Ekşi Duyuru

Kur farki filan.
Devlet euroyu ilaclarda 2,69a sabitlemisti. Adamlar da zarar edeceklerine getirmiyolar. Euro olmus 6...

Üretici firmalarına telefon açın. Herhangi bir deponun stoğunda varsa, onlar sizi yönlendirirler.

@kuehlesben migreni çok standart kabul ettiğim için sanırım, sanki daha önemli hastalıkların pahalı ilaçları sorun yaşar gibi düşünmüştüm. Eczacı migrex te kısa bir süre sonra gelmemeye başlar haberiniz olsun dedi. E ben bile bu kadar stres oldum, napcak daha ciddi ilaçlar kullananlar...

bağımlılık.

Benim gibi filme dikkat problemi olan ve telefona bakma bağimliliği olan biri olabilir. Ders çalisirken, ders dinlerken, filmde, dizi izlerken vs 5 dakikada bir telefonumu açip menüde dolanip kapatıyorum. Akışkanlık yani önemli bi işim olduğundan değil.

Ha ama ben parlakliği minimuma alip bakiyorum karanlık ortamda, kendi gözümü rahatsız etmiyo ama başkaları sıkıntı yaşamasın diye.

@nundu, peki bunun diğer insanları rahatsız ettiğinin farkındaysan, seni bu alışkanlıktan/bağımlılıktan kurtulmaktan alıkoyan nedir? yargılamıyorum, cidden anlamaya çalışıyorum.

parlaklığın minimumda olması engellemiyor ki yanında ki kişinin rahatsızlığını. ha bir de klavyeyi sesli kullananlar var misal?

Pek sinemaya giden biri değilim zaten, en son hangi filme gittim hatırlamıyorum bile. O yuzden benim gibi biri olabilir derken yani ben yapiyorum anlaminda değil benim gibi alışkanlığı olan biri olabilir anlamında dedim. Kendim gittiğim zamanlarda olabildigince az bakmak için kendimi zorluyorum zaten.

Ha ama şöyle düşünebiliriz, sigara içmek sinema salonlarinda yasak olmasa, sigara içen biri yanindakileri düşünmeyip içer muhtemelen (ben düşünüp içmem diyenleri tenzih ediyorum). Telefona bakmak da öyle. Ayrıca belki de sinema izlemeyi sizin kadar "kutsal" bi eylem olarak görmüyodur. Başkasi telefonuna baksa bile dikkati dagilan insanlar bana tuhaf geliyor zaten. Klavye sesi konusunda haklisiniz ama telefon ışığı hele az parlakliktaysa sizi niye ilgilendirsin ki? O zaman ders dinlerken mesela yaninizda biri telefonla oynasa sessiz bir şekilde, o zaman da mi dikkatiniz dağiliyor?

ben de bir kutsallık yüklemiyorum zaten sinemaya. ama insan festival filmine bilet alıp akşamın o saati oraya geliyorsa, sinema'ya en azından merakı ve saygısı var diye düşünüyorum. dikkatle izlemek istediğim, aylardır beklediğim film gelmiş nihayet, zar zor bilet bulmuşum. böyle bir filme gelen insan gerçekten sinemaseverdir diye varsayıyorum. ha böyle yazınca da yazar burda entel filmlere gitttiğinin altını çiziyor gibi olmasın ama herkesin ilgi alanları var, sinema da benim için ciddi bir ilgi alanı.

o ışık o karanlık ortamda yanıp yanıp sönünce 5 dakika da bir, insanın ister istemez dikkati dağılıyor. yoksa dışarda, cefede, yan sırada falan bana ne, ne kadar sık bakarsa baksın.

sigara örneği verdiğiniz için ona da değinmek istedim, mesela otobüs duraklarında kanunen içmek yasak, ama ısrarla o durağın daracık alanına girip içiyor. hele hava yağmurluysa, tıkış tepiş bir alanda o kokuya maruz kalmak gerçekten işkence. içmeyen insanlar o dumanı solumak o kokuyu çekmek mecburiyetinde değil ki? ya da otobüs sırasına giriyor, kapıya kadar içiyor o sigarayı, son nefesi de derin çekip pof diye arka tarafta ki insanların suratına doğru üflüyor.

bunun benim o ışık, ses, duman ve kokuya hassasiyetimle bir ilgisi yok ki, toplu hareket edilen alanlarda başka insanlara saygı göstermekle alakası var. bu saygı gösterme meselesini yok sayacak kadar insanların zihninde olan ne, onu anlamaya çalışıyorum.

Saygısızlık, terbiyesizlik.

Ben sadece sesini kısmam çoğu zaman ne olur ne olmaz diye uçak moduna alırım saate bakmam gerekir diye parlaklığı düşürür yine de üstü kapalı bakmaya çalışırım.

Sinemada telefonu açıp konuşanı gördüm ki amcam olur kendisi delirtmişti beni.
Durup durup mesajlara bakmalar cevap yazmalar vs.

İnsanın konsantresini bozan bir durum.

Hadi sinemada izleyen insanlara saygın yok yapıyorsun tiyatroda izlemeye gittiğin insanların konsantresini nasıl bozarsın ya aptal mısın para verdin o kadar, keyifle izlesene.
Ne saçmalık.

telefonu açıp bildiğin uzun uzun konuşan, ekranın flaşlı fotoğrafını çekip o anda instagrama yüklemek üzere filtre seçen, kontrast ayarlayan versiyonları da mevcut bu arkadaşların. bazı insanların ciddi ciddi dayak yemesi gerekiyor.

ya ne var bunda gercekten. sikayet etmek icin bahane ariyorsunuz. 2 sn dikkatin dağılsa ne olacak akşama eleştiri makalesi mi yetistirmen gerekiyor gazeteye.

30 dakika reklam izliyorsun sikayet etmiyorsunuz da bunu mu sikayet ediyorsunuz? oldu olacak millet sinemada sevgilisiyle de opusmesin.

@mertozkoy;
Niye dağılsın canım ne alakası var.
Makaleler yazmana gerek yok, kendine zaman ayırmışsın filme girmişsin ve en iyi şekilde zaman geçirmek istiyorsun haklı olarak.

Öpüşme dediğin olay zaten kimseyi rahatsız edecek bir şey değil gürültü yapıp dikkat dağıtmadıkları sürece zerre umurumda olmaz. Görmem bile.

Ayrıca 30 dakika reklam veren kuruma da zaten üç yılda bir anca giderim o da biri davet etmişse mecbur.
Asla üşenmem yol teperim film izlemek için ve kimse de benim seyir zevkimi bozamaz kusura bakmasınlar.

@mertozkoy @nundu vb mantıktaki arkadaşlar;

siz hiç sinemaya, tiyatroya falan mı gitmediniz yoksa bahsedilen durumla mı karşılaşmadınız bilmiyorum ama burada sorun olan şey kişinin telefonuyla oynuyor olması değil; karanlık bir ortamda ay gibi parlayan bembeyaz bir ışık huzmesi ve mesaj yazarken gelen çıt çıt sesleri ya da bizzat telefonda konuşan vatandaşın kendi sesi. hatta telefonda karşı tarafın sesini bile duymuşluğum var. herhangi bir ses ve ışık kirliliğine sebep olmadıktan sonra değil öpüşmek isterlerse ilişkiye girsinler hiç önemli değil. dersleri de ışığı, perdeleri vs. kapatıp karanlıkta tepegöz ile işlemiyorsanız o da aynı durum olmuyor doğal olarak. zira aydınlık bir ortamda telefonun ışığı bir rahatsızlık oluşturmuyor eğer ses de yoksa.

film ne kadar popi ise o kadar çok denk geliyor bu tipler. çok uzatırsa ben uyarıyorum. genelde gençler yapıyor. whatsapp swarm falan. sinemaya gittik demek için oradalar sanırım. geçen arkamdaki unili genç grubu gülerken üstüme içecek püskürttü. yanimda manitam olduğu için sakin karşıladım, özür dileyip yer değiştirdiler. insanlar hiç düşünce hiç empati oldular

Toplumsal alanlarda nasıl davranması gerektiğini bilmeyenlerin tipik davranışlarından biri işte. Başka hiçbir altyapısı, gerekçesi, önemi yok arka planda. Bunlar yeri gelir, cips/mısır yer çatırdata çatırdata, arkadaşlarına "Olm lan gördün mü? Huahhahah!!!" diye böğürür. Kimileri bir yerlere/birilerine nerede olduğuna dair rapor verme zorunluluğu hisseder. Sebebi ne olursa olsun, "Toplumsal alanlarda başkalarını rahatsız ediyor muyum?" diye ASLA düşünmezler.

