Ekşi Duyuru

olumlu düşünüyorum

dış görünüşten çok bakışlara daha çok etkili olduğunu düşünüyorum.

lcha :D

Evet kismen yansidigini dusunuyorum dis gorunuse. Millete soylemiyorum gozlemledigimi onyargili diye linc edilmemek icin.

derler ki her yüz bir kimlik beyanıdır. dikkatli bakılırsa yüzde bir insanın karakteri görülebilir

merhaba. cevat şakir kabaağaçlı/ halikarnas balıkçısı'nın anadolu efsaneleri, anadolu tanrıları, anadolu'nun sesi. bu sıralamayla yazmış kendisi ben öyle okudum.

academia.edu isimli siteye kaydolup herhangi bir kent hakkında, dönem hakkında akademik yayınlara ulaşabilirsiniz.

www.facebook.com

etkinlik olarak tepekulede kule sakinlerinin düzenlediği izmircon var. eskiden cosplay conventionları vardı ama 2 senedir adam akıllı yapılmıyor.

pasaport kontrolü sonrası giriyorsun ülkeye genelde ama ülkede kalacak mısın transit yolcu musun diye de soran oluyor.Tatil, seyahat planları ile ilgili detaylı sorular sorabilirler ama hello diye de ülkelere giriş yapabilirsin. Her ikisi de başıma geldi defalarca. Her şeye hazırlıklı ol.

kapıda dumbak vuruyorlar. anahtarr'ın da dediği gibi arada sorular sorulabilir. Karadağ-Sırbistan karadağ'ın politik durumundan ötürü sıkıntı yapabilirler. yapmayabilirler de... iyi gezmeler diliyorum.

bu arada saraybosna'da Tesla Bar. Bosna içinde Tekke diye bir yer var oraya da gidebilirsiniz. Müthiş bir yer Mostar yolu üzerinde.

Makedonya'da üsküpte meydanda ismini hatırlayamadığım bir cafe var. İskender heykelinin orada yüzünüzü vardar-türk çarşısı tarafına verince sağda kalıyor. Kendi ürettikleri biraları satıyorlar. tavsiye

Ohrid'e mutlaka uğrayın. şu aralar giderseniz kimsecikler yoktur. ama şu anda da oldukça güzel.

başlangıç için "denizi yitiren denizci" ve "dalgaların sesi"'ni tavsiye ederim. yorucu olmayan, kolay okunan hikayelerdir ikisi de. bunları beğenirseniz devamında bereket denizi dörtlemesi de okunabilir. "bir maskenin itirafları" ise bana göre en son okunması gereken eseridir, otobiyografik izler içerdiği için.

@theseachange

Dostlar sağolsun

Bir Maskenin İtirafları'nı okudum. Öyle çok derin bir kitap da değil.

Bence karışık okumak yerine kronolojik oku gitsin. Yazarın bir adım arkasından yürümek gibi de olur.

fiyatları Steam değil yayıncı belirliyor. elbette fiyat arttırımına gidenler olacaktır ama karlarını azaltacak bu. zaten var olan bir ürün, herhangi bir ekstra maliyeti yok.

@glamdr1ng
Yani mesela bir yayıncı steam üzerindeki bir ürünü için fiyat tablosu mu giriyor ? Örneğin :
1. US : 10$
2. Meksika : 8$
3. Türkiye 3$
Gibi ?

artmaz pek.

@burka evet öyle biliyorum. forumlarda da fair pricing diye aratınca yayıncıların fiyat belirlediği yazıyor. aksi takdirde saçma olurdu. kendi ürününe başka birilerinin fiyat çekmesi.

steam yakın tarihte fiyatlarını arttırmamaları tavsiyesinde bulundu yapımcı,dağıtımcılara fakat son söz steam'e ait olmadığından o sadece tavsiye verebiliyor. misal metro oyunun sonuncusu erken erişimin başlarında 70 lira falandı, şu an 150 200 civarı olması lazım. öte yanda witcher 3 örneği var, adamlar fiyatları o kalitedeki bir oyunda düşük tutuyor.
steam her ülke için belirli bir kur belirlemiş vaziyette. oyununu çıkarmak isteyene, "bak bu kurdan satarsan senin için daha iyi olur. oranın alım gücü düşük" diyor. adam öneriye uyup o kurdan veya kendi belirlediği kurdan da çıkarabilir veya güncel kurdan da.

bu sadece suc dunyasi ile ilgili bir durum degil ki. sence koc ailesi niye hala calisiyor? yada rockefeller, warren buffet vs. bu adamlarin 7 sulalesine yetecek kadar paralari ve sirketleri var. ama hala tum gun mesai yapiolar. insanoglu, ac gozlu ve doyumsuzdur, her zaman daha fazlasini ister. sen simdi oyle diyorsun ama o noktaya geldiginde sen de daha fazlasini istersin.

bir yarışa giriyorlar çünkü. sen mesela ilk asgari ücretli işini bulunca neden hayat standartlarını ona göre yerleştirip asgari ücretten yüksek maaşlı bir iş aramaktan vazgeçmedin? bir süre sonra standart olan yok gibi gelmeye başlıyor. sürekli ileriye gitme durmayan rakiplerinin seni geçmesini engelleme ve küçülmeme eğilimi var. hayatın kendisinde var bu. hiçbir orman çok büyüdü diye ağaçlar tohum üretmeyi kesmemiştir. canlılığın temeli aslında.

1 ve 2 güzel cevaplanmış, ben üçü cevaplamaya çalışayım. Bu tür durumlarda paranın miktarı ödnemli değil. Önemli olan birilerinin sizden zorla haraç kesiyor olmasıdır, bu da gurur ve onur meselesidir.

Sinemadan iki örnek, üşenmedim zamanlarını buldum :)

youtu.be

youtu.be

1- Bu islerde cok guclu olmak zorundasindir genellikle. Ya cok buyursun guclenirsin ya da yok olursun. Harcanirsin.
Ayrica kolay para kazanan hic kimse "yeter ben yukumu tuttum" demez, diyemez. Hep daha fazlasi icin hirslanir. Kolay kazanilan kolay harcanir zaten.

2- Bunun cevabini kisaca verdim yukarida. Muhtemelen bugun sen uyusturucu zengini olsan sana da aynisi olacak. Hem para hirsi hem de guclu olma zorunlulugu. Muhtemelen etrafin dusman kayniyor olacak. Elinde gelse seni bir kasik suda bogacak adamlar kaynayacak ortalik. Tum bunlara karsi kendini garantiye almak icin gereken gucu de paradan baska hicbir sey satin alamaz. Iman gucuyle ayakta kalan uyusturucu baronu yoktur heralde.

3- Bu da gayet normal. Cerez parasi olabilir, mesele para kaybi degil. Harac verirsen o isin ardi arkasi kesilmez. Harac veriyorsan teslim olmussun demektir. Yarin birgun harcanmamak icin karsi koyup guclu olmaya calisiyor adamlar iste. Haraca razi olursan harac verdigin adamin patronlugunu kabul etmis oluyorsun. Gittikce daha fazla ezmeye calisacak seni.
Basta 250k olup sonra 1milyona cikmasi yeterli zaten olayi anlamak icin. 250'den milyona cikaran adam seni rahat birakmaz. Harcanmak istemedigin icin savasirsin.
Yeni girdigin isyerinde seninle ayni pozisyonda calisan adam sana is yikmaya, emrivaki yapmaya calisirsa is ne kadar basit olursa olsun direnirsin itiraz edersin mesela degil mi? Cunku bir baslarsa o isin b*ku cikar. Bu da ayni.

Pasta büyük. Her geçen gün maliyetler azalıyor, verimler yükseliyor, teşvikler artıyor.

alım garantisi dedigini sey ges ile ilgili olan ve ihale ile yapilan projeler. o ihalelere katilip da kazanildigi zaman alim garantisi filan oluyor.

gunes enerji panellerinden kastiniz eger panelin kendisiyse orada klasik destekler var zaten.

ama panelle beraber bir ges projesi ise o daha baska bir is.

tamamiyle kullanım dışı

Şu an ödemek istemiyorsanız ve döndüğünüzde bir şekilde kullanım dışı olmamışsa 4 ayı geçirmemeye bakın. Ben nasıl becerdiysem geçirdim ve bir daha gidip gelene kadar uçak modunda gezdim jdjdjd

Bende de benzer durum oldu, telefonu aldım geldim mesaj geldi. 1 ay kadar kaldıktan sonra geri döndüm, sonra 6-7 ay sonda döndüğümde kapanmamıştı. Telefonun kapalı olduğu günleri saymıyor sanırım. Açık tuttuğun gün kadar düşüyor 120 gunden.

