Ekşi Duyuru

(bkz: Moğollar)

ss koy ilk dns varsa onu sil.

Simcity sunucularında hata olması çok normal, hatta ilk çıktığında bu hatalardan dolayı epey olay olmuştu, oyunun bazı özelliklerini kısıtlayıp satın alan kişilere de ayrıca bir oyun hediye etmişlerdi. En basit çözümü sunucu değiştirmek olabilir, ben mesela o dönemde Antarktika sunucusunu seçmiştim.

dizi de iyi gelir bünyeye . dexter, house , rome , tudors ...

donnie brasco, jonny depp ve al pacino oynuyo film harika öneririm.
carlito'nun yolu, al pacino oynuyo bu da harikadır.
dog day afternoon(köpeklerin günü), al pacino yine bi da muhteşem bi filmdir.

Bu 3ü seni 3 ay götürür.

e dizi izle...
bunların hepsi sonlanmış diziler. her hangi birisiyle sıkılmadan 3 ay geçirebilirsin.
the shield
oz
six feet under
dexter
the wire
24

yolcu halimde film izlemem(sinemaya giderek) mümkün ama dizi izlemek mümkün olmayacak zaten. yarın çıkıcam ve şimdi bir tane izlemek istiyorum.

den brysomme mannen

@9687 izledim onu.
@gozyakansakiz hiçbiri elimde yok.

dram da olsa olur derseniz Ben X ve Dead Man's Shoes harika filmlerdir.. yok, gülerken düşüneyim ben derseniz The Great Dictator ve Modern Times, süper klasiklerdir..

bence de memento.

kesin faydası olur. bıraksın. sigaraya dair ne gibi bir vücut dengesinden bahsettiğinizi zaten anlamadım.

sigaraya bağlı herhangi bir sorunu yoksa 50 senedir içen adama sigarayı zorla bıraktırmak ağır yoksunluk sendromlarına yol açar. elleşmeyin içsin size ne yav.

Geçen sene büyükbabam bıraktı 50 yıldan fazladır soba gibi içiyordu. Bıratığında ciğerlerinde deformasyonlar vardı, şimdi oldukça fazla ilerleme katetti. Bunun dışında da biçok rahatsızlığından az da olsa kurtuldu. Tek kötü yanı baya göbek yaptı.

evet bazı marketlerde oluyor. onu yapmak için ya buzdolabını camın dibine koymanız lazım ya da evin içinden birsürü boru geçirmeniz lazım.

doğrudur, verim artar, elektrik tüketimi düşer. ama dış ünite ve boru vs buzdolabının maliyetini artıracaktır.

yanılmıyorsam böyle bir dolabı vardı arçelik markasının motoru ayrı yerde dolap kısımları ayrı yerde tutulabiliyordu.

mrbmrb'nin dediği şu sanırım:
(bkz: divide and cool)

Yapmak istediğin şeyin adı lightbox olarak geçiyor ama objeler büyük olduğu için sadece kutu yetmez sana. Yine de bu şekilde bi araştır.

Öncelikle yapabildiğin en ucuz şekilde 2 tane softbox yap kendine. karton kutu aluminyum folyo ve uygun bi bez yetiyor yapmak için. ampüller için şu balıkçıların kullandığı büyük tasarrufluları kullanabilirsin.
Arka fon için beyaz fon lazım. Köşesiz olması gerek yalnız. Araştırırken görürsün nasıl bişi olduğunu. Objeler küçük olsa daha kolay olurdu işin. Makineyi dert etme, ikisiyle de çek hangisiyle güzel çektiysen onun fotosunu kullanırsın nolcak.

Softbox yapımına www.instructables.com dan bakabilirsin.
Hatta şöyle bişey buldum burdaki linklere de bak.
www.instructables.com

Tutorial için de desem boş hiç bilmiyorum, onu da diyen çıkar elbet.

Kolay gelsin.

mevcut sekiz lira ile beş yüz liralık açığını tamamlayamayacağına göre, şansını denemen daha mantıklı.

8 tlyi çöpe atsan ne olur atmasan ne olur baba. bana sorarsan çöpe atmaktır. ama ortada milyarlar çıkabileceği gerçeği de var. make your choice.

ne demişler;almazsan çıkmaz:)

firefox için addons.mozilla.org
ama chrome için de benzer şeyler var adblock plus da faydalı olur boş boş bir sürü reklam yüklenmez.

kullanilabilirlik.
web/wap arayuzu ile yapacaklarin (ornegin) iOS sdk'i ile hazirlayacagin seyler yaninda hicbir sey.

(bkz: user friendly)

ayrica, web arayuzunde donanimin tum nimetlerinden faydalanamazsin.

mallık başka da bişe değil.
mobile sayfa yap geç. hangi cihazdan geliyorsa ona göre görüntüle.
ne ayrı ayrı application uğraşıyosun.

fader'in dediği nimetlerden faydalanma olayı ayrı tabi de pek faydalanan yok.
adam sadece haber yayınlamak için app yazdırıyor.

popüler ürünlere kendilerini entegre etmenin ve dolayısıyla kullanıcıya ulaşıp kendi kulvarlarında yer alan diğer markalarla rekabet etmenin tek yolu bu,ilk etapta uygulamayı önce yapan tercih edilir. hepsi yaptıktan sonra o uygulamayı cazip hale getiren tercih edilir. Firmalar hayvanlar gibi para bayılır bunları yaptırmaya ama geri dönüşleri çok yüksek olur.

para bayılan kısımdan kastın vatandaşlar ise, mutlaka bayılıyorlar ki bu kadar çok servis var.

native app daha performanslı calısır. evet bayılıyorlar.

turkcell'in edge diye tabir edilen internet hizmetini kullanıyorum, rezil bir şey. Sen gene şanslıymışsın 10 kbyte'ı görmüşsün. ki istanbul'da küçükyalı-kadıköy-cihangir üçgeninde geziyorum hep.
Edge bu şekilde rezilse 3g daha rezildir diye de 3g ye geçmedim.

mayhoş diye bi application çektim ben, yazamıyorsun ama işini görüyor.

savcılığa suç duyurusunda bulunmak.