Babamla annem ben küçükken bağışlamışlardı. Onların motivasyonu "nasıl olsa ölünce toprak olacak, bari başkasına yarasın" düşüncesiydi galiba. O yaitan itibaren bana da kardeşime de her konusu açıldığında organ bağışının ne demek olduğunu, hayat kurtarmanın önemini falan anlattılar. Başkalarına anlatırken de hep gururlanarak ve ne kadar iyi bir şey yaptıklarını vurgulayarak anlattılar. Bu da etkiledi sanırım, çünkü organ bağışı yapmamış insanlar bana bir garip gelir. Esasen böyle bir şey yok tabii ama öyle bir hissiyat oluşmuş. Bir şekilde normalin bu olduğu kafamıza işlenmiş. Neyse, öyle işte. 18 dolar dolmaz ilk yaptığım şey organ bağışıydı. Kardeşim de aynı şeyi yapmış. Garip bir aile geleneği gibi oldu :)

Organ bağışı için çok bir motivasyona gerek yok ki? Ölünce alıyorlar işte organları, zaten siz bağışçı olsanız bile yine de birinci derece akrabalara soruluyor. Siz sanırım canlı doku nakli gibi bir şey diyorsunuz, böbrek karaciğer falan? Onda da zaten genelde tam doku uyumu için aileden biri falan oluyor, onda da motivasyon onu kurtarmak oluyor haliyle.

benim bildigim kadariyla, ancak bitkisel hayattayken organlar alinabiliyor. bir cok bitkisel hayattan cikma oykusu soz konusu. siz eger organlarinizi bagisladiysaniz sizi direk yasam destek unitesinden cekiyorlar. bitkisel hayattayken olan hala yasama ihtimalini kaybediyorsunuz. Cogu insan icgudusel olarak yasamak istedigi icin bu ihtimal 0.00001 de olsa bitkisel uykudan uyanmayi baskasinin yasamasina tercih ediyor.
Ben kararsizim.

öldükten sonrası için organ bağışı yaptım. öldükten sonra işe yarayan bütün organlarımı alsınlar. yani organlarım toprağa gömüleceklerine birilerinin hayatını kurtarsınlar. motivasyonum başkalarına faydalı olmak, hayat kurtarmak. ben öldükten sonra organlarımın hayat kurtaracak olması muhteşem bir düşünce. düzenli olarak kan bağışı da yapmak isterdim, çeşitli nedenlerle yapamıyorum.
hayattayken yapılabilecek olanlardan bahsediyorsan, ihtiyacı olsa anneme bir böbreğimi verebilirim hiç tereddütsüz, çünkü annem kendisi benim her şeyi yapma motivasyonum zaten, annemi iyileştirmek/yaşatmak için her şeyi yaparım. sanırım başkasına da veremem.

@lifeframe bilginiz yanlis. Birincisi, zaten organlarinizi bagislamis olsaniz bile aile onayi olmadan alamiyorlar. Yani, "bu organ bagislamis fisi cekin" diye bir sey yok. Organ bagislarken yapilan bilgilendirmede bana su soylendi: "Cevrenizi bilgilendirin, izin versinler. Eger hastane disinda olum soz konusu olursa hemen tam tesekkullu bir hastaneye kaldirsinlar. 1 saat icinde hastaneye ulasmis olmaniz gerekiyor." Bu noktada organ bagis kartinin onemi, eger ailenizin yaninda degil de ornegin bir trafik kazasinda olurseniz, kart cantanizdan ciktiginda polis ya da saglik gorevlileri organ bozulmasini onlemek icin hemen hastaneye kaldiriyor. Bu durumda da yine aile haberdar ediliyor ve onlarin izni gerekiyor. Her halukarda aileden habersiz hicbir islem yapilamiyor. Ortalikta dolasan sacma sapan dedikodular, yok doktor hemen fisi cekermis, sizi yasatmaya ugrasmazmis, organ mafyasi pesinize dusermis falan filan kac kisinin yasama ihtimalini bitiriyor. Lutfen bilgi sahibi olmadan, ortalikta bu dedikodularin yayilmasina izin vermeyin.

@evrim halkası, aile dışından isim yazamıyor muyum formlara? ya zaten başka birinin onayına ihtiyaç olması çok anlamsız. ben yetişkin bir bireyim ve bu kararı verdim. teyidini neden başkasından alıyorlar yeniden? illa deneyimelrden yola çıkmışlardır diye düşünmek istiyorum ama pek anlayamadım bunun mantığını.

Ben ikinci onay sebebinin bu soylentiler oldugunu dusunuyorum. Yani "bakin, zaten biz yeniden soruyoruz" diyerek tereddutte kalanlari rahatlatmak istiyor olabilirler. Kaldi ki su an bile tereddut varken bagis sayisini artirmak icin gerekli olabilir.

Aile disindan birini yazabiliyor muyduk hatirlamiyorum. Sormak lazim. 10 yil oldu ben bagislayali.

Organlarımı bağışlamayı düşünüyordum ama bir türlü eyleme geçememiştim. Üniversite 3. ya da 4. sınıftayken sözlükte kemik iliğine ihtiyaci olan benim gibi 20' lerin başlarında bir gencin yaşamak istiyorum temali bir başlığını ve başliktaki entrysini okumuştum. Okuduktan hemen sonra pantolon ve ceketimi giyip kendimi hastaneye attım. Bir çırpıda formu doldurup bağışladim organlarımı. Tabii benim niyetim direkt o çocuğa kemik iliğimi bağışlamaktı ama bazı sebeplerden dolayı olmadı. Ben formu doldururken odada bir aile de vardı. Gencin biri babasına böbreklerinden birini bağışlamak için formları dolduruyordu. Yani bağış için ölmek ya da bitkisel hayatta olma şartı yok dokularin ve diğer biyolojik şartların uyuşması yetiyor. Hatta genç arkadaş, benim ailemden ya da yakınımdan birine ihtiyaç olmamasina rağmen gönüllü olarak bağışladığımı öğrenince acayip sevinmişti. Neredeyse kalkıp sarılacaktı. Çok duygusal bir andı baba sessiz, anne ağlıyor, genç ise ortamı yumuşatmaya filan çalışiyordu. Sonra onları görmedim keşke rastlaşabilsem bir yerde.

Bu arada bağış formunuza ailenizden birinin adını ve telefon numarasını da yazıyorsunuz. Siz öldükten sonra ona ulaşmaları için. Tabi organlarınızı bağışlayacağınız bilgisini verdikten sonra. Yanlış hatırlamıyorsam eğer adını yazacağınız yakınınızın tc kimlik numarası da gerekliydi. Çünkü ablamı arayıp sorduğumu hatırlıyorum. Bunun sebebini de görevli kadın şöyle açıkladı, öldükten sonra organlarımız, bedenimiz ailemize miras kalıyormuş haliyle her ne kadar bağışlasak bile son kararı onlar veriyormuş. Bu yüzden ailemle konuşup ikna etmemi söyledi. Aksi takdirde pek bir işe yaramıyormuş.

