. Eğer topluluk karşısında rahat konuşmayı başarabiliyorsanız doğuştan hitabet yeteneği çıkar ortaya. Yoksa da yine robot gibi konuşmaktan iyidir.

O yüzden hatipliğe değil de anksiyeteyi yenme üzerine gitmek daha mantıklı.
  • Kayzer1919  (03.03.22 04:38:20 ~ 04:39:37) 
Hitabet kursları var.


  • el conquerador  (03.03.22 05:14:18) 
[]

Sosyalleşmek için ne kadar aktifsiniz?

Ne kadar enerji sarfediyorsunuz? (Arama, yazma vs)

Ne kadarı dışarıdan teklifler geliyor? (Kahve, çay, hal hatır)


 
Hiç hatta sıfır, teklif eden de yok. Erkek olarak bu çok zor kadın olsam teklif yağardı muhtemelen.


  • olaylar olaylar  (26.02.22 23:02:03) 
sıfır. ben de etmiyorum, diğerleri de.

farklı şehirlerde olduğumuz birkaç arkadaş var. onlara yazıyorum, ben yazmasam onlar yazıyor vs. o açıdan güzel bir dengemiz mevcut ama o sosyallik sayılmaz sanırım aynı yerde olmadığımız için.
  • der meister  (26.02.22 23:03:01) 
Dengeli tutmaya çalışıyorum, tek tarafın çaba gösterdiği ilişkiler yürümez. Beni sık sık arayıp soran bir arkadaşımı ihmal ettiğimi fark edersem bir süre biraz daha fazla çaba gösterebilirim. Sık sık arayıp sorduğum arkadaşım hiç aramazsa kendimi çekerim.


  • gmzo  (27.02.22 01:12:13) 
Yazılı ve sözlü olarak günde ortalama 10 cümle filan kuruyorum.


  • huçi kuçi  (27.02.22 01:15:30) 
Pandemi ile birlikte iyice pasiflestim, pandemi sureci bittikten sonra da devam etti pasiflik.

Disaridan cok da fazla teklof gelmiyor ama benden disariya giden tekliflerle karşılastirinca disaridan gelen teklif daha fazla net sekilde.
  • stavro  (27.02.22 10:06:59) 
Pandemide resmen unutuldum :(
Önceden haftada bir iki kahve vs olurdu

  • photo85  (27.02.22 10:34:43) 
Sıfır istek var içimde. Bir miskinlik bir atalet içerisindeyim. Evden dışarı çıkmak bile istemiyorum.


  • komando kani var bende  (27.02.22 13:28:41) 
cuma ve cumartesi clubbing. pazar gunleri de disarda yeme icme, chill hesabi. ben de cagiriyorum beni de cagiriyorlar. farkli arkadas gruplariyla, kimse yoksa da kendim.


  • baldur2  (27.02.22 14:38:24) 
Az enerji sarfediyorum. Sosyalleşme için isteğim mevcut ama sosyalleşince de canım sıkılıyor.


  • jjimyl  (27.02.22 14:44:41) 
[]

Yatırım sepetleri fiziki mi soyut mu yapılır?

Hangi bankayı kullanıyorsunuz?

Dolar euro ve altın 1/3 makul mu?


 
bunlar birbirine paralel giden şeyler özellikle tr de altın(gram altın) dolar ile direkt ilişkili.düştü mü hepsi düşer çıktı mı hepsi çıkar.

bu sepette hisse senedi ve fon( burası bir dünya binlerce emtiaya yatırırım yapılabilir) olmalı.

dolarlar uzun süreler kullanılmayacaksa eurobond almakta fayda var. şu sıralar ortalama eurobondlar 1000 dolara ~50-70 dolar getiri sağlıyor.
  • prezarlatif  (14.02.22 13:57:43) 
[]

medyascope'ta hangi programları tavsiye edersiniz?

soru başlıkta




 
eksik olan


  • elvan abeyiylegezse  (12.02.22 22:06:11) 
[]

Babamın bu yaptığı nasıl bir hareket

Giriş: Tüm kardeşler memlekete gittik. Annem grip belirtilerine sahipmiş. Meğer bir hafta önce sülalece bir yemek yemişler.

Yemekte bulunan herkes sırayla covid olmuş. Babam da bunu bize yola çıkmadan söyletmiyor. Biz habersiz şekilde evlerine geliyoruz.

Gelişme: Ben oradayken tüm ısrarıma rağmen babam annemi hastaneye pcr için göndertmiyor. Sadece annemi bizden ve kendinden uzak tutmaya çalışıyor.

Sonuç: İki hafta tatil sonunda şehirlerimize döndük. Ben de, ablamın eşi de, iki gün demeden rahatsızlandık. İkimiz de pozitif çıktık. Karantinaya girdik.

Ablam aşısız. Astım hastası. Ben de ağır bir akciğer rahatsızlığı geçirdim daha önce.


Babamın bu yaptığı harekete ne demeli?

 
cahillik


  • sopiro  (08.02.22 16:29:39) 
@Sopiro+1 kesinlikşe cehaletten başka açıklaması olamaz.
Umarım hafif atlatırsınız, acil şifalar.

  • hrvl  (08.02.22 17:28:54) 
Baban olmasaydı bireyler derdim Cahillik hafif kalmiş


  • sonhakan  (08.02.22 17:40:50) 
gecmis olsun. babanizinkinin cahillik olduguna katiliyorum, hakaret olarak demiyorum. bilmiyor demek ki, veya anlamiyor durumu. kapali alan olduktan sonra uzak durmanin anlami olmayan bir hastalik, 2 senelik pandemi hastaligi, bulasma yolunu falan biliyoruz artik.

ama uzatacaksak, su durumda asisiz olmak da asisizken tatile gidip kapali alanda digerleriyle karismak da, agir akciger rahatsizligi gecirmis birinin de kapali alanda baskalariyla karismasi da cahillik. su anda basiniza gelen anneniz 0 belirti gosterirken de ayni sekilde gelisebilirdi. hic bir fark olmazdi yani. sadece kilpayi kurtulabilecek bir firsat olmus (belirtili hastalik) o firsat kullanilmamis, ufak bir fark bence.
  • robokot  (08.02.22 17:48:20) 
kötü niyetli mi degil mi onu sen bilirsin.

yabanci biri olarak, ortalama yorumum, cahillik + sanki ne yapacagini bilememis gibi davranmis.

benim babam olsa müge anli'ya verirdim, bizi öldürmeye calisti diye.
  • spherical  (08.02.22 18:50:54) 
cahillik +1

yaşı büyük olan çoğu kişi dikkat etmiyor zaten. "amaan nolucak" kafası.
  • rose parks  (08.02.22 19:08:15) 
Ekocemberine gerek yok. Ikiniz de ayni zamanda ayni hastaliktan rahatsizlandiysaniz muhtemelen donmeden 4-5 gun once bir yerlerden beraber kapmissiniz ve ondan once 10 gun kadar kimseye bir sey olmamis. Toplamda baban sayesinde iki hafta boyunca hep beraber tatil yapmissiniz.


  • dunal  (08.02.22 20:24:12 ~ 20:26:40) 
klasik yaşlı cahillikle soslanmış cesareti.


  • bugisme  (08.02.22 21:17:18) 
Annen de haber verebilirdi veya kalkıp kendisi teste gidebilirdi. Kabak niye babanın başına patladı anlamadım.


  • elorelia  (08.02.22 21:41:24) 
Baba cahillik yapmış tamam da, astım hastasıyken (aşı yaptırmamak için geçerli bir tıbbi nedeni yoksa) aşı yaptırmamak ya da bu kadar tedbirsiz gezmek de cahillik. Suçun 1/4'ü babadaysa kalanı da sizde, ablada ve annede.


  • kobuzchu kiz  (08.02.22 21:45:58) 
ben en çok şu cümleye takıldım ve hatta çok ama çok üzüldüm: Ben oradayken tüm ısrarıma rağmen babam annemi hastaneye pcr için göndertmiyor.

kadının kendi sağlığıyla ilgili söz hakkı yok ve hepiniz için bu durum normal mi? ısrar etmekle mi yetindiniz? alıp kadıncağızı götüremediniz mi teste? kendi istese giderdi vesaire diyenlerde olacaktır, özellikle belli bir yaş grubu kadın için durum hiç öyle değil.

ayrıca hepiniz hatalısınız + 1 milyon
  • Phoebe  (09.02.22 11:11:29 ~ 15:23:57) 
[]

Covid hızlı toparlanmak için ek gıda ne tüketmeli

Covid oldum.

Hızlı toparlanma ve beyin sisine karşı ne önerirsiniz?


 
C,d,b vitaminleri ve magnezyum

Bu dediğim hızlı toparlanma için.
  • ceketimi alip cikcam  (07.02.22 09:19:30) 
Salgın boyunca en fazla duyduğum (doktorların da tavsiyesi olarak) şey kekik.


  • Erva  (07.02.22 09:31:06) 
kefir


  • nuisance  (07.02.22 09:32:45) 
[]

İlahiyat dini metin sorusu

Fetavayı hindiye
Fethül kadir
Hidaye
İhtiyar
Zenahşeri tefsir
Celaleyn
Fi zilalil kuran felsefi seyid kutup

Bu eserlerden hangisi ilahiyat dini ilimlerde öne çıkar?

 
Seyid kutup sapıktır. Dindarlık ile alakası yoktur
Fetavayı Hindiyye muteberdir

  • sirahmet  (05.02.22 09:27:46) 
1, 3, 4 fıkıh (İslam hukuku), diğerleri tefsir.


  • tingen  (05.02.22 09:45:32 ~ 09:48:24) 
Zemahşeri'nin amelde Hanefi itikad olarak mutezile olduğu ve tefsirinde de bunun izleri olduğu belirtilir.
Yine şevkani ve seyyid kutup'ta problemlidirler.

İlahiyatlarda eserlerin öne çıkması hususu da müfredata bağlı bir şey olmalı.

Fetavayı hindiyye(fıkıh)
Fethül kadir (şevkani'ye ait tefsir aslen şii olduğu belirtilir)
El Hidaye(fıkıh)
El İhtiyar(Yine hanefi fıkhında önde gelen eserlerden)

Zemahşeri tefsir(tefsir)

Celaleyn (tefsir. eseri hazırlayanın ve vefatından tefsiri işini devam ettiren öğrencisinin adı sebebiyle celaleyn diye anılır. (İki celal)

Fi zilalil kuran felsefi seyid kutup (tefsir)
  • Erva  (05.02.22 11:37:38) 
[]

Hiç kitap okumaksızın, saf yetenekle yazar, şair olunur mu?

Yetenek ve edebi birikim iyi yazın üretmede ne kadar ağırlıkta etkilidir?




 
Zihinsel olarak bir yazar şair olabilirsin ama pratikte yazmak için okumak gerekir diye düşünüyorum. Yetenek pratiğe dökmeden anlamsızdır. Ressamın hiç resim yapmadan da gözlemi, iç görüşü vardır elbette ama bunu tuvale hiç dökmeden nasıl yansıtacak?


  • olaylar olaylar  (03.02.22 14:06:38) 
Aşık Veysel okumuş mu, bilmiom


  • abuzer  (03.02.22 14:08:51) 
kitap okumak modern dönemin bir beslenme biçimiyse, ne ile beslendiğinize bakın.
yazarlar/eleştirmenler/okurlar çevresinde misiniz? günlük rutin ne yapıyorsunuz? düzenli yazıyor musunuz? düşünüyor musunuz?(gerçek anlamda)
durmadan okumak ya da durmadan dinlemek yazar yapmaz. kavram, olay ya da duyguları anlamak/sindirmek gerekir.

sorunuza cevap: kitap okuyarak da okumayarak da yazar olunmaz. yazarlık ile kitap okumanın bağı zannedilen kadar kuvvetli değil.
  • ykyt  (03.02.22 14:17:51) 
bu ne yazdığına göre değişir. oyun yazıyorsa/yazmak istiyorsa zaten hayatın içindeyse gördüğü olaylardan etkilenebilir ve motive olabilir. onlardan aldığı parçaları karıştırıp birleştirerek yazabilir. bir yaratıcı üretim yapmak için istemesi lazım öncelikle. bu istek nasıl ve neyle ortaya çıktı, bunun genellikle başkalarının üretimlerini görerek ve onlardan etkilenerek ortaya çıktığını düşünüyorum. kişinin ilham aldığı etkilendiği şeyler ne ise kendi işinde de onlar ortaya çıkar. şiir okumayan birinin şiir yazmak istemesi roman okumayan birinin roman yazmak istemesi bana çok ikna edici gelmiyor.

"yazar olmak istemek"le roman/öykü/vb yazmak istemek aynı şey değil. birincisi unvan prestij ünlü olma isteği gibi şeylerle ilgili gibi geliyor bana.

yetenek fikri bir şey üretmek isteyen kişinin arkada bırakması gereken bir şey bence. kontrol edemeyeceği bir şey sonuçta. yapıp yapamayacağı ve yaparken keyif alıp alamayacağını deneyip görmekten başka yolu yok. ve bir noktada bu denemeyi yapmak için kimsenin ona izin veremeyeceğini kabul etmesi lazım.

bir de bu işin diğer insanlar tarafından tanınma boyutu var. her gün bir paragraf günlük yazıp kendime yazar diyebilirim. ya da herhangi bir insanın bir şeyler yazması ve yazar kimliğiyle kendini tanımlamasında herhangi bir sorun yok bence. ama başkalarıyla bunu paylaştığımda bana yalancı dememeleri için ortaya kabul edilebilir bir şey koymam lazım. bu da genelde düzenli olarak üretim yapmakla ve bu üretimden benim aşağı yukarı memnun olmamla ilgili. nitelik her zaman tartışılabilir bir şey.
  • curious mind  (03.02.22 14:28:41) 
Olunmaz. Edebi birikimi olmayan kişi o günün şartlarında edebi bir eser ortaya koyamaz. Yazacağı şeyler ancak güzel kafiyeli bir şiir olur ama sönük kalır. Öykü/roman yazsa, akıcılığını ve etkili anlatımı kotaramaz.
Aşık Veysel bile mesela sözlü gelenekten gelir ve kendisinden önce gelen ozanlardan etkilenmiştir. O da benzer şekilde bağlamayla sözlü eserler vermiştir.

  • Flaneur  (03.02.22 14:59:35) 
Günlük hayatta kullanılan kelime sayısı Edebiyatın ihtiyaç duyduğu kelime sayısına kıyasla çok azdır. Bir insan bildiği kelime sayısıyla düşünür ve anlatır. Bunun sığlğı ve derinliği bilinen ve kullanılan kelime sayısıyla ölçülür ki bu da ancak çok okumakla iyileştirilebilir.


  • Mirket  (03.02.22 15:03:25) 
Olunmaz. Neden olunmaz? Çünkü edebiyat bir kültürdür, eğer saf betimleme yeteneğiyle bu alana girersen mağara duvarlarına resim yapan yetenekli paleolitik dönem insanından farkın olmaz.

Bir filolog olarak en azından Homeros'dan itibaren ne var ne yok okumadan bir insanın edebiyatçı olmakla uğraşmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu da epey bir okuma, yıllar sürecek bir eğitim demek. Eski Yunan edebiyatını, Bizans da dahil Roma edebiyatını, bunların Ortaçağ'daki sürekliliklerini, Hristiyan edebiyatı ve Kutsal Kitap da dahil olmak üzere yutacak bu kişi. Oradan modern zamanlara geçecek. Tabi bu örnek sadece batılı edebiyat için geçerli. Diğer kültürel alanlarda diğer dinamikler devreye giriyor.
  • Kayzer1919  (03.02.22 15:14:47) 
Bence okumakla yazmak birbirinden bağımsız şeyler.

