Ekşi Duyuru

Jagten.

ondskan! erik ponti reyiz! isveç filmi. çok güzeldir. 720p'de hele tadına doyum olmaz.

2003 yapımıymış ama yani hiç öyle eski gibi bi film değil. neden özellikle 2007'yi seçtiğini bilmiyorum. ama gayet 2012'de çekildiğini de düşünebilirsin. taş gibi film. 720p izle ama.

barry lyndon (kubrick)

ne kadar da cahil insan var buralarda.

sana iskandinav yaşamının müthiş bir eleştirisi olan bir film söyleyeceğim. gittim gördüm cidden filmde eleştirdikleri kadar var.

www.imdb.com

norveç'ten: den brysomme mannen, trolljegeren, dead snow

Sir gawain noktayı koymuş.. Özellikle söylediği ilk film, uyumsuz adam, gerçekten çok iyi.. Yalnız isveç filmiydi sanki o.. Neyse, headhunters diye bi film de vardı, o da pek güzel.. Çerezlik ama..

ejderha dövmeli kız.

www.imdb.com

ben de den brysomme mannen diyorum.

britanya için de izlemediysen mike leigh'nin tüm filmleri. 2007 sonrası dediğin için happy-go-lucky ve another year tabii.

2006 ama en iyi ingiliz filmlerinden biri: this is england. www.imdb.com

bir de homofobik değilseniz mükemmel bi filmdir, çok iyi dialoglar var: weekend. www.imdb.com

the moon. gayet iyi bir bilim kurgudur.

locke, kongekabale, layer cake, kvinden i buret

üniversiteye giden çocuğu olan yengem izliyor.

Kore sineması izlerim ama dizi izlemem.

Aynı şekilde Japon sinemasını da yakından takip ederim ama dizilerini izlemem.

hafif toplu ve hiç sevgilisi olmamış kızlar.

canı türk dizisi izlemek isteyip de sırf şekli bozulsun istemediği için izlemeyenler tarafından izleniyor zira hem bayıklıkları hem de genişlikleri bizim sıradan dizilerimize çok benziyor.

kore dizisi nasıl olur hiç bilmiyorum da lise sondaki kız öğrencilerim izliyor. ayıla bayıla anlatıyorlar.

Kore dizisi ne ya?

liseliler izliyor genelde.

Ben filmini de dizisini de izlerim. Ortamlarda çok belli etmem, çünkü hitap ettiği genel izleyici profili (ergenler, kpopcular) beni bayiyor. 500 saatlik Türk dizilerinin yanında 16-20 saatte bitmeleri iyi. Kültürleri bize çok yabancı gelmiyor. Samimi ortam falan filan. Gerçi belli bir kalıbı var, sondan üç önceki bölüm aralarına biri girer-kaza olur-hafızasını kaybeder-büyükler arayı bozar-facia olur sonra kalan bölümlerde toparlarlar biter.

Edit Bvlgari takım giyen, cool, erkek, evli, çocuklu matematik öğretmenimiz bu tarihi kore dizilerinin delisiydi. İzleyenler her yerde ama bu sacma genellemeler yüzünden ortaya çıkamıyorlar.

kore dizisi mi japon mu bilmiyorum trtde 20 kez farklı isimle yayınlanan bir dizi vardı; imparatorluk döneminde geçiyordu; emekli tayfasının çok izlediğine şahit olmuştum.

ilk kez trt'de verilen goong'u izlemiştim üniversite yıllarımda, çok beğenmiştim. yıllar sonra internetten dizi izleme yaygınlaşınca orijinalini bulup izledim bir kez daha. sonra hana kimi'yi izledim. bunlara benzer önerilen bir kaç diziye daha başladım ama sarmadı, sonra da vakit bulamadım.

bunlar genelde acılı arabesk tarzı oluyor, roller değişmiş, erkekler kızları süründürüyor falan çok acayip :P kaliteli bişeyler bulsam izlerim yine. tavsiyelere açığım.

edit: kore filmlerini de severim.

Bir dizi türü seviyor diye evlenmek isteyen insan yaftası yapıştırmak size yakışmadı ete summer. Kadınsınız diye hatırlıyorum. Uzakdoğu yapımlarında aşk çok masum yaşanıyor ve kültür olarak bize yakın yerleri var muhafazakarlık anlamında özellikle. Erkekler ise bizimkilerin aksine vurdu mu göçerten değil oldukça nazik tipler. Zengin memleket. Özetle olayın bütünü Türk kızı ütopyası. Beğenilmesi gayet normal. Bu demek değil ki hepsi evlilik meraklısı falan. Sinema dizi endustrisi zaten bizim ütopya özlemimizi gidermek için varlar.

Bu kadar savunuyorum ancak kendim hiç izlemem. Ağır animeci olduğumdan duruma biraz vakıfım hepsi bu.

Bir centilmenin gururunu izliyorum ben, diğer kore dizilerinden hallice... Yaşım 25 boyum 184

ben de bunların nasıl bu kadar popüler yaygın falan olduğunu merak ederdim. şimdi düşününce böyle nasıl desem, biraz daha kendi içinde olan kızlar mı izliyor ne. @namus ninjası +1 de diyorum.
ama bunu izleyen erkek hiç görmedim. garip bir şekilde sadece kızlar ve kendine münhasır bir havada olanlar. yani bakınca çıkarımda bulunabilirim bile galiba kore izleyip izlemediğini.
dizilerin içeriğini bilmiyorum, çıkarımım içerikle alakalı değil o yüzden.

hiç izlemedim, dizi pek sevmem ama asya sinemasını çok severim.
bunları izleyen 25-35 yaş arası birkaç tanıdığım var.
bu arada hiçbiri toplu veya sevgilisiz hatunlar değiller :)
ara ara moda oluyor böyle şeyler sanırım.

kız kardeşim izliyor 18 yaşında. okuldan birkaç kız arkadaşım izliyor 22 yaşlarındalar.

biz ailecek trt'deki kore dizilerini severek izledik, izleyeli bayağı yıl oldu tabi. ailecek derken gerçekten takip ettik, saray mutfağında çalışan kızı da, imparatorluk kuranı da trt'de ne varsa yani.
şu an güncel olarak neler var bilmiyorum, denk gelsem izlerim sanırım.
yaş 22, ergenliğim bitti sayılır, romantik komedici değilim, hiç bilmediğim bir kültürün yaşayışını görmek güzel oluyordu ve şaşırtıcı ama sürükleyiciydi diziler.

annemle babam izliyor. hem de deli gibi.

elit apaçiler.

bizim öğrencilerden bir kaçı izliyor. içlerinden apaçi olanı çok az. gayet terbiyeli kızlar. üstelik korece yazmayı da öğrenmişler. korece kopya yazıyorlardı. hocalar anlamıyordu :D
ayrıca kore dizileri şu anda genç kızlar arasında çok yaygın. sürükleyicilikleri var ve türk aile yapısına uygun diziler. büyüklerden izleyenler de bu amaçla izliyorlar...

hiç izlemedim hayatımda ama gördüğüm kadarıyla genelde 25 altı kızlar gerçekten de ve hala beyaz atlı prens hayali kuranlar

www.youtube.com ?

kral attı üç oldu?

benim aklıma gelen doldu doldu doldu volkan yapma oyuncu değiştirme hakkı doldu ah be volkan.

run forest run :)

www.youtube.com

sen bunu adı hatırlanamayan filmler başlığına yaz. orda bi herif var düzenli takip eden sana 3 vakte kadar cevabı verir :)

Kiss Kiss Bang Bang

benim lisedeyken yazdığım bazı şeyler var, buraya yazsam kapıma özel tim gönderirsiniz.

normaldir.

havuç yakmak: osbire fazla asılmak
sarelle sırt: vazelin simgesel olarak kullanılmış.

bir küçük iskender, bukowski çıkabilecekken ido tatlıses çıkmış sanırım. shfhshf.

Sandro diil mi la bu

"tavuklar cıcek acmıs ellerınde pogaca
madem yüzme bılmıyordun nıye cıktın agaca"

yaygın bır güzellememız.

şair burada adeta gelecekti haline sesleniyor adeta!

