Ekşi Duyuru

Hayır diyemezsin bugünkü anlamda renkli ilk film 30'ların ilk yarısında çekildi türkiyede 1953 yılında çekildi. To Kill a Mockingbird gibi bir klasik 1962'de siyahbeyaz olarak çekildi. Yani bırak amerikayı türkiyede bile renkli film kullanılmaya başladıktan 10 sene sonra önemli filmler çekiliyordu siyah beyaz olarak.

to kill a mockinbird 1962 yapımıymış, yani 62 yılında hala siyah beyaz filmler var, sormak istediğim işte hangi yıl renkliye geçildi tamamen? Siyah beyaz furyası bitti dünyada?

zatoichi eski serisini izliyorum 2 ve 3 arasında bir sene var 62 63 olması lazım 2 siyah beyaz iken 3 renkli idi
ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilir birde

artık siyahbeyaz bitti denilecek bir tarih yok schndlerin listesi 93 yapımı ama siyah beyaz mesela

tamam kesin bir yargıda bulunmak yanlış tarihe bakarak, ama 60-70 arası sistemli ve kapsamlı bir geçiş var renkliye.

Renkli filmin maliyetinden dolayı hemen geçilemedi renkliye. Renkli filmin maliyetinin siyahbeyaza yakın seviyeye indiği tarihi bulacaksın. O tarihten sonrası yönetmen insiyatifi, öncesi parasal mesele. en.wikipedia.org burada 1953 demişler kodak'ın büyümeye başlaması için. Yani 53 yılını başlangıç alıp 65'e kadar uzatabilirsin bence geçiş sürecini

filmin nasıl çekileceği tamamen yönetmenin kararında. ed wood filmi bir diğer örnek. 94 yılında çekilmiş olmasına karşın hollywood.un ilk yıllarını anlattığı için o dönemde çekilmiş gibi bi havası var.

türkiyede 60larda 70lerde bile neredeyse renkli filim yokken, oz büyücüsü filmini oldukça renkli izleyebiliyoruz, 36 yapımı.

Giovanni Scognamillo'nun turk sinemasi tarihinde yillara gore turk sinemasinda hangi sene kac film renkli, kac film siyah beyaz cekildigi yazar.
Turk sinemasinda ilk renkli film Halici Kiz'dir ama o filmden sonra uzun sure siyah beyaz filmler devam etmistir. Oyle kesin bit ayrim yapamayiz su tarih diye.
Eski film afislerinin uzerinde "renkli" yazar, gorursunuz. Ayni sene filmlerinin hem renkli, hem siyah beyaz cekildigi donemler de olmustur yani.

arkasında çok diplomatik sorunlar vardır mutlaka ama bildiğim kadarıyla birkaç nedeni yazayım;

bi kere schengen anlaşması sadece turistik olarak gezip görme, sınır geçme olayını kapsamıyor. o sınırlardan çok sayıda tır, kamyon da geçiyor. olayın arkasında ticari, tarım ilişkileri de var. ufak bir örnek vereyim; fransa ve romanya mısır üreten ülkeler. fransa ürettiği mısırı pazarda daha pahalıya satabilecekken, daha ucuza üreten romanya'nın pazara bu kadar kolay girip kendi ihracatını etkilemesini istemediği için başka yerlerden avantaj sağlamaya çalışıyor. "şunu şunu yaparsanız schengene dahil olucaksınız" tarzı müzakereler mevcut.
ayrıca, kimlikle sınır geçebildikleri doğru ama romanya'da kimliklerin bir süresi var. süre dolunca süresini uzattırıyorlar. ama herhangi bir suçu olup da aranan insanlar bu işlemi yaptıramıyor çünkü devlet dairesine gidince tutuklanmaları yüksek ihtimal. yani geçersiz kimlikli insanlar var ülkede. sınırda buna "o kadar da" dikkat edilmiyor ama yine de yakalanma olasılıkları fazla. schengen durumunda bu insanlar elini kolunu sallayarak sınır geçip başka ülkeye göç edebilir. yani iş ve ekonomik durumu iyi olmayan romanya ve bulgaristan'dan diğer ab ülkelerine göç fazlalığından ve birliğin diğer ülkelerinde de suç oranının artmasndan endişe ediyorlar. ab'nin çözülmesini istediği konulardan birisi de bu. (bunu bizzat bir rumenden duydum.)
bir de bulgaristan schengene dahil olursa güneydoğu'da tüm schengen sınırı türkiye ile olucak. yasadışı göçe karşı güvenlik problemlerinden endişeleniyorlar. belli bir güvence vermek isteniyor olabilir çünkü schengen-ukrayna sınırı da aynı sebepten fazla kontrollü ve fazla askerli bir sınır.

