Ekşi Duyuru

Bakıcı aylık 800-1000 Eur aralığında bulabilirsiniz. Haftada 6 gün ve 1 gün izin olur. İzin günü için ikinci bir bakıcı daha ayarlarsınız. Mesela aylık 250 Eur gibi.

Düzgün bakıcı bulmak için çevrenize sorun. Sakın piyasadaki şirketlerden almayın, başınız derde girer ve sinir hastası olursunuz. Çok acaip insanlar var, sadece tanıdıklarinızın referansıyla arayın bulun.

3 yolu var.

1. İnternetten evde hasta bakım hizmetleri şirketlerine bakarsınız. Puanı yüksek, önerilen bir şirketten bu hizmeti alırsınız. Muhatabınız bir şirket olduğu için gelen hasta bakıcı 'karnım ağrıyor.' derse ya da kişiden memnun olmazsanız, hemen o gün değiştirme imkanınız olur. Devamlılığı sağlamak kolaydır yani. Ama pahalıdır, ama şirketin merdivenaltı bir şirket olmaması gerekir.

2. Bir hastaneye gidin, birkaç hemşire ile görüşün, mutlaka evde hasta bakan hemşire ya da hastabakıcı tanıdıkları vardır. O şekilde bulursunuz. Memnuniyetsizlik konusunda değiştirme sıkıntılıdır, hemen o gün yenisi bulunamayabilir. İşlerinin çıkma ya da tatil günlerinde yedeklerini kendileri bulurlar. 1 den ucuz ama yine de pahalıdır.

3. Bir kaçak göçmeni evinize alırsınız. Daha önce eve alınmış, uzun yıllar bu işi yapmış, hastası ölmüş ya da iyileşmiş olanlar vardır. Eski hasta sahibi refere edebilir. Böylesi en iyidir. Böylesini bulamazsanız çok şanslı olmanız gerekir. Hastayı döveni, külfeti olmasın diye ülkesinden getirdiği ilaçla 7*24 uyutanı, hasta acıdan kıvranırken horul horul uyuyanı, evi soyup kaçanı, en olmayacak zamanda işi bırakıp gideni olabilir. Yatılıdır. Ucuzdur.

Ücret konusunda bulunan kişinin kalitesi, sağladığınız imkanlar, hastanın kendine yeterlilik durumları vs. dünya kadar değişken var. Pek kimse bişey diyemez.

fizik tedaviyi aksatmamalı ve sürekli felçli uzuvlarını kullanmaya çalışmalı.

hani çok temel tavsiyeler gibi duruyor ama gerçekten işe yarayan bunlar.

Ne kadar kullanamıyor? Hiç mi yürüyemiyor, yatalak mı bilmiyorum ama.

Bir FTR uzmanı görmeli.
Muhtemelen Fizik tedavi verecektir.
Fizyoterapistin talimayt ve tavsiyelerine uymalı, ev egzersizi verilirse aksatılmadan yapılmalı.

Kaslar çok süratli zayıflar, Bir sebepten 15 gün alçıda kalan kaslarımızın kullanmama sonucu zayıfladığını deneyimlemişizdir çoğumuz.

Kasların zayıflamasına müsaade etmeyecek, mümkün olduğu kadar kullanacak. Yürüyebiliyorsa her gün becerebildiğince yürüyüş yapacak. Elini kullanacağı aktiviteler bulacak, el topu vs.

Tabii bunlar hep FTR uzmanının görüş ve müsaadesiyle olacak şeyler. Ama kendisine söylenenin azamisini yapmaya gayret etsin ve teşvik edin.

Üsttekilere ek olarak aynı şekilde felçli olan bir yakını olarak beklentileri konusunda moralini bozmayın ama çok da umut vermemeye dikkat edin.

Yani yürüyeceğim dediğinde bunun için her hafta fizik tedaviye gidiyorsun deyin, ama yürüyeceğim dediğinde yürüyeceksin tabi ki seninle bilmemne yapacağız yürüyeceğine söz ver vs demeyin.

Biz o kadar fizik tedavi ve emeğe rağmen ne yazık ki bir sonuç alamadık. Evet konuşması düzeldi, bacağını ve kolunu oynatmaya başladı ama daha çok kukla oynatır gibi hareket ettirebiliyor, yürüyemiyor bir şey tutamıyor.

Fizik tedavi çok önemli. Ben bir doktordan duymuştum
bunu ilk 1,5 yıl içinde uygulamak çok önemli demişti.

Ama hastanın katılımı çok önemli burada. O yüzden eş zamanlı bir psikolog ya da psikiyatri desteği de alın. Çünkü fizik tedavide olumlu sonuç alınsa bile bu sonuca ulaşmak epey sürebiliyor. Çünkü hasta kendini saldı mı istediğiniz tedaviyi uygulayın sonuç alamazsınız.

Fizik tedavi de tek başına mucize yaratamaz. Haftada birkaç seans alacak ama evde sürekli tekrar etmesi lazım bişeyleri. O yüzden doktordan evde de uygulanabilecek teknikleri öğrenin mutlaka. Bazı oyuncaklar var onlarla çalıştırın. Size çok iş düşüyor. Özellikle hareketsizlikten eklemler, diz ve dirsekler kitlenmeye başlar, sürekli harekete zorlayın ki açılsın.

Gerçekten o uzuvları oynatmaya zorlaması önemli. Çok basit gibi geliyor ama bir parmak hareketi bile yaptırabilmek 1 ay sonra belki eline kaşık alabileceği sürecin temelini atabiliyor.

Doktor size söyleyecektir mutlaka ama mesela bizim ailedeki süreçte doktor kesinlikle gündüz yatmasına müsaade etmeyin demişti. Yanına yastıklar koyun ama oturabildiği kadar koltukta otursun normal bir insan gibi demişti mental olarak düşmemesi için.

Ama tabii hastanın durumuna göre değişir, doktor tavsiyesine kulak verin.

O cihazlar, (sanırım adı bluetoth transmitter gib bişeydi) radyo dalgası yayıp araba teybinden o yayını yakalayıp çalışıyordu.

Çok radyo kanalı olan büyük şehirlerde maalesef karmaşa oluyor okuduklarım kadarıyla, az radyo yayını olan küçük şehirlerde işe yarayabilir.

Araba teybinin kaset çalar ya da cd çaları varsa, o kısım iptal edilip blutut alıcı eklenebilir. Örnekleri var.

JB+1

elektronikle uğraşmaya el yatkınsa devre kartı şeklinde alıcılar var, teybi söküp aux in kısmına bağlanabilir

teypte direkt olarak aux girişi varsa, devre kartı olan dışında normal alıcı oraya bağlanarak da yapılabilir.
örnekler:
www.trendyol.com

www.robitshop.com

aslinda siz boyle deyince kolay gibi gorundu ama kendim cesaret edemem acikcasi, bozarsam karim da beni bozar. (kilibik mode on)

Bloor'un uyarisi iyi oldu, bu aleti istanbulun gobeginde yuzlerce radyo yayini arasinda kullanmayi planliyordum.

Arabada USB girisi yok ama koltuk yanindaki kolcagin icinde bir aux girisi var.

teybin modelini gösterir bir foto var mı acaba?

o aux girişi çalışıyor mu diye bir kontrol edip sonrasında linkteki gibi bir ürün alınabilir. benim attığım ürün gücü usb den alıyor. benzer bir çok model var ama fiyatlar benzer bantta geziyor.
aux girişi çalışıyor ise ve usb den güç alınabilecekse en rahatı konsola koymak ama bir şekilde hiç görünmesin, ortalarda gezmesinderseniz de teyp sökülüp yapılmalı.

edit:
www.hepsiburada.com
bunu yorumları daha iyi

bu da güzel göründü gözüme :D durduk yere bunlara sardım :S
www.hepsiburada.com

fotograf yok araba da uzakta su an ama bu aux uzerinden bluetooth ozelligi getiren aleti deneyebilirim. normal kulaklikla bir deneyeyim aux'u.

aux girişinden çalışan bt aparatlar var. gayet güzel çalışıyor. herhangi birini alıp kullanabilirsiniz.

aux girişi varsa direkt şundan alabilirsiniz:

www.amazon.com.tr

çakmaklıktaki usb'ye takıp direkt kullanabilirsin.

AUX normal kulaklıkla deneyemezsiniz, aux kulaklığa ses vermez, ses girişidir. Elinizde AUX kablosu varsa telefon ile teyp arasına bağlayabilirsiniz.

AUX girişi varsa bu girişlere uygun blutut aparatları en güzeli olur, ben direkt teybi söküp içine devre eklemiştim. Aux girişi yoktu.

AUX girişinden çalışan BT setler +1.

Baseus olanı alın. Amazon linki olan.

'Hemen hemen her gün' deyince migren denebilir mi?

Öncelikle bir Nöroloji uzmanı kontrolünden geçseniz?

Ben spigen kılıf ve ekran koruyucu aldım. Memnunum. Zaten kendini kanıtlamış bir marka spigen.

Kılıf,

Kılıf olarak bugün bunu sipariş edeceğim. Özellikle lensi koruması için:
www.hepsiburada.com

Şimdiye kadar şu aşağıdakinini kullanıyordum, hem gayet iyi koruyor, sağlam. Hem de arkasındaki ayak telefonu hem dikey hem de yatay olarak masaya koymayı sağlıyor. Fakat 3-5 ay içinde o ayağın esnekliği bozuluyor, yeniden almak gerekiyor.
www.hepsiburada.com

zamanında daha buyuk bir parca icin ek ucretini odeyip direkt kutulu vermistim tax free den sonra; 3 tane buyuk kutu vardi

bagaja verirsiniz, kırılacak eşya olarak kaydederler sıkıntı olmaz. o şekilde kahve makinası taşımışlığım var.
ama batarya olduğu için bagaja alamayız derlerse onu bir teyit etmek lazım.

