Ekşi Duyuru

Kudüs ey Kudüs - (Larry Collins/Dominique Lapierre)
2 kişi de araştırmacı gazeteci yazarlar.
%100 tarafsız demesem de, objektifliği %85-90 a yakındır.
Gayet iyi detaylar bulabilirsin.
Eski baskılarını bulabilirsen sahaflarda daha iyi olur. Yanılmıyorsam yeni baskıları biraz daha eksik kalmış.

ikizler burcuyum dövme yaptıramıyorum.
yaptırdıktan hemen sonra
'ben bunu neden yaptırdım ya'

birkaç saniye sonra
'güzel mi oldu ne'

birkaç saniye sonra
'nasıl sildircem ben bunu yaaa'

bunu biliyorum, süreç bu şekilde benim için. öncesinde uzun süre karar veremeyeceğim zaten ne yaptıracağıma. sevgilimin adını yazdıracağım, bileğime. biraz kıro işi ama böyle istiyorum.

Merhaba. Aynı sorundan muzdarip bir ikizler burcu olarak 2 yıl düşündüm ve çok sevdiğim bir şey karşıma çıktığında 3 ay da onun üzerinde düşündükten sonra yaptırdım. Yaptırdığım gün bi an sadece panikledim, eyvah ya sıkılcam ben bundan napıcam diye. O ilk ve son oldu. Hiç pişman değilim, çok da güzel oldu dolayısıyla da sıkılmadım.

Bunda dövmemin omzumda ve her dakka görmediğim bir yerde olmasının da etkisi olabilir. Hep gördüğüm bir yerde olsaydı biraz daha farklı olabilirdi.

dövme değil ama sol kulağımdaki küpeleri sanırım 7 yıldır çıkarmıyorum.
ikizlerim ama onları sahiplendim. kuaför çıkarmamı istediğinde sinirleniyorum, kaybetmekten korkuyorum.

dövme için de aynısı olurdu, öyle güllü kuşlu bişey değilse tabi.

ama yükselenim aslan :) sahip olduğum şeyi en iyisiymiş gibi görme ordan geçmiş olabilir.

dövmesi olan ikizlerim. seviyorum.
6 ay kadar yaptırmayı planladığımın benzeri geçici dövmelerle deneme süreci geçirdim.
dolayısıyla want2die+1

2 dövme sahibi ikizlerim
ikisi de normal hayatta görülmeyecek yerdeler. özellikle birine bayılıyorum hala. diğeri biraz büyük olduğu için çekincelerim yok değil ama onu da seviyorum <3

İkizlerim dövme var pişman değilim bu gün olsa yine yaptırırım.

katalogtan seçersen sıkılırsın. burç saçmalığıyla bi alakası yok durumun. yıl olmuş x hala burç.

hem ikizler burcuyum hem de dövme sahibiyim, yaptıralı 3 yıl oldu ve ben her gün dövmemi görmekten çok mutlu oluyorum, dövmemi çok seviyorum.

O aletle yağ oranına da bakılıyor. Tarti neyim işte. Kalibrasyonu varsa tabi ki doğru cevap verir.

ek: aşağıdakileri herhangi bir uzmanlığa sahip olmadan yazdığımı belirteyim.

alet yağ oranına baksa da vücut kitle endeksi hesaplamak için boyunu ve kilonu bilmen yeterli, endeks yağ ve kas-kemik oranlarına bakan bir şey değil yani. doğruysa doğrudur. sevinebilirsin ancak şuna dikkat etmek lazım, endeks kendi başına sağlıklılık göstergesi değildir daha çok istatistiki bir araçtır.

prolaktin başka işlevlerinin yanında kadınlarda süt üretim işlemini regüle eden hormon. hamile olmadığını varsayarsak, kullandığın bir antidepresan var mı, bazıları yükselmesine sebep olabiliyor... bende olmuştu, ilacı bıraktıktan sonra normale döndüydü. başka ilaçlar da yükselmesine sebep olmuş olabilir. tiroid ya da başka bir iç organ rahatsızlığı ile bağlantılı olarak artmış da olabilir. kendiliğinden olmuş da olabilir. içine dert olursa doktoruna bir danış ama bir şey yoktur muhtemelen.

Vücut kitle endeksi çok saçma bir hesaplama sistemi, boy/kilo oranınıza göre size bir sonuç veriyor ama kas oranınız yüksekse bu sistemin hesabına göre obez oluyorsunuz. O nedenle çok da güvenilir bir sistem sayılmaz. Benim %8.4 yağ oranım var, vücut kitle endeksine göre obezim ama.

peki aynı kilo ve boy oranına sahip olan biriyle bu durumda nasıl oluyor da farklı kemik oranı, metabolizma yaşı vs. çıkıyor? Yağ oranını bu tartımsı şey mi ölçüyor biz onun üstündeyken?

Bir başkasıyla aynı boy/kilo oranına sahip olmanız vücut değerlerinizin de aynı olacağı anlamına gelmez. Yağ oranı kas oranı kemik ağırlığı vücuttaki su oranı yaşınız gibi değişkenler, bahsettiğiniz sonuçlarda farklılık yaratır. Ayrıca o cihaz yağ oranınızı ve yağsız (kas ve kemik) ağırlığınızın da sonucunu verir evet.

işte ben de bunu anlamaya çalışıyorum. yani bu cihaz çıplak ayakla nasıl ölçebiliyor bunu? kan man vs. alınmadı bizden çünkü. çok sordum :( ama anlamak istiyorum.

Tartıya çıktığınızda size küçük bir elektrik akımı veriliyor, o elektrik akımının kastan yağdan ve sudan geçiş hızlarının karşılaştırılmasına göre oranlarınız belirleniyor.

hiçbir şey hissetmemiştim. şimdi herşey oturdu :) çok teşekkürler!

Boy/kilo^2 olacak doğrusu. Ve çok gerekli Dünya çapında kistas alınan bir skalasi vardır. Aralığı asarsan obez olursun vs...

Prolaktin yüksekliğine neden olan bir sürü ilaç var. Bazı mide ilaçları, doğum kontrol ilaçları, antidepresanlar v.s.
Herhangi bri ilaç kullanıyor musunuz?

cevabın sorunda gizli.

Var. Cok profesyonelleri de var hatta.

yazlık yerde pazara gidin ya da yazık mayo deniz yatağı palet satan dükkanlara, cırt cırtlı erkek sandaletlerinden alın, sandalet olmazsa palet olur, her türlü bulunur yani.

www.avistanbul.com.tr

var deniz ayakkabısı. Ben de alacağım. Benim de kabusum bu, çıldırıyorum ayağıma birşey değince.

peki ya bacaklarımıza bileklerimize değince ne yapacağız, aman tanrım!!!!!!11 bence dalgıç kıyafeti lazım bize direkt

Akhisar'da hemen herkes satar. Herkes zeytinci çünkü. Özellikle Kırkağaç'ın Bakır diye bir köyü var oranın yağı çok güzel.

İstersen sana bağlantı sağlayabilirim. Akhisar çocuğuyum, çekirdekten.

ben de ya manisa ya izmir yazıcaktım, alperz önce davranmış, bir de hemşoymuşuz meğer :)

ben izmir'den göndertiyorum genelde.

bu arada oralardan getirtme imkanın yoksa ikea'da satılan bir marka var, o da gayet doğal.

bir de yemeklerde kullanmada tabii ki sakınca yok, kızartmaları bile zeytinyağıyla yapınca çok daha sağlıklı, çok fazla çıtır ve gevrek olamayabiliyor ama en azından sağlıklı olduğunu bilmek güzel.

Sen nerelisin loveinaflipbook?

Zeytinyağıyla baklava bile yapıyoruz biz. Çok da güzel oluyor.

Zeytinyagini yemeklerde kullanin zaten mutlaka, mis gibi ve hafif oluyor. Ozellikle patates yemegi, salcali yemekler cok hafif oluyor.

www.ipekhanim.com

ben zaten iki senedir sadece zeytinyağı kullanıyorum tüm yemeklerde. ayçiçek falan almıyorum da işlenmemiş böyle amcaların, teyzelerin yaptığı, markası - etiketi falan olmayan bir şeyler istiyorum. alperz, böyle bir şeyler mümkün mü?

bir de yemeklerde kullanılan zeytinyağını kahvaltılık olarak kullanabiliriz dimi? iki kullanım için almanın ne getirisi var? satış taktiği mi?

salihli'de bizimkiler kendi yapıyor :)

tamamen satış taktiği. bana gelen zeytinyağı küpten doldurma, pet şişede geliyor, yani bulabilirsin bence. olmadı babamla konuşurum yakın zamanda, benimki de azaldıydı...

ayvalıklıyım, isteyen arkadaşlara istanbul içinde ise yardımcı olabilirim.

Etiketsiz yağ var tabi olmaz mı.

Dayılardan alırsın. Kilosu da geçen sene 6-7 lira arasıydı. Bu yıl olsun olsun 8 liradır.

Biz 5 litrelik pet şişeleri verip doldurtuyoruz. Üstüne de siyah naylon sarıyoruz. Işık alınca tadı acılaşıyor. Şimdi hem daha yeni yağlar çıkmadı. Geçen senenin yağını alırsın daha iyi olur.

zeytinci tanıdıklar var örende, akçayda onlardan alıyoruz. edremitte vs köylü kadınlar satıyor ama onlara güvenip almayın, karıştırıp satıyorlar.

alperz, harikasın! acaba istanbul'a gönderim yaparlar mı? nölüüüüür bana zeytinyağ bulmama yardım et.

diğer arkadaşlara da çok teşekkür ederim! <3

yaşasın doğallık! nalet olsun marketler!

Gönderim olmuyor. Kargolar kabul etmiyor yağı.Çok denedim ben. Her seferinde amele gibi yanımda taşıyorum gidip geldikçe.

Ancak şöyle olabilir, bir hafta içinde falan Akhisar'a köpek götürecek bir arkadaşım var. Dönüşünde o alabilir yanına.

cunda. gemlik. orada marka olmamış küçük dükkanlar var. ara derdini anlat. düzenli alışveriş etmek istediğini belirt. tabi telefonla zor.

Benden.

1 sene içinde 2'den fazla aynı arıza olursa evet iade veya yenisiyle değişim hakkınız var. Servise sıfırıyla değişim istiyorum deyin. Onlar rapor hazırlayacak sanırım. Mırın kırın ederse de tüketici hakem heyeti kısa sürede çözer durumu. Onlara da bunu belirtirseniz çok da üstelemezler sanırım.

Annemin basina geldi,servis pek orali olmadi,sikayet.com a sikayet ettim arkasindanda servise tuketici haklarina sikayet edip dava acicam dememle en son en iyi buzdolabini getirdiler.

orada kimse yok muuuuu?

benim bildiğim toprağına ekstradan gübre, ilaç vs katılmayan her şey organik oluyor. Not ziraat mühendisi değilim am aevimde fesleğen yetiştiriyorum gayet lezzetli ve güzel. Tohumu Amerikadan gelmişti ama Eminönündekilerden farklı değildir.

Bir ziraat mühendisi olarak cevap veriyorum: Organik tohum olmaz, organik yetiştiricilik olabilir. Aldığınız tohum gerek üretim esnasında gerekse paketlenmeden önce ilaçlanır.

superonline veya doping'in digiturklu kampanyası vardı. halen daha reklamlarına denk geliyorum.
telefonsuz şu anda sınırsız internet + digiturk'e 59-tl ödüyorum.

Teledünya kullanıyorum. Halk TV yok ama ben de belgesel kanalları için TV açıyorum.

ÜST PAKET / SD SİNEMA
10 Mbps 50 GB EKOSINIRSIZ

Aylık 59 TL ödüyorum.

herşey dahil dsmarta 25 tl ödüyorum 50tlde superonline 10 mbps fiber AKKSız kullanıyorum. akk sorunu olmasa 20 mbps kullanıcam ama yapçak bişi yok

fiber hattı yokmuş bizim orada. ne yapsam? akk falan anlamıyorum cidden ne anlama geldiğini.

A5 e baskı alabileceğin bir printer bul istediğin haritayı internetten indir bas. Daha ucuz olur. Hem istediğin kadar basar istediğin kadar nt alırsın.