Ceyhun Yılmaz tarzı şiir yazmışsın, o olmasaydı ünlü olurmuşsun
Ben beğendim saçma gelmedi bilmem :)
Biz de lisedeyken rızazizm diye felsefik akım kurmuştuk, düşmanlarımız sofistlerdi :) kendimize göre anlamları vardı bütün bunların :D

Eserine sahip çık, hiç küçümsenecek şeyler değil :)

benim de "afedersin karınca, seni maymun zannettim" tarzı şiirler yazdığımı düşününce sanırım genel bir sorun var. belki de o dönemin çitoslarında arızalı bir mineral vardır, o kuşağı etkilemiştir, kim bilir :)

insanların sanat adı altında saçmalamalarına bir başkaldırı göstermişsin bence, onları kendi silahlarıyla vurmuşsun. sevdim bu mantığı.

sürrealist olmaya çalışıp bim realizminin tam ortasına düşmüşsün.

www.imdb.com

Wristcutters +1
garden state

yol filmi + cocuk macerasi istemedigini varsayarak,

moonrise kingdom
the fall
flipped

@in vino veritas izledim onları :(

bu arada wristcutters vegarden state ile ilgili yorumlara baktım pek içime sinmedi. arkadaşlara teşekkür ederim ama başka önerisi olan varsa sevinirim.

due date vardi bi de yol filmi kategorisine girebilir, keza yenilerden chef de oyle, onu epey sevmistim.

cocuk filmi olarak aklima bi de la cite des enfants perdus geldi, sarar mi seni bilmem ama, bakarsin yorumlara.

wristcutters guzeldir ama ya.

yol - Road to Paloma
çocuk macerası - The Maze Runner

google a şöyle bişeyler yazdım çok alakasız görseller çıktı: www.google.com.tr

ben de çok kombinasyon denedim ama elle tutulur bir şey çıkmıyor :(

aftermath of collapse of soviet union denince
cdn.theatlantic.com
cdn.static-economist.com
şunlar biraz eli yüzü düzgün geldi. ama tam 91e aitler tabii.

sonra aa diye uyanınca:
www.google.ru

faborilerim:
media.englishrussia.com
media.englishrussia.com
tabletmag.com
i.dailymail.co.uk
i.dailymail.co.uk
www.globetrottingcouple.com
uu

prostitution yazarsan coşar sonuçlar.

namus ninjası kendini çok geliştirdi

coco sana sempati beslediğim kadar tepkiliyim de..

şimdi late 90s rus mafyasız olmaz.
mutlaka russian mafia gravestones diye aratmalısın.
englishrussia.com
h6img.com

bak fakirlik budur:
s3-ec.buzzfed.com

varoşluk bu:
www.reduxpictures.com

homeland.su
www.amic.ru

mcdonalds, coca cola içeren(kapitalizm sembolü) yoksulluk fotoğrafları bulmak mümkün müdür? kola şişesini kesip yemek kabı yapan bir rus, çöpten burger çıkarıp yiyen bir rus. erol taş gibi hissediyorum böyle sorunca ama, lazım işte :)

dsvload.net

ben crack falan yaptım doğru mu yaptım bilmiyorum ama. internet bağlantımı kestiğimde " export to portable prezi"den indirdiğim açılıyor. ama benim pcde prezi var. netsiz açıldığımı öğrenmeme rağmen, prezi olmayan pcde açılır mı bunu öğrenmem lazım.

indirdim, çalıştı. Prezi yüklü değil.

calisiyor calisiyor. merlin yaziyor, sdfgsdfgsd yaziyor, rusya var falan.

sitesinden indirdiğim sürümünü internetsiz kullanabiliyorum. crack olmadan da oluyor. bir kere üye girişi yapman yetiyor.

türkçe arıyorum veya altyazılı. teşekkür ederim.

putin dönemini anlatan şu var: www.tvyo.com

hemen altındaki barda diğer üç bölümü de bulabilirsin...

Besim başgan tam bi liberaldi fakat cem toker'in söylemleri biraz ulusalcılık kokuyor. Tabii konjonktür sebebiyle muhalefet edilmesi gereken hususların kesismesinden de kaynaklanıyor olabilir o söylemler. Herkesi zamanının şartlarında degerlendirmek lazım deyip zevahiri kurtarayim.

bu karşılaştırma besim tibuk'a hakaret sayılır...

besim tibuk kafasına estiği gibi konuşan bir adamdı. hatta kendi deyimiyle asabı bozuk bir adam. www.simurg.com.tr
cem toker ise daha tonton, daha akil, daha kucaklayıcı gibi.
ikisini de severim ama besim başgan'ın atarlanmaları, one man show'ları kesinlikle daha eğlenceliydi. ilk oyumu ona vermiştim.

bozulmuş yumurta verme hayvanlara, yerlerse bile zehirlenebilirler.
gevrekleri de sokağa çıktığında açık bir alan bulup oraya koy. kuşlar bulur. balkondan dökme ayıp.

yumurtaları imha edip, gevreği balkondan aşağı değil de balkon duvarının üstüne dökerek değerlendirebilirsiniz, hem bu şekilde gelecek kuşların sesleri gevriği alıp yiyişleri felan izlersin eğer hoşuna giderse.

www.cia.gov

deik raporlarina ulasmaya calis. telefonla ulasip kaynak kullanimi icin izin koparabilirsen sayisiz analiz rapor vs bulabilirsin.

sen sanırım millattan öncesi değil de şu anki almanların varlığını soruyorsun.

1700lerde rus çarlığı zorluklarla uğraşan almanları davet etmiş ülkesine. yıllar içerisinde baya güçlenmiş gelişmiş çoğalmış almanlar rusya'da. ikinci dünya savaşı çıkınca almanlara karşı şüpheyle bakılmış ve orta asya'ya sürülmüşler. bundan ibaret.

mevzun bittiğinde şu linke bakıver. aradığını bulacağını sanıyorum.

en.wikipedia.org

rus prusya savaşında esir alınan ve işgal edilen bölgelerden sürgün edilen insanlar gönderiliyor o bölgeye. Aynı durum bizim Kars'ta da var. Orada da ciddi bir alman nüfusu var. Olay rus sürgünü.

hayır
petrol fiyatının diğer değişim değerlerinin her biriyle karşılaştırılmasında benzer grafik var. Bu da geçersiz hale getiriyor bu yorumu.

petrol fiyati abd ve ab'de dusuyor ama turkiye'de yansitilmiyor. misal 2 ay once $4.65'e aldigim 92 oktan benzini simdi $2.80'e aliyorum.

@goo.gl; ben farklı bir şey sormuştum.

tr.globalpetrolprices.com

şimdi öncelikli olarak @goo.gl'nin ilginç iddiası ile alakalı bir kaç bilgi paylaşayım:

tarih - ülke - 1 galon(3,78l) benzin fiyatı ($) - indirim oranı

1 eylül adb 3,62
8 aralık abd 2,98 %17,5

1 eylül tr 8,31
8 aralık tr 7,44 %10,5

1 eylül alm 7,14
8 aralık alm 6,42 %9,5

1 eylül fr 6,99
8 aralık fr 6,54 %6,5

1 eylül uk 7,56
8 aralık uk 7,14 %5,5

şimdi bu tablodan da gördüğümüz üzere ab ülkeleri de indirimi yansıtmıyor :) ya da sadece amerika'da olağandışı bir indirim olmuş eylülden bu yana. ayrıca 1 eylül ile bugün arasında bir kaç kuruşluk küçük artışlar dışında benzin fiyatlarında artış olmamış. şimdi türkiye'ye sallamak kolay, zaten ortalama türk insanının araştırmak gibi bi alışkanlığı olmadığından inanan çok olur. malum türkiye'ye saldırmak moda.

diğer taraftan dolar'ın ağustostan bu yana değer kazandığına da 5 dakikalık bir araştırmayla ulaşılabiliyor. bütün bu bilgiler ışığında Hasanov'un söyledikleri abd için yanlış değil diyebiliriz. yani abd'deki indirimin yarısı petrolün ucuzlamasındansa yarısı da doların değer kazanmasına bağlanabilir. ancak avrupa için bunu söyleyemiyoruz.

