Ekşi Duyuru

kanımca anket lan bu lar 2. veya 3. entry falandı. ayarı alanlar sildiler.
birde anket başlıklara yazdığın komik entrylerin en beğenilenlere girmesi kolay oluyor kanımca. insanlar artık ne gelirse akıllarına yazıyorlar. misal porno dizi başlığı gibi

bildiğim bir kural yok, istediğiniz gibi yönlendirme yapmanız mümkün(ilk olmanız şartı ile). Misal "abuzittin kesekağıdı" yazdınız bomboş, altına "ahmet lan bu" diye bakınız verince yönlendirilmiş olur. Birileri çıkıp sizin bakınızın altına bir şeyler yazana kadar da öyle kalır. Ha bunu yaparken verdiğim örnekteki gibi saçmalamak pek mantıklı değil elbet.
Ben çoğunlukla filmler için yapardım; misal l4yer cak3'i layer cake'e yönlendirmek gibi...

İlgilenen kişi "öeh amma çok oldu" dedikten sonra devriliyordur. Bu da 100 cevap civarı oluyor genelde.

metabolizmayla ilgili. beslenme, genetik vs. psikolojik bile olabilir gurbet fln =)

seattle'a gelen herkes usur mesela, bende usumustum, 2 kis sonra alistim gayet, zamanla alisiliniyor.

ankara'ya ilk gittiğim sene kasım ayında 3 (üç) kazak üstüste giyip üstüne bir de mont çekip, bere, eldiven, atkı üçlüsüne abanıp, ayaklarıma da 3-4 çorap giyiyordum. İkinci senenin sonunda, şubat ayında bile ayağımda spor ayakkabılarımla, üzerimde sweat shirt'ümle gezer olmuştum.

zaman yani.

siz de abartmışınız yani iyice

@uzunbinik

hocam ben daha beterim :D genetik bizimki sanırım, babam, dayım ve ben karda bile şortla gezip üşümeyen tipleriz. postumuz da yok yani espri yapacak arkadaşları uyarayım. çok kıllı insanlar da değiliz. sıcağa hiç gelemiyoruz işte kötü tarafı o. yazın ben evden dışarı çıkmam mesela. kış güzeldir.

@ermanen
uzunbinik'in dediği gibi, zamanla alışırsınız, uyum sağlayacaksınızdır oraya, merak etmeyin. baktınız olmayacak, doktora ve diyetisyene falan gidin, beslenme alışkanlığınızı düzene sokun, kontrollerinizi yaptırın, kansızlık vs. gibi sorunlarınız olabilir.

@386dx

siz onu atkımın üzerinde nefesimi buz parçacıklarına dönüştüren soğuğa söyleyin. asıl o abartmıştı o sene :)

@suursuz deve

sıcak daha büyük sorun hakikaten, kışın giyin giyinebildiğin kadar da yazın bi yere kadar soyunulabiliyor.

ben de dünyanın en büyük saati diye duymuştum.

şöyle bir şey var belki alakalıdır:
en.wikipedia.org

dünyanın en büyük saat heykeli olabilir. çalışırken görmek kısmet olmadı.

olamaz

@gerrain
"çalışırken" derken? Ben iki kere gördüm(en az 1 yıl ara ile), ikisinde de zaman doğru idi...

@chrome
"olamaz" da neye göre? Bu şekilde bir yanıt değeri yok bence, bir bildiğiniz varsa bizimle paylaşın...

evet dünyanın en büyük saati diye yaptılar, iki gün sonra bozuldu. çalışmıyor şu an sanırım.

evet want2die o yonden dusunursek bir suru zararli sey var ama ben ozellikle bunu soruyorum

heh bazıları da "dişisini kıskanmayan tek hayvan" olduğu için diyor. mantıklı gelmiyo. tabi pislik yeme huyu vs de var, pis hayvanmış domuz.

sigara mekruh diye biliorum bi de.