hollanda'nın yenmesi bizim için avantaj. zira hollanda'nın birinci olacağı artık kesin gibi birşey. hollanda alsın yürüsün de romanya rakibimiz olarak kalmaya devam etsin. biz romanyayı yenince önüne geçebilelim falan filan.

kesin bilgim yok fakat kesin konuşacağım, gerçek değil.

the guardian gazetesinin reklamı o www.youtube.com

lpgli tosbaga(git:www.ligtv.com.tr )videonun sonunda okay karacan bir takımın antreman görüntüsü diyor, işkembeden sallamış o zaman

Adam geyik yapmış lan :s

evet. rekabet arttı pasta büyüdü. ama kalite çok değişmedi .

evet ligin kalitesi oldukça arttı. bugün kasımpaşaspor gibi semt takımı bile dünya çapında oyuncu getiriyor. onu geç her anadolu klübünde 3 büyüklerde oynayacak kalitede adamlar var. ama gel gelelim oynanan oyuna bunun yansıması yok. yani para var, kalite var ama laf oynanan oyuna gelince hala kendimizi kandırıyoruz.

düşman(1979) filmini kesinlikle izle. çok sağlam bir film. yılmaz güney filmogrofisinde neden geri planda kaldığına hiç anlam verememişimdir.

iletiyorum

bana nedense ibo ile güllüşah'ta var gibi geldi, belki de çağrışım yaptı bilemedim. üşenmezsem bakayım.

baktıktan sonra gelen edit: sanırım sağlam atmışım, bulamadım öyle bir şey. yalnız iyi çağrışım yapmış.

evet ben bunu eski türk filmlerinde hiç duymadım. öyle bir geçer zamanki ile yeniden duydum sadece.

sözlüğün alt tarafındaki ilk cümle.

"bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir."

geldim.

80'li yillardaki kemal sunal'in kimi zaman ogretmen, kimi zaman gecekonducu olup gecim sikintisi yasadigi filmlerde duyduguma eminim. youtube'da aradim bulamadim, haliyle her filmi de bulamam. bu kadar cok takma kafaya.

@ no christ requiress, bence hiçbir Kemal Sunal filminde geçmedi, geçse kesin hatırlardım. Kafaya da takarım, kutsalım o benim:)

ben de duyduğumu hatırlıyorum.

müzikler aria grubunun. film müzikleri albümünün şarkı listesi şurada:

www.dr.com.tr

muhtemelen şu olacak: www.youtube.com

Şili bayrağının şekline şemaline benziyor. Şili milli takımının antrenman tişörtü diyeceğim utanmasam sşdlkf

ülkücü takımının farkında olmadan giydiği abd bayraklı t-shirtler bunlar, ama hangi modelin çakması bilmiyorum.

pull and bear'da görmüştüm bu bayraklı tişörtlerden. dizayn berbat zaten de, üzerinde alakasız bir ülkenin bayrağıyla dolaşmak nasıl bir moda anlayışıdır onu merak ediyorum. gerçi düşündüm de kendi ülkenin bayrağının olduğu tişörtle dolaşmaktan iyidir. en azından milliyetçiliğe girmiyor.

demekki ben bu yaz hiç apaçiyle karşılaşmamışım. oh ferahladım.

Avrupa Komisyonu'na Erasmus Mundus programi ile ilgili bir sikayette bulunulmus. Konuyu incelemekle gorevli hakem (hakim degil, hakem), sorustumasini tamamlamis ve taslak halindeki tavsiyelerini 9 Subat 2011 tarihinde yayimlamis. Hakem, Avrupa disindan Avrupa Birligi Erasmus Mundus I burs programina katilan ve sayilari 25 civarinda olan ogrencilerin her birine, Avrupa Komisyonu'nun kanuni mecburiyetten degil ama etik olarak 1500 avro odemesini istemis. Bundan once, Kanadali bir ogrenci, Avrupa Komisyonu'nun; EuMas programina katilan mezuniyet sonrasi (master veya doktora) ogrencilerini, Erasmus Mundus'un yapisi hakkinda yanlis bilgilendirdigini iddia ederek sikayette bulunmus. Bu sikayet 4 yildan uzun bir sure incelenmis ve hakem, ilgili ogrencilerin yasadiklari zorlugun kabul edilmesi mahiyetinde Avrupa Komisyonu'nun ogrencilere toplam 35 bin avro civarinda odemede bulunmasi hukmune varmis.

