Ekşi Duyuru

BI departmaninda BI konusunda calisiyorum, ancak konu oldukca genis, daha detayli sorman gerekecek sorunu. alternatif olarak, aladinler (eta isareti) hotmail.com u kullanabilirsin msn ya da mail icin.

hasta veya yaralı taşıyan bildiğin taksi veya özel araba olabilir.

ayrıca büyükbaş arabaları ambulanstan bile üstün. belki vicdanlısı ambulansa yol veriyordur.

cankuratanlar da aralarinda ikiye ayriliyor ya... acil ambulansi ve nakil ambulansi diye. nakil ambulansi acilden dusuk olabilir oncelikte. zira nakil. acile yetismelik bir durum yok. cok ucuk oldu ama bu mu acaba :)

(bkz: #7980779)

"386 dx" zaten oraya baktım ki alıntı var ordan

herhalde pediyatriste danışıyorlar veya yasal velisinden izin alıyorlar tam olarak bilmiyorum ayrıca canavarı veya katili oynayan kişi çocuklara içli dışlı oluyor Halloween 5 'nin kamera arkasını seyrederken öyle görünüyordu

sözlükte okumuştum. the shining filmindeki çocuk, film bitene kadar gerilim filminde oynadığını bilmiyormuş. kubrick özenle korumuş çocuğu.

Psikolojik durumlarının film sonrası nasıl olduğunu bilemiyorum ama bu çocuklara en güzel örneklerden biri sanırım the exorcist'in regan'ıdır. Kız içine şeytan giren (ya da kötü ruh diyelim) bir çocuğu oynadı daha nolsun. Bir de ettiği küfürlerin haddi hesabı yok, ben bilem bilmiyorum onca küfürü::S

yok aynı şeye tekabül ediyor. ama belki o kişi hem ingilizce hem türkçe yazayım demiştir belki gibi sanki galiba?

ya ne olacaktı? *

bilimle ilgili yabancı bir sitede şempanzelerin önümüzdeki üç yüzyıl içerisinde zeka gelişiminin artacağını iddia eden bir makale okumuştum. bulursam linkini yazarım buraya da.

bunun zekadan çok hafıza ile ilgisi var. kısa süreli hafıza denilen olay ayrı bir şey.

hafızayla zekanın da doğru orantılı olduğunu unutmayalım.

www.cic.gc.ca

Burada sorularinizin cevabini resmi kaynaktan bulabilirsiniz. Gocmen statusundeyseniz vatandaslik basvurusu icin son 4 senenin 3 senesinde Kanada sinirlari icerisinde yasamis olmaniz gerekiyor.

cloud seeding diye bir olay var

bir de the avengers da boyle bir sey vardi.

haarp

tiz ve bas denemesi olabilir mi?

olabilir, mantıklı.. Başka yöntemler var mı?

bunu biryerde okumuştum ama şimdi unuttum. sıradan bir açıklaması yoktu velakin. notalarla alakalı bir durumdu

SIIIIIISSSSSSSSSSSSSEEEE
AAA

demelerinin sebebi

S harfinde ne kadar patlıyo (tiz)
a nın sebebi tekrar (echo)

(bkz: say i)

"say i" ile alakası nedir?

alakasi oldugundan degil, tesaduf sadece :)

bitiren bir arkadasim daha sonra sinavlarina girdi maliye de denetci oldu. ondan once de bir ilce de mal müdürü idi ki kaymakam yarisi derler :)

Ben okuyorum. okuyacağım, hep okuyacağım.

Biraz arada kalmış bir bölüm gibi. Ne iktisat kadar sayısal, ne uluslararası ilişkiler kadar sözel. Asıl amacı da zaten ''sendikalarda çalışmak üzere donanımlı eleman yetiştirmek''. Tabii ki bizim memleketimizde işler biraz çorba olduğundan bir anda kendini başbakan falan olarak bile bulabilirsin. Ama sonuç itibariyle iktisatla alakalı bi bölüm en nihayetinde.

Gelecek vaat edip etmeyeceği tamamen kişinin kendisiyle alakalı. Okulu bitirdiğin zaman sınavdan sınava koşuyorsun, iyiysen giriyorsun bir yerlere, kurtarıyorsun hayatını. Ama o sınavlarda başarısız olursan da başarısız oluyorsun. Bence iktisat fakültesindeki herhangi bir bölümde okumak çok fark yaratmıyor diğerinde okumaktan. Hepsi üç aşağı beş yukarı aynı. Dediğim gibi önemli olan iyi ortalamayla mezun olup diploma sonrasında gireceğin sınavlarda iyi puanlar almak.

(bkz: #11907655)

abızıttın mı?
budur. "hade len yemem" derim.

annei mi daha cok seviyosun babanı mı?

- kaç hatun düdükledin?

bunu soran kadınsa: sanane aq verceksen ver
bunu soran erkekse; gene sanane aq, verebilcek neyin var..

asla cevap vermem, cevaplayanıda anlamam

duymadığım sorudur.

valla bi tane var ama, söylemeye utanıyorum. Hani şu "seni benden başka" ile başlayan...

(bkz: sacma sorular )
(bkz: aramaya inanmak )

retorik soru?

Cevabını bilmediğim sorudur.

"gerçektennnn miğğğğğğ" esasında yerine göre siktir git ya diye cevap verebiliyorum.

eksi duyuru'nun database user/pass'i nedir?
banka vs user/pass'in nedir?
microsoft domain user/pass'in nedir?

vermeme sirasina gore dizilmistir.

sinavin nasil gecti?

ilkokulda "seni benden başka s**ken oldu mu" diye gay bir soru vardı kimsenin cevap vereceğini sanmıyorum

genelde ilk ismin sonunda parantez içerisinde belirtilen isim parçanın açıklaması gibi bir şey olmakta.
örn: aaron - lili (u turn), radiohead - exit music (for a film).

metallica - pulling teeth(anesthesia)

iki tamamlanmamış şarkının birleştirilmesiyle oluşturulmuş şarkılarda böyle isimlendirme olabiliyor, I Want You(She's so heavy) gibi.

In other words/fly me to the moon. Klasiktir,efsanedir. Dinleyin,dinletin. Diana Krall yorumu test edildi onaylandı.

Şarkının en vurucu sözü genelde şarkının ismi gibi kalıyor insanların aklında.
Fakat şarkıcı veya söz yazarı başka bir isim vermiş oluyor şarkıya.
Sonra insanlar anlamaz diye açıklama yaparak yazıyorlar

mesela
Tarkan'ın A Acaipsin şarkısını herkes Oynama Şıkıdım Şıkıdım diye bilir.

of dream and drama / midnight ride - moonspell var mesela ilk aklıma gelen

eagles of death metal - don't speak (i came to make a bang)

arastirmadan yari sallarsam:
pamuk bitkinin ismi.
koton : pamuklu demek yani pamuktan imal edilmis demenin daha suslu sekli.