Haklısınız ergin bir birey olarak böyle bir şartın olması çok saçma. İçi boş birçok nokta var, ya oraya ismini yazdığım kişi benden önce ölmüşse ya ailemle hiçbir bağım yoksa ya da ailemden herkes ölmüşse böyle bir durumda ihtiyaç varsa bile organlarım bağışlanmayacak mı? Bana da mantıksız gelmişti.

Bağıştan sonra eve ilk gidişimde anlattım bizimkilere.
Annem hâlâ konu açıldığında kulaklarıni elleriyle kapatip "Sus Amaranta duymak istemiyorum" dese de sanirim bizimkiler ikna oldular. Abim ve ablamın destek olması da etkili oldu tabi.

Çok güzel düşünmüşsünüz, güzelliklere vesile olur umarım. Kolaylıklar dilerim şimdiden.

O yaştaki herhangi bir kız çocuğu için İpek Ongun'un uygun olduğunu düşünmüyorum. Böyle hayatlar yaşamış biri için ise hiç gerek yok. Daha farklı kitaplar önereceğim ben.

Emrah Serbes - Erken Kaybedenler. O yaşlardaki erkek çocuklarını anlatıyor. Kendinden bir parça bulamaz ama, birkaç sene sonra o kitabı hatırlayıp kendi ergenliği ile kıyaslamalar yapabilir.

Panait İstrati - Sokak Kızı. Tüm ömrü boyunca okuyabileceği en temiz aşk ve dostluk öyküsü olabilir onun için. Bunu atlamayın. O yaşa uygun olmadığını düşünürseniz önce bir kendiniz okuyun kitabı.

Micheal Ende - Momo çocuk kitabı olsa da her yaşa hitap ediyor. Bir modern zaman eleştirisi. İçinde hayata dair çok fazla yargı var. En azından geleceğini belirlerken bir nebze olsun faydası dokunabilir.

Jack London tam da bahsedilen yaşlarda keşfettiğim, okumaktan aşırı keyif aldığım bir yazardır. Bana okuma alışkanlığı kazandırmıştır. Vahşetin çağrısı kitabını burada şiddetle öneririm, fakat bu hayat vb sebeplerden değil sırf iyi bir okuyucu olsun diye olur.

Ferit Edgü - Hakkari'de Bir Mevsim. O yaş için çok ağır bir kitap. Fakat bahsettiğiniz durum kitap ile çok fazla benzer yön taşımakta. Önerirken çekiniyorum, fakat bir şansınızı deneyebilirsiniz.

Çerezlik sırf keyifli okumalar ve bazı altını çizecek cümleler için aşağıdaki kitapları öneriyorum.

Mahir Ünsal Eriş - Olduğu Kadar Güzeldik
Barış Bıçakçı - Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
Franz Kafka - Aforizmalar
Victor Hugo - Sefiller
Goethe - Faust
John Steinbeck - Fareler Ve İnsanlar

bas bilim kurguyu. bilim kurgu klasiklerinden yürü.

ipek ongun için geç bir yaş;daha önce okumalıydı.

*momo
*şeker portakalı
(profilini okudum; yukarıdakileri önceliklendirin)

*onca yoksulluk varken
*otostopçunun galaksi rehberi

sadece kitap önerisiyle olmaz. o kızın sosyalleşmeye ve ortamını değiştirmeye ihtiyacı var. eğer bunlar olmazsa yarın bir gün tanımadığı adamların peşine takılıp gider hayatı heba olur.

madem babası liseye yazdırmış bence meslek sahibi genç insanlarla tanıştırılmalı. konuşmalı. onlarla konuşarak gelecek hakkında planlar yapabilir hale gelebilir. sonra şehrindeki bir üniversiteye götürebilir yakın yaşlarda bir arkadaşınız ya da çocuğu. vizyonunu değiştirmesi lazım kafasını açması lazım.

bir tiyatro ya da müzik kursuna gönderilebilir yeteneğine göre. ilgili varsa okul haricinde atletizme, basketbola vs. yönlendirilebilir.

o kızın şu anki kafadan sıyrılıp yeni bakış açışıyla dünyaya bakabilmesi için bir şeyler yapılması lazım.

ya ben izmir'deyim ama olay iç anadolu'da küçücük bir köyde geçiyor. kızımız yakınlarımda olsa, zaten böyle sosyal sorumluluk projeleri ve kadın çalışmalarının tam ortasındayım, muhakkak rol modeller bulurum, görüştürürüm, kampüse götürürüm. bunlar zaten yaptığımız şeyler dayanışma çalışmalarımız çerçevesinde.

ama işte burdan elim uzanmıyor, bu durumda canımı çok sıktı. kitaptır, hobiye yönlendirmektir, yine de bir şeyler yapmak istiyorum.

@naksidil, ilçede yokmuş böyle kurslar. hadi halk eğitim falan bişiler bulsak, zaten babayı zor ikna ettik, daha geç saatlerde oralarda bırakmaz sanmıyorum. birde sadece belli saatlerde köye otobüs varmış. evde oyalanabileceği, kendini geliştirebileceği hobiler düşünsek?

@jimjim ve kablelvuku; momo ve şeker protakalı şahane fikirler, nasıl düşünemedim ya, süpersiniz :)!

@kablelvuku, ferit edgü falan onlara çok politik gelir, az çok hala, babaanne, amca falan hastaneye gelip gittikçe gördüm. ben irtibatı koparsınlar istemiyorum benimle. ama diğer kitaplardan aklıma yatanlar oldu, sağolasın. hatta hala bile okur bu kitapları, zehir gibi maşallah. keşke o da çıkabilse o köyden, müthiş bir kapasitesi var. ona da ayrı dertlendim.

@idonthaveatvset, bu da iyi fikir. önerebileceğin var mı başlangıç için?

kaıdköy'e geç, barlar sokağında iki kadeh bir şey iç
sürüsüyle tiyatro var
sinemaya da gidebilirsin, başkasinema güzel bir alternatif

maltepe belediyesinin ücretsiz tiyatro etkinliği var.

www.tskm.org.tr

kadıköy ağaçev 9 sonrasında

Inciraltinda degil. Uckuyular metrodan çıkınca düz devam edersen opetin yan yolunda göreceksin tüm ilçe dolmuslarini. Urlanin Saatlerini bilmiyorum ama sık aralıklarla kalktigina eminim.

İngilizce, Arapça ve Urduca konusunda ben yardımcı olabilirim. Daha fazlası içinse şöyle bir arkadaşım var. www.seslireklam.net Birçok dil ve lehçede seslendirme yapıyorlar.

Island-hopping çok keyifli! İzmir'den Atina'ya Aegean Airlines'ın uygun uçuşları oluyor, bir bak. Atina'yı gezip oradan feribotla adadan adaya gidebilirsin. İlham almak için: www.ferriesingreece.com buradan feribotlara bakabilirsin. Fiyatları, kalkış-varış saatleri yazıyor, tarih seçip bakmanı öneririm. Baktıkça çok çılgın rotalar geliyor insanın aklına.
Bizim rotamız Atina (3) - Paros (1) - Naxos (2) - Sakız - İzmir şeklindeydi. Geçen sene kişi başı yol+konaklama 1200 tl'ye gelmişti. Gideceğimiz tarihlerde feribot bulsaydık Atina - Paros - Santorini - Kos - Bodrum rotasını istiyorduk. Marmaris - Rodos - Girit - Santorini - Kos - Bodrum rotası da güzel ama Rodos'tan Girit'e feribot saati çok ters(ti geçen sene, belki değişmiştir).
Atina, Paros ve/veya Naxos'a gidecek olursan kaldığımız yerleri söylerim, oldukça ucuzdu, hatta oralarla ilgili daha detaylı ne yapılır ne edilir ne yenir notlarımızı paylaşırım.
Bu arada bazı adalarda toplu taşıma pratikçe yok, kullanabiliyorsan araba kiralaman gerekir.