sağlıklı sağlıksız kısmını bilmem ama, bir yasak sadece allah'ın emirlerine ne kadar iman edildiğinin görülmesi için de konulmuş olabilir (tam ifade edemedim kendimi). mesela hz. adem'in cennetten kovulmasına sebep olan elma hz. adem'e yasaktı ama bize elma haram değil şu anda.

bir not: bu yasağı açıklamak isteyen bazı kişilerin "domuz dişisini kıskanmaz" veya "domuz pislik yer" gibi sebeplerden dolayı domuz etinin günah olduğunu ileri sürmesi, onların da bu yasağı insan mantığına uygun bir çerçeveye oturtmak istemesindendir (bu argümanların doğruluğundan bağımsız olarak). halbuki bu yasakta sözkonusu olan, elma örneğinde olduğu gibi insanın nefsinin sınanmasıdır muhtemelen.

diğer bir not: bu meselenin "bug" olup olmadığı bakılan açıya göre değişir takdir edersiniz ki. bir müslüman buna "allah'ın hikmetinden sual olunmaz" veya "belki bugün bilmiyoruz ama ileride başka bir zararı ortaya çıkabilir" gibisinden cevaplar verebilirken müslüman olmayan bir kişi bunu sebepsiz görerek saçma bulabilir. yine aynı şekilde "dinde mantık aranmaması" da cevaplanabilir ("her şeyin bir sebebi vardır").

Din de mantık aranmaz sözü tam buraya göre bence. 704 ün söylediği tam olarak acıklıyor bence olayı tabi bizim gibi mazeret arayanlar icin pis bir hayvanın secilmiş olma olasılığıda yüksek.

(bkz: islam dinindeki buglar)

Konuyu sadece sağlık yönüyle ele almamak gerek. Misal Çin'de domuz, kedi, köpek, börtü, böcek ne varsa yiyorlar, e hadi buyrun bakalım adamlar tavşan gibi çoğalmakta, sağlıklar yerinde maşallah.

Bir de bu yalnız İslam'a ait bir yasak da değil; (bkz: kosher).
Bu konuda yetkili bir ağız olmamakla birlikte yamulmuyorsam; "şunlar şunlar(domuz eti, vs) haram"dan ziyade "şunlar şunlar helaldir" şeklinde tarif edilmekte ve o tarifin dışındaki hayvanat haram kabul edilmekte ki domuz da bunlardan biri, kedi de köpek de...

(bkz: yamuluyorsam düzeltin)

"Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı." (Bakara Suresi)

bu ayete yakın başka ayetler de var, ve yeni haram yiyecekler katmıyorlar. zaten helaller sayılıp kalanlar haramdır dense helal listesi bitmezdi.

kedi-köpek konusu da yöresel alışkanlıklara bağlı gibi duruyor bu ayet ışığında.

@704
Ben bir çift toynak kriteri duymuştum("çift toynak kriteri" komik oldu ya neyse), domuzun özellikle belirtilmesindeki neden bu toynak kriterine uyması olabilir mi?

De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir. (En'am Suresi, 145. ayet)

Allah, peygamberinden böyle söylemesini istiyor. Dolayısıyla İslam'a göre bunlardan başka haram yiyecek yoktur denilebilir (biraz iddialı oldu sanki ama hadi bakalım).

Toynak kriterini ise ilk kez duyuyorum. Ancak toynaklı hayvanlardan sadece domuz belirtilmiş. Buradan bir genelleme çıkarmak (bütün çift toynaklı hayvanlar haramdır gibi) pek mümkün durmuyor. ama bu uygulamanın temelinde ne var onu bilmiyorum. belki bir hadis olabilir veya islam alimlerinin ittifak ettikleri bir karar vardır (içtihat mı deniyordu?).


(aklıma takıldı da ekleyeyim dedim: Kuran'da içki, yiyecek grubunda değil, fal, kumar gibi diğer günahlarla birlikte anılıyor.)

@704
Hocam genellemeyi yanlış anladınız; yenilebilen memeli hayvanın çift toynaklı olması gerek. Bakarsanız müslümanların yedikleri memeliler çift toynaklıdır. Ancak domuz, hem memeli, hem çift toynaklı. Yani kritere uygun(gibi), "domuzun özellikle belirtilmesindeki neden bu toynak kriterine uyması olabilir mi?" derken bunu kastetmiştim. Yani kritere uygun göründüğüne bakmayın, yemeyin der gibi...