Onun dışında sokak arası kırtasiyeler dışındaki orta büyüklükte bir çok kırtaiyeden temin edebilirsin Cağaloğlu tarafında bir çok yer var temin edebileceğin veyea Akmar Pasajı da işini görür.

Asmak için A5 çok küçük değil mi? A4'ün yarısı?

a3 yazmak istemiştim, pardon :D

bu durumda en mantıklısı poesidon1'in söylediği. Ben de böyle bir şey yapmıştım.

dionized water hariç hepsi. Ama çok çok az, ama fazla.

not: kimya okuyorum.

:( bunu doğal ürün satışı yapan bir yerden almıştım. :(

kimya okuyan sevgili arkadaş bırak sen okulu, coco glucosid hindistan cevizi yağından yapılan organik bir temizleyicidir. disodium coco amhodiacetate hindistan cevizi yağının sodyumla esterleştirilmesinden elde edilen doğal kaliteli bebe şampuanlarından elde edilen bir temizleyicidir. biosaccaride gum doğal bir sakızdır kıvam verir sekerlidir nem tutar d panthenol b5 vitaminidir sodium lactate laktik asit yoğurtta bulunan bir asidin sodium tepkimesiyle elde edilen hafif soyucu ve nemlendirici gıda hammaddesi doğal bir malzemedir, lactic acid doğal süt asiti, xhuntum gum yemek jölelerinin yapımında kullanılan bir maddedir. her gün milyonlarca insan pastalarda yiyor bunu, citric acid asitlik düzenleyicidir, gene milyarlarca insanın tükettiği gıdaların asitliğini düzenler phenethly alchol, gül yağından elde edilen bir asittir koruyucu maddedir, ki bu madde ab standartlarında koruyucu sıfatı içermeyen sınıfta ve ruhsatlı hafif bir koruyucudur.

sevgili fug, sanıyorum bahsi geçen firmada çalışan sendin. cevaplar için teşekkürler de olumsuz yorum yapılınca direkt saçların dikilmesine ve başkalarına da diktirtmeye gerek yok.

www.gidaraporu.com

şuradan aratabilirsin:
www.ewg.org

"Coco" iceren maddeler hindistan cevizi kaynakli. Eger hindistan cevizine karsi bir hassasiyetiniz ve/veya akneye yatkin bir cildiniz varsa iyi olmayabilir. Cunku hindistan cevizi turevlerinin yuksek komedojenik yani gozenek tikayici ozelligi vardir.

emin olmamakla beraber, tüm konuşmaların İngilizce altyazısının olduğunu, büyük oranda da Türkçe altyazılı ulaşılabildiğini düşünüyorum. dil seçimini www.ted.com linkinden yapabilirsin. başlangıcı da www.ted.com ile yapabilirsin.

Uzun konusmalar oldugu gibi kisa konusmalar da var. Bir programin parcasi ben hic gormedim, oyle oldugunu sanmiyorum. Ilgi alanlariniza gore konulari listeletip baslayabilirsiniz

Bizim alman kurdumuz vardı evde. Çok hareketliydi , küçükken evdeki duvarları yedi dişleri çıktıkça duvarları ısırıyordu özellikle biz evde yokken yapıyordu.
Zaten evde terlik ayakkabı ne bulsa yerdi. Köpek uzmanı can paksoy dan eğitim aldırdık o bile bu köpeği evde bakmayın hem köpeğe yazık hem size demişti.


Aslında hangi cinsi almak istediğinizle de alakalı. Bazı köpekler çok sakin evde yatar dururlar örneğin english mastif

Havlama olayına gelince komşularımız çok şikayetçi olmuşlardı ama bizim köpeğimiz pek evde havlamazdı biz varken . Demek ki biz evde yokken havlıyormuş.

Bu arada bizim köpek kedi düşmanıydı het yolu denedik ama yine de iyi davranamıyorsu kedilere

Telden yazdığım için düzeltme yapamıyorum tekrar yazıyorum , eğer aile yeterince sabırlı ise olur ama sabırdan yoksunlarsa hiç almasınlar köpek çünkü zekası hep 1 yasındaki çocukla ömür boyu uğrasmakla eş değer bence .

Soru kapsamında sadece zorlandığım deneyimerimi yazacağım. Güzellikler bu yazdıklarımdan çok daha ağır basıyor onu diyim önclikle.

Köpek sahiplenmek hiç büyümeyecek bir çocuk sahibi olmayla eş değer. Yani sürekli ona bakmanız gerekecek. Çocuk büyüyor zamanla kendi işini kendi yapmaya başlıyor ama köpek öyle değil. Her gün gezdirmeniz gerekiyor, hasta da olsanız, yağmur çamur da olsa, çok yorgun da olsanız gezdirmeniz gerekiyor. Bahçeli ev varsa bu konu sorun olmuyor tabii.

Bunun dışındakiler köpeğin yaşına, cinsine göre değişiyor. Küçükken köpek evde yalnız kalmak istemiyor, ağlıyor. Epeyce uzun sürebiliyor bu ağlama olayı. Bu sırada komşular genellikle rahatsız oluyor.

Özellikle küçükken evdeki her şeyi kemirebiliyor, parçalayabiliyor. Ayakkabılar, terlikler, yastıklar, koltuklar... artık ne hoşuna giderse.

Ben çalışmıyorum, hep birlikteyiz. Banim en zorlandığım kısım hastayken çıkarmak ve biri gelince kıskançlık yapması. Rahat durmuyor, hiç yapmadığı yaramazlıkları yapıyordu. Şimdi haylazlık yapmıyor pek ama çocuklu misafirim gelirse kıskanıyor yine. Çiçeklerimi koparıyor, yastığı kemiriyor, havlıyor. Ben varım, beni sev hep beni sev diyor aklınca. Yeğenlerime kızlarıma sarılınca kaynıyor şebek.

Tatile gitme konusu da sıkıntılı bir süreç. Ya götüreceksin ya da güvendiğin birine teslim edeceksin. Bunu da düşünmekte fayda var.

gün içinde çalışan demişsiniz, eğer kreş gibi bir imkan yoksa bebek köpeğe bakmak tüm gün çalışan insan için çok zordur. büyüyene kadar mutlaka ağlayacaktır, komşuların şikayetçi olmalarından şüpheleniyorsanız, olurlar. kesin olurlar. en başta köpek için ev değiştirmek zorunda kalabilirsiniz, evi değiştirmek yerine köpeği sahiplendirmeyi tercih edecekseniz, köpek bakmak size uygun değil. havlamasını istemiyorsanız yetişkin bir köpek sahiplenmek sizin için çok daha uygun olacaktır, daha önce köpek deneyimi olmamış insanlar için de daha kolay olur uyum sağlaması açıkçası, her ne kadar "hiç büyümeyen çocuk" benzetmesi yapıldıkça, büyüdükçe akıllanıyor, uslanıyor köpekler enerjileri azaldığı için. arkadaşımın eniği bütün gün evin içinde terör estirirken benim yetişkin köpeğim ben evde değilken ya da yürüyüşe/parka gitmediğimizde uyuyor, arada bir de gelip kendini sevdiriyor. uysal hayvan iyidir, yetişkin sahiplenin, hem sizin hem köpeğin yararına olur.

çalışırken köpeği gezdirmek sıkıntı yaratabiliyor bazen, gerçi ben genelde sabah dokuz akşam on okul-iş ikilisinde olduğum için de çok yoruluyordum ama, gecenin beyninde gelip köpeği yürümeye çıkartma derdi çok zorluyor adamı. sanırım yaşadığım en büyük zorluk bu benim.

ben köpeğimi sahiplendiğimde, muhtemelen komşularla kavga çıkar, sonra imza toplayıp bizi attırırlar, yeni ev aramaya başlayalım demiştim. ama başlarda mızırdansalar da (biz evde yokken kalorifer peteklerine vuruyormuş ibine hayvan) şimdi sessiz sakin olduğu için onlar da seviyor, çocukları oynuyor falan, sorun çözüldü yani bizim apartmanda. çözülmeyebilirdi de, bunu göze almıştık. bunu göze almak şart işte köpek sahiplenmeye karar vermek için.

he kedi köpek beslemenin benim için en en en zorlayıcı kısmı şu ama: kusmuk temizlemek. kedi de köpek de kusan hayvanlar çünkü. hele köpek, dışarda sürekli pisboğazlık edip bir şeyler yediği için midesi rahatsız olur, kusar da kusar, yediğini geri çıkartır. her seferinde öğüre öğüre temizliyorum kusmuğu. kaka gibi de değil bi de kusmuk, köpeği gazeteye/dışarıya alıştırınca bokun derdi biter de, her an her yere kusabiliyor işte, fenaa.

hiç, keşke sahiplenmeseydim demedim bu arada ama, "sahiplendim ama başıma bela oldun la puşt" diye totosuna totosuna vurduğun çok oldu. o da bana verdiği zarardan değil, saçma sapan şeyleri yiyip (kinder sürpriz oyuncakları, jelatini yumurtası falan, poşet gibi) beni panikle veterinere gitmek zorunda bıraktığı zamanlarda oldu sadece.

hı, köpeğin her şeyine katlanırım, onun derdi benim derdimdir dedikten sonra köpek sahiplenmenin zamanı yoktur bana sorarsanız. maddi durum, evin durumu vs. iyi yönde değişebileceği gibi kötü yönde de değişebilir. kötü yönde değiştiğinde atmayacağınıza göre hayvanı, o çocuğu alırken her şartta ona destek sağlamayı kabul ediyorsunuz demektir zaten. köpek sahiplenmek için illa proplan mamanın kilosuna 30-40 lira verecek maddiyatta olmanız gerekmiyor. eğer ki gerçekten istiyorlarsa köpek sahiplenmeyi, doğru zaman, "evet ben bu köpekle yaşamak istiyorum" diyecekleri köpeği buldukları zamandır.

öptüm.

öncelikle cins çok önemli. Her cinsin genel olarak karakteristik özellikleri var, araştırın.
-bir süre evin içine çişini kakasını yapacak. hatta eğitim alsa bile arada kazalar olacak. mesela evin içinde yürürken birden boka,çişe veya kusmuğa basabilirler. (bizimki çok nadir yapıyor ama gene de oluyor arada)
-oldukça masraflı olabiliyor, özellikle ilk 1 sene, aşısı, maması, oyuncağı ıvır zıvırı derken yüzlerce lira harcayacaklar.
-evdeki eşyaları ve ayakabıları kemirebilir (bizimki kemirmedi gerçi)
-tatile gitme konusu sorun olur, hayvan pansiyonları her zaman güvenilir olmayabiliyor. ben emanet etmem ne idüğü belirsiz yere mesela.
-özellikle ilk 1 sene çok sık dışarı çıkmak isteyecek tuvalet için. Yani pazar sabahı 8 de çişim var benim diye uyandırabilir. Veya gece geç saatte pijamalarını giymişken kendinizi sokakta köpek işetirken bulabilirsiniz.
-tüy çok döküyor, her ne kadar bilinenin aksine insana zararı olmasa da (kist falan yapmaz temiz hayvan tüyü) giysilerde ve yerlerde tüy topakları cirit atacak. yemeğinize bile girecek uçuşup.
-komşularla sorun yaşayabilirsiniz. Biz yaşamadık gerçi.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar..
Ben asla keşke sahiplenmeseydim demedim, ne yaparsa yapsın canı sağolsun oğlumun. can dostum o benim. Ama herkes böyle düşünmüyor tabi.
Bir de mesela sanki evde 3 yaşında çocuk varmış gibi yutulup boğabilecek şeyleri açıkta bırakmamaya dikkat ediyorsunuz. yer de boğazına bağırsağına batar veya zehirlenir diye. tetikte oluyorsunuz yani.

tüm gün çalışan insan için köpeğe bakmak iki taraf içinde çok zor. yaklaşık 3 ay önce 4 aylık bir yavru sahiplenmiştim. sabah 6'da uyanıp mamasını verip, 6.30'da dışarı çıkarıyordum 1 saat dolaşıyorduk. akşam 7 gibi yine aynı şekilde geziyorduk zor olmuyordu. ama ne zaman mesai yapmam gerekti akşam 7 olmadı 9 oldu ufaklık delirdi. eve her geldiğimde bir facia ile karşılaşıyordum, kırılan eşyalar açılıp içi boşaltılan mutfak dolapları. köpekler belli bir düzene alışınca o düzende devam etmek istiyorlar bu sıkıntı olabilir. ve siz ne kadar dışarı çıkarırsanız çıkarın 9-10 saat yalnız kalmak onlar için kabus gibi. çalışan ve yalnız yaşayan insan 2 kere düşünmeli hem kendisine hem köpeğe zor oluyor.