Ben kutusundan vs. çıkarıp kabin valiziyle Malezya'dan getirdim. Malezya'da vergi yoktu ama zaten şöyle bir durum var. Vergi memurları çoğunlukla pasaport kontrolünü geçtikten sonra oluyor. Oraya gösterecekseniz kabin valizi dışında şansınız pek yok.

Telefonunuz e-sim destekliyor mu?
hayir ise cevabim yok.

evet ise uygulama onereyim. Airalo. indirip direkt internet icin sim kuruyorsunuz ikinci hat olarak calisiyor.

3gb/30gun 10$. cok lazimsa 10gb 22.50$. en buyuk bu.

referansim ile uye olursaniz 3$ ile aciyor hesabinizi. (bana da 3 yukluyor). isterseniz soyleyin.

maalesef e-sim yok. telefonu degistirmenin zamani gelmis.

Kaliteli bir tıraş sabunu ve iyi bir fırça kullanın. Hatta jiletli tıraş aleti de eklerseniz tahriş sorunlarından kurtulursunuz. Ben böyle kurtuldum.

Yaşanmaz

Ben yaşardım, ailem hep sessiz sakin, nezih emekli semti türünden yerlerde yaşamayı isterdi ve öyle de yaptılar hep. Ben de belki de ondan dolayı hep hareketli, olaylı, cıvıl cıvıl yerlere ilgi duydum.

Kapıdan inince olayın içinde olacağım yerleri seviyorum. Siz de severseniz yaşanır. Ama her saniye şu ses bir dursun artık diye kendinizi yiyip bitirecekseniz o sesler yıllarca her saniye yanınızda olacak. Sizin karakterinize bağlı kısaca.

bu sadece hareket sevip sevmemek değil, ben yaşamadım fakat yaşayanlar şundan şikayetçiydi özellikle yazın cam açık uyumak durumundasın fakat 24 saat bitmeyen bir gürültü, sen istesen de istemesen de evin içinde, yazın çok daha çekilmez oluyormuş

Nö dostum nö. Moda'da yaşayan arkadaşım bile şikayetçi gürültüden.

Tarz meselesi. Kabadayı filmindeki ali Osman'ın oğlu gibi bir hayatın varsa neden olmasın? Ama kimsenin duvarına işemeyeceğinin garantisi yok sanırım.

Bir de ufak bir ayrıntı vereyim, geçen cuma mevzubahis yerde oturuyoruz. Biraz ileride tatlış bir kedi koklaya koklaya kendi etrafında dönüyor. Dedim ki "çişini yapacak". Kedi mastırı eşim ise "toprak falan yok mümkün değil" dedi. Gerçekten de ufukta hiç toprak yoktu. Kedi utana sıkıla çişini kaldırım taşının hafif çukurda kalan köşesine yaptı. Ardından çişin üstünü kapatmak için tırnaklarıyla betonu kazımaya çalıştı. Uğraştı uğraştı, bir sağdan, bir soldan... Tırmalama sesi bir an bana kadar geldi. Sonra utanarak uzaklaştı. İşte o an dedim ki "Allah hepimizin belasını versin."

ilk bir kaç gün, süpermiş burası dersin. sonra uykular haram olunca, nerden geldim buraya, dersin.

imza: iki sene modada yaşamış ve zor kaçmış biri.

Birak yasamayi aksam saati ekmek almaya gidemezsin yolda bicak takabilirler acik havadan korona kapabilirsin.
Hayatim kadikoyde gecti 2 senedir gitmiyordum, bu hafta gittim sok gecirdim.

Beyoglunun eski halinden bile kotu olmus.
Turizm bolgeleri bile bu kadar karisik ve les degil.

Asla yaşanmaz, daireyi bedava verseler bile gitmeyin. Müşteri olarak güzel ama sakin olarak berbat bir sokak.

Delirirsiniz. Ssokağın bitmeyen gürültüsünün dışında, oradaki binaların arkada bahçeleri ortak ve onlarca barın bahçesinin sesi ölümcül bir uğultu olarak evi dolduracaktır. Eğlence bitti sakinleşti derken iki ergen sevgili pencerenizin altında iki saat bağırarak kavga edecek. Sonrasında uyuyabilirseniz sabah evden çıktığınızda apartmanın önünde ya kusmuk ya idrar ya da en iyi ihtimalle kırık şişe olacak.

asla.
moda saint josephin sokağından, insan kalabalığı nedeniyle taşındım ki yoğunluk kadife'yele kıyaslanamaz. hele bir de gürültü, kir pasak. evlerin hepsi depreme dayanıksız derin çatlaklı.

asla asla asla. parkta yatın daha iyi.

Kişiye göre değişir. Ben yıllarca yaşadım ve takmadım gürültüyü. Hem şimdiki Ağaç Ev' in sokağında hem de Kadife' de yaşadım. Yatak odaları arkaya bakıyor zaten.

moda komple sesli gibi anlatılmış da her yeri bir değil. mühürdar ve yaver bey'de yaşadım. sanki istanbul'da bile değilmiş gibi sakindi. ama barlar sokağı falan delirmek için birebir. acı çekmek istiyorsanız girin.

Kadife sokakta kafayı yerdim herhalde ben, birkaç yıldır gitmiyordum geçenlerde bir gece oradan geçmem gerekti, walking dead seti gibiydi yemin ederim.

Sezgin Kaymaz'ın Kün'ü olabilir mi?

sezgin kaymaz-kün bence de.

Google Docs ya da bütçe ayırırım derseniz Office 365 işinizi görür.

mac kullaniyorsanız. pages ile yazabilirsiniz.

Google Docs tabi ki

google docs her zaman her yerde ulasilabilme ve bedava olmasiyla goz dolduruyor.

oteki taraftan lisansli office varsa onedrive ustunden dosyayi paylasarak da tam ozellikli ofis ile kullanabilirsiniz. o da hic fena olmuyor.

diger secenek de ofisin web tabanlisini kullanmak ki sanirim o da free . gayet de guzel calisiyor ama karsilikli calisma olayindan emin degilim free diye kisitlanmis olabilir ya da olmayabilir. ms bu konuda baya agresiflesti. ayrica web client olmasina ragmen cok ama cok iyi calisiyor. google docs a basar yani.

o 45 derecelik açı arkadan ufak ufak itmeye başlıyor ve öndeki 2 dişin düzenini bozuyor. aynı durumda ben de 45 derece ile itekleyeni çektirdim alttaki dişler daha fazla bozulmadan.

çektir gitsin

bende bunu duyuruda sormuştum, gayet güzel çıkmış çuruk olamayan dişimi herkes çektir dedi haklılarda, ben hala bekliyorum iyi bi ortodontiste gidip görüş alıcam

aynı dert benim de 3 yirmiliğimde var neyseki henüz çıkmıyorlar ama çıkmaya başlar başlamaz ağzımı yardırıp aldırıcam yoksa dişlerimin şekli bozulacak ve kül kedisindeki cadıya benzeyeceğim :P
bence kurtul gitsin derim. bu arada özel bi muayenehanede değil de tıp fakültesinde uzman tarafından çektirmeni tavsiye ederim

rahatsızlık duymuyorsan, diğer dişleri de bozacak gibi değilse çektirme.

Baska bir doktoro daha git.
Bende 4 tane 20 lik var.Ilk gittigim doktor cekelim dedi daha sonra 2-3 doktora gittim hepsi de "cok düzgün cikmis, cürüksüz ve diger disleri sikistirip bosluklarin kapanmasini saglamis, sakin cektirme" dediler. 14 yildir duruyorlar bir sorunda yasamadim.

cevapları ben de merak ediyorum. soru ve cevaplar ilerleyen zamanlarda silinmesin lütfen..

Türkiye'de torpil işlemeyen, özellikle sonunda para söz konusuysa, torpil işlemeyen bir kurum var mı? Torpil kadar kurumdaki kişilerle var olan maddi/manevi ilişkilerin de önemli olduğunu söylemek lazım.
Ama tabi buna rağmen hiçbir tanıdığı olmayıp, bu kurumdan destek alanlar da yok değil, şansınızı deneyin bence.

leyla erdoğan

anahat demissiniz o yuzden önceki cevabı sildim. anahat trenleri diliskelesinde durmuyor. sizin için en iyi yöntem adapazarı ekspresi.

"haydarpaşa - Diliskelesi arasında yıl sonuna kadar trenle yolculuk edeceğim." kötü bir haberim var 1-2 aya adapazarı-haydarpaşa hattı iptal olacak hızlı tren çalışmaları için.

ohannes ya, o çalışma 2 ay olacak diye taa yazbaşında duyurmuşlardı hala mı bitmemiş.

wide gebzeye kadar minibüsle gidersem günde 5-6 saat yolda geçirmem gerekir. :)

tcdd yi aradım, "adapazarı ekspresi şu anda işliyor ama hızlı tren inşaatı başlayınca büyük ihtimalle bir kaç yıl için devredışı bırakılacak ancak ne zaman olacağı henüz netleşmiş değil" dediler.

adapazarı ekspres ve diğerleri yaklaşık 30 ay çalışmayacak.

izmiti geçince köseköy istasyonu son durak olacak.

muhtemelen aralık gibi trenler kalkar.

cevabı google da aratınca haberi bile çıktı.

www.tren-saatleri.com

o diil de tren yapasım var nedir lan ahah

hazır yazılmışların modifikasyonlarından mümkün mertebe kaçının.