Teşekkürler

Bu duyuruyu geri döndüğümde güncelleyeceğim. Takipte kalın !

@acetaminophen
Normal otururken, ayakta oluyor. Örneğin şu anda ekran karşısında çalışma koltuğunda oturuyorum, belirttiğim semptomları hissediyorum.

İhmal etmeyip kardiyolojiye gidin bence. Birşey yoksa içiniz rahatlar.

hocam sürekli oturarak çalışıyorsanız fıtık benzeri bir durum da olabilir. görünün

hiç bi sebebi yok bildiğin marka şekil.

ben de açık jiletle traş olurum hep, mavi banyo permatiklerinin taraklı kısmını kırarak.

böyle devam et. sonuçta içine koyduğun jileti tutmaya yarıyor bi vasfı yok. paslanma falan olmuyorsa sorun yok.

öteki alacakların bakalım paslanmaz çelik mi? orası da muamma.

ona bakarsan bıçaklı ustura da satılıyo 500 tl ye 1000 tl ye. sanki alıp bileyip traş olcak adam. ben normal usturayla da oluyordum ama bi gün acelem vardı, fena kestim kendimi, ondan sonra elleşmedim daha.

“Ucuz mal alcak kadar zengin değilim” sözü var Henry Ford’un tamam marka diye ekstra para vermek tabi ki saçmalık ancak o bıçaklar paslanıp üstüne yüzünü de kanatırsan acı bi tecrübe yaşamış olursun. Braun, Philips vs Amazon’da gayet ucuza bulunabiliyor. Sağlığınızı 100-200 lira için riske atmayın.

Merhaba

@Mcfly yok benim kastettiğim elektrikli tıraş makineleri değildi, yaprak jilet takılan basit tıraş makineleri işte. Yoksa alacağım şeyin kalitesini ön planda tutuyorum, fiyatını değil.

@mermize elektrikli değildi söylediğim, ilk cevabınız doğruydu. Elektrikli makine kullanmayı düşünmüyorum, usturayı da şu an için deneme niyetinde değilim. Mühle'e baktım, işte demek istediğim de bu aslında. Yani çalışma mekanizması tamamen aynı diyebiliriz. Belki sizin dediğiniz ince ayarlar fark yaratıyordur ancak ürünün fiyatının işlevine yansıyacak bir tarafını bulamadım. Buydu benim sorum.

farklı tür çiftleşmesinde verimli döl olmuyor (diye biliyorum).

farklı soy ve farklı tür aynı şeyler değil bu arada. yani bir at ile eşeğin birleşmesiyle, deve ile su aygırının birleşmesi aynı şey değil.

bilinen birçok köpek türü örneğin, farklı türlerin çiftleşmesi ile elde edildi.suni olarak.

veya katır, eşek ile at birleşmesi sonucu gibi.

doğada böyle baskın bir eğilim yok sanki, ama suni olarak dış etkenler ile olabiliyor sanki.

Ufak bir bilgiyi duzeltmeye geldim. Turlerarasi ciftlesme olabiliyor ve bunlar bazen verimli dol verebiliyor. En onemli ornek Neandertal ve Homo sapiens. Tabii bu ciftlesmelerde bilincli bir bicimde cesitliligi artirayim durumu pek yok. Ne dogada bu bilinc var, ne de Sapiens haricindeki turlerde. Lakin evet, cesitli kosullarda bu ciftlesmeler ise yarayabiliyor. Ama bu karismalar yeni bir canli turu olusturacak kadar yogun olmuyor.

Boyle bir egilim hangi mekanizma ile saglanir bilemedim su an. En azindan su ana kadar boyle bir calisma okumadim.

Su samurları yavru foklara halleniyomuş mesela.

Canlı yılanbalığıyla mastürbasyon yapan yunus bulmuşlar.

Bunların evrimsel bir faydası olabilemez ama.

Kira+aidat+faturaları halletsinler ve aylık da 5000TL versinler, her sene de bence gerçek enflasyon değeri olan %20 kadar da zam yapsınlar, bu şekilde gelir garantilendiği an itibariyle işten güçten elimi eteğimi çekerim. Hiç de sıkılmam, gider farklı şeylerle uğraşırım.

Hiç borcum/uz olmasa halimden gayet memnunum aslında.

Bunun parayla alakasi yok. Yalnizca daha rahat calisirdim ve bircok insan sevdigi isi yapardi.

Kendime ait ev + arabam + onların giderleri haricinde sorgusuz sualsiz elime geçen 1500 dolarım olsa sadece entelektüel anlamda gelişmek için çalışırdım.

Ne kadar kazancım olursa olsun çalışırım ama daha fazla kazanmak için kendimi yıpratmam.

Benim anne tarafında dededen kalan baya şey var. Dayılarım çalışmadı zamanında. Sonsuza kadar geçiniriz falan dediler ama pratikte öyle işlemiyor. O malların yarısı yok artık :) hazıra dağ dayanmaz kendime ait gelirimin olması lazım.

Ölene kadar çalışmayı düşünüyorum.

1 evim ve 10.000 tl gelirim olsa çalışmazdım herhalde. gerçi tl değil dolar desem daha mantıklı olacak herhalde.

1 ev ve 3000 dolar gelir :)

hayal kurmak bedava

hazıra dağ dayanır, akıllıca yatırım yaptığınız müddetçe. ayda 5 bin yeter, hayatta çalışmam. çalışmayı neden bu kadar süper bi şey olarak gördüğünüzü anlamıyorum. evimde kitap okumak varken neden işe gitmek isteyeyim?

Arkadaşlar 3000 dolarlar, 5000 liralar havalarda uçuşmuş ama şu anda ne kadar kazanıyorsunuz da o zaman bu paralara ihtiyaç duyacaksınız ? İş güç derdiniz yoksa, kendinize vakit ayırıyorsanız, keyfi olarak çalışıyorsanız bu miktarlar çok değil mi ?
Yani elbette istendikten sonra harcanacak bir yerler bulunur ama sizce daha az miktarlar sizi tatmin etmez miydi ?

@burka sizi ne kadar tatmin eder dememiş, ne kadarınız olsa çalışmamayı düşünürdünüz demiş.

1: Kompleks şekerler; Tahıllar bakliyatlar sebzeler.
2: Sebzeler her gün tahıllar ve bakliyatlar haftada birkaç defa yenilebilir.
3: Meyve şekeri-fruktoz kimyasal şekerlerle birlikte tüm şekerlerin içinde en leşidir ama vitamin-lif miktarı nedeniyle günlük bir porsiyon çok zarar vermez.

720pizle.com

Kaliteli şeker diye bir şey yok aslında. Yediğin meyve de insülini yükseltir çikolata da. Fakat vücutta kullanımı farklıdır. İçindeki vitaminlerden ve liflerden dolayı mandalina yararlı iken çikolata boş kaloridir ve mandalinaya oranla hiçbir etkisi yoktur.

Demek istediğim şu sürekli muz yiyim nasıl olsa doğal şeker bir şey olmaz. Bu düşünce yanlıştır çünkü dediğim gibi çikolata da muz da insülini çok fazla yükselteceği ve ardından normalden daha fazla düşüreceğinden siz yine birkaç saat sonra tatlı bir şeyler tüketmek isteyeceksiniz.

Bal, pekmez olayına gelirsek bunlar glisemik indeksi yüksek besinlerdir. Yani kana hızlı karıştıklarından dolayı kan şekerini yükseltirler bu sebeple yine yukarıda bahsettiğim gibi birkaç saat geçmeden tekrar canınız tarlı bir şeyler çekicek o yüzden tüketilmemelidir.

Glisemik indeksi düşük meyveleri tüketirseniz. Misal elmanın düşüktür kana yavaş karışacağı için bir anda insülininiz yükselmeyecek ve bir anda da düşmeyecektir bu sizi hem daha enerjik hissettirecek hem de birkaç saat sonra canınız tatlı çekmeyecek.


İkinci soruya gelirsek ben karatay kitaplarını okudum birçok araştırma yaptım ve kendi vücuduma uyan diyeti buldum. Günde 3 öğün yemek ve ara öğün olayını hayatımdan çıkartmak. Başta canım bir şeyler çekti çünkü sürekli 5 öğün yiyordum daha sonra alıştım ve bu beni hem yanımda bir şeyler taşıma derdinden kurtardı hem de şişlik hissinden.