Yani "okumadan yazılmaz" desek, okuyanın yazabileceğini ima etmiş oluruz. Halbuki hiçbir şey okuyarak, izleyerek, dinleyerek öğrenilmez. Deneyip, feedback alıp, mesai harcayarak olur.

Konu edebiyat olunca biraz garip gibi duruyor ama şöyle düşün, sadece okuyarak ya da izleyerek iyi bir duvar ustası da olamazsın, gidip taşları üst üste koymaya başlaman lazım. Duvar yıkılıyorsa yanlış yapıyorsun demektir. Ustan olursa hızlı ilerlersin.

Şiirde durumun farklı olması için bir sebep göremiyorum.
  • plutongezegendegilmi  (03.02.22 17:00:27) 
@cosmic+1
Görüyorum ve arttırıyorum. Değil yeteneğe reklama bile gerek yok. Amaç yazar olmaksa gider parasını verip kendi kitabını bastirirsin olur biter.

  • j r r tolkien hayrani  (03.02.22 19:18:28) 
bence olmaz. başkalarının bu işi nasıl yaptığını görüp daha iyisini yapmaya çalışacaksınız. bir şeyi daha önce kimsenin anlatmadığı gibi anlatmaya çalışacaksınız.


  • co2s2  (03.02.22 21:42:30) 
Şarkı sözünü de şiir klasmanına sokarsak Yıldız Tilbe ilkokul mezunu ve gayet de yazmış. Mesela kış güneşi, bence gayet iyi şiir olsaydı bile.


  • marla is in my head  (04.02.22 10:30:42) 
[]

Yalnızlık hissi ile nasıl baş ediyorsunuz?

Yalnızlık hissi sizi üzüyor mu?

Yalnızlık hissi ile nasıl baş ediyorsunuz?


 
Duyuruya sarıyorum bazen.


  • kaptankedi  (29.01.22 23:53:02) 
herkesi az çok üzüyordur
ben öyle hissettiğimde arkadaşlarla buluşma ya da aktivite ayarlarım
spora giderim, playstation oynarım, dizi izlerim. geçici çözümlerim.
  • megacracker  (30.01.22 00:06:49) 
güzel bir sitcom, friends,office vb. veya insanın içini ısıtan türden filmler bende çalışıyor gibi ama zaman zaman en iyisi uyumak.


  • captainmrg  (30.01.22 00:13:38) 
Ailem ve arkadaşlarım var ama genel olarak yalnız hissediyorum.

İdare ediyorum, çok büyük bunalımlar yaşamıyorum ama bazen tek başıma olduğumu bilmek hüzünlendiriyor. Öte yandan öyle çok fazla insan da istemiyorum zaten, yoruluyorum etrafımda birileri varken ama ihtiyaç duyduğum an birilerine ulaşamamak hoş olmuyor tabi...
  • burka  (30.01.22 02:54:19) 
Yalnızlıgı onemsenmemek ıle ozdeslestirdigim zamanlarda üzüyor. Diger zamanlarda ben bizzat seciyorum, cunku insanlarla vakit gecirmeyi sevmiyorum.

Misal, uc arkadasıma veya aıleme whatsapptan “ay cok korkunc bir sey oldu sana bunu anlatmam lazım” diye mesaj atsam ve hicbiri geri donmese saatlerce bu beni biraz üzerdi. Ama “noldu ayol” dıye cevap gelınce ve bu sohbetı onlarla yapabilince fiziksel olarak tek basıma oldugum gercegı beni üzmüyor. (Cok uzakta bir ülkede tek basıma yasıyorum da o yuzden boyle soyledim. Yalnızlıktan onu anlıyorum yani.)

Yalnızlıgın alternatif yorumlamalarına bakarsak sevgilisiz/bekar oldugum zamanlar üzmüyor cünkü yukarıda dedigim gibi insanlarla vakit gecirmeyi pek sevmiyorum. “Kımse beni sevmiyor” gibi bir yalnızlık hissim yok. Yasadıgım yerde sosyallesecek arkadasımın olmaması da üzmüyor yine aynı sebepten.
  • sopiro  (30.01.22 07:20:58) 
edemiyorum.


  • ckgoneforawhile  (31.01.22 08:49:02) 
üniversite sonrası bir süre işsiz kaldığımda sorun oluyordu, o zamanlar geyik forumlarından vb bir sürü arkadaş edinmiştim. sonra iş güç evlilik çoluk çocuk derken kendimi hiç yanlız hissetmiyorum artık :)


  • ravenudon  (31.01.22 10:42:08) 
[]

Şiddet olmadan otorite olabilir mi?

Hayırsa, toksik anne baba arkadaş kavramları saçmalaşmıyor mu?

Çocuğu, arkadaş grubu, sevgilisi üstünde otorite kurmak isteyen kişi psikoloji şiddet kullanmadan otorite kuramayacaktır demek değil mi?

Son soru: eğitimde öngörülen mahrum bırakma yöntemi bir psikolojik şiddet değil mi?

 
Olur yahu neden olmasın. Annem ne psikolojik ne fiziki şiddet uygulardı ama baya otoriterdi çocukken.

mahrum bırakmanın tam örneğini oturtamadım o nedenle cevap veremedim.
  • lcha  (27.01.22 13:41:13) 
olabilir. saygı ile de otorite olur. saygı duyduğun için o kişinin dediğini ikna olup yaparsın.


  • roket adam  (27.01.22 13:45:46) 
bireyler uzerinde olabilir. (mesela siddet tehdidi olmasa bile bir kisi baskasini saygi / sevgi / guven gibi sebeplerle otorite olarak kabul edebilir)

toplumlar uzerinde ise olamaz. cunku otoriteyi kabul etmeyecek kisiler her zaman olacaktir, ve bu kisilerin "kaos" olusturmasini engellemek icin siddet tehdidi bulunmak zorundadir.
  • robokot  (27.01.22 13:48:14) 
zaten otorite şiddetle değil daha çok korku ile kurulur. bayağı kavram karmaşası yaşıyorsunuz.


  • rose parks  (27.01.22 14:35:50) 
evet gayet olabilir.

sunulan şartlar bırakıldığında zarar göreceğin bir durum yaratırsan, şiddetsiz otorite yaratırsın.

örnek: işe birini alırsın; arabasını, bilgisayarını, telefonunu verirsin, özel sigortası ve spro salonunu da karşılarsın. ve adam sana muhtaç kalır, çünkü işi bıraktığı sabah, bu "hayatının standard özellikleri"ne artık sahip olmayacaktır.

aile içinde de durum aynıdır.
çocuğuna, sevgiline öyle düzgün şartlar (maddi olmasına gerek yok. senin konuşup dertleşebiliyordur, onun her şeyinden anlıyorsundur. beraber yaptığınız ve sadece sizinle yapabildiği etkinlikler vardır.) sağlarsın ki, bu seni otorite haline getirir. çünkü bu tür şeyleri senden alabilmek için senin sözünü dinler hale getirir.
  • whatdreamsnevercome  (27.01.22 14:46:58) 
rose parks +1

psikolojik şiddetle otorite kurulmaz, sorunlu ilişkiler kurulur, sorunlu erişkinler yetiştirilir.
  • dreamnesiac  (27.01.22 15:47:20) 
Otorite icin elbette guc gerekir. Bu guc fiziksel, sosyal (hiyerarsik) ya da psikolojik olabilir. Diger yandan gucun yoneltilmesi ise gerekmeyebilir.


  • dunal  (27.01.22 19:33:46) 
sadece fiziksel siddet ile otorite olmaz ama sifir siddetle otorite bence imkansiz.

egitim zaten psikolojik siddet uzerine kurulu bir duzen.
  • cooperr  (27.01.22 20:39:34) 
[]

Yetişkinlikte kardeş kıskançlığına maruz kaldınız mı?

Abla, abi, kardeş kıskançlığı. Nasıl baş ediyorsunuz?




 
evet. fazlasiyla mesafe koydum ve kendi hayatinda "super" gelismeler oldukca benle olan durumu hafifledi. kiskanclik probleminin sebebi bireyin kendisini yetersiz hissetmesi veya ozguvensizlik olunca o sorunlar duzeldikce kisi de degisti takintisi azaldi


  • ala09  (27.01.22 15:00:37) 
gozlemledidimi soyliyecegim
gorusmeyerek bas ediyorlar

  • all girls dream  (27.01.22 16:11:26) 
Evet görüşmeyeceksin maalesef


  • kediperili  (27.01.22 17:05:19) 
evet. hayati bir durum olmadıkça görüşmüyoruz zorunlu durumlarda da minimum temas ile görüşüyoruz ve böylece sorun yaşanmıyor.


  • foolrules  (27.01.22 17:59:29) 
Kalmadim.


  • j r r tolkien hayrani  (27.01.22 20:39:56) 
Yani küçükken illa ki olmuştur, kendim de kıskanmışımdır. Ama geçiyor demek ki, kardeşlerimle aram süper.


  • d max  (31.01.22 17:17:00) 
[]

Bu İngilizce ilaç kullanımı neyi tarif ediyor?

100-200 mg daily divided into once or twice daily dose.
Usual target dose: 800-1.000 mg daily in divided doses


Ek soru; dozu yavaş arttırılması gereken ilaçlarda (tegretol) kaç günde bir doz arttırılması yapılır?

 
günlük 100 ile 200 mg doz. başlangıçta günde tek veya 2 şeklinde bu doz bölünebilir.

genellikle hedeflenen doz, 800-1000 mg arası, gün içinde bölünmüş biçimde.

ek soruya cevap: ilaçtan ilaca göre çok değişir. hangi ilaç olduğunu söylerseniz ancak ona göre cevap verilebilir.
  • gibicibicis  (23.01.22 18:08:56) 
[]

İtalyan rönesansında olup biten şey nedir?

Şu wikiyi okuyorum. Pek anlayamadım.

en.wikipedia.org

İtalyan rönesansı öncesi italya'nın genel durumu nasıldı. Sonrasında noldu?

 
Çok geniş bu konu, kabaca özetleyeceğim

Rönesans temelde şehir devletlerinin güç kazanmasını temsil eden bir dönem. Şehir devletleri ve krallıkların ekonomik modelleri farklı işliyor. Avrupa derebeylik sisteminde paranın çok bir işlevi yok, toprak sahibi soylu bir sınıf var ve bunlara bağlı çeşitli kademelerdeki kişiler onların topraklarını ekip biçip ürün üretiyorlar ve bu ürünler bölüşülüyor. Ekonominin temeli bunun üzerine kurulu. Toprak, paradan çok daha önemli kişinin saygınlığı açısından.

Şehir devletlerinde ise ticaret yapılıyor, toprak sahipliği yok. Bu iki sistemin gelişimi Roma'nın yıkılışından Avrupanın şekillenme süreci olan koca bir orta çağ tarihini kapsıyor. R.H.C Davis'in Orta Çağ Avrupa tarihi kitabını okuyabilirsiniz. Neticede İtalya irili ufaklı çok sayıda kent devletinden müteşekkil bir bölge. En öne çıkanları malumunuz venedik, floransa, milano gibi cumhuriyetler.

Bu bölge akdeniz üzerinden ortadoğu ve dolaylı yoldan uzak doğuyla ticaret ilişkileri geliştiriyor, metropolit bir yapısı var. her dilden insan bu kent devletlerinde bulunuyor, bugünün ABD'si gibi düşünün etnik anlamda. Burada tüccar sınıfı çok güçlü. Kentler belli başlı ailelerin otokratik ya da despotik yönetimi altında. Sıradan halkı, batı avrupa'daki gibi sadece toprak işçisi olan serfler oluşturmuyor. Fransa, ingiltere gibi monarşik ülkeler gibi toprağa dayalı köy hayatı yok. Her şey dinamik ve kent kültürü var.

Ticaret doğası gereği rekabet doğurur. Buralarda bankacılık sisteminin temel elemanları gelişmeye başlıyor, eğitim anlayışı değişip skolastik temelli tıp, hukuk ve teoloji eğitiminin ön planda olduğu modelden ekonomi, sanat, dil üzerine kayarak beşeri bir karakter kazanıyor. Papalığın monarşiyle daha uyumlu olan otoriter ruhu bu kent devletlerine yabancı gelmeye başlıyor, insanlar dine farklı yaklaşımlar ortaya koyuyorlar.

Her şey zincirleme bir şekilde devam ediyor kısaca. Neticede İtalya kent devletleri 16.yy'a kadar kültürel açıdan büyük bir dinamizm içinde gelişiyor. Olan bu.

Sonrasında ticaret yollarındaki kaymalar, işgaller ve savaşlar nedeniyle bu ışık sönüyor ve mutlakiyetçi bir çağa giriliyor.
  • mentuhotep  (16.01.22 12:01:04 ~ 12:08:42) 
genel olarak avrupa'yı ele alırsan daha iyi anlarsın

rönesans temel olarak 1000 yıllık hristiyan kilisesinin avrupa'yı sömürmesinden sonra parası olan kralların, prenslerin, derebeylerinin kilisenin koyduğu kuralların tersini kanıtlayabilmeleri ve kilisenin yaptırımlarından kaçabilmek için bilim, sanatı desteklemesidir.

bu tabi iyimserlik içerisinde hadi yapalım bu işi diye olmamış. her local prens, kral diğer güç sahibi kişi ile rekabet içerisine girmiştir.

sonuçta bilim, sanat üretenler kendilerine fon bulmuşlardır.

çok temel bir örnek : veba salgını papazı da, fakiri de, zengini de vuruyor. kilise daha çok yaptırım uyguluyor ama sonuç yok. sen bir kral olarak bir doktoru fonlardan ve tedaviyi bulursan kilisenin yaptırımlarından muaf oluyorsun.
tabi bu 'tedavi' bedava gelmiyor. diğer tüm bilimlerin ve sanatın gelişmesi gerekiyor. anatomi öğrenilecek, insanlar çizilecek vs vs.
  • duyurukullanıcısı  (16.01.22 12:46:26 ~ 12:49:26) 
[]

Kirayı elden almakta ısrarcı ev sahibi

Küçük bir anadolu şehri. Başka ev şansımız yok. Ev sahibinden yıl sonu karşılıklı alacak verecek yok diye imzasını alsak, ileride ödememi almadım vb ihtimaline karşı hukuki delil olur mu?

Edit: Konuştuk. Banka hesap numarasını yolladı :) Teşekkürler tüm yazanlara


 
her elden ödemede, bir çizelge yapıp imza alabilirsiniz.


  • erty_ksk  (14.01.22 14:50:18) 
Bence hem çizelge yapın, hem de her ay kendi el yazısı ile

"Ocak 2022 dönemi için xxx adresindeki konutun tüm kira bedeli olan 1.000 TL'yi aaa bbb isimli kişiden 20.01.2022 tarihinde elden aldım."

yazsın ve imza atsın.

Sadece imzaya göre ilave olarak el yazısı ile beyan riski azaltır gibi geliyor. (Hukukçu değilim)

Kirayı verdiğiniz tarih de olsun ki sonra geç ödedi vs diyemesin.
  • la lykia  (14.01.22 14:54:15 ~ 14:55:22) 
elden almaktaki ısrarının ileride elden aldığı kiraları almadım diyerek size borç çıkartmak olduğunu sanmıyorum. bazı ev sahipleri kira vergisi ödememek için, alınan kiranın banka hesabı üzerinden resmiyete dökülmesini istemiyor. ben de bir arkadaşımdan biliyorum diyeyim.