Atina, Paros ve/veya Naxos için konaklama/yeme-içme/gezme önerilerinizi de alabilir miyim :) ? çok teşekkürler.

atina: kalacak yeri airbnb'den bulmuştuk, metroya ve merkeze yürüme mesafesindeydi, yalnızca havaalanından ve pire limanına ulaşım için toplu taşıma kullandık, gezdiğimiz her yere yürüyerek gittik, çok konforlu değilse de temizdi, ev sahibi oldukça ilgiliydi, yani lüks beklentimiz olmadığı için memnun kaldık. linki şu: www.airbnb.com.tr
atina'nın akropolis'ten başka numarası yok bence. akropolis 20 €, akropolis + birkaç antik bölge 30 €, öğrenci yarı fiyatına. öğrenci kartın yoksa 20 € verip akropolis'e girsen yeter bence. atina'da dışarda yiyip içmedik ama plaka tarafında güzel yerler var bakabilirsin. merkezi gezebilirsin, merkezde güzel bir park var.
paros: atina'dan feribotla 4 saat sürüyor, feribot yolculuğu çok keyifli. paros'ta otobüs olduğu için araba kiralamadık. limana çok yakın bir otelde kaldık, hermes otel, booking'den bulabilirsin. limandan denizi soluna alıp yürüyünce deniz kenarında sıra sıra restoranlar var, menülerine bakıp uygun olan birini seçebilirsin. mezeleri çok güzel ve fiyatları uygun, porsiyonlar büyük. saganaki ye mutlaka (onun dışındaki mezeler bizdekilerle aynı), ahtapot yiyen arkadaşlarım da ahtapotu çok beğendi, tr'de böylesi yok diyorlar. yine bu restoranların oralardan denize de girebilirsin. kelebekler vadisi ve naoussa'ya gitmeni öneririm. iksine de merkezden (limanın yakınında, denizi sağına alıp biraz yürüyünce) otobüs var. binmeden bilet alıyorsun, biletçi de durakların orada. saatlerine mutlaka bak, çok seyrek. otobüs tam kelebekler vadisine kadar gitmiyor, indirdiği yerden bayağı yokuş yukarı tırmanmak gerekiyor (yol sorarsan da 5-10 dk yürüme mesafesi olduğunu söyleyen olursa inanma), ağustos sıcağında can dayanmaz, biz otostop çekmiştik, sana da öneririm. dönüşte otobüs durağına yürüdük ama durağa varınca bir yandan da otostop çektik, merkeze otostopla gitmiş olduk. naoussa çok güzel bir kasaba, gitmeni öneririm. otobüsün son durağında inersin, otostopa gerek yok. paros'un karşısında bir de antiparos adası var, vaktin olursa gidebilirsin, limandan feribotlar kalkıyor.
naxos: buraya gidersen araba kiralaman lazım, toplu taşıma pratikçe yok ve gezilecek yerler birbirinden uzak. biz vivlos'ta kaldık (booking'den bulduk, vivlos apartments ismi, çok rahattı), yolu bulması biraz zor. vivlos'ta kaldığımız yerin çok yakınında ızgaracı var, antonis, hem uygun fiyatlı hem de arkadaşlar çok lezzetli olduğunu söylüyor. ev yapımı şarapları var, çok beğendik, sorduk satıyorlarmış, birer litrelik pet şişelere doldurup verdiler. vivlos'ta kalmasna bile yemek için gidebilirsin, gitmişken şarap alırsın (akşamları açılıyor). üstüne yanındaki tatlıcıdan galaktoboureko veya portokalopita alırsın.
atina, paros ve naxos'ta gezilecek yerlerle ilgili birkaç word dokümanımız var, özelden mail adresini yazarsan mail atayım. özellikle naxos için buraya yazamayacağım kadar uzun.
bu arada biz 3 kişiydik, yani kalacak yerlerin fiyatları 3 kişiye göre uygundu ama tek kişi olunca pahalı olabilir.
uzun oldu biraz :/

detaylı bilgiler için çokkkkk teşekkür ediyorum :) !

Oha purinol artık reçeteli mi veriliyormuş? Ben purinol içmeden önce piyeloseptyl içiyordum o da iyi geliyordu eğer o reçeteli değilse ona da bakabilirsin. Eczacı demedi mi "onu veremem ama yerine şu olur" diye?

+maydonozu kaynatıp içmiyorsun direkt kukuna koyuyorsun :( çok çaresiz kaldığımda annemin demesiyle yaptım ama bende etkili olmamıştı

Suyu ne kadar içiyosun? 1 günde 5litreyi gör mutlaka. Makyaj temizleme pamuğunu sirkeye batır, marketten alınan normal sirke üzüm yapfım ben elma da olur, vajina etrafına, içine, götürebildiğin kadar derine tampon hareketlerle sür. Aşırı yanacak ama işe yarayacak.
Yoğurt ye.

sirke +1

eme bir gecede geçmez bence de.

"Yapılan birçok araştırma, kızılcık suyu içmenin idrar yolu enfeksiyonlarını önlemeye yardımcı olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Kızılcık suyunun, enfeksiyona neden olan bakterileri önlediği ve antibiyotik etkisi olduğu düşünülmektedir. İdrar kesesinin enfeksiyon kapmasını önlemek için günde 120 ml kızılcık suyu için."

Sirke evet ama ev yapimi ve dogal olmali, onun disinda maydonozun net bir etkisi oldugunu dusunmuyorum.

@benaslındayohum

Ev yapımı sirkenin hiç faydası olmadı, market sirkesi ilk seferden etkisini gösterdi 3-4 günde tamamen geçirdi.

Maydanoz suyu+1

Acıyı baya azaltır. İki litre yap yanında taşı. Ama sonra ilk fırsatta doktora mutlaka görün geçici olarak bu

(bkz: monurol) var reçetesiz tek doz antibiyotik.

levent namlı
iftar menüsü almayın, a la carte takılın

iftar menüsü en pratik
her şey getiriyorlar
o kadar kalabalık ortamda ugraşılmaz alakartla
zaten mekan da büyük ihtimalle fix menu verelim diyecektir

var ama açıkçası çok efektif kullanmıyorum. bir kampanyası var ondan faydalanmak adına aldım. memnun olunmayacak bir nokta yok ama, hiç bir ücret ödemiyorsunuz.

bir sıkıntısı yok, eft vs. ücretsiz. fiyat performans ürünü işte.

1/3 unu pesinat verebiliyorlar ve 4-5 yilda kapatabiliyorsan, ustune hayat standartin da dusmuyorsa beklemenin bir anlami yok bana sorarsan. Faiz dusmusken gir. Ileride daha zorlasabilir ev alman. Bugun firsatin varken gir derim. Gayrimenkul bu, kaybin olmaz kolay klay.

İş garantin var işe, herhangi bir kriz durumunda batma ihtimali olan bir sektörde ve kaybetme ihtimalli bir işte çalışıyor değilsen, kredi faizini %,98 e çekmiş bir bankadan kredi alma olanağın var ise ve kendin oturacaksan, fiyat balonu oluşmamış bir konutu mümkün olan en az peşinatla satın almak için çok uygun bir zamandayız.

@stavro,@oguz altun, tamamı için kredi çekmek mantıklı mı ödeme planını biraz uzatıp? Faiz değişiyor mu? Değer mi? Borçlanma cidden bildiğim bir şey değil. O parayı hesapta görmek bana güvende hissettiriyor zira ailem veya zor anımda destek olabilecek kimsem yok maddi anlamda.