Pamuklu kumaş ile koton kumaş aynı şey mi yani?

aynı şey yahu, biri türkçe biri ingilizce.

biz pamuk ipliğinden dokunan kumaşa "pamuklu kumaş" diyoruz uzun uzun. ama gavur çıkıp "fabric from cotton" falan demiyor, kısaca "cotton" diyor. biz de bunu alıp "koton" diye çeviriyoruz.

ayni ayni..
neticede ikiside iplik olarak kullanikacaksa -ki muhtemelen oyledir- pamugun kalitesi iplik kalitesinin sekillenmesinde ve fiyatinda direk rol oynar.. koton icinde ayni seydir.. yani aynidir.

balık rüya ya da fal yorumlarında "kısmet, şans" filan diye yorumlanır genellikle, belki bu sebeptendir.

bal ile ilgisi şöyledir, şanslı kişilere bal-ballı denir ya bu da bir şekilde değişime uğramış, türemiş falan balık olmuş:D anlamsız geliyor ama benim çevremde bu şekilde kullanımının geliştiğine tanık oldum

Balla ne ilgisi var :D

tutulması zor birşey olduğundandır belki.

bal'dan geliyor. e şimdi ballı adama çemkiriyosun orada. bal desen kesmiyor, bal => balık evirimi sayesinde hem ballı olduğunu belirtiyor hem de üstü kapalı çemkiriyosun

abi ne ilgisini falan çözemeyiz ama baldan geliyo işte:D

Ballı kişiye balık denmesi gibi
Gay kişilere de geyik denmesi lazım aslında.
Şimdi aklıma geldi.

balla ilgisi de, çok ballısın, şeker gibisin uu yerim yalarım manasında..

değil tabi ki :D

yani çok ballısın her yerinden bal damlıyor diye söylenir. bal güzel iyi birşeydir ya o yüzden sanırım.
ah abi altın kaplamasın bee denmeyeceğine göre :D ballısın demek daha uygun gibi geliyor kulağa.

.mık gibi hani. hakkaten çok kıskançça bir yaklaşım. buradan kınıyorum.

sanırım oyunlardan.. bilardo okey vs gibi oyunlarda şansın yardımına sanki rastgele ile çıkan bir balıkçının şansı ile eşdeğer tutup kocaman denize oranla küçük bedeni olan balığın tutulabilme olasılığının şansa ya da nasip,kısmete bağlanmasından dolayı, bir oyunda olasılıksız bir yerden imkansızı başarana -balık tuttun sanki- der gibi kısaca-balık- deniliyor olabilir.

nası yani? hiçbirisi mi açılmıyormuş? yoksa rar lı dosyanın içinde pdf var, onun da içinde jpg mi var? anlaşılmıyor durum pek. hiçbirisi açılmıyorsa muhtemelen mail server dan kaynaklanıyordur eğer dosyaların boyutları büyükse.

Kanadalılar winrar'ı bilmiyor mu??

Tek tek yollayınca açabildiler şimdi

yollarken rar'ın bozulma ihtimali herhangi bir dosyanın bozulma ihtimalinden farklı değildir kanımca

Evet gmail'den yollamıştım. Neden bozuluyor peki?

nedenini tam bilmiyorum ama nasılını gözlediğimce anlatayım, mesela 5mb lık bir rar attach ediyorsunuz ve diyelim ki attach işleminin yarısında birden progress bar bitti diyor. halbuyse bitmemiş daha kalanları var ama o bitti sanıyor. böylece dosya olması gerektiğinden küçük boyutta ve hasarlı oluyor.

Toplar zamanla hava kaybedip yumuşuyor, ona göre istedikleri sertlikte olanını seçiyor olabilirler belki. Ama bence daha çok psikolojiktir, penaltı atan futbolcunun vurmadan önce gidip topu düzeltmesi gibi bir şey...

yapanlar genelde vakit gecirmek, gecen sure icinde de konsantrasyon tazelemek icin yapiyorlar, ama seceni de vardir illaki. 2 top alip direk servis atan tenisciler de epey fazla.

sifir top kullaniliyor, evet. set aralarinda falan da degistiriyorlar toplari.

ilk 7 oyundan sonra top değiştirilir. bundan sonra ise her 9 oyundan sonra değiştirilir toplar.
(ilk baştakinin 9 değil 7 oyun olmasının sebebi, 5 dklık ısınma süresinde de top kullanılıyor olması)

hocam ilk soruyu ben sorcaktım ama tamamen alışkanlık başka da bir şey değil bence. hani sporda olmazsa olmaz hareketler vardır ya, mesela baskette serbest atıştan önce topu defalarca sektirmek gibi. dikkat edersen zaten 3 topu da incelemiyolar baktıkları ilkini atıyolar kenara:)

yamulanı da oluyor.

söbe olup olmadigina bakiyorlar. (sirf yillar sonra su kelimeyi kullanmak icin yazdim)

biraz da psikolojik.

o değil de serviste kullanmadıkları top bazen cepte mayo içinde filan kalıyo. nasıl oynuyorlar öyle rahatsız

2 top almak mecburi degıldır ama 2.servis ıcın tutuolar ceplerinde ayrıca rahatsızlık falanda vermiyor.hemen cıkarıp atıon...

e messenger plus'ta var bu ozellik.

plus ayarlarindan kisi listesi temizleyici'ye gidiyorsun. istediklerini ctrl tusunu basarak seciyosun toplu. sonra sil diyosun.

Ctrl gelmedi bir an aklıma :S

uzmani degilim ama serverin yaptigi bir tercih bu. normalde browser serverdan dosyanin verilerini alma anlasmalarini yaparken bir yerde server dosyanin buyuklugu bilgisini browsera yolluyor olmalı. yollamadiginda korlemesine stream ediyoruz.

Genellikle server in durdurulduğunda aynı yereden devam etme gibi bi özelliği yoksa download managerler dosya boyutunu yazmıyor...

Kireçlenme olabilir. Tabii tam tektikleri yapmadan böyle kısa bir anlatımla sorunun ne olduğunu anlamamız zor.

Ama hareketli biriyim yine de kireçlenme olabilir mi?

Olabilir neden olmasın. Demir değil ki bu işleyince pas tutmasın :)

bir doktora danışmanız her zaman daha iyi sonuç verecektir. sorun önemsiz gibi değerlendirilmemeli bence.

1. evet
3. Bence alabilecegin en uzun sureyi al. Sanirim 5 seneydi o da. Ogrencilik durumun varsa uzatmak istediginde 1 seneden fazla uzatmiyorlar.

1. eger yurtdisinda oturma/calisma izniniz yoksa pasaportunuzun suresini uzatamayabilirsiniz. www.e-konsolosluk.net adresindeki son madde.

2. vizeyi alacaginiz ulkeyi belirtmeniz yeterlidir.

3. tamamen size kalmis. yalniz hatirlatmak lazim ki cogu konsolosluk istediginiz vize suresinden en az 6 ay daha fazla gecerli pasaportunuz olmasini istemekte.

4. hayir, is veya turistik yazarsiniz olur biter.

1- milano konsolosu tanidik olmasina ragmen uzatmiyor. ille de oturma izni gerekirmis.