  • coldegezenkutupayisi  (14.01.22 15:06:19) 
ev sahibinin kendisi için daha büyük dert aslında elden almak. üstünüze olan faturalar, konu komşunun şahitliği vs her türlü sizi destekliyor çünkü. bir anlaşmazlıkta siz şikayet etseniz ev sahibinin zararı daha çok olur vergi kaçırmaktan. yine de basit bir şekilde aldım verdim diye yazılı bir evrak olması kafanızı rahatlatır.


  • hadsafhada  (14.01.22 15:08:13) 
senet yapsanız olmaz mı? ben öyle yapmıştım eski ev sahibiyle. hatta bir kere kirayı almaya gelirken senedi getirmeyi unutmuştu, gidip getirin yoksa vermem kirayı demiştim koşa koşa gidip alıp gelmişti :D


  • golgi aygıtı  (14.01.22 15:15:26) 
Tablo çizin. Karşısına imza atsın. Ben daha önce yaptım öyle bir sıkıntı olmadı. Vergi için yapıyorlar.


  • ceketimi alip cikcam  (14.01.22 15:15:44) 
bankadan öderim öderken kira diye seçmem dersin.


  • liberal  (14.01.22 15:22:03) 
Kiranız 500 liradan az değilse elden almak hukuki hakkı değil. Banka ya da PTT aracılığıyla ödemeniz gerekiyor. Bir şey olursa ceza ödeyecek taraf ev sahibi tabii, dendiği gibi el yazısı + imza işinizi görür herhalde.

www.gib.gov.tr
- Konutlarda, her bir konut için aylık 500 YTL ve üzerinde kira geliri elde edenlerin,

- İşyerlerinde, işyerini kiraya verenler ile kiracıların

kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerinin 1/11/2008 tarihinden itibaren banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi zorunluluğu getirilmiştir.
  • kobuzchu kiz  (14.01.22 15:32:59) 
yıllar önce, 3-4 sene bankadan kira ödemesi yaptığım ev sahibi vergisel sorunları olduğunu ve kirayı elden almak istediğini söyledi. ok dedim, 6 ay elden aldı. elimde hiç bir belge yok, sadece whatsapp mesajları var. sonra vergi işini çözdüm bankadan gönderebilirsin dedi. öyle devam ettim. 1 sene sonra 6 aylık kirayı ödemedim diye icraya verdi adam. avukata danıştım, mahkemede hayatın akışına aykırı, senelerdir bankadan ödemişsin sonra 6 ay elden ödemişsin ama belgesi yok, daha sonra yine bir sene bankadan ödemişsin, o altı aylık almadığını iddia ettiği dönem için daha önceden hiç bir iddiası olmamış, sanki borcun yokmuş gibi davranmış, diye savunuruz ama büyük ihtimal kaybedersin, elinde bir belgen yok dedi. ev sahibi telefonlarımı açmıyor, ev sahibinin avukatına gittim, ne yapmaya çalışıyorsunuz dedim, tahliye etmeni istiyor dediler. yoksa hem tahliye eder hem de 6 aylık kirayı alır. tahliye ettim, üstüne bir de avukatın parasını ödedim. dava da açmamış ama açıktan para istedi avukat. dava açarım, kazanırım, yine ödersin, uğraştırma parayı ver diyor. verdim mecburen. yapabileceğim tek şeyi yaptım. ev sahibi esnaf. neredeyse tüm mahallede herkese bana yaptığını söyledim. içimde kaldı ama olur da bir şekilde ileride karşıma çıkarsa adam, game of thrones finali gibi yaparım, o kadar diyeyim :)

dikkat et. ben de adama çok güvenirdim. önlemini al.
  • gabe h coud  (14.01.22 15:33:37 ~ 15:34:15) 
Kırtasiyelerdeki hazır kira kontratlarının arkasında bununla ilgili tablo vardır, tarih-kirayı alan- imza vs gibi.

Böyle bir kontrat ise arkasında her ay kendi yazısıyla yazdırıp imzalatın, böyle bir kontrat değilse çıktı alıp sözleşmeye ekletin ve daha önceki aldıkları dahil her ayı ayrı ayrı imzalatın.
  • John Bloor  (14.01.22 15:52:49) 
Elden ödeme durumunda bir ay kendi alır başka bir ay farklı birini gönderir falan.. imza olsa da böyle durumlarda bir sorun çıkabilir. Böyle üçün beşin hesabını yapan kişiden korkmak lazım. Bu kişi parayı seviyor belli ki.

@liberal +1 diyorum.

Bir de evden kira ödemek çok berbat bir durum. Sürekli kapınıza gelecek falan. Büyük dert yani.
  • garylineker  (14.01.22 16:07:16) 
Evi tutacaksanız çıkarken, tutmayacaksanız da direkt alo maliye'ye şikayet edin bari en fazla birkaç bin lira vermemek için kaç katı cezayı ödesin de aklı başına gelsin lavuğun. Biz enayi onlar akıllı çünkü.

Neyse içimi döktükten sonra cevaba geleyim. @gabe'nin başına gelenin başınıza gelmemesi için her ay ödediğinize dair imzalı bir kayıt olmalı elinizde. Bu kadar paragöz adamdan her şey beklenir, hiç güvenmeyin.
  • chicha_v2  (14.01.22 16:25:47) 
[]

otomatik araç yakıt tasarrufu hakkında

70- 90 km/s hızlarda sabit hızda kullanımına göre,

örnek olarak 120'yle daha kısa sürede gidildiğinde araç daha az süre araç çalışmış oluyor.

70- 90 km sabit hızlarda mesafeye göre 1-2 saat motor çalışma süresi uzuyor. Bu durumda yakıt tasarrufu hangisinde olur?

Ek olarak yeni araçlardaki ortalama yakıt tüketimi yazan değerler gerçek midir? Güvenilmeli mi

Son olarak gidilecek yere otobüs bileti iki kişi git gel 840 tl.

Arabamız dizel 1.6. 100 kmde en fazla 7 lt yakıyor gibi. Git gel 1500 lira gibi bir tutar tutuyor.

3.olarak hızlı trenle aktarma 1200 tl gibi bir tutar tutuyor.


Kış şartları vs. düşününce. Hangisi makul olur?

 
Mutlaka ve mutlaka fabrika verisinden bir tik fazla yakar.

90-100 arası olur yakit tasarrufu. Genel olarak en ekonomik hizlar bunlardir.
150kmh hizla gitsen mesela daha kisa surede gidersin evet ama ruzgar surtunmesi de artiyor. Ve rüzgar surtunmesi hizin karesi kadar artar. Yani hizlandikca ruzgsr surtunmesi katlanir. Ve motor yuksek devirde çalisitor olacak. Motorun bir optimum devir araligi vardir, bu araligin disinda daha verimsiz calisir, yani daha cok yakar. Senin dusundugin mantigin gecerli olmasi icin ruzgar surtunmesi sabit olmali, motorun devir/tuketim orani dumduz bir eğri ciziyor olmalo falan da filan.
  • stavro  (12.01.22 23:16:29) 
yakıt tüketimi süreyle değil mesafeyle ifade edilir.

70-90 aralığında gidersen -örneğin- 100 kilometrede 5 litre yakarken 120 ile gidersen bu değer 7 litre olur. Sayıları salladım. Aracına göre, yolcu sayısına göre, hava şartlarına göre, yol şartlarına göre bu değerler değişir. Ama 90 ile gitmek 120 ile gitmekten daha ekonomik olur.

Toplamda 500 km yol gideceksen yukarıdaki verilere göre 90 ile giderken 25 litre yakacakken 120 ile gidersen 35 litre yakarsın. Sadece yakıt ekonomisi göz önünde bulundurulacaksa 90 ile gitmek avantajlı. Ama gideceğin yere %33 daha uzun sürede varırsın.

Hangi araçla gitmek daha makul sorusu için yeterli veri yok.
  • himmet dayi  (12.01.22 23:17:28) 
Gidilen yerde araba lazım olacak gibiyse, araçla gidin.
Olmayacaksa akşam binin otobüse, baş başa verin uyuyun, sabah oradasınız işte ne güzel.

Hız / km konusuna gelince şöyle bir hesap ile 90km/s daha avantajlı duruyor.

Litresi 10tl diyelim yakıtın.

360km lik yolu 120km/s ile 3 saatte gidebilirsiniz, toplamda 100km'de 8 litre yaksanız 290TL masrafınız olur.

360km lik yolu 90km/s ile 4 saatte gidersiniz ama toplamda 100km'de 6 litre yaksanız 240 TL masrafınız olur

720km lik yolu 120km/s ile 6 saatte gidebilirsiniz, toplamda 100km'de 8 litreden 580TL masrafınız olur.

720km lik yolu 90km/s ile 8 saatte gidersiniz ama toplamda 100km'de 6 litreden 480TL masrafınız olur.
  • ananiyimioguz  (12.01.22 23:22:11) 
aracın en az yakması için en yüksek vites, en düşük devirde gitmek gerekir. bu da ortalama 70-90 km arası hızlara tekabül eder.

hızlı gidince daha çok yakarsın. daha kısa sürede gidersin ama yakıt mesafeyle ölçülür süreyle değil. 100 kmde yaktığın yakıta bakacaksın.

gidilecek mesafe ne kadar?
  • jelly bear  (12.01.22 23:23:44) 
120 ile 90 arasi 2 litre fark ediyor benim araba.
1.6 benzinli.

120de araba cok ruzgar yiyor, aerodinamik tasarimi 90'a gore yapmislar.

70'le zaten yol bitmez.
  • divit  (12.01.22 23:28:01) 
Yüksek vites düşük hız +1

90 km/h sabit hızla hem en optimal yakıtı yakarsınız, hem de kolay kolay hız cezası yemezsiniz.

Yine de yer yer 80-70-50 hız sınırlarına dikkat edin.

Yüksek hızlardaki sürtünme ve rüzgar direnci/hava basıncı hesaplarını tekrar etmeye gerek yok. Hangi araç olursa olsun yüksek hız yakıt tüketimini arttırır.
  • John Bloor  (13.01.22 10:31:30) 
[]

Şiir çalışmak için kaynak tavsiyesi

Modern şiirin teknik boyutları, biçim, uslüp vb. konularda genel bilgi edineceğim bir kitap, açık öğretim kaynağı var mı?

Ara sıra buna bağlı olarak dize çalışmaları yapmak ve şiir yazımına çaylak olarak bi yerden girmek istiyorum. Ne yapmamı önerirsiniz?


 
[]

Vakıf yönetim kurulu başkanı maaş alır mı?

Soru başlıkta




 
Alır.


  • himmet dayi  (07.01.22 14:36:12) 
yönetim kuruluna bağlı
almak isterse alır, istemezse hayrına çalışır

  • bir soru sorcam  (07.01.22 15:58:58) 
"Kamu görevlileri dışındaki yönetim ve denetim kurulu üyelerine huzur hakkı veya ücret verilip verilmeyeceğini, verilecekse bunun miktarını mütevelli heyet belirler.

(Üyeler arasında kamu görevlisi bulunması halinde 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanunun 2'nci maddesinin (e) fıkrası gereğince huzur hakkı ödenmeyecektir)"

benim tanıdığım vakıf yk üyeleri yk üyeliklerinden dolayı maaş almıyorlar. ancak, vakıfta başka pozisyonlarda görev alıyorlarsa o pozisyonlarından dolayı maaş alıyorlar. mesela vakıf yk başkanı proje koordinatörü olarak maaş alıyor, çünkü projeleri yürütüyor. ama görev almayıp salt yk üyesi olanlar maaş almıyorlar.
  • ceylinf  (07.01.22 16:10:34) 
[]

Öğrenim kredisi ile altın yatırımı yapmak

Mantıklı mı?

Yi-üfe artışı 6 sene bandında altın artışına kıyasla olağan akışta ne olur?

Kredi: 2500 tl x48 ay

 
Aşırı derecede mantıklı ancak ben olsam 1250 altın 1250 kripto şeklinde yapardım


  • birmilyonunvarmi  (06.01.22 20:48:07) 
Mantikli, suan ogrenci olsam oyle yapardim


  • balpolen  (06.01.22 22:19:29) 
Ben öğrenciyken yaptım ve o altınlarla 4 yıl sonrasında yurtdışına eğitime gittim gayet mantıklı :)


  • esinikaybetmiscorap.  (07.01.22 00:40:12) 
2009 yılında mezun olan bi arkadaşım böyle yapmıştı epey kar etti o dönem ons artışı sayesinde.


  • nuisance  (07.01.22 01:09:29) 
[]

Kontrolcü kayınpeder

Kayınpeder kızını kendi memleketine getirmek, araştırma görevlisi için başvursun diye teklifte bulundu. Sorun şu ki ne eşim akademisyenlik istiyor(du). Ne ben oraya ev taşımak istiyorum. Doktora yapıyorum. Bulunduğumuz yerden memnunuz. Eşim memur.

Baban ararsa söyle ‘psmstc’ şehir değiştirmek istemiyor. doktoram bu şehirde diyor de dedim.
konuyu uzlaşarak kapattık. Fakat akşam yine aynı konuyu açtı. Olmaz mı diye benim ağzımı yokluyor. Babası baskıcı bir adam. İstekleri olmayınca küsen, psikolojik şiddet uygulayan biri.
Hanımı da anlıyorum, topu benim üzerime at arada kalma diyorum. O zaman sen kötü olursun vs diyor.

Millet kayınvalideden çeker biz burdan

Kayınpederle oldukça net konuşacağım. (Ara ara böyle sınırımı ciddi şekilde belli ettim, çekildi, fakat kızını aramaya baskı hadiselerine devam ediyor, huylu huyundan vazgeçmiyor)

Benzer durum yaşayan, önerisi olan var mıdır?

 
Burda sorunlu olan kayınpederden daha önemli olan sorun evli bir yetişkin olan, kendi çekirdek ailesi bulunan eşinizin ebeveynine bunları söyleyecek alanı açık bırakması, sınır çizememesi. Bu şehir değiştirme konusunu bir şekilde çözseniz bile eşiniz yetişkin olduğunu babasına deklare etmediği sürece daha çok ve daha ciddi sorunlar yaşarsınız. Siz değil, eşiniz çözmeli bu konuyu.


  • Phoebe  (06.01.22 20:10:04) 
Sınava girsin, boş kağıt versin. İlla babasının kalbini kırmak istemiyorsa.


  • geçerkenugradım  (06.01.22 20:15:31) 
Offf karın çizecek bu sınırı. Babayı ne sokuyor hayatınıza artık siz ve sizin kendi aileniz varken iki kişiden oluşan. Kocam izin vermiyor desin geçsin. Tabi bunu diyecek bilinçteyse.

Kadınım bu arada. Her zaman derim bizimkilere siz artık ikinci plandasınız diye.
  • Hallegadola  (06.01.22 22:28:50) 
Pardon da eşek kadar kadın. Üstüne evli. Nerede yaşayacağını, ne iş yapacağını babasını ne ilgilendirir? İstemiyorsa bir zahmet babasına açık açık istemiyorum, ben bu şehirde yaşamaya bu işi yapmaya devam edeceğim desin. Sizin yapmanız ya da konuşmanız gereken bir konu yok.


  • rose parks  (06.01.22 23:25:47) 
Phoebe+10000
Ne alaka yani?
Hadi babası ailesi alışmış bell ki.. eşiniz demiyor mu çüş artık manyak mısınız diye?
  • rewlack  (06.01.22 23:58:31) 
Eşinin arastirma gorevlisi olmak istemediginden emin misiniz? Bana babasinin degil sizin tepkinizden çekiniyormuş gibi hissettirdi yazdiklariniz.