O dolandırıcı şirket Mecidiyeköyde sahibinide tanıyorum.
koca bir call center kurdu 1-2 liralık saatleri millete gonderıyor kargo ucreti 20 tl ıstıyor.
bu adamlar tezgahı kurmus, kargocularıda kendi adamları...
kargodan para kazanıyorlar milleti resmen dolandırıyorlar. sakın aldanıp o paraları ödemeyin.

Gidici gibi geldi bana.
Çok önemli verileri onda arşivlemeseniz iyi olur kanımca.

datacent.com

hdd yi başka bi kasaya bağlayıp belki dosyalarını görebilirsin aklıma ilk bu geldi.

üstteki arkadaşın dediği gibi
üzerine başka bir işlem yapmadan hdd yi başka pc ye bağlayıp r-studio gibi programlarla bütün veriyi alırsın

baska bir bilgisayar da yok, koydeyim

hddguru.com

burada, silinen partitionları komple kurtarman için bir yazılım var. ne var ki; kurtarılan veriyi aynı partition'a yazmaz(kurtamanın mantığından dolayı) onun üçün fazladan ve de yeterli bir diskin olması lazım.

hepsiburada'da netmaster'in bir urunu var. yanlis bilmiyorsam linuxta sorun cikarmiyor (daha ziyade wep aglari hackleme amacli backtrack'te kullaniliyor zaten).

www.hepsiburada.com

birkaç yerde kullandım, memnunum. ama linux desteği görünmüyor, firmaya bir telefon açıp sormak lazım.

bende zyxel g-202 var, memnunum.

siddetle tavsiye ederim: www.sanalmarketim.com

tplink tl-wn422g güzeldir. 300mbps'e gerek olacağını zannetmiyorum.

ubuntu desteğini bilmiyorum.

bu islem eger sabit diskte dosyalar varsa cok onerilen bir sey degil. bir yerlerden harici hdd bulup d deki dosyalari hariciye alip ardindan bos iki bolumu de (250'den gelen 150 ile 250'yi) formatlayip tek parca haline getirin. emin olun boylesi dosyalarinizin guvenligi acisindan daha iyi olacaktir.

partition magic o isi iyi yapiyordu. tabii dosyalarinizi yedeklemeyi unutmayin.

partition magic ntfs leri yapamıyor. acronis in işi yarım kaldı. harici disk falan kalmadı bakacağız artık. başka yöntemlere, acronisle daha önce başıma bela açmıştım zaten.

acronıs sorun cıkarmazdı. kuruluysa aksam teamviewer dan bakabilirik.

eeeeee, o zaman kazı için ihaleyi alan adam, o kadar hediyeyi, parayı boşunamı vermiş olacak. Bir kere kazım için gelecek sonra her şey döşenip kapatılacak.Nerde bunun karı!!! para kazanması için; 1 ay telefon için kazacak, gelecek ay elektrik için,bir sonraki ay su...her seferinde aynı şirketin kazdığını bir düşün !!! ne kadar çok kazanır değil mi ...

Komplo teorisi üretmeye gerek yok, bu iş organizasyon ve planlama eksikliğinden kaynaklanıyor. Şirketler boşuna sistem mühendislerine o kadar para vermiyorlar.

Sular idaresinin işi boru döşemektir, o adam açmışken fiberoptik de döşeyelim demez. Kablo döşeyen adam da su borusu çekeyim demez, dememeli de zaten. Bu kurumların bağlı olduğu üst kurumlar bu gibi şeyleri organize edecek kişileri istihdam etmeli.

peki hepsini birden yapanlar nasıl işletiyor bu işleri? galiba duvarlarda ki kablolarda telefon, kablo tv belki de elektrik kabloları falan değil mi?

Şöyle düşünün; basit bir binanın yapımı ile bir tane müteahit ilgileniyor, bu adam bir binanın nelere ihtiyacı olduğunu biliyor (su boruları, atık su boruları, kanalizasyon bağlantıları, elektrik tesisatı, telefon tesisatı vs..) ve bu adam bir bina yapacağı zaman tüm bunları organize ediyor.

Yahut bir iş merkezi inşa edilirken projede mimar, inşaat mühendisi, elektrik mühendisi vs bulunuyor ve sadece kendi işleriyle kendilerine sıra geldiği zaman ilgileniyorlar. Bu adamların başında da bu projeyi organize eden biri bulunuyor ve inşaat sürecinin doğru işlemesi için herkese belli planlar veriyor ve nerelerde işlerini kesişeğini söylüyor. Anlayacağınız herkes kendisine verilen işi yaparken aslında sistemdeki bir parçayı inşa ediyor. Böyle olunca da herşey tıkırında işliyor tabi.

Avrupalılar ve amerikalılar şehirleşmeyi çok iyi yapmışlar zamanında. "Biz buraya şehir kurucaz" diyerek işe koyulmuşlar. İlk başta ne bileyim ortaya bir anıt, kilise vs dikip etrafında geri kalan şehri planlı inşa etmişler.

Ama bizde durum farklı; köyler büyüyerek kasabalara derken şehirlere dönüşmüş. Veya köylerden kentlere göç edenler belli alanlara gecekondular dikmişler. Daha sonra bu kaçak yapılar seçim zamanlarında vs. meşrulaşarak hizmet almaya başlamışlar yavaş yavaş. E böyle olunca hizmetlerde yavaş yavaş ve aksak şekilde gelmiş haliyle. Zaten yapılaşmış bir bölgeye kanalizasyon, elektrik, su çekmek zor bir işken bir de tüm bunları birleştirmek daha zor. O iş için toprak istimlak edeceksin de, üstündeki evleri yıkacaksın da, ohoo.

Yani anlayacağınız bizde şehirleşme mantığı biraz ters.

Ha sizin dediğiniz olmayacak birşey değil, tüm hizmetlerin kesiştiği noktadaki adam (mesela belediye başkanı diyelim) göreve geldiğinde bir ekip toplayacak ve bölge bölge plan yaptıracak. Örneğin diyecek ki önümüzdeki bir sene içinde x bölgesindeki telefon hatları yeni standartlara uygun hale getirilecek, ayrıca buraya su tahliye mazgalları yapılacak; y bölgesi için zart; z bölgesi için zurt yapılacak... Elde böyle bir plan olduğunda herşey tıkırında işler. Umulmadık bir sorun çıktığında dahi, diyelim x bölgesindeki telefon hatları arızalandı orda hemen plana göre diyecek ki zaten biz bunu öngörmüşüz madem kazı yapıcaz mazgallara da el atalım.

kesinlikle smile abonesi olma.

smiledankurtul.150m.com

metronet geldi siteye. yuzum guldu... 2mb/sn upload yapabiliyorum. o derece... eger oyle bir imkan varsa secebilirsiniz. olmadi kablonet. olmadi ttnet. zira digerleri ttnet altyapisi kullaniyor malum...