7-8 aylıktan küçük köpekler evde tek başına genelde "problem" çıkarabilirler. tuvalet eğitimini henüz almış olmalarından eve tuvaletlerini yapabilirler. 1.5-2 yaşına kadar enerjileri yüksek olduğundan evde sıkılıyorlar ve eşyalara zarar verebiliyorlar. genç köpeklerin eğitimi için saatle hareket etmek çok önem kazanıyor. mama, tuvalet ve gezme saati aksatılmamalı. siz yokken bunları üstelenebilecek biri yok ise sosyal hayatınız erişkin i köpek olana kadar sekteye uğrayabilir.

yaşadığınız ev apartman dairesi ise belediyeye teslim edilen apartman yönetim defteri denilen tutanağa ulaşmaya çalışın. eğer orada köpek beslenmesine karşı bir madde yok ise hiçkimse köpeğinizi şikayet edemez havladığı için. en kötü ihtimalle sadece zabıta gelip evinizde ses ölçümü yapar ki yasal sınırı hiçbir köpek havlaması geçemez. zaten büyük ırklarda havlama sorunu çok olmaz. 5199'da yapılmaya çalışılan değişiklik muhtar ve belediyenin hayvanınıza müdahalesine izin veriyor ancak yeterli bir açıklama yok.

yoğun çalışan ve gezen bir insansanız daha az enerjik bir köpek türü tercih ederseniz daha az zorlanırsınız. av köpeği olan bir ırk edinirseniz yorgunluktan ölseniz bile onunla en az 1 saat yürümek zorunda olursunuz.

eğer ilk kez bir köpekle yaşayacaksanız yavru yerine birkaç yaşında bir köpek sahiplenmenizi tavsiye ederim. her şey kolaylaşıyor. (bebekleri gece beslemek ve tuvalet ihtiyacını karşılamak gerekiyor.)

çok uslu bir golden sahibi olarak hiçbir yere gidemediğim için bazen keşke daha yaşlı olduğumd bir köpeğim olsaydı diyorum. birkaç günlüğüne bir yere gitsem, tm ihtiyaçlarını karşılayanlar olmasına ve evinden ayrılmamasına rağmen yemek yemiyor. bir yere gidince de vicdan azabı duyuyorum.

not: bir köpekle yaşamaya karar verirseniz önce barınaklar ve sahiplendirme platformlarına bakınız. her cins köpeği bulabilirsiniz. bebek ya da erişkin.

o maç akşam 19'daydı ve 2-1 bitti. belçika yendi.

belçika maçı bitti ya :( şimdi brezilya-meksika var.

puhahahaaa :)))

ağız dolusu güldüm.

kimse yazmamiş bütün maçlar TRT1 de

:( :( :(

bu duyuruyu ibretlik olsun diye silmiycem :(

çok seksi

ağda yap, terlicen bu yaz gününde.

degil.

aklima liseden kalma bir bilmece geldi bu duyuruyu gorunce; fatih sultan mehmet savasa giderken iki bacaginin arasindaki killi, kalin sey neydi?

süt gibisin :D

soylemek istemezdim ama birer parmagin eksik

aşık oldum <3

Tam mıncırmalık bacaklarınız varmış. ^_^

bize gelsene

bu sorular ne zaman bitecek, acaba...

bacaklar iyi.

yine whiskas aldirdin kardes

Birazcık kalın ama bilekler tam normal.

hem kalin hem kisa hem de killi

ben elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum bunu, her gün ya da her önüme çıkan fırsatta. günde 1'e bağlı kalmak da doğru değil bence, ne kadar çok o kadar güzel.

bugün için henüz bir şey yok önümde, ama yarın mesela kimsesiz çocuklar için bir etkinliğe gidicem. piknik gibi bişey olacak, oynıycaz, mangal yakıcaz, güzel vakit geçiricez diye umuyorum. yani umarım eğlenirler.

bazen kısacık bir şarkı, minik bir espri bile mutlu edebiliyorken karşıdaki insanı, neden esirgeyelim ki?

ayrıca lütfen: www.youtube.com

resim kursunda bir arkadaşımız vardı, kilo problemleriyle uğraşıyordu. arkadaşları da bununla uğraşıyor. bu arkadaşta yemek yememeye başlamıştı, çok çok az yiyordu, insan bünyesine yetmez o yedikleri. hatta bir kere bayılmıştı bu yüzden. bir keresinde modelimiz rahatsızlandığı için gelemedi ve hoca herkesi sırayla model yapıyor. sıra bu arkadaşa geldi, ben de bu arkadaşı abartmamak kaydıyla zayıf olarak çizdim. özellikle göbeği biraz az çizdim. ders bitiminde herkes çizimini gösteriyor. bütün arkadaşları olduğu gibi çizmiş arkadaşı gülüyorlar bir de. benimkine bakınca şaşırdı, ben böyle zayıf değilim diye. ben de 'arkadaşların sana takılıyor, abartıyorlar göbeğini, seni kızdırmak için' dedim. sonra öğle yemeğinde pizza yedi. iyilikten sayılır mı ama yaptım işte böyle.

Denk gelirse yapiyorum iste. Oyle iyilik yapmalıyım diye gezmiyom.

benim artık kimseye iyilik yapacak halim kalmadı. bitti.

zvonimir, şşşşt!!! arkadaşım, noluyööö??

*hugs*

@rock n roll bence kötülük yapmışsın.

bir de zaten burası da bunun için yok mu? burda da birileri için iyilik yapmıyor muyuz her gün? :)

İyilik yapmayı düşünmek, planlamak olmaz ki. Denk gelir, fırsat olursa yaparsın. Çok büyük şeyler yapmıyorum ama yaşlı birinin yükünü taşımak, birinin derdini dinlemek, moral vermek, sokak çocuğuna yiyecek bir şey ısmarlamak gibi şeyler genelde. Bugün denk gelir mi bilemem, gelirse yaparım, gelmezse zorla iyilik yapacak insan avına çıkmam :)

Ayrıca kasiyer ve mağaza çalışanlarına gülümseyip girerken "merhaba kolay gelsin", çıkarken "teşekkürler, iyi günler" demeyi unutmayın. Sizin için o an zor gelebilir, önemsemeyebilirsiniz ama bütün gün orada suratsız müşterilerle uğraşan çalışan için önemli bir şey.

Yahu arkadaş, bugün planlarınız arasında iyilik var mı diye sormuyoruz ki. Elbette böyle şeyler planlayarak olmaz, içten gelir, imkan varsa yapılır vs.

Ancak bir çoğumuz da unutmuyor değiliz böyle şeyleri. Ben sadece bir nevi bize bugün için hatırlatsın istedim.

O kadarzi.

düşünmüyorum. o tavuk suyuna çorba stayla yazı ve kitapları da komik buluyorum.

ben yapıyorum elimden geldiğince. hiç bir fırsatı kaçırmam.

favori listemde en tepede: mr. nobody

yahu ilginç değil daha çok felsefi ağırlıklılar ama dekalog serisine baksanıza bir. çok seviyorum ben.

(bkz: sanger fran andra vaningen)

Hem sözlükçülerden aldığım hem de izlenmeli, kefilim dediklerimi yazabilirim:
SÖzlükçülerden aldığım en güzel tavsiyeler şöyleydi:

(bkz: stranger than fiction)
(bkz: her)
(bkz: ruby sparks)
(bkz: about time)
(bkz: the time traveler's wife)

the invention of lying.

a fantastic fear of everything

a perfect host

99 Francs
Run Lola Run
Holy Motors
Compulsion
Four Rooms

american pie

(bkz: das kabinett des doktor caligari)
(bkz: m)
(bkz: sunrise a song of two humans)
(bkz: zero de conduite)
(bkz: pierrot le fou)
(bkz: zerkalo)
(bkz: det sjunde inseglet)
(bkz: chelovek s kino-apparatom)
(bkz: le charme discret de la bourgeoisie)
(bkz: rashomon)
(bkz: un condamne a mort s'est echappe)
(bkz: otto e mezzo)
(bkz: subway)
(bkz: l'avventura )
(bkz: la regle du jeu )
(bkz: the night of the hunter)
(bkz: la passion de jeanne d'arc)
(bkz: playtime)
(bkz: fando y lis)
(bkz: shadows)
(bkz: eraserhead)
(bkz: delicatessen)

Kynodontas
Triangle (Okyanusta Av)

jan svankmajer'in faust yorumu. hastasıyım <3

delicatessen

12 monkeys. İzle, bi bok anlamayacaksın. O kadar ilginç

(bkz: the holy mountain)

man from earth

(bkz: sedmikrasky)

Nostril Picker

www.imdb.com

cube. ilk filmi özellikle.

2 kez otopsiye katıldım ve çok rahatsız etti beni. sürekli katılan kişiler var genellike söyledikleri şey "bir süre sonra aynı hislerle yaklaşmıyorsun" oluyor.

bende çok şaşırıyorum, herhalde biraz katı bir ruh halinde olmak lazım. resim kursundayken hocamız tıp öğrencilerine de kadavra dersi veriyordu, iskeleti, dokuları falan çalışıyorlardı. hatta bana seni de götüreyim kadavra dersine dedi, istemedim. kusarım, psikolojim bozulur, bakamam ölüye.

adli tıpta doktor olan arkadaşım var sırf senin için ptesi yanına uğrayıp sorucam sorularını.

yani ama ölüyü görmek var, ölüyü görmek var. hadi alışıyorlar ölüyü görmeye. mesela münevver karabulut olayında aklıma cesedi görmek zorunda kalanlar geldi. bu haberde olduğu gibi. vahşice parçalara ayrılmış bir ceset. nasıl normal kalabilir ki bir insan? kabus yaşatmaz mı? psikolojiyi bozmaz mı?

indescribable, bu duyuruyu silmiycem, bizi nolur bilgilendir!

ben bile internette gördüklerim nedeniyle artık etkilenmiyorken mesleği bu olan insanların rahatsız olacağını hiç sanmam.

insan öyle bir canlı ki her şeye alışıyor. cevap alışıp duyarsızlaşma ganja.

şimdi şöyle söyleyeyim: hayatında umumi tuvalete girmemiş, çöp tenekesinin yanından geçmemiş, başkasının su içtiği yerden su içmemiş ben

askere gittiğimde bir süre sonra; umumi tuvaleti fırçayla temizlediğimi, kocaman bir çöp dağının üstüne çıkıp elimde kürekle çöp arabasına çöp attığımı ve dünden kalan yemek izlerinin çıkmadığı tabldottan yemek yediğimi farkettim.

insanoğlunun kusursuz bir adaptasyonu var yani. ilk zamanlar bunları yaparken midem bulanırdı, yeterince zaman geçtiğinde gayet doğal bir şeymiş gibi karşılamaya başladım.

yok yok, ben hala akıl erdiremiyorum. hadi dışkı vs. doğal yaşamın bir parçası. aynı ölüm gibi aslında. hadi diyorum, alıştıkları için ruhsuzlaşıyorlar. o zaman da diyorum ki, parçalara ayrılmış bir ceseti gördüklerinde nasıl oluyorlar? ya da ne bileyim kazaya uğramış küçük bir çocuk? gibi gibi. yok mu bu işleri yapan, şu tarz şeyler yaşadım diyebilecek birileri?

bizim üni'de bi hademeyi teknisyen niyetine kullanıyolardı. zaten yapılı bi abimizdi, gayet güzel yapıyordu "kabasını". ülkemiz maalesef yeterli personele sahip değil pek çok konuda, artık elinden iş gelen birilerini bulup iş öğretince ne olursa olsun kullanıyorsun adamı mecburen

solunum fonksiyont testini de bi hademe yaptıyordu. ama abla süper yaptırıyodu valla :)

kişisel olarak, adli tıp stajında çok etkilenmiştim. cesetten falan değil de çocuk istismarı konularında. bir de hoca bikaç çürümüş ceset gösterdi, onlar fenaydı. ben şubatta yaptım adli tıp stajımı, 2 otopsi gördüm, ikisi de nispeten temizdi. yazın cesetler çabuk çürüyor maalesef, bikaç saatlik bile olsa koku vs oluyormuş

hocalarımız ama alışmışlardı artık. bu da bi meslek yani, her mesleğin çirkin tarafları var

senin benim gördüğüm gibi görmüyorlar onlar o cesetleri.
"iş" olarak görüyorlar. bağ kurmuyorlar. insan olarak değerlendirmiyorlar.
ruhsal olarak "çok normal" kaldıkları söylenebilir mi bilmiyorum ama mümkündür. ayrıca psikolojik eğitim de alırlar... otopsi yapanlar kesin de, morgda çalışanları bilemiyorum. onlar için de kurumların psikolojik destek birimi falan vardır sanırım gerektiğinde yönlendiriliyorlardır.

ben mesela "bones" falan tarzı dizileri de izleyemem. hastalıklı ölümlü filmleri çok zor izlerim, bakamam vs...
sci-fi devreye girdi mi izleyebiliyorum ama... gerçeğe yaklaştıkça izleyemiyorum.