  • instant crush  (07.01.22 08:39:11) 
Kayınpederiniz "referansları" sağlam biri galiba. Ne kolaymış öyle kendi memleketine gidip de akademisyen oluvermek.

Sınır her şeydir. Sınırı siz de eşiniz de korumalısınız.
  • chihirovekohaku  (07.01.22 23:31:27) 
[]

Öğrenim kredisi geri ödeme hesaplaması nasıl yapılıyor?

Açıklama şu: “Aylık bazda ve izleyen yıllardaki artış oranları dikkate alınarak tarafıma ödenecek olan öğrenim kredisi tutarını, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ilan edilen Yİ-ÜFE (TEFE Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi) artışları uygulanmak suretiyle hesaplanacak tutar üzerinden...”

Örnek: 2022’de bir yıl 2500 tlden 12 ay boyunca ödeme aldım. Her ay bir öncekine göre %10luk bir artış açıklandı diyelim.

Bir yıl ödemeye başlarsam ne kadar ödemem gerekecektir?

2.soru yi-üfe ile altın artışı 3-4 yıllık periyotta yakın seyreder mi? Kredi ile altın alıp kenara koymayı düşünüyorum. Makul olur mu?

 
[]

Evlilik içi sürekli tartışmalar bitkin hissettiriyor mu?

Küçük bir ilçede eve hapsolmuş durumdayız. Onun bir iki arkadaşı var. Benimkiler memlekette.

3-4 gün epey tartıştık. (Büyüklerin karışkanlığı sebebiyle) Artık ağzımızı açacak mecal kalmadı. İki taraflı bir bitkinlik hali var.

Nasıl aşıyorsunuz bu süreci?

edit: eve hapsolma sebebimiz kış, pandemi, sosyal olanakların küçük ilçede kısıtlı olması gibi

 
ailelerin evliliğe karışması çok sakıncalı. buna izin vermemeniz gerekiyor. taraflardan birini bile izin vermesi süreci daha çok içinden çıkılmaz bir hale sürükleyebilir. karışan kendi aileniz ise ve siz bunu istemiyorsanız bunu ailenize söyleyin. eşinizin ailesi ise bunu şu an eşinize karşı dile getirmek tartışmanın fitilini tekrar ateşleyecektir.

eve hapsolma sebebiniz nedir? covid pozitif misiniz? bu sorunun cevabına göre devam edeceğim.
  • beter mi  (03.01.22 11:33:56) 
Her evliliğin dinamiği tabii ki farklıdır ancak biz tartıştığımız her durumda sakinleştikten sonra mutlaka konuşuruz, yani karşı tarafın hangi davranışının beni incittiğini söylerim aynı şekilde ondan da söylemesini beklerim asla içimize atmayız iletişimde kalmak çok önem taşır muhakkak sakin bir şekilde meramınızı dile getirin derim.


  • mirty  (03.01.22 11:49:04) 
Git yanına biraz sarıl, gözlerine bak gülümseyerek. Aşılmayacak sorunlar değil. Bu meseleyi tatlı tatlı konuşalım mı de.

Sonra konuşurken isim vermeden genel olarak konuş, işte aileler evliliklere bu kadar müdahil olmamalı gibi genel cümlelerle. Siz karı kocasınız, evliliğin ilk günlerini bi hatırla, ne kadar mutlu olduğunuzu vs. Hakkaten aşılmıyacak bi sıkıntı değil. Ama konuşmayıp üstünü kapatma yoluna gitmeyin sakın, daha sonra daha büyük patlak verir. Konuşmaya da mümkünse neticeye kavuşturmadan ara vermeyin, ya da bitirmeyin..

Sözee başlarken güzel bi cümleyle (seni çok sevdiğimi biliyorsun vs)başla, bitirirken de yine güzel bi cümleyle bitir.

Hallolur, merak etme.
  • antihero  (03.01.22 11:55:56) 
Her ilişkide sanırım senede en az 1-2 kez böyle dönemler oluyor, tartışma girdabından birkaç gün çıkamıyorsun. Eğer elle tutulur bariz bir sorun yoksa ortada biz tartışma konusunu tekrar gündeme getirmeyip rutine dönmeye çalışıyoruz. Ama ortada hiçbir sorun yokmuş gibi de davranmıyoruz. Sizin durumunuzda mesela "İkimiz de çok bunaldık, paso birbirimize patlıyoruz." deyip tartışma konusunu hiç açmadan bu ara sürekli tartıştığımız gerçeğini geyiğe vururdum sanırım.

Bir de ek olarak "ben dili" diye bir şey var. Atıyorum mesela "Çok dağınıksın, hiçbir şeye elini sürmüyorsun." şeklinde saldırmak yerine "Evi sürekli tek başıma toplamak beni çok yoruyor." diyerek olayı kendine çeviriyorsun. Ya da "Hep başkalarıylasın, bana hiç vakit ayırmıyorsun." demek yerine "Az vakit geçirmemiz beni üzüyor, kendimi yalnız hissediyorum." gibi yine kendinle ilgili bir yorumda bulunarak sıkıntını dile getiriyorsun. Tartışmalarınızda bundan yararlanabilirsiniz. Benim çok çabuk öfkelenen eşimde bile işe yarıyor.

Edit: "İçinize atmayın, sorunları konuşun." önerilerine ben de katılıyorum. Yukarıda söylediklerim en ufak şeyin büyüyüp tartışmaya döndüğü dönemler için geçerli. Sürekli birkaç farklı sebepten tartışıyorsanız bu psikolojiktir. Ama sürekli aile sebepli tartışıyorsanız tabii ki de konuşmak gerek.
  • jacque  (03.01.22 13:29:28 ~ 13:31:05) 
her ilişkide yaşanan her tartışma yorucudur.

yapıcı olmaya çalışarak aşmanız lazım, yoksa ilişkiler yürümez.
kim daha az sinirliyse, onun diğerine yaklaşması gerekir.
önemli olan sizin ilişkiniz.
büyüklerin bu ilişkide çevresel faktör olmak dışında bir işi olmamalı.
  • blatta hiberna  (03.01.22 14:07:22) 
psikoloji kaldıysa sevişilerek aşılır

karakter farklılıklarına bağlı sorunlar ayrı kategori ama anlık yaşanan kötü olaylara bağlı sorunlar daha çok hatalı tarafın çabasıyla çözülmeli
bu olmazsa "intikam" "karma" devreye giriyor zaten
  • bir soru sorcam  (03.01.22 14:08:42) 
[]

Tadımlık okumalar yapmak için uygulama önerileri

Var mı bildiğiniz?




 
blinkist gibi mi?


  • Ufuk  (30.12.21 01:11:41) 
bi eposta hizmeti vardı kitaplardan parçalar gönderiyordu, adını hatırlayamadım...


  • tabudeviren  (30.12.21 01:47:25) 
Can Yayınları (git: Trendeki Yabancı)
Aposto'nun mailleri çok uzun oluyor, vakit ayırabilecekseniz içerikler iyi.
Tudem yayınları Tadımlık'larına bakabilirsiniz (uygulama olarak yok, içinde yetişkin kitapları da var) www.tudem.com
  • kaset  (30.12.21 05:56:08) 
şiir seviyorsanız eğer poetry foundation sitesinde abonelik seçeneği var, günde bir şiir geliyor mailinize.


  • vacigok  (31.12.21 00:22:35) 
[]

Babam ve kayınpederde gördüğüm bir tespit

Eşlerini, çocuklarını bep psikolojik şiddet yoluyla belli konularda sindirmişler. Dayak vs. çocuk terbiyesi harici asla yok. Fakat uzun uzun küsme, konuşmama, yer yer ses yükseltme, ufak tefek ezme ile ailede otoriteyi sağlamışlar.

Bunlara göre ailede otorite babadır klasik anlayışını bir kenara koyarak,

Sizce ailede meşru bir otorite veya karizmatik liderlik olmalı mı? Kadın ya da erkek; ailenin sağlığı, refahı için gerekli gördüğü noktalarda eşini, çocuğunu ikna etmekte, bir işi yaptırmakta zorlanıyor, ve sözünü dinletemiyorsa (karizmatik liderlikten yoksunsa) ne yapmalıdır?

 
>> Sizce ailede meşru bir otorite veya karizmatik liderlik olmalı mı?

Valla olmalı / olmamalı sorusu çok anlamlı değil bence. Çünkü insan bir sürü hayvanı, sürünün olduğu yerde de hiyeraşi olur. Balıklarda bile var.

Yani doğa canlıları böyle evrimleştirdiyse bir sebebi vardır diyorum, o yüzden bana olması mantıklı geliyor. Zaten "olmasın" desen ne olacak ki? Değiştirmek imkansız değilse bile çok zor, bir de doğal süreci yapay müdahalelerle değiştirmeye kalkarsan bozarsın yüksek ihtimal. Bir süre sonra olması gerektiği hale döner her türlü, arada bozulanlar zarar gördüğüyle kalır.

>> Sözünü dinletemiyorsa ne yapsın?

Sözünü %100 dinletmek zorunda değil. Yani nasıl bazı noktalarda müdahale etmesi faydalıysa (uyuşturucu bağımlısı olan çocuğu zorla tedaviye göndermek gibi), bazı durumlarda da çocuğun isyan edip söz dinlememesi faydalı, çünkü birey olarak kendi kararını vermeyi öğreniyor.

Dolayısıyla bir şey yapmasın, önemli bir şey olsa ikna edebiliyor olurdu zaten. Edemiyorsa demek ki edememesi gerekiyormuş. Çocuğun kendi kararını kendisi verip, ardından zarar görmesi de faydalı bir süreç. Kalıcı bir sakatlığa falan yol açmıyorsa paniğe lüzum yok bence.

Milyon yıllık evrim, on binlerce yılda oluşmuş kültürel süreçlerden bahsediyoruz. İnsan 3 kuruşluk aklıyla bu kadar büyük tecrübeyi küçümsememeli bence. Geleneğe saygı mühim.
  • plutongezegendegilmi  (25.12.21 10:20:03 ~ 10:25:14) 
Valla bu olay cok karmasik bir konu bence. Karmasik cunku cevap sadece aile ile sinirli olacak bisey degil. Aile dedigin sey aslinda bir toplumun en temel birimlerinden biri oldugu icin aileyi toplumdan ayiramazsin. Toplum ise oyle ya da boyle bireylerin yasamini duzenledigi icin onemli. Toplumu etkileyen seyler ise din, ekonomi, kultur vs gibi seyler oldugu icin onlarin da neredeyse her sey uzerinde etkisi var. Dolayisiyla bu saydigim tum seyler aslinda aile yasamini etkiliyor.

Mesela bizim toplumu ele alip, en distan baslayalim. Nedir bunlar? Din, ekonomi ve kultur. Baskin olan din ve kultur bireyselligi ve ozgurlugu oldukca kisitlayici sekilde. Dolayisiyla bu da toplumdaki durumu ve genel yasayis bicimini etkiliyor, ekonomi de simdilik kotu oldugu icin bu da oldukca kisitlayici bir duruma sebebiyet veriyor. Simdi bunlarin aile uzerindeki etkilerine bakalim. Din ve kultur ortada bir hiyerarsiyi olusturuyor, hadi diyelim ailedekiler dinlere inanmiyor. Bu durumda ise kulturel sebepten dolayi yine bir hiyerarsi/otorite figuru kendini gosterir. Hadi diyelim aile gelenekselci degil bu durumda ise ekonomi ailedeki iliskileri etkiliyor. Eger ailede kazanan tek kisi babaysa bu durumda ona karsi bir bagimlilik olusuyor. O bagimlilik da bir gucu beraberinde getiriyor vs.

Bunlari neden anlattim cunku ailede mesru bir otorite olmali ya da olmamali sorusunun cevabini toplumdan ayri olarak veremezsin. Bana gore ailede otorite falan olmamali ancak bunu saglayabilmek icin oncelikle toplumda bu durumu/anlayisi gelistirmelisin. Diger turlusu kalici sonuc vermez.

Bunun disinda bir de aile kavrami onemli. Misal bizde aile sadece cekirdek aile degil ancak hadi bunu goz ardi edip cekirdek aile kavrami uzerinden gidersek(anne,baba ve cocuklar) bu durumda olay kisiler arasindaki iliskilere bagli. Anne ve baba iliskisinde otorite ya da baskin figur olmamali diyebiliriz ancak en ideal durumda bile ebeveynler ve cocuklar arasindaki iliskide otoriteyi tamamiyla yok edemezsin. Cunku cocuklarin belli bir yasa kadar bakimlarinin ve ihtiyaclarinin giderilmesi gerekiyor. Direkt soz hakkini da cocuklara veremezsin belli yasa kadar cunku duzgun karar verme becerileri vs yok.

Belli bir yastan sonra ise(atiyorum 15 ya da 18 olsun) cocuklar tum kararlarini kendileri verebilecek duzeye gelebilir ancak bu durumda ekonomik olay ne olacak? Bence ideal bir toplumda cocuk bu yastan sonra kendi parasini da kendi kazanmaya baslayip aileye ekonomik bagliligi bitirmeli ancak bu her toplumda olan bir yaklasim mi? Degil dolayisyla onun etkileri de bisekilde devam ediyor.

Neyse, sanirim bayagi uzun oldu yine. Kisaca ozetlemek gerekirse ailede herkes kendi kararlarini kendi verebilecek yasta ve yeterlilikteyse otorite figuru olmamali.
  • j r r tolkien hayrani  (25.12.21 12:38:34) 
otorite değil, saygı duyulan liderlik olabilir. ben babama, dedeme, anneme saygı duyarak yetiştim, bu saygı da korkudan değil onların başarısını gördüğüm için zamanla oluştu. yine de onların dediği şeylerin %15-20'sini yapmamışımdır hayatımda. onlar da iyi ki zamanında bizi dinlememişsin vs vs diyorlar zaten. yani en kral otoriter bile olsan dediklerinin tamamı yapılmayacak, bu da dünyanın en doğal şeyi.


  • roket adam  (25.12.21 18:55:15) 
onların zamanı için olabilir bir durummuş (doğru olup olmadığı ayrı konu). günümüzde bunu uygulamaya çalışsan kadınlar boşanma davası ile gelir. kimse kimsenin kendisini sindirmesine/ezmesine otorite adı altında izin vermiyor artık. aman evliliğim devam etsin de hor görüleyim diyen yok.


  • deartheodosia  (26.12.21 14:08:20) 
Bütün dünyada Y ve Z nesilleri olarak neredeyse hepimizin derdi bu. Şanslı bir azınlık haricinde hepimizin ebeveynleri öyle ya da böyle, çeşitli seviyelerde bunu yaptı/yapmaya devam ediyor. Ne yaptığının çoğu zaman farkında bile olduklarını düşünmüyorum, onlar da kendi babalarından gelen alışkanlıkları refleks olarak sürdürüyorlar. Özellikle orta doğu ve asya coğrafyasında tüm milletlerin gençleri konuştuğu zaman aynı şikayetleri duyuyoruz. (batı'da aile baskısı yok değil, sadece uygulama şekli farklı. Orta doğulu biri ailesinden şikayet ettiği zaman bire bir aynı şeyi görüyorum.)