Biz nasıl ki ingiltere'den 2 saat ilerideysek uluslararası saat sistemine göre adamlar da 3 saat ilerdeler.

Türkçe hizmet de veriyorlar.

hepsiyle Türkçe konuşabilirsiniz.

edit: Dakika farkıyla dessy +1

Yalnız artık bir çok konsolosluk aracı kurumlarla çalışıyor, sorularınızı onlara sormanız gerekebilir.

İspanya VFS Global, İtalya idata ile çalışıyor değişmediyse.

son durağı cevizlibağ olan metrobüsler, son durağa gelince, hani " e biz ne güzel gidiyoduk devam edelim" kafasını kastetmiş olabilir. yada farkında değillerdir onu kastetmiştir.

( git: #29735663 )

hangi askerlik şubesine gideceğine göre değişir. ama bu aralar yoğunluk olmaz. celp dönemi geçti. öğleden önce 10 gibi gitmek mantıklı

9'da orada ol. Gecikmenin hiçbir faydası yok.

hep aynı adam seslendiriyor nerdeyse herkesi, kolaya kaçıyorlar işte, karakterin duygularını orjinal ses veriyor

bir arkadaş sormuştu pm ile cevaplamıştım. aynını buraya da yapıştırıyorum.

sovyet döneminde batıdan gelen herşey kapitalizm propagandası olarak kabul edildiği için yasaktı. ve amerikadan kaçak gelen video kasetler gizli gizli ev ortamında tek bir kişi tarafından seslendirilip elden ele dağıtılıyordu. o yıllardan kalma bu boktan dublaj alışkanlıkları. rus torrent sitelerinde dublajı böyle olan filmler domaşniy diye adlandırılıyor. bizim 80lerin 90ların pek o kadar matah olmayan şeylerine duyduğumuz özlem gibi nostalji yaşıyorlar. alışmışlar bir de böyle izlemeye artık. kaliteli dublaj da aramıyorlar. :)

kameraman çeker de resim seçici seçmezse yayınlanmaz diye biliyorum ben feci göt olabilirim bilmiyorum tabii.

kameraman değil de, resim secici ya da yönetmenin işi onları görüntüye sokmak sanki. ve evet, burnunu herkesın ve hatta kameramanın gorecegı sekılde acık secık karıstıran ınsan zaten oyle bıseyden bahsetmesın. ayıoglu ayı. sinirlendim bak.

konserlerde biletin arkasında mekanda çekim vardır mekana girenler video,fotoğraf falan onları kabul etmiş gibisinden şeyler yazıyor çoğu zaman. bu da öyle bir şeydir.

aynen öyle. kamuya ait alana gidip bilet aldıgın için razı olman lazım. ama kameraman gidip de 1 dk boyunca o kişide kamerayı sabitleyemez o da var.

söyleyen: iü hukuk hocası. en taşşaklısı

açıklamayı okumadım ama yayladan kastı topuk yaylası'dır büyük ihtimal

papazın çayırı?

neye karşı demiş nerden biliyoruz ki. niye hemen kadıköy...
belki biri "sizin stadınız yaylada" dedi. o da ona cevap verdi.
başı sonu yok konuşmanın. löp diye alınan cümleden anlam çıkarmaya çalışmak yanlış.

"Yayla"dan kastı şikeye delil olmuş telefon konuşmalarında geçen "yayla" galiba. Emin değilim. Ama Adnan Öztürk'e en güzel cevabı Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyelerinden Deniz Tolga Aytöre verdi:

"Saman, saban, tarla, hasat gibi kelimelerin Anadolu’da neyi çağrıştırdığı açıktır. Bu nedenle bu açıklamayı muhatap almamız ne yazık ki ’Mümkün değildir’. Bizim muhattabımız olsa olsa hasat zamanında kasasındaki 1.000.000 Dolar’lık açığı nereye harcadığını açıklayamayan ’Çiftçinin kendisi’ olabilir."

Galatasaray'ı şampiyon yapan Denizlispor-Fenerbahçe maçı öncesi Galatasaray kasasından çıkan ve nereye gittiğinin hesabı verilemeyen 1 milyondan bahsediyor.

seyahatname olabilir sanırım.