Günde orta boy iki adet glisemik indeksi düşük besin tüketmenizi öneririm.

E öyleyse şeker namına ne tüketeceğiz, hiç mi tatlı birşey yemeyeceğiz yani :) Bundan böyle gündelik tüketimleri meyveyle yapmaya (ki o da gün aşırı belki) sevdiğim tatlıları da (örneğin lezzetli bir dilim kek vb.) haftada bir yemeye karar verdim. Böyle olsa olmaz mıdır ?

Dünya sağlık örgütüne göre günde 37 gram hakkın var (kadınsan 25), istersen kola iç, hepsi aynı halt şekerlerin. Tabii diğer yediğin şeylerdeki (ekmek, makarna, sebze şu bu) şekeri de hesaba katmalısın, sadece tatlı olarak düşünme.

demoniclewinsky +1

cidden bunu izleyin. tam da bu gel-git etkilerini ve fazlasını açıklıyor. 4 aydır şekeri hayatından çıkarmış tatlı gurmesi arkadaşım var. filmin savunduğu tam olarak bu değildi ama genel anlamda çok bilinçlendirici.

İşin kolayına kaçmanın bir yolu var. Teorik kısım çok alengirli. Biraz anlatayım göreceksin.

Teori şöyle, mono, di ve poli sakaritler var. Bunlar glikoz ile ona çok benzeyen diğer iki şeker ve bunların kombinleri. Lifler var, bunlar sindiremeyeceğin karbonhidratlar, içinde bulundukları gıdalar genelde vitamşn mineral ve esansiyel yağ konusunda başarılıdır. Lif iyidir deyip sindirilebilir malzemeye dönüyorum. Mono ve di olanlar tadı güzel olan, kolay enerji kaynakları. Monolar endüstriyel gibi düşün, rafine ürünlerde daha çok bunlardan var. Diler biraz daha doğal. Sütte ve meyvede varlar mesela. Poliler patatis, hububat, zahire bulgur.
Poli içeren gıdalar aynı zamanda güzel proteinler de içeriyor. Çölyak gibi hastalıkları olmayanlar için gluten vs bilhassa. Enerji için yiyorsun ama mala da gidiyor, davara da.. Jared diamond, tüfek mikrop çelik adlı eserinde ordu ve hazır yiyici bürokrat kesimi beslemek için gereken depolanabilir hububatın keşfinin devlet denen kavramı oluşturan temel öğelerden biri olduğunu söylüyor. depolanabilir yiyecek olmadan manastırda keşiş, kütüphanede reisülküttüb, kışlada asker, sarayda cariye beslemek zor oluyor. O yüzden sebze ye et ye mandıra ürünü tavuk yumurta falan bunlar zengin işi aslında, iyisini yiyen yok, çer çöp bizim yediğimiz, domuz gibiyiz, en alt seviye.. Sistem hububat ve ucuz ve leş hayvansal gıda üzerine kurulu. Belki tek düzgün kalabilen yiyecek hububat.! Mısıra yaklaşma, amerikanlar onu kendine benzetti!..
...
..
.
İşin kolayı, dünya mutfaklarını araştırmak bence. Akdenizde insanlar ne yiyor, hindistanda, çinde, avrupada ve rusyada.. Bazı saydıklarım birbiriyle kesişiyor tabii ama olsun.
Vitamin, lif ve mineralleri, mesela b12 vitamini, demir, kalsiyum gibi ihtiyaçları ya da omega 3-5-7 gibi antin kuntin esansiyel yağları vs en güzel neylerden alırsın onu araştır. Şeker falan ne kadar boş iş o zaman ortaya çıkıyor.

o kadar tatlıdan bi şey olmaz. İş sırasında da hareketli bir hayatınız varsa kaloriyi arttırmanız bile gerekebilir.

tatlı demek zehir demek değil. sadece aşırı şeker vucut için iyi değil. aşırı şekerden kasıt ise aslında pasta veya çikolatadan çok gazlı içecekler. bir kutu kolada yaklaşık 20-25 kesme şekere denk miktarda şeker var mesela.

şekerin bir tür bağımlılık yapıp mutluluk verdiği zaten biliniyor ama kalıcı değil. devamında vucut gene istiyor.

ben adım adım şekeri azalttım hatta bir dönem hiç çikolata-şeker de yemedim. aslında bakarsan o dönemde kendimi daha enerjik daha az yorgun ve kafa olarak da daha dinç hissediyordum.

Şekeri hayatımdan çıkardığımdan beri çok daha iyi hissediyorum kendimi. bir süre sonra aramıyorsun bile. Bunun kilo ile de alakası yok. çok daha sağlıklı olursun muhtemelen.

Canım tatlı istediğinde muz yiyorum ya da kahve (bazen aromalı) içiyorum. Tatlı ihtiyacımı kesiyor.

Bunun haricinde gün içerisinde 3-4 dilim ekmek tüketiyorsan karbonhidrat ihtiyacın karşılanmış olur. Ekmek için de tavsiyem eğer istanbulda yaşıyorsanız halk ekmekte satılan tam buğdaylı organik ekmek. Diğerlerine nazaran daha tok tutuyor.

1. Çok ekstrem şekilde hareket değilse sorun yok, zarar gelmez.
2. Ben kontrollü yiyorum çikolata ve tatlıyı. Tamamen kesmedim, arada küçük bir parça yerim o bana yeter (haftada bir, 10 günde bir falan). Dediğin gibi yediğimde mutlu oluyorum, iyi hissediyorum. Yememek için kendini o kadar zorlamak da iyi değil bence, psikolojik açıdan yıpratıyor.
3. Düzenli spor yapmaya yeni başladın sanırım, kendine biraz zaman ver. Zaten egzersizlerin de zamanla level atlayacak, illaki sıkılaşırsın.

Amerika için Gözen diye bir şirket.

@i was made for you

Teşekkür, arayıp görüştüm İngiltere kısmına da onlar bakıyorlarmış, gerekli bilgileri aldım.

Hocam, bütçe yazsanız daha uygun şeyler önerilebilir. Şimdi 10$dan 3000$a kadar geniş bir piyasası var bu işin. Hangi kulaklığı kullanacağınız, hangi tür müzik dinlediğiniz falan önemli bileşenler karar vermek için.

@madafaka Tesekkurler bu cihazlara bir bakayim ben, fena gorunmuyoru : )
@leontocephaline Tahmini butcem 300-400$ kadar ancak ben portable bir cihaz ariyorum aslinda, evde filan degil de yanimda tasirken kullanabilecegim birsey bakiyorum. Kullandigim kulaklik ise Grado S60.

80 liraya xiaomi bluetooth hoparlor de alabilirsin.

@binder dandet Yok öyle değil, ben akıllı telefonumdan bağımsız taşınabilir bir cihaz arıyordum.

Teşekkürler, madafaka'nın tavsiyeleri çok yardımcı oldu. İyice araştırdım ettim, Fiio X5 3rd piyasada çok beğenilen bir ürün, onu satın almaya karar verdim.

samsonite güzel bence. ordan alınan her şey evladiyelik.

eminent

Tergandan aldım 4 sene evvel. Sürekli git gel yapıyorum en son tayland'a gittim geldim herhangi bir deforme yok. Tavsiyem 4 tekerlekli olanlarından alın büyük rahatlik.

it

nereye vereceksiniz?

ben adli sicil kayitli alip amerikan konsolosluguna vermistim bi sorun olmadi turkce. apostil de yaptirabiliyorsuunz.

Çalışacağım şirket istedi, Amerikan şirketi ve İngilizce tercümeli halini talep ediyorlar.

Türkçe alıp çevirttireceksin.

Bildiğim kadarıyla yok. Yeminli tercümanın çevirmesi gerekiyor ancak transkript, banka kağıtları, sabıka kaydı gibi belgelerde belli unsurlar özellikle aranıyor. O yüzden daha önce bu tarz işler yapmış, referansı olumlu bir kuruma gitmen daha iyi. Stajyere çevirttirip damga basıp vermesinler.

izlemenin üzerinden çok zaman geçti tabi, yanılıyor yanlış hatırlıyor olabilirim.

cylonlar kendilerini insan olarak görüyor, hatta bazıları cylon olduğunun farkında bile değil. yani gerçek insanlar ortadan kalkarsa tek kendileri kalacak, yani insan olacaklar. ama düşündüm de tamamen hayal gücüm de olabilir bu teorilerim.

takipteyim.