şu an aktif olarak bir inşaat firmasında çalışıyorum ve sektöünde lider! bir yazılım firması erp sistemi kurdu. sonuç: hazırladıkları sistemi bize yamalı bohça gibi orasını burasını değiştirerek sundukları için sürekli hata veriyor.

açıkcası fazla büyük bir iş değilse, tam olarak ne yapması gerektiğine kafa yorun; akabinde "biz bunu sıfırdan istiyoruz. tüm akışlar, tüm sistem bu tasarladığımız şekilde olacak" deyin, yoksa sıkıntı çekebilirsiniz.

daha neler? olur mu öyle şey? en azından ben sevmem.

yok

Almanya'da EILLES diye bir sallama çay var, böyle tam yaprak şeklinde. Onun Earl Grey'i inanilmaz lezzetli, ilk kez bir sallama çayı demlemeden daha çok sevdim (ama bi tek bu markanın çayı için konuşuyorum tabi, bizim toz poşet çaylar felaket).

hiç sevmem hmde hiç.

kesinlikle demleme çay. ama onun olmadığı yerlerde (bim'de satılıyor sanırım) berk poşet çay, demleme çaya en yakın lezzeti veriyor.

ben de sevmem. mecburen içerim.

imkansıza yakın. :)

demleme çay bayat ya da kötü çaydan yapılmaysa yarışırlar.

Bizim çay ocagının çayına tercih ediyorum ben sallama çayı. Gerçekten çok berbat çünkü. Evde falan olmaz tabi öyle şey.

demleme çay çok daha iyi bence de.

düzeltme: harf eksiği.

Twinings'in sallama Earl Grey ini çoğu demleme çaya tercih ederim ama Earl Grey demlemeyi hiç bir şeye değişmem.

lipton lambur lumburu 3 sallamayı 5-6 dakika porselen de demliyip altında su kaynatmadan sadece dem olarak içiyoruz 6 çay bardağı su koyarak dene bi imkanın varsa forever earl greyyy

sallama çay mecburiyetten içilen bir içecek bence

sayfaya girer girmez, solda kocaman bir genel sipariş hattı var: 4447677

flashla ilgili sorun var, ondan göremiyorumdur o halde.
teşekkürler numara için.

senaryo ya da kitap yazardım herhalde.

çok zor. insan sosyal bir hayvan. depresyona girerdim her halde.

aydınlanırdım herhalde :D
he pardon fiziksel bişiler yaptığımızı yazmak lazım herhalde.
yaşamımı sürdürecek normal aktivitelere devam ederdim. yemek yoksa yetiştirmek veya toplamak lazım mesela. herşey var bişi yapmana gerek yok diyosan da ellerimi oyalayacak bişiler yapardım, ağaç yontmak, seramik vs gibi, yürüyüş, keşif yapardım, ormanda sessizce oturup vahşi hayvan gelsin diye beklerdim vs vs
ama hep dediğim bişi var insan ormanda bir ay yalnız kalsa eskisi gibi olmaz bence.

of ya bi de yıldız gözlemi yapardım. teleskopumuz da olabilir mi?

gündüzleri yürüyüş filan, doğayla vakit geçirir, herhalde geceleri de hayatımda ilk kez roman yazmaya kalkardım.

deli gibi spor yapardım, döndüğümde baklava kaslarla kızlara hava atardım.

Gerekirse kablo çeker internete girerdim. Olmadı serrar baz istasyonu ya da uydu telefonu filan bulur yine internet yapardım. İnternet şart ağa :)

kalem kağıt varsa yazıp çizmek.
evden dışarı çıkabiliyorsam, gerekli malzemem de varsa ağaçtan bir şeyler yapmak. bahçe düzenlemek.

"hiç biri yok" diyorsan hayal kurmak.

çoluğumu çocuğumu keserdim.

(bkz: the shining)

muhtelemen yanına ikinci dağ evini dikerdim.

kalem kağıt dışında heralde yanımda herhangi bir müzik aleti götürür bir sene içinde de bayağı bir ilerlerdim.. müzik olmadan geçmez o kadar zaman..

eşeysiz ürerdim.

doğa ile uğraşınca zaman gayet güzel geçer. öyle bir ortamda dağdaki her bir ot, her bir taş, her bir pınar bir anlam ifade eder. Şu pınarı genişleteyim, şu ağacı yoldan çekeyim derken işler bitmek bilmez.

Okçuluğumu geliştirmeye çalışır, müzik aletleri ile folkun dibine vururdum. Zaten sonlara doğru bahar gelince raid'e çıkan viking moduna girerdim sanırım.

mürekkep, kalem ve kağıt serbestse kaligrafi tekniğimi geliştirirdim; teknolojik ürün gerektirmeyen spor hareketleri yapardım; 1 yıl sonra ne yapacağımı hayal ederdim; geri kalan zamanlarda da paso uyurdum.

Anadan doğma gezerdim, elbise giymezdim.

Böyle mülteci istekleri olanlara Yönetmen Sean Penn'den gelsin "Into The Wild"

konuşmayı unuturdum. üç gün evden çıkmasam biriyle konuşmasam bozuluyor konuşmam:D

Gitarımı alır bir sürü beste yapardım, domates falan yetiştirirdim, kitap okurdum ama muhtemelen bir aya kalmaz sıkılır geri dönerdim :)

bol bol pipo içer, yazar, tahtadan objeler yapardım.


(bkz: walden)

www.imdb.com

midyat'ta her kosede bulabilirsin.

mardin'e uçuyorum hemen.

nöt: istanbuldayım.

türk tipi kilim için gülhane taraflarını öneririm. sultanahmet--gülhane-eminönü hattı üzerinde çok var öyle halı kilim işi satan yerler. tabi genelde turistlere çalıştıklarından pahalı olabilir bir miktar.

normal halılara göre pahalılar söylendiği gibi.
acelen yoksa markafoni'deki 3K concept kampanyası yakalamaya çalışabilirsin.
www.3kkonsept.com (site sinir bozucu şekilde yavaş ama burada kesinlikle bahsettiğin halılardan da var)

bence şart değil ki. mesela fox'un bazı dizileri (house gibi) çok çok iyi olmasına rağmen türkiye'de de olduğu gibi çok kötü yayın yapan bir kanal olduğunu bütün dünya biliyor. (yanlış hatırlamıyorumdur umarım ama çok fazla george w. bush yanlısı idi ve onunla ilgili çok fena olumlu sallama haberler yapıyorlardı) o yüzden "kötü" denince fox akla geliyor ve mesela bir çok filmde "nee fox mu yayınlamış, boşver o zaman" gibi fox yayınlıyorsa inanma gibi cümleler duyduğumu biliyorum (özellikle simpsons ve neydi şu cartoon networkteki.... onda..) yani tabi bağları olabilir. ama olmadan da olur :)

hbo'nun ismi hemen hemen tüm kanallardaki dizilerde geçer. bir bağ olmaması kuvvetle muhtemel.

hbo nun taşagı var o yüzden. bi de kabloludan yayın yapıyo (:

o yüzden yazarlar zaten..

(git: 307683)

www.brightdreamer.com

yaş kaç? beklemediğiniz bir yerde o kelimeler karşınıza çıktığında anlarsınız, hatırlarsınız. ama speaking en son aşama olduğundan (sonradan öğrenenler için) konuşurken aklınıza gelmemesi çok normal. kelime iyice yerleştiğinde kullanmaya başlarsınız ancak.
yine de www.wordtest.com u tavsiye ederim, kelimelerin oturmasına yardımcı olur.

yillar once lisede' ifadenize bakarak 30lar civarinda oldugunuzu varsayiyorum, dun ne yedigimizi unutturan bir kosturmaca icinde yasarken vitamin destege ihtiyac duyuyor olabilirsiniz, bazi vitamin eksiklikleri konsantrasyon eksikligine yol aciyor bildigim kadari ile.

kelimeleri kullanmakla alakali. esim yabanci her gun yabanci bir suru kelime ogreniyorum ama kullanmayinca ucup gidiyor. normaldir efendim. amac bir suru kelime ogrenmek degil ise yarayan bir suru kelime ogrenmek.

yazar sayısı çoğalınca bırakıldı bu. kimsenin kimseyi tanımadığı bir ortam oldu. samimiyet kalmadı.

hatırlamıyorsunuz demek bundan da daha önce evlenen sözlük yazarları olay'da duyurulurdu. buna da son verildi.

hazır lafı geçmişken 2-3 tane güzelinden yazılmış kitap örneği verebilecek var mı

evlilik duyurulari sozlukculer sikayet ediyor diye sonlandirilmisti sanki ama diger tipte duyurularin da yapilmayacagina dair bir izlenim edinmemistim ben.

Tec:
Zen ve motosiklet bakim sanati

facebook sayfasından duyurmuşlardı sanki geçen bi.

ben de yanlış yazmışım. bırakıldı diye bir şey yok benim de bildiğim.

ama bunlara verilen önem azaldı. eskisi samimiyet kalmadı diye düşünüyorum.

belki kimse sözlükte duyurulsun istemiyordur artık? herhangi bir meydana çıkıp ben şunun yaptım diye bağırmaktan çok bi farkı yok en nihayetinde artık. (sanki)

dambil
facebook sayfası sözlüğe ait değil diye biliyorum, sözlükçü birinin girişimi.