çok teşekkürler, dediğniz fiilm galiba keşke bir yerde bulabilsem ve izleme şansım olsaydı

genelde ben önce en beğenilen filmini izliyorum sonra seversem ilk filminden başlayıp gidiyorum yavaş yavaş.

benim genelde egilimim benimle en alakali bana en yakin konuya sahip filmden baslamak oluyor. yani mesela o siralar saglik sorunlariniz varsa kronik hastaligi olan bir karakteri izleyebilirsiniz. veya parise gittiyseniz pariste gecen bir film olabilir. benim yaklasimim bu sekilde ve beni cok mutlu ediyor :)

klasörlerdeki alfabetik listeye göre izlerim.

www.imdb.com Tarkovsky filmleri ile başla

ozellikle bir yonetmene egiliyorsam zaten bir sebebi oluyor. yani ya bir filmini duyuyorum onunla aniliyor ya da tarziyla. tarzini kendime yakin buluyorsam otarzin en iyisini izlemeye basliyorum. obur turlusunde de adiyla anilan filmi izliyorum ilkin. sonrasi biraz sans isi. cektigi filmlerin icinde kendime yakin buldugum konu, oyuncu vs olan varsa onlar one geciyor. diger turlu ilk filminden baslayip devam ediyorum.

valla ben kronolojik siraya gore izliyorum. yonetmenin gelisimini de bu sekilde kendince yorumlayabilirsin..

arkadaş ekledikten sonra sohbet penceresinden görülebiliyor.

@mars'dan yazan varlık, arkadaşım olmayan kişiye attığım mesaj konusunda durum nedir peki?

oyle bir imkan yok diye biliyorum.

adam pisliğin teki rıza baba

kızının nasıl öldüğü karışık konu hatta dizinin süregelen alt konusu bu, izleyeceksen hiç bilme. ve karısı yok eski karısı var sonuçta mitoz bölünmemiş amirim.

bence dizinin ilk bölümünü izle orada sorularına cevap bulursun hatta seversen devam da edersin ki bence dizinin ilk bölümü filme 5 basar.

eski karısı var Ceyda.Bi de şu an ki karısı vardı ya da var savcı olan Esra.
O Acun'da ki elemanı da önce hep dışlıyolardı kimse sevmiyordu bunu.Sonra bu olay yerici oldu.Daha sonra da emniyet içindeki köstebek oldu.

sürprizlerini söylemeden cevap vereyim.

o adam selim. önceden cinayet büronun ezik elemanıydı. özellikle harun aşağılar dururdu. cinayet bürodaki eda ile sevgiliydi. harun da eda'ya kesikti. sonra selim ile eda nişanlandılar. selim eda'yı aldattı. behzat da selim'e siktiri çekti. o da gitti olay yeri bürosunda çalışmaya başladı. ikinci sezonda olay yerci olarak gördük.

behzat ç'nin ceya isimli bir karısı var. bir de berna diye kızları. önceden boşanmışlar. berna da kendini barın terasından atarak intihar etti. ceyda kafayı yedi.

evet.

@sutlu nescafe, evet derken 2 soruya da evet dimi windows live messenger (msn)den konuşabilirim?
@Asilov, teşekkürler bilgi için arkadaşım türk neyseki

ikisine de evet.

evet tenya değil.

vay anasını bir yaşıma daha girdim. O zaman o olayı gördükten sana yardımcı olucaz diyen kişiler falan mı yalan söyledi onlara?

ya yok doğru söylüyor olabilirler de gezerlerken artık sinirleri o kadar geriliyordu ki (izleyeli 7 sene oldu tam net hatırlamıyorum da) adamın birisi ters çıkıyor bunlara onlar da öldürüyorlar, tenya'yı bulamadılar bir türlü.

illa çıkmak istiyorsanız bu çok basit. tarayıcınızın tüm çerezlerini silin. tarayıcıyı kapatıp açın.
kullanıcıya kolaylık olsun diye güvenli bilgisayarlar kullandığınızı varsayarak böyle bir kodlama tercihine gitmişlerdir muhtemelen.

tdk doğal gaz diyor.

dün gece reklamlarda "doğalgaz" diye geçiyordu, ordan aklıma takılmıştı benim de.

sabaha karşı dörtte işim gücüm yok devletin hazırladığı eğitici reklamları izliyorum.