Karizmatik liderlik demek her istediğini istediği zaman zorla veya manipülasyonla yaptırmak demek değil ki. Çocuğunun ihtiyaçlarını ve isteklerini sözel, psikolojik, beden dili, gelecek, durum analizi gibi çeşitli seviyelerde gözlemleyip, hatalar yapmasına izin vererek hayatı öğrenmesini sağlarken daha üst seviyede korumacı olarak rahatsız etmeden akranlarının gerisinde kalmadan geliştmesine yardımcı olmakla ilgili. X nesli konuşmayı ve iletişim kurmayı bilmediği için "bence en iyi bu, ıh, ha, otur yap" gibi mağara adamından hallice iletişim kurmaya çalıştıkları için çatışmalar yaşanıyor.

Meşru bir lider olmalı mıdır derken, ebeveynlik(eğer tek ebeveyn değilse) zaten takım işi. Tek bir kişinin liderliği demek = otokrasi. Tek adamcılıkla iyi aile yetiştirmek yüzde 80 başarısız olur, başaran için de ailesi için de çok yorucu oluyor çünkü biraz bala göte tutuyor o işler.
  • r_u_h  (28.12.21 13:09:12 ~ 13:10:57) 
[]

Bu keşmekeşten nasıl çıkılır?

siyaset, iletişim, ima dili bilmeyen saf bir insansınız.
Bir yandan aşırı kaygılı, hayır diyemeyen absürt bir yapınız var.

Hayat malum. Sosyal iletişim. Genelde ‘bunu yapmadık acaba ayıp oldu’ mular üzerine dayalı. Sizse sürekli belki küçük ve anlık ‘yapılması gereken’leri kaçırıyorsunuz. İnsanlar da bu farklılığınızı farkediyor. Size tavır alıyor, kızıyor, sinir oluyor.

Belli dozda geliştiriyorsunuz bu yönü. Fakat evet dediğiniz şeylerin de başınıza iş açtığını görüyorsunuz. Ben neden hayır dediğimde hep suçlu hissediyorum. İçimde bir olmamışlık oluyor diyorsunuz. Bu kaygı, özgüvensizlik halini bir ölçüde aştınız.

Fakat narsist, manipülatif, kibirli tipler karşısında bu yarım özgüven de yok oluyor. Çözüm nedir?
Mıknatıs gibi çekiliyorsunuz bu tipte arkadaşlara. Bir yandan yakın akrabanızsa bu kişiler hayır diyememenin öfkesini kendinize duyuyorsunuz. Kullanılmanın, istismar edilmenin kendinize öfkesi.

Neden benim sınırlarım yok. Bu sınırları artık oluşturmak istiyorum.
Ne yapmalı? Spor bu konuda çok işe yaradı. Ama kişiliğin değişmesi, ailede alamadığım şu özgüven zımbırtısını 30a merdiven dayarken almak için başka ne yapmalı?

 
Boyle genel bir sekilde yazacagınıza spesifik ornekler verseydiniz daha net olurdu sanki. Mesela, 'bunu yapmadık ayıp oldu' dediginiz sey duruma gore ayıp olmus da olabilir, kuruntu da olabilir.
Yani herkes gibi ben de terapi diyecegim tabii ki.
Sarah Knight'ın 'Hayır De Gitsin' kitabında da faydali tavsiyeler bulabilirsiniz.
  • sopiro  (22.12.21 15:40:30) 
zararlı olmayan her ortama girip psikilojini davranış bilgini zorlayacaksın
her ortama gircem diye esas yapman gerekenleri ihmal etmeden

  • bir soru sorcam  (22.12.21 16:05:25) 
Sosyal zeka geliştirmeye yönelik şeyler yapmanızı öneririm. İnternette bolca var.


  • uvbray  (22.12.21 16:26:23) 
öncelikle kimin ne düşündüğünü takmayın. hayatı başkalarının ne düşündüğünü düşünerek yaşamak çok saçma. kaygıdan kendinizi geliştirerek değil başkalarının ne düşündüğünü takmayarak kurtulursunuz.

ikinci olarak "zararlı olmayan her ortama girip psikilojini davranış bilgini zorlayacaksın"+1

etrafınızda çok fazla manipülatif narsist tip varsa da bunlar hakkında biraz okuma yapmak ve savunma yöntemleri geliştirmek işinize yarayabilir.

son olarak dik durun. duruş özgüveni çok etkiliyor.

ufak ufak başlayın, işinize yarayan yöntemleri not alın ve uygulamaya devam edin.
  • ganbatte  (22.12.21 17:10:16) 
Bir savunma sporuna başlayabilirsin. İstanbul'da ve evin yakınsa Ercan Şarbat'ı öneririm.
Hem kendini savunmayı öğrenirsin hem özgüvenli olursun hemde yeni insanlarla tanışır pişersin.

  • komando kani var bende  (22.12.21 17:13:39) 
[]

Bir konu daha sofistike nasıl anlatılır?

Bir konu hakkında çok sayıda kitap okusam da konuyu basit, özet anlatma gibi lanet bir huyum var.

Doktora dersinde hocamız konunun özünü anlatmaktan daha çok, sofistike, derinlikli, genel değil özel anlatımlar bekliyor.

Bu yönümü nasıl geliştirebilirim? Tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.

 
Konuyu karmasik anlatmak bir hedef degil. Konunun ozu hakkinda kimler ne calismalar yapmis, nelere kanaat getirmis, neler insa edilmis ve sonuclari ne olmus?


  • dunal  (20.12.21 19:46:27) 
Konunun geçmişi ile ilgili girizgah, bu konuda çalışan kişiler ve görüşleri, sizin bu görüşler hakkındaki düşünceleriniz(katıldığınız ve nedenleriyle beraber katılmadığınız yönleri) varsa anti teziniz, sonuç ve kapanış.

Ha bana sorsanız basit anlatmak da bir yetenek ama her ortama uymuyor:/
  • Amaranta ursula  (20.12.21 20:03:41 ~ 20:07:10) 
Konuya ait terimleri kullanabilirsiniz.

Aslinda bir “dinleyici analizi” yapabilirsiniz. Kime anlatacaksiniz? Bu kisilerin bu kknuyla ilgisi/alakasi/bilgisi nedir? Nasil bir ortamda sunum yapilacak vs gibi sorulari cevaplayarak sunum derinligini ayarlayabilirsiniz
  • kuehles blondes  (21.12.21 00:00:01) 
[]

Doktora öğrenim kredisi alınır mı?

Şuan Çalışmıyorum. Aile desteği var. Her ay altın dolar yapıp kenara atayım diyorum. Mantıklı olur mu?




 
Bence olmaz.


  • j r r tolkien hayrani  (14.12.21 23:55:37) 
ben bunun yüksek lisans versiyonunu alıp her ay kenara altın dolar olarak alarak yapıyorum.

bana eklenecek faiz yaklaşık yüzde 20 olacak ama dolar altın her yıl yüzde 50 artıyor. ödeme zamanı geldiğinde bakacağım artık.
  • belkider  (15.12.21 00:38:55) 
Terste kalırsan ne yapacaksın? Bir bakmışsın 1 lira düşmüş.


  • garylineker  (15.12.21 00:56:17) 
@garylineker ben doların ya da altının artmasına düşmesine bakmıyorum bu krediyi alırken harcamamk üzere almaya karar vermiştim. aldığım gün kur ne olursa olsun parayı dolar ya da altın yapıyorum. kurun düşmesine çıkmasına bakmıyorum kaldı ki son krediyi alacağım gün elimdeki paraları bozdurup. kredinin tamamını ödesem bile elimde para kalacağına o kadar eminimki anlatamam.


  • belkider  (16.12.21 18:58:07) 
[]

Uzun süredir aranmayan arkadaşlarla alakalı

Bana ait nedenlerle (evlilik, hastalıklar vs) hiçbirini arayamadım. Tekrar aramaya, görüşmeye başlamak istiyorum. Nasıl yaklaşmalı?

Soğukluğu eritene kadar belirli aralıklarla aranmalı mı? Karşı taraf ilgisizse nasıl yaklaşmalı?



Ek olarak yakın arkadaşlarınızdan, akrabalarınızdan beklediğiniz aranma sıklığı nedir?

 
Abi bi kere ara işte laf arasında neden arayamadığını anlat sonradan dönen olursa döner dönmezlerse zaten hiç senin olmamışlar demektir tacizci gibi arayıp durma.


  • Zaman Tamircisi  (10.11.21 11:52:58) 
ben doğrudan arıyorum ve nedenlerimi anlatıp ciddi ve samimi bir şekilde özür diliyorum, bunun bir alışkanlığa dönüşmeyeceğini ifade ediyorum. şu ana kadar hiç sorun olmadı. soğukluk bir süre devam etse de kırılıyor zamanla. ha soğukluk kırılmıyorsa, konuyu sündürüyorsa zaten birbirimizin halinden anlayamıyormuşuz, bu arkadaşlık öyle veya böyle bitecekmiş demek ki der geçerim.


  • Phoebe  (10.11.21 17:02:58) 
"benim x, y, z işlerinden uzun süredir görüşemedik/seni arayamadım. bir ara buluşup kahve içelim/yemek yiyelim. hem görüşmüş oluruz hem de konuşuruz/dertleşiriz. yemek/kahve/tatlılar benden!"


  • ganbatte  (10.11.21 17:18:53) 
en güzeli önce ara ve özür dile sebeplerini anlat, özlediğini söyle, sonrasındaki aramanda da buluşma ayarlarsın.

senin sorunların olmus olabilir, kendini açıklarsın, karşı tarafın işine gelmezse buluşmaya gelmeme hakkı var. o zaman saygı duyar bir daha aramazsın. kendilerinden teklif gelirse seve seve gidersin. ikinci teklif taciz bence de
  • hopp  (12.11.21 22:46:52 ~ 22:48:36) 
[]

Doktora sınıfında rekabet

Doktorada üç kişi alındık. Diğer iki arkadaş istekli. Aralarındaki rekabet ağzımı açık bırakıyor.

Biri kadın; biri erkek. Derste sürekli bir söz alıp, katkıda bulunmaya çalışıyorlar. Notlar aramızda paylaşılmıyor. Doktorada aynı sınıfız fakat yakın bir diyalog kurulmuyor. İlk defa bu tip bir ortamdayım. Doktora sınıfları genellikle böyle mi?

Bu kadar hırslı ve bencil bir rekabetten başarıyla çıkan kişi bilime nasıl katkıda bulunabilir?

 
Bilim falan bunlar utopik hayaller. Koselerin cogu kapilmis, kalanlar tek tuk yer ve birisi emekli olunca acilan delikler icin kose kapmaca oynaniyor.

Bu eli yuzu duzgun ulkelerde bile boyle. Elinde olsa oturdugun sandalyeyi altindan cekecek tipler gordum.

Akademiden kovalayacaksan sana biran once ortama uyum saglamani ve saldirmani oneririm, yoksa acikta kalirsin.
  • cooperr  (09.11.21 20:03:00) 
akademi ortamı böyledir, şaşırmayın.


  • rose parks  (09.11.21 20:08:55) 
Bence normal değiller, akademi böyle bir yer olmak zorunda değil. Benim doktora sınıfım böyle değildi, çok yardımlaşırdık, beraber çalışırdık. Dayanışma ile de yürünebilir.

Ama işte rekabetçilik bu tür ortamların ruhuna işleyebiliyor bazen, özellikle sonrası için kadro kovalanıyorsa, ve evet kadro meseleleri yüzünden uluslararası ortamlarda da delice rekabet var. Ama ben yine de güzel ya da normal bulmuyorum bu durumu. Bu yüzden akademide doğru düzgün collaboration'lar olmuyor gibi geliyor bana, özellikle buralarda. Herkes kendi hırsının peşinde olabiliyor. Tabii bu şekilde de bilime katkı sunabiliyorlar, sunulamaz diye bir şey yok, kafayı da kırabiliyorlar bu süreçte. Ama dayanışmayla/ortak çalışmalarla katkı sunmak hem daha kolay, hem daha doğru, hem daha besleyici olur diye düşünmekteyim. Bilimsel çalışma farklı görüşlerden, yaklaşımlardan beslenmeyi gerektirir çünkü. Tek başına duran tuğlalar bir araya gelip bir yapı oluşturamazlar. Bu tür bencil davranışlar da bilimsel gelişmeyi bence bir yerden sonra desteklemiyor. Ama yine de çok şaşırılacak bir şey değil, diğer cevaplarda denilenler maalesef doğru.
  • nimberjack  (09.11.21 20:11:47 ~ 20:13:49) 
Nimberjack +1

Akademinin böyle bir yer olmayabileceğini biliyorum. Kendiniz gibi olun, böyle olmayın. Bu tipler başarıya daha uzak tipler. İşinizi iyi yaparsanız -normal bir ülkede- karşılığını alırsınız.
  • but that was just a dream  (09.11.21 20:35:38) 
:D
Doktorada ayni siniftaki asistan kaydimi yapmadi. Nerdeyse atiliyrdum ki harci yatirmis kar yagdigi icin yollar kapanmis, o zaman her yerde super internet olmadığından ders kaydi yaptiramamistim.
Ayni asistan sınıfı kopya cekecekler diye sikayet etti, en önde oturup eksiksiz kağıt veren ve yaklasik 25 senelik ogrenci olarak kopya hic cekmeyen ben dahil herkes toplu listeyle butunlemeye geldi.
Sonra soylemesi ayip bu arkadas doktorayi bitiremedi. Neyse vicdanim gerisini yazmaya el vermedi.
Hirsli olmak iyidir. Misal ben hirsliyimdir ama tagor'un dedigi anlamda "kendi dünkü halimden daya iyi olmak için". Diğerleri de kendilerinden iyi olsunlar bana ne.
  • fempusay  (09.11.21 20:48:05) 
Daha yeni alinmisssaniz normal. Insanlar hep en baslarda daha bir heyecanli olup kendilerini gostermeye daha cok merakli oluyor. Onun disinda lisansustu genelde akademide is bulmak icin yapiliyor(askerlik tecili haric). Hal boyle olunca da insanlar o ortamda bir cevre kurmak ve o cevre vasitasiyla da kendilerine bir pozisyon bulmaya calisiyorlar.

Yalniz hirs ve rekabetci olmanin bilime katki saglayamama olayi ile alakasini cozemedim ben. O rekabet ortami yeni olusan bisey degil, hep vardi. Gunumuzdeki bilimsel gelismelerin neredeyse hicbiri isbirligi ve yardimlasma sonucu ortaya cikmadi maalesef. Hatta sirf bilime katki saglamak icin insanlik disi uygulamalar bile yapildi. Yani bilim ve bilime katki saglama olayi oyle cok da insani sifatlar yuklenecek bir olay degil.

Onu da gectim gunumuzde zaten gercek manada bisey ureten ve yeni biseyler cikaranlar oldukca azinlik. Cogu akademik ortamda insanlar yayin yapmis olmak icin yayin yapiyor. Adam gidiyor var olan sistemin dogrulugunu %0.0001 arttiriyor hemen yayin(lar) yapistiriyor. Digeri gidiyor var olan sistemi az biraz modifiye edip 'X olayinin Z uzerine etkilerine Y bakis acisindan K yontemiyle incelenmesine yonelik XX degerlendirmesi' tarzi basliklarla yayin yapip laf cambazligi yapiyor. Yani gunumuzdeki bilim bisekilde bir oyun alani olmus gibi kendileri calip kendileri oynuyor.
  • j r r tolkien hayrani  (09.11.21 22:02:08) 
Akademi pislik bir ortamdir zaten.
Herhalde ilk kuruldugu 2300 yil oncesinden beri boyle.
O zamandan beri birbirini yiyip ayak kaydirmaya calisan tiplerden olusur.