Sozlukle ve sozlugun aktiviteleri ile ilgili duyuruluyor yapiliyor artik sadece. Diger talepleri eksi duyuruya yonlendiriyoruz ama mesaj atip sozlukten duyurulmasini (reklaminin yapilmasini) isteyenler duyuruya yazmiyorlar nedense genelde.

Balığın yanında düz haşlama (suda) veya közde patates süper oluyor. Üzerine ot falan atmasanız da olur.

süper gider. büyük ve yuvarlak kesip, hafif kızartabilirsin. annem yapar böyle ince ince dalları olan bişi koyar üstüne yeşil ne olduğunu bilemedim.

haşlayacaksanız kabuklarını soyup haşlayın. sonra patatesleri boylamasına ikiye kesip arasına ufalanmış beyaz peynir veya rendelenmiş kaşarla; arasına dereotu kekik az kırmızı biberi harmanlayıp hazırlayacağınız içi koyun. parçaları bir araya getirin bu sefer enine ikiye bölün. servise hazır.

aradığınız otun adı biberiye.
patatesi fırınlayabilir ya da haşladıktan sonra kızartma yapar gibi az yağda çevirebilirsiniz. üzerine biraz sarımsak tozu ve pul biber falanla güzel olur.

yeşil ot dediğiniz balığın üzerine mi patatesin üzerine mi? balığın üzerineyse defne yaprağıdır. patatesin üzerineyse biberiye olabilir.

en güzel/pratik haşlama yöntemlerinden biri:

patatesleri yıkayın.
birkaç yerinden çatalla delin.
beş-altı kat kağıt havluya sarıp, akan musluğun altında iyice ıslatın.
öyle şaldır şuldur mikrodalgaya. 4 dakika.
sonra kapağını açıp, ters çevirin.
bir 4 dakika daha.
sonra, elinizi yakmadan kağıt havludan soyun.
kabuklu bile yeseniz olur, başta iyi yıkadıysanız.


tencerede haşlama gibi içine su girip de yavan hale getirmiyor.
özlü, dolu dolu oluyor.

65 derece'nin verdiği tarif gayet pratik ve leziz. bir ayrıntı vereyim; biberiye kullanacaksanız patateslerle beraber çevirin yağda. sonradan üzerine eklemeyin.

tabak süsü olarak patatesin yanına mini soğanlardan da koyabilirsiniz.

valla annemin yaptığı bir şey var; yiyen bayılıyor. inanılmaz güzel.

önce patateslerin kabuğunu soyup haşlıyorsunuz. normal haşlama yani. bütün olarak.
sonra patatesleri tavada bütünken kızartıyorsunuz döndüre döndüre. yani dışı kızarıyor böyle sertleşiyor falan. acayip lezzetli oluyor .annem balığın yanına yapar onu. deneyin bence.

Balikla patates super gider.ben patatesler kup kup dogruyorum, biraz tuz,karabiber,pul biber ve zeytin yagiyla karistiriyorum. Onceden isittiggim firinda pisiriyorum. Super oluyor.

kızarmıs patates de olablır. off alıcan cuprayı kızarmıs soganı peh

balığın yanına patates konulmasının sebebi boğaza kılçık filan kaçtığında temizlemesi içindir derler..
balıkla güzel gider orası da ayrı...

fish hölö hölö var ya unuttum fastfood balıkçısı orda haşlanmış pattis veriolar, şöle 3e beşe bölüyolar. olur yani bence de.

bi de pişirirken defne yaprağı soğan ve tae karabiber koyar annemler. hmmm.

yaptım süper oldu.

evet ay yokken gitmeniz daha uygun olur ancak şehir ışıklarının çok az olduğu bir yer olmalı.

bulursam ben de istiyorum henüz bulamadım öyle bir yer. şehirler arası bi yol daha uygun olabilir sanki aydınlatmalardan uzak...

öncesinde cylon vs demon yapsak?

adama

tabii ki dean winchester. goççum benim.

bill adama tabiki. dean i severim adamın prensipleri var ama bill adama koskoca bir filoyu yönetmiş gerektiği yerde dev gibi sorumluluklar almış bir adam. öyle olmaz herkes. en azından herkes elini taşın altına koyacak burada en azından üj yujarı bişrag lraıf airfıjai ... hiç kimsenin borusu burada ötmez. yönetim burada gerekeni ypamış ama bundan sonra görev futbolcularda.

bill adama tabi.. dean ne lan?

bill adama tabiki. o olmasa sen bırak babanı ananı bile bilemezdin.

bulunmuş mu? ben ekim'e kadar sürer diye okumuştum.

Higgs adayları gözlenmiş. İki durumda aranan şeyin adayları gözlendi diye duyurulur:

1. Para lazımdır,
2. Adaylar gözlenmiştir.

Daha çoook analiz yapılması lazım.

ben de heyecan yaptim bi an amk.
heyecana gerek yok, 60 tane yakin parcacik bulmuslar sadece.

game of thrones ne ya? çok yapmacık. boardwalk empire candır. saatlerce aralıksız yayınlansa yine izlerim.

the wire ve boardwalk empire ı sevmedim. çok yavaşşşşşş

game of thrones candır.

boardwalk empire son yılların en iyi 2-3 dizisinden biri bence.

lotr tarzı ortaçağımsı fantastik kurguları seviyorsan game of thrones da güzel.

the wire gelmiş geçmiş en iyi dizi olabilir, en azından ilk sezonunu ve ikinci sezonun çoğunluğunu izlemiş biri olarak söylüyorum. ve duyduğuma göre finali de en iyi dizi finallerinden biri olarak geçiyor.

the office gelmiş geçmiş en komik dizi bence.

The Wire, dizi tarihinin en iyisi.

5 sezonun 5'i de güzel,

çaba harcaman gerekiyor çünkü sezonların ilk birkaç bölümü fazla yavaş olur; ama kesinlikle harcadığın çabanın karşılığını alırsın.

tab'lerde ölçü olmaz, dolayısıyla tab'den bakarak çalmak için şarkının orjinal halini bilmek gerekir.

çizgiler tellere tekabül ediyor. en alttaki tel mi teli. yukarı doğru inceliyor. yanda yazar zaten eadg diye. rakamlar da kaçıncı perdeye basacağını gösteriyor.

o halde orijinal notaları bulup, eşleştirmeyi kendim mi yapmalıyım?

niye eşlemek istiyorsun ki? nota haline getirip başkasına mı vereceksin?

acemiyim, parçanın ölçüsünü bilmeyince neye göre yürüyeceğimi bilemiyorum, yarım notalar ne tam notalar ne anlayamıyorum bu tabdan.

şu linkte mesela üstte notalar altta tab var.
b1107.hizliresim.com

buradan bakınca mesela ilk sırada

3 3 3 3 3 3 3 3 1

gibi bir dizilim var, buna göre 1 ölçü içinde 8 nota basıyorum. hepsi de çeyreklik. ama sadece tab olunca ne nedir çıkartmadım.

işte dediğim, bir taraftan şarkıyı dinlemen lazım. şarkıyı dinlediğin zaman şarkının ölçüsüne göre tabdaki notaları çalacaksın. ki serenade'in basları duyulur arkadan rahatça.

önce dinleyerek notaların ne zaman değiştiğine dikkat et, bir taraftan da gözlerinle tabı takip et. kafanda oturttuktan sonra gitarı alıp denersin.

veya şimdi aklıma geldi, yine ultimateguitar'da guitar pro tabları oluyor. onları indirip deneyebilirsin. guitar pro tablarında (power tab de olur) hem ölçüleri gösterir, hem nota olarak gösterir, hem de diğer enstrümanları kapatarak tek enstrümanı dinleyebilirsin. biraz kolaya alıştırabilir ama bu yöntem.

guitar pro tablarını açmak için ücretsiz tuxguitar programı var, gayet güzel.

birbirine yakın olan notalar daha kısa arasında mesafe olanlar uzun olarak düşün.

bizi biz yapan hatıralarımız, yaşadıklarımız..
anca yeni beyinin kapasitesi düşükse biraz daha salak olabiliriz,,bi de duygular hormonlarla falan bağlantılı, yeni bedenin ürettiği hormonlara göre kişilik değişimleri olabilir ama bence gene de ben, ben olurdum :)

zor soru bu. ama

1. yine sen olmazsın. seni sen yapan sadece beynin mi, yoksa - pardon ama - ruhun da katkısı var mı?
2. aklım yine ruh değişkenine kayıyor. o yüzden bence yeni kişi bambaşka biri olur. (konu dışı: bu söylediğin resurrection denen olay. Ne kadar mümkün olabilir? Veya ne kadar mümkün oldurulabilir? Tüm dengeler değişebilir ki eğer mümkün olarak varsa/sunulursa)

Birebir replikanıza dahi koysalar yeni biri olursunuz.