2013 yılında putin tarafından onaylanan bir belge.
rus federasyonunun dış politika konsepti (foreign policy concept).

ibb adaylığı için şişli'den vazgeçmek onun için hiç kolay olmadı. büyük bi kumardı, kaybetti. şimdi şişli gibi rantın çılgın döndüğü bi yerdeki nüfuzunu kaybetmek istemiyor. oğlunu maşa olarak kullanıp, "bakın ben olmazsam şişli belediyesi işlemez hale gelir" algısı yaratmaya çalışıyor.

sarıgülü öyle kandırdılar. adam adeta bir melih gökçek, senelerini şişliye vermiş bilmediği yok ilçe hakkında. herşey ondan sorulur. öyle tepedeki bir adam gibi değil herşeyin içindeydi kendisi.

buna dediler ki gel seni ibbye aday yapalım, oğlunu da şişliye başkan yapcaz, yine sen şişliyi yönetcen bi kaybın olmayacak. sarıgül de olur dedi. ilk önce göstermelik özel kalem müdürünü aday gösterdiler şişliye, başkan oldu. bu adam da biliyodu dümeni, başa adaşım emir sarıgülün geleceğini. ancak koltuğu bırakmak zor geldi, "aa beni halk seçti ya lan, niye gidiyomuşum" diye kendisine karşı olanları bir bir etti koltuklardan. şimdi chp kendi eliyle yarattığı canavarla uğraşıyor.

belediyeler saltanatla mı yönetiliyor? son yaşananlar resmen kepazelik. ortada her halükarda seçilmiş bir belediye başkanı var.

chp oraya özel kalem müdürünü değil, kalemin kapağını da koysa seçilecekti. bunu bildikleri için halkı resmen kullandılar.

uzaktan anladığım kadarıyla seçilmiş başkanı istifaya zorlayıp sarıgülün oğlunu başa getirmeye çalışıyorlar herhalde.

chp şişli meselesi diyince aklıma bir önceki yerel seçim geldi, hani sarıgülün chp ile kavgalı olduğu ve sanırım dsp den aday olduğu dönem.

işte o dönem chp şişliye aday olarak adı Muharrem, soyadı da Sarıgül olan birini aday göstermişti. :)

Hayatımda başkası adına utandığım nadir anlardan biriydi.

(bkz: The Paper Brigade)
Tam o aralık ve aşırı tatlı bir film.

House Arrest (1996), Hook (1991), My Bodyguard (1980), Clubhouse Detectives (1996), The Baby-Sitters Club (1995), The Sandlot (1993), Because of Winn-Dixie (2005),Max Keeble's Big Move (2001)

yok mu?

Kıbrıs

hahaha, çok iyi ya, bence mahsus yazmışlar. yani yırtınmışlar.

hemen klavayede s ile b nin yerlerine baktım, yakın da değiller.

şöyle de bir eleştiri çıktı: istanbulunbitleri.blogspot.com.tr

kagittan kurbaga yapardim.

şu anki bilgimle ancak "ya şöyle bişey yapsak güzel olmaz mı?" diyerek kaşiflere mucitlere fikir verebilirdim ancak. sıradan insan sıfır teknik bilgisiyle nasıl tutup da telefon, saat yapacak. imkansız.

valla kendime azicik bir toprak parçası bir de koca bulurdum. benim uretebilecegim her şey o tarihten çok önce üretilmiş olurdu. ha bak pop up book yapabilirdim bak. telli değil ama ipli değişik defterler... başka da bir şey çıkmazdı benden. düğme filan vardır o zaman.

eski zamanlarda yaşamayı hep istemişimdir ama mevcut bilgimle affedersin bi zke derman olamazdım ya. çok kötü olurdu. 1014'te "abi anderlecht banko ya handikaplı yaz" diyebileceğim, bana bunun için para ödeyecek kimse olmazdı. amelelik falan yapardım herhalde en fazla. pek bi' olayım olmazdı. savaşta mavaşta ilk ben ölürdüm.

guzel soru. cevap olmayacak ama ben de hep sunu dusunurum, su anki tum dunya halki henuz tekerlegin bile kesfedilmedigi bir gezegene (ama kaynaklar ayni dunyaninki olacak) konsa ve su anki bilgilere sahip olsalar bugune gelmemiz ne kadar surerdi?

makas var miydi o zaman acaba bugünkü şekli ile ya da falcata? belki onlar yapılabilir?

icat değil ama üretim olarak o zamanda olmayan şeyler belki makarna veya eriste, domates sonradan üretiliyor sanırım ama salça filan... milleti yuzyillar önceden obeziteye sürükler birakirmisim.

İcat çıkarabileceğimi sanmıyorum ama o dönemden önce gemi icat edildiği için muhtemelen 1071'de Anadolu'ya gelecek olan Türkleri bi şekilde ikna edip hazır Anadolu elimizde bi de Amerika kıtasını keşfedelim derdim :D

limnondan patatesden pil yaparım, onunla bir şey yapamadan zaten beni yakarlar.

zamanın bilim adamlarının yanında takılırdım. görmek istediğim kişileri görmek için gezerdim paso. icat konusuna gelince o devirde ne var ne yok tam bir bilgiye sahip olmak lazım. ama tıp alanından tutunda gökbilimine kadar bir çok şey yanlış bilgilerle doluydu. icat yapmasak bile bir çok şeyin yanlış olduğunu söyleyebilirdik.

Beyazların bir derdi tatminsizlik olabilir, diğer bir derdi de parçalanmış aileler ve alkolik anne babalar. Yediğin önünde, yemediğin ardında, bitiremiyeceğin kadar yiyecek, eskitemiyeceğin kadar giyecek, müzik, spor, pop kültür bombardımanı, sınırsız seks özgürlüğü, hemen her tür problem senin adına çözülmüş gibi, senin düşünmeni, karalar bağlamanı gerektiren doğru dürüst bişey yok, eğitimde 'Am-man çocuklar geride kalmasın!!' anlayışı hakim olmaya başlamış, sürekli arkandan ittirip sınıf geçirtiyolar. Şımartıldıkça, şımartılıyosun. Ülkenin sana işgücü olarak bi ihtiyacı yok çünkü milyonlarca çok yetenekli ve çok iyi eğitimli beyin, zaten kapında sıra olmuş, göçmen olarak kabul edilmeyi bekliyo. Bir diğer faktör ekonomik olabilir. Mücadele sertleştikçe, mal fiyatları uçmuş ve erişim zorlaşmış olabilir. Bu yüzden beyazlar, mala daha iyi erişmeye başlamış olabilir.

Siyahlardaki uzaklaşmanın önemli bir sebebi, 1973 gibi bir yılda, kürtajın serbest bırakılması olabilir. İstenmeyen çocuk sayısı azalınca, problemli çocuk sayısı da azalır. Düşünsenize, hem cahilsiniz, hem fakir, hem teenager, hem de anne baba! O ortamda büyüyen çocuk ne olur? Neye yönelir?

Bunlar bilgi diil tabii, sadece tahmin.

ne rusya'nın ne de çin'in ideal demokrasi örnekleri olduğunu düşünmüyorum. ve evet ülkelerin gelişmişliği gösteren tek şey ekonomik veriler değildir.

bakarsın insan hakları açısından siciline, vatandaşlarına verdiği sosyal haklara bakarsın, işçilerin haklarının ne kadar teminat altında olduğuna, azınlıkların haklarına ne kadar saygı duyulduğuna, ne kadar gazetecinin cezaevinde olduğuna, yine cezaevlerinde ne kadar siyasi hükümlü olduğuna, asgari ücrete, toplumun kaçta kaçının yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşadığına,gelirinin yüzde kaçını eğitime ya da sosyal projelere, yüzde kaçının örtülü ödeneklere,savaşa sanayiine ya da diyanete ayrıldığına bakarsın.

öyle bir şey söylemişsin çin'in doğu türkistan'da yaptığı türkiye'nin kendi içindeki antidemokratik uygulamalarını meşrulaştırıyor sanki.

@dahili meddah, ben öyle düşünmüyorum zaten. söylediğim tipteki insanların kendi içlerindeki tutarsızlığı göstermeye çalıştım. elbette para ve güç tek kıstas değildir. kimliğimi, düşüncemi, yaşam tarzımı vs. banknot perdesinde saklamak insani değildir.

saçma bir yazı olmuş. çin'i severim o ayrı. 80 ile 80 i karşılaştır o zaman.