Bunların ekiplerinden başında bir Cavil modeli var. O insanlardan nefret ediyor. Kendisini bu şekilde (duygular, dandik beden vs) yaptılar diye.

Yıllarca insanların köleleri olarak var oldular. Onlardan ayrıldıktan (savaş ile) sonra başka bir yerde kendi çaplarında takılırlarken, insanların askeri birliği keşif görevi sırasında sınır ihlali yapıyor. Bunu da tehdit olarak görüp, hazırlanıp, saldırıya geçiyorlar. İnsanlar var olduğu sürece bu tehdit devam da ediyor.

Böyle büyük modeller var. Caviller, Capricalar, Boomerlar falan hep alt model. Bu büyük modeller onları bu şekilde düşünecek, davranacak şekilde dizayn ettiler. Bu şekilde derken soykırımcı değil.

Bir de klasik "insanlar zararlı varlıklar. Kontrol altına alınmalı ya da yok edilmelidirler" konusu var.

Açılın ben açıklıyorum. Caprica dizisinde anlatılana göre aslında sebebi dini terör örgütü. Bu cylonları üreten bilim adamının kızı bu dini terör örgütüne takılırken kendini öldürüyor babasıda kızının yokluğuna dayanamayıp kızın bilincini cylona aktarıyor bu şekilde bütün cylonlara din virüs gibi kollektif bilicinde yayılıyor kendinilerini ilahi göreve hizmet ediyor sanıyorlar. Bu hulahopmudur nedir sanal evren muhabbetide var bi de işte kızın bilinci orada kalıyor oradan cylonlara atıyolar. Yani cylonların böyle psikopata manyağa bağlama sebeni insani bir din. İnsanları yanlış yolda kafir olarak görüyorlar jihad ilan ediyorlar.

Edit: Çok sene oldu izleyeli yamuluyorda olabilirim böyle kalmış aklımda.

Edit2: Kendilerini insan gibi sanmaların sebebini bu kızın bilincinin cylonlarla paylaşılması açıklıyor ayrıca.

Edit3: Ulan tekrardan bütün sezonları komple izleyesim geldi ne diziydi be.

Caprica da açıklanıyor işte imgesel olarak. Bütün olay o kıza bağlandı. Güzel diziydi çabuk bitti o da. Uzay boşluğunda ateş eden viper sesini özledim :( o yankısız huzur dolu ses <3

Tek bir sebebe indirgemek yanlış bence, saylonlar zekası olan birbirinden farklı düşünebilen bireyler. Hatta bir bölümde (BSG) Freudyen bir yaklaşımla: çocuğun sadece ebeveynleri ölünce "gerçekten" yetişkin olabileceğini, saylonların da üstüne yapışan "insanlığın yaramaz çocuğu" etiketinden kurtulmak için bile olsa insanlığı yok etmesinin yeterli neden olduğunu söylüyordu erkek modellerden biri.

Bir model de bunu evrimin bir yolu olarak görüyordu. Organik evrim homo sapiens ile sonuna geldi, evrim artık mekanik - biyomekanik devam etmeli ve tabii ki yeni eski ve çürümüş olanı yok etmeli şeklinde bir perspektife sahipti.

Bu sahneler 3-4 dakikalık küçük nüanslardı.

Aslında dizi bittikten sonra çekilen film var. Adını unuttum. Onda bu konu üzerine uzun muhabbet dönüyordu. O beşliden ikisiydi sanırım. Bayağı bildiğin sarhoş muhabbeti gibi irdeleme vardı.

spoiler------


bi bölümde de yıldız patlaması vardı. bunu izleyen bi cylon bizi kendinize benzetmek için duyularımızı körleştirdiniz demişti. evrenin en nadir olaylarından biri olan şu patlamadaki ışıkları bile daracık bir spektrumdan izliyoruz demişti.

yani kapasitelerine ulaşamadıkları, insanların sadece kopyası olarak aşağı seviyeye çekilmiş olmaktan şikayet ediyordu.

ama öfkenin temelini hatırlamıyorum.

Boomer'ın hafıza dosyalarına sahip olan diğer sharon yani sonra alacağı athena callsignı ile bildiğimiz sharon agathon ablamız, yani mitokondriyel dnamızın geldiği cylon-insan melezi heranın biricik anası, bu soruyu kendisine soran adama'ya bizzat kendisinin cylon saldırısından evvel yaptığı konuşmadan alıntı yaparak, 'belki de tür olarak yaşamayı haketmediniz' demiş, adama bu soruya cevab veremediğinden, işte tam o an, tarihin akışı değişmiştir.

Kulaklarımda açılış jeneriği çalmaya başladı, dikelmeyen tüy kalmadı, sempatik deşarj hali..

Ayni yapimcinin ingress vardi ama hala var mi bilmiyorum

migrosta sepette 5 liraya satılan filmler oynuyo genelde.

Premier ve Aile kanallarında genelde kötü filmler olsa da Festival kanalında gayet güzel filmler oluyor, hem yakın zamanda hem eski tarihlerde kaçırdığım festival filmlerini izliyorum ben genelde. Ara ara iyi filmlere denk gelebilirsin ama tüm sinema ihtiyacımı bu kanallarda karşılayayım dersen yetersiz kalır.

Hat No: 725 - URLA - F.ALTAY "ESHOT" otobüsüyle İzmir'e. Oradan "METRO"ya geç. Metro ile "Hilal" durağında ineceksin. Ardından "İZBAN" tarafına geçip "Havalimanı"na.

Otobüsle ya da dolmuşla Üçkuyular'a, Üçkuyular pazaryerinden de 202 numaralı otobüsle havaalanına gitmek mümkün.

Ucretsiz cars aksamina kadar sanirim.

Mobiett uygulamasindan oyle notification gelmiSti.

yarın gece 23:59'a kadar ücretsiz şu an. ankara'da 31 temmuza kadar uzatılmış, ibb de uzatır muhtemelen..

maalesef.

İstanbulda çarşamba gecesine kadar uzatıldı. Net bilgi.

son duyuruya göre çarşamba (yarın) 23.59'a kadar uzatıldı.
tekrar uzatma olur mu bilmem.

(bkz: memrise) Duolingo'nun laciverti bu da gerci.

Pimsleur var bir de. Simdi baktim da pahali bir seymis, malum internet sitelerinden bulabilirsiniz.

Fabulo.

fun easy learn almanca :)

kelime ezberi için güzel...

green card abd vatandaşlığı vermiyor ki. google green card diye yazıp biraz araştır istersen

Avantajı Amerikan vatandaşlığı :) Daha ne olsun. Neredeyse istediğin her ülkeye vizesiz girersin, Amerika'da yaşayabilirsin, çalışabilirsin, mülk edinebilirsin. Bir Amerikan vatandaşının tüm haklarına, oy verme hariç, sahip oluyorsun. Şu andaki duruma göre de biraz kalifiye bir elemansan buradakinden çok daha iyi şartlarda yaşarsın. En bariz dezavantajı ise Amerikan vergi sistemi çok katıdır. Amerika içinde-dışında edindiğin tüm gayrimenkul ve servet için Amerika'ya da vergi ödersin.

kavramları karıştırmışsın. çekilişle amerikan vatandaşlığı alamazsın. green card alabilirsin onda da oy verme ve federal işlerde çalışabilme hariç her şeyi yapabiliyorsun. bir de pasaportun olmuyor tabii. oturma+çalışma izni işte.

vatandaşlık dediğinde oy da atarsın, federal işlerde de çalışabilirsin, pasaportun da olur. önemli farkları var yani.

Hayır sağlamazlardı. Gelenek halinde gelişmiş bi bağış sistemi olsa belki dindar yaşlılardan bağış olabilirdi diye düşünüyorum. Konu müslümanların kendi kurumlarına sahip çıkmasından daha başka.
Devlet herhangi bir kurumundan bütçeyi çeksin ve halkın bağışına güvensin, zırnık çalışmaz. Bizim milletimiz vergi vermeyi sevmez, kripto anarşistiz :)

öncelikle düzeltilmesi gerekn yerler var.

camilerde toplanan bağışlar diyanete gitmez. o paralar tarikatlara/cemaatlere akar. onlarca yıl feto, ismail ağa, almanyadaki adını unutuğum oç'un cematti, nurcular vs falan hep bu paralarla beslenmiştir, beslenmeye de devam etmektedir.

insanlar bu desteği sağlayamazdı. senin dediğin gibi olsa, iyi niyetiyle samimi olarak yardım eden kişilerin parasının da gideceği yer üst paragrafta yazdığım yerler olacak. bu oluşumlarında nasıl birer pislik yuvası olduğu malum...

ikisi de para toplar.

bu arada ben, diyanet camilere para ayırmıyor demedim. camilerde toplanan paralar diyanete gitmez dedim.

camilerde toplanan bağışlar cami derneğinin kasasına gidiyor.

nereden biliyorum? dedem ömrünün son 15 yılını bir cami yaptırmak üzere kurduğu dernek işleriyle geçirdi.

edit: soruya cevabım da şu şekilde; cami sayısı 1/10'a düşerdi.