25 yaşında kopi yaptılar, 35de öldük, copi peyst yaptılar. Şimdi her ne olursa olsun siz o aradaki on yılda yaşlanan vücuda uyum sağlamış bir beyini 10 sene önceki haline döndüreceksiniz. yaşadığınız fiziksel yıpranmalar olmamış gibi devam etmeniz zor. insan beyninin yabancılaşma yaşayacağına eminim. tabii sağlam bir psikolojik süreçten sonra iyi olabilirsiniz ama dünyaya bakışınızın değişeceğine eminim şahsen.

yine biz olurduk bence ama yaşadıklarımızı (ölüm nedeni, anı) hatırlıycağımız için ciddi psikolojik sorunlarımız olurdu. muhtemel aynı bedende bile olsak ölümden döndük diye değil de bu beden bana yabancı diye düşünürdük. neticede görünüş olarak aynı olsa da 0km beden.

illaki olur; sadece zamanımızın teknolojisi el vermiyor sanırsam...

çünkü beynimizde gerçekleşen olaylar elektriksel; o elektriksel veriyi alıp kopyalanabilir/işlenebilir bilgi haline getirebilirsek neden olmasın...

hormon olayı zor olmasa gerek; sonuçta bedenin birebir kopyasında hormon da üretilecek; yazılım doğru yüklendikten sonra sorun olmaz :P

hatta temel fonksiyonlar için "firmware", zihin meselesi için "software" takılabiliriz de :D

insan beyni yaklaşık 10tb bilgi alabilir diyorlar; hazır zihnim kopyalanırken bi kaç full hd film, biraz da flac müzik arşivi de fena olmaz sanırsam :D

ödev mi bu :))

yöö, çok dizi izlemenin sonucu. :)

6. gün filmini izle

çok tanıdık hatıralara sahip başka bir insan olurduk. hani çok net hatırlanan bir rüyada başkasının yerinde olmak gibi. farklı duygularımız ve düşüncelerimiz olacaktır çünkü düşünme beyindeki kimyasal reaksiyonlar sayesinde olur ve beyinden beyine fark eder.

veya;

"ben bu vücuda nasıl girdim bu ben değilim farklı hissediyorum çıkarın beni burdan ben deli diilim" haykırışları içinde kafayı sıyırırız, bunun bir rüya olduğunu düşünüp uyanmaya çalışmaktan kendimize zarar veririz.

The Island isimli filmi izle eğer izlememişsen.

Bana göre olay şu; tabii ki farklı biri olur. Ancak bunun tek sebebi, o maddelerin (atomların) farklı olması. Aynı atomdan iki tane yok neticede, bire bir eş atomlar olsa da. Gerçi bu bakış açısına göre; insan, birkaç sene önceki haliyle büyük ölçüde farklıdır (4 senede hücrelerin %80'i mi ne yenileniyormuş, öyle bir şeyler). Yani farklı biri olur ama senin dediğin gibi bambaşka biri olmaz. Çünkü en önemli etmenlerden biri düşünceler.

Psikolojik olarak ise durum şöyle; bu olayın farkına varmazsan aynı kişisin. Çünkü hatıraların eskisi gibi olduğu için kopya olduğunun farkında olmayabilirsin bile. Ama sonra çıkıp sana durumu anlatsalar, kabul etmekte zorlansan da, farklı biri olduğunu kabul edersin bence.

Bir de şu var, çok benzer ve ilgini çekecek bir konu; (bkz: her şeyin şu anda yaratılmış olma ihtimali)

ruh denilen şey beyin hücrelerinin birlikte oluşturduğu bir farkındalıktan ibaret bence. dolayısıyla evet sen sen olursun ama kırılım anından itibaren değişim başlar. yani şöyle demek istiyorum. beynini kopyaladıgını ve kopyan ile senin aynı anda uyandıgınızı düşün. uyandıgınız anda ikiniz de sensin. ama 1 saniye sonrasında ortam ve hissettiklerin sonucu oluşan duygular ile fikirler nedeni ile artık ikiniz de sen değilsiniz. 2 ve 3ncü kişilersiniz hikayede..

buradaki varsayim dualist bir yaklasim. yani zihnin bedenden(beyin de dahil olarak) ayri oldugu.
varsayimi kabul edersek (ki kisisel olarak yakin degilim dualizme) fikrim, o kisi uzun bir uykudan uyanmis eski kisidir.

kavanozdaki adam diye bi dizi vardı zamanında TRT'de...beyin nakli geçiren bi adam kafayı yiyodu, sorduğun soru o diziyi hatırlattı bana...
(bkz: hey gidi günler)

çok güzel yanıtlar geldi arkadaşlar hepinize teşekkürler. sanırım asıl sorun, bizi biz yapan nedir? oluyor. fiziksel bedenimiz mi yoksa düşüncelerimiz mi? düşüncelerimizi de fiziksel varlığımızın bir parçası kabul edersek (elektrik akımları) o halde bizi biz yapan fiziksel varlığımız. bu varlığı tamamen kaybedersek bir geriye dönüş olmayacağını düşünüyorum. dolayısıyla kopya başka bir insan olmalı sonucuna varıyorum kendimce.

kesinlikle pişman olmayacağınız bir yer...
kocaeli/kandıra/kefken
detay öğrenmek istersen mesaj atabilirsin.

aynı darlanmayı geçen yıl da yaşayıp kandıra/kefken'e gitmiştik esasında. bi de kartepe yaptık hatta sonra.

başka bir yer tavsiyesi varsa süper olur, kefkeni beğendik çünkü.

izmit delmece yaylası
ballıkayalar
kerpe

çin:
- ba wang bie ji (farewell my concubine)
- shi mian mai fu (house of flying daggers)
- man cheng jin dai huang jin jia (curse of the golden flower)
- huozhe (to live)
- da hong deng long gao gao hua (raise the red lantern)
- wo hu cang long (crouching tiger hidden dragon)
- wo de fuqin muqin (the road home)
- zhou yu de huo che (zhou yu's train)

Yeopgijeogin geunyeo (2001)

hong kong:
- sien nui yau wan (a chinese ghost story)
- chungking express
- fa yeung nin wa (in the mood for love)
- 2046
- se, jie (lust,caution)
- a fei zheng chuan (days of being wild)
- city on fire
- zong heng si hai (once a thief)
- mou gaan dou (infernal affairs)

taiwan:
- yin shi nan nu (eat drink man woman)
- yi yi
- the joy luck club

japonya:
- picture bride
- howl's moving castle, spirited away ve komple hayao miyazaki filmleri, tek tek saymıyorum imdb'den bakarsınız.
- shall we dansu?
- okuribito

kore:
- oldboy
- nae meorisokui jiwoogae (a moment to remember)
- taegukgi (brotherhood)
- arumdabda (beautiful)
- bin-jip (3 iron)
- yeopgijeogin geunyeo (my sassy girl)

anime ama izlememiş olabilirsin mindgame.
urga
spring, summer, autumn, winter and spring
daha da çoklarını yazarlar ama bence bağımsız amerikan sinemasına da bir şans vermelisin. holivuddan ibaret değil sonuçta. yeni zelanda ve avusturalya filmleri de fena olmuyor.

Sen iste;

The man from Nowhere
silmido
The Chaser
Welcome to Dongmakgol

bollywood:
- water
- rab ne bana di jodi
- main hoon na
- om shanti om
- kabhi khushi kabhie gham
- devdas
- rang de basanti
- slumdog millionaire
- dor
- kama sutra: a tale of love

iranlı mecid mecidi nin filmlerini izlemelisin

www.imdb.com

avrupa sineması açmıyor derken iskandinav sinemasını unuttun galiba.
-green butchers

iki ihtimal var ateşin seviyesi yüksek (biraz daha kısık ateşte pişirmelisiniz)
ya da tam zamanında kapatmıyorsunuz ocağı suyu çekip delik delik olduğu anda tamamdır.

altını çok açıyor olabilir misin? biraz kısık ateşte yapmayı dene

suyu iyice azalınca kısık ateşte bişirmeye devam etmelisin dostum.

şifreyi veriyorum,

birebirbuçukkısıkateşsuyuçekinceyekadar

çelik tencere ise, çizilince dibi tutuyomuş, teflon olması lazımmış.

Teflon tencere al! tutmaz.

en küçük ocakta kısık ateşte pişiriyorum esasında.

Tencerem dandik desem, iki farklı tencerede pişirdim, ikisinde de öyle oldu.

not: knorr un pilav harçları var, onlardan katıyorum.

sanırım ateşte sandığımdan uzun kalıyor.

Dibi tutmuş pilav çok güzel olur, tahta kaşıkla sıyıracaksın, tadına doyum olmaz, biraz dibine tutması makbuldur, ama yakmayacaksın, maharet orada, temizlerkende bir gece önceden tencereyi ıslatıp bırak sabaha da kolay temizlenir.

en küçük ocakta ve kısık ateşte bile dibi tutuyorsa herhalde pilavı unutup anca 1 saat sonra hatırlayanlardansınız :) ben de aynı şekilde yaparım ve hiç yaktığımı hatırlamıyorum. suyunu tam olarak çektiği an altını kapamak gerek. o da o kadar uzun sürmüyor.

dibi biraz daha tutsun böyle ben çok severim yanmış pilavı çağırın yerim np.

(bkz: san diego)

bence kesinlikle boston bu tanıma uyuyor.

bir de şu listeye göz atabilirsin.

www.infoplease.com

san diego dünyanın en güzel şehri. ekonomik olarak bilmiyorum ama San Diego keyif, Texas ve Florida'da tax çok düşük diye biliyorum.

virginia beach, virginia.

redneck yok
eglence bol, super plajlar
acayip turizm var
kiralar dusuk, cunku cogunlukla turistik bolge, yillik sozlesme yaparsan ucuz.