Edit: Özetini şimdi gördüm. Rusya'nın Çin'in parası gücü, militarizmi bizdekinden farklı ama. Adamların ürettiği açık. Biz daha kıçı kırık bir otomobil üretemedik. Adamlar uzaya füze gönderip duruyor. Bizdeki para tü kaka çünkü sıcak para, özelleştirme paraları, temeli olmayan bir para. Özelleştirme demiyorum, özelleştir ama mantıklı harca. Geri dönüşü olacak şeylere harca. Gidip yol, bina yaparsan ne anladım o işten. Adamların ise üretim gelirleri. Üretimini yaptığını sandığınız şeyler de zaten başkalarının ürettikleri. Mesela Marmaray büyük bir teknoloji mi? Biz mi yaptık? Yoo. Ak Saray'ın parasına balkanlardan ya da yunanistan'dan sağlam bir şirket alırdık. Banka olur, komünikasyon olur.

rusyadan artık hiç hazetmiyorum. bir sürü insana hayatını zindan, mekanlarını toprağın altı eylediği için.

ben demokrasiye inanmıyorum. çoğunluğun istekleri bence büyük ölçüde anlamsız ve uzun vadede hatalı olduğu fark edilen istekler.

çin ve rusya demokratik ülkeler değil, sadece diktatörlerini iyi seçiyor ve bürokrasilerini iyi çalıştırıyorlar. kimseye pek eyvallahları yok, istediklerini üretebilecek özgüvene sahipler, üretmediklerinde pek fazla gözleri yok.

biz daha bir arabayı üretip üretmemeyi düşünürken, rusya araba üretiminde 100 yıla yakın tecrübe sahibi olmuş. admların uçak imalatları, uzay programları, tarım teknikleri bile kendilerine has. hatta ruslar hala kendi koordinat sistemlerini kullanıyor. devirdikleri düzenin liderinin heykelleri hala yerinde, saygıda kusur pek fazla yok.

biz daha obüs ürettik diye sevinirken, adamlar denizaltı+füze+savaş uçağı üçlüsünde 50 yıla yaklaşıyorlar.

sadece savaş teknolojilerinde değil, türkiye daha yandex gibi bir şirket dahi çıkaramadı.

biz odtü'nün ellinci yılını kutlarken, adamlar moskova devlet bilimler akademisi'nin 250.yılını kutluyorlardı.

istersen balesinden operasına, sinemasından bilmemnesine kadar kendi başına bir ekol ruslar, bizim gibi devşirmelerden kaptıkları ile iş yürütmeye çalışmıyorlar.

son olarak da ülkeler ve yaptıkları patent başvurularına bir bakın isterdeniz, kim nerede.

özet: demokrasi gelişmişlik demek değil.

tr.wikipedia.org

Robert Spencer- CAIR
Audrey Shabbas- MEMRI
Sandra Stotsky- George Mason's History Network

Benim bildiğim bunlar var.

eksisozluk.com

Kolomb'dan önce biri bulmuştu hakkaten zaten. Bir ispanyol muydu neydi? Hatta Kolomb şerefsizlik yapıp ondan çalıyordu. Ben buldum falan filan diyordu. Kimdi o?

cevaplardaki linklere bakmadım da sanırım şöyle.(emin de değilim)

şekil olarak camiye benzer bir tepeden bahsediliyor hatıratta;
bizimkiler de işine geldiği gibi anlıyor, çarpıtıyor işte.

Marble cover notebook deniyor ona. Amerika'da klasik ve ikonik bir defter. en.wikipedia.org

selpak var mı? burnum akıyo deriz ya, defter diyince, ilk akla gelen şey bu olabilir. adını bilmiyodum, öğrenmiş oldum.

abi klasik defter işte :)

amerikada bizim kadar gelişmiş kırtasiye sektörü yok. olanlar küçük çocuklar için genelde koreden filan geliyor. amerikan üniversitelerin kendi basım defterleri bile aynı defterin kapağının değişmiş hali. logo filan koyuyorlar işte. ayrıca türkiyede de var bunlardan müdavimi olanlar var. klasik çizgiden şaşmayanlar. babamın üniversite defterleri de hep bunlardan.

Stephen King? www.imdb.com

Bu dizideki herkes ayrı ayrı antipatikti. Bir dizide hiç mi sevimli karakter olmaz arkadaş, yoktu işte.

5 para etmez. Ciddi soyluyorum, hicbirsey yapamasam oturur evin bir kosesine duvari seyrederim, ama yine de bu diziyi seyretmem. En azindan duvari seyrederken birseyler dusunurum.
Ama bu benim fikrim.
Imza hicbir diziyi begenmeyen vatandas.

karakterler sinir bozucuydu dizinin ilk başları fena değildi ama sonra kötüydü ama izlenebilirdi yine de. farklı bir şeydi en azından şu anki şeylere göre. gerçi şu an neler var onu da pek bilmiyorum ama neyse. bu yazıyı yazan adam çok derin düşünmüş sosyolojik cart curt yaklaşmış da mesele o kadar basit değil ki. nice sanat eserleri var çok anlamlı, düşündürücü veya pek çok değere sahip ama tat vermeyen. ne yapalım yani ?

çok kötü bi diziydi ya. bi kere klişeden ölüyodu çoğu zaman. kesin şu olacak diyodun oluyodu.

karakterler zorlama ve abartı durduğu için izleyiciyi yoruyordu. ben de beğenmiyordum.

Avrupa yakasi gibi iyi bir isten sonra beklenmeyecek kadar kotuydu.

Bir de gulse birselin elitist tavirlarindan nefret ediyorum. O tavrini diziye ve oyunculara da gecirince itici bir yapim cikti ortaya.

Sarmadı.

ne güzeli ya tahammül edilemeyecek bir diziydi

ekşi duyuru her halde türkiye içerisinde ilginç bir topluluğu temsil ediyor. bir kişi de çıkıp "güzeldi" dememiş. öncelikle şunu bir görmek lazım, dizi uzun zamandır yayında. son sezonlara ilgi düşmüş olabilir, reyting sistemi düşmüş olabilir,... yayından kaldırılması ayrı bir mesele. anca beğenilen bir yapımdı.

eğer türk dizi sektörünün saçma sapan kuralları olmasaydı bayıla bayıla izlerdik. her hafta 2 saatten uzun süren bölümler çekmek zorunda kalan ekip, ellerinde ki malzemeleri gerçekten iyi kullandı. düşünsenize, anlatılacak bir iki hikaye var. ne yazık ki bu iki hikayeyi 120-130 dakika da anlatmak zorundasın. diziyi çekebilmek için de ayrıca her yerinde reklamlardan bahsetmek zorundasın... ne büyük zulüm yarabbi.

orçun ve eylem karakterleri, ya da bazen sıkan vasfiye teyze, neden sıkıcı, neden abartı zannediyorsunuz! süre doldurmak zorunda kaldıklarından. yoksa 3-5 dakikalık sahnelerde harikalar yaratıyorlardı.

Gülse Birsel, hikayenin tutarlı olması için, olay akışlarının kontrolü için resmen zorluyordu hikayeyi. Ha bu dizi bu hikayeyle 40-50 dakikalık bölümlerle 10 yıl gidebilirdi bence. Üstelik bu çağda televizyon dizisinden bahsediyoruz.

Neden böyle düşündüğümü, dizi bittikten sonra oyuncularının başarı hikayelerinden göreceksiniz. Her biri başarıyla yoluna devam edecekler...

kısacası hikaye, senary

İlk başlarda keyifli, son zamanlarına doğru iyice zorlamaydı. Ben her zaman söylerim; gülse birsel yazsın ama oynamasın. O ayrı bir iticilik zaten. Avrupa Yakası'da sonlara doğru zorlamaydı fakat bu kadar basit gülme efektli esprilere maruz kalmamıştık.

hiç beğenmedim, ilk seferde bir hevesle izledim sonralarında hiç bakmadım bile.
hani insanın canı sıkılır bir şey açayımda izleyeyim der ya o zaman bile bu dizi aklıma gelmez.

gülse birsel'i çok severim, avrupa yakasını izlemiştim eğlenceliydi. yalan dünyayı da başlarda izledim ama yeni sezonu hiç izlemedim, güzeldi bence. tiplemeler falan iyiydi. mesela nurhayat, vasfiye teyze, açılay, bünyamin karakterleri çok komikti bence.

türk dizilerinde olay komedilerine ihtiyac var. karakter ve tiplemelere degil. örnegin avrupa yakasini ele alalim. ilk sezonlarda özellikle saliha bölümüyle kafama kazinmis cok güzel hikayeler var. oturup gecen sene avrupa yakasini bir daha izledim zaten. sonra burhan geliyor, gaffur geliyor. dedikleri ve yaptiklarinda komik bir sey yok, ama abartili hareketler ve sacma sapan davranislarla komik diye iteleniyorlar önümüze. ben durumun icinde ince bir sey görmek, komik bir durumda mimikleri tepkileri seyrekmek isterim. "neeeappppiiiyiyyyooosssuuuuuhh beebbbiiisssiiimm" dedigi icin ya da "beni begenmiyor musun" dedigi icin komik oldugu düsünülen karakter olmamali. bu degil benim güldügüm sey.