Benimde ceset ve kadavralarla sorunum yok ama bir hayvana eziyeti izlemeye dayanamam.

1 kez anatomi dersine girdim ki otopsi ile alakalı bir şey değildi sadece masada içleri açık bi şekilde yatıyordu cesetler, etkisinden çıkmak biraz zor oldu, günlerce burnumda o kokuyu hissettim.

lakin alışmış kudurmuştan beterdir diye bi laf var. alışıyorsun. maruz kaldıkça, gördükçe yaşadıkça alışıyor ve hissizleşiyorsun.

adli tıbbı boşver, daha basit bi örnek veriyim;
Ölüm haberini vermek ya da almak bizim için dünyanın en yıkıcı olaylarından birisiyken doktorlar için son derece sıradan olabiliyor. (elbette ki bu genellemeye her doktor dahil edilmemiştir)

kasapla aynı mantık bence.
bir yerden sonra duyarsızlaşıyorlardır.

Bu tarz işlerde çalışan kişilerinde karakter yapıları ve psikolojik yapılarının önemli olduğunu düşünüyorum.

düşününce cerrahların yaptığından daha farklı değil bence. bir ikincisi de meslek olarak daha farklı yaklaşıyorsun. normalde fare görünce çığlık atan kızlar biyoloji bölümünde derste fareyi kendi elleriyle kesip bağırsaklarını elden ele dolaştırıyor.

keşke bu mesleği yapan biri gelip bi konuşsa da rahat etsem.

hiçbir zorluğu yok. sadece tanıdığın öldüyse onu kesmek zor. psikolojik eğitimi falan yok maalesef tr.de hiçbir şeyin olmadığı gibi. dikkat ederseniz bu tür meslekleri yapan insanların yüzü güler hep. çünkü en beterini görüp hayatın değerini anlarlar.

aa bi dk çürümüş falan çok kötü kokan şeyleri unutmuşum o zor olabilir. dediğin o parçalanma falan hikaye çünkü zaten patologlar tarafından her türlü parçalanıyor

bir de gassallar var ki onlarin da isi cok soguk. ama birilerinin bu ilseri yapmasi gerekiyor. hepsine saygi duyuyorum. siradisi isler yaptiklari icin

duyuruda adli tıp teknikeri olan bi arkadaş vardı ama artık yazmıyor en iyi o anlatırdı herhalde...
fare bağırsağını elden ele dolaştıran biyologlardan biri olarak -bence- zaten yapı olarak soğukkanlı insanlar bu işleri seçiyor bizim bölümde fare görüp çığlık atacak bi tane kız yoktu. kan tutan biri tıp seçmez ya da tiksinen kaldıramayan biri de böyle bölümleri seçmez seçerse de çok zor olur onun için.
bu tarz mesleklerin öyle aman aman bi mesleki eğitmi olmuyor en azındn türkiyede, alaylı oluyorsun genelde.

ortasından kesip hışır hışır sürüyorsun. zaten sürttükçe sulanıyor.

sarımsak yağı satılıyor, sarımsaklı şampuan ya da. ev yapımı olsun derseniz zeytinyağına sarımsakları soyup çizip atıyoruz, onlar özleşiyor bir müddet. sonra saça sürüp bekletiyoruz o zeytinyağını.

Daha iyisi antimikotik bir şampuan alıp kullansan eğer deride sorun varsa??

Sarimsakli sampuan denen sey dev bir yalan.

Ayrica taze sari sagi surerseniz cildinizi tahris edip yakma ihtimaliniz var.

Eczane, dermatolog; bilime inanin :)

+1 kerbee
annem saf zeytinyağı (1 su bardağı kadar) içine 5-6 ya da daha fazla soyulmuş ve bıçakla azıcık çizilmiş sarmısak dişlerini atar. istersen bir kaç darbelik dövsen bile olur. dişler çok küçükse daha fazla da atabilirsin ama hepsi yağın içine gömülü olsun. onları bir hafta kadar bekletiyor, sonra saça yetecek kadarını bir fırça yardımıyla diplere sürüyor. arada sarmısak parçaları da geliyor tabi, arındırırken dikkat etmeli. o yağlı saçı strech filmle filan kapatıp bir kaç saat tutuyor.
not:sarmısağı hiç çiğ direk sürdüğünü görmedim. en olmadı döv, zeytinyağına at, yarım saat bekle öyle sür hepsini..

beyin zarı

yoğurt ve kuru meyveler. ama kuru üzüm falan sevmem mesela ben. kuru elma, ananas, kayısı iyidir. tropik olanları şekerle kurutuyolar, onlardan kaçınmak lazım tabii.

ben içine muz ezip mama haline gelene kadar karıştırıyorum. çok güzel oluyor.

e peki ıslanması gerekmiyor mu bu yulaf ezmesinin? bir de kaç kaşık koyuyorsunuz siz? Ne kadar süre tok tutuyor?

ben kuru üzüm atıyorum, bazen de küçük küçük kesip kayısı parçacıkları.

yoğurt la karıştır, çilek doğra üzerine afieytle ye

kuru meyve

light sütle karıştır, tat vermek istiyorsan biraz üzüm çiğ fındık v.s. atabilirsin.

yoğurt ve bir ara eti'nin lifalif'ini kullandım fiyatı uygundu.

yarım kase yoğurda 1-1.5 kaşık yulaf ezmesi koyuyorum ben. elma, muz, kivi, çilek, şeftali, avokado, mango, kuruyemiş, kuru meyve ne varsa ekliyorum kase dolana kadar. ıslanmasını beklemeden yiyorum:D baya tutuyor ya saat belirtemiycem ama.

Ben şöyle yapıyorum, yulaf ezmesini bir tavaya koyuyorum istediğim miktarda. Sonra yulaf ıslanacak kadar süt döküp altını açıyorum. 1-2 dk pişince lapa halini alıyor zaten yulaf, sütü emiyor. Onu kaseye alıp biraz daha süt ekliyorum.(Siz bu kısımda yoğurt ekleyebilirsiniz.) Sonra üzerine muz doğrayıp tarçın döküyorum. Varsa badem ekliyorum ve diğer taze meyvelerden doğruyorum.

Sut sevmiyorsan su ile pisirebilirsin. Az seker ve tarcin katarsan hos olur.

kimse yazmamış sanki ama yoğurtla o tür yulaftır müslidir yerken az bir şey (yarım tatlı kaşığı belki) bal ile tatlandırmak iyi olabiliyor. daha fantaziye kaçacak ama yarım tatlı kaşığı kadar da fıstık ezmesi böyle yoğurda karıştırınca da güzel oluyor, tabi sevmiyorsanız fıstık ezmesi o başka, bir de bunun kalorisi var kardeşim de diyebilirsiniz tabi :)

hazır konusu açılmışken, neden yulaf ezmesi bu kadar önemli? ve sağlıklı diye bilinir? çok araştırma yapmadım, baş ağrısından ölmek üzereyim. yarın google'ın gücüne inacağım fakat bilen varsa merakımız az biraz giderilse?

yoğurtla yapacaksan
- yatmadan önce yoğurt ve yulaf ezmesini bir kasede dilediğin miktarda karıştır
- buzolabına koy , sabaha kadar yulaflar yumuşuyor
- sabah da üzerine sadece bir çay kaşığı reçel gezdirerek tüketebilirsin

ikinci tarifimi akşamdan hazırlamaya gerek yok ( aşure gibi bir tadı oluyor :) )
- kasenin içine 3 çorba kaşığı yulaf ezmesi
- üzerine kaynar suyu ekle ve yulaflar suyu emene kadar karıştır (miktarı sana kalmış, sulu ya da lapa nasıl olsun istiyorsan )
- üzerine yarım çay kaşığı tarçın serpebilirsin, bir çay kaşığı bal gezdirebilirsin ya da kuru meyveler de ekleyebilirsin

yoğurttan bıkarsan organik soya sütü veya badem sütü ile deneyebilirsin. bir de meyvelerle püre yapabilirsin fena olmuyor.

ben yarım kiloluk lifalif'i 4 liraya aldım. birkaç gündür süt ve balla karıştırıp yiyorum. başlıktaki tüm tavsiyeleri deneyebilirsin, herkes güzel tavsiye vermiş.

ben bazen portakal suyuyla karistiririm, oyle yerim. yogurtla karistirilinca en guzeli cilekle ya da biraz balla tatlandirmak.
cilek yogurt ve esmer kristal sekerle harika olur tabii.
meyve dilimi istememistiniz... o halde, recellerle tatlandirin, ya da balla iste. ama hazirliginizi sabah yapin bence, yoksa yulaf siser siser siser, mutfaga bile giremezsiniz.
cok az sutle islatip fistik ezmesiyle karistirinca da cok guzel olur.
bir de yulaf ezmenizin icine, bugaday ruseymi mi ne oyle bir sey var, onu karistirmakta fayda var, besin degerini artirirsiniz. ya da ari sutu mu ne diyorlar, ondan da alabilirsiniz arada.
benden bu kadar. afiyet olsun

bu sabah ilk kez yedim yulaf ezmeli+yoğurtlu karışımı. içine bal ve muz koydum, hatta biraz da baharat ekledim. ancak tadını sevmedim :( zorla yedim yani :( alışır mıyım sizce?

ne eklediniz baharat olarak?

kekik :)

tarcin deseniz bir derece de, kekik, bal ve muz karisimini zorla yemeniz gayet normal geldi bana.
kekigi cikarin icinden, yarin bir daha deneyin, en fazla badem tozu, hindistan cevizi vs ekleyin. hazir meyveli yogurtlardan da alip karistirabilirsiniz. ama kekik nein

tuzsuz yemek olur mu? olmaz olur mu? ama olmaz olsun...

ceyhun yılmazdan alıntıdır.

Ben hicbir seye tuz atmiyorum, tuzsuz da gelmiyor. Zaten hemen her besinin icinde tuz mevcut, oradan vucudun ihtiyaci olan tuzu alirsiniz. Fazladan attiginiz tuz sizin damaginizin aliskanliklari ile alakali.

teyzem bir ay boyunca tuzsuz yemiş çok kötü geliyomuş tadı ve bir ayda alışmış artık her şeyi tuzsuz yiyo. ben de yıllar önce şekersizliğe bir haftada alışmıştım. çaya, kahveye filan atılınca sütlaç mı bu diyordum bi hafta sonra. sebzelerdeki yetermiş. geçenlerde bir nefrologa sordum. hiç tuz katmamak hiç sorun değil. böbreklerin kazanır dedi.

tansiyon falan sorun olmaz mı peki?

İhtiyaç duyulan tuz miktarı zaten ekmekte vs. var.. Bu yüzden damak tadı haricinde bir sıkıntı olmaz, ona da zamanla alışıyorsunuz..
Ben aşırı tuzlu yerdim, daha yemeğin tadına bakmadan tuz eklerdim bilirdim benim için az olduğunu, sonra dedemin sağlık durumu dolayısıyla evde yemekler tuzsuz yapılmaya başlandı, ben de tuz eklememeye karar verdim, bir süre sıkıntı yaşadım ama çabuk alıştım.. Dedemden sonra annem normal yapmaya başladı, alışamadım çok tuzlu geldi, şimdi benim için tuzsuz yapılıyor diğerleri ekliyor..
Torunu sayesinde sigara bırakan adam kamu spotu gibi oldu ama durum bu..

