Ekşi Duyuru

bunu dacia yol yardımı yapar. anahtarcılar da şmmobilizer konusunda iyidirler ama çok pahalıya patlar.

bagajı dene

Benim başıma benzer bir şey gelmişti, kelebek camını kırıp ertesingun de yaptırmıştım

Olması gayet mümkün.araç çalışmıyorken bir süre sonra kapı kilitleniyor.yedek anahtar neredeyse orayı görüntülü arayıp kamerayla açmayı deneyebilirsiniz,bu seçenek yoksa kısa nın cozumu,kelebeği kırın,açın kapıyı.kırmam derseniz bir çekici çağırın onlar açarlar kapıyı.

Bizim de başımıza geldi. Yan camlardan herhangi birini elle ite kaka açtık:)

Kaskon varsa cam kırmak +1

Aaa aklıma geldi YouTube da görmüştüm m koli bandını cama yapıştırıp aşağı doğru çekip açmışlardı ama zarar verir mi bilmiyorum

Koli bandı +1. Aşırı gücün varsa parmaklarınla cama iyice tutunup tam 180 derece basınç uygulayıp camı indirmeye çalış

Cam kırmaya karar verirsen kelebek camını kırma. En pahalı cam genelde kelebek oluyor. Önerim yakındaki serviste ya da oto camcıda hangi cam hazırda varsa bunu öğrenip ona göre kır camı. Kapı camları kelebek cama göre daha ucuz olabiliyor üretim tipi nedeniyle.

Cilingirler aciyor camdan daha dusuk maliyet

Çilingir+1

Himmetdayi+1 arabada en pahali cam kelebek cami diye biliyorum ben de. Genelde boyle durumlarda sofor tarafi degil de yolcu tarafindaki camlardan birini kirin derler.

Bagajda kalmisti bizimki (civic). Cilingir cagirip actirdik kapiyi.

Arayip marka model soyleyin, acip acamayacagini soyler.

Ön cam lastiğini bükerek içeriye metal bir tel sokup anahtarın veya aracın kilit tuşuna basıyorsun açılıyor.

youtu.be

Lanet süren bitince çaylak onay sırasına gireceksin. Ancak normal onay sırası gibi 2-3 yıl sürmüyor. Kısa bir süre sonra yazarlığını geri alırsın.

sizin ticari bir kâr gözetip gözetmemenizin bir ehemmiyeti yok. piyasaya yeni çıkmış albümünüzü bir hayranınız diğer hayranlarınızla ücretsiz paylaşmak için internete servis edebilir. bunu iyi niyet göstergesi olarak kabul edemeyiz.

hatırlayın isohunt.com daha geçenlerde kapatıldı. çeşitli türlerde milyonlarca içerik ücretsiz paylaşılıyordu.


her halukarda telif hakları yasalarını çiğnemiş olursunuz. ilgili yasağın çiğnenmesi hangi cezai yaptırımı gerektiriyorsa ona göre yasal işlem başlatılır. açılan davaya göre değişir; ama genel olarak yüklü tazminat ve hapis cezası olarak şekil buluyor.

fileforum.betanews.com

start pinball.

Sağ ol cotkar!

Run nasil calisacak?

windows tuşu + r tuşuna basivercen

erişimi engelli. aşamaz mıyız?

krem sür.çatlayınca kaşınır.

soğuk alerjisi veya soğuk ürtikeri diye aratın.

soğuk ürtikeri.

mesela osman'ın arıya alerjisi vardır, nurettin'in de domatese, recai de bala. sizin de soğuğa. burdan bir şey demek yanlış olur ama demek ki bundan olduğuna kesin ikna olacak kadar tecrübe etmişsiniz.

diğer örneklerde olduğu gibi, uzak durmaya çalışın etkenden. soğuktan kaçamıyorsanız (futbolcuysanız?) , hayatınızı çok etkileyecekse, doktora gidin.

bunca zamandir bir isim koymamıştım. çokça önemsememiştim. malum önümüzdeki hafta askerlik başlayınca bunun bana bela olacağını farkettim. baktığım kadarıyla bu kesinlikle soğuk alerjisi durumundan muzdaribim. bi çözüm öneriniz var mı? korunma yöntemleri vesaire?

dediğim gibi.

1. etkenden kaçın.
2. kaçınmak mümkün değil ve/veya yetmiyorsa: tedavi. tedavi de o anlık, şikayeti yok etmeye yarayacaktır. hastalığı yok ETMEYECEKTİR.

Bu çok ileri safhadaysa, askerden ÖNCE sivil bir hekimden ve mutlaka askere gider gitmez ordaki tabipden, konuyla ilgili yazı alın. İlaç kullanacaksanız, reçete alın. Bunu YANINIZDA TAŞIYIN.

ve aslında safhasını boşverin, siz kendinize dediğim gibi teşhis koydurun hemen. yanınızda dursun o kağıt.

senin askerlik bitmez

Ben askerlik dolayısıyla işten mecburen çıkmış bir vatandaş olarak hiçbir geliri olmayan kimseyim. Sınava gidip gelmem için verilen para yol masrafımı karşılamadığından gidemiyorum. ne olacak şimdi?

işten askerlik için çıktın da 15 kuruşluk birikimin yok mu?

vardı, olan paramı da devletin üniversitelerinin harçlarına, sağlık hizmetlerine ve vergilerine ödedim.

hiç ama hiç paran olmadığını belirtirsen askerlik şubesinde zaten yardımcı olurlar o zaman, 15 kuruş sonuçta.
ama tabi bence de 12-13 lira olmalıymış masrafı rahat karşılaması açısından.

Bana da yaklaşık o kadar bir meblağ verdiler bakırköy'den çorlu'ya gidiş için. Ama ben o verdikleri paraya gidiş - geliş yapılırmı bilemiyorum. Zaten doğrudan karşılamak için değil destek olmak için veriliyor o miktar ama eksik vermemeleri gereki 1 kuruş dahi olsa. Askeriye buna çok dikkat ediyor.

en sonda niye ikiyle çarptın ki. adam sana evden çıkıp sınava gelmen için para ödemiş. geri eve döndürme parasını niye versin? o kendi işinin bittiği yere kadar bakar.

askere gidişin de normalde askeriye tarafından karşılanır. 5,50 liradan artan 5,35 lira ile numarasız vagonda birliğine kadar gidebilirsin. ama terhis olduğunda evine askeriye döndürmez. orası sana ait.

www.tcdd.gov.tr

haydarpaşa'dan tuzla'ya banliyö treni ile gidebilirsiniz, standart iett tarifesi.

sadece cüzdanını al ve git. herşeyi satacaklar zaten sana orada.

@cnzdmr teşekkürler ama pek tatmin edici olmadı bu cevap. tedariksiz sıçmaya çıkıp domala domala taş aramak istemiyorum.

iç çamaşırlarını son iki gün kala al, içliğide ona göre belirlersin. gideceğin yerdeki kantinde herşey olacak zaten cüzdanınla gitsen bile eksiklerini giderirsin ama öyle gitmeyede gönül el vermiyor biliyorum. silikon tabanlık, pudra, vatka vs sorgusuz sualsiz al zaten. kişisel temizlik malzemelerini de kendin götür (ayrıntıya girmiyorum neye ihtiyacın olacağını az çok biliyorsunudur zaten) sivil kıyafet hiç götürme üstündekilerle git. hayırlı teskereler şimdiden.

edit; mercan yokuşunun oralarda askeri malzeme satan yerler var.

neden sadece cüzdan al git dediğimi gittiğinde daha net anlayacaksın ama şöyle açıklayayım.
1. ) şimdi sen don atlet vs alacaksın ya. orada belki de onları yıkamaya fırsatın olmayacak. o nedenle kantindeki ucuz kullan at iç çamaşırları ve çorapları kullanmaya başlayacaksın.
2. ) giderken mach3 traj jeli filan alacaksın ya. sivilde misal 5 liraya aldığın traj jelini oradan 2 liraya alacaksın. mach'ten sivile götürmek isteyeceksin :) o kadar ucuz gelecek.
3. ) havlu, pijama, iç çamaşırı, çorabına kadar ilk gün verecekler zaten. acemi pijamaları standarttır.
4. ) askerden gelince bana teşekkür mesajı atacaksın. yer neresi hacı. izmir-narlıdere ise ayrıca tavsiyelerde bulunurum. selamlar.

edit: giderken sana yük yapmayacak şeyler al yanına. hepsi bir çanta içinde malzeme odasında bekleyecek unutma. bir kaç farklı kombinasyon oluşturacak kıyafet al yeter.

cnzdmr henüz belli değil 10 aralıkta öğreneceğiz nereye düşeceğimizi. ama eğer izmir foça olur ise sana ulaşacağım :).

öyleyse ben küçük bir çantaya tabanlık vatka pudra kişisel temizlik malzemeleri üzerimdeki sivil kıyafetler, ve bir kaç parça daha sivil kıyafet ile gideceğim. teşekkürler.

gideceğiniz yerde kantin olmayabilir, olsa bile içinde malzeme olmayabilir, herkes kantine abanınca kantinde malzeme kalmayabilir. bu yüzden kişisel temizlik malzemeleri, bolca çorap ve iç çamaşırı, 2-3 tane askı, bir de ufak bir defterle siyah tükenmez kalem. çok pahalı şeyler almayın, çalınabilir.

tylol hot'un bende yarattığı o etkiden sonra çöpten poşetini çıkartıp hemen tarihini kontrol etmek istedim. fakat tylol hot'un kullanıma hazır ambalajına son kullanma tarihini yazmamışlar. tahmin ediyorum ki, ilacın kutusunda yazıyordu. e haliyle tylol hot alınınca kutu çöpe gidiyor direk. kansızlık olacağını çok sanmıyorum esasında (en azından kansızlık belirtilerini taşımadığımı düşündüğüm için böyle söylüyorum en belirgin haliyle hani üşümemek gibi). stresli dönemlerimde tansiyonu düşen birisiyim birde, 22 yaşımda olmama rağmen sıkıntılı bir dönemimde kaç olduğunu hatırlamıyorum ama tansiyon ölçtürdüğüm eczacının doktordan dil altı hapı almamı tavsiye ettiği kadar düşmüşlüğü oldu. gizli stresim varmış gibi düşünüyorum (kıçımdan uydurdum bu terimi şimdi) ama sabah doktora gidebilirim de, bu haftam çok yoğun geçecek askerlik öncesi son haftam olması sebebiyle. hangi bölüme gitmemi tavsiye edersin?

stresle alakalı olabilir. onun dışında önemli, önemsiz çeşitli hastalıklar insanın dengesini bozabiliyor. bu tür şikayetler genelde kendiliğinden kaybolur. durumunuzu bir süre daha gözleyin, eğer devam ederse bir uzmana görünün derim.