ama garip bir sekilde o dönem gaffur en sevilen en favori tiplemeydi, pijamasindan ivir zivirina haberlerde bile verir olmuslardi. okulda geri zekali karaktersizlerin özenip benzer tarzlarda konusmalarina katlanmistik.

yalan dünya gene gülse birselin benzer kafasindan cikiyordu. iyiydi hostu basta belki ama cok sey bosa sariyordu. su hödükle pavyonda calisan kizin hikayesi cok uzadi. vasfiye karakteri orcun karakteri selahattin tiplemesi. olaylar degil komik bulunan. tiplemelerin uc ve absürt olmasi. bu yüzden iyice sogumustum diziden.

ancak gene de belli bir bölüme hitap ettigi ve eglendirdigi, geziden surdan burdan arada laf sokabilmesi iyiydi hostu. sevmesem de kaldirilmamaliydi. türk dizilerine bakarsan fox flash su bu dahil, aralarindan gayet siyrilabilecek bir seydi. herkes senin benim gibi yabanci dizi odakli degil cünkü. benim begendiklerim begenmediklerim bunlar, ama devam etmeliydi her sekilde.

8/10du şuanki türk dizileri arasında.

güzeldi. izlemediğim zamanlarda bile o gün tv'de yalan dünya olduğunu bilmek mutlu ediyordu.

not: bu arada ben telegol de seven bir insanım. görüşümü ona göre dikkate alın.

ışıdin sattığı petrolün hacmi, bu inişe gerekçe değildir kanımca. bu arap ülkeleri ile ilgili somut ülke ismi verebilir misiniz?

sallayıp durmayın lan.

abi burda herkes gtünden element uyduruyo. hacı shale gas yani kaya gazı diye bi şey çıktı son yıllarda, abd bu işe baya yatırım yaptı, böyle olunca kendi ürettiği enerjiyi tüketti, petrol piyasasında da üretim fazlası oluştu, ayrıca suudi arabistan fiyatlarla eskisi kadar oynayamıyor, opec eskisi gibi saltan değil. bunun da sebebini okumuştum, diğer üretici ülkelerle alakalı bi şeydi sanırım ama tam hatırlayamadım.

EDİT: burada saçmalamışım biraz. buyurun asıl gerçek burada

Think about how the Obama administration sees the state of the world. It wants Tehran to come to heel over its nuclear programme. It wants Vladimir Putin to back off in eastern Ukraine. But after recent experiences in Iraq and Afghanistan, the White House has no desire to put American boots on the ground. Instead, with the help of its Saudi ally, Washington is trying to drive down the oil price by flooding an already weak market with crude. As the Russians and the Iranians are heavily dependent on oil exports, the assumption is that they will become easier to deal with.

www.theguardian.com

maksat iran ve rusya'yı dize getirmek. bunu yaparken de suudilerden yararlanıyorlar.

En iyi kaynak wikipedia sanirim bu konuda, cidden oyle.

Podcast dediğimiz şey zaten bahsettiğiniz gibi belli bir konu üzerinde bilgilendirme sağlayan ... ne diyeyim ... sesler işte. Konuşmalar, seslendirilmiş yazılar falan. Dil öğrenmek için de podcast'ler var, ne bileyim sitoloji üzerine var, bir oyuna yeni gelecek güncellemelerle ilgili var, var oğlu var. Telefonunuza veya bi şeyinize bi şey kurmanız gerekmiyor. Bulun ilgilendiğiniz konudaki podcasti, atın telefonunuza mp3 olarak veya müzik çalarınıza veya direk bilgisayarınızdan dinleyin. Komplike bi şey değil.

Belirttiğiniz konularda podcast'ler var. Yaygın olarak mobil cihazlarda dinleniyor ama bilgisayardan dinlemek de mümkün.
Podcast için bence en iyi kaynak iTunes (www.apple.com). Bilgisayarınıza kurup bir hesap oluşturursanız kategorilere ayrılmış sayısız podcast arasından seçim yapıp dinleyebilirsiniz.

soundcloud.com
burada müzik de bulabilirsiniz, ilgilendiğiniz konularda yayınlar da.
bu arada örneğin bir radyo programının kaydının yayınlanması da podcast içine dahil edilebilir.
itunes denen şeyi bilgisayarım 10 km yakınına yaklaştırmam:)

ne kadar programın kendisinden tiksinsem de itunes bu konuda oldukça geniş içerik sağlıyor. ben cenk erdem podcast'lerini indirmek için kurmuştum.

soğuk savaş sırasında abd ile giriştikleri uzay yarışını, "aya ilk kim ayak basacak" mücadelesini de eklerdim ben olsam. rusya tarihinde önemlidir bence bu olaylar. hem abd ile mücadelesi açısından, hem de buna harcanan paralar açısından.

bir diğer önemli madde gorbaçov olmalı.
putine de ayrı bir paragraf açılabilir.

aklıma gelenler bunlar.

(bkz: akdes nimet kurat)

Moskovanın rövanşı adlı kitabı öneriyorum. Rusyanın özellikle yakın tarihi için bölümlü şekilde anlatıyor. Birde rusya tarihiyle ilgili Fırat purtaş hocanın kitabını alabilirsin.

+1

+1

@vedat chili peppers :) tuzlalı mısınız?

(bkz: sebebi neydi ki)

Kenzo dete güzel parfümdür bu arada

Maltepenin sağından sefgiler

+1 gibi bişey.

Kombo :) egeliyim,maltepedeyim

Dogdugumdan beri, yani 37 senedir Maltepe'deyim.

ege +1

+1

egesizim, maltepe'deyim.

Maltepe +1+

maltepe ve ötesi derken doğudan batıya doğru mu batıdan doğuya doğru mu?

ben güneyden kuzeye doğru, çekmeköy'deyim :)

sebebi neydi ki hakket?

+1

zannediyorum ki otomatik güncellemiş restart yaptığınızda da yüklemeyi tamamlicak.
8.1 e geçin nolacak ki hani ben anlamıyorum daha iyisi dururken inatla daha eskisini kullanmayı. geçin pişman olmazsınız :)
çubuk illa olsun diyorsanız
www.classicshell.net

gayet memnumum abi, benim bilinçli bir onayım olmadan nasıl bu güncellemeyi yapar? mümkün mü? bu güncelleme hadisesini geri alabilir miyim?

güncelleştirmeyi, yani 3 gb'lık veriyi bir şekilde yüklemiş bilgisayar. bu saatten sonra direnmeden "yeniden başlat" diyerek bilgisayarı güncellemek gerek. istememe gibi bir durumun kalmamış. bu bankacılık hizmetleri sözleşmesi imzaladın diye kredi kartı tahsis edilmesi gibi bir şey olmuş. baştan otomatik güncellemeleri kapayacaktın!

diğer yandan 8.1'i yükleyince "niye bunca zaman 8'i kullandım ki?" diye soracaksın kendine. bilgisayarında ki hızlanmaya inanamayacaksın. 8'den daha fazla kişiselleştirme özellikleri mevcut ve eğer Windows Phone kullanıyorsan aralarında ki iletişime hayran kalacaksın... tavsiye ederim kesinlikle...

sırf oyun üzerinden konuşmak her ne kadar saçma olsa da cevap verme gerekliliği duyduğum için yazıyorum. fifa 15 için orta seviye bir pc'ye sahiptim. 4 gb ram, radeon 6870 ekran kartı intel core2 q8400 cpu vs. windows 7'de kasıyordu oyun, oynanmıyordu. son çare 8.1'e geçeyim dedim ve sıfır kasma ile oynuyorum şu an. formatla falan ilgilidir demeyin hiç, çünkü w7 varken de 2-3 önce format atmıştım zaten. oyun anlamında yüzde yüz arttı performans olarak. 8.1 için söyleyeceğim bu. ha bana sorarsan 7 daha kullanışlı. bazen aradığım bişeyi bulamıyorum 8.1'de, deli ediyor beni.

güncelleme yaparsam şayet, verilerimin akıbeti ne olacak? format atmış gibi mi olacağım?