Valla işin U3 kısmını anlamadım ama herhangi bir USB bellek zaten Ubuntu'yu "live" olarak kullanabilirsin.

"Burn your CD or create a USB drive" kısmında kullanmakta olduğun işletim sistemi ve USB stick'i seçersen sana USB belleğe nasıl Ubuntu yakacağını gösterir resimli olarak. Daha sonra da USB bellek ile bilgisayarı boot edip Ubuntu'yu kurmadan kullanabilirsin "dene / try" seçeneği ile.

www.ubuntu.com

ben işin U3 kısmını soruyorum.

herhalde bu şekilde başlanıyor.
portableapps.com
zahmet olmazsa biri yazara sorabilir mi merak ettim.

enable bandwith management kapalı

hız sorunu cfosspeed den önce de vardı.

evet public fakat eş/kaynak oranı o kadar da kötü gözükmüyor, gerekirse başka sitelerden aynı torrentlerin izleyicilerini de ekliyorum.

eş değişimi, dht falan açık ama yine de düzgün olmuyor bir türlü.

www.exa.com.tr

soyle bisey vardi onermisti birileri. sonra ben de guzel bulmus onermistim.

@la traviata bu monitorü biliyorum fakat fullhd değil.

mp4 mpeg4 standartlarının bir parçası olan bir container diye biliyorum, mkv de keza bir containerdır. mkv yi açıp bakarsanız içine birden fazla audio, altyazı dosyası falan yüklenebildiğini görürsünüz.
mkv şu an boyuttan bağımsız en kaliteli sürümlerin standardı olmuştur. 1 dvd boyuttan tutun 10 gb a kadar mkv filmler yapılmaktadır.
mp4 ise daha çok telefon vs. gibi ortamlarda da kullanıldığı için boyut olarak daha iyi görünmektedir. iphone da izleyeceksem mp4 ü tercih ederim mesela ama hd tv de izleyeceksem ses sistemim de o biçimse elim hep mkv ye gider.
6 aydır çok boktan bir bağlantım olduğu için mp4 baya izledim diyebilirim ki fena değil. 700 mb lık divx yerine 300 mb lık mp4 harikalar yaratıyor çoğu zaman ama bunları eskisi gibi 40 inç lcd de plazmada izlemediğim için gerçekten de mükemmel mi bilemiyorum. sadece işimi görüyor diyebilirim.

benim dediklerim 300 400 mblik mp4 dosyaları değil, 2 gb lık mp4 dosyalarıyla genelde 5 gb civarı olan mkv dosyalrının farkı.

coreavc kullanıyorum oynatmak için ekran kartı da onboard değil, ati 4850

oynattığın filmler için telif payı ödeyeceksin, sattığın her biletten yüzde 3-5 belediye vergi alacak. bunları düştükten sonra bir daha düşün.
öyle küçük bir yerdede dünya ile aynı anda filmi gişeye sokamassın ve muhtemelen insanlar eski filmlere o kadar rağbet etmeyeceklerdir. birde ortak olacağın kişiyi çok iyi seç babana bile güvenme ticari olaylarda. tabi birde bu işin tutuğunu farzet mafyası boku püsürü çıkar onlarla uğraşman lazım. o elinizdeki salon kimin, kiralıycaksanız zor olur. kira kontratını zaten en az 3 yıllık yap yaparsan. myo açılcaksa öğrenciler öyle göt gibi cep sinemasına gitmezler hepsi eski liseli ergen. öyle pat diye açılmıyor böyle işler. kafadan ruhsat için belediyeden tanıdık adam lazım. o ruhsat içinde bahsettiğin salonun bulunduğu yapının yapı ruhsatı ve iskanı olması lazım. sonra bu yapının güvenliği de önemli mesela yangın uyarı ve söndürme sistemi kurmak şart itfaiyeden onay alıyorsan ancak o onayı alırsan ruhsat çıkıyor. yanısıra sabahlara kadar açık tutamassın sinemayı belli bir saatin olur. bu da işleri etkiler. bunaların hepsini hallettikten sonra sinemanın tanıtımı önemli beldede. tabi tanıtımı yapmak için elinde mükemmel
- şartlara göre - bir sineman olması lazım. ilçe sakinlerinin güvenini de önemli neticede ufak bir yer. çoluğunu çocuğunu karısını kızını göndercek millet oraya, mazallah adı bir çıkarsa kapat kepengi. o yüzden oynattığın filimlerede dikkat etmen lazım. darende ye yolum düşerse bi filmini izlemeye gelirim hadi bol şans.

Ergenlerin oturabilecekleri kafeterya tarzı bir yer var mı? Yoksa siz açın, daha az maliyetle daha çok para kazanırsınız. Tutarsa tabii. Bu işin garantisi yok, çok yakın iki kafeteryadan biri para basarken diğeri sinek avlayabiliyor.

ergenlerin oturacağı mekan fazlasıyla var, gitmez buraya
biraz fazla muhafazakar bir yer aslında, adı çıkar mı çıkar. ama mafya tarzı bir sorunla karşılaşmamız zor.
bayilik vermeye kimsenin yanaşacağını sanmam.

kiralanacak yer özel mülk değil, yıllardır boş denebilir, hatta bir ara depoydu.

olayın başkana açılması mantıklı siyasi güç her kapıyı açar.
başkanda kendini ispat etme şansı bulur beldede.

ben bu zamana kadar bayiilikten para kazanan adam görmedim, anca harçlık çıkar bayilikten, kaymağıda fildişi kulelerde şirketi yöneten züppeler kazanır. kaldıki bayiilik öyle bir yer için imkansızdır. kaz gelmeyecek yere su bile vermez kapitalist sistem.

birde sinemanın yapılacağı mekan çok iyi re-store edilmeli. derendeye göre çok ileri bir işletme olmalı ve en önemlisi her halttan önemlisi pazarlama sürecini iyi işletmeli, marka yönetimi sistemli bir şekilde daha faaliyete geçmeden planlamalısın.