Tuzsuz yerken zorlanılacak iki şey var; birisi patlıcan, diğeri sahanda yumurta.

Patlıcanı sadece közlenmiş, tava ya da kızartma şeklinde yiyorum artık. Ancak sahanda yumurtaya bir çare bulamadım. Tuzu bıraktığımdan beri sahanda yumurta yemiyorum. Ha bu arada haşlama yumurtanın da tuzsuz en çekilir hali; kayısı kıvamı.

Dışarıda yemek yerken zaten kaçma şansınız yok tuzdan. Evde uygulayabilirsiniz ancak. Ama steroid kullandığınız için tuzu kesmeniz gerekiyorsa, çantanızda tuzsuz etimek taşıyın, dışarıda yemek yemeyin.

@istinyede bekle'nin dediği gibi steroid kullanıyorum. ekmeğin üzerine tuz döküp yiyen biriyken 0 tuza döndüm. zor oluyor ama alışıyor insan. 12 seneden beri steroid kullanıyorum eskisi kadar sıkı olmasada hala tuzsuz yiyiyorum. kıvırcık salata, çorba ve haşlanmış yumurta haricinde tuz ihtiyacı hissetmiyorum.

vücudun tuza ve tuzdan gelen (iyot katılmış tuz tabii ki) iyota ihtiyacı var çünkü besinlerde yeteri kadar iyot yok bu bir, ikincisi vücudun sodyuma ihtiyacı var, işlenmemiş besinlerde sodyum sanıldığı kadr çok yok.

abartmadığın sürece tuzun zararı değil faydası var.

chriskresser.com

salçalarda zaten belli bir miktar tuz var ayrıca vücudun tuza ihtiyacı vardır..
çok uzun süre süre tuz almazsanız elleriniz ayaklarınız titremeye başlar..

hayatından tuzu tamamen çıkarırsan hastalınırsın. guatr'a kadar yolu var. o iyodu alacaksın. tuza da ihtiyacı var vücudun.

Ben hiç tuz kullanmıyorum gayet güzel bir hayatım var. 0 tuzla süper sebze yemekleri yiyebiliyorum. Alışmak gerek biraz. Salata filan tuzsuz ayrı güzel.

ter attıran bir iş ya da spor yapıyosan, biraz tuz tüketecen. yoksa başın döner, tansiyonun düşer.

ama masabaşı iş yapıyosan, ihtiyacının fazlası olan sodyumu, tükettiğin katkı maddelerinden alıyosun zaten.

minimal tuzla idare etmeye devam et. tuzu minimum kullanıyosan, asıl korkman gereken şey, şeker.

alıştıktan sonra mümkün. alışana kadar mümkün değil.

ihtiyacımızdan daha fazla tuzu zaten normal besinlerle alıyoruz. o billur tuzuna sofra tuzuna hiç ihtiyacımız yok aslında

temel üç bileşini bence. nikotin zaten malum. zifir de bildiğin katran. ee yanıyo bu karbonmonoksit çıkıyor.. duman avcılarının çevirdiği geyiğe inanmıyorum yok fare zehri yok radyum yok gazyağı yok higgs bozonu

hiç

biyolojik kısmını bilmem. etten alacağını başka garip garip şeylerden aldığını söylüyorlar ne kadarı doğru bilemem. fakat lezzet olarak çok şey kaçırıyorsun.

kendim için etsiz gün ya da günler olabilir tabii ki de (yani belki de) hayat düşünemiyorum.

arkadaşlar, çok teşekkür ederim ancak fikirleriniz lütfen sizde kalsın. damak zevkiniz de öyle.

ben sadece et yemeyerek vücudumun temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsam bunları hangi besinlerle giderebilirim diye öğrenmek istiyorum.

Protein kaybediyorsunuz. Baklagillerden ve kuruyemişlerden de protein alabilirsiniz lakin onlar düşük kalitede ve eksik amino asitli proteinlerdir, hayvansal kaynaklardan aldığınız protein gibi yüksek kalitede proteinler değildir. Spor yapıyorsanız eğer, günlük (örnek veriyorum) 100 gram protein ihtiyacınız olduğunda bunu bitkisel protein kaynaklarından karşılayamıyorsunuz, o şekilde hiçbir işinize yaramıyor. Hayvansal protein almanız gerekiyor.

et yemeyi bıraktıktan 3 ay sonrasında -sözde yediklerime de oldukça dikkat ettiğim halde- bünyemde kansızlık meydana geldi ve ilişkimiz yürümedi. niçin et yemiyorsun? tadını sevmiyor yiyemiyor musun yoksa hayvanları sevdiğin için yemek istemiyor musun? tadını sevmiyorsan buna lafım yok ancak hayvanları sevdiğin ve onları çok düşündüğün için yemiyorsan o zaman olay vejetaryenlikte değil veganlıkta yatıyor dostum. türkiye'de vegan olmak da her şeyden önce para istiyor. işin zor, kolay gelsin.

yok midem kaldırmıyor eti :(

eğer peynir, yumurta, yoğurt vb gibi süt ürünlerini tüketiyorsanız bir nebze iyidir.

Et suyu vb tüketebiliyor musunuz yemeklerde filan?

b12 vok onemli zaten, onun eksikliginin yol actigi her sey olabilir. hafiza, dikkat eksikligi, el kol tutmamasi, denge kaybetmek vs. kirmizi et yemiyorsan demir eksikligi de olabilir ona da dikkat.

tahin b12
uskumru, ahtapot, somon vs bunloarın yaninda yesillik ye.
kuru fasulye, nohut, yesil mercimek tuketmelisin bol bol
yemeklerin yaninda roka salatasi
pekmez ve portakal suyu
yumurta

haftada 3-4 kere köy yumurtası yiyorum. sebze ve meyve ağırlıklı besleniyorum. tavuk suyunun da tadını sevmezdim zaten. kırmızı et suyunu hele hiç kullanamam. zaten onlar zararlı değil mi?

zıhınsel ve fızıksel dayanıklılık

arkadaşlar hafıza kaybı vs vs bunlar hep B vitamini eksikliği ile ilgili.

B vitamini takviyesi yapılarak bunlar aşılıyor.

protein, b12, demir, kalsiyum, çinko, d vit, omega3

yumurta yiyebiliyorsanız güzel.
peynire ve kefire (kefir sevmiyorsanız yoğurda) yüklenmelisiniz mümkün olduğunca.
bol limonlu roka salatası demir eksikliğinin önüne geçmenizi sağlar.
bunların dışında barbunya, mercimek, yulaf, badem, ceviz, fıstık, kabak çekirdeği, avakado ve zeytinyağı tüketmelisiniz.

ilk aklıma gelenleri yazdım. siz atıyorum "çinko içeren gıdalar" vs şeklinde arama yaparak daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

protein ve b12 açısından eksik kalabilirsin. başka bir eksiklik olmaz. protein için yüksek protein içeren doğal besinler ve ürünler öneririm.

ben hiç et yemeyen bir insan olarak solgar'ın spirulina isimli bitkisel protein desteğini alıyorum. zaman zaman da b12 kullanıyorum.

spor yapıyorum ve bir eksiklik hissetmiyorum.

sporla birlikte kırmızı et tüketildiğinde testesteron hormonunu yükselttiğini okumuştum

stop motion açısından jan svankmajer var. bence dene. hatta onun da alice'i var. tim burton'unkinden daha güzel bence. onu izleyebilirsin mesela.

www.imdb.com

edgar allen poe var şair, aynı ruha sahip biri. belki ilgilenirsin. yönetmen bilmiyorum. elimden geleni söylemek istedim.

guillermo del toro (en son gişe yönetmeni oldu gerçi)

tim burton animasyonlarına benzer film arıyorsan da: coraline ve mary and max.
yönetmenleri kim bilmiyorum.

cem yilmaz

sir gawain +1

mary and max ve coraline'i tim burton'ın bazı filmlerinden daha çok seviyorum.

dore ya da siyah diyeyim. modeli bilemedim ama.

Burnu açık ayakkabılardan olmasın mümkünse.

us.asos.com

bak tam yan tarafındaki güzelmiş. :) Bu renk de olabilir bence ya. ^^

@barbara,

ciddi misiniz, bir kahve daha mi iceyim?

ahahha, fark etmemişim cidden. Ama güzel olmuş. Ondan olabilirsin ama farklı bi renk olarak bence bu da olabilir: (kesinlikle model değil) www.gelinlikrehberi.com

ya da kırmızı tonlarda da bi ayakkabı da olabilir bence.

ek: gayet ciddiyim. :)

ben kırmızı tonlarında düşünmüştüm ama bilemedim. bayılacaaam.

Siyah ayakkabı süper olur. Ama o elbiseyi giydiğinde kimse ayakkabıya bakmaz..

şunlar nasıl?

www.trendyol.com

www.trendyol.com

www.trendyol.com

kırmızı, bordo+ 1 (önü kapalı ve asla rugan değil ama)

siyah elbiseyi kapatır. açık renk kombinasyonu basitleştirir.

Nasil korkunc parmaklari varmis kizin bir an gozumu alamadim..

Ben sarap kirmizi, hardal sari veya koyu cim yesili diyorum.

(www.barneys.com )

(www.farfetch.com)

(www.shopbop.com )

(git:www.neimanmarcus.com )

(www.nastygal.com )

(www.kurtgeiger.com )

(www.neimanmarcus.com)

(www.neimanmarcus.com )

siyah veya metalik belki pudra.ama kesinlikle önü açık olmamalı, yuvarlak da olmamalı.

sakın bordo almaaaaa.lacivertle bordoyu birleştirmek çok kötü ve demode bi tercih.

Bordo ve kırmızı renklerden vazgeçtim ben de :)

hepimiz yaşadık bu durumu fobiyi yenmenin yolu varmı bilmiyorum ama kendini daha iyi hissetmeni ağlayacak bir arkadaşının yanına gidebilirsin.

istanbul'daki deprem ya küçük olur ya çok büyük. belli bi rakamdan sonra hangi yapının içinde olduğun fark etmez, hepsi dümdüz olur. çadırda yaşamayacaksan yeni bi yere taşınmanın anlamı yok.

Evet herkes bugün korktu çünkü garip bir his deprem, geçmiş olsun, yalnız değiliz bu duyguları hissederken, ne gariptir ki artık tüm milletçe hergün aynı duyguları yaşıyoruz, Allah sonumuzu hayır etsin..

Hava güzel eve kapanmamak lazım ;)

gerçekleri kabul etmen gerekiyor. istanbulda yaşıyorsun, bu zaten olacak bişeydi. ben ankaradayım burası istanbul kadar riskli değil ama burada da olabilir. bu korku senin hayatını çok etkiliyorsa psikoloğa gitmen iyi olur. fakat maalesef hepimiz bu korkuyla yaşamayı öğrenmek zorundayız. geçmiş olsun herkese.

en fazla ölürsün bu telaş ne ?

Ben İzmir'deyim, geçen hafta da deprem oldu burada gayet güzel sallandık. Koltuk balkondan uçar mı diye düşündüm. Hiç panik yapmadım. En kötü aşağı inelim dedik, apartman yüksek katlı. İnene kadar garanti ölürüz yıkılırsa bari üst tarafta kalırız bize erken ulaşırlar diye düşünüp bekledik. Aşağı insen yan apartman üzerine yıkılır. Panikleyip camdan atlamazsan ölmezsin. Binanın eski olması uyduruk olduğu anlamına gelmiyor. Yatak başına su, kuru gıda, fener falan hazırla çok korkuyorsan. Deprem öldürmez, cahillik öldürür, panik öldürür, bina öldürür.

17 Ağustos depreminde apartmandan elinde doğum günü hediyesi el lambasıyla inmiş çocuk bildirdi.

:D :D :D :D cesario yat uyu :D

Türban takmıyorsanız sizi ejderhalara atarlar.

Bir şey olmaz ama gitmeyin.Oraya kadar gideceğinize pekin daha güzel.

pakistan hem ekonomik hem siyasal hem de guvenlik acisindan cok sIkintili bir ulke. dikkatli olundugu takdirde basiniza bir is gelmez diye dusunuyorum ama benim bir yakinim olsa gitme derdim. hatta engellemeye calisirdim.

onun yerine hindistan verelim? :)

başınıza kesinlikle sıkıntı gelir. pakistana gidenler hindistana giderken geçmek için gidiyor(uz).

zaten öyle olur ki.