Dah dün pasaport başvurusundaydım.

1) evet teorik olarak mümkün ama pratik kısmını polislerin kendisi bile tam bilmiyor. Bu konuda söylenen herşey havada kalıyor.

2) Gidileceği yer tam bir formalite, ilk gitmeyi düşündüğün ülkeyi yaz geç, çok önemli değil.

3) Bu kısım pasaportunun geçerlilik süresi. Burda belirttiğin süreye göre fiyatı değişir. "gittiğin süreden daha uzun yazmak" tabii ki daha makul, yurtdışındayken pasaportunun süresi biterse napacaksın? Cebindeki paraya ve ne kadar yurtdışında bulunacağını düşünerek sen karar vereceksin?

4) Bu da formalite, salla bii yaz geç. "Turistik amaçlı", "eğitim amaçlı", "akraba ziyareti" en çok kullanılan tabirler.

"gidileceği yer" ve "seyahat sebebi" kısımlarını boş bıraktım, vize işlermlerinde halledilecekmiş

elektromanyetik girişim ile ilgisi var mı?

muhtemelen bilgisayarı değil bilgisayara bağlı hoparlörleri etkiliyordur. bilgisayar kasası zaten faraday kefesi etkisi yapar içindeki anakart vs. etkilemesi çok zor. hoparlörleri iyi bir marka ile değiştirirseniz problem ortadan kalkar.

Evet hoparlörü etkiliyor ama niye oluyor ve niye bazen oluyor

bazen olmasının sebebi belli aralıklarla cep telefonunun baz istasyonlarına ping atması veya baz istasyonlarının telefonuna ping atması olabilir.
zaten iletişime geçtiğinde normal olarak bık bık seslerini duyarsın.

ayrıca bildigim kadarıyla evet elektromanyetik girişimle ilgisi var.

şehirlerarası otobüste tanıştığım bi adam handshake bu demişti. bilmem ne kadar doğru. sözlükte modemle ilgili bahsedilmiş.

"sevgi" dermişim...

mutluluğun fazlası zarar değildir herhalde...

Bu arada verdiğiniz örneklerden paranın fazlası birçok insanın kendi özünü kaybetmesine, seksin fazlası ise -ki fazla seks yapanlara seksomanyak diyoruz sanırım- yine herkese hayırlı olmayabilir.

benzin

seks .

seksin fazlası zarardır, kurursunuz.
ideali 2 günde 1'dir, diye hatırlıyorum haydar amca'dan.

sigaranın fazlası zararlı deildir

"kupa" olabilir, futbol takımıysan eğer. bol bol olsun işte müzede, yok sana zararı. olmayan düşünsün.

yemek.

illa acıkacaksın, kaçışın yok.

Galiba, anket.
Üstelik sıcağın fazlası zararlı değildir diyen de halt etmiştir. Sıcak öldürür bile, neye zararı yok?!

oda

sözlükteki entry ve ba$lık sayısı.

LED'dir LED. binlerce led'im olsa, bi dirençle bilmem kaç tanesi seri olacak şekilde, bunları da birbirine paralel baglasam. dünyamı ledle aydınlatsam. evdeki bütün ampulleri led'li olanlara cevirsem amatörce. delirirdim herhalde bu kadar led'im olsa.

"led konusuna tum kalbimle katiliyorum
parlayan seyler asla "fazla" olamaz"

-icimdeki saksagan, 2008

saglık. ne kadar saglıklı olursan o kadar iyi arkadasım.

e bilginin de fazlası zarardır: )

başarı.

byte.

hazır satılan karısık recellerde ahududu cilek karısımı oluyor

karisik bilmiyorum ama icine karadut giren bir recel muhtesem olur. denemeye bence ordan baslayabiliriz karistirma islemi icin.

ekşilerle tatlılar karıştırılmamalı bence..yani vişneyle çilek birlikte olmaz mesela.. bir de tadın yanında doku da önemli tabi :) yani ahududu ile karadutu birleştirebilirsin mesela.. dokuları pek tutmaz ama vişne de koyarsan güzel olabilir.. bir de tavsiye, hazır satılan 'reçel yap' türü şeylerden mümkünse uzak dur.. zaten reçel dediğin şeyin yapımı aşırı basit (bilmiyorsan anlatabilirim). hazırların tadı pek hoş olmuyor ve nişasta vs.. katıldığı için pudingimsi, jölemsi bir görünümü oluyor. kolay gelsin :)

neli olursa olsun bence şeker yerine elma suyu kullanmak hem çok sağlıklı hem de çok lezzetli. Mesela elma suyu ile vişne reçeli, çilek reçeli, kayısı reçeli vb.

amber reçeli vardır. yengem yapar, annem yapar. portakal, limon, kayısı, portakal kabuğu, şeftali... nefis olur.

ben de hicbir yerde hicbir sey okumadan ilk sezonu izledim simdiye kadar birsey kacirmadim, ilk sezonun yorumlarini yeni yeni okuyorum.

teorileri saymazsak, senin gözünden kaçan veya anlayamadığın (anladığını sandığın ama anlayamadığın) yerleri görebilirsin. onun haricinde pek bir şey kaçırmazsın.

Yapımcıların, dizide görmediğimiz veya anlaşılması güç olan yerlerden anlattığı şeyler var mı?

direkt yapımcıların ağzından mı?
var gibi ama çok bir şey değildir. sanırım 1-2 tane röportaj olabilir.
lost experience olayı vardı, burada bölümlerde olmayıp seyirciye verilmek istenen bilgiler var.
neler vardı, kaç tane vardı pek hatırlamıyorum ama sri lanka video aklımda kalmış.
yorumları v.s. okumasan da en azından lost exp. 'a göz atmanı tavsiye ederim.

www.22dakika.org
www.lostpedia.com

zaten internetteki yorumların hepsi birer tahmin/teori adına ne dersen de, bunlardan oluştuğu için bir şey kaçırmazsın bence. ama tabii ki bir bölümde söylenen bir lafı anlamazsın, gösterilen bir şeyi seçemezsin, bu tür şeyler için bakmakta fayda var tabii.

dışardan hiç bir etken karıştırma,izle yeter. ha ben biraz geç anlıyorum 'spoiler' lazım bana felan dersen o ayrı.

eğer ingilizcen iyiyse lostpedia'yı öneririm. tabi sadece episode okuman yeterli olur. çünkü izlerken bir çok ayrıntı gözden kaçabiliyor. mesela ben sezon bir bölüm 3 walt uçak enkazında gezinirken uçak enkazındaki dharma logosunu görmemiştim. bölüm içlerinde bir çok göndermeler oluyor. bu açıdan lost pedia iyi bir kaynak. başka bir kaynağa başvurmuyorum. yeterli oluyor. zaten teorilere hiç bulaşmıyorum.