öyle ki bir türk şair, ozan adını hatırlayamadım diyor ki;
domates biber satan bağırırda kuyum satan bağırmaz. işte hemen hemen böyle birşey diyor :) işin özü bu.

80 m2 çok küçük gibi sanki. bunu giriş kısmı olacak. bilet satılan kısmı olacak. lobi kısmı olacak. kadın erkek ayrı tuvaletleri olacak. normal giriş çıkıştan hariç yangın ve güvenlik amaçlı ikinci bir çıkışı olacak. bir de unutmadan filmler ve makine için bir makinist odasi ve son olarak bir de müdüriyet gerekir diye düşünüyorum en azından. hadi 80 m2 kısma bunları sığdırdık diyelim, koltukları nereye koyacağız:)) netice itibariyle 80 m2 alanda kesinlikle sinema olmaz. diğer alternatif işleri düşünün veya en azından 180-200 m2 bir yer bulun derim ben.

edit: mühendis değilim ama planlama bilgisine sahibim:)

80m2 sadece koltuklar için salon daha büyük ama 100 de değil, yani koltukların yerleştirileceği alan diyelim. bilet satış yerleri ayrı onlar için yer var. tabi daha iyi yerler de var ama sanayide ya da arastanın ortasında olmaz galiba. başkan ayartılır da biraz seçimde kutuplaşma oldu gibi orası karışık. yani makine odası içinde yer var. salon kurulma maliyetini iyice araştırdıktan sonra halledilir gibime geliyor.

bu siteye üye ol, hemen sor sorunu. çok ağaç/çiçek meraklısı var burda. cevap geleceğine eminim.
www.agaclar.net

Taflan diyoruz onlara sevgili hooot.

google da çıkan görsellere göre taflan da değil, hani şu parkların etrafına çit yapılan kime sorsam çam deyip geçtiği ağaç, bilye büyüklüğünde ancak ele batmayan dikenleri var diyelim.

bu seviyede en güzeli kanımca; avatar the last airbender

friends olur mesela. eğlencelidir akar gider. biraz hızlıdır ama alışır kulağın. the big bang theory de olur. o da eğlenceli :)
ama en ortaokul ingilzcesi lost'ta vardı ona bi bak istersen önce.

big bang theory i anlamak için lise hazırlık ingsinin yeteceğini sanmam. hoot lütfen yanlış anlama demek istediğim bbt de çok fazla bilimsel hedeler geçiyor. ing altyazı olsa bile zorlayabilir.
benim tavsiyem merlin olabilir.

merlin i izle :D

friends + 1

how i met your mother da olabilir

bence genel olarak komedi dizilerini tercih etsen daha iyi olur. hem kisa oluyorlar hemde komik. benim favorilerim "how i met your mother", bbc de yayinlanmis ve bitmis olan "coupling", yine yayinlanmis ve bitmis olan "friends" ya da "two and a half men".
bunlar bence ideal.

How i met your mother ağır olabilir,ben my name is earl ü önereceğim bana bayağı yaradı ingilizce konusunda.Diğer dizilere göre daha rahat bir dili var,hem o dizide randy varken dili ağır olur mu :D

friends.

friends +1
hem akıcı hem de düzgün konuşurlar. kesinlikle onu izle.

house m.d :)

bir sürü yabancı sitcomu müptelası olmadan seyrettim. hatırladığım kadarıyla en anlaşılır ingilizce -niyeyse- seinfeld'taydı. tamamen subjektif ve benim kulağıma ait bi görüş ;)

seninkine benzer amaçla izlediğim ve cidden düzgün ingilizce konuşulanlar coupling ve merlin'di. özellikle coupling (ingiliz olanı ama) çok eğlencelidir. big bang i boşver, çok fazla fizikle alakalı konu ya da bilimsel atıflar var amerikalıların bile anladıklarını sanmıyorum. house da keza öyle tıpla alakalı bir sürü konuşma geçiyor ve kelimeler günlük konuşmalarda işine yaramaz. friends izlemedim bilmiyorum.

bir de dr. who var. yine coupling gibi ingiliz yapımı ve dinlemesi kolay, yormuyor. özellikle bilim kurgu seviyorsan biçilmiş kaftan.

birincisi o yerin adı bentderesi (ki, kimlerine göre gayet turistiktir), ikinci ankara'da dolmuş durağı denen bir kavram yok. elini nerede kaldırırsan orda durur dolmuşlar. sen iki adım yürüyüp dikimevi durağından ankaraya bin kızılaya git. karanfil sokağı çıkışından çıkıp mithatpaşa caddesine git. yukarı biraz yürüyünce büyülü fener sinemasının yön levhasını görürsün. ankara'daki en keyifli sinemadır bence.

bir de eğer seviyorsan sen de ankaralıların %90ı gibi avmlerde takılabilirsin. gitmesi en kolay olanı ve en büyüğü ankamall. dikimevinden ankaraya bin, kızılayda metroya geç akm durağından sonraki durakta in tam önüne çıkarsın.

yürüyüş mesafesinde hacettepe deki eski evleri gez.

zaten ilk haftayı hacettepe evlerinin etrafında dolaşarak geçirdim, avm gezmeyi hiç sevmem zaten hafta sonu oldukça kalabalık, tiyatro tavsiyesi de alabilirim. ankamall a gitim bir kaç sefer teşekkürler

@seffaf: bentderesi caddesinde ki dolmuşların kalktığı yeri diyorum galiba ulusun altı oluyor.

avm den sıkıldıysan tunalı da dolaş , oradan kuğulu parkta vakit geçir , hatta ek olarak bilet alabilrsen , hemen oradaki akün sahnesinde veya şinasi sahnesinde tiyatroya da gidebilrsin.
not: tek başına geziyorsan zaten 0-1 yenik başlamışsındır bence olaya vakit geçmez . yanına birini de bul :)

odtü'ye git

dt sezonu 1 ekimde açıyor bu yüzden şu aralar varsa özel tiyatroların tek tük oyunları vardır. mybilete bakmakta fayda var.