Adamlar newton'i asagilayip utandirdigi icin 30 sene geriden geliyor fizik. Maxwell olmasa faradayi bile piyasadan sileceklerdi.

Arada isyan eden birkac kisi olunca bilim cikiyor yoksa gerisi ineklemekle omrunu geciren tipler.
  • divit  (09.11.21 23:55:47) 
sizin ortamınız düzgün diye "hiç de öyle değil .s.s" demeniz çok komik. ülkedeki çoğu okulun çoğu bölümünde bu böyledir. nasıl ki kadroların pek çoğuna tanıdıklar, torpilliler alınıyorsa genel olarak da iğrenç bir rekabet ortamı var akademide. çoğu iş yerinde göremeyeceğiniz seviyede hem de.


  • rose parks  (10.11.21 00:11:02) 
Önümüzdeki ay yeterlik sınavına girecek yedi kişiyiz. En az haftada bir zoom üzerinden toplanıp birlikte ders çalışıyoruz, her gün whatsapp grubumuzdan derslerle ilgili paylaşım yapıyoruz.
Bizim bölümde geçen dönem üç kişi, ondan önceki dönem iki kişi yeterlik sınavına girmişti ve onlarda da aynı şekildeydi.
Hepsiyle ortak dersler aldım; ders zamanında da ilk haftadan itibaren sürekli paslaşıp, derslerle ilgili paylaşımda bulunuyorduk.
  • d e j i n  (10.11.21 12:38:10) 
Oooo sen bir de araştırma görevlilerinin ortamını gör. Instagramımdan ekran görüntüleri alıp yönetime raporluyordu biri kendince beni yermek için.


  • marla is in my head  (10.11.21 13:12:53) 
[]

Jest, mimik, beden dilinin yoğun olduğu diziler

Oyunculukların da iyi olduğu, tavsiye edeceğiniz bu tipte bir dizi var mıdır?

Sitcom tarzı olabilir.


 
Seinfeld


  • buenosdias  (08.11.21 13:17:39) 
Friends, Chandler'ın mimikleri, beden dili yeter :D
Ross da iyidir beden dili konusunda

  • matilda  (08.11.21 13:18:59 ~ 13:19:22) 
ispanyol dizileri (genel)
italyan ve portekiz yapımlarında da mimikten çok jest öne çıkar.

  • rewlack  (08.11.21 13:21:34) 
sordugunuz sekilde kullanilmamakla beraber lie to me'yi onerebilirim. izleyince neyi kastettigimi anlayacaksiniz.


  • in vino veritas  (08.11.21 16:01:52) 
Seinfeld


  • kediperili  (08.11.21 18:41:23) 
[]

Size karşı haddini aşan espri ve sözlere nasıl yanıt veriyorsunuz?

Bir arkadaş veya yakın bir akraba yapıyor. Ve bunu yapan kişi saf, bilinçsiz bir tip değil. Aksine egolu, hafif narsist bir tip olsun.

Örneğin; evli olduğunuzu bilmesine rağmen cinselliğinizle ilgili bir espri yapması gibi.

Nasıl karşılık verirsiniz?

 
Söylediği şeye göre değişir tepki. Ne biçim konuşuyorsun gevşek falan derim. Böyle tiplere uyuz olduğum için iş kavgaya kadar gidebilir.


  • dissendium  (07.11.21 20:39:33) 
Aynı tonda cevap veririm altta kalamam.


  • olaylar olaylar  (07.11.21 21:03:34) 
gülmem, kısa bir bakış atar, uzayda böyle bir varlık yokmuş gibi işimi yaparım. anlamazsa ısrar etmesi halinde tatsız bir sonuç alacağını belirtirim.


  • her giriste sifresini unutan adam  (07.11.21 21:06:41) 
Haddini aşan espri yaparım


  • Josephine.  (07.11.21 21:14:19) 
Bu cesareti bulacak nasıl bir gevşeklik yaptım diye kendime kızardım.


  • Zaman Tamircisi  (07.11.21 21:17:11) 
Gülüp geçiyorum. Devam ederse lafımı söylerim.

Eskiden sert tepki verirdim, gerek yokmuş:)
  • dreamnesiac  (07.11.21 22:36:55) 
sessiz kalıyor, yavaş yavaş ilişkimi kesiyorum bu tiplerle.


  • rewlack  (07.11.21 22:38:04) 
ben biraz biriktiriyorum. cesaretleniyor bu arkadaş, zevzekliği artırarak gelme hakkını kendinde görüyor. zevzekliği bazıları cesaretlendiği için bazıları da sallanmadığı için artırıyor. sonrasında bozunca yüzündeki ifade daha bir görülmeye değer oluyor. ilk anda bozsan belki çaktırmadan devam edebilir ama birikmişlik olunca bozmanın dozajı da arttığı için kaçışı olmuyor.


  • onemoremile  (08.11.21 09:24:47) 
@zaman tamircisi +1


  • Hallegadola  (08.11.21 09:30:38) 
dreamnesiac +1, insanlar birbirinin dayanıklılığını sürekli test ederler, sen sinirlendikçe üzüldükçe vb. negatif duygu ve düşünceler ile tepki verdikçe seninle dalga geçmeye devam ederler. bu duygular ile tepki vermemelisin hatta hiç tepki vermemelisin. o kişi senin hayatına etki edememeli.

kurt köpeği ile finoyu düşün, küçük köpek büyük köpeğe havlar durur, büyük köpek küçük köpeği umursamadan yoluna devam eder ve etraftaki herkes o zırlayan küçük finoya üff uyuz oluyorum bunların bu şeylerine der.
  • selam  (08.11.21 10:08:54) 
[]

Araya giren zaman ve mesafe

Kendileri de aramıyor, siz de aramıyorsunuz. Sonra siz ilgiyle arayınca, veya ziyaret edince bir mesafe, bir soğukluk görüyorsunuz.


Bazı kimseler araya zaman ve mesafe girince niçin soğuk ve mesafeli davranır? Yakınlarınızı, aileniz, arkadaşlarınızı ne kadar sıklıkla ararsınız?

 
Ben de pek sık arayıp soran biri değilim. Aylarca arkadaşlarımı aramadığım oluyor.
Soğuk ve mesafeli davranışa bir kere maruz kaldım. Neden soğuk davrandığını sordum. Arayıp sormadığım sürede aile büyüklerinden biri rahatsızlanmış, aylarca hastane hastane dolaşmışlar. Ben kendisini haklı buldum. Özür diledim. Hala en yakın arkadaşlarımdan biridir.

  • ganbatte  (05.11.21 21:16:13) 
[]

askerlik psikolojisi

Askerden geldiğimde yatağımı, aile evini toplama takıntım oldu. 7 gün sonra yine normal dağınık halime döndüm. Bir de sürekli kendimi tetikte hissediyordum.

Bu hafta diyet, temizlik düzen gibi konularda kendimi az disipline edeyim dedim.


Yine gergin ve tetikte psikolojiye girdiğimi farkettim. Bu neden oluyor olabilir?

 
Abi senin zaten 500 ayrı psikolojik rahatsızlığın yok muydu bu da onlardan biri işte çok takma.


  • Zaman Tamircisi  (21.10.21 19:04:53) 
Yatak toplamanın askerlikle bir ilgisi yok ki. Ben askere gitmeden önce de yatağımı topluyordum. Bence bunu askerlikten bağımsız olarak düşünmek lazım. Yatak toplamamak sizi rahatsız etmiyorsa toplamayın. Beni rahatsız ettiği için toplarım ben.

Askerlik yaşam biçiminin bir süreliğine değiştiği geçici bir dönem. Daha önce karşılaşmadığımız ortamlar, durumlar söz konusu. Bu nedenle böyle şeylerin olması normal. Zaman geçtikçe düzelecek. Ben de ilk geldiğimde o psikolojiden hemen çıkamamıştım ama 1, 2 yıl içinde düzeliyor, etkisi azalıyor.
  • dissendium  (21.10.21 19:15:26 ~ 19:15:51) 
Yarım saat geç uyansan depresyondayım sanacaksın. Her sıradan davranışına derin bir psikolojik kulp bulmaya çalışmaktan vazgeç bence. Robot değiliz. Hepimizin her günü ayrı oluyor. "Dünüm bugünümden farklı, sizde neden böyle?" diye sorulmaz her değişimde.


  • himmet dayi  (21.10.21 19:28:55) 
abi kendini bi' sal ya. psikiyatriste gittin mi hiç? ilaç kullan gerekliyse. paran da varmış, terapi de al iyi birinden.


  • candide  (21.10.21 19:31:01) 
Askerden geldigin icin oluyordur iste.


  • stavro  (21.10.21 23:08:43) 
[]

B12 vitamini hakkında

Doktor b1+b6+b12 tablet olarak satılan B12 tabletlerinden reçete etti.

Metilkobalamin b12 dil altı formu elimde var, aynı işlevi görür mü?

Ek olarak devlet hastanesinde kan tahlili yaptırdım. Devlette D vitamini ölçülmüyor mu?

 
Yaşa orantılı ve kullandığınız diğer ilaçlara orantılı olarak değişir. İğne formunda alıp ilk 5 gün peşpeşe, sonra 5 hafta peşpeşe sonra da 5 ay peşpeşe yaptırmanız daha faydalı olur. Tablet çok etki etmiyor. Etse de dediğim gibi yaşınız ve kullandığınız binilaç varsa sürekli, bunlar B12 etkisini azaltıyor.


  • dakota  (21.10.21 15:22:17) 
B12'nin bu formunun en işe yarar formu olduğunu okumuştum, ama b1 ve b6 hakkında fikrim yok, onlara da ihtiyacınız varsa belki sadece b12 işe yaramaz.

D vitamini artık sağlık ocaklarında ölçülmüyor, devlette var bildiğim ama yazılmamış olabilir, ya da gittiğiniz hastanede ölçülmüyor olabilir .
  • hair freak  (21.10.21 15:26:43) 
D vitamini ölçümünü her branş isteyemiyor artık ve isterken de bir gerekçe belirtmek gerekiyor. İstek yapılmamıştır.
Konu B12 eksikliği ise en uygun yol iğne ile tamamlamak.

  • pro9it9is9  (21.10.21 17:58:54) 
[]

Sebze yeme alışkanlığı kazanmak

Çocukluğumdan beri hep canımın istediğini yedim. Hala sağlıksız şeyler tüketiyorum. Sebze baklagil vs yemek istiyorum fakat bir türlü bunu düzenli hale getiremedim. Bir de spor, diyet gibi konuları hayat felsefesi haline getirmek istiyorum.

Bu tip sevilmese de yapılmak zorunda olunan konularda irade, öz disiplin nasıl kazanılır?


 
O iş öyle olmaz. Bir süre sonra yine eski hâlinize dönersiniz. Bunun en güzel çözümü yemekleri farklı şekilde denemeniz. Mesela ben ıspanak yemeği yemem. Açlıktan ölsem bile yemem. Ama ıspanaklı pide yerim. Kabak dolması, kabak kızartması yemem ama mücveri çok severim. Siz de bu şekilde sevebileceğiniz şekilde deneyin yemekleri. Sevdikten sonra iradeye gerek kalmadan kendiniz istersiniz. Yine de irade istiyorsanız üniversite, iş yeri yemekhaneleri gibi aylık yemek listesi yapın. Ona uymaya çalışın.

Diyet de aslında bir şeylerden şikâyetçi olmakla başlıyor. Ben tuzu zararlı bulmaya başladığımdan beri yemeklere ekstra tuz atmam. Kek ve çikolata gibi iki tatlıyı üst üste yemem. Alışveriş listesi yapıp buna göre hareket edebilirsiniz. Eve çikolata sokmayınca bir süre sonra zaten bırakmış oluyorsunuz.

Spor için de yürüyüşten başlayabilirsiniz. Alışkanlık olunca devam ediyor kendiliğinden.
  • dissendium  (20.10.21 19:01:35) 
uzun yılların alışkanlıkları olduğu için zor bu işleri çözmek. sağlıksız şeyler de oldukça cazipler çünkü. ama bende de dissendium'unkine benzer bir şey oldu. yediğim şeylerin içindekilerden şikayetçi olmaya başladım ben de. o kadar kötü malzemelerle o kadar kötü gıdalar hazırlanıyor ki, "ööf ne yiyoruz bu nedir" dedirtmeye başladı.

market ıvır zıvırları için içindekiler etiketlerini okuyup ne saçma sapan maddeler yediğinizi anlamaya başlamak bir adım olabilir. "çöp yiyorum" hissi oluşuyor bir süre sonra. (cips çok seviyorum mesela, bir gün bir cipsin içinde "disodyum 5 ribonükleotid" diye bişi görünce "yok aminno asitto" diyen cem yılmaz gibi oldum, ebesinin şeysi dedim. aroma artırıcı galiba ama isme gelin yani. cipsten daha sağlıklı diyebileceğiniz şeylerde de çok saçma içerikler görebilirsiniz.) ve sonra sağlığınızla ilgili kaygılanmaya başlıyorsunuz. kaygılanınca çözüm aramaya başlıyorsunuz. sonra da adım adım kendinizi evde hazırlanan içeriklerde bulabilirsiniz.

kendinizden çok fazlasını da beklemeyin, bu uzun zamana yayılarak olabilecek bir şey bence. yavaş yavaş ne sevip sevmediğinizi anlarsınız. birdenbire evde sağlıklı yemekler hazırlayıp spor yapan birine dönüşülmesi gerçek dışı olur. öyle pat diye sağlıklı yaşanmaya başlanamıyor bence. biraz uzun zamana yayıp düşünce biçimi haline gelmesi için beyne/zihne izin vermek gerekiyor. "irade nasıl kazanırım" diye düşünmeye başlamak bile bence bir adım. buradan yavaş yavaş yürürsünüz.
  • nimberjack  (20.10.21 19:23:16) 
[]

Engellilere bazı insanların dik dik bakması

Malum engelli/farklı bireylere toplumda bön bön bakma, garipseme gibi bilinçsizce durumlar söz konusu olabiliyor.

Bu konuda engelli kişi kendini kötü hissetmemek için nasıl düşünebilir? Aramızda engelli bir dost varsa nasıl bu durumu tolere ettiler.


 
[]

Lise, üniversite arkadaşlarınızla aranıza bir mesafe girdi mi?

Fiziksel değil de duygusal, eskisi gibi samimiyet anlamında bir mesafe girdi mi?

Lise ve üniversitedeki arkadaşlıkların samimiyetini, yetişkin hayatında bulmak mümkün müdür?

Değilse sebepleri sizce nedir? (Güvensizlik, toleransın yaş aldıkça azalması, iş, geçim derdi, evlilik vs.)

 
evet ne kadar yakın olup bağı koparmamaya çalışsanız da samimiyet her geçen gün azalır.
sebebi ise herkesin kendi hayatına bakması. lisede ve ünide genel olarak bir sorumluluğunuz olmadığı için, boş vaktiniz çok olduğu için sürekli arkadaşlarla takılıyorsunuz, samimiyetiniz oluyor. ancak okul bitip de herkes iş bulup evlenmeye başlayınca samimiyet azalıyor ve herkse işine gücüne, eşine odaklanıyor. bir de çocuk olduktan sonra yakınlık iyice azalıyor.

yetişkinlikte aynı tarz arkadaşlıklar kurmak çok zor, çünkü dediğim gibi herkes çalışıp para kazanma, ailesine bakma derdinde oluyor. yetişkinliğin en kötü tarafı da bu bence :)
  • candide  (15.10.21 16:46:43) 
öncelikle lisedeki samimiyeti yetişkin hayatında bulmak tabi ki mümkün. amma velakin lisede 5-6 kişiyle bu yüksek samimiyeti sürdürürken şimdi onların içinden 2 kişiyle sürdürebiliyorum kendi adıma konuşacak olursam.