Diziyle alakalı çok bir şey kaçırmazsınız(köpekbalığının kuyruğundaki dharma logosu vs. gibi ufak şeyler dışında) ancak büyük bir keyiften kendinizi mahrum edersiniz. Teori okuyup düşünmek diziyi izlemek kadar zevkli.

www.lostfan.net

şu siteyi önerebilirim.bilinmesi gerekenler, teoriler falan gibi tagları var.

ben de bir soru sorayım bari grup maçlarında görülen sarı kartlar siliniyor demişlerdi ama tuncay bu maçta sarı kart görüp cezalı duruma düştü yalan mıydı kartların silinmesi?

@zeox

çeyrek finalden sonra silinecek

www.ntvmsnbc.com

zeox,

sanirim onu acikladilar gecen gun. arka arkaya iki macta alinca sari kartlarin cezasi silinmiyor dedi bir yorumcu. ne kadar dogrudur bilmiyorum ama mantigi bu olmali.

ceyrekten sonra silincek olayi kafami karistirdi , edit.

saçma bir şey olmuş orda, yarı finalde oynatacak adamımız kalmadı bu arada

kartlar siliniyor ama cezalar silinmiyor. tuncay, arda hala cezalı.

1- ne açıdan rekorlara? bildiğim iki tane rekor var bu maçla ilgili, türkiye'nin avrupa şampiyonalarındaki en büyük derecesini yapmasını sağladı. diğeri de semih'in avrupa şampiyonaları tarihinin en geç golünü attı.
2- evet dövüldüyse cezasız kalmaz.

maçın hakemi dövüldü mü? o nası ya? haberlerde yok öyle bir şey?

bir de, evet, iki kişi kalp krizinden vefat etmiş türkiye de.

sakatlıklar da silinse keşke.

rekor derken sanirim semih avrupa kupalarina hatta tum futbol istatistiklerine gore bir macta atilan en gec golu atmistir.

Kesinlikle yok. Kavşaktan sola dönmek istiyorsa daha önceden sol şeride geçmiş olması gerekirdi. Sadece sinyal vermek sürücüye istediği şeride istediği gibi geçme hakkını da vermez ayrıca. Nitekim, kurallara göre öncelikle geçilmek istenen şeridin müsait olup olmadığına bakmak, eğer şerit müsaitse sinyal verip şerit değiştirmek(veya dönmek) gerekir. Eğer şerit müsait değilse sinyal verilmez, dönülmez, insanların hayatına, malına kastedilmez.

Taksiciler dolmuşçular bu kuralı çok sık ihlal ederler. Orta şeritte giderken birden yolcu indirmek/bindirmek için birden bire sağa sinyal verip önünüze kırıverirler. Tartışma falan olursa da "sinyal verdim. görmedin mi?" derler pişkin pişkin.

Bu sebepledir ki Türkiye'de araç kullanırken kavşaklara yaklaşırken sağınızdaki, solunuzdaki arabalar her an önünüze kıracakmış gibi gard almak gerekir. Toplu taşıma araçlarını mümkün mertebe sağında olmamak gerekir.

Sonuç: Srücünün sizin geçmenizi beklemesi gerekirdi. Hadi beklemedi, özür dilemesi gerekirdi.

Yapılabilecek en güzel hareketi yapıp kazadan kurtulabilmişsin büyük geçmiş olsun. sende zerre suç yok. ayrıca ben olsam öyle okkalı küfür ederdim ki ağlardı karşı taraf.

"

ŞERİT DEĞİŞTİRME KURALLARI

Peki şerit değiştirirken uyacağımız kurallar nelerdir?
*Yol çizgileri şerit değiştirmeye izin veriyorsa,
*Gireceğimiz şerit boşsa, görüş durumunuz iyi ise ve sizi geçmeye başlamış bir araç yoksa şerit değiştirme kararını verebilirsiniz.
Şerit değiştirme kararını verdikten sonra da yapılacak şeyler vardır:
*Dönüş lambalarınızla şerit değiştireceğinize dair işaret verin.
*Aynalardan arkayı tekrar kontrol edin. Omuz üstünden bakarak kör alanda herhangi bir araç olmadığından emin olun ve gireceğiniz şeride geçmek üzere direksiyonu çevirin.
*Manevra süresince dönüş lambalarınız yanar durumda olsun.
*İşaret verir vermez manevraya başlamak ya da manevraya başladıktan sonra işaret vermek yasaktır. Lütfen unutmayın."

ben olsam oyle birisine carpardim. 8'de 8 hatali oldugunu anlayinca, bir daha oyle birsey yapmazdi.

simdi burda senin hata payin yok demek yanlis olur. polis tutanagi tutmayacakti o yuzden kadin 8'de 8 suclu oldugunu asla kabul etmeyecekti. Aslinda sorun su sen duz gideceksen senin orta seritte kadinin da sola donecekse sol seritte olmasi gerekirdi. Simdi sen donus seridindeyken duz gitmeye calisiyorsun o da orta seritteyken donmeye calisiyor tamam ayni hata degil ama sonucta sendeki kusur orani 0 degil. Belki en sol serit sadece donus seridi degil haklisin ama orta seritteki de sol seritteki nasilsa donecek varsiyimiyla hareket ediyor, sen de orta seritteki nasil olsa duz devam edecek varsayimiyla. boyleyken boyle fikrim budur sonucta. zaten onune kirip sen ona yandna degil arkadan carpmis olsaydin yine kabak senin basina patlayacakti emin ol, fransa'da adan seridi degistirmeye basladigi anda sinyali veriyor bizim dolmusculardan beter nasil olsa arkadan carpan suclu diye. yine de gecmis olsun kazayi onlemek her zaman iyidir kadinin hatasini anlamamasi tabiki kotu ama..

Evet kanıtlayamamak var sonuçta...

bayanın suc oranı 8 de 8 degıldır..senınde sucun vardır ama onunkinden daha azdır.sanırım polis 8 de 6 bayana 8 de 2 sana keser.cunku sende duz gıdecegın halde sol serite girmişin..diye dusunuyorum ben

temel yöntemim koklamak üzerine dayalı. bozulmamış gibi duruyorsa da pişince kötü kokabiliyor yiyecekler. ek olarak da tadı bozuk gelir anlarsın. süre kısmını bilemedim, yazın kısalır bittabii ama hazır pizzalardaki malzemeler ve kaşar çok çabuk bozulmaz. düşündüm ama süre kısmını bilemedim ama bir süredir sallama yapmadığım için bu hakkımı kullanırsam: 8 saat :s

hava sıcaklığına ve neme göre değişir tabii bu süre ama bir şey kokuyorsa asla yemem, siz de yemeyin bence.

bir kere dondurucudan çıkardıktan sonra tekrar dondurulmadan pişirilmesi çok zararlı. tekrar dondurup yemek de zararlı. bunlar genelde üstlerine yazan bilgilerden aldıklarım.

Donmus pizza genelde dondurucudan dogruca firina konmak icin yapiliyor. Ben olsam dondurucudan ciktiktan sonra 1-2 saati gectiyse o pizzayla ugrasmam. Bir de cozulmus pizza kutunun ustunde yazan tarife gore pismez herhalde artik.

pek tabiki yenir..
ama acı yahu, yani yenmiyorsa bir mantığı varmış diyorsun tadına


bide kardeşim kiwiyi kabuğuyla yer mesela, öyle seviyormuş

kesinlikle yenilir. vitamini kabuğunda bir kere :) bazı insanlar var ki şeftaliyi, elmayı kabuğunu soyarak yiyorlar. şahsen bu kişiler beni derinden yaralıyor.