abi sen baya baya bentderesindesin o zaman. dikimevi değil. dikimevi metrosuna yürümek uzun sürer. sen o duraklardan mamak, abidinpaşa ya da akdere dolmuşlarına bin, dikimevi göbekte inersin. birisi nerde oturuyosun diye sorarsa da dikimevi deme :)

@seffaf yok o kadar bent deresinde değilimde yürüyerek giderim sorun olma dedim. herhalde bir çok yere oradan dolmuş kalkıyor gibi.

aynı pc bende var avast ya da avira antivir derim ben avast kullanıyorum ama 1 gb ram olduğu için. avira antivir kullanın derim. ben bir virüs için avastı kurmuştum, şimdi aviraya geçicem ama üşeniyorum:)

avg kurun.olmadı antivir free version ;)

forum.darkhardware.com
bunu okumanızı tavsiye ederim. (ansmann kullanıyorum çok memnunum)

donanimhaber forumlarında dslr konuları var.
markaya göre forumun geri kalanına nazaran çok daha sevyeli bir yapısı var ayrıca
pentax forumlarını okuyup sizinle aynı makineyi kullananlara danışmanız daha sağlıklı olacaktır.

donanımhaber forumları kullanıcıları aslında pek hoşuma gitmiyor ama bakayım belki fotoğraf forumlarındakileerinin seviyesi biraz daha yerinde olur,
bu arada duracell 2650 lik pilleri aldım

Son yıllarda pil teknolojisindeki en büyük buluş Lithium-İon piller olmuştur. Diğer şarj edilebilen pillere göre bu pillerin kapasiteleri çok daha yüksektir. Kapasite avantajının yanında ağırlıkları da çok daha azdır. Ağırlık sorunu özellikle portatif cihazlarda önem kazanmaktadır. LI-ION pillerin ağırlıklarına göre kapasiteleri diğer pillerin neredeyse iki katıdır. LI-ION pillerin bu avantajının yanısıra birtakım sınırlamaları da vardır; bu piller hem yüksek ve hem de düşük şarja karşı çok hassastırlar. Maksimum enerjilerine ulaşabilmeleri için maksimum voltaj gereklidir. Ancak aşırı voltajla şarj bu pillerin hasara uğramasına sebep olur.

LI-ION pilleri; gerek şarj, gerekse deşarj ederken voltaj ve akım sınırlamasına dikkat etmek gerekir. LI-ION batarya paketlerinin içinde düşük veya yüksek voltaj durumlarında devreyi kesen sistemler ve aşırı akıma karşı sigorta düzenekleri bulunmaktadır. NI-CD ve NI-MH bir akım kaynağı ile şarj edilebilirken, LI-ION pillerin şarjörleri hem akım, hem voltaj kaynağı olmak durumundadır. Bir LI-ION pili hasarsız olarak şarj etmek istersek şarjörün çıkış voltajının %1’den fazla oynamaması gerekir.

LI-ION piller çok ileri teknoloji ürünü, hafif, kapasiteleri yüksek, bir pil 3,6 v. verebilmekte (yani bir LI-ION = 3 NI-CD veya NI-MH pile eşit), 500 defadan daha fazla şarj edilebilmekte, şarj olduktan sonra kendi kendine deşarjı bir ayda kapasitesinin %10’undan daha az, NI-CD ve NI-MH piller gibi hafızayı etkilemsi(memory effect) yok, kullanma sırasında şarj edilebiliyor, deşarj sırasında linear bir yol takip ettiğinden o andaki kapasitesinin ne kadar olduğu ölçülebilmekte yani diğer pillerde olduğu gibi bir anda güç kaybı olmamaktadır.

Bütün bu avantajlarının yanısıra LI-ION pillerin kullanılmaları, daha doğrusu amatörce kullanılmaları bir hayli zordur. Şarj ederken ve deşarj ederken çok dikkatli olmayı gerektirmektedir.

NI-MH ve NI-CD bataryalar tam şarj olduktan sonra bile tampon şarj akımı ile şarj edilebilirken, LI-ION bataryalar tam şarj olduktan sonra şarjı keserler. Dolayısıyla şarj cihazları farklıdır.

--Alıntı--

enucuzkitap.com diye bir şey buldum ama.

toshiba mi? a100 veya p100 serisi mi? ayni olay basima geldi, hatta yazicioglun'nda ekrani degistirttim vs.

www.eksiduyuru.com

oyle cozumler aramistim zamaninda, pek bir sey bulamadim.

www.ishadow.com soyle bir sey isinizi gorecektir diye dusunuyorum. elinizdeki monitoru 2 sanal monitormus gibi gorecek. dolayisiyla bozuk olan kisimi hic kullanmaz, diger kisimdan butun ekrani goruntuleyebilirsiniz.

synaptics olmasa da vardır scroll özelliği, notebook'un markasını yazıp driver'ını bulun. programı yüklü değildir, veya yüklüdür ama açık değildir.

model numarqası falan yazan bir yer yok altta seri numarası da yok sadece görüntüden biraz çıkarmaya çalıştım

1366*768 16:9dur 1280*800 16:10dur ikisinin aspect ratioları farklı. güzelcene bi ekran kartı updatei çak alete sonra en son çözünürlüğe ayarla monitörün çözünürlüğü odur. belki kullandığın tam ekran programlar (oyunlar mesela) 4:3 çalıştığı için falan sana sünük olarak gözükebilir ki normaldir. ekran kartı ayarlarından stretch özelliğini falan kapatırsan rahat edersin.

update çektim ancak değişen bir şey olmadı yine aynı gibi..
bana mı öyle geliyor anlamaadım ekran boyutu 15.6 ise bu çözünrlülük normal mi?