Bedelli işi ciddiye binince bu dönem çok yığılma olmamış diye duydum. Bu durumda yedek subay çıkması ihtimali artıyor.

(bkz: ikmal maliye okulu ve eğitim merkezi komutanlığı) başlığını okumaya başlayın :)

Sınavda kafanıza göre takılın. Birkaç arkadaş birlikte giderseniz kuyrukta sıkılmazsınız. En kolay yol banliyö treniyle gitmek. Haydarpaşa'dan kalkar ama ara duraklardan da binebilirsiniz.

tuzla'da sınava girilen ikmal okulu olmamalı. küçükyalı'daki okul ikmal maliye okulu. sözlükte vardır illa ki ilgili başlık.
tuzla'ya en pratik yol haydarpaşa'ya kadar vapur sonrasında tren olmalı bence. yoksa metrobüsle söğütlüçeşme oradan trenle tuzla.
kükçükyalı mı tuzla mı olayına dikkat edin ama mutlaka!

@ol babda: İyi ki uyardınız, o karışıklığa meydan vermeyelim. Arkadaş Tuzla'da sınava girecek ama işletme mezunu olduğu için yedek subaylık yaparsa büyük ihtimalle acemiliği Küçükyalı'da yapacak demek istemiştim.

büyük ihtimalle giremezsin. daha önce bu yüzden birisini sınavdan çıkardıklarını gördüm. ehliyeti vardı sanırım, olmadı. kaybolduğuna dair bi belge ayarlayabilirsen olur belki ama onu da bilmiyorum.

1- öncelikle ösym'yi arayın derim
2- bu işler biraz da salon görevlisinin insafına bakıyor gibi. siz yine varsa ehliyetinizi götürün belgeleri gösterin sınav başlamadan salon görevlisine durumu açıklayın. sorun çıkartırsa bina görevlisiyle görüşüp zorlamaya bakın. umarım girebilirsiniz sınava.

ehliyet falan geçmiyor mu?

NÜFUS CÜZDANI VEYA PASAPORT: Adayın sınava girebilmesi için ilgili döneme ait
Sınava Giriş Belgesinden başka, Nüfus Cüzdanı veya pasaportunun da yanında bulunması
zorunludur. (Sadece zorunlu askerlik görevini ifa edenler ve askerî öğrenciler için askerî
kimlik belgesi, Nüfus Cüzdanı veya pasaport yerine kimlik belgesi olarak kabul edilecektir.)
Nüfus Cüzdanında fotoğraf ve T.C. Kimlik Numarası bulunmalıdır. Üzerinde fotoğraf veya
T.C. Kimlik Numarası bulunmayan nüfus cüzdanları kabul edilmeyecektir.
Bu belgelerini eksiksiz olarak yanında bulundurmayan bir aday, mazereti ne olursa olsun,
sınava alınmayacaktır. Bir aday bu belgeleri yanında olmadığı hâlde sınav merkezi
yöneticilerinin, bina ve salon görevlilerinin veya ÖSYM temsilcilerinin kararıyla herhangi

normalde 1 saate yenisi çıkıyor ama ctesi bugün görevliler cinslik çıkarırsa sınırları nazikçe zorlaman iyi bir tercih baktın olmuyo elinden geleni yap zaten kaybetcek birşey kalmıyor.

normal şartlar altında girmeniz mümkün değil ama ortalığı velveleye vermeden düşük sesle görevlilerden rica edebilirsiniz.

girebildiniz mi alese

dün arkadaşım adına soruldu bu soru. girdiği okulun sınav görevlisi insiyatif kullanarak sınava kabul etmiş (kimlik kayıbı ile alakalı olabilecek bütün evraklar gösterilip rica edilerekten)) büyük bir şans girebilmesi.

valla olabilir bence, ofiste herkes aksırıp tıksıyor. dökülüyor millet.

mümkün. bende de sebepsiz öksürük başlamıştı geçende kendimi çok iyi hissederken.

bizim ev ahalisi de aynı şekilde sebepsiz öksürmeler falan

çok fena ishaldim bikaç gündür.

aynen bende ishaldim.

hava değişimi gibi geliyor. benim de boğazımda bi gariplikler başladı. hayırlısı.

bizim evde öyle en iyi korunma yöntemi havlularınızı değiştirin kendinize ait olsun sizin havlunuza ne anneniz nede babanız elini ağzını silsin.

rüyanda istediğin şeyi görme yöntemleri fln bu işlerle uğraşanlar vardı bi araştır :D

çok garip birşey değil bu anlattıkların. rüyalar bilinçaltının emniyet subablarıdır. bir nev-i insanları dengeleyen bir mekanizmadır. adam gündelik hayatında çok alt seviyede bir mesleğe ait ve sürekli ezilen biri ise rüyalarında kraldır insanları yönetir böylece bi denge oluşur. tabii ki bu kadar basit değil bu mekanizma ama temel işleyişin bu olduğuna inanılıyor.

bir de rüyalar senin sandığın gibi bütün gece boyunca görülmezler. uykunun en son aşaması olan yaklaşık 90 dakikalık periyotların son 10-15 dakikasında hatta çoğu zaman 5 dakikasında görülür. biz uyanınca saatlerce rüya görmüş gibi hissederiz ama aslında gerçekte geçen süre 5 dakikadır. çünkü bilinçaltının zaman kavramı yoktur.

bunlar seni çok rahatsız ediyor ise. bazı terapilerle bilinçaltına ulaşıp orda derinde yatan sorunları görmeni, bunları bilinçli zihnn ile anlamanı ve gündelik hayatında gerçekten bu sorunları çözmesi ve devamında rüyalarının dağlar ovalar moduna girmesini sağlayabilecek yöntemler mevcut. daha çok bilgi istiyorsan özelden mesaj at detayını anlatayım.

güzel, sürükleyici bir kitap bul. dadan bir güzel, yatmadan önce birkaç sayfa oku. rüya senaryoların değişiyor o zaman. iyi geliyor.
valla bak.

@orpheus ilgin için teşekkür ederim. sanırım ben tam niteleyici kelimeyi bilmediğim için rüya diyerek geçiştiriyorum. benliğimden ayrılmadan bilincim yerimde halisülasyon gibi saatlerce geçiyor uyku evrem. o anlara rüya demek mümkün değil, keza uyku halinde yaşadıklarımın tepkisini yataktaki bedenimde veriyor titreme zıplama savunma korunma gibi.

anlattığın tam olarak self hipnoza benziyor benim sana önereceğim kişi de zaten bu konunun uzmanı. direkt gidip görüşmesen bile bir mail ile derdini anlatırsan fikir verebilir.

www.facebook.com

1) seninkisi komik değil gülmedim
2) komik bişiler istyosan daha önce yapılmış bi çalışma zaten var
www.eksisozluk.com

ben benim cevabıma değilde, benim cevabımın üzerine gelen soruya çok güldüm.

www.eksiduyuru.com
Aha yukarda yeni duyurusu açıldı,jedilance'nin yorumuna ithafen şakirtin yaptıklarına bak:D

ahah o duyuruya verdiğin cevaba ben de gülmüştüm. gafil avlanma değil ama şurdaki ilk yorum da favorim:

www.eksiduyuru.com

(git: #327959) blackdog'un cevabı. bak yine güldüm.. :)

jezz link kurbağa olmuş dostum. (bunu hep yapmak istemişimdir)

@neferkitty, 3 sene önce açmışım bu duyuruyu abi. o günden bugüne üniversite biti askere gittim geldim, iş hayatında kariyer yaptım. hey gidi hey.

biri ruhsal bir sıkıntısını anlatmış ne yapayım diye soruyor. birisi de psikiyatriste gitmesini öneriyor. duyuruyu açan her şeye psikiyatriste git demeseniz olmuyor mu diye soruyor. karşı tarafta nane, limon kaynat tarçın serp iç, sabaha bişeyin kalmaz mı deseydim diyor :)

sjfgljksdflk vay lan.

i.imgur.com

ücretsiz bi dil kursu arayan arkadaşa kuran kursu önerilmişti camilerde verilen tarzda

oha hiç internet vermseler daha iyi.

Vınnla girdiğimde 200kbps' download hızım oluyor. bağlantı hızımda değil hani. terbiyesizlik resmen.

fakiriz çünkü. o kürdan hiçbir şey olmasa yakacak olur.

kibarcası "gelişmekte olan ülkeler"deki insanların ortak özelliği

fakirliği anlayabiliyorum. benim gözlediğim bu millette ki açgözlülük ve bedavacılık ne eğitimle ne maddi kazançla ilgili değil.

yoksunluk çekildiği için diyeceğim ama sonunu bağlayamayacağım, soru hatalı, sanki puşt gibin bir şeyiz gibi sorulmuş gibi geldi. zengin olan vatandaş da fazlasına ulaşamamanın yoksunluğunu çekiyor. zengin adam niye yoksunluk çekiyor? fazladan hırslı olduğumuz için. neden hırslıyız? aşağılık kompleksimiz azımsanamayacak derecede fazla? nereden geldi bu kompleks? çok kibirli olup bir halt beceremediğimizden dolayı, hala daha zaman zaman kibirli yahut kompleksli yapılar içinde dolaşıyoruz? neden dolaşıyoruz? yolcudur abbas bağlasan durmaz diyerek bitiriyorum.

çünkü emek vermeden,yorulmadan önümüze gelen yemek daha tatlı geliyor bize

sen amerikalıları gör. bedava su veriyorum de işlerini güçlerini bırakıp dediğin yere geliyorlar.

@compadrito'nun yanıtı bana çok doyurucu geldi.

ben de tam cevabımdaki eksikliği düşünüyordum. çünkü 2008 global ekonomik krizinin sebebi ABD'deki bankacıların açgözlülüğüdür. üstelik bir kamyon kürdanla mukayese edildiğinde, çok daha yüksek meblağlarda bir açgözlülüktür bu.

milyonlarca doları olduğu halde milyonlarca dolar daha çalmak isteyen insanlar, sadece gelişmekte olan ülkelerde bulunmuyo herhalde. biz bin liralık bir şeye açızdır mesela ve bizim açlığımız çok da zarar vermez diğer insanlara ama Wall Street'tekilerin açgözlülüğü bütün dünyayı sallar.