Ödeme planı ödeme kapasiten içindeyse, en az peşinat ve en uzun vade mantıklı tabii. Ama söylediğin gibi tamamına kredi yasal değil. Onu yapan banka varmı ki?

Şahsen ben 0.98 faiz oranını cok cazip buldum. İleride daha düşük olacağını sanmıyorum amma velakin evler ilerde daha ucuz olabilir onu kestirmek zor.

Rakamlar onemli, gerisi havanda su dovmek olur.
Ulkenin durumu nasil etkiler diyorsan isten cikarilma riskini en basa koy. Isten cikarilma riskin yoksa almaman icin ozel bir sebep yok. Konut kredisi faizlerini yapay olarak dusurduler. Bu, borclanmak icin iyi. Enflasyon artis egilminde. Bu da borclanmak icin iyi. Konut fiyat seviyesi kira seviyesine gore yuksek. Bu, alim icin kotu.

hatırladığım kadarı ile çanak otel vardı net şekilde yerini hatırlamıyorum ancak yakın gibi hatırlıyorum

yaşadığım ev 44 m2. 1+1. mutfak 3m2 falandır. ya da daha az.havalandırma çok önemli yoksa tüm ev kokuyor. benim taktik aspiratör açıkken salondaki bir pencereyi de hafif aralamak. çünkü hava girmeli ki hava çıkabilsin.
temizliği kolay. salonun yatak odasından büyük olması önemli. çünkü vaktin salonda geçiyor. evcimen olduğun zamanlarda ferah hissetmen için o tek pencerenin nereye baktığı da önemli. giriş kat çekilmez bence.

her türlü kiradan mantıklı olduğu için al derim. sonra satarsın, değeri artacağından zarar etmemiş olursun.

40 m2 1+1 de var 80 m2 de. Mutfak kapali olur salon da genis ve ferah olursa bunalmazsin. Zaten cocuk yoksa salon ve y.odasi kullaniliyor.

şunu bi izle: www.youtube.com

1 sene stüdyo dairede, 5 sene 1+1 dairede yaşadım. Şimdi ise 2+0 dedikleri 1+1 den tek farkı küçük de olsa ayrı mutfağı ve iki balkonu olan bir dairede yaşıyorum.
Az eşya işi bir süre sonra yalan olabiliyor. Çoğu 1+1 evde 10 tane ayakkabı alabilen ayakkabılık koyacak yer bile yok.
Ayrı mutfak inanılmaz güzel bir şey yemek kokusu geçmiyor.
Salonun antreye kapı ile açılması misafir konusunda çok önemli 1+1 de çift misafir varsa insan onlar uyanmadan tuvalete dahi gidemiyor.
Küçük mutfağa sandalye+mini masa koydum, salona gitmeden atıştırmalık bir şeyler yiyebiliyorum ve sigara içerken tüm ev kokmuyor.
Tüm bunlara rağmen eğer sahibi olacak isem çok çok küçük değilse 1+1 e taşınırdım. Umarım yardımcı olabildim.
Yine sır yine cevaplayalım.

-Mutfak ayri olsun, cok kucuk olsa da tek kisi icin buyuk problem olmaz.
-Banyo cok dar olmasin, kuvet kesinlikle olsun.
-Guzel, kullanisli bir balkonu olsun.(Türkiye´de zaten balkonsuz ev yok diye biliyorum.)
-45 m2´den asagi olmasin.

56m2´de(2+O) iki kisi yasiyoruz. Az ve fonksiyonel esyaya sahip olmaniz gerektigini zaten biliyorsunuz. Biz aksam 9´a kadar genelde evde degiliz. Haftasonu da evde durmuyoruz. Sadece yatili misafir geldiginde ozel alan diye bir sey kalmiyor, ama o da yilda 3-4 kez geldiginden ve evin karsisinda hotel oldugundan buyuk bir dert olmuyor.

yemek yapan biriysen 1 sene içinde bütün eve ve eşyalara kalıcı bir yemek kokusu hakim olacak. 2+1 bak bence.

1 sene 1+1 evde yaşadım. ben seviyordum aslında evimi.

açık mutfak olmasının avantajı da var dezavantajı da.

ocak kullanıldığı için çok çabuk ısınıyordu ev :)
her şey dibinde mutfakta. içeri git gel derdin olmuyor.


ama yemek yaptığın zaman da ne kadar aspiratör de kullansan kokuyor salonun içi. görüntü kirliliği oluyor. koltukta uzanmışsın, tabaklara, lavaboya falan bakıyorsun duruma göre.

bir misafir gelse salonda yatmak zorunda. sen ondan önce uyanırsan da salona gitmek için uyanmasını beklemek zorunda kalıyorsun :/

mutfak ayrı olursa bu durumda mutfakta takılabiliyorsun ama.

karışık oldu ama aklıma geldikçe yazdım.

75 m2 1+1’de 1 sene yaşadım. Gayet ferahtı ama açık mutfak bir türlü alışamadığım bir şeydi. Bir daha asla açık mutfaklı evde yaşamam. Sizin pişirdiğiniz yemeği geçtim komşu balık pişirse inceden kokusu geliyordu.

Yaşadığım ev 58 m2 1+1. Türk usulü yaşarsan işin zor (öyle komodinim olsun, yok vitrinim olsun, bin tane eşyam olsun falan gibi), ama biraz daha minimal yaşıyorsan, teksen veya hayat arkadaşın da senin gibiyse çok güzel yaşarsın. Tek sıkıntı mutfağın birleşik olması ve koku olayı. Bi de biraz konforundan ödün veriyorsun (mesela ekran koyacak yetrim yok sürekli laptopta çalışıyorum, bıu da boyun ağrısı yapıyor)

Yatırım olarak ise en büyük sıkıntı 1+1'i tutacak adam bekar ve serseri tipler olması muhtemel. Rezidans falansa en azından zengin öğrencilere hitap edebilir ama rezidans falan da değilse kitlesi iyicene günlük kiralık tayfasına iniyor, o yüzden sıkıntı.

1+1 olayı istanbulda ve büyük şehirlerin belli noktalarında iş yapar. merkezde oturmak zorunda kalan ama o bölgeye kira yetiştirmeyen kişiler tutar.

bana göre İstanbul merkezde bi şekilde yatırım olur ama kalan yerlerde gereksiz.

emlak piyasası da düşerse millet geniş ferah evler varken küçük evde kalmak istemez.

ama dediğim gibi İstanbul ayrı orada merkezde ev yok seve seve ya parasını verecek ya da parasına göre 40m2 evde kalacak adam.

bes senedir 1+1 kaliyorum ogrencilik bitse de eve ciksam diyorum genis! gunes alan! ve balkonlu! ve ses iletmeyen! evlere bakiyorum sirf keyif olsun diye hatta arkadaslarimin evine gidince daha mutlu oluyorum keske orda uyusam diye ic geciriyorum.

1+1 güzel ama ben artik cok sıkıldım basıyo ev durmak istemiyorum. kendi ailem de saray gibi evde yasiyo cidden 3+1 ev ama bana saray gibi geliyo icinde at kostur. kendi evimde adim atamiyorum cunku her yer esya dolu ve bunlar temel seyler ogrenci evinde ne lazimsa.

yemek yapmiyorsan 1+1 cok rahat. 2 yildir yasiyorum cok memnunum.

Taksi ne kadar tutar diye google'a yazarsanız bunu hesaplayan bir sürü web sitesi var. İşinizi raht görür.

überden rota seçin kendinize. ardından 1.5 katını alarak taksi ücretini hemen hemen tutturmuş olursunuz.

40 tl gibi bir şey hatırlıyorum.