"neden geçmiyosunuz yea" diyen arkadaşlara windows 8.1 excessive disk usage falan yazmalarını öneririm google'a. aşırı disk kullanımı, windows 8.1 %100 disk usage diye de aratabilirsiniz.

ben servise götürdüm dedim ben 8'i istiyorum, onu kurun ve 8.1'e dair ne var ne yok hepsini yok edin. çatır çatır çalışmaya başldaı bilgisayar tekrar. 8.1'de chrome'da sekme bile açılmaz olmuştu bu aptal problem yüzünden.

aynı bildirim bana da az önce geldi. bir aydır bilgisayarı kapatmıyorum. uyku moduna alıyorum. bundan sonra da kapatanı sksinler. istemiyorum abi 8.1 ya.

@ete summer güncelleme sonucunda verilerinde bir değişiklik olmayacak... sadece geçiş yapmadan 16 gb'lık bir usb bellek alıp kurtarma sürücüsü oluşturun. eğer bunu oluşturmazsanız sonra temin etmesi çok zor oluyor. malum Windows 8'den sonra bilgisayarların Windows lisansları anakarta işli geldiği için kutunun içinden cd falan çıkmıyor.
@pescador bahsettiğin sorunu sadece chrome ile yaşadım ben de. çözüm için de chrome'u kaldırdım. internet explorer'a döndüm ki iyi ki dönmüşüm. ekşi sözlük okurken gözlerim yorulmamaya başladı.

che guevara'nın çantasından nutuk çıkmış.

(bkz: cool story bro)

yok böyle bişi...

Atatürk'ün saidi nursinin karşısında utanıp ayağıyla yerdeki halının püskülüyle oynadığı bir hikaye var.

bunu denemeden öğrenmenin bir yolu var mı? paylaşılamayan oyunlar listesi falan.

çok az oyun family sharing kapsamı dışında. zaten steam sayfasına girildiğinde kocaman yazıyor bu oyun family sharing kapsamı dışındadır diye. genelde ubisoft falan oyunlarını family sharing'e sokmuyor. chivalry'nin sayfasında öyle bir şey yazmıyor demek ki oynanabilir.

ancak sanırım arkadaşın o oyunu oynamadığı zamanlar oynayabilirsin.

örnek: store.steampowered.com

gördüğün gibi oyunun sayfasında "Notice: This game is excluded from Steam's Family Sharing service." yazıyor. böyle bir uyarı yoksa family sharing ile oynanabilir.

evet. Onun accountuyla girip kendi bilgisayarına kurup onun accountuyla oyunu oynayabilirsin. Tabii aynı anda online olamazsınız dediğin gibi.

Birakmadim. (Pesindeyim, asla birakmam)

103

dün. 2. sezonun ortasındaydım. puslu bir istanbul sabahıydı. internetim bağlandı yapacak is buldum kendime. hafiften sıkılmaya baslamıstım zaten.

mad men? bırakmak?
şaka yapıyorsun her halde? mad men'i dizi olarak bile görmüyorum. roman o benim gözümde. six feet under'dan sonra izlediğim en iyi şey yahu!

(bkz: #42921885)

Hiçbir zaman.
Aksine tüm bölümleri en az üç sefer izledim. En az.

Mad Men'e başlayıp da bir noktada yeeaa bu ne biçim dizi diye bırakan adamı net küçük görürüm. Bu kadar.

mad men beni bırakana kadar ben onu bırakmam.

2000 liraya web sitesi satiyolarmis uye olabilmek icin bi de yaninda 2keriz daha getirmen gerekiyomus. Onlar da bulursa keriz pay aliyolarmis. Yuzde kac bilmiyorum

eksisozluk.com

Piramid sistem (pyramid scheme) deniyor bunlara genel olarak. Sisteme girerken mutlaka ya nakit para isterler ya da bir şey satın almanı mecburi kılarlar. Sen sisteme giriyorsun, sonra senin getirdiğin arkadaşın senin altına giriyor, onun arkadaşı da onun altına diye uzuyor sistem. Senin altına giren insanların verdikleri paradan bir komisyon alıyorsun, özetle bu. Senin altına ne kadar adam girerse senin kazancın da o kadar çok oluyor sözde ama bu sistemlerde sadece en tepedeki adamlar para kazanıyor ve bir süre sonra doyma noktasına geldiği için de sistem çöküyor. Saadet zinciri ve quest.net vardı mesela onları inceleyebilirsin. Son Tüketici Kanunu ile bu sistemler trde illegal olarak kabul edildi.

Girme, yakınlarında girecek olan varsa da engelle. Tam bir tuzak. Hayatta öyle bir kısa yoldan para kazanma şekli yok.

Bir sayfa ileri git. Biri daha sormuştu. Orada cevap var.

ya burda hacı insanların bi yanılgısı var eksisözlükte tek kelime iyi bişey edilmediyse bi oturup düşünmek lazım. zengin olan bi çok insan var bu sistemde. 2000 tl vermiş adam zengin oluo ak. 1 kişi bile zengin olsa, demekki bi ihtimaldir bu yürünebilir. kaybettiğin şey 2000 tl olur.

(bkz: üçkağıt ekonomisi)

www.youtube.com

nasıl dolandırdığını söyleyen çıkmamış mı? kafan mı iyi kardeş, bir ton nasıl dolandırdığını gösteren entry var. bence okumamışsın hepsini 433 entrynin.

dramadi sen de şunları oku. kaç kişi zengin oluyor, sisteme ne kadar para giriyor, öğrenin.

i.hizliresim.com

eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com

@dramadi: "Zengin olan bir çok insan var bu sistemde" bu cümle zaten bu dolandırıcılığın alamet-i farikası. "Bu sisteme üye olan X 1500 TL maaşla çalışırken şimdi altında Mercedes ile geziyor", "Y'nin aylık geliri 20.000 TL olmuş". Ama ne hikmetse bu insanlar hiç tanınmaz, şehir efsanesi gibi anlatılır sadece.

Gençler keriz olmayın rica ediyorum. Bu sistemden sadece bu işi başlatanlar para kazanır ama kazanılan para da dolandırıcılıkla kazanılmıştır. Bununla para kazanmanın gidip bir banka soymaktan veya cennetten arazi satarak para kazanmaktan hukuken farkı yoktur; net olarak dolandırıcılık ve hırsızlıktır. Olay size kadar geldiyse zaten parayı götüren götürmüştür, asla o vaad edilen paraları kazanamazsınız. Hem dolandırılmış olursunuz hem de size güvenip de giren eşinizi dostunuzu da dolandırmış olursunuz.

2000 lirasını buraya yatıracak biri varsa, duyuru açsın hepimiz 2-3 tane banko gördüğümüz maç söyleyelim. onlardan ele bi kaçını, kalan maçlara 2000 lirayı bas.

zengin olma şansın bu yöntemde daha fazla.

sadece götümden uydurmasyon yapıyorum.

gelen hatun beth. fakat üzerinde bir takım deneyler yapılmış ve hafızasını kaybetmiş olabilir. ya da değişik bir psikolojiye girmiş, yarı zombi yarı insan olmuş olabilir.

Geceden beri yanıt gelmemiş sadece bildiğim bir şeyi yazayım;
Daryl çizgi romanda yok, okuduğum kadarıyla çizgi romandan farklı ilerliyor zaten, bu yüzden bir şey söylense de dizide olmama ihtimali yüksek..

Diğer sorularla ilgili olarak da tahmin yürüteyim;
ilk tahminlerim tutmadı sezon başından beri hızlı ilerliyor dizi bir yere takılıp kalmadılar, bu sebeple Beth'in yerini bulduklarını önümüzdeki bölüm kurtarmak için girişimlere başlayıp kısa sürede kavuşacaklarını düşünüyorum..

Daryl'ın yanında getirdiği kızı kaçıranlardan biri olabilir, destek almak için diğerlerinin yanına gelirken onu almıştır, Carol'u da gözlem yapması için bırakmıştır..