@me gusta
Bunu bakanlık desteklemek olarak tanımladım ama aslında islamiyet inancını desteklemek ana konu. Yani inandıkları, hayatlarının her noktasında olan dinin varlığı için gereken yardımdan sözediyorum.

@mahone
Evet bağışların diyanete gitmediğini zaten biliyorum, cami ve cemaat ihtiyaçlarının zaten bağışlarla da desteklenmekte olduğunun altını çiziyorum sadece. İnsanlar sağlamazdı mı yoksa sağlayamazdı mı ? Ayrıca sağlayanların parası niye cemaatlere gitsin, elden para veriyor olmayacaklar ki, bakanlığın bütçesi bu insanların vergilerinden oluşacak işte.

bu ülkede cuma namazı paralı olucak deseler ülkenin yarısı ertesi gün ortodoks olur. anlatabiliyorum sanırım.

siz nerde yaşıyorsunuz yahu? diyanetin ya da ilgili hangi kurumsa, bütün camileri denetlediğini mi sanıyorsunuz? ya da denetleyebilecğeini? hele de 2002'den sonra neyi denetleyecek? her camide okunan hutbenin, diyanetin resmi hutbesi olduğunu mu sanıyorsunuz? böyle sanıyorsanız allah yardımcınız olsun. ya da çok şanslısınız ki büyük şehirlerdeki popüler camiilere gitmişsiniz hep.

@mahone, tüm camiilerde aynı hutbeler okunuyor evet. 2002'den sonra demişsin de içini doldurmamışsın. esas 2002 sonrası tüm camiilerde belirli bir strateji güdülerek, gerektiğinde propagandaya varan hutbeler veriliyor evet. hepsi de tek yerden çıkıyor. kayserinin bilmem ne köyündeki camii de buna dahil.

Lan bu memlekette Işid'in elinde olan camiler var. Siz ne konuşuyorsunuz steril steril...

Yok denetimmiş de yok bilmemne.

@babilbaligi

çok doğru. bir kısmı da benim kontrolümde.

evet kullanıyoruz. ptt'de posta kutusu kiraladık, iletişim adresi olarak posta kutusunun adresini veriyoruz. sebebi apartmana gelen postaların kaybolması ve elimize ulaşmaması. hizmetten çok memnunuz. senede bir kez 6-7 lira bir ücret ödüyoruz.

Şirket,
Ulaşmayan evraklar, kapıya iliştirilen şurdan alınız yazıları,
Evet kesinlikle karşılıyor ,

Ayrıca not, evrak olduğu Zaman arıyorlar beni, ayrıca artık beni iyice tanımışlardı anahtar falan taşımıyorum yanımda.

Geliri elvermeyen ozenti tipleri avliyorlar. Akilli telefon kullananlarin yarisi de buna iste.

Telefonu indirimli vermezler zaten, kalan da tarifenin ücreti işte.

@piremses

Yok telefonu indirimli vermeme kısmına takılmadım, tersine mevcut fiyatının da çok üzerine satılıyor. Yazdığım fiyatlar sadece cihaz fiyatları, tarife ücreti ayrı zaten.

vodafone ile peşin fiyatı 3300 lira olan telefonu 2800 liraya aldım 24 ay taahhütlü.
yani sana 24 ay vade yapsın ama ucuza mı versin telefonu? senin dükkanın olursa o şekil verir miydin? az mantıklı ol.

@cekilmis gayfe

Nasıl o fiyata satın alabildin, normal şartlarda bu fiyata alamıyorsun çünkü ?
Hayır derdim ucuza niye vermiyor değil, neden bu kadar pahalı veriyordu. Alacağımdan edeceğimden değil, mantıklı bulmamıştım sebebini açıklayın diye sordum sadece. Olay vadeli satıştan dolayı fiyat artışıysa tamam, anlaşılır bir sebep sayabilirim.

kredi kartıyla taksit kalkınca sadece tarifeye ek şekilde taksit imkanı doğdu, gsm şirketleri de bunu fırsata çevirdi.

vodafone'da kampanya var eski telefonu götürünce indirim yapıyor.

vade farki.

iyi geceler

I love şarkı veren insan. <3

İyi geceler!

Ek: Sultan-ı Yegâh çok hoş oldu. Sadabad da fena gelmedi.

güzelmiş, teşekkürler, iyi geceler...

o fiyat bandında; sennheiser al için rahat etsin. benimki; px200 mark ii. hatta duyuruda da tavsiye eden bir iki arkadaş vardı. aratabilirsin. 5 senedir kullanıyorum. defalarca üzerine oturuldu. düştü. ocağın kenarında ısıya bile maruz kaldı. bir tek ses sorunu ya da kablo çıkması/zortlaması vb yaşamadım. alman malı!!!! bak bu çok önemli.

kulak içi olarak htc one m7 den çıkan kulaklığı kullanıyorum, içeri giren plastik kısımları aşırı yumuşak, o yüzden hiç kulağımda değil gibi ama dışarıdaki sesi inanılmaz kesiyor.
ses kalitesi de beats kulaklığı gibi bence. Çok memnunum, satılıyor mu ayrı olarak bilmiyorum ama tavsiye edeceğim bu.

en ince sesleri bile fark edeceğiniz kulaklık ve 200 lira biraz uyumsuz olmuş.

bende wireless headset sennheiser rs 170 var satılık ama bu bütçeyle zor tabi.

akg y50 fena bir kulaklık değil. 45 dakika sonra terleme yapıyor ve rahatsız ediyordu beni. bunun dışında iyi bence

@alm est

Demek istediğim sesin netliği aslında, mümkün olduğunda hepsini duyabilmek, bas yerine önceliğim bu. Elbette bütçemin üstünde pek çok ürün var, mevcut şartlarda bilgi istiyorum sizden, yoksa daha fazla para ayırabilsem elbette seçeneklerim çoğalır.

AKG 750'i de özellikle sorma sebebim 200 TL fiyata 2. el olarak alma imkanımın olması. 1 saate yakın da kullandım, verdiği ses iyiydi. Terleme ve sıkma yapmamıştı, biraz da bundan sordum nasıldır diye.

şunlara bir bak istersen;
(bkz: http://urun.n11.com/diger/headphone-katlanabilir-hd-kulaklik-ve-mp3-calar-P82424952)
(bkz: http://urun.n11.com/cep-telefonu-kulaklik/bee-by-dj-eric-evok-kulaklik-ve-mp3-player-turuncu-P82427402)

Panasonic RP-HTX7 incelemesi
www.techno-fi.net Şu incelemeye bir göz atın. Amazon'da çok uygun fiyatı.

Arkadaşlar tekrar merhaba

Son bir gelişme üzerine tekrar sizden bilgi istiyorum, amerikaya gidecek bir arkadaşım var, kendisinden de getirtebilirim. Bu durumda ne tavsiye edersiniz ?

uyarici etki yaratma ihtimali cok dusuk. aksama kadar torbacilar gibi solumaniz lazim sanirim.

2- insanlar manyak mi bu der, onun disinda neden olmasin.

bazı filtre kahvelerin paketlerinde ufak bir delik oluyor. normalde kapalı ama oraya bastırınca delik açılıyor, sırf koklayasın diye yapmış adamlar. bence koklayabilirsin, bakan da baksın.

1- Yapıyordur kesin de kısa sürelidir herhal.
2- Olur tabii seviyorsanız, tabii arada değiştirmeniz gerekir, kokusu yok oluyor belli bir yerden sonra. Ne olabilir ki zaten en kötü?

Ek bilgi, demlenmiş filtre kahvenin çöpünü (yani çekilmiş kahveyi) ufak bir kaseye koyup buzdolabına yerleştirirseniz buzdolabındaki kötü kokuları da engeller. (Tabii bunu da arada tazelemeniz gerekiyor.)

1. hiç bir farkı yok. gereksiz, demode bir uğraş. cilt tipine göre tıraş makinesi tavsiye ederim.