  • soft  (15.10.21 16:55:45) 
girdi tabi ki. ama ikinci soruya gelirsek yetişkin hayatında ben çok daha iyi arkadaşlıklar kurdum mesela. tanıştığımızda bekardık, hepimiz evlendik, ailecek görüşmeler falan da başladı ve devam ediyor. bu tamamen kişilerle ve bulunduğun ortamla alakalı, biraz da şans meselesi. artırıyor ve daha iyisi mümkün diyorum.

yeter ki kafa dengi birisi olsun, gerisi geliyor zaten. espriler, şakalar yanında başa gelen olumsuzluklarla birlikte mücadele etmeler falan samimiyeti bir şekilde artırıyor. biraz da kişinin kendisiyle alakalı bir durum.

lise, üni arkadaşlıkları bitmeye ya da araya mesafe girmesine çok müsait arkadaşlıklar bence. sebep olarak sayılan iş, geçim derdi, evlilik vs. zaten eski arkaşlıklarda mesafeye, samimiyetin azalmasına zemin hazırlayan unsurlar. ama asla yeni arkadaşlıkların kurulamamasına sebep değiller bence.

dediğim gibi bulunulan iş ortamı, kişinin kendisi, karşısına çıkan insanların kafa dengi olması... gerisi geliyor.
  • Improbable  (15.10.21 17:09:59) 
Valla benim girmedi. Lisede de üniversitede de en yakın arkadaşlarımla hala çok iyiyiz. Hatta biri ile 10 sene sonra oturup konuştuk sanki 10 sene geçmemiş gibi dolu dolu 5 saat geçirdik. İkimiz de buna çok şaşırıp iyi dost oluşumuza verdik. Yetişkin hayatımda da çok sağlam dostluklarım oldu, devam ediyor. Bence kilit nokta emek ve diğerkamlık.
(bkz: diğerkamlık )

  • Amaranta ursula  (15.10.21 17:23:10) 
[]

Arkadaşsız, işsiz, evli, paralı

Yaşanır mı?

Arkadaş yönünden yalnızlık uzun vadede değişmiyor. (Sosyal gariplik, uyumsuzluk, sosyal iletişim sorunları var+taşrada bir ilçede yaşanılıyor)
İş kısa vadede zor. Uzun vade için çalışmak gerekiyor.
Aile varlıklı. Para desteği var.
Evlilik var.
Doktora yapılıyor.


Bunalım (bipolar) var, dr. desteği alınıyor. Bunun haricinde nelere tutunmak lazım?

E, 29

Edit: Dostlar her birinize tek tek teşekkür ederim. Bazı duyuruları örnek veya başkası üstünden anlatmam bazen olumsuz yorumlanmamak için. Kimi zaman da tanıdık birine denk gelip ifşa olmayalım diye :D

Bazen de kendime objektif bakabilmeye çalıştığım için. Bu durumda bir başkası olsaydı ben nasıl akıl verirdim, siz nasıl bir verirdiniz diyerek.

İşin esas noktası şu ki herkes farklı. Herkes beklediğimiz gibi iletişim kurmuyor. Herkesin beyni farklı. Ben bu konularda gerçek hayatta "normal" ortamlara yüzde 70 ayak uydurabilen biriyim. Sırıtan, garip ve farklı duran tarafım sizi rahatsız ediyorsa kusura bakmayın.

Bir taraftan farklı davranan insanlar normalseniz sizi rahatsız edebilir. Bunu anlamak da mümkün. Fakat ben her şeye rağmen buranın daha kabul edici, destek verici bir yer olduğuna inanıyorum. Bu nedenle 10 yıldır duyurudayım. Yer yer sizi duyurularımla bunalttıysam kusura bakmayın. Fakat sizin yazdıklarınız benimle benzer durumu yaşayan 'farklı' bir kaç kişiye yarar sağlarsa ne mutlu bana. Tekrar teşekkür eder, iyi geceler dilerim.

 
paran var. para destegi geliyorsa manevi destek de geliyordur.
severek evlendigini varsayiyorum.
doktora yapiyorsun.
psikolog gozetimindesin elbet iyilesirsin.

ben iyi buldum hayatini :D

is bir gun bir sey bulursun ama zaten isi para icin yapacaksin ve senin zaten paran var.

arkadas mevzusu da kimsenin cok arkadasi yok. her sey sanal.
  • Kittie  (13.10.21 19:50:27) 
Valla para var huzur var.
İşsiz olmak paran varsa problem değil, sadece iş yerine kendine ayrı bir hobi, uğraş vs bulmalısın ki doktora yapıyormuşun.
Sırf evlenmiş olmak için rastgele biriyle evlenmiyorsan oluru var bence.
  • mg3929  (13.10.21 20:00:13) 
para ile neredeyse her şey halledilir, can sıkacak bir şey yok. en çok neyden hoşlanıyorsun onu bulman lazım, ilerde hobiden işe dönüştürebilirsin belki de. sadece hobi olarak kalsa da sıkıntı olmaz. ne kadar akyif olursan o kadar az sıkıntılı olursun. gez toz, hiç yemediğin içmediğin şeyleri ye iç, vücudunu forma sokmaya çalış. yani bir şeyler dene, seversen de devam ettirirsin. bu bahsettiğim şeyler de hep parayla o yüzden problemin yok. bir de torpiliniz var mı ki doktora yapıyorsunuz? yoksa vakit kaybından başka bir şey değil.


  • rose parks  (13.10.21 20:40:36) 
Valla hocam ciddi yaziyorum, bence senin sorunun cok daha baska bisey. Gecmis duyurularina baktim mesela kendi sikintilarini sanki arkadaslarinin sikintilariymis gibi paylastigin duyurular vardi. O olay bana ilginc geldi, hani desem ki kendini belli etmek istemiyorsun ya da sanal bir karakter olusturma pesindesin devaminda direkt kendi sikintilarini acik acik paylastigin duyurular bu fikirlerimi curutuyor.

Atis serbestken yardiririmsan bence sen insanlarin senin hakkinda olumsuz dusunmelerinden ya da 'pmstc de cok mizmiz' demelerinden falan cekiniyorsun. Yani bir nevi baskalarinin dusunceleriyle sekillendiriyorsun yasamini, bu da hep senden beklenileni ortaya koymaya calismakla ve bisekilde radikal karar almamakla sonuclaniyor. Sonucu da belli sinirlar icinde hapsolmak ve disari cikmaya korkma seklinde olur.

Evlilik mesela, evlililiginin cok mutlu olmadigi duyurulardan belli, onu sonlandirsan belki rahatlayacaksin ancak o radikal adimi atmaktan cekiniyorsun cunku o zaman baskalarinin kafasindaki 'pmstc profili' darbe alacak ya da sen kendini yepyeni bir ortamda bulacaksin falan.

Neyse, cok uzattim. Sonuc olarak bence kendine tutunmak icin yeni dayanak noktasi olusturmaya calisma cunku sorun zaten olusturdugun bu dayanak noktalari. O dayanak noktalari belli sure sonra zincirlere donup kisitliyor seni, o yuzden bence yenisini insa etmek yerine var olanlari yik. O degil de yaziyi cok guzel ve edebi bitirdim gibi geldi :D
  • j r r tolkien hayrani  (13.10.21 20:52:07) 
Yine bir "acaba bu cevabı ben mi yazdım" durumu ve yine altında j r r tolkien hayranı imzası.

j r r tolkien hayranı +1.000.000

Ahmet'in sen olduğunu biliyoruz. Abininmiş gibi lanse ettiğin problemin de senin olduğunu biliyoruz. Bu gereksiz ve aslında işe yaramayan gizlilik olayını bir kenara bırakmışsın sonunda. Bu bi gelişme senin açından. Hayır zaten anonimsin, niye bi de Ahmet uyduruyorsun anlamış değilim.

jrrth'ye ilaveten bence senin sorunun içinde bulunduğun psikolojik çöküntüden çıkmaya çabalamak yerine sanki bundan besleniyormuşsun gibi buna tutunmak. Psikolojik sorunlar hepimizin dönem dönem yaşayabileceği ve kolayca üstesinden gelinebilecek şeyler esasen. Ancak senin eski bir duyuruna baktım. Psikoloğa gitmişsin ama verdiği ilacı kullanmamışsın. Sebep?

29 yaşındasın. 2-3 yıllık bir evliliğin var ve ailenin para desteğine güveniyorsun. Bence burada da sorun var.

Son olarak eşine de bol bol sabır diliyorum.
  • himmet dayi  (13.10.21 21:55:09 ~ 21:56:23) 
İşsizlik tamam da bir şey uretmemek öldürücü bir şey olur herhalde uzun vadede. Ben olsam bu değişkenleri sabit tutarak yaşanır mı yerine iş bulamiyorsam/aramiyorsam da ne uretebilirim de beni oyalasin tatmin etsin diye düşünürdüm. (Doktora tezi dışında bir üretimi kastediyorum)


  • encokbenisevinnolur  (14.10.21 01:49:01) 
Paralısın ve işe girmeme gibi lüksün var. Hayalimi yaşıyorsun.

Eski sorularından hatırladım seni. Bence hem tek başına hem de eşinle çift terapisine gitmelisin.
  • Hallegadola  (14.10.21 09:51:29) 
[]

Ev hissesi mi, vadeli mevduat mı?

Şuan işsizim. 80 bin birikmişim var. Vadesiyle idare ediyordum. Babam daire alalım diye bir teklif yaptı. Sen para yatır, paran kadar hisse senin olsun diyor. Fakat böyle bir durumda belli süre fiziki gelirim olmayacak. (Tadilatı, kiracı bulunma süresi vs.)Sadece her ay babam belli bir miktar yolluyor. Onu kullanacağım.

Siz böyle bir yatırıma girer misiniz?


 
faiz yedigin surece o para eriyecek. o yuzden ev almak bu durumda faizden daha mantikli olabilir. faizi yemiyor olsan veya para dovizde dursa daha az erir, ev ile yakin olabilirdi ama bu durumda ev mantikli. bir sure idare edebiliyorsan tabi. tadilat cok surmeyecekse bu donemde kiraci bulmak kolay, evler cok hizli tutuluyor. tabi kiradan senin payina dusen miktar da faizden az olabilir, o paraya gercekten ihtiyacin varsa onu da dusun.


  • lemmiwinks  (13.10.21 12:33:39) 
İşsiz olduğum için girmezdim. İşsizken 80 binin tamamını eve yatırmak mantıklı değil. Toptan mal alıp, pazarda ürün satmak daha makul şuan. Ya aranızda anlaşmazlık olursa babanız parayı keserse ne olacak? Ya da evle alakalı sorun olursa sizin paranız ne okacak? Kiracı buldunuz ya ödemeleri zamanında yapmazsa?


  • GoodMorningTeacher  (13.10.21 12:34:42) 
faizle geçinilmez. o parayı değerlendir.


  • sizofren06  (13.10.21 12:38:43 ~ 12:38:59) 
hisseli ev aldıktan sonraki plan ne? kira getirisi mi yüksek ya da çok değerlenecek bir bölgede mi? bana mantklı gelmedi yani hisseli eve girmek. tek başına alabiliyor olsan neyse.


  • elorelia  (13.10.21 12:42:16) 
Sanki her iki yöntem de hatalı gibi.

1. Faiz ile geçinilmez sadece bir yanılgıdır bu, yarın stopaj %5'den %15'e çekildiğinde aylık faiz kuşa döner zaten sürekli faiz indiriliyor. Ayrıca ana paran her geçen gün eriyor.

2. Elindeki tüm parayı tek bir yere yatırıp parasız kalmak da büyük risk bilemedim.

Gerçi şu ara elinizdeki parayla da yapabileceğiniz pek bir şey yok gibi.
  • solo  (13.10.21 14:57:39) 
Ben olsam 80 bin TLlik Eregli hissesi alirdim


  • turkuaz  (13.10.21 16:01:37) 
Vadeli. boş ver evi filan. Nakitte kalmak iyidir. Tüm nakidi gömme betona.


  • nedendir bilinmez  (13.10.21 16:10:24) 
[]

Sosyal ortamda havayı koklamak

Resmi ya da samimi bir ortamda nasıl davranmanız gerektiğini belirleyen unsurlar nelerdir? Bunlar sizde öğrenilmiş şeyler mi? Yoksa sezgisel mi davranırsınız?


Son olarak sosyal olarak garip davranan kişiler, sosyal açıdan sezgisel, bağlama göre davranabilme ve eksik öğrenme olan taraflarını geliştirebilir mi?

 
Koklamak ne güzel bir tabir olmuş, evet tam olarak yapılan şey bu sanırım.

Genel bir soru sormussunuz ama genel bir cevap olmaz yine 'sanirim' buna.

Öğrenilmiş olan kısmı yüz ifadeleri, söz dışı ifadeleri okumakla ilgili kısım olabilir o da kanımca kısmen. Aile ortamı daha belirleyici oluyor bunda bir öğrenmeden ziyade ilk tecrübe edilenin kemiklesmesi var orada. Daha duyguları künt bir anne ya da babanız varsa, tek cocuksaniz vb. belki bu açıdan dezavantajli başlanmış oluyor hayata.

Ben işin kendimle ilgili kısmına bakarım, nihayetinde iş kendini tanimakta başlayıp yine orada bitiyor. Ne istiyorum, burada bulunuş amacım ne, buradan ne almak istiyorum, burada olup olmamak benim için ne farkettirir... O sosyal ortamda resmi değilse bile birtakım kurallar, adına edep adap mi desek kültür mü, illa ki var onları gözetmek. Ama işte o kurallara ne kadar uymak, ne kadar kendini ortaya koymak, bunlarin birbirine oranı da bir sonuç ortaya çıkartıyor.

Böyle değişkenlere indirgenebiliyorsa pekala gelistirebilir de :)

Netameli ve üzerine konuşmaya tahrik edici bir konu bu, hem keyifli, ama yaz yaz bitiremedim burada bırakıyorum :)
  • encokbenisevinnolur  (12.10.21 21:45:29) 
[]

Kabullenip yola devam etmek

Geçirdiğim rahatsızlık + yaşa bağlı olarak dikkat, algılama becerilerim eskisine göre biraz geriledi. 4-5 yıl öncesini sürekli düşünüp o randumanlı halime tekrar nasıl gelirim diye sürekli araştırıyorum. Fakat konu şu ki o halime yaşlanma + kullandığım ilaçlar nedeniyle muhtemelen hiç bir zaman gelemeyeceğim.

Bu kayıpları kabullenip, gerektiği yerde hedeflerimi küçültüp yola devam edemiyorum. Bu takıntı düzeyi mükemmelliyetçilikten de biraz kaynaklı. Hepsi hayata uyumumu keyif almamı azaltıyor. Bu konu da benzer bir deneyim yaşayan var mı? Kabullenme ile alakalı bu tutumunuzu nasıl değiştirdiniz? Tavsiyenize talibim.


 
'Kabullenme ile alakalı bu tutumunuzu nasıl değiştirdiniz? '

Valla yukaridaki gibi bir soru isi cikmaza sokar. Olaylari kabullenme zaten bir tutumdur, kabullenmeyi kabullenme tarzinda isi donguye koyarsan zaten icinden cikamazsin. Kabullenmek istemiyorsan o zaman eski haline nasil donersin diye arastirma yapip vaktini o sekilde harcayacagina atiyorum otur dikkat arttirma egzersizi yap ya da iste kendini eksik hissettigin seyle ilgili calis o daha iyi olur.
  • j r r tolkien hayrani  (08.10.21 21:17:10) 
[]

Sosyal yönden iyi davranışları niçin yapıyoruz?