"doğal gaz."

zira anlam kayması veya ses değişimi yok.

natural gas olduğu için "doğal gaz"mış.

Butun dogalgazlar dogal gazdir. Ama tum dogal gazlar dogalgaz degildir.

ya şu tdk'yı otorite kabul edip durmayın. dünya kadar yanlışları var. ha türkiye'de kuralları onlar koyuyor. koyulmuş kuralı sorarsanız tdk ne diyorsa o. ama doğrusunu sorarsanız crown +1.

"doğal gaz" gazın doğal olanı, yapay olmayanı demek. yani doğada bulunan metan gazı da doğal gaz, havadaki çözünmüş haldeki nitrojen de doğal gaz. yapay olmayan gaz.

ama yakıt olarak kullandığın şey de doğal bir gaz olmasına rağmen, bahsettiğin şey yakıt ise "doğalgaz".

makina makine gibi bu da. mühendislerinin odası makina diyo, tdk makine diyo.

Abi sahnenin sonunda açıklıyor zaten meseleyi. "No matter how many books you read, there are somethings in this world you will never fucking understand."

zaten ceplerini boşalttırmıyorlar, kabaca üstünü arıyorlar.

önceki bir alese kemere sıkıştırıp telefonuyla girmiş adam konuştu. saygılar.

ayakkabının kenarına araba anahtarı sıkıştırmıştım ben de, yarın yine öyle yapıcam. valla bence sen de öyle yap çünkü bulurlarsa kenara koy diyorlar illa ki yazık olur.

(git: 409321)

(bkz: bu da size koyabilir)

nereden çıktığını kimse bilmiyor yani apaçi, kezban kalıpları gibi. biri yazdı ve beğenenler paylaştı sonra olaylar gelişti işte :)

çıkış şekli "GũŁũşũm Içtën'øŁabilir Budã-sizë KøyãbiŁir" gibi uyduruk bir şey sanırım.

bugünlerde popüler olmuş ama eskilerden bir söz sanırsam, hiç yabancı gelmiyor bu söylem.

şurada geçiyor, haziran 2011'de, google amca sağolsun: www.euroalem.com

vay amk ben demet akalın şarkısı sanıyodum

2/3 = two third
10/25 = ten twenty fifth
3,8 = three point eight
diğerini de dümdüz okuyosun işte.

2/3 two thirds ya da two over three
10/25 ten over twentyfive
3,8 three point eight
36786987 thirtysixmillionsevenhundredeightysixthousandninehundredeightyseven

two third

ten over twenty five

three point eight

thirty six million seven hundred and eighty six thousand nine hundred and eighty seven

eğer kesirli sayı değil de işlemse;

2/3 = two divided by three
10/25 = ten divided by twenty five

Birkaç ekstra bilgi de benden:

Halk arasında mesela 250 "two hundred and fifty" değil de "two fifty" olarak okunur.

Yine mesela 1500'e "one thousand five hundred" yerine "fifteen hundred" denir.

Bir de otobüs numarası, otel odası numarası gibi şeylerde 124'e "one hundred and twenty four" yerine "one two four" denir. Telefon numaraları da her zaman rakam rakam okunur.

Görüleceği üzere her zaman pratik olmaya çalışıyorlar.

Kesirde ustteki say 1'den fazla ise cogul olarak okunur, yani 2/3 two third olmaz, two thirds olur.

3.8'i three point eight seklinde okumak guncel olarak dogrudur. teknik olarak dogru hali ise three and eight tenths'dir. kullan diye soylemiyorum, bilgi olsun. ondaliklari da virgul degil nokta ayiriyor ingilizce'de, ona da dikkat etmek lazim.

long live rock n roll'un gundelik kullanimla ilgili soyledigi seyler dogru ama 250 icin two fifty cok gayri-resmi oluyor, okul ya da is ortaminda ben olsam kullanmam.

trkiyedeki teknik direktör ile ingilteredeki menajerlerin bildiğim kadarıyla baya bir yetki farkı var.

bu duyuruyu bugün içinde buralarda gezerken görmüştüm. hatta altına wikipedia açıklaması da verilmişti. flood.