ünlü yerlerin tamamında yaşam pahalı.
fiyatı dahil ederseniz Carolina, Louisiana ve belki Florida olabilir. diğer sahillerde yaşamak para demek.

istiklal'de sahaflara bak.

İstanbul'daysanız eğer dağıtım yerlerine gidin. Ayrıntı %40 İletişim %35 diğerleri de %50 ye yakın indirim yapıyor. Bir tek Metis yanılmıyorsam %20 indirim yapıyor kendi mekanında. Ayrıca Kitapyurdu, İdeefixe dönem dönem indirim yapıyorlar. Ben en son ne zaman d&r gibi bir yerden kitap aldığımı hatırlamıyorum. Katalogtan/internetten seçip yayınevinin ofisine gidiyorum hem süper muhabbet, hem indirimli kitap. Hem de atladığım başka bir şeyler varsa görme şansı...

istanbul'da değilseniz eğer interneti daha çok deneyin.

kredi kartın varsa idefix.com da genelde %15 indirimli satılıyor kitaplar. bi göz at istersen.

eğer eski kitaplarsa ikinci ele bakabilirsin.

ben istanbul'da imge kitaptan taksit olayına girdim, alkım'ın da aynı hizmeti var. bildiğim kadarıyla ankara'da dost kitabevi'de taksit imkanı sunuyormuş.

tabii dedikleri gibi internet siteleri çok daha indirimli, oraları düzenli takip etmek gerek.

kitap grubu olustur bi arkadasinla.maksimak 3 derim daha fazla olursa anlasamazsiniz.
indirimleri takip edip ona gore alin,ozellikle nette bayaa indirimler var.ben bikac kitap almak icin d&r i tercih etmistim,ben cok memnun kaldim alicagim kitaplar heryerde yoktu ve 3 gunde teslim edilmisti,yanlis bilmiyorsam ise nette bi indirim de yapiyolar.baska siteleri kullanmadim ama kesinlikle ucuz yerler vardir.
genelde genel satis fiyatindan %40 ucuz filan bulabilirsin arastirirsan.
dedigim gibi en guzeli maliyeti 2-3 e bolup arkadaslarla ortak almaktir,sonra herkes satinaldigina sahip olur.

ikinci el. nadirkitap.com

%70 Sahaf, ikinci el
%20 Sıfır kilometre
%10 Internet

ben kütüphaneleri kullanıyorum, çok nadir olarak kitap satın alıyorum. şimdilik öğrenci olduğum için okulun kütüphanesini kullanıyorum. bir de halk kütüphanesine de üyeyim. halk kütüphanesine karşı ön yargılıydım, ama bilkent'te bulamadığım birkaç kitabı orada bulunca fikrim değişti.

hangi kitap siteleri güvenilir bilindik araştırıp fiyat karşılaşması yapmak maddi açıdan büyük tasarruf sağlıyor, son iki senedir böyle yapıyorum onlarca lira tasarruf etmişimdir.
ikinci el kitap almayı düşünürsen ve büyük şehirdeysen sahafları gez, internetten ikinci el kitap almayı tercih etmiyorum eğer hiçbir yerde bulamadığım ama internette bulduğum bir kitap değilse. ayrıca astarı yüzünden pahalıya gelebilir o yüzden ikinci el kitap almak da tasarruf açısından iyi araştırma gerektiriyor.
bunların dışında kütüphane seçeneği de var tabi, bu konuda da büyük şehirdeysen yine şanslısın, hiç ummadığın kitapları buralarda bulabiliyorsun bazen.

arkadaşlar freecycle'dan esinlenip şöyle bir grup kurdum az önce. ilk üye katıldı bile, belki işe yarar.

acikkitaplikistanbul@yahoogroups.com

okumak istediğim çoğu kitabı okulun kütüphanesinde bulabiliyorum, bulamazsam ve pahalıysa istek formu doldurup okula aldırıyorum, bulamazsam ve pahalı değilse birkaç yeri karşılaştırıp en uygun yerden alıyorum.

edit: okul bilkent.

Eskice bir kitapsa ve ingilizce okumaktan rahatsız olmayacaksam project gutenberg'ten indiriyorum.

parmakların şekli de etki ediyor ama bu bir engel değil, youtube daki videoları izlersen ne ilginç parmaklı insanlar var, o aletler işe yarıyor mu bilmiyorum ama en güzeli üst üste tekrar yapmak çalışmak zamanla parmakların ve kasların doğru basışları ezberleyecek

İhtiyacın olan şeyler : Çalışma çalışma çalışma çalışma.

bence moralini bozma ve devam et.çünkü senin sorunu görünce aklıma ilk bassa başladıgım zaman geldi.işaret parmagımı gitara baglayıp, sürekli 4 parmagımı 4 perdeye yaymaya çalıştım.çünkü parmaklar tam yayılmadıgı zaman dogal olarak temiz sesler alamıyosun.sürekli parmaklarım titriyodu.serçe parmagım hep havadaydı.benim bu süreci geçmem 3 ayımı aldı.ben de sabırsızlanıyodum o sıralar ama şimdi düşününce dogal bi süreç oldugunu anlıyorum.
güç konusuna gelince eminim benden güçlüsündür (bay/bayan önemli degil).ellerimde küçük.parmaklarım kısa ve ince.yani tüm dezavantajlı durumlara sahiptim.belki süreci biraz uzatmıştır ama sonuç gene aynı.sende yılmadan egzersiz yapmalısın.sonuçta senin için güzel olucaktır eminim (:

windowstaki snipping tool.
windows.microsoft.com

resmin olduğu sayfayı kaydedin. klasörün içinden resmi alın (başka yollar da var da bu hiç bir şey kurmadan yapabileceğiniz bir şey) firefox kullanın ama. ie ile olmayabilir.

ekran alıntısı aracı :) candır can

firefox için resmin üzerine sağ tık, resim konumunu kopyala (copy image location) , yeni sekme aç ctrl+v enter. sonra sağ tık, resmi farklı kaydet (save image as).

iki yol daha var.

1) Sağ veya soldaki ileri geri butonlarına bastıktan hemen sonra resmin üstüne hızlıca gelip sağ tıklayabiliyorsun. Sonra kaydedersin.

2)Firefox'ta: Resmin altındaki gri alana sağ tıkla/sayfa bilgilerini göster/Ortam/Adres listesinde aşağıda bir yerlerde yüksek boyutlu bi dosya var onu bulman lazım (tek tek tıklayarak aşağıdaki pencerede resimleri görebilirsin)/resmi bulunca farklı kaydet yap.

JavaScript eklentisini devre dışı bırakman yeterli. Chrome kullanıyorsan seçeneklerden sadece imdb sitesinde devre dışı kalmasını da sağlayabilirsin.

bir sürü yol denedim en kolayı

sayfanın herhangi bir yerine sağ tıkla sayfa kaynağını görüntüle de

<link rel="image_src" ara aşagıdaki gibi bir kodu bul al sana resim

<link rel="image_src" href="ia.media-imdb.com ">


mesala <link rel="image_src" href="ia.media-imdb.com ">

yanlis bi yol olabilir ama genellikle sozluk kullanmak yerine cumlenin tamamindan anlamini bilmedigim kelimeyi anlamaya calisiyorum (bilmiyorum duzgun ifade edebildim mi:)pc ve kitap onumde acik ve okurken bilmedigim bi kelimeyi aratirsam inanilmaz vakit kaybediyorum:( hade suna da bakayim buna da bakayim diye. ama okudugumdan hicbisi anlamamissam bakarim tabi:)

ipad ve iphoneda ki ibook uygulamasinda dahili ingilizce sozluk var. anlamadigin kelimenin uzerine basili tutup cikan menuden sozlugu seciyorsun, hoop.

pop-up olarak, taranılan kelimenin anlamını oracıkta gösteren babylon var.

ancak ben Cambridge Advanced Learner's Dictionary kullanıyorum, kelime dağarcığı istiyorsanız bu tam size göre. bir kelimenin etimolojik yapısından cümle içindeki kullanımlarına kadar her şey var içinde.

chrome kullanıyorsan google dictionary extension'ı var. ama ing-ing elbette.

amazon kindle ın ingilizce sözlüğü var normalde. bir de forumun birinde rastgeldim. birisi ingilizce türkçe sözlük uyarlamıştı kindle için. kullanıyorum, fena değil. sözlük kullanımı çok kolay. yazıyı okurken imleci kelimenin yanına getirdiğinizde kelimenin anlamlarını gösteriyor.gayet kullanışlı. tek sorun yüklenilen ing-türkçe sözlüğün kalitesi. zamanla kaliteli sözlükler de eklenebilir.

ben bakmadan geçiyorum,kelime çok ilgimi çekerse o zaman sözlüğe bakıyorum.

parçanın gidişinden anlamamışsam zargan.com var oradan bakıyorum hemen. bayaa geniş kelime haznesi var. bana yetiyor en azından.

ingilizce kelime haznemi bahsettiğin şeye borçluyum.
pc'de bu uygulama için budaneki diye bir firefox eklentisi var. o da olmadı, tureng'in sayfasında çok yararlı eklentiler var.

www.gitardersivideo.com

playbassnow.com

2- intvd.gib.gov.tr adresinde "MTV Sorgulama ve Ödeme" linkinden
4- ptt'den şifre alıp www.türkiye.gov.tr adresinden
5- (bkz: 2)

3- 212 - 444 11 17 den öğrenebilirsiniz. OGS barkod numara ya da kayıtlı olduğu aracın plaka bilgisi yeterli..

bunların hepsini ptt'den 1 liraya alacaınız şifreyle turkiye.gov.tr'den öğrenebilirsiniz.