15.6lar 16:9 oluyorlar kendine 16:9 bir wallpaper bulsana belki o kafanı karıştırıyordur?

uyku sorunu için öncelikle bir psikiatrla görüş bunu devlettede halledeblrsn fakat sanmıyorum check up devlette yapılsın özel hastanelerin paketleri var yaşa ve kişiye göre hazırlanmış onlarla görüşün derim

check-up özel bir sorun için değil de genel vücut taraması için düşünmelisiniz. potansiyel hastalıklara karşı erken teşhis konulması açısından faydalıdır. ücretleri 250 tl'den başlayıp 2000 tl civarına çıkabilmektedir.

genel hatları ile bir check-up içerisinde genel muayene, kan analizi, idrar analizi, ekg/efor testleri, akciğer grafisi, batın bölgesi muayenesi şeklindedir. ancak hastanelerin bu check-up paketlerini sigorta şirketlerine göre farklı detaylarda sunması mümkündür.

uyku sorununuz için uyku hastalıkları uzmanlarına görünmenizi tavsiye edebilirim.

check up merkezi oluyor hastanelerin, oraya gidip randevu aalcaksiniz ve zaten size tum sikayetlerinizi soracaklar, bana kac yastikla yattigima kadar her detayi sormuslardi. orada belirteceksiniz uyku sorunum var, kansizlik oldugunu dusunuyorum vs gibi. onlar da check up listesine ilgili testleri ekleyecekler. ben ankaradaki bir universite hastanesine yaptiriyorum, check up hastalari sira beklemiyor zaten. ozel hastaneye cuzdanini birakman gerekebiliyor.

bildiğim kadarıyla check up ı karşılamıyor sgk.
o yüzden önce paşa paşa dahiliye randevusu alın, kan testi gerektirecek bir kaç genel rahatsızlıktan bahsedin. iyi hissetmiyorum, yorgunum vs. zaten kan değerlerine falan bakılır. uyku probleminizi de söylersiniz. çıkan ilk sonuçlara göre dahiliye dr u zaten diğer birimlere yönlendirir diye düşünüyorum.

ama yok genel check up dersen ankara güven hastanesinden yeni fiyat aldım 620 lira sıkışmış.

Benimde devlet derken demek istediğim, check up ta hangi testleri yaptırıyorlarsa onara teker teker başvurabiliyor muyuz, haberlerde çıkıyor baştan sona kontrol ediyorlar falan gibi..
Özele de gitsem yardıcı olurlar galiba(dahiliyeye git şumuayeneyi ol gibisinden.
Peki araştırma hastanesine doğrudan muayene olma şansmız var mı?
Birde benm uyku sorunum kronik, hayatımın hiç bir devresinde uykum düzenli değildi.

red bull geçici çözümdür, bu sıcakta uzun vadede seni daha çok susatır. ayrıca red bull zaten sporcu içeceği değildir.
powerade gibi sporcu içeceklerinden al yanına, terleyince minerale vitamine ihtiyacın olacak. çantana bol su, eti form, elma filan da koy.

çanta taşıyacak kadar değil(ağırlık yapıyor), sadece bisküvi börek alıyoruz ya da bazen ben ton balığı koyuyorum, bir de tofita, yol üzerinde bol bol çeşme oluyor 0.75 lik matara yetiyor normalde. şimdi sözlükte baktım da, spor sonrası denmiş bunlara ben bunun için bol bol maden suyu içiyorum, asıl sorduğum yola çıkmadan içecek bir şey var öı?

sporcu içeceğinden kastınız powerade, gatorade gibi içeceklerse size direkt performans artışı sağlamazlar.

vücudunuz suyun yanında mineral de kaybeder, bunları dengeleyerek size yardımcı olurlar. Ayrıca sanırım gatorade dehidrasyonu da engelliyormuş bir nebze.

redbull'un günlük "güvenli" tüketim miktarı 500ml. Kalp atışın hızlanır, bir enerji vermez ama üstünde halsizlik olmasını da geçici bir süre sağlar. Efor sarfedeceğin bir olay için 500ml tüketmesen iyi olur.

enerji içeceklerinin üzerinde "spor yaparken kullanmayın" türünde uyarı vardır.

tercihin izotonik spor içeceğinden yana olmalı.

goodreads.com sitesinin APIsi varmis. Yani bir program yazilirsa siteyle kolayca iletisime gecmesi mumkun. O sekilde istediginiz formatta tuttugunuz listeyi siteye aktaracak bir program yazilabilir. Belki daha once boyle bir programi yazmis olanlar vardir internetten arayabilirsiniz. Yoksa da kucuk bir program yazacak birisini bulmaniz lazim.

2000 yılında abant izzet baysal üniversitesi meslek yüksek okulunda daktilo dersi vardı. öğrenciler isyan etmişlerdi ve 2001 de daktilo dersi kaldırıldı.
F klavye TSK da yoğun biçimde kullanılır. türkçe yazım düzenine en uyun olduğu için sadece F klavye alınabiliyor. sanırım teşvik var.

ilk okulda verseler bu eğitimi çocuklara ne kadar faydalı olur peki,
hatta bilgisayar dersi mi daktilo(yine klavye ile) mu dense hangisi?

Selamlar bilgisayar öğretmeniyim, geçen yıl 4,5,6,7 ve 8. sınıflara da derse giriyordum. 4 ve 5. sınıflara 10 parmak F klavye dersleri verdim. Sene başında başladığımız çalışmalarımıza yılmadan devam edince öğrenciler monitör ve klavyenin üstü kapalı olmasına rağmen ellerini hiç kaldırmadan çok rahat bir şekilde F klavye ile metinler yazabiliyorlardı.

Ama Q klavyenin bu kadar yaygın olması sebebiyle F klavyenin gerekliliğini anlatmam bir hayli zor olmuştu.

Eğitimin erken başlaması önemli değil, düzenli alıştırmalarla her yaşta çok rahat f klavye öğrenilebilir :) Ben de çocuklara öğretmeye başlamadan önce kendim yeni öğrenmiştim.

@alkolik imam
peki velier ve okul yönetimi ne diyor, mesela bir yıl sonra evinde i klavyeyi değiştirenler, bundan sonra q2ya qoyayım diyenler gibi, erken yaşta başlamamnın farkı iki mesaj arasında görülüyor.

open dns de yalan oldu gibi google dns kullanın yani 8.8.8.8 ve 8.8.8.4

bir de başlat-çalıştır-cmd deyin ipconfig/flushdns yazıp, enterlayın, bu host ayarlarını yaparken.