40-50 arası tutuyor. trafik olmaz o saatte o yöne.

tr.foursquare.com

@veritaslibertas, burası oldukça sevdiğimiz ve gittiğimiz bir yer arkadaşlarla, tam esnaf mekanı, bayılırım buraya.

Buca Öğretmenevi sokağında Ihlamuraltı var tam tarif ettiğiniz tarzda. Kız arkadaşımla Küncü ve Alins hoşumuza gidiyor ayrıca. Kaynaklar civarına da bakabilirsiniz.

Bir de instagramda şöyle bir şey görmüştüm; i.hizliresim.com

Tuzu Biberi dışında alternatif olabilir size, oraya kesinlikle gitmeyin :)

la puerta

la puerta +1
Yemeksiz de takılabilirsiniz alternatif olarak; la vie

Catch
Recis
La vie +1

La Puerta, Kepler. Başka da yok düzgün mekan. Catch güzel ama orası daha çok iki bira yuvarlayıp kaçmaya uygun, daha genç işi. Recis cırt. La vie eh işte (çok kasvetli).

Bütün işlerimi bulduğum yer olarak; kariyernet diyorum.
diğerlerinde hesabım bile yok.

Kariyer.net

Bir de lütfen görüşmeye çağırdığınız insanlara durum belli olur olmaz. olumlu ya da olumsuz geri dönüş yapın. Rica ediyorum.

eksiduyu.ru

kariyer.

kariyer kullanıyoruz biz şirkette.

@keneabidin, olumsuz dönüş muhakkak yapıyoruz biz. geri dönüşlerimizde gecikme olacaksa bile bilgi veriyoruz.

@Phoebe Keşke herkes sizin gibi olsa.

Bakımevi olarak Narlıdere Huzur evi'nin üzerine yok, biliyorsundur.
Onun dışında Urla'daki iyi diye duyuyorum. Bakım olarak fazla bilgim yok da yaşam evi olarak iyi diye duydum.
(Tanıdıklara soruyorum, cevap gelirse mesaj atarım.)

(bkz: salesforce)
firma olarak biz de bu hafta geçeceğiz. en büyük firmaların kulladığı bir program. satış modülü de mevcutmuş crm dışında. dolayısı ile stok modülü de vardır. güzel yorumlar var. programı da canlı denedim, ilk izlenim iyi.

www.logo.com.tr

(bkz: türkiye)

Öyle saçma yanlışlık da olmaz be. Vardır bir durum, birileri öyle bir yol izlemişlerdir. Sonra da haliyle "yanlışlık oldu" demişlerdir.

var. sen evlatlıksın. ondan gizlemişler.

bende 1860 lara kadar hepsi var iki taraftan da. o nesil komple kafkasya doğumlu kafkas göçmeni olduğu için gerisi varsa da rusya kayıtlarındadır zaten.

senin kayıtlarda bir sıkıntı vardır ondan çıkmamıştır muhtemelen. her yerde kayıtlar düzgün tutulmamıştır doğal olarak.

ailede göçmenlik falan varsa belki önceki kayıtlara ulaşılamamıştır.

eşimin de sadece anne babası çıktı o kadar. bulgaristan göçmeni onlar. benim de anne tarafım sudan göçmeni onlar çıkmadı. göçmenlik durumunda çıkmıyor.

Benimkinde 3 kuşak öncesine kadar var. ilk kayıt 1861 doğumlu üst soy.

Kızımınkinde baba tarafının 3 kuşak öncesi benim taraf 4 kuşak öncesine kadar var.
Çıkarılan verasetlerle ilgili olabilir. Çok detay bakamadım ama gördüğüm kadarıyla veraset ilamı olanlar var, olmayanlar yok.

bizde osmanlıca belgesi vardı zaten, o belgede 1804 yılına kadar gidilmişti. orta boylu sarı bıyıklı çiftçi gibi sıfatlamalar vardı. e-devletteki kayıtta ise 1838 yılına kadar gidilebilmiş. dedelerime dair bilgim artacağına azalmış oldu : )

evet aslında, kardeşler, çocuklar gibi bilgeleri nasıl öğrenebiliriz acaba? bizim ailede bunları soracak çok da kimse yok mesela :/

herkeste farklı galiba, benimki de 1910'da bitiyor.

el yordamıyla arap harfli defterlerden dijitale aktaran kişilerin maharetine kalmış artık olay.

Arkadaşımın da en eski dedesine kadar gidebilmiş. Bulgar göçmeni. Sizde de büyük ihtimal bir göç etme durumu vardır.

en önemlisi çerçeve seçimi, sırf güzel diye dar camlı, rahatsız bir model seçersen rahat edemezsin.

insan farketmeden bi süre çerçevenin altından, üstünden bakmaya meyilli oluyor.

atasun dan çok kişi memnun, hemen hemen her şehirde de varmış, oradan bakarsın, sanıyorum ki çeşit çok olur.

üste bir miktar fark verip, yok kırılmaz cam, kırılan ya da çizilmeyen cam falan seçebilirsin.

Ucuz bir cerveve denediginde cok rahatsa al gitsin bu ucuz kesin falsosu vardir diye dusunme. Cogu para tuzagi.

çerçeve çok önemli değil bence ama cam önemli. ben camı ve kaplamayı aşağıdaki gibi seçtim memnunum. ha param var dersen seiko cam kullan derim.

www.essilor.com.tr

bana kalırsa çerçeve de önemli. atasun'dan ucuz yollu bir çerçeve almıştım 6 ayda 2 kere kendi kendine çat diye kırıldı. neyse ki arıza çıkarmadan garanti kapsamında değiştirdiler. ikinci kırılmasında ise üzerine fark verip daha kaliteli bir çerçeve aldım.

cam konusunda da çizilmez diye sattıkları birçok cam çiziliyor bilgin olsun. ama yansımazlık, buhar tutmaması falan önemli olaylar. bendeki cam çizilmez, buhar tutmaz, yansımaz cam. çizildi ancak diğer fonksiyonlarında sıkıntı yok. hele ki soğuk havalarda belediye otobüsüne binince oluşan buharı 5-10 saniyede yok etmesi çogzel.

Se şirket için çok küçük bence. Xiaomi mi6 diyorum mix2 de olabilir

samsung a5

Samsung Galaxy Note 3 Neo

Ödesinler y al iphone x gitsin. Beya 8 plus al o daha ucuz.

sormaktan zarar çıkmaz ya,
iPhone aliyim mi de, zaten masraf yazcaz deyip al derler belki,

Otonomo ydu yanlış hatırlamadıysam

Benim evimde salonda bu var ve herkes cok beğeniyor. Herkese gitmez tabii ama belki uyar. Ben bunu kendim bastırdım, çerçeve de ikeadan.

edit: fotoğrafı siz işaret koyduktan sonra sildim.

internetten stock photo diye aratip guzel bir fotograf bulup bunu herhangi bir dijital baski yapan yere giderek bastirabilir ya da baski isini de online olarak yapip adresine teslim alabilirsin. stock gorselleri icin ucretsiz alternatiflerde bulunuyor.

pixabay.com

www.sanatsalbaski.com

başka sinema diye bir oluşum var ilgini çekerse.

senin ilacın (bkz: başka sinema)

herkes gibi ben de başka sinema demeyegeldim. metrocity sana uygun olacaktır. biletsırasından gözün korkmasın doğru düzgün kimse başka sinema'nın filmlerine gitmiyor.,sakince izlersin.

bu arada tekgideceksen koltuk seçimi için genelde tekli koltuklara zorluyorlar ama salon boş oldugundan rahatca izleyebilirsin.

biz sıklıkla balkon cafeyi tercih ediyoruz. orasi digerlerinden daha iyi gibi geliyor bana.