@koseli cember istediğim cevapları alamadım o yüzden yeniden açtım, artı duyuruyu açma zamanı da gelen cevaplarda çok etkili bana somut cevaparla gelin biri transferde tam yetkili diğeri değil falan gibisinden, yok ingiltereye özgüymüş bilmemne hadi ya

aynı tartışma fb'de aykut (menajer) - daum (tek. dir) arasında olmuştu. menajer aynı zamanda tek. dir olabilir isterse menajer olarak kalabilir. beğenmezse tek. dir. kovabilir. transferlerde son söz sahibi menajerdir. (genç yetenek vs izleme transfer görüşmeleri yapar.

teknik direktör sadece futbol takımı (saha içi) ile ilgilenir. transfer listesi verebilir ama transferin içine dahil olmaz.

realde menajerler var birden fazla yani. kulüpten kulübe değişiyor yetkiler. (mesela zidane bii ara menajerlerden biriydi.) barçada benzer sistem var. ama ingiliz kulüplerinde tek adam sistemi var. alex ferguson - arsene ve bizdede f.terim, aykut k. (şimdiki)

Genel olarak menejerlerin klüp sportif bütçesini kullanma yetkileri daha fazla. Teknik direktör sadece takımla ilgilenir. Menajer ise maaşlar, transfer bütçesi, altyapı yönetimi filan çoğu şeyden tek yetkilidir.

winampta şarkının üzerine sağ tıklayıp > gönder > otomatik etiketle dediğimizde yapıyordu fakat her zaman doğru olmayabiliyor.

şarkılar bir klasörün içindeyken hepsine aynı şarkıcının adını ve albüm adını ekleyebilirsin, ama hepsine şarkının ismini eklemenin otomatik yolu yok.

hepsine şarkıcının adını eklemenin yolu da şöyle; diyelim ki 10 tane şarkı var, aynı şarkıcının, 10 şarkıyı seçiyorsun fare ile sonra sağ tıklıyorsun özelliklere tıklıyorsun. Açılan ekranda üçüncü sekmede detaylar gibi bir başlık vardır. Bu başlığa tıklayıp "sanatçı" satırına ismi girebilirsin. ama bu durumda da mp3 dosyasının adı değil, sadece winamp veya mp3 playerda oynarken gözüken ismi değişir.

kenardan girse genelde bir şey demezler. yani bir iki adıma. orta sahaya giderse sarı kart.

katılabilir. herhangi bir ceza yok.

katılabilir sorun yok.

sahaya girme hakkı yok, ama gol sevinci için kenarından köşesinden girerse tolere ediliyor

diye biliyorum.

katılamaz diye biliyorum, ama türkiyede hakemler malumunuz.

Nokta, piksel

ne demek yani nokta piksel, ne kadara karşılık geliyor

6 nk (nokta) yarım satır, 12 nk 1 satır boşluk bırakır. (kaynak google)

fine burada ince anlamında. küresel bir partikülse çapı küçük mesela.

hava kirliliğiyle ilgiliyse muhtemelen havadaki gözle görülmeyen partiküllerden bahsediyordur.

fiyat veremiycem ama cağaloğlu, bab-ı ali yokuşunda ve onun hemen çıkışında bir iki oldukça ucuz yer vardı.

Ucuzmuş bile. Daha ucuzunu bulman zor.

kaç sayfa?

iki kabloyu birinin ortasindan birlestirdiginizde oluyor o.

okla bağlamak istediğim kutudan, daha önceden bağlanmış oklu bağlantının üstüne getirince oldu

Aynı şeyleri ben de düşünürüm ve en sonunda istese ödemeli atabilirdi falan da derim,ama bu biraz da benden kaynaklı :)

şayet davranış yineleniyorsa art niyet ararım,bir kere geri dönmedi ok.iki kere geri dönmedi eyvallah üçüncüsünde ben de siklemem.

çok lazımsam bi daha arar diyorum ben genelde.
nolduk şimdi?

ne kendini kas bu kadar, ne de başkalarını. başkaları hakkındaki beklentilerini bu kadar yüksek tutma.

arayan kişi ailemden biri değilse ve uc beş defa aramamıs, mesaj falan atmamıssa "beni ara" diye mesela, %99 geri dönmem. iyi bir insanım.

bence böyle durumları genellendirmemek gerekir. kişinin karakterine bağlı bu durum. sadece işi düştüğünde arayıp soran, insanları küçük gören bir tipse bunu yapan git amına koy. ama mesela ben hiç dönüş yapmam arayanlara. bazen açmam bile. nedenini bilmiyorum gıcıklık değil mi amk. ama hiçbir zaman böyle bi nedenden dolayı arkadaşlarımla sıkıntı yaşamadım. velhasıl kelam, karaktere bağlı

beni tarif ettin. tanımadığım numaraları açmam. önce kim olduğunu mesaj atıcak. ayrıca neden geri döneyim. bana mesaj olarak "ben xxx , ararmısın müsait olunca" derse ararım