Muhtemelen olmaz. Son zamanlarda meyve ve sebze çekirdeklerini de ithal etmeye başladık. Bunlar da kısır çekirdekler. Yani ikinci nesli yok.

küçük bir ihtimalle de olsa çıkar.

ama uzun vadede düşünürsek yenebilir bir meyve verebilmesi için aşılanması gerekir.

tabii meyvesine göre de değişiyor diye biliyorum.

yok kanka bu çocukken inandığımız yalanlardan biri.

olur. ancak çekirdeği diktikten sonra düzenli olarak bakımını yapmanız gerekir. gübre, su vs. bu yüzden saksıyla başlayın, boyu 50 cm'yı geçince toprağa aktarın.

not: babaannem der ki, eğer çekirdek ekeceksen dişin değmemeliymiş çekirdeğe meyveyi yerken. nedir bilmem ama işte eskiler...

ben yine de şansımı deniyiiim o zaman.

yenidünya dikmiştim çıktı ama meyve vermedi

bizim yazlığın bahçesinde yenidünya bitti öyle.

bir de ortaokuldaki tarım dersinden aklımdan kaldığı kadarı ile, meyve ağaçları tohumdan üretilmezmiş. iyi ürün veren bir ağaçtan çeliklenirmiş.

yıllar önce yazlıkta diktiğim malta eriği çekirdeği kocaman ağaç oldu. bir sürü de meyve veriyor yıllardır.

şimdi peki ben bizim apartman bahçesine kayısı çekirdekleri koysam ne kadar ve hangi aralıklarda sulamam gerek?

Kayısı çekirdeğini kırıp içindeki çekirdeği ekmen lazım.

Gecen yaz ektigim malta erikleri 50-60 cm oldu.
Gecen kis gomdugum kokulu mandalinalar da cikti.
Igde, cam fistiklari hep yeserdi.
Topraginiz varsa degerlendirin. Bahcem yok benim, hepsi saksida simdilik.
Cok keyifli bir ugras.

zarada benzerleri vardı. geçen sezon özellikle. h&mde de olabilir. birebir aynısı değil ama çok benzeri.

(bkz: stiletto)

bunlar stiletto değil ankle cuff sandals olarak geçiyor

ninewestte kesin vardır

www.theguardian.com

Edit: ya da önü kapalı olduğu için ankle cuff stiletto da denilebilir

stiletto ayakkabı markası zaten neferkitty, raat ol :*

Punjap,sindh bolgeleri yani ulkenin dogusunda genel olarak sikinti yok.kisaca karachiye,lahore'a gidip cevrelerinde takilacaksiniz keyifli olur.balosistan ve afgan sinirinda kalan bolgeler genel olarak yabancilarin kacirilmasi gibi durumlarin karsilasildigi yerler temkinli olmakta fayda var.ulkenin bana kalirsa en guzel yeri kesmir ama dunyadaki en tehlikeli yerlerden birisi kabul ediliyor,simdilik beklemekte fayda var.

Karachiye gidip,cevresinde takilmak bir baslangic icin iyi olabilir,orada kurulan diyaloglarla yola devam edilir.net uzerinde olumsuz sozler daha fazla paylasildigi icin guney afrika,pakistan vs.surekli cok guvensiz olarak bildirilir ancak gidip gordugunuzde neyi abartmislar moduna girebilirsiniz.bana genelde olan bu olmustur.kisisel fikrim pakistan guzel ulkedir.carsi pazar esnafi kasardir.dayanamayip bir suru alisveris yapabilirsiniz:)iyi yolculuklar.

harika bilgiler! çok teşekkürler! ben henüz gitmiyorum ama gitmek istiyorum, bir senelik planlarım arasına almak istiyorum sadece. kadın olarak hemcinsimle mi gitmem, yoksa karşı cinsten biriyle mi gitmem daha az sakıncalı acaba? islam ülkesi olduğu için kısıtlamalar çok var mı? bir de ne zaman gitmiştiniz?

Yaninizda erkek olsa,ya da grupla gidilse iyidir.arap ulkelerinde oldugu gibi kadinin tek basina cikamamasi gbi bir durum yok.kadinlar her yerde varlar.denize gittiginizde de goruyorsunuz ancak kiyafetleriyle giriyorlar denize.en son 6-7 sene olmustur ziyaret.cekniorsanizda karachiye gidin duzgun bir otelde kalin cok pahaliya gelmeyecektir.havayi bir gorun ondan sonra yolculugunuzu gelistirin.

Nadire İçkale,uzun zaman evvel Ayşe Arman'ın pazar söyleşisinde okumuştum isim vermeden galiba bu üründen söz etti..Bu ürün süreklilik arz ediyor kullandığın sürece etkisini gösteriyor buda dip not olsun...

+1 pembeturk
böyle ürünler genelde kullanıldığı müddetçe etkiler. misal minoxil var bunun saç için olan versiyonu diyebiliriz. erkek arkadaşım 4-5 ay kullandı, her şey iyi, harika. bıraktığında zamanla sonradan çıkan saçlar yeniden cansızlaştı ve döküldü.
içeriğindeki bölünmeyi indükleyen madde sürekli olarak takviye edilmediği sürece vücudun tepkisi devamlı olmuyor.
bir de ürünün etkinliğinin denendiği bilimsel yayınlar vardır belki, incelemek lazım. ben bu tür proliferasyonu tetikleyen maddelerin bir müddet sonra kanserojen (ilgili hücre tipi için, genel değil. misal saç kökü bu örnek için) olabileceği, yahut dokuda uzun dönemde daha belirgin kellik yapabileceği endişesi taşıyorum. genelde uzun süreli etkileri denenmeden piyasaya sürülüyor bu tür ürünler. oral yolla da alınmadığından-topikal uygulandığından ilgili bakanlık ya da kurumlar çok üzerinde durmuyor olabilir.
yalnız bunlar şahsi düşüncelerim, doğru olduğunun bir kanıtı yok, belirtmek isterim.
kimyasal uygulamalardan ziyade bitkisel takviyeler(yağlar?), ya da bunlarla birlikte bitkisel yağların kullanımı ve sonrasında yağ kullanımına devam etmek belki daha iyi olabilir.

aslında sitede bilimsel araştırmalara da yer verilmiş ancak ben konuya hakim olmadığım için yorum yapamıyorum. www.eeose.com

bakın mesela bu çalışma bir poster sunumu, makale değil:
www.eeose.com
burada hücre kültüründe yapılmış çalışma ve ilk aşamasında 2 saat boyunca hücre canlılığına etkisi, sonrasında da 9 günlük uzamaya etkisi üzerine çalışma yapılmış.

şu da özellikle bu ürüne ait:
www.eeose.com
burada da gözü ve göz kapağını nasıl etkilediğini, kuruluğa ya da tahrişe neden olup olmadığını açıklamaya çalışmışlar.
şurada farelerde farklı üzüm çekirdeği özütlerinin kıl uzamasını hızlandırmasıyla ilgili bir çalışma var: (o kirpik ürününde bu çekirdekler var mı?
www.eeose.com

şurada da yine hücre seviyesinde kıl köklerinin güçlenmesiyle ilgili çalışmışlar. bence hayvanlarda başarıya ulaşsalar hiç durmaz yayınlarlardı, demek ki başaramamışlar:
www.eeose.com

acceptance - different

öncelikle.
eksisozluk.com

<3

www.dailymotion.com

www.dailymotion.com
www.dailymotion.com
www.dailymotion.com
www.dailymotion.com
www.dailymotion.com

www.dailymotion.com

acceptance - different çok güzelmiş, teşekkürler!

douche, boğazında kalsın. dailymotion da çalışmıyormuş işte, evde ancak dinleyebilirim.

The Smiths - There's A Light That Never Goes Out
Pink Floyd - Hey you

bunlar da benden tüm damarsever arkadaşlara gelsin.

ne kadar çok öneri, o kadar iyi bugün.

ne çalışıyormuş, onu deseydin. töbe.

deezer.com'dan aratıp dinliyorum ben isim bilgisi olunca.

amen.

Radyonun ve kendimin reklamını yapayım bari bence şu an gayet vurucu çalıyorum. :D

www.sourberry.org

Kings of Convenience
-My Ship Isn't Pretty
-Rule My World
-Winning A Battle, Losing The War
-Mrs. Cold

Keane
-Thin Air
-Higher Than The Sun
-Won't Be Broken
-You Are Young
-Clear Skies

radiohead - street spirit
band of horses - the funeral
blonde redhead - bipolar
bon iver - perth
coldplay - what if

çok iyi geliyor, süpersiniz!

hepsini dinliyorum. ofiste ağliciiim.

bu da benden size gelsin: Blackfield - 1000 People

Ben doğrudan Muscle Museum diyecektim ki Muse demişsin zaten.
Coldplay - Trouble
Three Doors Down - Loser
Three Days Grace - I Hate Everything About You
Puddle Of Mudd - Blurry
Placebo - I Know
Saybia - In Spite Of

eskilerden aklıma gelenler oldu bak şimdi:

blur - clover over dover
stereophonics - i stopped to fill my car up
papa roach - tightrope
staind - outside

(ben bunları da bi ara kendi listeme ekliyim)

arid - you are
elbow - red

Yeni nesilden bir tavsiye;
(bkz: the pretty reckless) dan,

(bkz: heaven knows)

Bluegrass Band - If I Needed You

the strokes-trying your luck

benim cilt yapımdan dolayı 1 saat bile kalmıyor ama far bazı kullanarak tüm farları 6 saatlere ulaştırmayı başardım.

NARS'ın farları gayet kalıcı. Makyaj ürünleri genel olarak da çok başarılı.

Kıyasladığımız yiyecek açmaysa daha az zararlı. Çünkü açma aynı zamanda aşırı aşırı yağlı.
Ama kahvaltı olarak peynirli omletle kıyaslarsak zararlı.
Genel olarak ise işlenmiş, koruyuculu, sofra şekerli falan sağlıksız bir günümüz besini işte.

bu tip olup da faydalı olanı neredeyse yok,
Açmadan daha azmı zararlı daha fazlamı zararlı bilemem ama marketten alıp yediğimiz domates bile domates değil

sabah kalkar kalkmaz kahvaltı edemiyorum, biraz vakit geçmesi gerekiyor. işe gidene kadar o vakit geçiyor, iş yerinde ise daha çok sade bir açma tercih ediyorum. haftasonu sıkıntı yok ama haftaiçi için daha sağlıklı bir şeylere yönelmek istiyorum. ek olarak belirtmek istedim :)

Paketli/İşlenmiş hiçbir ürün sağlıklı değildir. Poğaça açma da sağlıklı değildir. Sağlıklı olan, biraz şaşırtıcı gelebilir ama, peynir zeytin yumurtadır.

Edit: Bu tür ürünlerin muhteviyatında; koruyucular, tatlandırıcılar, fruktoz şurubu, glikoz şurubu, trans yağ gibi birçok kanser yapıcı maddeler bulunur. Ayrıca glisemik indeksi yüksek ürünler olduğu için direkt insüline oynayıp kan şekerini çıldırtma özelleğinine de sahiptirler. Bu anlamda hiçbir tok tutucu özelliği olmadığı gibi bilakis sürekli aç dolaşmanıza neden olur. Açma olayına hiç girmiyorum bile. Undan hamurdan yağdan yapılmış bir şeyin sağlıklı olabileceğini düşünmek bile tuhaf. Bu da bilimsel kısmı olsun.

açmadan daha zararlı değil ama yararlı da değil mısır/pirinç gevrekleri.

yulaf ezmesi ve müsli ise faydalı. özellikle de yulaf ezmesi.

angelus, dip not olarak belirteyim istedim. açmaların sağlıklı olduğunu düşünseydim daha sağlıklı olabileceğini düşündüğüm corn flakes alternatifini sormazdım anacım. yulaf ezmesine yöneliyorum. çok teşekkürler! <3

sağlıklı değil. bkz. glikoz şurubu.
kan şekerinizi dev yükselttiğinden, hemen acıkırsınız zaten kısa sürede.
devamlı açma yerine de, peynirli-domatesli bi sandviç tüketseniz daha yararınıza olur kanısındayım.