şunu okumayı sevebilirsin:

www.altinicizdiklerim.com

şunda da çok güzel şeyler yazıyo açgözlülükle ilgili:

forumonpublicpolicy.com

compadritoya katılmıyorum. (ikinciye katılıyorum :P) bunu insan ırkıyla açıklayabiliriz ancak. insanlara beleş zehir dağıtsan içerler. belki avcı toplayıcı atalardan kalma bi gelenektir.

bunu insan ırkıyla açıklayamayız bence. Yada japonları çok ciddi bir istisna kabul etmeliyiz. Nitekim bu tsunami olayından sonra hazine dairesi yer üstüne çıkmış bankalardan dahi tek bir kuruş alınmadı Ortalıkta atm makinelerinin para hazneleri yüzüyordu. Tsunamiden sonrasından bahsediyoruz kontrol ve güvenlik mekanizması sıfır..

abi her şey para çünkü. bedava olunca da farklı geliyor ve istiyorsun.

www.youtube.com

Şuralardan bir şeyler bulabilirsin belki sorunun cevabına. En iyisi onlara mail çekmek, en doğru bilgiyi onlardan alacaksındır bence :)

sallama hakkımı kullanıyorum.

1.porno içerikli şeylerde genellikle çıplaklık olduğu için belli bir süre ten rengi bulunan videolar otomatik filtreleniyordur (fotoğrafçılıkta pixsel taraması oluyor videoculukta da vardır)

2.müzik, klip vs.. olayları içinde müyap, sony entertiament gibi testisli firmalara havale etmişlerdir. yani sony'nin bünyesinde yüzbinlerce grup, şarkıcı varsa dolayısıyla sırf bunları engellemek için youtube'la denetim anlaşması falan yapmıştır.

@kocayusuf, müzik kısmını ses haritasından yola çıkarak geliştirilmiş bir teknoloji olduğunu tahayyül edebiliyorum. Ama neredeyse porno klipler ile porno vidyoların karışmamasına şaşırıyorum. yani o dediğin ten rengi vidyolar vs öyle bir filtrelemeye gitmiyor bence.

youtube la iliskili olmasada soyle birsey var. okumadigimi belirtiyim alakasizda olabilir.

iupr1.cs.uni-kl.de

ayrica aciklamalar ve taglar incelenip, flag ve reportla denetleniyor olabilir ki. kisa sureli de olsa youtube da porno ihtiva ediyor olabilir. forumlarinda pornografi sikayet konusu.

www.google.com

(bkz: kısa dönem er ve asteğmen test ve mülakatları)
oku.

erkek değilim ama :D bildiğim kadarıyla size askerlik şubesinden bi zarf vermiş olmaları lazım onunla gidiyorsunuz istediğiniz gün. sadece sınav-çoktan seçmeli- başka bişey yok.

test mest yok.
gidip uzun bir kuyrukta saatlerce bekleyeceksin.
sonra içeri alınıp saatlerce de içeride bekleyeceksin.
sonra sınava gideceksin ve daha önce üstü karalanmış ve silgi ile silinmiş soru kitapçıklarını alıp soruları çözeceksin.
soruları salla.yani okumana gerek yok.

yaşın 22 altı ise kesin yedek subay olarak gideceksin.
23-24 falan ise kısa dönem olarak alacaklar.

Bol bol sıraya girip bol bol form dolduracaksınız (TC Kimlik numaranızı yazacaksınız durmadan). Sınavda vakit geçirmek için sorularla uğraşın. Sınav sonucunun bir etkisi yok görünüyor. Siyah tükenmez kalem, kurşun kalem ve silgi götürün.

Kesin yedek subay veya kesin kısa dönem olursunuz diyemeyiz. Yaşa pek bağlı değil. Her yaşta kısa dönem ve yedek subay çıkan tanıdığım var.

o program yüksek ihtimal net limiter

tesadüf olmuştur büyük ihtimalle, chrome a yüklediğin eklentilerden çok zararlı yazılımlardan birini indirmiş olma ihtimalin yüksek, güncel bir virüs programıyla tam bir tarama yap, interneti yavaşlatma üzerine çalışan bir virüs yok ama chrome'u yavaşlatan bi dünya eklenti var, başka tarayıcıyla da deneme yap.

comodo internet security öneriyorum antivirüs falan olarak. hem en kaliteli antivirüs yazılımı, hem de ana menüsünde gösteriyor ağın yüzde kaçını, hangi program kullanıyor diye.

ispiyon, random, otomasyon.

otomasyon kısmını açalım öyleyse. denemedim ama galiba yayına sokmadan direk yüklemeyi iptal edebiliyor youtube. bunun nasıl olduğunu merak ediyorum öncelikle.

müzikte olduğu üzere sesleri karşılaştırıyor. her sesin bir "harita"sı olduğunu hayal edin. bunları karşılaştırıyor. evet milyarlarca megabaytlık veritabanı belki ama bir metodu var ve nedir bilmiyorum.

sesi bir nevi anlayabiliyorum ama ben özellikle görüntüde bunu nasıl yaptığını merak ediyorum.

Belli renk tonlarının ve patternlerin video karelerinde ağırlıklı olarak bulunması da sistemi şüphelendiriyor olabilir. Çok ciddi bir yazılımsal ve donanımsal altyapı var adamların elinde, tek aşamalı bir kontrolden ziyade çook aşamalı bir sistem çalıştığını düşünün siz videoyu upload ederken ve youtube kendi formatına convert edip sunuma hazır hale getirirken. Atıyorum, ten rengi ağırlıklıdır, şüphe üzerine diğer filtre devreye girer, vucuda benzer görüntü desenleri arar sistem, o da var gibidir bir oranda ondan da şüphelenir eldeki porno görüntülerle karşılaştırır gibi.

fotoğraf makinelarının yüz tanıma sistemine benzer bir meme, popo tanıma sistemi var tahminim. lakin şartnamede yetişkin olduğunu kabul ettikten sonra bazı haddinden fazla erotik videoları izleyebiliyorsun mesela. işte bununla normal porno arasındaki farkı nasıl ayırt ediyorlar ben de çok merak ediyorum.

50 ml Vodka
20 ml Coffee liqueur
30 ml fresh cream

wikinin yalancısıyım.

arkadaşlar likör olsa canına okurum zatende likörüm yok. ben yalniz kahve ile ona yakın bir lezzet tutturmanın derdindeyim :) teşekkürler yinede.

daha once hareyle falan denedim yapmayi ama pek olmuyor. en guzeli kahlua alip yapmak o da pahali tabi. ben kafama gore kahlua vodka karistirip ustune sut ekliyordum. ustundeki kopuk icinde sutu eklemeden once soyle kucuk pet sisede calkalarsan nispeten ise yarar.

edit: tahminim o 3'uyle o tadi tutturmak zor. yaparsan buraya da yaz :)

arkadaşlar yaptığım kokteyli buraya yazayım, tamamen 6.hislerim ile yaptım. 1xvotka 2xsüt bir tatlı kaşığı kahve biraz kakao ve hafif pekmez döküp shakerda salladım. evet pekmez. ve güzel bir tat yakaladığımı tarihe düşebilirim. yada şuan hayvanlığımın doruk noktasındayım. bilemedim.

edit: köpük kısmını atlattıktan sonra bayıyor. tavsiye etmiyorum.

www.uzmantv.com

kendi tarifim :

1 ölçek absolute vanilla
1 ölçek kahlua
2 ölçek günlük süt.

ölçek olarak da tekila bardağı kullandım. misler gibi oluyor ama kahlua baya pahalı bir içecek.

sözlüğün yönlendirmesi değil bu.

eğer bir başlık altında tek entry varsa ve o entry yalnızca bir bkz'dan ibaretse otomatik olarak o bkz'a gidilir.

o başlık altında yalnızca #7555183 numaralı entry bulunmakta. orada da "(bkz: fahir)" yazmakta - demek ki başka da kimse bir entry girmemiş o başlık altına o günden beri.

kısacası sözlükle alakası yok durumun, bilmeden uydurmayalım.

@demcan. bilerek uyduralım o zaman.
www.eksisozluk.com birisi hemen atlayacak diye özellikle belirttim. Fahir başlığında da entrylerden birisine mevlevi sikkesi yazmışlar. diye. 3 yıl sonra dönüp edit çekmiş birde adam.

konu hakkında bir bilgim yok ama o bilgiyi veren yanlış vermiş olabilir - yazılan her şeyin doğru olduğunu kim söyledi ki zaten sözlükte?

benim itirazım buna sözlüğün sebep olduğunu düşünmeniz. (ki aslında size değil @cigerdelen'e söylemiştim onu "çok alakasız bir yönlendirme olmuş." lafı yüzünden. sanki sözlük bile isteye yapmış gibi bir anlam çıkıyor buradan halbuki sebebin sözlükle uzaktan yakından ilgisi yok.) yazılan hatalıysa bunun müsebbibi yazarlardır, sözlüğün kendisi değil.

bence konuştukça saçmaladın. derdimiz zaten sözlük bize saf temiz dopdoğru bilgi veriyor mu? verilen bilgilerin bir kontrol süzgecinden geçmediğinide biliyoruz. ki bu mümkün değil. Sözlüğün "doğru bilgi veriyor" olduğunu düşünseydik burada soru sorup böyle yapmışta arkadaş bu doğru mu ki? diye irdelemezdik. 6 yıldır yanlış yapılan bir yönlendirme var. 3 yıl sonra düzenlenip editlenmiş bir giri mevcut. Burada sözlüğün yazarı yanlış biliyormuş diye mi konuşsaydık? yani olması gereken şu muydu; (letugo yanlış biliyormuş arkadaşlar di mi? bunu mu konuşacaktık. hayır tabi ki, sözlük yanlış yönlendirmiş diyeceğiz. Kişileri konuşmaktansa olguları konuşmak daha erdemli bir davranıştır bu arada.

hadi ben saçmaladığımı kabul edeyim. şu cümleler mantıklı da benimkiler mi değil?

"derdimiz zaten sözlük bize saf temiz dopdoğru bilgi veriyor mu? verilen bilgilerin bir kontrol süzgecinden geçmediğinide biliyoruz. ki bu mümkün değil."

o yönlendirmenin yazılanla hiçbir alakası yok, ben onu demek istiyorum. yönlendirme oluyor çünü sözlüğün yapısında bu tür bir uygulama var, bu sadece o başlık ve entry için geçerli değil. ben eğer oraya "(bkz: bu ne yahu)" diye bir entry girseydim ve bu entry "mevlevi sikkesi" başlığı altındaki tek entry olsaydı, bu sefer "mevlevi sikkesi" başlığına baktığınızda otomatik olarak "bu ne yahu" başlığına yönlendirilecektiniz. hiçbir moderatör de gelip benim entry'mi "sen yanlış yazmışsın arkadaş" diyerek silemeyecekti. o yüzden de yönlendirmenin sözlüğün yapısal işleviyle alakalı olduğunu söylüyorum. kimsenin izin verip vermemesi ya da denetime girip girmemesi ile ilgili değil. (bu yönde bir denetim de yok zaten)

sözlük yalnızca bazı başlık standardizasyonu meselelerinde ve türkçe kullanımı ile ilgili başlık düzeltmelerinde dahil oluyor bu meseleye. ama o zaman da zaten entry'nin yazarı olarak ekşisözlük kullancısı görülüyor.

bütün bunlarla erdemin ne ilgisi var, onu hiç anlayamadım zaten.