Kalan ekip bir şekilde Washington'a giden ekiple bir araya gelecektir ama ilk etapta o bölgelerde dolaşan Morgan'la yolları kesişir diye düşünüyorum, Beth ve Maggie kavuşması biraz vakit alır yani..

yapılamıyor galiba tam emin değilim.ama ara verdiğinde sucuk yiyebilirsin

evet herkes virüs taşıyıcısı ancak kolun bacağın koparak kan kaybından ölüm var, huzurluca ölüm var. zombi tarafından ısırılarak mı ölmek istersin, kan kaybından hızlıca ölerek ve kıvranarak; yoksa zaten ölmüşsün, ölmüş halinin dönüşmesini mi senden habersiz olarak?

bu arada bölümü izlemedim henüz, o yuzden kimin nasıl ısırıldığını bilmiyorum, genel anlamda cevapladım.

bölümde ısırıldığı gösterilmiyor ki yoksa ben mi kaçırdım?

normal ölümler zombiye dönüşmüyor bence. normal ölüm hiç olmadı sanırım dizide? hatırlayamadım.

karaoğlan ısırıldı mı tam göremedim ben. dışarda ağlaması ısırıldığından dolayı mıydı diye de düşünmekteyim. etini yerlerse de geçmeyecektir bence. gelecek bölümün fragmanında orayı basıyor bizim ekip zira. temizlerler herhalde o adamları.

normal ölümlerin de zombiye dönüşeceğini baya açıkladılar gibi?
virüs var, normal ölenler zombiye dönüşüyor.
ancak ısırılırsan, kısa süre içinde zombi oluyorsun. bob muhtemelen ısırılmıştı, zombiliğe doğru hızla gidiyordu, ancak onu yiyenlere ne olacak onu da önümüzdeki hafta göreceğiz.

normal ölümlerin zombiye dönüştüğü defalarca gösterildi. çizgi romanda bu olay başka bir karakterle işlenmiş ondan dolayı insanlar böyle düşünüyor. ama daha bir şey göstermediler bakalım ne olacak.

normal ölümler zombiye dönüşüyor fakat ısırılınca niye enfeksiyon hızlanıyor onu bilmiyoruz.
bob'un su altına ısırılmış olacağını düşündüm ben de, öyle ağladı zırladı falan. bacağı pişirip yedikleri için bir şey olmamış olabilir.

başlık altına ben de bir soru yapıştırayım . tyreese o sakızlı adamı öldürmemiş miydi , o nerden çıktı şimdi ?

sakızlı adam barakada ölen değil. terminusun lideri diye hatırlıyorum.

bu arada hapishanede gripten ölenler olmuş ve zombiye dönüşmüşlerdi sanırım. şu bizim beyaz saçlı abla yakmıştı yayılmasın diye. örnek gösterilebilir.

suyun altında ısırlılmadı ısırılsa bile herkesde virüs var zaten bacağını yesede bir şey olmaz fakat bu konu Z NATİON da işlendi yamyamlar kaçırdıkları adamları canlı tutup kolu bacağı kesip yemeleri gerekiyor virüsten etkilenmemek için.

bence mantık şu adamı tamamen öldürseler saklamak için buzdolabı gibi bir şeyle uğraşmak gerek onun yerine bir gün kol bir gün bacak böyle böyle tüketmek daha mantıklı.

sakızlı adam terminusdeki eleman. külübedeki değil.

E suyun altında ısırıldığını görmedik ama siyahi elemanda bi acıklı acıklı bakmalar, ağlamalar falan, ısırıldığını düşündürtüyo izleyiciye.

Doğal yollarla ölenler de zombiye dönüşülüyor evet.

Virüsün dozu meselesini bilemiyeceğim. Pişirerek yiyorlar (virüs ısıyla ölmez mi ki)

left 4 dead 2, worms, trine 2, payday 2 ( 4 kişi coop ), operation flashpoint: dragon rising ( 4 kişi coop ), red river ( 4 kişi coop ), fifa 15 ( 5 vs. 5 modu ), lotr: war in the north ( 3 yada 4 kişi coop ), test driver unlimited 2 ( coop sürüş ), coh2, aliens: colonial marines ( 4 kişi coop ), aoe II, aoe III, lotr: the battle for middle earth ( custom haritalar )

dahası için; www.co-optimus.com

Far Cry 3 (Co-Op)
CS: Go
CoD
BF

gauntlet. yeni çıktı süper sarıyor.

Lord of war izle orada gercegi var

türkiye cumhuriyetinde silah satma/vermenin yasal çerçevede işleyen bir süreci var mı diye sordum. bu süreç nasıl işler diye sordum. bugün ukrayna'da rus yanlısı güçlere silah vermek istesek ( uluslararası tepkileri yok sayın ), tezkere karıştırmadan salt silah gücü paylaşımı için tbmm'den onay mı almak gerekir?

ek: ülkelere falan takılmayın, el altından veriliyor/verilir kısmını sormuyorum. yasal olarak böyle bir işlem için, işletilmesi gereken süreç nedir?

Bence elektrikler falan gidince değil de göz kapalı o mum bulunuyorsa başarı çünkü elektrik gidince size yine de bir yerlerden ışık geliyor az da olsa ben bir gece körü olarak hiçbir şey bulamayıp duvarlara çarpıyorum:p

O an bulundugun yeri referans olarak alip ilerliyosun iste. Salgilik bi durum yok. Surekli ayni yerse yasasigin icin bilincinde her detay mevcut. Eger gozlerini baglayip seni ayni evin rastgele bi noktasina biraksalar nerede oldugunu anlayana kadar afallarsin

çekmeceyi filam ezbere yapıyoruz. hatta aydınlıkken bile ezbere yaparız çoğu şeyi. yemek yaparken atmana rağmen tuz attım mı acaba diye düşünmüşündür illa ki.

az alakalı olarak da (bkz: proprioseptif duyu)

(bkz: proprioception) a daha açıklayıcı yazmışlar.

beyin hergün bulunduğun ortamı haritalandırıyor hacı. ışıklar kapalı bile olsa bir duvara yaklaştığında bunu anlıyorsun. elini uzatarak tak diye duvara değiyorsun.

hic gece uyku sersemi tuvalete gitmediniz mi? gözleri tam açmaz ama nereye gideceğini, işeme mesafesini bilrsiniz.

Bizim oğlan yatağında gözleri kapalıyken yatağının kenarında köşesinde olan emziği bir iki hamleyle ele geçirip ağzına tıkıyor, ağzına ters tıktıysa da döndürüp düzeltiyor. Işık falan yok ve tamamen uykudayken yapıyor bunu.

Benzer bir mekanizma işliyor sanırım. Görme duyusu hariç her duyunu kullanıp bir sonuç üretiyor beyin. GPS çalışmayınca etraftaki wireless sinyallerinden konumu daha az hassas ta olsa belirlemeye çalışan bir telefon gibi.

Görmesen de vücudun hangi uzvunun nerde, uzayda hangi konumda olduğunu bilir. Proprioception bu demek.

Sen önceki rota bilgilerini kullanarak gormesen de ona göre yonlenebiliyorsun. Normalde de adım atarken ayağımıza, yemek yerken catalimiza bakmamiz gerekmiyor zaten.

bır yerde okudugum sonra bıg bang theoryde duyup gülümsedıgım bır muhabbet var. cogu ısı o kadar alısılmıs bır sekılde dğsğnmeden ırdelemeden yapıyoruz kı eger her gğn cıktıgın merdıven basamaklarından bırı 0,3 (g.tğmden atmam da olası sayıdan emın degılım ama ufak bır mıktar yarım cm falandı. ama olay gercek ona odaklanalım) mm yükseltılırse tökezleyıp düsüyormussun.

basamak var mı eveet. görğyor musun evet. ama yğkseklıgını benımsedıgınden gözle gördügünü yaklasık olarak hesaplayıp dogrulugunu teyıt etme geregı duymuyor. görmene ragmen kontrol etmıyor. bu da benzer bır olay.