Müsli faydalı değildir. Müsli de en az diğerleri kadar şeker ve yağ oranı oldukça yüksek gereksiz bir karbonhidrat kaynağıdır. Raf ömrünü uzatmak için kullanılan koruyuculara falan hiç değinmiyorum bile. Yulaf ezmesi tüketebilirsiniz lakin onun da besin değerlerini kontrol edip öyle tüketmenizi öneririm. Hatta Hahne'nin yulaf ezmesi sıfır şekerdir, onu tüketebilirsiniz ama ben genel olarak hiçbir tahıl ürününü tüketmemenizi naçizane öneririm.

yulaf ezmesi alıyorsun. içine fındık ceviz, muz, elma, kuru üzüm, kuru kayısı filan koyuyorsun. üzerine de süt. al sana ideal kahvaltı.

marketlerde satılan corn flake ve musli'lerin için glikoz şurubu dolu. yarardan çok zararı var.

Kahvaltı yapman şart değil. Bir süre öğle yemeğine kadar yeme. Bir hafta içinde alışırsın.

mümkün değil. insülin değerlerim düşük, anında gözlerim kararıyor. ayrıca kahvaltı etmemeyi tercih etmiyorum. bence hiç sağlıklı ve normal değil.

bir başka alternatif olarak: kahvaltı olayını komple kaldırabilirsiniz hayatınızdan, bunu da bir düşünün :)
ya da "öğlene kadar çok acıkırım" derseniz o zaman iş yerinde büyükçe bir parça peynir yer üstüne de bir kahve içer geçersiniz. böylece türkçe adına da yakışmış olur öğünün.
"sabah kalkar kalkmaz kahvaltı edemiyorum"dan yola çıkarak yazdım bunları.

"kahvaltı günün en önemli öğünü" hikayelerini geçelim. yani "breakfast" önemli tabii de, kaçta yendiği ve neler yendiği kişiye ve vücuduna bağlı.


ekleme: ben yazana kadar yazılmış :)

ya arkadaş ilkokul öğrencisi misiniz kahvaltı etmemeyi filan tercih ediyorsunuz?

şu an herkesi azarlayan canan karatay gibi hissettim kendimi.

ne kadar kitap okuduysam, kaç diyetisyen, doktor dinlediysem hepsi dengeli beslenme, egzersiz dışında başka bir şey vermiyor. öğün atlamayacaksın. kahvaltı günün en önemli öğünü. en kuvvetli öğün kahvaltı olacak, diğer öğünler daha hafif olacak.

fasting, oruç filan bunlar insulin dengesini bozan şeyler. diyabetle kucaklaşırsınız ileri zamanlarda.

ilkokul öğrencilerinin yaptığı bir çok şey için wikipedia linki verebilirim ben de.

bu o şeylerin doğruluğunu kanıtlamaz.

sayın arkadaşlar yaşınız genç diye pek tecrübeniz yok, çoğunuzun da maşallah sağlığı yerinde.

ancak sağlık gidince bir daha geri gelmiyor. o yüzden lütfen aç kalmak, öğün atlamak gibi doktorlar tarafından önerilmeyen şeyler yapıp sağlığınızla oynamayın.

daha genç yaşlarda hiç beslenme düzenine dikkat etmezdim, dengesiz yemek saatlerim vardı, arada gerçidiğim depresyonlar, üzüntüler filan hepsi biraraya gelince kilo aldım ve sağlığım bozuldu. şimdi gizli şekerim var ve 2,5-3 saatte bir mutlaka bir şeyler yemem gerekiyor. yoksa şekerim düşüyor ve bütün dengem bozuluyor. (yok yok kapılardan geçemeyen morbid obez değilim, fazla kilom var sadece, dont panic :)

ciddi hastalıkları olanlarla karşılaştırılınca çok ufak bir şey bu ancak yaşam kalitem feci şekilde düşmüş durumda. özellikle istanbul gibi bir yerden bir yere gitmesi 1-2 saat alan yerlerde yemek düzeni sorun oluyor. vs vs vs.

o yüzden genel sağlık ilkelerine dikkat edin derim ben, gençlikte vücut her şeyi kaldırıyor gibi görünür ama bir dengeler bozulursa geri dönüş yok.

bir de hayatımızın her noktası kimyasal maddeler içeren yiyecekler, yapay şeyler, hormonlar vb zararlı şeylerle dolu. mc donalds gibi yerlerde içine 1 gr bile et koymadan köfte(?) yapıp satıyorlar size.

lütfen bilinçli olalım.

@mmc
merhaba!
fastingden ziyade az-az-sık-sık beslenmek insülin dengesini bozan bir sistem aslında -çoğunlukla diyelim- ve tabii altını yeniden çizmek lazım: bünyeye göre değişir bu işler.

"öğün atlamayacaksın" diyorlar demişsiniz. hangi öğünleri ve kaç öğünden söz ediliyor burada? yani 3 mü 5 mi kaç ise, o sayıyı kim belirlemiş? ve kime göre belirlenmiş?
şunu demeye çalışıyorum: uyandıktan sonra 2-3-5-x saat bir şey yenmeyebilir. bu bir alternatiftir. kimisine uygun düşer, kimisine uygun düşmez.

keşke o sözünü ettiğiniz doktorlar - diyetisyenler bir parçacık da olsa kendilerini geliştirmeye gayret etselerdi. bilinç altlarımıza yıllar boyu enjekte edilmiş ezberlerden kurtulmamız ya da bunları esnetmeye gayret etmemiz hiç kolay olmuyor ancak ne şahane ki araştırma, bilinçli olma şansımız var günümüzde. eskisi gibi hap bilgilere muhtaç değiliz.

sizi de takip ettiğim kadarı ile araştırmacı bir kişiliksiniz. bu yüzden göz gezdirmenizi öneriyorum haddim olmayarak bu konulara. yani ana öğünler, ara öğünler, "breakfast myth" gibi konulara...
saygısızlık etmek istemem, lütfen öyle algılamayın.

IF sisteminin sağlık üzerinde olumsuz etkisini gösteren herhangi bir çalışma yok. İnsülin direnci, yağ yakımı vs. üzerinde olumlu etkilerini gösteren bir dolu çalışma var. Bilmeden konuşmayalım.

sağlıklı olanlar için uygun olabilir bunlar. ancak benim için imkansız.

:/ o yüzden dikkatli olun diyorum.

sadece bu konuda değil, bütün konularda. olabildiğince sadece ve sağlıklı beslenmek lazım. gençler nasıl o fast foodları hapır küpür götürüyor hayretler içindeyim :( neredeyse 3 öğün fast food yiyorlar.

Halk ekmek ofislerinde altin corek denen uzumlu findikli, karisik tahilli bir kucuk ekmekcik var posette.
Bunlardan haftada 5 adet alin. Ise gitmeden once arasina peynir salatalik domates falan koyup isyerinde aciktiginizda yiyin.
Acmaya, pogacaya gevrege hacet yok.

34 bedene "sıfır beden" dendiğine göre 36 2 olmalı. sanırım çift çift gidiyor hepsi. 1 beden, 35 beden falan diye bir şey yok.

31 ya da 33 beden diye bir şey var. o ne olacak şimdi?

benim demek istediğim alışveriş yapacağım sitede US 4 = EU36 diye geçmiş ancak diğer sitede ise US 2 = EU36 demiş. bu durumda gerçekte hangisi 36 beden oluyor?

www.fashion-411.com

2 - 36
4 - 38

edit: kadın olduğunu varsayarak yazdım.

şimdi şöyle oluyür. ERKEK halimle açıklayayım, kadın zannetmeyin.

kadın bedeninde 31 veya 33 beden diye bir şey yok. o dediğiniz kot bedeni. 28 bile var. onu karıştırmayın. kadın bedenleri de anoreksik falan değilseniz 34'ten başlıyor benim bildiğim, çifter çifter artıyor.

sorunun cevabına gelecek olursak, bence eu 36 diyorsa 36'dır. amarigalının kalıbına göre de 2 de 4 de 36 olabiliyordur. ürünü söylememişsiniz. atıyorum kalçası büyük, beli dar etek diyelim, ince belli koca popolu hanımlar için, şimdi bel 2 iken popo 4'tür. 36 diye alırsın, popo sığmaz, popoya göre alırsın, beli bol gelir. yani öyle bi mevzular olabilir. ürün etiketine güvenin.

ürünü satan sitenin ölçülerini baz aldım. teşekkürler duyuru.

kalsiyum eksikliği olabilir.

vitamin kullan. bende işe yaramıştı.

hastaneye gitsem eksik ne var bünyede test yapabiliyorlar mı? yoksa hep doğal, hep güzel besleniyorum. ya da beslendiğimi düşünüyorum?

Keratin ve zinko kullan.

çinko

benimde öyleydi dessy haftada 3-4 kez yumurta yemeye ve süt içmeye başladım. tırnaklarıma da manikür yaparken limonlu suda bekletip rimmel london'ın sertleştiricisini kullanıyorum 14 günlük bir kür halinde uygulanıyor. bunların sonucu olarak kırılma yaşamıyorum.
secilizm.blogspot.com.tr

şu ürün.

squat cevapları ile dolacak buralar :)

Squat ve Deadlift varyasyonları. Good Morning, Hyperextension, Kick Back ve Wall Sit de eklenebilir.

www.youtube.com

squat, lunge, lunge walk

Bir gün yaptım jillian'a kızdım kendime kızdım bıraktım. Acılar içindeydim.

2. aşamanın ortalarındayım. hatta 2 dk önce bitirdim, götümden başımdan ter akıyor. ilk 2 gün ben de çok zorlandım. hatta normalde her gün yapmak gerekiyor, ben ilk günden sonra bir gün ara verdim. kolumu kaldıracak halim yoktu. ama sonra vücut alışıyor. sondaki esnemeleri ihmal etme, iyice gerin. özellikle bacaklardaki quadlar çok ağrıyor.

sakın durma, devam et. ben çok ara vere vere yaptım maalesef, ama ilk başladığımda 2 tane şınav çekemiyordum (videodaki yarım şınavı diyorum), şimdi 10+10+10 çekiyorum. merdivenlerde nefesim kesilmiyor. koşabilmeye başladım, otobüsü falan koşarak yakalıyorum. mutlaka devam et!!!! etkisini görmeye başlayınca, çok seveceksin.

Hep level 1 mi yapmalıyım bi ay boyunca?

hareketler ağırlaşmadığı sürece vucut 1 hafta içinde alışır. bu tip egzersizleri yaparken amaca göre beslenmeyi ve dinlenmeyi unutmayın. programı direkt olarak bilmiyorum ama maksimum verim için ağrıyan kasları 24 saat dinlendirmek gerekir.

Her level 10 gün yapılıyor. En iyisi her gün bir saat belirleyip aynı saatte yapmak. Örneğin bir gün akşam yapıp diğer gün sabah yapmaya kalkınca vücut kendini iyileştiremediğinden çok zor ve ağrılı olabiliyor. En iyi verimi kahvaltıdan 3-4 saat sonra alıyorum.