Büyüklük duygusu hissetmek, onaylanmak için midir?

Bir de sosyal bir iyi davranışınıza tepki verilmezse nasıl hissediyorsunuz?

Örneğin;


Anne babanıza bir hediye aldınız, gerek yoktu diyorlar ekstra bir tepki vermiyorlar öfkelenir misiniz?

Veya yakın birine karşılıksız yardım parası veriyorsunuz. O parayı bir zaman sonra sizin hesabınıza atmış. Nasıl hissedersiniz?

İnsanın içindeki ben "sosyal bir iyilik yaptım o halde hakediyorum" düşüncesi ne ile alakalıdır?

 
kendi kendini tatmin, iyi hissetmek.

dini inanca sahipse "ahiretliğini yapmak" amacıyla yapılıyor.
  • adivar  (06.10.21 19:30:50) 
karşimdaki kendini kõtú hissetmesin diye. bazen gereksiz ,kendime zarar verecek duzeyde kibarlik yaptigimi da duşunmuyor degilim.patlama ani kötü oluyor tabi sonrasinda.


  • gunbatimi  (06.10.21 19:42:12) 
Evrimsel bir mekanik bu. Mesela ben birine iyilik yaptığımda onun bana borçlu hissetmesi, sonra ihtiyacım olduğunda onun da bana iyilik yapması da aynı mekanik.

Topluluk üyeleri arasındaki yardımlaşma toplumun hayatta kalmasına fayda sağlıyor.

Sanırım en temel sebebi eskiden gıdayı depolayamıyor oluşumuz. İki balık tuttum, biri yetiyor. Diğeri çürüyeceğine sana veriyorum ki yarın ben balık bulamazken sen bulursan sen de bana ver, ben de aç kalmayayım.

Kendi ihtiyacın olduğu halde ekstra iyilik yapmak şov olabilir, "o kadar güçlüyüm ki bugün yemezsem bile bana bişey olmaz" gibilerinden.
  • plutongezegendegilmi  (06.10.21 19:42:47) 
Evrimle alakali. Sosyal acidan iyi ve uyumlu bir birey olmak tarih öncesi zamanlarda insanin dahil oldugu topluluk icinde kalici olmasini sagliyordu. Bu durum o bireyin topluluk icinde ihtiyaclarini giderip hayatta kalma sansini yükseltiyordu. Iyi ve uyumlu davranis göstermeyenler topluluktan dislaniyordu ve kendi baslarina zorlu kosullarda hayatta kalip üremeleri zorlasiyordu. Biz o iyi davranislari göstermeye egimli olan bireylerin torunlariyiz.


  • polopan  (06.10.21 19:45:03) 
[]

Kpss çalışması nasıl olmalı?

Orta düzey altyapım var. G.kültür yetenek eğitim bilimi ve alanda hızlı şekilde video izleyerek iki ayda konuları tamamlayıp deneme çözmeye başlamayı düşünüyorum. Mantıklı bir çalışma olur mu?


Ek olarak paragraflarda ve problemlerde yavaşım. Ne yapabilirim?

 
Verimli olacağını sanmıyorum. Çünkü şöyle bir durum var. Diyelim üslü sayılar konusunu izlediniz. Konu çalışmadınız ve soru çözmediniz. Denemelerde genelde ortalama üstü sorular çıkıyor. Sadece video ile ortalama üstü soruları çözmek zor olabilir. İkincisi de deneme sınavı ile öğrenmek çok mümkün değil. Her deneme sınavında üslü sayılardan bir soru çıksa sizin 100 deneme çözmeniz gerekir ki üslü sayılardan 100 soru çözmüş olun. 100 denemeyi çözmek de kolay değil. Zaten konu çalışmadan, soru çözmeden deneme çözmek verimli olmaz.

Bence önce konu çalışın, sonra her konudan 100, 200 soru çözün. Konuları iyi öğrenirseniz zaten denemelerde sorun yaşamazsınız. Denemelere son aylarda zaman ayırabilirsiniz.
  • dissendium  (02.10.21 20:22:44) 
Orta düzey alt yapınız varsa ben örneğin üslü sayılara uzun uzun konu anlatımla çalışmanızı tavsiye etmiyorum. Zaman kaybı olur. Hadi kpssye daha var zaman sıkıntısı yok desek bu sefer de sıkılırsınız. Ben orta düzey alt yapıyla alese sadece cıkmış soruları çözerek çalıştım. Eksigim olan konular genel denemelerde ortaya çıkınca onları özel olarak konu anlatımlı çalıştım bana yetti. Bol soru tavsiye ederim. Kpss daha farklı tabi ama uzun uzun her konuyu çalışmak çok can sıkıyor verimi düşürüyordu en azindan hali hazırda 5 soruda 3-4ünü yapabildiginiz konulari bi daha calismayin. bende bu sebeple kpss calisamamistim geçen sene.


  • ddenizz  (02.10.21 21:20:22) 
sizin ek olarak eğitim ve alan kısmınız da var, 2 ay çalışarak olacak bir şey değil. millet birkaç senesini harcıyor. sadece gy-gk olsa 2 aydan biraz daha fazla süre yeterli olabilirdi.

paragraf için kitap okuyabilirsiniz. problemlerde de bence soru çözüp soru tiplerini anladıkça hızlanırsınız. ama dediğim gibi ekstra bölüm olduğu için 2 ay yetmez. mümkünse şimdiden ufak ufak başlayın, 2022 sınavına hazır olursunuz, ki insanlar artık başladılar bu aralar.
  • rose parks  (02.10.21 22:28:16) 
[]

Beyin güçlendiriciler (Nootropikler) gerçek mi?

Nootropik olarak piyasaya sürülen ilaç, takviye edici ürünler gerçek mi ve sağlık lı mı?

Kullandığınız bir nootropik var mı?

Ek olarak hafıza öğrenme algılamada düşüş yaşayan birine ne tavsiye edersiniz?

 
covid sonrası yaşadığım beyin sisi üzerine fosfotidilserin kullanmaya başladım. bayağı faydasını gördüm. muhtemelen o olmasaydı kendimi unutmuş olurdum şimdiye.
bana doktor reçete ettiğine göre sağlıklı, faydasını gördüğüme göre de gerçek olduğunu düşünüyorum.

  • irene  (30.09.21 13:51:32) 
[]

Sosyal normlara uygun davranan kişilerin yanında

Bir uyumluluk hissi yaşıyor musunuz? sosyal olarak birinin uyumlu olduğu düşüncesini sizde oluşturan temel şeyler nedir?

Göz kontağı kurarak konuşması, dikkatini vermesi, konuyu takip etmesi, dostane jestlerinize karşılık verebilmesi vb.


 
aşık oluyorum


  • love and trust  (22.09.21 10:55:49) 
yaşıyorum. patavatsız konuşan, temel nezaket kurallarını umursamayan, jestleri anlamayan, kısacası tuhaf davranan kişilerin yanında huzursuz oluyorum.

ama çok da fazla düzgün kişiler beni geriyor onu da söyliyim. bu tarz kişiler de fazla alıngan olabiliyor. biraz esnek olmakta fayda var.
  • dafuq  (22.09.21 10:55:50) 
Cinsiyetten bagimsiz olarak dinlemeyi bilen insanla cok daha rahat anlasabildigimi goruyorum. Objektif olabilen, kisi hak ve ozgurluklerine riayet eden insanlara daha olumluyum.


  • dedim ben sana  (22.09.21 11:31:27) 
[]

30 dakika bir egzersizi tamamlayamadım

20 dakika yaptım bir fenalık geldi bıraktım. Kalp atım hızım dakikada 126.
Ara verip son 10 dakikayı tamamlamak mı iyi olur? Yoksa hergün 20 dakika yapıp aşamalı arttırmak mı? Teşekkürler.


Yaptığım egzersiz: m.youtube.com

 
Birkaç güne tamamlamaya başlarsınız diye düşünüyorum. 126bpm hemen spordan sonraysa çok normal gibi geldi bana.


  • pispinti  (08.09.21 14:02:13) 
spor yaparken kusan, baygınlık geçiren, elleri titreyen bi insan olarak 126 normal geldi bana.

işin uzmanı değilim, kimse rererörö demesin. ama tavsiye vereceğim.

yerinizde olsam aşırı kilo fazlam yoksa her gün spor yapmam, gün aşırı yaparım. set aralarında 1 dakikadan fazla dinlenmeyecek şekilde maksimum kaç dakikada yapabiliyorsam o kadar yaparım. ama 20 dk yapabildiyeseniz 20 dkdan az yapmayın, demek ki yapabiliyorsunuz. sonra da süreyi artırırım, ama öyle bir ayda vs değil daha kısa sürede. bir de verdiğiniz video okey ama buna bağlı kalmayın, çeşitlendirin derim. ağırlık vs alın yani elinize.

ayrıca yorulmak normal. olması gereken o. 10 dk spor 10 dk dinlenme bildiğim kadarıyla işe yaramıyor. ne kadar nefes nefese kalırsanız o kadar iyi diye biliyorum.

Muhammed Ali’ye sormuşlar: “Kaç tane mekik çekiyorsun?”

Cevabı, “Mekiklerimi saymıyorum. Sadece acı çekmeye başladığımda saymaya başlıyorum çünkü asıl değeri olan onlar" olmuş.

ha bir de doğru şekilde nefes alırsanız hem nefes nefese kalmazsınız hem de sonrasında daha çabuk toparlanırsınız.
  • elorelia  (08.09.21 14:08:57 ~ 14:12:14) 
Ben de nefes nefese kalıyordum hatta arkadaşım dalga geçmişti benimle. Meğerse hamileymisim o dönem.

Kan değerlerinize baktirdiniz mı? Hemoglobin düşüklüğünde böyle nefes nefese kalma durumları oluyor.
  • old possum  (08.09.21 16:36:09) 
[]

Araç yetkili servisleri ile deneyiminiz nasıl?

Babamın arabasının marşı bir miktar geç bastı. Servise götürdüm. Yetkili eleman daha güvenlikten girer girmez sıkıntıyı söyleyince, aküyü hemen yenisiyle değişelim abi ayakları yaptı. Ben şarj edelim deyince şarj tutmaz muhabbetleri filan yapmaya başladı. Biraz da baskın bir tip, anlatırken insanın yüzüne filan da bakmıyor. Şimdi akü şarjı 12 saatte oluyormuş. O sırada babamla konuştuk. Yarım saat şarj etsinler yola devam et dedi.

Adama dedim ki aracın sahibi ben değilim, şimdi sahibiyle biz konuştuk. 45 dakika kadar şarja takılı kalsın. Yola devam edelim. Adam hala 45 dakikadan hiç bir bir faydası olmaz diye görüş belirtiyor. Dedim tercihim bu şekilde. En son mırın kırın ederek aradı servis ustasını söyledi. Yanımda hanım da kızıyor. Neden aküyü yenisi ile değiştirtmediniz diye.

Sorum şu. Servislerle deneyiminiz nasıl?

Teşekkürler.

 
Eğer herhangi bir ölçüm yapmadan akü takalım (satalım) dediyse bana göre çakal esnaf.

Ulan belki aracın şarj sistemi arızalı, yeni akü taksak da boşalacak bir kaç saate?

Yalnız 45 dk bir işe yaramaz orada haklı, elektrik problemi için servise gidilmez, bir elektrikçiye gidip "usta şunun şarj sistemini bir ölçer misin?" Dersen hızlı sonuç alırsın.

Bu arada akü 4-5 senelikse kesin aküdendir haberiniz olsun. Ama tabi ki şarj sisteminin sağlam olduğu garantisi yok şu an.
  • John Bloor  (06.09.21 17:16:04) 
Markasına göre çok değişiyor. Reno servisi mesela normal sanayiden halliceydi. Audi servislerinde epey bir ağırlama, insan yerine koyulma var. O yüzden memnunum genel olarak.

Bu arada şarjı yarım saat doldurup devam etmek yine geçici bir çözüm, aslında adamın akü değişimi önermesi normal bir şey. Yarım saat şarjı doldurup yola çıkarsanız 1-2 gün sonra yine patlama ihtimaliniz yüksek. Yetkili servisler genelde daha pahalı ama kesin çözümler sunmaya odaklılar. Sanayide mesela lastik tamiri bile yaptırırsın ama yetkilide adam git değiştir der direkt. Adam olması gerekeni yapmış.
  • roket adam  (06.09.21 17:21:21 ~ 17:27:34) 
yıllar önce bir arkadaşın aracı ile 2 saatlik bir yola çıktık. çocuk da söyledi , ben kendim de kontrol ettim. araçta bir güçsüzlük var. fark ettim ki, aracın turbo devreye girmiyor. gideceğimiz şehre girerken, yetkili servise soktuk, anlattık derdimizi, usta daha arabaya dokunmadan ya da bilgisayara bağlamadan turbo değişimi dedi. o zamanın parasıyla 600küsür lira para tutar dedi. biz de saçmalama lan manyak dedik, sanayiye gittik. sokakta gördüğümüz ilk kişiye turbodan anlayan kim var diye sorduk, ilerideki bosch servisini gösterdi. girdik, usta bilgisayara bağladı, hava müşürü havayı ölçmüyor dedi. söktü, tıkanmış. basınçlı hava ile temizledi. problem giderildi. ücreti sorduk. saçmalama abi, ne yaptık ki para istiyoruz dedi. üzerimde en bütün 20 lira vardı, onu verdim. şimdinin 150 lirası falan yapar.

2 sene önce sabah aracı çalıştıramadım, araç filo kiralamadan olduğu için ve garanti kapsamında olduğu için yol yardım çağırdım, eleman geldi, soğuk günlerde akü boşalabilir dedi. şarj etti, devam ettim. 10 gün sonra aynısı oldu. tekrar çağırdım, abi bu arabada bir bokluk var, sen şimdi işe git gel ama yarın getir arabayı servise dedi, gittim garantiden aküyü değiştirdiler.
  • co2s2  (06.09.21 17:37:04) 
bu arada benim görüşüm, araç markasından ziyade bu yaklaşımın servis servis değişik olduğu yönünde. bazı yerlerde adam gibi usta oluyor, inceliyor tamir ediyor. bazı yerlerde adam gibi usta olmadığı için, bilgisayarda çıkan hata kodları hangi parçalarınsa komple değiştiriyorlar.


  • co2s2  (06.09.21 17:38:16) 
Mecbur degilsen asla yetkili servise gitme.
%99'i dolandirici %1'i de zaten eline anahtar tutmamis usta tipi.

En kaliteli servis japonundur onlar bile berbat.
Filtre yeniyse acip degistirmezler bile.
Cikan parcayi ver dersin gidip copten alakasiz parca arar yalanci oldugu belli olmasin diye.

Aksini iddia edenle onerdigi servise gidelim bakalim ben parcalara isaret koyayim cikista kontrol edelim. Tam da bakim zamanim geldi.
  • divit  (06.09.21 18:54:58) 
Bi kere benim arabayo goturdum motor ariza isigi yaninca, aklina gelen her parcayi yazdigi bir liste olusturdu bunları değiştirip test edecez bakacaz dedi. Hic bir şeye bakmamis hiçbir test yapmamis bile her turlu anlasiliyor.

Bu daha da gitmedim yetkiliye.
  • stavro  (06.09.21 19:33:45) 
12345678   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.