çakmak

Çakmak demek için gelmiştim, önceden denmiş. Yine de +1

Peyniri salam makinesinden geçirmeyen yerlere gidin, cafe faruk dışında bir yer yani:)


Kuymak iyiydi, uzun süredir gitmedim, çakıllı usulü menemeni güzeldi, şimdi nasıldır bilmem:)
Pişiyi de düşünebilirsiniz
Diğer arkadaşların dediği gibi Çakmak da fena değil.

Peynire göre ayırt edin. Ben o sokakta daha peyniri kaliteli bir yer görmedim.

Bi kahvaltı fena değil.

carsi’da balkan lokantasi var.

Dolmabahçe dediğin yerin etrafında yeme içme yeri yok, stadın altındaki yerlerden başka. Maçka, gümüşsuyu ya da beşiktaş’a bak yemek için.

Parka ulaşman kolay ama park biraz dere tepe bi yer. Tempolu kaptırıp gitmek için Kuruçeşme’den sonraki sahil yolu daha mantıklı bence.

avansas ucuz.

49.com.tr BKM ile %25 indirim var.

Şöyle bir site var belki işinize yarar

www.translated.net

Bir tanıdık var. Arayayım. İlgilenirse numaranı veririm kendisine. Aradığınız adam... Nokta atışı hatta...

para toplamak değil de mesela birikmiş borçlardan kasit neyse onu ödenmesi adina bir sey söylerseniz belki daha inandirici olur.

mesela elektrik faturasi, telefon faturasi, doğalgaz faturasi vb gibi.

tabii ki daha detaylı anlatabilirim. gerçi daha önceki duyurularımdan bu tarz çalışmalar yaptığımı bilen, veya duyurudan sosyal medyamda ekli olup bu çalışmalarımızı takip eden arkadaşlar var (dessy, aychovsky ilk aklıma gelenler).

başka ne gibi detaylara ihtiyaç var sizce? ona göre duyurumu editleyeyim?

önemliuyarılar olayını da net bilmiyorum. ilgilenmiyorumda açıkcası. suimisal emsal olmaz diye düşünüyorum böyle durumlarda ben :). yoksa bu gönüllülük işlerinde motviasyonunuzu yüksek tutmak imkansız.

şu faturalari detaylandirabilirsiniz belki
isteyen bir faturayi odeyebilir

Bende fatura olayının detaylandırılması yönündeyim. Özelden abone no vs. paylaşabilirseniz mesela herkes yardımcı olabileceği ölçüde faturalarını ödeyebilir.

metrobüs ne alaka ya, o çok saçma olmaz mı, öyle bi durak var da bilmiyor muyum acaba :O. İlk dediğin gayet mantıklı bence.

@ekatarina, Boğaziçi Köprüsü durağında inilmiyor mu, ben mi yanlış baktım metrobüs istikametlerine?

bit.ly

ya doğru haklısın, ben beylerbeyi sarayının yerini şaşırmışım çok pardon diyorum. Beylerbeyinden sonra çengelköy, sonra da beykoz köprüye yakın değil ki oldum da bi öyle değilmiş tabii :') ama bence gene de ilk seçenek daha mantıklı. Ünalan'da gerçekten çok yürüyorsun ve sıcak.

Toplu tasima ile en mantikli olan e11 ile uzuncayir, oradan metrobus aktarmasi. Aktarma zor degil fakat metrobusten inince 10-15 dk yurumesi var. Toplamda ortalama bir bucuk saat surer. Rotari otobusun kalkmasi derken ben olsam bunu kullanacaksam toplantiyi ertelerdim.

Metro alakasiz. Zaten Yenisahrada indirdigi yer metro girisine uzakti diye hatirliyorum.

Bunun disinda ben olsam havabus ya da e11 hangisi daha erken kalkiyorsa ona biner, yenisahrada veya taksisi bol olan yakin bir lakosyonda inip dogrudan taksiye binerdim. Bu da 1 saat kadar surer.

Ben bi ara bunu yapıyordum www.youtube.com
Olayın felsefesine kadar gideceksen www.kundaliniyoga.org böyle bir site de var.

şöyle bir yoga eğitmeninin şirin kanalı var. Şimdilik az video var ama yavaştan artıyor: www.youtube.com

On kere yüz kere can gürgül.
Bi cover up yaptırdım arkhe tattooda üstüne yeni bir cover up gerekecek kıvamda eskisi daha iyiydi, parama kıymadığım için hiç bu kadar pişman olmamıştım.
Can gürgüle sıfırdan dövme yaptırdım, adam çok ama çok iyi.

Ilgin Ozdogan. Instagramdan takip ediyorum.
Cizgisine bayiliyorum, yerini bilmiyorum elbette.

@hasmetizm,

başka bir şeye dönüşmesini istiyorum ama hiç fikrim yok nasıl yapılır. yaptırmadım daha önce.

Ilgın Özdoğan +1
İnstadan takip ediyorum ve hayli iyi. Randevuyu DM ile veriyor bildiğim kadarıyla

para sorun değilse Can Gürgül. Ilgın'da çok beğenilen bir sanatçı, fakat bariz bir tavır sorunu varmış, uğraşma derim. Ben en son Alp Soydaş'a yaptırdım çok memnun kaldım.

www.instagram.com

markası arçelik olsun.

Bizim salon kaç m2 bilmiyorum ama 9000lik bir daikin kullanıyoruz. Özellikle sessizliği efsane. Harcadığı enerji az. Memnunuz genel olarak.

inverter alma. alacaksınız da arçelik inverter hiç alma.

klimaforumu.com
böyle bir yer var. okuyup iyice kafanızı karıştırın :D
vaktiniz varsa üye olup sorun, detaylı cevap veriyorlar.
uğraşamam derseniz bir çok tavsiye isteği ve yanıtı da var.

Albümlerini gizlilik ayarından sadece kendin görebileceğin şekilde ayarla, yapacağını yap sonra tekrar arkadaşlarına aç

kapanan amargi kadın kooperatifi
pazartesi dergisi eski sayılarında bir şeyler olabilir

ödemi azaltır mı azaltmaz mı bu tarz tıbbi bir önerim yok fakat kullanışlı kaliteli ve rahat bir ayakkabı olarak skechers önerebilirim.

Nike Vomero alacaksın rahat edeceksin.

skechers gayet rahat ama çabuk dağılıyor :(

geçmiş olsun, ödem konusunu bilemiyorum ama bu ara ben de sürekli ayakkabı arayısındaydım. Nike Vomero diyorum ben de.

Clarks'ın yürüyüş ayakkabıları rahattı, çok uzun süreler yürümem gereken bir seyahatte ayak ağrısı yaşatmamıştı bana. Ama ödem kısmını, tıbbi boyutunu vesaire bilemem tabii ki. Benimki düz "rahatlık" yorumu anca...

e-10'a binebilirsin. gece de var diye görüyorum ben iett'nin sitesinde.
www.iett.istanbul

e10 +1

Iett nin sitesinde e10 icin yazan saatlere aldirma. E10 gelmese bile tuzlaya giden otobus geliyor 4-4.30 gibi. Pendik te iner taksi yaparsin.

örneğin telefon numaram görünmeden, kullanıcı ismi mesajlaşabiliyor muyum burdan?
evet.

kullananlar memnun mu?
memnunum

en önemli avantajı/dezavantajı nedir?
avantaj
numara paylaşmadan mesajlaşabilme imkanı
çeşitli 'bot'lar (her ne kadar kullanmayı bilmesem de)
çok çeşitli stickerlar
dezavantaj
yaygın olarak kullanılmaması

en önemli özelliği bana göre telefon numarası görünmeden mesajlaşabilmek. whatsapp web gibi web'den konuşma imkanı da sunuyor. hem bunu yaparken whatsapp web gibi telefonunun internete bağlı olması gerekmiyor. bir defa web'den açıp, çıkış yapmadıkça kullanabiliyorsun. bunu da olumlu özelliklerine ekleyebiliriz bence.

tutanakta olağandışı durumlar farkedince napıyoruz :( birkaç tutanak denk geldi öyle. çetelede 180 hayır oyu var ancak alta 130 yazmış mesela. ya da sonradan tutanaktaki rakamlar değiştirilmiş

olanı yazmak esas. maalesef böyle. zira ysk o şekilde girecek ve sistem karşılaştırmayı ysknın sistemi ile yapacak.