Vücut şekillendirmenin yolu fitness. Pilates ile kendini kandırırsın.

pilates sıkılaştırır, inceltir, uzun kas yapar, esnek olursunuz. kesinlikle pilates yapın

bu vesile ile bir fitness veya pilates hocası varsa aramızda, bana bir pm atabilirse, özel bir sorum olacaktı.

pilatesle zayıflandığını, ciddi sıkılaşma elde edildiğini görmedim ama esneklik sağlıyor, omurgayı açıp boyu uzatıyor, duruşu düzeltiyor.

bacım sen git bisikletçiye, kendine bi tane kron al kron xc 150 veya 250. sakın gidip market bisikleti alma pişman olursun. internetten de sipariş edebilirsin. servisi bisikletin kargolanınca gelir kurar bisikletini mis gibi binersin. ama marketlerden filan boktan bisikletçilerden filan bisiklet alma parana yazık

estetik demişsin tutamadım brokebik.es

kron xc 250'lerin kadınlar için üretilen lady kadroları da var, onları da tavsiye ederim.

ayrıca sedona'nın 710 modelinin de lady kadrosu var, örnek;

www.sedonabisiklet.com

kadınsınız diye illa lady kadro almak zorunda değilsiniz ama en azından kron veya sedona markalarının giriş seviyesindeki modellerinden daha düşük markalı bir bisiklet almayın.

ben b'twin kullaniyorum Istanbul'da, tavsiye ederim.
www.decathlon.com.tr

eşime bianchi touring 705 aldım. çok memnunum.
www.bianchi.com.tr

bende sadece sahilde hafta sonları binerim diye aldım bir tane, hatta iki bisiklet. çok pis gaza getirildim bir kız arkadaş tarafından, "bir tane fazla al lan ara sıra yanına arkadaş bulursun" diye :)

ben önce şöyle düşündüm, "tamam çok hevesliyim ama ya gerçekten iyi bir bisiklet alır da ondan tam anlamıyla faydalanamazsam, o zaman ölü yatırım olmaz mı?"

en iyisi ekonomik bir şey alayım, onu eskitecek kadar kullanır ve faydalanırsam demek ki bu bir heves değil, gider iyi bir bisiklet alırım dedim.

ulan kendi kendime amma çok konuşmuşum :)

böylece netten ufak bir araştırma yaptıktan sonra, ofise bırakılan metro market broşüründe çok güzel fiyatlar görüp gittim metroya.

kendime bisanın giriş seviyesi bir markası 26 cant amortisörlü filan ama en ucuz modelini aldım, ikinci bisikleti de 24 cant bir ümit bisiklet olarak seçtik.

diyeceğim o ki, ben bu bisikleti eskitir ve gerçekten kullanırsam illa ki değiştirme ihtiyacı duyarım. işte o zamanda büyük ihtimal ile kron marka yada o ayarda salcano vs kaliteli, hafif ve yağ gibi giden bir bisiklet alırım paraya kıyıp.

bu arada aldığım bisikletleri sadece 10 dakika kullanabildik, o günden beri hava açmadı :)

bu vesile ile bisiklet ve caddebostan sevdalısı arkadaşlara bir duyurum olsun, ulan para verdik aletler boş yatıyor. hafta içi müsait olan olursa mesaj atında ara sıra bir saat falan gazlayalım sahilde.

not: gazı veren arkadaş bir hanım olduğu için ikinci bisiklet model ve renk olarak baya baya kız bisikletidir, tura katılmak isteyen erkek kardeşlerim "umurumda olmaz yeter ki bisiklet olsun" derlerse problem yok :)

Dün kız arkadaşıma şunu aldık. Onun da kullanım amacı sizinle aynı, çok mutlu oldu..

www.bianchi.com.tr

salcano bodrum, mostar, alanya

www.salcano.com

Uzun yıllar kullanacaksanız Kron XC önermişler güzeldir veya Sedona diye bir marka var, o da güzeldir, alır koyarsınız kenara, temizleyip koyduktan sonra durduğu yerde birşey olmaz.

Senede bir kullanacaksanız ve sonra yer sıkıntısı olup da muhafaza edemediğiniz için bir akrabanızın çocuğuna, komşunuza hediye edecekseniz en ucuzundan alın.

kafam çok karıştı arkadaş! hepsini alayım da kurtulayım mı?

ya calzoncillos herkese göstermesene! evet benimki çok tatlı ama üretmeyeceklermiş bi daha :)

bi de benim gittiğim bisikletçide mostar, bodrum, sarajevo olsaydı onlardan birini alırdım. özellikle mostar çok güzel görünüyo :/

carraro 224 sanırsam alt donanımlı en ekonomik bisiklet. ayrıca kadın modeli de var. nakit fiyatı da 750 lira civarı olması lazım.

MTB denilen, yol bisikletine gore daha hantal tekerli bisikletlerden (kron xc 250 gibi) uzak durun ilk aşamada.

Şehir bisikleti bakin kendinize, bisiklet ile icli-disli olmayanlar metroda, carreforda gordugu 300-400 tl olan market bisikletlerini dikkate aliyorlar. Onlar hem donanim, hem agirlik olarak uzerler. Agirlik cok onemli bisiklette! 500 TL uzeri olsun baktiklariniz.

Bu işe yeni başliyorum diyip en ucuzunu almayin. Biraz yuksek fiyatlarla parcalarin bozulma oranlarini, hafifligini, servis kalitesini arttirmis oluyorsunuz. Salcano bu yonden iyi. City sport modellerine bakabilirsiniz.

80 ler degil ama emiliana torrini-jungle drum olabilir mi?

Sozleri soyle

Hey, I'm in love
My fingers keep on clicking to the beating of my heart
Hey, I can't stop my feet
Ebony and Ivory and dancing in the street
Hey, it's 'cause of you
The world is in a crazy, hazy hue

My heart is beating like a jungle drum
My heart is beating like a jungle drum
My heart is beating like a jungle drum

Man, you got me burning
I'm the moment between the striking and the fire
Hey, read my lips
'Cause all they say is kiss, kiss, kiss, kiss, kiss
No, it'll never stop
My hands are in the air, yes, I'm in love

My heart is beating like a jungle drum
My heart is beating like a jungle drum



Read more: Emiliana Torrini - Jungle Drums Lyrics | MetroLyrics

siz beğendiğinize göre sanırım herkes tarafından benimsenmiş ve hit olmuş bir şarkıdır. YouTube'da Best of 80's Persian Music diye bir arama yaparsanız şarkıya ulaşma ihtimalinizi yüksek.

edit: YT olmadığını yazmış arkadaş. iTunes ya da grooveshark'a da bakabilirsin.

aklıma ilk gelen şu ama doğru olmasından korkuyorum açıkçası :)


www.youtube.com

soundhound kullanın o bulur sizin yerinize.

ben fas'tan almıştım orda bile milyon değişik fiyata vardı demekki orda bile sahtesi,gercege yakını ve gercegi var o yuzden şahsen burdan almam. alsam da beklentimi yuksek tutmam.

Ayse Tolga sattigini soluyordu bi ara.

maru.

www.facebook.com

m.youtube.com

Sürekli aynı şeyleri yazıyoruz ama burada önerildikten sonra Starbuck'ı izledim, çok mutlu etti. Groundhog Day keza öyle.

interstate 60.

en sevdiğim filmdir.

Ben de sürekli Black Cat White Cat'i yazıyorum mesela.

buffalo 66

The Secret Life of Walter Mitty.

The Holiday (2006) - www.imdb.com

ben uzun zaman bunu kullandım çok da memnun kaldım.

www.lilakutu.com&bc=

içeriği: su,zeytin yaprağı suyu,mineral tuz,papatya ekstratı,portakal nergisi (ayni sefa) ektratı,limon otu ekstratı

(sağ tarafta "nasıl kullanılır" tabına tıklayınca hemen altta "içinde ne var" başlığında yazıyor.)

ayrıca diğer doğal marka ve ürünler için:

www.lilakutu.com

şu da ilgini çekebilir.
www.wesupportorganic.com

yves rocher de aliminum ve parabensiz roll'onlar megvcut 8-11 tl arası

vapur, eminönü, kurukahveci mehmet efendi. vapur, kadiköy.

fiyat performans galibi kakao. aktardan cekilmemis falan da bulunabilir ama mehmetefendi candir. + deniz havasi iyidir

Kaka lan bu!

Havacılıkta benzeri var
if it is green keep it clean, Anlamı şudur eğer uçakta yeşil bir şey görüyorsanız oksijenle alakalıdır ve hemen parlar onu kirden yağdan pislikten uzak tutmanız güvenlik açısından çok önemli.

Ha bucümle bu sektörden değilsen anlamsız gelecektir ama anlamı var.

Cevap: Özel bir branşta geçiyorsa bu cümleler tam anlamını yorumlamaya çalışmamız biraz yanlış olabilir.

Edit: brown olan kaka belli ama sarı olanı bilemedim.

hippiler filan yapar bunu çiş içün sifon çekmez, Kakaya çeker. Ben de öyle yaparım çünkü suda oturan çişin kimseye zararı yok. ve kaynakları etkin kullanalım ltfn.

ishal ve normal kaka arasında geçiyor bence.

Six Feet Under manyağı olarak hemen hatırladım,Lisa'nın tuvaletinde vardı bu yazı. Yani işedikten sonra sifonu çekmene gerek yok diyor.
Japonların duş alırken kullanılan suyu biriktirip rezervuara aktarma gibi projeleri vardı. Çok daha tercih edilebilir bir çözüm tabii.

locococo, benim de aynıma aklı sahne geldi ama tabii o yazıyı net hatırlayamıyordum. sfu rulez <3

Şimdi bu arkadaş bu tarz bir yazıyı asmak istiyormuş tuvaletine :)

O yüzden Türkçe olarak nasıl tekerleyebiliriz ki?

Yellow dediğin çiş, o içeride suda kaybolur zaten, erir gider. Onda sifonu çekmek zorunda değilsin diyor. Kahverengi ise sıçtın demektir. Dolayısı ile sifonu çek diyor.

onu anladık aychovsky, şimdi tekerlemeye geçtik hatta :)

Gecikmişim :( şimdi bulup detileyeceğim.
"Ye ekşiyi, çıkar Ayşe'yi
Ye tatlıyı, çıkar Hakkı'yı" keser mi?

işeyeceksen su yok takma
sıçacaksan su ara sıçma

Baktın sarı, hemen topla tumanı
Baktın kahve, e bi zahmet temizle

Kafiyeler değiştirilebilir. Şu kadarcık zamanda bu oldu.

Sarıysa hiç takma bunu
Kahveyse çek sifonu

Sarıysa sallama
Kahveyse bas sifona

Sarıysa masumdur bebek misali
Kahveyse bakterilere sifon gerekli

sarıysa salla
kahveyse yolla

sarıyı salla
kahveyi yolla

çişse salla
kakaysa yolla

--

çiş mi kes ilgiyi
bok mu çek sifonu


--

sıvıysa kalsın dokunma
katıysa asıl sifona

çişse boş ver dokunma
kakaysa yüklen sifona

sarıysa kalsın dokunma
kakaysa aban sifona


gibi gibi türettim :)

Sarıysa hasta etmez seni korkma
Kahveyse düşünmeden bas sifona

Peki adam ishal olup da sarı şaapsa, n'olacak?

burcix'e (entryi giren) mesaj attım. belki o bilir kim olduğunu.

Ben tabii sözlük işleyişini tam anlamıyorum. Dessy diye bir kullanıcı yok muymuş yani sözlük'te? Eğer öyle ise, o nick'i ben neden alamadım?

Yine bulamıycam, yine bulamıycam :(

Sözlük üst yönetminden yok mu burada biri hiç, ona yazsam?

abi ben şimdi dessy nicki ile kayıt oldum. bir hata mı var?

nasıl ya? :(

zamanında dessy diye biri kayıt olmuştur, sonra uçurulmuştur, onun için siz kayıt olmak istediğinizde bu nick var demiştir, ama siz ona ulaşamamışsınızdır.
ama bu database belli süre tutuluyordur. artık bu süre geçmiştir ve onun için dessy ile kayıt yeniden olunabilmiştir. şanssızlık olmuş.

winstoncash arkadaş bana hesabı verdi!!!!! <3 <3 <3

:) haydi, hayırlı olsun

yemiş

Yemiş daha çok kuru yemiş tarzında olmuyor mu?

yemiş de sevmediğim bi laf aslında eheh. kullanmam da. ama evet orman meyveleri daha uygun gibi. o da garip gerçi.

görsellerden arattığımda berries ve orman meyveleri aynı sonuçları veriyor. böylece bir şey daha öğrenmiş olduk :)

(teşekkürler duyuru!)

şurada ev yapımı diş macunu tarifleri var. kendim kullanmadım ancak.

www.zehirsizev.com

ben de bi şey diyorum. ailede çürük dişli olmayan tek çocuk benim. kardeşlerimin en az iki dişi eksik. flor haplarından kullandım zamanında. dişlerimi hiç düzenli fırçalamadım çocukken. hala da her gün aynı disiplini göstermem. dişlerimde çürük oluşumu yok denecek kadar az. dünyanın en az diş ve dişeti sorunu yaşayan insanları suların ticarileşmediği ve hemen her bölgede aynı vasıflarda bulunabildiği eski sovyetler birliği ülkelerinin insanlarıdır. (kaynak: su kimyası hocam)

not: eski sovyet ülkelerinde kullanma amaçlı sular genelde yüksek florürlüdür)