şukulardan bir demet

74.125.43.103 www.clients1.google.com.tr

şu satırı da ekleyin yoksa google'ın otomatik tamamlama özelliğinde problem çıkabiliyor.

bunlar yerine 156.154.70.22 , 156.154.71.22 dns adresleriyle de her siteye sorunsuz girebilmekteyim. tavsiye ederim.

eskiden skype mail istemiyordu tanımlamamışsan gitmiştir o skype hesabı. müşteri hizmetleri vb gibi bir olayları varsa araştır bir mail at derim. skypetaki kimlik bilgilerin doğruysa bir şekilde kanıtlarsın sen olduğunu

attım ama mail yoksa vermeyiz diyorlar.

facebook denedin mi? eski arkadaşlara genelde ordan ulaşılıyor. ebemi de buldum facede geyikleri öyle çıkmıştı :)

@winstoncash
ya işte bizimki zaten ters birşeydi msn falan da kullanmazdı hotmail de kullanmazdı böyle işte ne yapasın,

başıma geleni anlatayim, elektrik sayacının camının köşesinden biraz kırılmış tabi bundan benim haberim yok. elektrikçi apartmana girip bunu görüyor, elektriği kesip, saati de söküp, iki küsür bin ceza yazıyordu. demem o ki sayaç üzerindeki en ufak bi hasar kaçak elektrikle ilişkilendiriliyor. bağlı olduğum ilçe tedaş'ına gitmiştik ev sahibiyle, adam emekli albaydı, biraz konuştu mu naptı olayı yumuşattılar adamlar. eski ödediğim faturaları götürdüm falan (2003-2004 gibi oldu bu olay, internetten check edemiyorlardı o zamanlar sanırsam) faturalarda anormallik aradılar bulamadılar kaçak elektrik kullandığıma dair. öyle de düzeldi. sanırsam senin sorunun da saati kurcaladığını düşünüp üzerine de elektrik kaçırdığını sanmaları. bu konuyu bilen bi üst düzey memurla görüşmeni öneririm.

telefonla veya müşteri hizmetleriyle görüşmekten çekinin. zira hiç işe yarar insanlar değiller.

müdürlüğe gidip mühendislik kısmından biriyle konuşun, onlar zaten kendi aralarında yönlendirip işten anlayan biriyle yüzyüze konuşabilirsin. sorununu hallederler. ama dediğim gibi müşteri hizmetleri/form doldurma olaylarından bir sonuç almanız güç.

ayrıca tedaş/ayedaş vs. en AÇ kurumlardır. geçmişe doğru fatura kesme gibi abukluklar yaparlar, sırtınızdan ne koparabilirse kardır gibi olmayan faturalarınız üzerinden pazarlık bile yaparlar.

eksi++ donuz eklemezsen kasmıyor bi performans kaybı olmuyor. donuz eklersen kasıyor baya. o da kotu koddan kaynaklı sanırım.

temanın css i dısardan bulursan olur kullanırsın, bi engel yok. fekat css i nerden bulacaksın iste.

edit: eksi++ daki kasıntı donuz değil de analytics den dolayı ımıs. yanlıs olmasın.

evs'yi araştırmanı öneririm. Avrupa Gönüllük Hizmeti.
18-30 yaş arası herkes gidebiliyor. Projeye ve gideceğin yere göre dil dersleri de alıyorsun. İngilizce bilgisi şart değil. Başvuru parası vs. yok. Gittiğin yerde cep harçlığın da fondan karşılanıyor.

ben de merak ediyorum bu çalışma kamplarını. giden eden var mı acaba deneyimlerini paylaşsa ne güzel olur.

soyle bir sey var belki isinize yarar: (bkz: #18165533)

bu program hiç bir şey yapmadı
edit: $ukela oldu bu sefer, mid gibi tertemiz, oh...

gmail contacts dan export olarak alabiliyorsunuz

o imageshack'in verdiği kodu editleyebilir, imageshack'a giden linkleri çıkarabilirsiniz.

yapmasına yaparız da tek tek yapmak istemiyoruz o kadar, yoksa tinypic kullanmak daha mantıklı, temiz link veriyor ama 50 100 fotoğraf yükleyenlerimiz var.

'bulk' diye gecen urunler var toz seklinde, sute karistirip iciyorsunuz, tek kullanimda birkac ogunluk enerji veriyor.

yattigi yerden gunde 3 ogun steakhouse yiyerek bunlari kullanirsa basarabilir bence ama kalp-damar rahatsizligi falan hic tavsiye etmiyorum yani (:

muayeneye gitmeden once de bol bol su icsin ve hamur işi yesin, ama tartılmadan önce tuvalete girmesin...

sağlıklı şekilde alınamaz sadece göbek yaparsın.

yapma

Muayeneden hemen önce dünyalar kadar su içsin...

Arkadaş yesin içsin kilo alsında; ben askerlik muayenesine gittiğim zaman 179 boya 110 kiloydum ve askere alındım... Ama ben itiraz etmedim gitmek istiyordum zaten tecil bozdurmuştum... işin özü öyle 2-3 kiloya bel bağlamasın, biraz insiyatif kullanıyorlar bildiğim kadarıyla...

kilolu arkadaşlara "verirsin aslanım", zayıflara da "alırsın aslanım" diyerek onlarca kişiyi aldıklarını bizzat biliyorum, arkadaşın bence çok heveslenmesin ne olur ne olmaz.

lavuk gidecek askere hiç heveslenmesin:)

yanıklarda silverdin ya da bephantene kullanabilirsin, ikisi de gayet işe yarar.
diğer cevaplardan gelebilecek güneş kremi tavsiyelerine ben de yancı olacağım.

yanmasi 2-3 gun surer.
eczanede yanik icin satilan herhangi bir merhem ise yarar. silverdin de bunlardan biri.
gunese cikmadan once, eldiven giy, yuzune de hayvani koruma faktoru olan gunes sutu sur. 30 mu 50 mi artik Allah ne verdiyse.

roc'un 50 faktör güneş koruyucu kremi var yüz için. her gün kullanıyorum ben, ama sadece sabah evden çıkmadan sürüyorum. siz sabah 6-akşam 6 güneş altında olacaksanız 3-4 saatte bir tekrarlamanız gerekebilir bu kremleri =)

@kobuzchu: yok o kadar kalmıyoruz her zaman bu sefer ki biraz uzun sürdü, bir de çok fazla rüzgara maruz kaldığımız zamanlar oldu terliyken tozlu yollardan geçince yüzümüze yapışıyor bir de onun etkisi var sanırım.