" derdimiz zaten sözlük bize saf temiz dopdoğru bilgi veriyor mu? değil." diyecektim. değili yutmuşum. ciddi bir anlam kayması yaşatmış.

demek istediğim de şu, ben duyurumda şu soruyu sordum, dedim ki;

" Mevlevi sikkesinin fahir olduğunu bi tek ekşi sözlükte gördüm. Gerçekten böyle mi? yoksa sözlük yanlışlarda mı? "

ama sen şöyle duymak istedin, çünkü böyle sorsaydık sorumluluk sanki ekşisözlükteymiş gibi olmayacaktı;

" Mevlevi sikkesine, letugo fahir demiş ve oraya yönlendirmiş. Gerçekten böyle mi? yoksa letugo yanlışlarda mı? "


bende dedim ki, "Sözlüğün "doğru bilgi veriyor" olduğunu düşünseydik burada soru sorup böyle yapmışta arkadaş bu doğru mu ki? diye irdelemezdik."

sen konuyu genelden özele çekmeye çalışırken, ben özelden genele çekmeye çalışıyorum. Bireyi töhmet altında bırakmaktansa tüzel bir kavramı irdelemenin daha erdemli olduğunu söylüyorum.

işte şimdi öğrenmek istediğiniz daha açık olmuş. ama sorunuzdaki "Sözlükte mevlevi sikkesi'ni okuyacaktım beni fahir başlığına yönlendirdi.", "yoksa sözlük yanlışlarda mı?" ve "Sözlük tahir'ül mevlevi ile mevlevi sikkesini karıştırıyor olmasın?" ifadeleri bu son söylediğiniz kapıya çıkartmıyor okuyucuyu.

ben en başta da söyledim, benim asıl eleştirim @cigerdelen'in cevabınaydı, size değil. ne var ki sizin yukarıdaki ifadelerinizle, onun cevabı birleştiğinde sizin asıl sormak istediğinizden uzaklaşılıyordu. buna belki benim de katkım oldu yazdıklarımla - onda haklısınız.

Ben sözlük kavramını zamir olarak kullandım. "Sözlükte" ile başlayan ilk kelimem dışında bütün "sözlük" kelimeleri ile "letugo" ismini değiştirince senin beklediğin anlam çıkacak ortaya. Sende, aslında güzel birşey anlatmak istedin ama işin içine "i" "es" olayı girince yazar kompleksiyle konuşma ihtimalin girdiği için bende daha ılıman tutum yerine biraz daha dominant bir yol izledim. sonuç olarak yaklaşık aynı şeyden bahsediyoruz ama :) bu arada, sözlük yanlışlarda değil mi?

arama kutusunda mevlevi sikkesi yazdığınızda fahir başlığına yönlendiğinde, fahir'in üstünde bir yıldız vardır.yani başlık şöyle gözükür: fahir*. buradaki yıldıza bastığınızda mevlevi sikkesi başlığını fahir'e sözlüğün yönlendirmediğini rahatlıkla görürsünüz. başka bir yazar mevlevi sikkesi başlığına fahir bkz.'ı vermiş, o bkz. da o başlıktaki tek bkz. olduğu için ototmatik olarak fahir başlığına yönlenmiş. biri mevlevi sikkesi başlığına entry girene kadar da öyle kalacak. yazarına mesaj atarak konu onunla tartışılabilir. ve ya rahatsızlığı ya da konu ile başka bir bilgisi olan başlığa doğru bildiği bilgiyi girebilir.

fakat şunu da es geçmemek gerekli: mevlevi sikkesi mevlevîlerle bektâşîler arasında müşterekti. bektâşîler de bektaşî tacına fahir derlerdi.

kim bilir belki o yıllar sonra editlenen entry'de böyle bir bilgi vardı.

Hocam öncelikle eğitimin sınıfına ve askerlik yapacağın yere göre değişir. ben ulaştırma sınıfıydım acemi birliği boyunca bir kez olsun koşmadım. usta birliğinde bir defa koşu yaptık o da hafif tempo. gittiğin yerde koşu olsa da hafif tempo olacak çünkü senden istenen hız değil dirlik içinde olmak ayrıca koşarken marş söylersiniz zaten pek derdin olmaz.
askerde spor kısmı tüfeksiz hareketler ve tüfekli hareketler serisinden ibaret acemide bunları gösterirler size. bu hareketler de bildiğin jimnastik hareketlerinin biraz değişmiş versiyonu.
şinav ve mekik olayı da zaten girer girmez senden fit bir vücuda sahip olmanı beklemiyorlar. zaten seninle beraber 30 küsür yaşında adamlar geldiği için çoğunuz dökülüyor olacaksınız. yine de söyleyeyim standartlar normalde 25 şinav 35 mekik 6 barfikstir. ben bir kez olsun 3 barfixten yukarı çıkamadım.
yemekler iyidir.çok ücra bir yere gitmezsin büyük ihtimal tabldot şirketi getirir. sıçmazsın hocam rahat ol. yemek spor askeriyenin iyi noktaları sayılır. asıl dert orada komutan hizmetçiliği yapmak.
ekleyelim o zaman. uzun dönemleri çoğunlukla mühendislerden ve hukukçulardan vetlerden seçiyorlar çok istisna diğer bölüm mezunu bulursun. ben kısa dönem yaptım ama bizde de uzun dönem tercih edip de kısa dönem yapan çok vardı. hatta elk. mühendisi olup uzun dönem isteyip kısa dönem yapan varken kısa dönem isteyip uzun dönem olan elk. müh. de var yeni bu kısa dönem uzun dönem olayı hiç belli olmaz. ama bahsettiğim gibi bu alanlar dışındaysan çok büyük ihtimal kısa dönem. ayrıca yaşın pek önemi yok.

@kutsal bilgi, sağ ol dostum ya, biraz ferahladım sayende. Bu uzun dönem askerlikle ilgili bir yorumun var mı acaba?

spordan yana korkun olmasın. kafana silah dayayıp koşacaksın, çekeceksin o şınavı demiyorlar. hafif tempoda koştururlar. tüfekli tüfeksiz hareketler spordan bile sayılmaz. yorucu değildir. ben spordan muaf olmama rağmen komutanla konuşup spora çıkıyordum. @kutsal bilgi kazani arkadasimizin dediği gibi, gideceğin birliğe göre değişir spor. biz mühimmatçıydık. işimiz 7/24 nöbet tutmaktı. o yüzden spor olayı genelde denetleme öncesinde yoğunluk kazanır. yemek konusuna gelirsek bir garantisi yoktur. ben her perşembe öğlen alabalık yedim. bizim yemeklerimiz alay yemekhanesinde pişerdi ve o balıklar soğumuş olarak gelirdi bölüğümüze... düşün artık halimizi:) bunun haricinde ben kısa dönem askerliğim süresince yemekten zehirlenen, rahatsızlanan bi asker duymadım, görmedim. temizliğe önem veriyorlar. hatta şunu söyleyeyim askeriyenin içinde pişiyorsa yemek daha şanslısın. özel şirketlere yaptırılan yemekler görüntü itibariyle cazip olabilir ama temizliği bir muammadır.

acemligi gaziemir'de yaparsan o dediklerin bir bir basina gelir yani bir genelleme durumu yok.

Özellikle yemek işi yerine göre çok değişiyor. Sporda yap dediklerini yapın, iyi niyetle yapmaya çalıştığınızı ve sınırınızın o kadar olduğunu görürlerse çok zorlamazlar. Sağlık probleminiz varsa zaten revire gönderirler. Ayrıca spora alışabileceğinizi düşünüyorum sağlık sorununuz yoksa, iyi bile olabilir.

Uzun dönem şans işi. Özel olarak bir şey yapmanıza gerek yok.

sadece yemek kısmını cevaplayabileceğim: SS kuralına göre alışacaksın abi, ama severek alışacaksın, merak etme. bunu hakaret gibi algılama, söylemek zorundayım, miden de o tür züppeliklerinden vaz geçecek. öyle bi acıkmış halde oturacaksın ki sofraya, brokolili ve kerevizli balık gelse bile yiyeceksin.

evet öyleyse anladığım kadarıyla, askeriyede yemek işi tamamen şansa kalmış. Kendi çevremden de duyduğum kadarıyla sivil hayatında yemediği yemekleri (o kadar güzel) yediklerini iddaa edenler oldu. ilk iki yorumda yemeklerin iyi olduğu kanısında.

Askeriyede spor işi ise, yine kendi çevremden ve duyurudan anladığım kadarıyla o da şansa kalmış. Ayıltıp bayıltanlar kadar ense yapmaktan bahsedenlerde var.

Askeriyede kısa/uzun d. işi ise kendi çevremden ve duyurudan anladığım kadarıyla o da şansa kalmış. Belli olmaz diyenler kadar, Olmaz diyenler var.

vay amınakoyim. (asker muhabbeti yaptığımızdan rahat sövüyorum. eminim buraya kadar bir bayan okumamıştır.)

Beyler Şimdi durum şu ki, benim şansım eşşeğin zikine bağlı. bu mudur? yani hali hazırda yaklaşık 1 milyon (bir milyon) insanın yaptığı şey hakkında dahi bir fikir yürütemiyor muyuz? oha lan çok ilginç..

@compadrito yok hocam kusura bakılcak bişi yok, asker muhabbeti yapıyoruz burda :)) yalniz keyfiyetten değil, gerçekten yiyemiyorum. kendimi zorlayıp yersemde (özellikle kalitesiz bir yağ ise) yarim saate kalmadan öğürerek çıkartıyorum. şans deyip bekleyeceğiz öyleyse.

abicim askerde ennnnn önemli faktör, komutanındır. onun da nası çıkacağını sadece Allah bilir. Kalender Orduevinde cehennem azabı yaşayabilir, Çukurca'nın Pirinçeken köyünde geçen günlerini ve arkadaşlıklarını özleyebilirsin. Her şey komutanına bağlı.

icona sağ tık düzenle diyeceksin. ismini sileceksin eklediğin sayfanın. ikon şeklinde olacak. iconların satırlı yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. o kaadar web sayfasını takip etmiyorum maalesef.

tesbih böceği değil mi bu yav?

fotoğraftaki gümüş böceği değil sanki ama benziyor.

tesbih böceği.