Maymunlar muzu soyup da yiyor sizin de bildiğiniz üzere. Başka örnekleri de olabilir fakat soymuyorlarsa ellerini kullanmakta yeterince yetenekli olmamaları bunun sebebidir sanırım. Bir diğer sebep de henüz bıçağı icat etmemiş olmaları olabilir. Hep beraber düşünelim.

Belgesellerde gördüğüm kadarıyla soymadan yiyorlardı maymunlar ama her türü öyle mi bilmiyorum, eğitilmiş olanlar mı soyuyor acaba.. Meyveyi yıkayan maymunu da gördüm belgeselde, evet akıllı hayvanlar bıçağı da kullanırlar belki...

sanırım hayvanlar ile insanların tat duyuları farklı oldugu için soyarak yıyoruz..
hadi sıkıyosa ananası kabuguyla yiyin :) o deılde ananas meyve mi sebze mi ?

Ananas meyve tabiki

inek de karpuz kabuklarını yiyebiliyor katır katır mesela. hep canım çeker izlerken. zaten gevis getiren hayvanlarda bu tür şeyleri sindirim bu sayede oluyor.

onun dışında yılan bir yumurtayı yuttugunda kabugunu kusuyor. sindiremedigi şeyi kusarlar kısaca. belli bir süre sonra onu sindirir hale de gelebilirler. doğa bu.

my immortal
sorry seems to be the hardest word

ve de bilimum coldplay şarkıları.. tür belirtirsen aslında daha belirli şeyler yazabilirim.

edit: o zaman keane ve the fray hoşuna gidebilir. birazdan last fm'e bakarım, ayrıca aklıma geldikçe de eklerim.

Bildiklerim de var tabi, coldplay hepsini biliyorum zaten onun gibi olabilir, daha az bilinenler de makbule geçer...

thirteen senses derim..

(bkz: space dye vest)

I'm Easy - Faith No More

pink martini
tea for two.
dinlendirici bi parça .

bırayn edıms - evriting ay du

billy joel - piano man. adıyla sabit, güzel şarkı.

Richard Marx/Right here waiting. Eskilerden ;)

love of my life queen söylüyor.

richard clayderman albümleri
yanni nin solo piyano ile one man dream isimli albümüne bir bakınız efenim...

çapa'dan eminönü'ne gelinir 34 veya 146b numaralı otobüslere binilip ikitelli bankalar caddesinde inilir. oradan 98h'ye binilip toplukonut'ta inilir e biraz da yürünür.

veya metroya binilip yenibosna'da inilir ve toplukonut otobüslerine veya minibüslerine binilip yine star'a yakın bir yerlerde inilip yürünür. bildiğim kadarıyla önünden geçen otobüs var ama durak yok.

1) çapa'dan şirinevler yönüne giden (bakırköy veya yenibosna hatları olabilir) otobüslere binin. şirinevler'den ya da bakırköy'e varmadan osmaniye, incirli civarlarından 98h'ye binin. toplu konutlara varmadan inin. 5 en fazla 10 dk yürüme mesafesindedir.

2) 397b otobüsleri de işinizi görür, bunun içinde zeytinburnu metroya gitmeniz gerekiyor. yine aynı şekilde toplu konutlara varmadan inmeniz gerekiyor.
www.iett.gov.tr

ne yap et istersen 3,5 saat yol yürü 397b'ye binme. Çok ciddiyim sakın öyle bir hata yapma. Süper bir istanbul turu istemiyorsan tabii.

Havuzda su yutan insan hiç mi yok? Biz ölüyor muyuz? :)) ehehe.
Bence aynı mantık.

klorlu suyu terkos zamanı evlerimizin musluklarından su içebiliyorken her gün içerdik. ah ah damacana çocukları sizi. klor iyi birşeydir (mikropları öldürme açısından) ama fazlası zararlıdır bunu da belirteyim.

havuzların bir kısmında artık klor yerine ozon kullanılıyor mikroplara karşı.
sanırım insanlara daha az zararlı olduğu için. herhalde kuşlara da daha az zararlıdır.

Türkçede özel isimlere getirilen yapım ekleri ve bu yapım eklerinden sonra gelen çekim ekleri kesme (') işareti ile ayrılmazlar.

Buna göre ayrılmaz o zaman :)

Pek tabii ki; ayırmanız gerekir. "Türkiyem" derken nasıl "Türkiye'm" diyorsak, "Adanama" derken de "Adana'ma" demeliyiz.

adana: kök
m: aitlik (iyelik) eki.
a: ismin -e (yönelme) hâli.

ortaokul türkçe dersleri geldi aklıma. ne de güzeldi.

***

Sizin söylediğiniz durum ise şöyle bir şey: Türk + çe: Türkçe >> Türkçenin...

Adana kök ve "m" ya da "a" yapım eki değil. Siz "Adana"ya "m" ya da "a" getirerek onu yeni bir kelime yapmıyor, sadece sahiplenip okuyanı ona yönlendiriyorsunuz.

Umarım anlatabilmişimdir. ;)

Niye kimsenin ayırdığını görmüyorum, google'da bile kimse ayırmamış, sadece adana değil diğer durumlarda da, şiirlerde falan :)

Herkes kendince bir yol izliyor tabii ki. İsmini hatırlayamadığım bir köşe yazarı da sizin gibi düşünenlerdendi yanılmıyorsam. Kendisi diyordu ki; "Kesme işareti yalnızca karışıklık yaratan durumlarda özel isimlerden çekim eklerini ayırmada kullanılsın.". Kullansanız kaynak olarak bu cümleyi sunabilirsiniz, istiyorsanız.
Ben bildiğimi söyledim ve ben öyle yapıyorum. Bence doğrusu bu. Zira, kesme işaretinin en bilinen kullanım amacı bellidir: "Özel isimlere gelen bildirme, aitlik ve hâl ekleri kesme işareti ile ayrılır.".

özel isimlere gelen çekim ekleri (yani başka bir kelime türetmeyip, hal, şahıs, zaman vb. anlamı katan) kesme işareti ile ayrılır.

ayrilir tabii ki.

Yapım ekleyi ayrılmaz, çekim ekleri ayrılır. -m aitlik eki, yani çekim ekidir. ayrılması Adana'm demek gerekir. "Adanalı" derken ayrılmaz ama mesela Adana kök, -lı ise yapım ekidir. "Adana eşrafından olan" yeni bir kelime oluşturur, ayrılmaz.

Maksimum bir süresi var ama çeşitli oyunlarla bunu aşıyorlar terbiyesizler. Yok özet yok tanıtıcı reklam yok ebesinin nikahı derken hayvan kadar reklam oluyor. Daha net şekilde kurallar koyulmalı sanırım.