çok uğraşırsan illaki bir sonuca ulaşırsın ancak oraya kadar 12 liradan daha fazla sinir stres sahibi olursun sanıyorum.
bence boşver gitsin.

dava mava çok tutar. 12 lirayı ödemek mantıklı gibi geldi bi an.

araştırdım biraz, hakaem heyetine derdimi anlatan bir dilekçe, iddiamı destekleyen yazışmalarla filan posta ile başvurabiliyorum ve sonuç çıkınca bildiriyorlar. meblağ düşük olduğu için dava açılmıyor amahakem heyetinin verdiği karar mahkeme kararı hükümünde oluyor.

Yani aslında hata arkadaşınızda tabii. Sonucun olumlu çıkacağını zannetmiyorum. Dava mava insanı fazlasıyla uğraştırıp sinir eder. 12 lirayı sokakta düşürdünüz farzedin, sinirinizi de çok bozmayın derim.

son yazdığın doğru. hakem heyeti gayet ilgi gösterir ve süründürmez.

yazılım öyledir aslında, onlar da elbise argümanı dışında haklılar. arkadaşınızın hatası, sizin indirdiğiniz yazılım başına gsm şirketi büyük bir ihtimalle geliştirici firmaya para ödüyordur.

iade edemezsiniz oyunu, büyük ihtimal offline oynanabiliyordur yani sizin telefonunuzdan söküp çıkarma gibi bir şansları yok.

bu gibi bir durumda hakem heyeti ile şununla bununla uğraşmayın derim ben. yapmanız gereken firmaya uzun bir şikayet mektubu yazmak olur müşteri temsilcisi hakkında.

gerzekçe bir şey söylemiş olsa da o noktayı deşip o kişinin işini tehlikeye atmak istemem açıkçası. verdikleri hizmeti hiç kullanmadım ve satın alındığı mesajı geldiği anda iptali için aradım. sonuçta istemediğimiz bir ürünü iade edemiyor muyuz?

yazılım konusunda iade almamakta bir nevi haklılar. sonuçta oynayıp oynamadığını anlayamazlar.
ha ben sana derim elbise mi alıyorsun ulan diye, ama müşteri temsilcisi diyemez. densizlik yapmış kendisi.

şimdi müşteri temsilcisinin öyle bir denyoluk yapmış olması bunun arkadaşının hatası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. oyunun iade alınması için geçerli bir sebep göremedim ben. sonuçta o oyunu indirip oynuyor olduğun halde iade etmek istiyor da olabilirsin. yapman gereken en mantıklı iş müşteri temsilcisini şikayet etmek olur. zaten görüşmeler kayıt altına alındığı için tespiti ve yaptırımı zor olmayacaktır.

arkadaşlar oyunun şifresi geldiği anda müşteri hizmetlerini iptal için aradığım noktasını açıkça ifade edemiyor muyum? yani başka ne yapabilirim ki? iki bildirim de tek bir mesajda geliyor.

kazanıp kanamayacağını bilemem fakat tüketici hakem heyetine yaptığın ödemeyi de o 12 tl ile birlikte geri alıyorsun.

12 tl ödemek koymaz kimseye,burada mutabıkız.
ancak asıl sorun şu.saçma sapan firmalar oldu bittiye getirip kazıklıyorlar insanları.
ben yaşadığım bir olayı anlatayım;
zamanında gazetelerin kuponla verdiği fırınlardan almak istemiştik.30 liralık dandik kumtel fırınlarından.zaten gazete alıyoruz fazla mal göz çıkarmaz mantığıyla giriştik işe:)
kuponları biriktirdik,gerekli yazışmaları yaptık ama bir türlü cevap gelmedi.iş inada bindi tabii,tüketici mahkemelerine başvurduk.dava açıldı,6 7 ay kadar bekledik ve sonunda firma suçlu bulundu,fırını adresimize gönderdiler.mahkeme masraflarını kendileri ödedi tabiki.
ama o fırın geldiğinde kuponla araba almış gibi sevindim.kullanıldı mı fırın?hayır...
demek istediğim bu çakallara göz açtırmamanın verdiği huzur bambaşka bir şey.
kesinlikle hakkınızı arayın,yoksa içiniz rahat etmez...

bence adamlar haklı. yazılımın iadesi olmuyor genelde. kopyalamadığını/kaydetmediğinin garantisi yok, adamların hiç bi suçu yok. gidip satın almışsın, iade edicem diyorsun.

arkadaşın ödesin 12 lirayı, ortada bi haksızlık yok yani. daha mantıklı şeylere celallen.

şöyle açıklayım, "demo" oyunu zaten oyunu test etmenize yarıyor. bunun dışında internetten şuradan buradan oyun hakkında bilgi edinme şansınız var.

siz bu oyunu satın aldığınız an gsm şirketiniz üretici firmaya yüzde üzerinden ücretini ödüyor, vergisini ödüyor, ve karını alıyor. eğer gsm şirketinizi ikna edebilirseniz bir şekilde size 12'yi geri yatırırlar, ve üretici firmaya yaptıkları ödemeyi zarar olarak kabul ederler. bunu sistem hatası nedeni ile yaparlar, "arkadaşım almış" diye değil.

şifre geldiği an mesajı geri iade etmek gibi bir şansınız yok, forward mı edeceksiniz geri? yemin mi edeceksiniz şifreyi girdim diye.

dünyanın her yerinde yazılım iadesi vardır, evet ama bu cd-key'i girmediğiniz süre geçerlidir, cd-key elinize geçmediği sürece, açılmadığı sürece. bu bütün yazılımların üzerindeki sözleşmede yazar. bunun dışında birçok firma trial software sunar ki bu çok güzel bir şeydir, ne aldığınızı bilirsiniz. sizin için de böyle olmuş, demo'sunu oynamış arkadaşınız.

üzgünüm, fakat firma haklı. hakkınızı arayın demek isterdim fakat burada pek bir hakkınız görünmüyor.

kiralarsam veremem ama satın alırsam verebilirim.

hayır veremezsin.

arkadaşlar,

firma yazışmalar sonunda 12 tl'yi iade etti, haberiniz olsun.

obaa.
bana ayar olsun. ama hatırlatayım etiketi açılmış filmleri-oyunları iade edemiyorsunuz :)

peki telefondaki oyununun akıbeti?

ne yalan söyleyeyim bakmadım hiç oyuna. hiç denememiştim, şimdi de şarjım yok. :)

misal:

www.sahibinden.com?

sahibinden.com da bir sürü var. 2. el, sıfır nasıl istersen.

750tlye ps3 almak daha mantıklı bence

bi süre sonra sıkılırsın bence

sıkılma ihtimalin %97 diyeyim hadi..ama yinede sahibinden.com

sahibinden.com

farkli renklerde tavla pulları kullanabilirsin :)

kadiköyde bir yerde bu tarz oyun mamülleri satan bir yer var. boğadan bahariyeye çıkıldıktan sonra arabaların gidebildiği istikamette ilk dört yoldan sağa sapınca biraz ilerideydi sanki...
kesinlikle uygun fiyata bulabilirsiniz...

tavla pulu, fasulye flan olmuyor. bütün heyecan ölüyor.

Kendime göre islam dinine mensup bir bireyim yarın inancımı kaybetsem hiç bir şey değişmez tavırlarımda. Korku ya da ödüllerle yaratılan bir inanç ancak esirlik olabilir benim gözümde.

domuz eti yerdim ben. en azından nasıl bir tadı var onu denemek için. harici olarak nasıl olsa inancım yok gidip şuna tecavüz edeyim, şunu gasp edeyim diye bir şey söz konusu olamaz şahsım adına.

hiç şükretmezdim, tek değişen bu olurdu. insanlara karşı aynı olurdum.

hic bir sey degismez aynen. sevgili gunduz vassaf hocamin dedigi gibi ahlak dinden once de var olan bisi. din olmazsa ahlaksiz olacaz diye bisi yok.

basbayağı, arsız, vahşi liberâl olurdum herhâl. bokumu yiyim bakıyim n'oluyo cesâreti de gelirdi.. o ayrı :)
ama boktan ve çapsız meşrebim gereği insanlardan hep bir umudum var şükür ki.
cenâb ilâ haşırneşir değilim.. olanlar daha az risk altında helbet.
benim kâbem insandır :)

Değişen insan normal değildir zaten. Belli kurallara bağlı olarak o kötülükleri yapmıyorsa, bir gün yapmaz iki gün yapmaz üçüncü gün yapar.

hicbir sey degismemelidir. şükür dahil, zira şükür "için" yapilmaz, "çünkü" yapılır. yani bir şey oldugu icin, olmadigi icin sukredilir, bu minnet belirtmek icindir. illa birine yapilmasi gerekmez.

ya upuzun yazı döşemiştim logout olmuşum.

ben yaptım bunu. hiç kolay olmadı, çünkü çoğumuz gibi "din" olgusuyla yetiştirildim. ancak bir yandan da, tabiatı gereği rasyonel olamayacak bir şeyi kabullenmekte sıkıntı çektim(bu da benim tabiatımdı belki). haliyle iç dünyamda çetin çelişkiler yaşadım.

sonunda kendimce şunu kabul ettim: "tüm insanlar bir şeylere inanır muhakkak. bu bir tanrı ve onun dini olmak zorunda değil."

dinlere saygı duyuyorum. her dinin mantıklı ve erdemli öğretileri vardır. yeri geliyor, bunları da prensip ediniyorum kendime. ama tamamen kendi özgür irademle. hesap verme korkusu/ödüllendirilme beklentisi olmadan.