öyle düşündüm ama dokununca top olmadı.

top gibi olur bu böcek korkunca tesbih böceğiymiş adı... www.google.com.tr

fotoğraftaki biraz değişik eğer şu aşağıdakiyse
www.zaferilaclama.com
dünyanın en sevimli böceği o yapma bişey yirim onu

bir de dokununca değil de yanlardan tutup ele alınca top oluyor bunlar genelde

hayir arkadaşlar. top böceği, tespih böceği değil.

Böcek değil birkere bu baksanıza kaç bacağı var,muhtemelen akardır.

çok zor, uzak bir ihtimal. artık ağırlıklı olarak mühendislerden seçiyorlar. komando olmak istediğini de belirttin mi?

hayır. komandoluğu seçmedim.

o zaman moralini bozmak gibi olmasın ama çok zor.. belli olmaz yine de. şans işi bu işler...

Evet ihtimalim çok düşük bende bunun farkındayım belirttiğim gibi. Olmazsa sağlık olsun, olursa sevineceğim sadece. Öğrenmek istediğim bu düşük şansı yükseltebileceğim bir şeyler var mı?

sınava girerken o kısa/uzun yapmak istiyorum dediğin form tekrar önüne geliyor.

orada kısa yapmak istiyorum diye işaretle. tüm soruları da yanlış yap.

Sınavı olabildiğince iyi yapmaya çalış. Meslek asteğmenler dışında işletme mezunu komando olmak istemiyorum diyorsa asteğmen olma olasılığı çok çok düşük. Yine de söz konusu askerlik olunca hiç bir şeyin standardı olmadığını da söylemek lazım.

@turkay

ya beni çok yanlış anladınız yada sağlam bir ironi var.

(bkz: hazzı erteleme)

yalnızsın. hayatında aşk eksik. aşık ol geçer...

@hollowlife evet aslinda ben tanıdan ziyade olayın sebebini merak ediyorum.
@kakao'güzel ve aşk yaşadığım bir ilişkim var.

teşekkürler ikinize de.

rakı içmek istemiyorum, cin cola'da cazip gelmedi. bunları birbiriyle karıştırarak bişi çıkar mı ortaya onu öğrenmek istedim.

ben rakıdan nefret ederim belki o yuzdendir ama rakıyı cıkar,şimdik blender olmaması kotu tabi ama kolaya gin koymak en mantıklısı gorunuyo

www.imdb.com

üstteki linke bakmadım ama cengiz han olması lazım

çat pat çeviriyle,

"You go, equation falls, i cry i was in love
a butterfly realises there is a mine where it lands."

kötü oldu evet biraz rötuş yapmak lazım

bi denemeyle olmuyo
once you are gone the equation fails, ı cry that ı am in love
one butterfly senses the mine where it had settled
yok mu dil-edbiyat meeezunu?

"when you go, the balance fails, i cry that i'm love,
a butterfly finds out there's a mine where it's landed."

iyice allak bullak oldum. daha yakın çevirebilecek var mı acaba? çeviren arkadaşlara da teşekkürler.

kedili madam'ın çevirisi daha iyi, ama hiçbirinde budur diyemezsin. mecazlı bir metnin çevirisini yapıyorsun. yok budur diye bişey. genelden bakarsak üçü de kötü şiir çevirisi, lakin daha iyisini yapamam malesef.

@cro anliyorum şimdi net bişii söylenemez pek tabi ki. bende kedilinin hem fonetik hem görsel açıdan daha yakin bir çeviri yaptığını düşündüm ama, o çeviride çok yakın gelmedi açıkçası.

şiir çevirisi hele ki o kadar mecazlıyken çok zor ve şiirin tamamının olması falan daha iyi oluyor.(tarz vs. gibi şeyleri daha iyi algılamak açısından. zira bahsi geçen şairi pek okumuşluğum yok. bilgim çok net değil) çok uzun zamandır şiir çevirmedim. genelde resmi evraklar çeviriyorum. o nedenle eğer acil bir durum falan değilse daha sonra elimdeki iş bitince tekrar bir bakabilirim. ama neticede bir can yücel ya da mina urgan değilim. keşke olabilsem.

şiir aşağıda, ne kadar fikir verebilir emin değilim ama :) hiç bir acelesi yok, herhangi bir vakit yardım edebilirsin. bir kaç yerde kullanacağım yalnizca. teşekkürler.

***

ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum.
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum.
isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum.
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

yüzyıl şilisinden bir dazz javulcusu inliyor tam arlarımda
hiç durmadan kentlimağlup kıyasıya mağrur ve mor
bir çocuğum şimdi pişman olmak için
birbiriylebağlantılıyüzbinlerceyılım vor.

seni sevmem
bu savaşı
kesintiye uğratmaz
ama ordan bakma!
bu, werther'in
leş kanını
gül kılar.

birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
otobüsler olacak, tirenler, bütün öldürülmüş cumhuriyet şehirleri
saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gideceğim
çığlıklarla düzülmüştür aşk şiirleri.
gideceğim ensk ökümde devlet denen şirk,
beb gözüğümde kent gördükçe kırılan gıçlar,
ve bir dizeyi haklar gibi terli ellerim
bu çağın açısını dik tutacaklar.

bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim
ufka bir kesin ordum akıverecek
elimde çözülecek makina ve cinayet
marşlar yazıp halkımla söyleyeceğim yoksa.

inanmışım kaybetmek esrarıdır olmanın
çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum.
ipimden kurtulmuşum kaybediyorum.
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
helvetius haklı, devlet şaşkın, piyanist kara
memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
-ve emir "kun" diyor; doğuruluyorum-
"bu ülke"den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ikdildar tohmekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.
bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.

ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!

ah laikse aşkımız biter elbet bir kışbaharyaz günü
gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
bir çınar gövdesini bir hamle daha yayar
üç içbükey komodin silah çeker vurulur
sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.

ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
olma. yokluğun bulunmama larcivert lavlar akıtır.
nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır.

biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

mıknatıssız bir pusula olarak

tamamı mı? yoksa yukardaki iki satır mı?

"aşk olduğunu ağlamak" tabirinin tam olarak ne ifade ettiğini anlarsak, belki çeviri daha kolay olur, tabi denklemin düşmesinin de. velhasıl Muhsin Ünlü çatır çatır İngilizce bilse, bunu kendi bile çeviremez sanırım.

you leave, the equation fails, i weep for i am love,
a butterfly realises he is landing on a mine.

@kedili madam :)) o kadar insafsız değilim yahu :). bana, soruda verdiğim 2 satırı yeterli. anlam bütünlüğünün yardımcı olacağını söylemiştin, ondan sebep bütün şiiri yazdım (ben yazmadım keh keh).

klip de diyebiliriz heralde.
rubber johnny www.youtube.com

ben chrome ile asla logout olmuyorum kendim logout yapmadıkça. ekşiyi açtığım an direk logged in olarak açılıyor.

browser ekşi sözlük çerezlerini silmesin(ayarları kurcalayın), şifreyi kaydetsin, ve login olurken beni hatırlaya(farklı yazıyordu ama unuttum şimdi) tik atın.

e ilginç bende chrome kullanıcısıyım? şifre, sözlükte kayıtlı da hatta. 1 saatte 2 kez login oluyorum neredeyse. çerezlerde silinmemek üzere ayarlı.

under the hood>privacy>content settings'e bir göz atın derim. cookie ayarları filan orada. türkçelerini bilmiyorum malesef.

ben de eksi++ kullanıyorum, yani sorun onda değil.

login olurken "unutma bunlari soracam" kutusun tikliyor musunuz acaba? ben o kutuya tiklamadigimda hep otomatik olarak logout oluyorum. chrome kullaniyorum.

ne kadar kötü birşey olduğunu anlatabilsem keşke.

saka gibi, gercek mi bu? inception filmi gibi olmus.

kaçmayın gerçek hayattan,şu anki halinizi ararsınız bi süre sonra,yapmayın öyle,zihninizi boşaltıp da uyumayı deneyin,bilinçaltınız bilinçsizce işlesin.

bir psikiyatra gidin ve ondan sizi bu konuda çalışan uzman birilerine yönlendirmesini isteyin.

psk. tuncay özer'i önerebilirim sana.

www.hipnoterapi.com

Psikiyatrik tedavi görüyordum. Bipolar Duygu Durum bozukluğu teşhisi ile. fakat 6 ay kadar önce, doktoru ve ilaçları reddettim. O yüzden, tekrar psikiyatrlar ile görüşeceğimi zannetmiyorum. Niyetim ne olduğuyla ilgili bilgilenebilmek.

önerdiğim şeyi klasik bi psikanaliz gibi düşünme..

hafif bir hipnoz ile senin zaten uykuda yaşadığın bilinç moduna sokuyor seni. ve o süreçte sorular sorarak, imgeler gördürerek bunun sebebi ve başlangıcı konusuna ulaşmaya çalışıyor.

orpheus, teşekkür ederim. şu dönem tedavi görebileceğim bir süreç değil. 1 ay sonra asker oluyorum. sadece bilgilenmek istedim.

kızılay nasıl bir prosedür izliyor bilmiyorum ama fikir yürütmek gerekirse:

kan bekleme süreleri o kadar geniş zamana yayıl(a)mıyor. arada büyük bekleme farkları olmaz zaten. bir insanda yaklaşık 10-12 ünite kan olduğunu varsaysak, 8 ünite acil kana ihtiyacı olan insan hala yaşıyorsa önce ona verirler tahminimce.

kalan kanı da yine aciliyete göre kullanırlar sanırım. hastanın hayati riski, kan kaybetme hızı da önemli.

iskandinav ülkelerinin politik pratikleri görece daha stabildir. bunun dışında bu konuya eğilirken post modern çağın da insana yansımasını, insan yaşantısına etkisini takip etmek gerekir. ayrıca dünya dengelerini (enerji, silah sanayi vb.) iyi süzmek gerekir.