Bir de reklam ve reklamcı, çoğunlukla nefret edilmesi gereken şeyler. Normal yani.

rtük ahlakımızla ilgilendiğinden pek zaman bulamıyor bu tür konuları düzenlemeye. ben ana haber bültenlerinde reklam verilmemesini bir rtük kuralı falan sanıyodum ama artık onlarda bile reklamlar var.

bedava olduğu için olabilir mi televizyon?
amerikada büyük kanalları beleş (free to air fta) değil diye biliyorum.

evet aynisi bendede war ve gicik bisey

bi ss koysanız.bende gorunmuyoda merak ettim..

(bkz: msn messenger da avatar altinda beliren ufak kutu)

img238.imageshack.us

bazılarında kutunun yanındaki kamera resmi de yok. sanırım kamera ile alakası yok. ben de öğle saatlerinde birkaç kişide vardı, akşam ise çoğu kişide oldu.

bende dün akşam yoktu. şimdi ofisin logosu çıkmış.

uzun zamandir var aslinda o. amacini cozebilmi$ degilim ancak ben de.

bende bazı kişilerde cıkıyor bazılarında cıkmıyor..sanırım kullandıkları programlardan dolayı oluyor..

sadece kamerasi olan kisilerin penceresinde cikiyor galiba.
avatari ortadan kaybolmadan kamera acabilmeye yarayan gereksiz bir olaydir herhalde.

meteoritlerin birleşimi genelde silikat - demir- nikel olur. dünya'da da var yani onlardan, keşke periyodik cetvelde olmayan bir şeyler gelse di mi.

yazılmış zaten, yine de kendimce yazayım. atmosferimize giren gök cisimlerin hepsi mars ile jüpiter arasındaki asteroid kuşağından gelir. yapılan spektrometrik araştırmalar sonucu bu kuşaktaki cisimlerin hangi elementlerden oluştuğu uzun süredir biliniyor. yere ulaşmayı başaran asteroid'ler üzerinde yapılan araştırmalar da bu elementleri doğruladı. kısacası sebep o ki, bu kuşaktan gelen cisimlerde sıradışı bir element yok.

bu kuşak dışında kuiper kuşağından gök cismi gelme ihtimali var, yalnız hayvan jüpiter bu kuşaktan gelen cisimlerin %99'unu kendine çekiyor. kuiper'de dolanan cisimlerde bile farklı bir element izine rastlanılmadı.

türbanla okula git sınava gir seni çıkarmak isteyenlere direnip sımavın ortasında slogan atmaya başla. (buraya kadar benim için bir problem yok)

sonra hakkında dava açılınca git iltica başvurusu yap. biz de görürüz bezirgan ablanın bir özelliği var mı yoksa hersey anlattığı gibi mi...

iltica basvurusuyla bir bucuk saat suruyormus.
oyle boyle bi rahatlik degil.

ödüyorsun.

Onu biliyorum, bir yere gidip bir işlem yapmam gerekiyor mu, birilerine birşey demem gerekiyor mu, neler yapmam gerekiyor yani?

bir süre sonra (bende 1 yıl sonra oldu) evine veya onlardaki en son kayıtlı adresine yazı gönderiyorlar üç ayda bir ödeme yapıyorsun. ödemediğinden faizi ile birlikte alıyorlar, ne yapıp edip alıyorlar ama! kyk.gov sitesinden öğrenim no'su ile de kontrol edebilirsin durumunu ve ödeme tarihlerini...

mezun olduktan iki yıl sonra başlıyor ödemeler. üç ayda bir ödeniyor falan, açıklamalar mektupta var zaten. hiç ummadığın anda mektupla geliyor hesap, merak etme :)

olaki yüksek falan kazanırsan erteleme imkanın var ama ertelemelerde faiz biniyor deli gibi, tavsiye edilmiyor.

estetik ameliyatla cinsiyet değiştirip alabama ya taşınsan dahi bulup alıyolar. o derece azim.

bir de taksit kaçırmamaya dikkat et, biz ödemelerden birini kaçırmışız ama sonraki ödemelerden devam ediyoruz, farkında bile değiliz. ihbarname geldi, ya kalanların hepsini ödeyin ya da icraya veriyoruz kabilinden. aynısı bir diğer arkadaşıma da oldu. o 3,5 milyar biz de 1 milyar ödedik tıpış tıpış.

2001 yılında mezun olmuş bir arkadaşım var, 3 yıldır memur olmasına rağmen kendisini bulmuş değiller. ödemiyor o da inatla. hiç belli olmaz. bu arada kendisi x şehirli, y şehrinde üniversite okumuş, okuldan sonra x şehrinde ve istanbulda 2 sene yaşayıp sonra temelli istanbula taşınıp, istanbulda da 3 ev değiştirip en sonunda evlenip 4. evine taşınmış. bulamamaları bundan da olabilir diycem de kız memur yani bana mantıksız geliyor.

www.kyk.gov.tr'den kredi numarani girerek ne zaman ne sekilde odemen gerektigini ogrenebilirsin.

öğrenim kredisi için af çıkar mı? en son kaç yüzyıl önce çıkmış? ümit fakirin ekmeği mi?

2001 mezunuyum ödemeyeceğimden deil ama baya uzun süre salladım. sona bi baktım vergi dairesine bildirilmişim. e işim nedeniyle pek hoş olmicaktı gittim kendiliğimden ziraat bankasına numaramı bildirerek bir kısmını yatırdım. sonra internetten kontrol ettiğimde vuhooop faizlerin silindiğini gördüm. böle böle ödiyip bitircem. sen de öle yap. çok fzla değilse hepsini öde gitsin ya da.

cok ucuk rakamlar olmadığını hatırlatabilirim eğer zamanında odersen. soyle ornek vereyim sen kendi durumuna göre kerteriz al bunu:

2000 de üniye basladım. iktisat fakültesinde okuyordum. yani ortalama bir harc odemem gerekiyordu. harc kredisine kabul edildim. 2004 te mezun olana kadar harcları indirimli ödedim. 2007 sonunda geri ödemeye baslamam gerekiyordu. basladım. 3 ayda bir 115 ytl oduyorum ve toplam borcum 1milyar kusur.

bu verileri kendi durumuna uygularsan okulu zamanında bitirdikten 2,5-3 yıl sonra uc ayda bir simdinin parasıyla en fazla 350-450 lira falan ödemek durumunda kalacağını dusunuyorum.

paşa paşa ödüyorsun mezun olduktan 2 yıl sonra. ödemediğin takdirde ssk numarandan çalıştığın firmayı bulup oraya güzel bir yazı gönderip maaşının belli bir kısmına her ay el koyuyorlar.

af olayı ise faizine af çıkar 40 yılda bir. faizide pek birşey değil. mühim olan anapara.

evet bu parçayı bende çok aradım ama bulamadım bi türlü, sözlerinden çıkarıyım dedim o da olmuyor ki gözünü seviyim.

evet ya bilen yok mu? yoksa bu şarkı sadece o reklam için yapılmış 30 saniyelik bi soundtrack mi?

süpersin ermanen...