(bkz: kas hafızası)

Bugün açıklanan nobel tıp ödülü de bu haritanın beyinde nasıl şekillendiğini bulan insanlara verildi.

www.theguardian.com

karanlıkta diyalog'a git, çok güzel bir tecrübe. hiç görmediğin bir yer, mutlak karanlık. elindeki eşyaların sürtünürken atomik kıvılcımlarını bile görüyorsun. orada her nesneyi doğru tahmin ediyorsun, otobüse biniyorsun, uçağa biniyorsun, kafe'de oturuyor, sohbet ediyorsun.

niye kaçtıklarını bilmiyorum. amaçları vurdurmak.

yarım yamalak yaz fragmanlarından gördüğüm
1 tanesini nikah masasında bırakıyor nişanlısı- bu koca gözlü olan çok konuşan başroldeki kız, zengin filan. kız gurur yapıyor .ailesi sen dayanamazsın tek başına ayaklarının üzerinde duramazsın filan diyo iş inada biniyo. bunun bi halası/teyzesi bişeysi var İstanbulda bi de o kadının uzatmalı/eski sevgilisi var kızlar o adamdan yardım alıyolar.
diğer 2 kızın derdi ne onu ben de bilmiyorum :D
töreli ağalı silahlı bişey görmedim ama hiç

hititler ingilizce cekildi sanirim.

sen ne diyon denişik diye bir film vardı. duymuş olmalısın.

neyse şu var.
Kod Adı venüs
Türk sinema tarihinde İngilizce çekilen ilk Türk filmi “Salgın”dır.

hayır eğer savaşacaksak kontrolümüzde gelişsin, vaktini şeklini biz belirleyelim diyor.

sadece savaş çıkarmak için kendi askerlerinizi füzeyle vurmazsınız. Direk dalarsınız savaş çıkar zaten o esnada. Orada türk askerlerini sanki karşı taraftan vurulmuş gibi füze atarak şehit etme planından bahsediyorlardı. Bu durumda devreye bir takım angajman kuralları giriyor. Ayrıca birleşmiş milletlerde ve natoda ülkeme saldırı var diyebiliyor cemiyetten destek alabiliyorsunuz. Bir takım haklarınız oluyor o durumda. Yoksa paldır küldür dalarsan yalnız kalırsın. Onun da astarı yüzünden pahalıya gelir. Bunu bildikleri için bi kaç askerimizi kendimiz karşı taraf öldürmüş gibi öldürelim. Elimizi güçlendirelim planı o. Fakat can lan bu can. Kendi elinle kendi askerini sırtından bıçaklıyosun. Sen de olabilirsin o asker ben de olabilirim. Kıyamet bundan koptu. Ben askerliğini yaptığım devletime güvenemeyeceksem kime güvenecem.

çok detay bilgim yok ama ben şöyle algılamıştım yüzeysel olarak:

maksat savaş çıkarmaksa o kadar da zor diyil, atarsın bilmemnereye üç bomba, tamam yani.

Kendi askerini vurmaktan bahsetmiyordu, ama ekşiciler öyle duymak istediği için sanki öyleymiş gibi yorum yapıldı.

Cadı demis ve tecavuzle tehdit etmiş. Telegraph ilk cümle.

doktorlar damar içi enjeksiyon yapmaz ki (yapabilir ama yapmaz) hemşireler yapar direkt burdan elendi.kaldı ki im yolla yapsan bile düşürür çok basit bir bilgidir bu, doktor yapıyosa da kesin bi bildiği vardır yani. kızının nabzı kaçmış oraya gidince ne durumdaymış kim biliyor ki?
ne dozda vercekti vs
bence novaljinin tansiyon düşürdüğünü öğrenen birinin kendi senaryosu bu :)

Asla yapilmaz diye bir sey yok. 10 dakika gibi bir surede yavas infuzyon ile yapilabilir ancak hipotansiyon ve anafilaksi riski nedeniyle ben iv yaptirmam.

Yanlış. Serum içinde damar içine verilebilir. Kalçadan kas içine enjekte edilebilir. Kalp durdurmaz ama tansiyon düşürür.

alerji riski yüksek bir ilaç novalgin. ama IV uygulaması var. Damardan novaljin yapılabilir. Çocuklara yaparken daha da dikkatli olunması gerek.
Ani kalp durmasına neden olmuyor.
Tansiyon düşürdüğü doğru, ama uygun şartlarda kullanımı söz konusu olabilir.

her ilaç zehirdir, önemli olan dozudur ve kullanım şartlarıdır.

öğrenci her yerde aynı öğrenci.

fransa'da üniversite birinci ve ikinci sınıflarla derslere girmiştim. öğrenci'nin dersle ilgisi, öğrenmeye çalışması, sınavdan yüksek almak istemesi gibi şeyler hep aynıydı. yabancı arkadaşlarımız da vardı başka milliyetlerden. kopya olaylarını onlarla da konuşmuştuk. öğrenci hep aynı sonucuna varmıştık.

sınavda arkasını dönme, arkadaşına sorma, kalem kutusuna koyduğu telefonu kullanma gibi gibi şeylerdi. bizden bi farkları yoktu.

mesela hocanın biri sınıftaki tüm çantaları sınıfın köşesine yığdırıyordu, biri çaktırmadan çantasından bi kopya kağıdına bakmasın diye.

Valla biz lisedeyken baya baya cekiliyordu. Hatta birkac gun onceden hazirlik yapanlar bile vardi. Denildigi gibi öğrenci her yerde öğrenci.

hollanda da ceken insan gormedim ben simdiye kadar.

Var. Hile yapma insanın fıtratında var. Ama Türkiye işin membağı. Buradakiler amatör bile sayılmaz.

Türkiye'de lise okurken kopyayı sırf eğlence olsun diye çekerdim. Lisenin son üç senesi istisnasız her derste kopya çektim. Başarılı bir öğrenci olarak ilk kez yapılan YGS'de ilk 6000'e girmişliğim vardı. Lys'e giremeden de göçüp gittim.

Üniversitede hiç yapmadım. İsveç'te kan alıyorlar.

yenir....

"Hanefi hariç diğer üç mezhepte, deniz ürünlerinin hepsi yenir.
Hanefi’de balık şeklinde olmayan hiçbir deniz ürünü yenmez. Mesela, ahtapot, kalamar, mürekkep balığı, denizhınzırı, denizatı, denizaygırı, denizanası, denizayısı gibi hayvanlar ve yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, kerevit, karides, deniz salyangozu gibi deniz haşaratı yenmez. Somon, kalkan, yunus, balina, yılan balığı, kedi ve köpek balığı yenir."

Edit: Şu daha detaylı www.sorularlaislamiyet.com

"Ey ihramlılar! Deniz avı ve deniz yiyeceği size helal kılındı ki size ve yolculara bir rızık vesilesi olsun. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram kılındı. Öyleyse huzurunda varıp toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının." (Maide, 5/96)

Kuran böyle diyor, gerisi damak zevki ve teferruat..
Ama değinmeden geçemiyeceğim, deniz hayvanını yeme yöntemi bizi başka yönden harama sokabilir, canlı canlı bir hayvanı haşlamak gibi.. bundan dolayıdır ki ipeğinde giyilmesinin hoş karşılanmaması elde edilmesi yöntemindendir derler

aynen. benim önceki makinanın klavyesinde yazı yazarken avuç içlerim hep touchpade değiyordu mesela, o özellik hayat kurtarıyordu o yüzden.

eveet. bir solak wasd tuslarini sag eliyle kullanmak zorunda oldugu icin (mouse'u sag elimle kullanamiyorum) hayat kurtarici bir tustur o.

zannetmiyorum. o cumleleri izleyenleri rahatsiz etmeyecek sekilde kuracak derecede ingilizcesi vardir muhtemelen. birkac sene abd'de yasiyor cunku. bu sure zarfinda da once new york'ta ufak tefek isler yapiyor. sonra hollywood'a gidiyor. orada iki film ceviriyor. joan fontaine'le meshur bir fotografi var. o donemi her anan o fotograftan bahseder. gecenlerde eski bir dergide okumustum. onu da bulursam buralarda editlerim cevabimi.

ek: haziran 56'da new york'a gidiyor. burada birkac iste calisiyor. sonra turk basin konseyinin verdigi bir kokteylde spyros skouras'la tanisiyor. o kendisini hollywood'a davet ediyor. temmuz 57'de hollywood'a gidiyor. burada iki filmde rol aliyor. eylul 58'de amerikali bir kadinla evleniyor. haziran 59'da da turkiye'ye geri donuyor.

bunlar ses mecmuasi'nin 24 subat 1962 tarihli 14. sayisindaki muzaffer tema'nin amerika guncesi kesitinin ana hatlari.

ek2: "...bir sene sonra da (56'da oluyor) meshur amerika yolculuguna cikti. fakat yeteri kadar lisan bilmedigi icin once lisan dersleri aldi, kendisine orada necla etes ve sermi oz adindaki gazeteci yardimci oluyordu. 1957'de newyork'tan hollywood'a gecip fox sirketi ile iki senelik kontrat imzaladi..."

7 gun (hurriyet'in pazar ilavesi) 29.sayi, 15.06.1969