Kusura bakma ama uzun süredir türkiyede bir çok blog dahil bu tür sorular anlamlı ve açıklayıcı bir şekilde cevaplanmıyor.Hatta cevaplanmıyor.KARŞI KALENİN ÖNÜNDE OLSAYDIN ZATEN GOL ATARDIN AMA KENDİ KALENİN YANINDAYSAN HAYALDEN İLERİ GİDEMİYOR:STRATEJİ GELİŞTİREN BEYNİNE YAZIK.

siyasi kavramlar hakkında söylediklerini tam anlayamadım. bugün siyasette bunların önceki dönemlere göre yer almamasından mı bahsediyorsun? eğer öyleyse çok normal, çünkü 80 yılların sonundan itibaren iş bitiricilik, icraat siyasette daha önemli hale geldi. dünya geneli içinse, bu dönem ve önümüzdeki dönemlerde bence gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler öne çıkacak.

@toshiro, sorumu tekrar okudum ama yeterince net geldi bana. ben nereyi anlayamadığını, anlayamadım desem.

Türkiye kadar dış dünyadan etkilenen ve rejiminin kuruluşu henüz 100 yıl olmamış çok fazla devlet yok. Seçim yaşanmayan, Suriye tarzı yerlerde bu tarz tartışmalara izin yok. Batı demokrasilerinde ise 200-300 yıl önce konuşuldu ve bitti; şu anki tek tartışma ekonomik düzen. Ülkelerinin nasıl yönetileceğine çok uzun zaman önce karar vermişler ve itiraz eden, değiştirmeye çalışan yok.

son 10 yılı tüm dünya için en genel siyasi olayı yükselen milliyetçilik, tutuculuk. Avrupa'da yapılan seçimlerde son kazanan partilere bakmak bile bunun için yeterli, bunun en temel sebepleri tabi ki ekonomi, ucuz iş gücü arayışındaki Avrupa son 10 yılda hayal ettiği EU birliğinin kalkınmasını tüm birliğe yayamayınca, getirdiği standartlar nedeniyle işçinin maliyeti artınca, üretim nerdeyse durma noktasına gelince, aldığı göçler sonucu Fransa, İngiltere, Hollanda gibi bir çok ülke göçmenleri ile hala yüzleşemedi, dün sadece işçi olan göçmenler artık o ülkelerin vatandaşı ve adaptasyon sürecei her iki taraf içinde zorlu oluyor, özgürlükler ülkesi Fransa meclisi kamau alanlarında baş örtüsünü yasakladı, Hollanda'da azınlıkların din dersleri kaldırılmak üzere ve benzerleri... ki milliyetçilik bu topraklarda da çok yoğun bir şekilde hissediliyor, evet Türk milliyetçiliği azalmış gibi görünse de bunun böyle algılanmasının sebebi ise apayrı bir konu Kürt milliyetçiliği ise artık tavan yapmıştır, son 10 yıl çoook istikrarlı bir şekilde gidiyor. İstikrarsız derken neyi kast ediyorsunuz anlamış değilim, Merkel, Tayip, Rusya'nın müthiş ikilisi Medvedev/ Putin, Sarkozy( şimdi Fransa için bir umut belki var) Cameron zira tüm bunlar muhafazakar partilerin liderleri, muhalifler arasında bir istikrar olmadığı ise kesin. Almanyanın istisansı hiç kuşkusuz güçlü ekonomisi.

söylemin amacına değil de pratikte ne gibi sonuçlara yol açtığına bakarım. ırkçı veya milliyetçi veya ikisi de değil, birşeyi değiştirmez.

Anayasada "Türk"'ün tanımı şu şekilde: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes "Türk"'tür." Bence bu tanım ile Türklük ırksal bir söylem olmaktan çıkıyor.

bence artniyetli biri bir tartışmada bunu kullanan birini ırkçılıkla değil de şovenist olmakla suçlayabilir. zira "ne mutlu Türküm diyene" ezilmemiş bünyelerde bir etki yapmayacaktır. ancak ezik kalan biri bunun altında kalıp da atağa geçebilir.

tek başına bir Türk ırkçılığını bağırmamakta ama sürekli göze sokulursa (bir anlamda @cro magnon'un dediği gibi) asıl niyetinin Türk olmayanlara hoş gözle bakmayacağı olacağının sinyallerini vermekte bence.

bunun neresi ırkçılık allah aşkına? burada başka bir ırka hakaret mi var? onları küçümseme mi var, aşağılama mı var?
ben türkleri severim demek de ırkçılık o zaman.
ırkçılıkla alakası yok. bir ırkın kendi ırkını övmesi ırkçılık değildir. her ırkta da bu vardır zaten. olmaması anormal.

Baldur her ırkın kendi ırkını sevip övmesinin normal olmasının sonuçları için seni Türk milliyetçilerine ve ALman milliyetçilerine ve yaptıklarına ve ayrıca genel olarak "milliyetçilik" kavramlarına yönlendirmek istiyorum.
Yalnızca bir ırkı sevmemek değil, bir ırkı diğerlerinden fazla sevmek ve üstün olduğunu düşünmek de ırkçılıktır.

ne mutlu Türküm diyen kişinin kafasındaki Türk kelimesinin anlamı anayasadaki tanım ile eşleşiyorsa ırkçı bir söylem olmayabilir ama çoğumuz biliyoruz ki ne mutlu Türküm diyen çoğu kişinin kafasındaki tanım öyle değil.

gayet de ırkçı bir söylem. sen adamın evladına her sabah zorla ne mutlu türküm diyene dediriyorsun. kürtlere hak verdiğim bir iki noktadan biri. düşün ki amerikan mandası kabul edilmişti her sabah god praise who say i am american demekten rahatsızlık duyarmıydın_?

felina ve idm +1, ben de anayasada geçtiği haliyle anlıyorum bu cümleyi. ama pratikte farklı yerlere çekiliyor..

burada şu tartışmaya girmeye ne gerek var?

ulan benim bacaklarımı açarak oturmamı bile seksistlikle suçlayan insan var bu dünya üzerinde. dolayısıyla ne yapıldığı değil etkileri ve sonuçları önemlidir. ne mutlu türk'üm diyene sözü de ayrımcılığın ekmeğine yağ sürüyor. pratikte böyle.

ben ırkçı buluyorum.
pratiğe bakınca, anayasada tanımlanan Türklük kavramı ile farklı bir durumla karşılaşıyoruz.
mesela: tarih dersinde Orta Asyadan gelen bir milletten söz ediliyor. oysa ordan gelmeyen, anadoluda daha önce de var olan insanlar da var, başka yerden gelenler de... türkiyedeki tüm insanlara Türk ırkının etnik özellikleri empoze ediliyor... ne mutlu Türkiyeliyim diyene, anatolyan'ım diyene gibi bir şey olsa iyi olurdu...

ırkçı bulmuyorum, o yıllarda yeni kurulan devletin vatandaşlık ruhunu oluşturmak için kullanılmış bir slogan olarak görüyorum. adeta "aşağılık kompleksine kapılma, sen de iyi/güçlü bir bireysin" anlamına geliyor. Bu söylenirken de "ne mutlu türküm diyene, ne kadar yazık almanım diyene" anlamının kastedildiğini sanmıyorum, ülkedeki etnik azınlıkların dışlanması için söylendiğini de hiç düşünmüyorum.
Ama tabii günümüz koşullarında bir anlam taşımıyor. sanki bir çocuğun büyümesi gibi.

mustafa kemalin bunu söylediği zamana ve sosyal şartlara bakarsak mantıklı ve hatta gerekli bi söylem. ama 2011 yılında hala bu söylem üzerinde ısrarcı olmaya gerek yok. dünya o kadar çok değişti ki.. bugün bi ingiliz çıksa karşıma ve "ne mutlu ingilizim diyene dese" hassiktir ordan derim.. ne mutlu insan olabilenedir bence..

durup dururken niye türküm demekle mutlu olunuyor onu bi irdelemek lazım bence öncelikle.

bi de şöyle düşünelim:

almanya'da "ne mutlu almanım diyene" diye bir söz olsa ordaki türkler ve diğer göçmenler için bu ne anlama gelirdi? üstüne almanlığı da "alman devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes almandır" gibi bir kılıfa soksalar?

(bkz: ulus inşası)

Atatürk Ne mutlu Türküm diyene demiş ve akabinde o dönemin eğitim politikası da vatandaşların eğitimini bu düşünceye uygun üstlenmiş. Yani 70-80 sene önce söylenmiş bir lafı düzyazı olarak algılamamak lazım. O dönemde bu ülkede ermeniler,rumlar çerkezler vs. birçok topluluk bir aradaydı buna rağmen bu laf söylendi ise kimse çıkıpta "bizi öteleme amaçlı söylediler bu lafı" diyemez.

Bazı kesim amerkan filmlerindeki "zenci" leri oynamayı seviyor. Zenci hırsızlık yapar tutuklanır hemen başlar şikayete "ben zenciyim diye tutukladılar" soru sorulur "zenciyim diyemi soruyorsun" vs. vs. Günümüzde bir kesimde kendini zenci yerine koymayı seviyor. Onun için yazılan yer yazıyı düzyazı olarak okuyup çarpıtıyorlar.

Hepsinin cebinde Türk parası,Türk kimliği var Yurtdışında pasaportlarından dolayı Türk vatandaşı görünüyorlar, ama buna rağmen "Ne mutlu Türküm diyene" lafından rahatsız oluyorlarsa çözüm basit. Mutlu olmadığınız ülkenin nüfus cüzdanını,pasaportunu,parasını,dilini taşımayın. Bu konuda bir zorlama yokki...

türk'üm diyene övgü içerdiğinden ırkçılığı, etnik aidiyetiyle ön plana çıkmayı alenen teşvik etmiştir bu söz 90 yıldır. yüzlerce yıl kendini müslüman olarak tanımlayan, türk,laz, çerkes, gürcü, kürt, boşnak kitleleri bu bilinçten sıyrılıp devletin resmi millet kalıbının içine girmeye zorlamıştır. bu kalıba girmek istemeyenleri, bu kalıbın dışarıda bıraktığı kültür ve dilleri türk milliyetçisine dönüşen kitlelerin hedefi haline getirmiştir. bu kitlelerin büyük kısmı maalesef 90 yıldır parmağın gösterdiği yerden kafasını çevirip parmağın sahibini görememiştir.

:) Saçmalamamak lazım bazen, Bu laf söylendiğinde ülke bile değildik bir nesil,okumuş eğitimli bir gençlik, eğitmenler doktorlar bilim adamları hepsi cephelerde şehit olmuş,ülke harabe haline idi.