1: Cilt sağlığı için oldukça faydalıdır. Tıraş makinesi gibi kılları kesmek yerine koparmaz, çok bıçaklı jiletler gibi kılı kesmek için aynı bölgenin üstünden 150 defa geçip cildi tahriş etmez. Bu da haliyle tıraş sonrası oluşan kızarıkların kıl dönmelerinin oluşumunu engeller.

2: Bilmiyorum, cesaret edip kullanmadım fakat öğreniminin çok kolay olmadığını biliyorum. Ben onun bir tık altı olan Safety Razor tipi tıraş aletlerinden kullandım uzun süre, güzel bir fırça ve sabunla harikalar yaratabilirsin.

3: İkisi arasında çok fark yok, bileyerek kullanılanlar biraz daha eski teknoloji. Jilet teknolojisi yenilik/pratiklik getirdi sadece ama hangisini kullanayım dersen ben jileti tercih etmeni öneririm. O da tamamen hijyenik nedenlerden ötürü. Tabii bir de bileme usturalar direkt tıraşa hazır hale gelmiyor sana, yani ağzı keskin gelmiyor kapalı geliyor. Tıraşa hazır hale getirmek bilemek temizlemek sana düşüyor. Onun için de ayrı ekipman alıyorsun ki o usturanın kendisinden daha pahalıdır. Ha yok illa bileme olanlardan alacam dersen kumlanmış dökme çelik olanlardan alabilirsin, bir de bazı yurtdışı sitelerinde tıraşa hazır olarak gönderilen aletler var. Onlardan düşürebilirsin baya kolaylık olur sana.

hocam walla bur kere kullandım ıkı yerden kestık suratı cok derın kesıkler degıldı ama tabı ole bıldıgın jılet kesıgıde degıldı. kapanması ızlerının gecmesı 2 hafta fln surdu nerdeyse. her gun bole bır kesık atsam kendıme facalı gezerım dıe dusunerek vazgectım onun yerıne safety rapor kullanıorum tavsıye ederım

Erkek arkadaşım heves ettiği için tam bir takım almıştım, kendisi hassas el becerileri konusunda çok iyi olmamasına rağmen usturayla tıraş işini gayet iyi kıvırmıştı. En başta bi iki ufak kesik dışında hiçbir problem yaşamadı.

Şıklığı açısından evet, dışarıdan bakarken aşırı şık ama sürdürülebilirliğinden emin değilim. Şimdiki piyasa bıçakları ya da makineler çok daha yüksek konfor ve zamandan tasarruf sağladığı için bir müddet sonra yine onlara dönersin muhtemelen. Erkek arkadaşım, makinaya kıyasla daha "temiz" bir cilt bıraktığını söylüyordu.

Heves ettiysen, jilet takılanlar çok daha pratik. Fırçasını da bi süre sıcak suda bekletmiştik, kullanım kolaylığı için.

Başarılar.

Geleneksel traş her şeyden önce keyif işidir. Çeşit çeşit fırça, jilet, sabunlar, after shaveler vs vs. Bu konuda en iyi Türkçe kaynak www.geltir.com

Safety razor denilen tipte makinelerle başlamanı tavsiye ederim.

1. @angelus +1

2. www.geltir.com forumlarında ve orada verilen bloglarda ayrıntılı şekilde bulabilirsin.

3. Jilet takılanlar tek parçalar kadar iyi olmuyor tabi ki. Jiletin ne marka olduğu da önemli burada, Derby de var Feather da var. Kimini onunla kimisi bununla rahat traş olur. Tek parça usturaların biley taşı, kayışı vs hem bulması hem uygulaması zahmetli, bir keyif olarak görürsen yaparsın.

bol zaman, sabır, el alışkanlığı işi. gecen sene bolca hem jilet takılan hemde bilenebilen usturalarla traş oldum. Ama hevesti gecti bendeki. Bi kere el becerinizin olması şart. Kaliteli bir razor ve cok cok iyi bilemek şart. Cilt yapısı da önemli bence, hassas bi teniniz varsa hiç bulaşmayın, ayrıca dikkatsizseniz acayip kesersiniz kendinizi.

cptxxx' e hassas cilt konusunda katılmıyorum. Tersine, hassas cilt sahipleri geleneksel yöntemlerle kendilerine uygun keskinlik ve kesme açısı ile diğer tüm çözümlerden daha iyi ve tahrişsiz traş olurlar.

İlk başlarda kendini kesme, tahriş vs el alışana kadar olabilir ama ondan sonra şükredersiniz.

Peki "Safety Razor" tipi tıraş bıçağını nereden satın alabilirim ? Usturaya cesaret edemedim ama piyasadaki tıraş bıçaklarını da kullanmak istemiyorum. "Safety Razor" için ne önerirsiniz, ne yapiyim ?

İstanbul'daysan eğer Tahtakale civarındaki dükkanlarda bulabilirsin, onun dışında AliExpress gibi sitelerden de satın alınabilir. Türkiye kaynaklı alışveriş sitelerinde var mı bilmiyorum.

eviniz nerde?

hürriyet emlak ve emlak.net'e online ilan verdim, ücretsiz ilan verme seçeneği oluyor zaten. her hafta 3 4 kişi arıyordu evi görmek için. 1 ay sonunda da güzel birini bulduk verdik kiraya.

Şu kadarını söylemek istiyorum, Bir kaç kiraya verme durumundan sonra şunu zor yoldan öğrendik: INSANLARA ACIMA, aman kiracım çok para vericek emlakcıyla ugrasmasın deme, arana buffer koy, emlakcı gibi, alabildiğin kadar sağlam kefil al.

evinin radyatorleri sokulup satılmıs ev sahibi anonymice istanbuldan bildirdi.

@littlejack

Maltepe Süreyyaplajı'nda daire.

craigslist'e ilan ver, yabancılara kirala. ben öyle yapıyorum, şimdiye kadar hiç kiracı problemi yaşamadım, emlakçılarla uğraşmadım. şu an da italyan bi expat oturuyo, zamanında ödüyo kirasını, hiç problem çıkarmıyo.

evimitut.net

bir sabah kalktığınızda emlak fiyatlarının %10 düşmüş olacağını düşünüyorsanız henüz daha uyanmamışınızdır.

bankaların elden çıkarttığı gayrimenkullere bak.
piyasa fiyatının bir tık altında olur genelde. açık arttırmada rakip denk gelmezse iyi paraya düşürürsünüz.

Bankaların elden çıkarttığı bu gayrimenkulleri takip etmek için bir platform var mıdır?

bankalar kendi websitelerinde yayınlarlar bunları.

@mr.goodcat

ne demek istediniz tam olarak ?

Büyük bir deprem vs olmadığı müddetçe emlak fiyatları hiçbir zaman düşmeyecektir.

Kentsel dönüşüme girebilecek eski binalardaki dairelere yönelebilirsiniz. Belli ilçelerde özellikle, müthiş bir hızla müteahitler eski binalrı yıkıp yenisini yapıyor. Hayli değerleniyor daireler.

www.emlakcadiri.com


araştırabilirsin.

Ömer Faruk Çelik tarafından yapılıyor, güvenli, fiyatları da uygun.

Emlak çadırında yazan fiyatlar doğru değil. 99 bin TL ile başlayan müzayede bildiğim kadarıyla 300.000 TL'nin bir tık altında bitti. 280-300 aralığında

emlak çadırı resmen milleti kandırıyor.
böyle şeylere hiç bulaşmayın. reklamını güvenilirlik esasına dayandırmayan firmalara bulaşmayın.

mr.godcat de muhtemelen emlak fiyatlarının düşmeyeceğinden bahsetmiş.

abi sen ne kadar becerikli ciktin yaa!

guzel olmus. alttaki cicklik detayi cok iyi.

ust tarafi tam anlayamadim, kagit mi kumas mi ust taraf?

Şöyle ki:

Aydınlatma olarak LED ışık kullandım, verdikleri ışık doğrusal olarak yayıldığı ve kısıtlı bir alanı aydınlattığından, ışığın puslu olarak dağılması ve loş olması için orada fırınlarda kullandığımız yağlı kağıt kullandım.

Kağıtları da ellerimle buruşturup birkaç kat olarak döşedim. Yarı saydam ve buruşuk oldukları için hem ışığı dağıttılar hem de farklı tonlarda renk aldılar.