şu an kafam çok daha rahat, eskiye göre. daha açık fikirliyim. olaylara ve insanlara karşı daha hoşgörülüyüm. önceden kendime düşünsel anlamda ne kadar sınır koyduğumu farkediyorum. bu, dinin yasaklarından çok, dinin bana adapte ettiği düşünce tarzıyla ilgili.

küçük bir örnek: daha yaratıcı hissediyorum kendimi günlük hayatta. önceden "yaratıcı" kelimesini kullanmaktan bile imtina ederdim:)

davranışlar konusuna gelince; insan böyle bir kararı alana kadar oturmuş bir kişilik yapısı oluyor zaten. dini inancı reddettikten sonra kendi kurallarımı yeniden gözden geçirdim/geçiriyorum. kimini reddettim, kimini kendi mantık çerçevemde tasdik ettim bir kez daha.

uç örnek ama, "oh lan artık inanmadığıma göre, zina da tecavüz de serbest. şu yolun karşısından geçen hatunu bi takip edeyim bakayım" diyen insanda temel bozukluklar vardır bence. o adamın "inanan" halinden de fayda gelmez.

bana kalırsa burada önemli olan, dine inan ya da inanma, "insan(canlı diyip hepsini kapsamak daha doğru olur) hakları"nı benimsemek. bunu yapabilirsen, kötü biri de olamazsın zaten. aslında müslümanlığın en beğendiğim yönü budur. "affedemeyeceğim tek suç kul hakkıdır. çünkü bunun affı, hakkı yenen kuluma kalmıştır" denir mesela. burada "kul"dan tek kasıt insan da değil.

edit: tamamen kendi tecrübemi anlatmaya çalıştım. herkes için geçerliliği olamaz elbette bu durumun. yanlış anlaşılmak istemem.

yüce varlığa olan inancınızı yitirseniz sözünü şahsım için allah'ın yokluğunun kanıtlanması olarak algılıyorum ve cevap veriyorum: intihar ederdim. inançlı bir müslüman olarak beni hayatta tutan tek şey intihar edenlere verilecek sonsuz cehennem azabı. bu dünyayı benim için yaşanılmaz kılan şeylerin öbür dünyada ceza olarak sonsuza kadar karşıma çıkmasını istemem doğrusu.

@onuruno nun yazdığı cevabın birçok kişi için geçerli olduğunu düşünüyorum. soruna cevap oldu yine.

Kendimi öldürürdüm. Allah (var olani) bi kapi acar diye bekliyorum simdilik.
Evet, drama queen'im.

evet ben de cevap olarak sadece "ölü" yazacaktım ki onuruno daha uzununu yazmış benden.

dini inanç kısmı gitse de, dinle ilgili veya ilgisiz olarak ailede, toplumsal yaşamda edinilen değerler ve kültür buharlaşmadığından büyük bir fark olmamalı.

inançlı olduğum dönem sanırım ömrümün yarıdan daha azı, inancımı yitirdiğimde hayatımda büyük değişimler olmadı, başkalarının hakkına tecavüz etmemek şartıyla günah olan şeylerden kaçınmayı bıraktım, gerçi inançlıyken de yaşım itibariyle günahtan (örneğin içki içmekten) kaçınmama gerek olmuyordu. insanlara karşı tavrım değişmedi, bir değişiklik olduysa da tecrübeden, hayat bilgisinden kaynaklanan şeyler oldu, inançla ilgili değil.

40 yıllık kadıköylüyüm hiç disco görmedim. çevap veriyorum YOK

Kadıköy merkez soruyorsan yok ama fenerbahçe, cadde, kalamış taraflarında var...

kullanici basina yillik 50 dolara www.google.com tabii bu fiyata calendar, docs falan da dahil. komple goc etmek kullanici egitimi gibi maliyetler falan da isin icine katilinca hala ucuz olur mu bilmiyorum.

Gmail işini görür mü? benim şu an 7.5 gb alanım var ve süreklide artıyor. Gmail de daha eski olanların daha büyük mail alanları vardır.

zaten 5 yıl mı ne saklamanız gerekiyor omur bıllah kısmını bılmem de. kocnet, superonline gibi yerlerle bi konusn. mail hizmeti veriyorlardı.

2 tane gmail, gb 15 gb yapar. o kadar da mailiniz yoktur herhalde.

Google apps basic edition
domain sizin domaininiz sistem gmaili'in kendisi. :)
para ödemek de yok 50 de kullanıcı veriyorlar.

direkt gmail diyorum.

gmail diyorsunuz da soran kişi şirket mailinden bahsediyor. yani kendi alanadları var. Google Apps Basic Edition ya da Domains.live.com tek çözüm bence :) hem sahiden su yakıyor (ücretsiz) hem alan sorunu yok. hem kendi alanadları ile kullanıyorlar.

gmaile her adresi yönlendirebilip üzerinden de mail atabiliyorsunuz. gmail gmail gmail

@yuto olay sadece yönlendirme ile bitmiyor ki :)

talk'u, calendar'i, moderator'ı kendi alanadları ile kullanabilirler. bunları da göz önünde bulundurmak gerek.

@homeless

Dostum arkadaş demişki "şirket maillerimizi ömür billah saklamak istiyoruz". Şirket maili istiyoruz dememiş. Dolayısı ile gmaili bu anlamda önermek yanlış değil.

Ayrıca gmail i firmalarda kullanıyor illa mail uzantısı firma ismi vs. olacak diye bir kural yok.

tavaya kurabiye kalıbı koyup yumurtayı ortasına kırarak da yapabilirsin..

Daha önce benzerini denemiştim. Biraz ilginç ama küçük (12-13 cm çaplı) tavanın bir köşesine yumurtayı kırıp boyutunun büyümemesi için tavayı hep o tarafa yatırarak pişirmiştim.

şimdi büyük marketlerde böyle bakır sahanlar satılıyor. sosluk diye sattıkları ufak bitane var onda çok güzel yumurta pişiriliyo.

www.bundesign.com

bir arkadaşım yuvarlak bir yumurta pişirme kabı vermişti bana plastikten.2 göz yassı şekilde.içine yumurtayı kırıyorsun sonra mikrodalgaya koyuyorsun oluyor demişti.
işte tamda bu img821.imageshack.us
istiyorsanda kargolarım. :D bana yaramıyor hiç kullanmadım arkadaşta 1 kez kullanmış :D

andromedus, mikrodalgam yok almayı da planlamıyorum ama yine de teşekkürler.

pamuk yüzdesi ne kadar iyiyse o kadar iyidir. aynı zamanda kumaşın elinizde bıraktığı his de hoş olmalıdır. ne pürüzlü olmalı ne de plastik gibi kaymamalı

crispino,sarar,koton.

Koton'u salla. Erkek gömlekleri beş para etmez. Babama göre kumaşa dokununca dokumasından anlarsınız, mesela Lacoste gömleklerin dokuması sık ve serttir. Seni terletmez, yapışmaz üzerine ama düzgün durur. Lacoste biraz ütopya tabi fiyat olarak.
U. S. Polo'yu bayan gömlekte tek geçiyorum. Erkek modelleri de hoş, slim fit olanları. Çok çok uçuk değil fiyatları. Hem şık, tarz duruyor. Bir de kumaşı kalın, yakaları - kol ağzı enli; bu yüzden yamulmuyor ağzı yüzü. İstersen en uyguna bulabileceğin outlet adresini yazarım özelden. Zira şu an sezon sonu ve kış sezonunun yanına, geçen yazdan kalma yaz sezonu gömleklerini de asıyorlar. 2011 yazı için de geçen yazın renklerini, düğmelerinin sayısını değiştirip yeni sezon yapıyorlar :)

%100 koton gömlekler cok saglıklı olmakla birlikte ütü işini inanılmaz zorlaştırır ve asla asla ilk günkü gibi olmaz.İçinde az da olsa sentetik bulunan ürünler ütüye daha iyi gelir.Dikişi de önemli tabii..iyi markaların etiketlerine bakarak alırsanız istediginiz görüntüyü elde edersiniz.

ne kadar polyester o kadar güzel ütü.

dufy nin gömlekleri ne kadar kaliteli de olsa kesinlikle ütü düşmanı. kazaksız giyilmiyor. sadece yakasi gözüküyor. yani Dufy alma :)

debenhams'dan aldigim ingiliz mali ama cok da pahali olmayan gomlekler vardi. kesimi de cok güzel. markasini hatirlayamadim ancak hakikaten hem cok kolay ütüleniyor hem de ütüsü bozulmuyor kolay kolay. bir de us polo ütü konusunda iyidir ama cabuk eskiyor.

marketlerde zeta marka ütü spreyi satılıyor, lacivert kutulu. en ütü tutmayan gömleği bile haşı huşur sert yapmadan jilet gibi yapıyor.

tekin gömlek - mahmutpaşa

Mahmutpaþa Cad. No: 213 Mahmutpaþa/ÝSTANBUL

güzel ihraç fazlası gömlekleri var. ben yıllardır alırım. hem güzel ütü tutarlar hem de kesimleri iyidir.

www.gauche.com.tr

kiğılı'da ''non-iron'' adlı bir ürün var. Fena değil.