ER dizisinin 4. sezonunda (1997) "Ambush" isimli bölüm canlı olarak yayınlanmış. O olabilir sanırım. tr.wikipedia.org(dizi) burdan da bakabilirsiniz.

Evet oymuş, sağol

"Ambush" ile ilgili küçük bir bilgi daha vermek isterim. bu bölüm amerika'da art arda 3 kere canlı çekildi. bunun sebebi de amerika'da 3 farklı saat diliminin olması. oradaki performansları çok daha değerli hale getiriyor bu durum.

abd'de 4 dilim var benim bildiğim, ama kanallar ulusal. yani aynı zamanda oynuyor olması lazım mantıken?

3 zaman dilimi cok buyuk bir saat farki demek. Dogu yakasinda aksam 8'de yayinlanacak seyi bati yakasinda ogleden sonra 5'te gostermenin manasi yok.

Evet abi. Hatta Ekşi Sözlük'te mi Uludağ Sözlük'te mi ne okudum, dizi yayınlanırken bşak bir kanalda beyzbol maçı varmış ve dizideki doktorlardan biri onu izliyormuş canlı dizi çekilirken. Ve diğer kanalda hagaden varmış beyzbol maçı. Dizinin o bölümünü de Cnbc-e'de izlediydim. Haruklade bi bölüm; )

Şimdi baktım da Vikipedi'de de yazıyomuş bu ayrıntı. Çöp oldu cevap eheh. Bir de başka diziler de var bu yöntemi kullanmış. İlklerden biri olduğunu biliyordum ama ilk olduğunu bilmiyordum Ambush bölümünün.

www.sistemuzmani.com

Fena kaynak degil istersen arastir derim.

Bence mumkundur; hatta gun icinde de istemsiz olarak yasiyoruz bunu. hafizamizda yer alan olaylarin birbirini cagristirabildigini ve yasadiklarimizin buyuk bir kismini -ozellikle bizi etkileyenleri- hatirladigimiza gore hastanin bilincaltina inilerek kolaylikla yapilabilir. mesela cocuklugunda en cok sevdigin cizgi filmi hatirlamaya calistiginda , o zamanda yasadigin hos olaylar aklina gelecektir. o olaylar da baska seyleri etkileyecektir. Ama bu etkilesimler kendi basimiza, kendi bilincimizle yaptikca -her ne kadar yasadiklarimiz hafizamizda yer alsa da - fazla yol kat edemeyip diger olaylari hatirlayamayacagiz. halbuki, ortak gecmise sahip arkadaslarinla bu anilar uzerine sohbet etsen cocuklugunla ilgili olaylari daha fazla hatirlayip, bununla birlikte o zaman ki duygularin da aklina gelecektir; yani kismen de cocukluguna inmis olacaksin. Hipnoz ise, bence, bu etkilesimleri kisinin bilincinin kontrolunden alip dogruca bilincalti ile yaptigi icin , hafizana kazinmis olaylari corap sokugu gibi gun yuzune cikartabilir.

Benzer olarak ruyalari da goz onunde bulundur. yillardir gun icinde aklinin ucundan bile gecmeyecek anilarin, ruya sirasinda bilinc altinin hafiza bolgesini uyarmasi ile bu anilarini ruyanda goruyorsun ve "vay be bunu nasil da gordum" diye sasiriyorsun. en azindan bana oluyor bu. Kisaca, evet hipnozla kisinin cocukluguna inilebilir. Yazdiklarimin hepsi sagdan soldan okudugum ama kaynagini hatirlamadigim yazilardan esinlenmis olmaam gerek :S

(bkz: #10345502)

microsoft bulmacavari zeka soruları soruyor. böyle bir şeyler gelirse şaşırmayın, hazırlıklı olun.
bunu biliyorum çünkü teyzem yüklü bir çek aldı.
bir arkadaşım microsoft seattle'da çalışıyor da. (ssg değil.)

Maalesef en geç 10-15 gün içinde ekmen gerekiyordu ama istersen gene de dene herşey sonuçta niyete bağlı.Palamudun ve ssenin niyetine bakar sonuçta.
Meşen olsun istiyorsan sonbaharda ekim-kasım gibi taze iken topla ve ek.Yavaş büyürler unutma, sabret.
Meşeler gerçekten güzeldirler oylumlu yaprakları güzel palamutları ve hatırlattıkları ile.
Neverland

sonbaharda çoluğa çocuğa at kestanesi toplatıp eksem ne derece verim alırım onu merak ediyorum ben de. hepsini tek tek ekip özel ilgi göstermek gerekir mi, metruk bir araziye 100 tane atsak çıkar mı az biraz, büyürken ne derece bakmak gerekir?

lykos
tekrar belirtmek istiyorum ki önce niyetini belirle.
Eğer etrafta kestane ağacı varsa demek ki zaten doğada doğal olark yetişen bu ağaç için uygun koşullar var diye düşünmek gerekiyor. Ama dikiminde yeterli derinlikte ekmen en azından ılıman iklimde olman, ışık da önemli.Sonuçta ağaç olacaklarsa gövde ve dallarını düşünerek aralıkları hesaplamanda yarar var ama önce fide olsunlar sonra taşırım diyorsan o zaman daha sık dikebilirsin.
Ayrıca DENE ve o çoluk ÇOCUKLA beraber DİK kestaneleri, bekleyin heyecanla. Ama metruk bir arazi deyince canım sıkılyor.O kestanecikleri de biraz düşün yarın bugün biri gelir de o arazide başka bilmem neler yapmak isterse ne olacak bi DÜŞÜN.
Tüm koşullarını gözden geçir.E su ve güneş doğal ihtiyacı bitkinin. Bu suyu doğal koşullar sağlıyorsa ne ala ma yoksa biraz yardımına ihtiyaçları olacağı muhakkak. Kendi hallerine bırakabilirsin ama gözünde üstlerinde olsun.

sonra biri gelir kesmeye kalkarsa diye düşündüm, şehrin ortasında bile galeriler "dükkanın önünü kapatıyor" diye kendi arazilerinde olmayan ağaçları kurutup kestirtiyor. fakat benim dikeceğim yer imara filan açılabilecek bir yer değil, kimsenin pek ilişmeyeceği bir yer. çoluk çocuk bulmak da çok kolay değil :)
teşekkürler, ben iyice bir düşüneyim bu işi :)

evde kedi falan varsa saksıya at kestanesi dikip yetiştireyim demeyin. nerden buluyorsa gidip o saksının içinden kestaneyi buluyor, eşeleyip çıkartıyor.

zaman ne cabuk geciyor
simdi istedigin kadar mese palamudu dikebilirsin ermanen
tam dokulme zamanı mese palamutlarının, kolaylıkla bulabilirsin her mese agacının altında ve dikebilirsin

"mole", "ben" değil mi sadece, ingilizcede ikisi için aynı kelime mi kullanılıyor?

Cerrahi yöntemle alıyorlar genelde vücuttaki büyük ve köklü et benlerini. Doğal bir yolu var ama "kocakarı tedavisi" ve küçük çaplıları yok edebiliyor, zararlı olma ihtimali nedeniyle yazmıyorum. nette araştırırsanız bulunur sanırım.