Çok sık gitmesem de en son geçen sene gittim oraya bi balcovali olarak ve annemle babam baya sık gidiyolar, bildigim kadariyla cevaplarsam

İlk soru evet. Hava kararmaya yakın gitmezseniz hic bir endise yasamazsiniz büyük olasilikla ki havalar gec karariyo artik

İkinci soru için, termal ici yürüyüş yolu yol değil yani park gibi düşünün genelde termal otele gelen yaslilar kullaniyor ya da daga cikmak istemeden yarim saat yürümek için. İnciralti termalle alakasiz bi yerde o yolu bilmiyorum ama tahmini olarak inciraltindadir o yani termalle alakasiz bi yerde ama deniz kenarı falan orasi. Baraj ve manastir yolunun baslangici ayni zaten bi yerden sonra ayriliyor, ikisi de çok zorlu degil yani keyifli bi yol. Çok sıkıntı çikacagini sanmiyorum. Manastira 10 yasinda falan ailecek çıkıyoduk mesela, baraj yolunun tam nereye kadar gittigini bilmiyorum ama o da zor değildir cok

Yukarda tesis yok ama manzara izleme teraslari var, tavsiyem ekmek arasi peynir domates vs sandvic hazırlayip oralarda yemeniz. Baya güzel manzara oluyor

1- metroyla ayrılıkçeşme'den marmaray, marmaray ile yenikapı, ordan hacıosman metrosuyla taksim.
2- metroyla kadıköy, vapurla beşiktaş, sarı dolmuş ile taksim tarafına çıkılabilir.

trafi uygulaması ne kadar süreceğini söyler.

metro ile ayrılık çeşmesi -> marmaray ile yenikapı -> metro ile taksim -> gezi parkı çıkışından çıkıp biraz yürüme

eksiduyu.ru

Vegan ürünler evet:) Gözün kapalı güvenebilirsin. Ben de bir ara kullanmıştım,aman aman bir farkı yok ama güzel nemlendiriyor.

Bulaşık Makinesi için Vestel'in 3 programlısı var. Kayınvalidelere aldım. İş görür.

mikrodalga fırınım ve normal mini fırınım vardı 5 sene, mikrodalgada sadece patlamış mısır yaptım :D

normal mini fırın gibisi yok bence mikrodalga ile karşılaştırınca.

ben geçen sene başında taşınınca 40€ ya aldım yeni bitane, ölücülük yapıp 20€ indirim çaktım, 20€ ya gelmişti :D 20 lt.

midi mini arasında ne fark var bilmiyorum açıkçası. ama 20 lt gayet iş gören bir şey aşağısı alınmaz, üstü elbette alınabilir.

fırın özellikli olanların bazıları sadece üstten rezistans ile ısıtıyor bazıları bildiğimiz fırın gibi dereceli vs.

bence kombi özelliklileri almamakta fayda var. ne kadar basitse o kadar sade tasarımlıdır, ne kadar sade ise o kadar az sorun çıkarır.

En iyisi davul fırın bence. Fiyatı da çok değil hemi de çok şirin bişey

adana ekspres

ben 4-5 rulo stor gondermistim.

e_nakliyat uygulaması var androidde. ben oradan tutmadım şirket ama guze l geri dönüşler olmuştu actigim ihaleye.
müşteri hizmetleri de çok ilgili.

pahada ağır bir şey değilse blablacar'dan 2-3 koltuk alıp göndertebilirsiniz.

Çok şükür iyiyiz. Asılsız patlama oldu gibi haberler yayılmazsa daha iyi olacağız.

Ölen kişilerden biri Polis, diğeri adliye çalışanı.

hayatını kaybedenler varken bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama ucuz atlatılmış gibi görünüyor.

@teknikekip patlama olmadı mı? Sadece saldırı mı oldu?

Çok geçmiş olsun herkese...

@Phoebe yanlış anladın. o olay anlatıldığı gibi oldu. ben sonradan çıkan "karabağlar'da patlama" şeklinde haberleri demek istedim.

İyiyiz demek ne kadar doğru bilemiyorum ama bir şeyimiz yok.

Kendi zevkine göre seramik kahve kupalarından birini seç hediye et gitsin. Kahve sevmek bazıları için kupa bardak fetişizmiyle başlıyor, kendimden biliyorum.

french pres her ne kadar kimyasal nescafe tadından insanı kurtarsa da temizliği problem olabiliyor. sırf temizliği yüzünden french press kullanmayan çok kişi var.

güzel bir mug veya daha da güzeli güzel bir termos bardak alabilirsiniz. çok pahalısına kaçmadan şunlar şık duruyorlar mesela:
www.tchibo.com.tr
www.tchibo.com.tr

yalnız bunlar şık görünmekle beraber içmek için üzerlerindeki kapağı açmak zorunda olduğunuzdan diğer termoslara nazaran içindeki kahveyi daha çabuk soğuturlar.

edit: veya şunlardan birini alırsa sıcak içeceğini çantasında da taşır arkadaşınız. daha işlevsel bunlar. dökülmeye karşı üçlü emniyeti var. ama sıcak tutma durumunu bilmiyorum

moka pot alın bence

kahhve.com a bakabilirsin

kahhve.com da yeni tanışanlar için french press seti var kahvesiyle birlikte. 3-4 kişiye alması için vesile oldum hepside memnun kaldı. zamanında bende almıştım.

moka pot olabilir ikea'da ucuz baya, hario v60 dripper/aeropress vs. de kolay kullanılan güzel alternatifler ama fiyat daha yüksek.

3. dalga kahvecilerden ya da internetten temin edebilirsiniz. ayrıca bu kahvecilerde genelde hediye paketleri var yeni yıl konsepti ile. içinde hem kahvesi, fincanı, potu ek şeyleri de olan.

ya da kendi hediye kutunuzu oluşturup içine bir paket kahve, french press, kış çayı vs. zevkinize göre bir şeyler ekleyebilirsiniz.

örnek: www.kronotrop.com.tr

aynen ben de nescafe alışkanlığımı bırakmak için french press aldım. başlarda çok zorlandım güzel tadı yakalamak için ve çok çirkin kahveler içtim ama son yaptığım kahveler efsane oldu ayıptır söylemesi. deneye deneye alışılıyor. bence hem arkadaşınıza hem kendinize bu iyiliği yapın :)

ikea'daki french press'lerin temizliği çok kolay çünkü her parçası sökülebilir, ve fiyatları 20 lira. bu tarz sökülebilir başka french press bulursanız da aynı işlevi görür. mesela starbucks'taki bodum marka french press'ler. ama onlar daha pahalı.

kahve olarak da daha geçen hafta yeni bir kahve aldım, istanbul'daysanız tavsiye edeyim. suadiye'deki no:7 diye bir kahveci. denedğim en iyi kahveydi. bu tarz başka bir butik kahveciden de 100 gram kahve çektirebilirsiniz. (100 gramdan fazla çektirmeyin, eğer tek kişi içecekse çabuk bayatlıyor.)

reklam olucak biraz ama olsun çok seviyorum bu firmayı; www.baristasepeti.com adresinden yöresel kahveler alınabilir. Siz sipariş verdiğinizde isteğinize göre kavurup öğütüyorlar. French press olarak bodum marka kullanıyorum ve memnunum, kahve olarak derseniz Guatemala kahvelerini tavsiye edebilirim.