ejder kapanı? kapalıcarsı tepeleri deyince geldi aklıma

organize işler

p.s i love you ---> irlanda

Ben sana King Kong derim böyle soru sorarsan. Empire State neyim de var. Bir de Elizabethtown'u tavsiye ederim tüm Amerika'yı görürsün.

ps i love you yu tam olarak hatırlayamadım ama metro aklıma geldi, "paris tir be" dedim

before sunrise - viyana
before sunset - paris

cidade de deus (rio de janeiro)
slumdog millionaire (mumbai ve birkac hindistan sehri)
the fugitive (chicago)
taxi driver (new york)
vertigo (san francisco)
paris je t’aime ve amelie (paris)
la dolce vita (roma)
uzak (istanbul)
one week (toronto'dan tofino'ya kanada)
lost in translation (tokyo)
vicky cristina barcelona (barselona)

in bruges

kapalıçarşı'nın çatılarında gezilen film muhtemelen (bkz: the international).ayrıca (bkz: leap year) var son zamanlardan,irlanda'da geçiyor,şahane manzaraları var:)

(bkz: kingdom of heaven)

kudüste geçiyor süper film

belgesel tadında:)

Crossing The Bridge - İstanbul Hatırası (Fatih Akın)

Albrecht Dürer'in Praying Hands'i olabilir mi acaba?
commons.wikimedia.org:Albrecht_Dürer_Betende_Hände.jpg

yo, hayır bu değil, benim aradığım resimde çizilen eller çalışmaktan dolayı nasırlaşmış ve artık nazikliğini yitirmiş olan eller,

Afrikalının ingilizcesiyle turk ingilizcesi eşit vadatlikta. imkan varsa Kanada, Avustralya Yada Amerika öneririm. O kadar imkan yoksa tr icinde yabancı hocalardan kurs alarak daha sonra yabancı cevre yaparak gelistirbilirsin.

İngiltere veya Amerika'yı düsünüyor musun bilmiyorum ama iyi birer alternatif olabilirler. Aslında biraz pahalı bir ülkeler ama bir yandan da çalışmayı göze alıyorsan,hem daha rahat geçinir,hem de çok arkadaş edinemesen de pratik yapma imkanı bulursun.

Hukuk ingilizcesi oldukça önemli. Bu konuda 3 okul var şu an aklıma gelen.

1-Bournemouth Business School of İnternational (bizzat bulundum,çok Türk var,bu yüzden

hiç tavsiye etmiyorum.)

2-Cambridge law studio

3-University of California San Diego ( üniversite bünyesinde dil eğitimi veriyorlar.bir

arkadaşım çok memnun kaldı.)

Gözlemlediğim kadarı ile Almanca'yı daha çok akademisyen arkadaşlar tercih ediyorlar.Bir hukuk bürosunda avukatlık yapmayı düşünüyorsan İngilizce çok daha fazla karşına çıkacaktır.

Eğer ingilizcenin orta seviyede olduğunu düşünüyorsan latin dil ailesinden bir dil öğren bence.Mesela fransızca.İlk etapda ingilizceden çok farklı olduğu için seni baya zorlar ama zamanla,o ülkede de yaşadığın için yavaş yavaş oturtursun.Fransızca, latin dil ailesindeki 2 dili de çok çabuk kavrayabilme şansı verir.Çünkü ispanyolca ve italyanca grammer ve mantık olarak fransızcayla neredeyse aynıdır.İlerde ispanyolcayı yada italyancayı çok daha rahat öğrenebilirsin.Fransızca için sanılanın aksine Fransaya değil de İsviçra-Cenevreye gitmeni öneririm.İsviçre pahalı bir ülke olsa da fransayla karşılaştırıldığında eğitim oldukça ucuz.Mesela Cenevre Üniversitesinin dil okulu senin gibi sıfırdan başlayan öğrenciler için çok ideal.Hem de Cenevre bir yabancı için yaşaması çok kolay bir şehir.Herşey çok düzenli,insanları kibar,suç oranı çok düşük.Fransa ise tam bir kaos bu konuda.

terazi al bos ver saati.

www.saatinadresi.com da baya alternatif seçimler var ve hemen gönderiyorlar. fiyatlar da ucuz. tavsiye ederim. arasıra bazı markalarda da büyük indirimler yapıyorlar.

www.istanbultoptan.com

klasik, metal ve guzel bir model. oldukca da sade.

(bkz: mein kampf)

soz verdin bak :)

Gündüz Vassaf - Cehenneme Övgü
Bülent Somay - Bir Şeyler Eksik

Mimarlık fakültesi için okumadığım ancak önerilen kitaplar:
Mimarlığın Öyküsü
The Fountainhead

çeviri kitapları "X yayınevinden çıkan çevirisi" gibi bir tavsiye de süper olur.

dinle küçük adam.
freud kitapları ile ufak ufak psikanalize girersin.
sonra reich okuyup ilerletirsin psikanalizi.
reich'in diğer kitapları da çok iyidir tümünü tavsiye ederim.

Montaigne' in Denemeler' ini okumanı öneriyorum.
J.J.Rousseau' dan okumanı isterim. Bak işte kitaplarına, ilgini çeken birinden başla.

Kumru ile Kumru - Tahsin YÜCEL
Din Bu 1,2,3,4 - Turan DURSUN (tercih meselesi ama ...)
Mavi Karanlık - Vedat TÜRKALİ

kafka-dava
albert camus-defterler(3 cilt olması lazım)
alexis carrel-insan denen meçhul
nietzsche ağladığında'yı yazmışlar onu da oku

hayır hayır, montaigne jjr, albert camus ya da kafka ve prost, bunlar değil, cemil meriçleri de okudum zaten.
böyle buyurdu zerdüşt ve nietzsche ağladığında yı da, teşekkürler. alamutu da. amin maalouf listemde var.
bülent somay evet :) çok bilmiş özne yi okumuştum bu kitabını da okurum. biraz daha politik ve siyasi kitaplar bekliyordum, yanlış mı bilmiyorum ama bunlar gözümde hep kirli kitaplar olarak kaldılar. malum bunları yazanların bakışları çok temiz olmayabiliyor,

peki soru değişse yeni bir kitaplık kuruyorum, ve hangi kitapları koyalım desek, nsıl olurdu?