"do me"

et beni şu bıyık düzelme makası gibi eğimli bir makasla çok rahat bir şekilde kesilebiliyor. en azından dermatolog kolumla göğüsümün kenarındaki et benini tırnak keser gibi kesip temizledi.

aa evet bu koku!! kucukken sobanin uzerine tukurunce cikan koku degil mi?

tukuruk kurusu gibi bir koku cikiyor. ben uzerine tuz ektigim icin oyle oldu sanmistim. belki siz de ekmissinizdir ondan kokmu$tur?

içindeki bazı yapılar bozulup bu kokuyu ortaya çıkarıyordur diyebilirim böyle de sallayabilirim,internette çözümünü bulamadım malesef,5 dk falan sabredip kokunun gitmesini bekleyeceksiniz artık,sirke dökün o bastırır diyeceğim ama sirkenin kokusu ne olacak demeyin.

o koku istah acıcı bisi diil mi aslinda :S

Belediyelerin bir atraksiyonudur. Belediye başkanları nezdinde yapılan bir yardımlaşma anlaşmasıdır.

soru işareti, sis, pus(piktogram gibi bi simge arıyosan uymaz tabii), hiç bi ışığı yanmayan trafik lambası, kozmik karadelik resimleri filan belki

smy başkalarına da bıraksaydın :)

bence bu olabilir..ki oyledırde..

upload.wikimedia.org

oha ben bi yerden hatırlıyorum bunu..

siyah.

en son ford focus reklami da oyleydi.
"her parcasi yeniden yorumlandi" gibi bir slogani vardi. cok ba$arili.

edit: www.youtube.com

video da gerekiyor arkadaşlar

www.youtube.com bu formata uygun mudur ?

yada bu :

www.youtube.com ;)

hatta şunu mutlaka izle derim... ne anlatıyor bu reklamda ben anlayamadım :s =):)

www.youtube.com

bir de şu çok iyi bence :

www.youtube.com

afiyet olsun ;)

yanılmıyorsam stimorol reklamı idi. çok kısa ve ne olduğu anlaşılmayan, bir kadın çığlık atıyor arka planda da bir adam araba lastiğine tekme atıyor. absürd reklamdı.

Funny commercial yazınca çıkıyor evet ama daha az bilinen ve daha absürd reklamlar gerekiyor, arkadaşın projesi olduğu için farklı şeyler gerekiyor

reklamın içinde sürpriz bir şeyler arıyorsanız profilo'nun küçük ev aletleri reklamları var böyle, ilk başta başka bir ürünün reklamıymış gibi başlayıp ortada profilo'ya dönüyor.

www.youtube.com

aradiginiz sey sanirim tam olarak bu:
www.youtube.com

antibiyotiğin tanımına bakarsak : "antibiyotik, herhangi bir mikroorganizma tarafından, başka bir mikroorganizmayı öldürmek veya çoğalmasını durdurmak için üretilen her türlü madde" ilaçlarla hazır alınabileceği gibi doğal olarak oluşan antibiyotiklerde tabii ki yararlı olacaklardır. sanırım senin sorun şöyle olmalıydı. neden doktora gittiğimizde biz'e antibiyotik ilaç yazar da bitkisel oğal şeyler önermez. önerir, evet ben gördüm önerdiğini. ama işte doktorlar ilaçlara yoğunlaştıkları için onları yazıyorlar reçeteye. annen şunun gibi, bir doktora gidiyorsunuz bir ilaç yazıyor, aha diyorsunuz acaba bu mu gerçekten çözümü, sonra bir bakşa doktora danışıyorsunuz ki "oha lan o ilaç verilir mi o çok ağır sen bundan kullan ona hiç gerek yok diyebiliyor." işte aslında bu da insanın doktor seçme hakkının neden olduğunun kanıtı oluyor... o aynı adam sana git evinde uzan al şunu şunu aktardan taze taze iç bişeyciğin kalmaz da diyebilir. zira hiç bişeyin yok 1 haftada geçer diyip hasta gönderen doktorlar tanıyorum... :s

ama çok komplike durumlarda ve acil müdehale de mutlaka antibiyotik kullandırıyorlar bildiğim... yani iltihabı kurutmak için bir an önce vucüt sağlığı için bir yandan kötü olsa bir yandan da gerekli oluyor işte...

eğer kişinin bakteriyel bir nefeksiyonu varsa,komplike olsun ya da olmasın,kişi antibiyotik kullanmak zorundadır! aksi takdirde iyileşse bile sekel bırakır,leride sorunlara yol açar bu enfeksiyonlar.

ama gribal,viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı gerekli olmadığı gibi yanlıştır da. burada dinlenme,iyi beslenme ve semptomatik tedavi(ateşi varsa ateş düşürücü,burnu tıkalıysa dekonjestan gibi) önerilir. yani hastalık yerine hasta bazında değerlendiremek en doğrusudur. bakarsın nezle olmuş evine dinlen bir haftada geçer dersin,ama zatüree olmuşsa en az iki hafta antibiyotik tedavisi vermek zorundasındır.

o yüzden herşey aynı değildir ve dünya üzerinde global tek bir hastalık yoktur. ondan dolayı doktorların gelen farklı hastalar üzerindeki tasarrufları elbette farklı olacaktır.

bir de genel olarak şöyle diyelim,hani ilaçsız geçmez mi sorusu vardır ya. hayır geçmez,bundan çok değil 60 yl önce insanlar çatır çatır veremden ölüyorlardı,şimdi 15 ytllik makrolid preparatlarının bir haftada iyileştireceği salgınlardan kırıldı insanlar yıllarca. birkaç liralık tetrasiklinle tedavi edilecek vebadan avrupada ve osmanlıda yüzbinlerce insan öldü. yani bundan bir 50 yıl önce ortalama insan hayatı bugünkü kadar uzun değilse bunun sebebi artık insanların daha uzuun yaşatılmasıdır.

allerji konusuna gelecek olursak öyle global bir hastalık olmadığı gibi global bir antibiyotik de yokttur. kombinasyonlarla sayısı yüzleri bulan preparatlar mevcuttur,alerji durumunda bir başka reparat verilir,bütün ilaçlara allerjili olmak gibi bir durum da mümkün değildir.

hem tarihi değer taşımaları, hem de o yapıttan sadece bir tane olması da pahalı yapan etkenlerden olabilir.

buna en güzel cevabı iron man filminde robertcığım veriyor. yardımcısı soruyor bir tablo vardı alalım mı? robert ne kadar, değeri ne vs diye sorduktan sonra. al sonrada depoya kaldır diyo. parası olan konuşuyor :)

sanırım daha önce de sorulmuştu burada. karpuz kafalı tombul bi çocuk, kalemi kullanan uzun sıska bi çocuk bir de köpekleri vardı bunların.

filmi bilmiyorum da, çocuk kitabı vardı öyle. çin hikayesiydi hatta sanırım, "sihirli fırça" mıydı neydi türkçede.