Şu yaptıklarını yapım aşamasını vs. fotoğraflayarak ve hatta mümkünse videoya alarak bir blogda yazsan ya. Biz de nasiplenir, kafamıza eserse yaparız :/

berceste

önceki duyurularınızı da takip ettim, bu DIY işleri elinizden iyi çıkıyor epey. bu lamba da hoş olmuş.

kadırgalı hüseyin'e katılmak için geldim ben daha çok, kitaplık duyurusundaki adım adım anlatışınız falan da çok iyiydi, bu işlerle ufaktan ilgilenmeye devamsa, bir blogda düzenli toparlamaya çalışsanız ne hoş olur. çok profesyonel olmasına gerek bile yok, hem kendinize bir envanter olur, hem de öğrenmek isteyenlere izlemeleri gereken adımları anlatmış olursunuz.

umarım paylaşmaya devam edersiniz buradan da olsa, güzel oluyor izlemesi :)

harika olmuş eline sağlık, çok güzel görünüyor :)

köşe lambası birşeye benzememişte kitaplık iyi olmuş.

bence kötü olmuş. bok atmak için söylemiyorum. şekilsiz , eğreti duran , bahsettiğiniz farklı ışık efektlerini yansıtamayan bir fotografla sunulmuş.o saksıya su döktüğünüz zaman saksının altındaki deliklerden su sızmayacak mı bu da kumaş zeminin çamurlanmasına sebep olmayacak mı ? yada verdiğiniz su miktarına göre sı parkeye sızmayacak mı ?

yav o bitki kaktüs değil mi? seyrek sulanır, az sulanır, sulanınca 2 saat köşede tutarsın çamuru kalmaz.yüce rabbimin hikmeti işte.
lamba da güzel işte yeaa.

Boyle seyler yapiyorsan (kitapligi begendim, lambayi sevemedim) sugru denen malzemeyi tavsiye ederim. Her ise yariyor. Ornek videolar: www.youtube.com

carraro kullanıcısı olarak gayet memnunum. tavsiye ederim.

ben de bütçem çok olmadığı için carraro ile salcano arasında kalmıştım. salcano aldım en son. iki kere kullandım şimdilik bir sıkıntı yok ama daha çok sürmedim dediğim gibi. satıcı bana carraro ile salcano arasında kalite olarak hiçbir fark olmadığını söylemişti, ne kadar doğru bilmiyorum tabii.

geotech markasını da düşünebilirsin bu arada, onu da bana çok önermişlerdi, delta bisiklet'te var.

bir de eğer asansörle çıkaracaksan asansöre sığacağından emin olduğun bir model al kesinlikle. benimki sığmadı, her seferinde 5 kat indirip çıkarıyorum, dertsiz başıma dert aldım resmen.

asansöre bindireceksen ön tekeri mandallı alırsın şipşak sökersin.

gönderdiğin linktekilerin hepsi sağlamlık olarak aşağı yukarı aynı.

aksesuar istiyor musun istemiyor musun o önemli. sepet vs.

Asansöre bindirmeyeceğim, taşıma sorunum yok. Aksesuar olarak arka bagajı kesinlikle istiyorum. Çamurluk olmasından yanayım ama olmasa da olur kararsızlığındayım, bunun dışında aydınlatma dışında aksesuar düşünmüyorum.

1-2-4 ele!
kron ön maşa amortisörlü, salcano düz.
salcano'nun city fun 60'ı da sadece aynı bisikletin amortisörlüsüdür.

sportif tarz hafif modellere yönel. üsküp 700 dediği çöp seviye bir bisiklet "Hi-ten kadro ve maşa " bodrum 26 da aynı...

alüminyum kadrolu
mümkünse kilitlenebilir amortisörlü maşalı
çift kat alüminyum jantlı
gereksiz aksesuar bulunmayan

asıl standartların bunlar olmalı.
sıfır olarak bunları en ucuza hangi markada bulursan alabilirsin. ikinci elde gözünle görüp kontrol etmelisin.
düşük bütçede hiçbiri çok iyi olmayacak. ama alabileceğin en iyisini al işte.

ayrıca şehir kullanımında v fren çok daha iyi olacaktır. bakımı kolay, sıkıntı çıktığında yarı yolda kalmaz kendin de bakarsın.
mekanik diskler alt seviyede berbattır, bulaşma. üst düzeyleri avid bb7 ve dengi filan güzel sadece. hidrolik disk de gereksiz masraf dağda, arazide kullanmayacaksan(bence)

bu durumda baktığım kadarıyla "CITY LIFE 20 V " iyi görünüyor. bu maddeleri karşılıyor ve giriş seviye iyi bir şehir bisikletidir.

eski serilerden bulabilirsen 2013-14 modelleri alabilirsin. daha iyi donanım bulabilirsin aynı paraya.

ayrıca son bir not: marka takıntın olmasın.
alt seviye bisikletlerde tamamı 600-700 lira bisikletlerin. kaliteli kadrolar binlerce liraya satılıyor donanımı olmadan. yani üst düzey kadro olmayacak hiçbirinde.
çoğu tayvanda vs. ürettirip fason olarak getirtip sticker basar. salcano da böyle kron da böyle... senin alacağın şey "alt seviye alüminyum kadro" gidip trek de alsan giriş seviyesinde kalitesi "aynı" olacak!

Olur tabiki

Elbette oluyor, keyfinize bakın.

İzne gerek yok, sanırım Mavi Marmara'da bisiklet için de bir bilet almanız gerekiyor, şehir hatlarında daha önce böyle bir gereklilik yoktu, son durumu bilmiyorum.

eksisozluk.com

artı olarak 4 yıl çalışan bir arkadaşım her erkeğin mutlaka yapması gereken bişey derdi. basit kursları var diye biliyorum iş bulmak kolay.. ama sözleşmeli çalışıyorsunuz. yani çalıştığın gemi belki amerika-brezilya arası çalışıyor sadece. sözleşmeyi kafana göre iptal edemiyorsun.

bol şans

Bi arkadaş mürettebattan biriyle takıştı, gemiyle gittiği güney amerikadan istifa edip uçakla geri döndü. Günlerce aylarca gemidesin. Yatıyorsun deniz, kalkıyorsun deniz. Evlilik falan varsa çok zor. Parası iyi, ülke geziyorsun on numara.

gezemezsin öyle. artık gemiler limanlarda çok durmuyor eskisi gibi.
dursa da liman şehirden uzakta oluyor (bkz: ambarlı)
yine gemi dursa da, sen de çalışıyorsun o esnada, gemide iş bitmiyor
ama ille de o yanaştığın limanı iklimi bir iki tanıyorsun.
yerin yurdun arada indiğin limanlar değil, gemi olacak, buna hazır olmalısın

ahaha oldschool :))
kahve olana kadar soğumuyor mu? altına da üçayak ve mum mu koysan acaba?

Hayır, 2 dakika içerisinde filtre edip fincana damıtıyor. Zaten konulan su kaynar düzeyde olduğu için hemen soğumaz hop diye :)

tebrikler. mantık bu zaten.

geçen hafta coffeeshop company'de kahve içmiştim, orada da mantık buydu. tabi daha bir cafcaflısı ama olayın özü bu yani.

destekliyorum.

ben çok beğendim. :) fltrenin oturduğu huni, standart huni ağzı genişliğinde mi? yani suyu siz yavaş yavaş mı bırakıyorsunuz :) oradaki nüansı yakalamak önemli.

kollu portakal sıkma makinesini andırıyor.

steampunk seviyoruz galiba?
bu fena değil, ama kitaplık olmamış ne yazık ki, farklı bir boru ve araya valfler falan ekleyerek daha şekilli bir şey olabilirdi:)

anladığım kadarıyla ıstılmış suyu yukarıdaki kahve dolu bölümden döküyoruz sadece. Kahve çok açık olmaz mı?

Yamulmuyorsam kahve makinelerindeki buhar sistemi kahveli bölümü sıcak tutarak hem damıtıyor hem demliyor. Burada sadece suyu döküyorsak demlemiyoruz gibi.

mühendise vacuum pot fotoğrafı gönderip bunu lab malzemeleri ile evde nasıl yaparım demiştim de işin gücün yok mu senin cevabı almıştım. güzel olmuş kardeş, afiyet olsun.

güzel olmuş aferin. ama biraz yükse mi olmuş ne. bardağın dolmasına yakın etrafa sıçramalar olur sanki?

ben tatmin oldum.

bardak için bir altlık olsa daha mı şık olur ama sanki, emin olamadım.

sıcak suyu üstten çaydanlıkla yavaş yavaş mı döküyoruz?