29 kişi daha var o mekanda demek istiyor. site yazıyor sanırım.

aynı ortamda check-in yapanlar olması daha muhtemel sanki? yani tanıyor olmak zorunda değil:)

eğer mekanda arkadaşın warsa w/@bonjurkes oluyor, eğer arkadaşın kimse yoksa w/29 others olarak gözüküyor

bu konuda çok bilgim yok ama petrol sadece bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda bir hidrokarkon karışımıdır. bir çok kimyasalın başlangıç maddesini bünyesinde bulundurur.

edit: bir ara libya'nın petrolü tatlı, bu sebeple üzerinde oyunlar oynanıyor gibi söylemler vardı. tatlı petrolü işlemek daha kolaydır. petrol'e bağımlılığın sebeplerinden biri de petrol ürünleridir.

nukleer pis enerjidir o atık 1000 senede gecse yokolmaz surekli saklanmalı bır suu nukleer cop olur falan ayrıca abd petrolu dunyayı yonetmek ıcın arac olarak kullanır cunku petrol kontratları dolar uzerınden yapılıor

sanmıyorum ki petrolden doğalgazdan enerji ürettiklerini zaten. yakıt olarak nükleer kullanılamıyor ya. ondan sanırım.

(git: 113628)

VirtualDubMod ile yapabilirsin.

www.youtube.com

youtube'a yükle. onun editörü var. orada yap kolayca.

çok tatlı, güzel, süper manasında yazmış olabilir, ssg bu.

üzmek gibi olmasın ama eskidi dostum o.
bide vişneli denemişsin, hata etmişsin. normalini dene bide.

normalini al. buzlukta dursun biraz. orgazm olmuyorsun tabi ama yine de güzeldir kendisi. sözlükte biraz şişirildiği doğrudur. kalabalık psikolojisi işte.

vişnelisinde bitter çikolata var.. ondan acı gelmiştir.. normalini ye bi de.. ama oyle abartıldıgı kadar degil tabi.. çikolata ve keki en güzel birleştiren yiyeceklerden biri ama bence..

vişneli kötüdür de, zaten ilk çıktığı zamanlardaki tadı da kalmadı, bozdular.

normali kahveyle iyi gider. boşver vişneliyi.

bu kisi diyor ki:
bana 2011 yili icin güzel dilek dileyen herkese: hic bir ise yaramadilar. 2012 yili icin bana ya para ya alkol ya da benzin kuponu gönderin. tesekkürler.

kolunda bir makina taşıyorsun panpa.

mühendislik, işçilik
üst seviye markaların kopmplike saatlerini incelersen, bu saatlerin sadece mekanik sistemle ne kadar fazla şeyi, ne kadar hassasiyetle ölçebildiğini görebilirsin.
elbette daha ciddi mühendislik eserleri vardır ama otomatik saatlerdeki üst seviye mühendisliğin bir başka örneği de facit marka mekanik hesap makinesi olarak görülebilir.

goo.gl

yakup cemil sanırım.

hakiki tosun paşa

el si di diye oku anlarsın. her şeyin başına arapçada el konuyor ya ondan.

el cd
el kaide
el fetih
gibi gibi

kelimelerin başına "el" getiriyorlar ya hani.

başına hep el ruha, el rabia, el fatiha konur ya,
ondandır.

el ekliyolar kelimelerin başına diye biliyorum ben. el habibi gibi.
el cd bu da.

---bunun başka versiyonu da vardı mesela Kürdün biri fransada gazete çıkarmış adını ne koymuş?
---Le Kro...

www.youtube.com

veriyor isteyince onay kodu geliyor onu giriyorsun sonra gezinmeye devam basit bir işlem ama sonra kendime facebook açayım dersen ona da isteyebilir o zaman aynı numarayı kullanamazsın.

ben dişlerimi fırçalarken içeri sokuyorum. sonra unutuyorum, bütün gün öyle kaldığım oluyor arada. öyle paylaşasım geldi.
oyumu içeri sokulmamasından yana kullanıyorum ciks olmayan bir insan olarak.

bence bir kural yok. nasıl rahat ediyorsan öyle gez.