Tüm ulusu ayaklandırmak için çeşitli övgü sözleri söylenmiş, aradan geçmiş 90 küsür sene birileri sıcacık kaloriferin yanında monitör başında yok şuydu buydu edebiyatı yapıyor. O zamanki insanlar dünyanın en büyük ordularına boyun eğmemişte bu lafımı yutup 90 sene sineye çekmiş? işkembeden teori uydurmamak lazım.Nefret söylemidir bu diyenler nefret kusmaktadır aslında.

kirmiziyla alakasi bile yok, hakemi cok cok opuyorum burdan ben.

ben olarak hakem olsam sırf kıllığımdan veririm servet'e kırmızıyı. ama kırmızılık bir hareket yok orada.

Her seferinde mutfaktan odama gelene kadar elimdekini bitirdiğimden artık ceplere zulalıyorum. ne zaman bitti lan bu derdine son verdim bu sayede.

ben bazen yarısını yemeyip kenara koyduğumu farkediyorum. o andaki mutluluk gibisi yok yahu.

Mandalinayı seven her insanda olması doğal bir duygu bu. Özellikle orta veya küçük boy olanlarında ben de sıklıkla yaşıyorum bu durumu. Acaba dilim dilim yemek yerine direkt ikiye bölüp yarım yarım götürmemden mi kaynaklanıyor anlamıyorum.

antep fıstığı yerken oluyor bende :)

mandalina dediğimiz zaten küçücük bi şey efenim, daha soyarken yarısı lüpletmiş oluyoruz çoğu zaman maalesef. bence devlet buna bi şey yapmalı.

video.ntvmsnbc.com

burda olabilir ben aramadım özellikle ama.

@jugador, çok teşekkürler.

@rurouni, ben orada bulamadım ama. sanada teşekkürler.

Polemik yaratma amaçlı olmasa dahi ülkenin iki coğrafi bölgesini "onlar bunlara yardım etmiş miydi" noktasında tartışmak doğru değil. Ama fikrimce o bölgenin sosyo ekonomik yapısı gereğince büyük bir yardım kampanyası yapılmamış olabilir. Van depremine batıdan yardım akışının çok olması doğal. Çünkü batıdaki yurttaşın sosyo ekonomik durumu daha uygun bence.

Bitter cikolata, dostum öncelikle "Onlar" ve "Bunlar" tarzında düşünme olayı. Ben kimseyi benleştirmediğim gibi kimseyide ötekileştirmedim. Sadece Marmara Depreminde Doğu anadolu ve Güneydoğu anadolu'da bir seferberlik yapıldı mı, bunu merak ediyorum. Yapılmasının yada yapılmamasının arkasında siyasi ve ideolojik bir gerekçe aramıyorum, nitekim bu çok değişkenli bir durum. Maksat sadece bilgilenmek, öğrenmek. Tartışmak / üzerine yorumlamak noktasından sorarken belirttiğim gibi, oldukça uzağım.

amacının polemik yaratma amaçlı olmadığını düşünüyorum ama yine de kıyaslamanın doğru olmadığını düşündüğümü söylüyorum ben de. bu aynı cenaze günü "kaynımın komşusu cenazede saf tuttu mu" hesabını yapmaya benziyor. gücü olan yapar, olmayan ya da içinden gelmeyen yapmaz. bugün neredeyse ülkedeki bütün üniversitelerde öğrenciler yardım topluyor. ama belki 10 bin lira maaş alan adam "bana ne yaa" diyor. bunun yerleşim yeri ile ırk dil din cinsiyet ile ilgili olduğuna inanmıyorum ben. zor günümde yanımda her telden insanı bulan birisi olarak söylüyorum bunu.

miktar olayına girmeyeceğim de bir de şu var. 99'da sosyal medya diye bir şey yoktu, televizyon ne verirse insanlar onu alıyordu. şimdi o zamana göre daha fazla örgütlenme var.

Arkadaşlar, o kadar gereksiz bir hassasiyetiniz var ki... Bakınız bu konular üzerine konuşulması ayıp şeyler değil. Kimseye onlar İNSAN yada DEĞİL demedim. Israrla hiçbir yorumlama hiçbir konuşma yapmadan, hiçbir şey belirtmeden sadece öğrenmek maksatlı objektif birşeyler öğrenmek istiyorum.Konu kaynımın cenazesinde saf tuttu mu tutmadı mı değil. Basit bir soru. Neden bunu konuşmaktan rahatsız oluyorsunuz? yada korkuyorsunuz? Sorum gerçekten çok basit. Gölcük depreminde, Doğu Anadolu Ve Güneydoğu Anadolu'dan maddi/âyni yardim geldi mi? Seferberlik ilan edildi mi? İnsan gücü desteği gönderildi mi? Yaptılarsa neden yaptılar? Yada yapmadılarsa neden yapmadılar? kısmınıda merak etmiyorum. Sadece Yapıldı mı yapılmadı mı?

teşekkürler.

ben g.doğuda, şırnak'ta idim. zarf ile para toplandı sınıftan (ilkokul). başka bir çeşit yardım görmedim. oradaki halk açlığına rağmen bir şey vermek istesede devletin bir kampanya düzenlediğini, öncü olan birilerinin olduğunu hatırlamıyorum.
ne daşşak cevaplar varmış.

Türkiye depremin acı yüzünü yıllarca görmemezlikten geldi.Ne zaman ki tam kalbinden vuruluncaya bu kadar etkili vuruluncaya kadar.Çünkü her şey gözönüne çıktı ne durumda olduğumuzu o zaman gördük ve ondan sonra bir şeylerin farkına varıldı.Ayrıca bölge ekonomik ve sosyal açıdan baya geri kalmış yerler.Bu etkeni de düşünmek lazım.O zaman devlet büyükleri bile ancak gündüz haber alabildi olaayları bu günkü gibi internet yaygın değildi.Bu gün facebbok,twitter,msn vb. araçlar bir çok insanı kolayca örgütleyebiliyor.

Niye doğu,güney doğu diye soruyorsun da karadeniz bölgesi, akdeniz bölgesi diye sormuyorsun ?

@saksel neden merakımın altında bir artniyet arıyorsun? Merak etmiyorum, çünkü merak etmiyorum. O zaman uzatılım mevzuyu, kuzey kıbrıstan geldi mi, irandan geldi mi yok azerbaycandan geldi mi... Ayrica benim merakım değil senin merakın çok artniyetli. Çünkü deprem karadenizde değil, Doğu ve Güneydoğu anadolu'da oldu. Geçen depremde' batıda olmuştu.

Diyelim hiç yardım gelmedi? Buradan ne sonuç çıkaracaksın? Hiç diyeceksen o zaman niye merak ediyorsun ?

@saksel, dostum tartışmayı senin istediğin noktaya çekmeyeceğim. O yüzden lütfen beni zorlama. Yardımcı olamayacaksan sorumu da işgal etme lütfen.

ne demek istediğini anladım bence doğu halkı hiç te aç açıkta değil düğünlerde bilmem kaç kilo altınla görgüsüzlüğün dibine vurmayı biliyorlar ve açıkca pkk yı koruyan kollayan bir partiye %94 ü oy veren bi şehre yardım yapmak içimden geçmiyor bunca şehidimizden sonra % 6 lık kesim için elimden geleni yaparım

saksel + 1 diyorum.

Onlarca cevap verilmiş; fakat 'sormaya geldim' sorusunun karşılığı sadece bir cevap var. Madem cevaplayamayacaksınız, duyurunun içeriğinde de belirtildiği gibi polemik yaratmadan, cevap vermeden sessizce gidin. Bir de provakasyona gelmeyelim derler, ulan adam bin kere demiş, ben nesnel, somut, her şeyden uzak bir karşılaştırma yapıyorum diye. Kendi kendinizi yakıyorsunuz.

@hmmm, insanlar orda can çekişirken (enkaz altı, nedir bilir misin sen?) burda faşoluk etme bence. bordo klavyeli seni.

hmm +1

Cevaba gelince, az sayıda zengin aile tarafından özellikle Antep ve Urfa'dan yardımlar geldi.

bir yandan insanları bir yandan da hımmm gibi düşünüyorum bilmiyorum iki tarafta ağır basmadı. :/

Doğuluyum (Elazığ). İstanbul'daydım, Mecidiyeköy'de. Söylemesi ayıp, evet yapmıştık bir şeyler kendi çapımızda.

Doğu Kürtlerden, Batı Türklerden oluşmuyor. Kürtlerin hepsi pkklı, asker/polis/vatandaş katleden değil. Orduya doğulu da batılı da -zorunlu da olsa- alınıyor. ikisi de şehit oluyor. Türk-Kürt ya da doğu-batı olarak bakmamalı.

(Bu arada, "Kürt müsün" diye soran aklı evveller arttı son yıllarda, memleketi öğrenince. "Ermeniyim" diyorum, afallıyorlar önce bir. Mahcup oluyorlar. Kimisi daha pişkin...)

"aman istanbul'a bir şey olmasın" deniyordu o zaman. "Çünkü istanbul bütün türkiye'yi besler ama türkiye istanbul'a bakamaz" deniyordu. kocaeli, bursa'yı filan da katınız tabi "istanbul"un içine.

lokmasını da, uzattığı yardımı da saymayalım kimsenin; merak dahi etmeyelim bence.

batıda, doğudan çok daha mahrum yerler gördüm.

doğuda gül gibi olaysız geçti yıllarım elazığ'da. her gün istanbul'daki olayları izlerdik tvde. istanbul gazi mahallesinde ikamet, birçok semtten çok daha huzurlu ve güvenli. vs vs

Arkadaşlar, ne kadar basit bir sorumda patlamaya hazır bomba gibi olaya yüklendiniz? ben yakın geçmişimizde olaylar ve süreçler nasıl işledi sadece bunu merak ediyorum. 99 depreminde istanbul'da afete yakalandım. Ve o zaman yaşım 9-10 idi. Haliyle, o dönem bu yaralar sarılabildiği kadarıyla nasıl sarıldı, ve doğudan maddi ve ayni desteklerden ziyade özellikle insan gücü desteği olarak ne geldi ne gitti onu merak ettim. Neden merak ettim? Bunu söylemekle kendimi mükellef hissetmiyorum. Söylememin bir önemide yok. Sorum oldukça nesnel bir soruydu. Evet eminim bir çoğunuz özgür düşünceyi savunan gençlersiniz, buradaki kitlenin "öğrenme odaklı" tarihi geçmişin sorgusuna bu kadar bağnaz yaklaşması beni çok şaşırttı. Ve işin garibi bir destan cevap arasında beni anlayabilmiş 1-2 insanın çıkmış olması çok garip.