Şimdi sorulara gelirsek :)

1. Evet steampunk seviyorum !

2. Filtreyi ve içine yeterli miktarda kahveyi koyup yavaşça sıcak suyu döküyoruz. Filtre suyun çabuk geçişine izin vermediği için hem kahvenin aromasını alıyor hem de yavaş yavaş süzülüyor.

3. Huni bildiğimiz hunilerden daha dar bir ağza sahip. Bu da akışın yavaş olmasına yardımcı oluyor tabi. Ayrıca huni tamamiyle cam ve ısıca dayanıklı. Kimya malzemecisinden satın aldım :)

üstüne kat çıkın suyu da azar azar dökmenin bir yolunu bulun yine kimya aletleriyle derim =) böylece kahvenin sertlik derecesini de ayarlayabilirsiniz. elinize sağlık

Daha çok çılgın profesörlerin 2 tane buz için kocaman mekanizmalarla tasvir edilen çalışmalara benzemiş. Klasik "kardeşimm o öyle olmaz böyle olur" şeklinde akıl vermek bana düşmez ama kahve makinamın kırılan cam haznesi yerine çaydanlığın demliğini yerleştiren biri olarak nacizhane tavsiyem devreyi kapalı tutun bence yani 3 kenarını (ön arka yan)köpük benzeri materyallerle kapatın derim. Bu kadar alet edevatı bulduğunuza göre ya biyoloji ya da kimya alanıyla ilgilisinizdir tahmin ediyorum. En büyük eksiklik bence kahvenin soğuması.

Onun yerine var olan (tahminimce android) telefon için www.hepsiburada.com

bu tarz taşınabilir bataryalar olabilir. Nokia hakkında bilgim yok bataryası dışında, 2-3 seneye Androidle yarışacak düzeye gelecektir ama.

@cursed lumia değil bu, wp değil. ölü telefon ashalar. bulaşmamak lazım... wp yarışır da geçer de ama ashaya pek destek gelmez.

@ucan spagetti canavarı
Wp ne oluyor ?
Ben akıllı telefon aramıyorum ki zaten, normal cep telefonu arıyorum. Ölü telefon derken bunu mu kastediyorsun ?

wp=windows phone
evet bunu kastettim, pek de akıllı bir telefon değil asha.
sen bilirsin ama ucuza lumia serisinden de alınabilecek modeller varken bence pişman eder artık bu modeller.

laravel öğren. kısa vadede öğrenirsin. çok başarılı bir framework. django'ya da daha sonraki periyotta bakarsın.

php zaten biliyorsun, mvc de biliyorsun.
geç django ya.

www.ab-ilan.com

burada sivil toplum ve ab proje ilanlarına baksın. özellikle suriyeli mülteciler nedeniyle çok sayıda türkçe-ingilizce-arapça bilen ilanı yayınlanıyor özellikle sivil toplum kategorisinde. ama şöyle bir şey var. nadiren ankara-istanbul, kalan ilanlar hep urfa-hatay-antep.

dış ticaret eğitimi alabilir eğer iş bulma sorunu ivedi değilse. temel dış ticaret eğitimlerine katılsın, dış ticarette de arapça ve ingilizce bilen çalışan çok kıymetli. tabii arapçasını geliştirmesi gerekecektir diye tahmin ediyorum.

Otellere girmeyi dene, Bu aralar araplar tarafından özellikle istanbul cok tercih ediliyor. Arapçan var diye baya avantajın olur. bunun dışında ticaret yapan firmalara başvurabilirsin.

ama ben senın yerınde olsam giderim dubaiye orda yaşarım aaaaa kküüüüü

şantiyelere gitsin arap diyarlarda. havada kaparlar. enka, tav, stfa, tekfen'e acilinden cv yollasın

ı-ıh

Güzel değil.

Ben böyle şeyleri pek takmıyorum, takamıyorum. Ben olsam takmazdım ama zevkler, renkler tartışılmaz. sen bizi boşver, sen beğendiysen gerisi önemli değil.

kötü :(

bu kanat şeysi kız takılarında çok moda, küpesi, yüzüğü falan var ama zevk meselesi tabi,bence de kötü.

19-20 yaşından büyüksen takma.

fena dil kaç papel.

Milleti kendinize güldürmeyin.

biraz ergen işi gibi geldi bana.

apaçi stayla :(((

15 senedir kuyumculuk sektöründeyim, ben takmam.

Kötü demiyorum, tarza göre kullanılabilir, ben takmam diyorum sadece.

Kullanmamaya devam edin.

yaprak gibi

Burkholder - a History of Western Music

Doğu müzikleri için düzgün kaynak bilmiyorum.

simdi bir suru ara kitap var, yani seriler bittikten sonra cikmis. bunlarin bazilari gercekten cok guzel ben sonradan okudum ve cok fark etmedi. sende oyle yapacaksan:

1) ejderha mizragi destani (seri)
2) efsaneler uclemesi (seri)
3) ikinci nesil
4) yaz alevi ejderhalari
5) ruhlar savasi (seri)

valla yeniden mi okusam naapsam. nasil cekici geldi simdi.
ayrica: kapi kulbu kafali!

cursed çok güzel anlatmış. alacağın ilk kitap güz alacakaranlığı ejderhaları.

hayııııııııır, lütfen ruhdöveni ve silah kardeşliğini okumadan başlamayın. ilk 2 kitap bunlar değil ama en iyi başlangıcı bu iki kitap sayğlayacaktır.

in search we trust' a katılıyorum. Ruhdöveni ve silah kardeşliği ile başlarsanız kronolojik sırayla gitmiş olursunuz.

il yazilaydi iyiydi. bir de bütce. sogukta isime yarasin tutsun diye alinan polar var, expedition icin ice giyilecek termal kiyafet var. ne bakiyoruz tam olarak?

boyner +1
ayakkabı olarak jack wolfskin de öneririm. mont olarak da iguana almıştım. columbiaya çok baymak istemiyorsan bir bak derim, gayet kaliteli.

atlas, kutup ayısı, macera cumhuriyeti, internet sitelerine bakabilirsin

Elinizden geliyorsa batarya alıp değiştirmek/değiştirtmek daha mantıklı bir seçim olur. Diğer türlü kalas gibi bir telefon taşımayı ben istemem mesela.

Benim durumum için telefonun bataryasının uzun süre dayanmamasının tek sebebi 3G. 3G yi açıp birşeylere bakıyorken hayvan gibi ısınıyor, artık nasıl saçma bir iletişim protokolü, anten tasarımı varsa...

Edit: batarya derken içindeki bataryasını kastediyorum.

Çin malı, içersine 18650 lityum pil takılan power banklardan aldım. Çok memnunum. İki tane 2200'lük bataryayla telefonu 3 kez şarj edebiliyorum. Yalnız cebe sığacak bir şey değil. Sürekli yanında taşımak için tek pilli olanlardan alman lazım.
www.dx.com

valla yaş geçmiş biraz. ama bulunduğun şehirdeki gençlik spor bakanlığı salonuna gidersen orda yardımcı olabilirler belki.

lisans almada bişey yok sağlık raporu ve fotoğrafla gençlik spor il müdürlüğüne gidiyosun hemen veriyorlar.bir kulube falan gitsen daha iyi olur gibi geliyor bana.

Adım Adım gibi koşu grupları var. Onlara katılabilirsin. Belgrad Ormanı'nda antrenörün biri cumartesi sabahları bedavaya çalıştırıyormuş insanları.

Tsk ile şaka olmaz, eğer onun kanatları altına girmişseniz, ya o kuşu öldürürsünüz ya da kaderine razı olursunuz.
Başvuru yaptıysa gitmesi lazım.

asker kaçaklarına para cezası mevzusu falan onaylandı mı tam bilmiyorum ama benim bildiğim tsk o arkadaşı bulur, tutar askeri cezaevine koyar. İyi araştırın yoksa çocuğun başı büyük belaya girer. Askeri cezaevi dedikleri Auschwitz gibi bir yer.

Bir de şöyle bir şey var. Eğer başvuruyu geri çekme seçeneği yok ise(mecbur askere gitmek zorunda kaldıysa) ve birliğine katılmazsa firari olarak adlandırılır ve firarın kararını direkt olarak askeri mahkeme verir. Of hocam mahkemenin kararı, cezevi, askerliğin uzaması falan.. Düşünmek bile istemiyorum arkadaşın başına gelecekleri. Üstteki arkadaşın da dediği gibi Tsk ile şaka olmaz.