@sormaya geldim, soruna cevap verirken güncel bazı şeyler ya da sosyal ortamlarda dillendirilen başka şeylere de cevap verilmeye çalışılıyor.

insanlar gergin, çok dolu. bunu da gözönünde bulundur lütfen. sert çıkışlar/yorumlar olsa da niyetlerin gerçekten halis olduğuna inanıyorum ben.

bildiğim kadarıyla bu sene hiç grip olmamak gerekiyor aşıyı yaptırmak için. bir kere hastalandıysanız şu an yaptıramazsınız. doktor öyle demişti bana.

aşı dönemi geçti sanırım eylül sonuna kadar yaptırman lazımdı. mikroplar çıkmıştır meydane artık saylanmaz.

tamda şuan hastayım, ama grip olduğumu düşünmüyorum. Haftasonu çok üşümüştüm, soğukalgınlığım var sanırım sadece. Yatak döşeklikte olmadım, ateşim yok, burun akıntısı ve yorgunluk var sadece. Eylül ayı mı son aşı dönemi? bilenler yardım lütfen.

evet olmaz artık geçti tarihi. ben sürekli nezle, grip oluyordum doktorum lenf bezlerimde bir sorun olduğu için ayda bir kere yapılmak üzere penisilin iğnesi verdi. belki size de verirler, penisilin de baya iyi koruyor.

ne gerek var? grip olduğunuzda orgripal verip yatak istirahati verirler askerde, yatmış olursunuz

onlarda kendi türlerini yiyorlar ve yamyam dansı yapıyorlar

tahmin ettim ama komiklik beklentisine girdiğimden kabullenmek istemedim. berbat bile değilmiş.

komik ile mizah arasındaki far bu işte..

yiyeceğinin etrafında döndüğü sanılan şey, aslında yemek ararlar büyük daireler çizerek ve leşçi oldukları için de buldukları yiyeceğin ölü olduğundan emin olmak için atarlar ekstra 3-5 tur da.

bir nevi yemek öncesi dua: "bir baba hindi, ..."

karikatür her zaman komik olmak zorunda değildir zaten. manalı bence. güzel.

Tipik Erdil Yaşaroğlu karikatürü. Ben de pek sevmem açıkçası işlerini. Bir çok işine bakmışlığım vardır, hatta bir kitabı da var elimde zamanında L-Manyak'tan kazanmıştım. Hoşuma giden karikatürü çok çok az bu adamın. Ama beğeneni de var. Zevk meselesi sanırım. Genelde zaman kaybı olacağını düşündüğüm zamanlarda es geçiyorum karikatürlerini. Çizgilerinden ve yazı karakterinden onun işini tanıyabilirsin zaten.

Güldüm vallahi... Akbabalar hazır yemeğe alışkın değillerdir, ölmeden başında dolanırlar ölene kadar beklerler. Bu hazır gelmiş, ama adet yerini bulsun diye yine turluyorlar. Erdil'in güldüğüm ender karikatürlerinden biri.

Bir de pinokyo vardı burnunun yerini değiştiren... :D

Zekice.Karikatürde kritik kelime "adettendir".Leş etrafında dönen akbabaların modern hayata geçince alışkanlıklarını bırakmaması insana uyarlanınca daha bir anlam kazanıyor

(git: 312515)

meyvayı soktuğun kısım büyük olmalı. mesela bütün bir elmayı alabilmeli. kesme bölme işi zor. philips in vardı ama pahalı olabilir.

philips alu.
katı meyve sıkacağının dandiği sorunlu oluyor.çekirdek bile konmuyormuş bazılarına :s zaten iyisinin bile temizlemesi zor, 5 parça yıkıyorsun.

ben bunu aldım. havuç v.s de sıkabiliyor. fiyatı da iyi. 4 yıl garantisi vardı aldığımda.

parçaların nereye takılacağını bilmek gerekiyor. yoksa suyu sürahisinin dışına makinenin yan yüzeyine sıkıyor. bunun dışında memnunum. meyveyi soktuğun kısım da çok büyük değil. yani meyveyi bütün bütün atamıyorsun. çok küçük de değil. orta büyüklükte işte.

edit: ekledim.


www.ticaretmerkezi.com.tr

@ya ben lan neyse

neyi aldın hocam, göremiyoruz.

önce sıraya girip hangi şubeye gideceğini öğreniyorsun. daha sonra 4 adet form doldurup imzalatıp falan muayene sırasına giriyorsun. muayene 10.30 da falan başladı ben gittiğimde, çok erken gitmenin bir manası yok o yüzden. kütüğünün nerde olduğu önemli değil, onlar yönlendiriyorlar seni herhangi bir şubeye.

sabah erken gidersen 11.30 gibi biter işin. "belki sevişirim donu"nu giyebilirsin, 100 civarı adamla çıplak bir şekilde sıraya gireceksin. muayene için içeri aldıklarında herhangi bir direktif beklemeden direk soyun, en ön sıraya geç. işin çabuk bitsin.

en güzeli metrobüsle gidip, halıcıoğlunda inip yürümek. oldukça yakın.

taksim otobuslerine binip osmanbeyde iniyorsun orada karsiya gecip yesil minibuslere biniyorsun 3-4 dk sonra askerlik subesini gorursun zaten nobet tutan askerler kalabalik vs

trasini ol apaci gibi giyinme yeter

hehe, bugün halıcıoğlundaydım yerli şubem olmasına rağmen ebem m.kildi.. tam emin olmamakla beraber sizin şubeniz fatih askerlik şubesi, ama emin değilim dediğim gibi. fatih'teki askeri şubede sistem arızası olduğu için burdaki işlemleri halıcıoğluna yönlendirmişler bi kaç gündür.

bence sabah 8.30'da orda ol, evraklarında eksik olmasın boşuna uğraşırsın. 4-5 adet resim olsun, yoksa da şube içersinde şipşak çekiyorlar. kimlik fotokopilerinden falan da 4-5 tane olsun. fotokopisi olan evraklarının orjinallerini götürmeyi unutma. kasımpaşa askeri hastanesine sevk edecekler muayene için. yanına şemsiye al, içerde beklemeye izin vermiyorlar. yağmur altında beklemek zorundasınız. çok erken gitmeme, yerli şubem olmasına rağmen benim işlemler yetişmedi, sizinki de yetişmeyebilir hafta ortasında falan gidin mümkünse, daha sakin olur.

İkametgaha ve vukuatlı nüfus kayıt örneğine gerek yok.

Başvuru süresi geçmedikten sonra %100 Aralık döneminde gidersin.

Sağlık muayenesi aynı gün biter.

4 yıl önce alınan raporun geçerliliği olmaz. Hayırlı tezkereler.

1) Diploma aslı ve 4 fotokopisi, Nüfus cüzdanı aslı ve 4 fotokopisi(!!! Nüfus cüzdanı çok yıpranmış veya çok eski ise yenisi ile değiştirip gitmelisin!!!) ve yeni tarihli çekilmiş 4 adet vesikalık fotoğraf.
2)Ekim sonuna kadar 343.KD aday adayları için başvurular devam etmekte. Ekim sonunu geçirmediğin takdirde hiç bir sıkıntı yaşamazsın. Fakat başvurunu yaptıktan sonra mutlaka ekim sonuna doğru şubeni ara ve onaylattır olası bir memur hatasına kurban gitmemek için.(tecrübe ile sabittir.)
3)Aralık celbi için 1-2-3 Aralık Sınav günleridir. 12 aralıkta acemi birliğine katılım yapacağın tarihtir 9 aralığı 10 aralığa bağlayan gece yarısı da sınav sonucunu öğreneceksindir.
4)Muayene işi 5 dakika sürer hemen hallederler.

1) Diplomanın aslı ve 4 fotokopisi,Nüfus cüzdanının aslı ve 4 fotokopisi ve yeni tarihli çekilmiş 4 adet vesikalık fotoğraf.
-Nüfus cüzdanın çok eski ya da yıpranmış ise kabul etmezler.Onun da güncel olması gerekiyor üzerinde ki fotoğrafın. Eğer eski tarihli ise şubeye gitmeden önce iki dakika kaymakamlıktan değiştir öyle git.

2)Ekim ayı sonuna kadar başvuru süren var,kontenjan sınırlaması yok. 341. kısa dönemlerde olmadı bu kontenjan sınırı 343.KD lerde de olmayacak.Ama ekim sonunaa doğru mutlaka askerlik şubeni ara durumunu kontrol ettir olası karşılaşacağın bir aksiliğe karşı işlemlerini düzeltmene zamanın kalsın. 1 kasım itibariyle ağzınla kuş tutsan işlemlerinde sıkıntı falan olursa Aralıkta gidemezsin askere.

3) 1-2-3 Aralık tarihlerinde gireceğin Yedek Sb. Aday adayı sınavı türkçe matematik ağırlıklı basit sorulardan oluşan ordunun kendi içinde yaptığı bir eleminasyon sınavı. Sözel ve sayısal olmak üzere 40 sorudan oluşan iki bölüm var ya da 20şer sorudan oluşan iki bölümemin değilm.

4)Hiç bir sıkıntısı olmaz.

çevre mühendisliği, peyzaj mimarı sanılmak.

Fizik: Çok akıllı, zehir gibi olmak gerekir. Bir de iyi fizikçiler asosyal, inek (nerd) olurlar.

Çok akıllı olmak gerekmiyor, çalışmayı sevmek yeterli. İyi fizikçilerin sosyal yönleri de gelişmiş olur genelde.

Memur : Salla başı al maaşı

makine mühendisi olurum, insanlar yerine makinelerle uğraşırım.

üniversite hocalığı: ne güzel çok daha elit insanlarla muhattab oluyosun, pehhh...

Çevirmen ("ooh, ne güzel, bizim kuzen de doğum yaptı, yattığı yerden kitap çeviriyor" - alakası yok, insanın ebesi öpülüyor)

bir de, "ya bizim çocuk anadolu lisesinde, şuna da üç beş satır ver para kazansın" (olmaaz, ben doktora gidip, "iki neşter de ben atayım, evde kesme tahtasında az mı et kestim, tecrübem var yani, hem kazandığının birazını da bana koklatırsın böylece, sana çok geliyordur" diyor muyum?)

ingilizce özel ders öğretmeni: "oo parayı kırıyosundur sen süpersindir". gerçek, saatlerce boğazın kuruyarak ders anlatırsın, zaten az olan parayı düşürmek için pazarlık ederler, sonra da vermeden kaçarlar, yorulduğunda kalırsın.

çevirmen: "ay ne kolay hep evde". gerçek, gecelerce günlerce ıyumadan kitap yetiştirirsin, cedilla'nin dediği gibi.

kısır döngü

kısır yemeği ile döngü birleştirilmiş.

hayatımda gördüğüm en yaratıcı fotoşok çalışması..