Bir diğer kriter de "geviş getirmek" olmalı diye biliyorum, da nerden biliyorum? İşte onu bilmiyorum...

tersten anlamışım kusura bakmayın.

bu çift toynak mevzusu kuran'da mı geçiyor? eğer öyleyse elbette dediğiniz gibi bir istisna sözkonusu olabilir. ama kuran'da geçmiyorsa zaten böyle çıkarımlara falan gerek yok gibi geliyor. ayetler gayet net zira.

belki bu çift toynak meselesi insanları kedi-köpek yemekten alıkoymak için ortaya atılmıştır (bunu şimdi uydurdum). muhakkak bu konular üzerine islam alimleri cilt cilt kitaplar yazmışlardır ama oturup araştırmak lazım.

şurada uzunca açıklanmış, kaynak diyanet.gov.tr imiş:

www.helal-gidalar.com

Ama uykusuzum, hepsini okuyamadım. Merak edenler bakar, ben de kalkınca bakarım artık...

late viper ın verdiği linkte, tepedeki sosisler domuz sosisine benziyo :)

Monitörtün parlaklığı dediğinde Lcd ile Crt farklılığını unutmamalı.

gece 4-5 kere tuvalete kalkıp su içmiyorsan sorun yok kardeşim...

(tabii ki diyabetle ilgili sorun yok diyorum başka bi kıllı yünlü mevzuu olabilir tabi)

Sorun diabetes insipidus da olabilir. Bu da bir tür diyabet, karakteristik özelliği çok su içme ve sık idrara çıkma. Doktora gitmeden anlayamazsınız.

Hipertiroidi de aklıma geldi. Bunda da terleme, sinirlilik, çok yeme gibi başka semptomlar da var.

terleme yok, gece tuvalete cikma ve su icmeye kalkma yok, sinirlilik de yok:) yeme istegi var, cok olsa yerim yani:)

Kesin bir şey söylemek için detaylı anamnez lazım :) Mesela yaşın 60 olsa, immobil olsan "acaba pulmoner emboli mi, buna bağlı ağız kuruluğu var ve bu yüzden mi susuzluk çekiyor?" diye düşünürdüm. Yani buradan bir yanıt alman çok zor.

O yüzden özellikle bu çok susamak son zamanlarda başına geldiyse doktora git.

Doktora gitmeden diyabet anlaşılmaz.(kesin olarak )
Ancak çok susamanın yanında sık idrara çıkma, cinsel organ ve çevresinde şiddetli kaşıntı, ağız kuruluğu, çabuk yorulma, çok uyuma gibi belirtiler var ise bunlar diyabet i işaret eder.

yurtdisi derken hangi ülkeleri düsünüyorsun ona göre cevap verelim. almanya´da mesela hem calisir hem master yaparsin tabii isini derslerine göre ayarlama sartiyla...ikinci ögretim diye birsey yok ama fernstudium var evden calisiyorsun istedigin zaman sinavlara giriyorsun ama bu okullarda master yapilir mi bilmem (bir de bu okullar normal üni diplomasi icin bile ayda 250 euro harc istiyorlar)

Ulkeye, ise, okula ve kisiye gore degisir. Yapan var ama.

almanyada mastır ile birlikte full time çalışmak yasak. öğrenci oldugu için statü haftada 20 saatten fazla çalışmaya izin verilmiyor.
ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor

full time calisiyorum ve part time bir master programina kayit oldum. ornek vermem gerekirse, dersler hafta ici 2 gun aksam 6:30-9:30 arasi ve cumartesileri sabahtan aksama kadar. tahmin edilecegi uzere hafta ici sabahtan aksama da isteyim.

evliyim, cocuksuzum ama ps3'um var, e biraz zorlanacagim dogal olaraktan. diger adaylara basarilar.

maddi acidan ornek, masteri tamamlamak icin burada 11 ders + tez + yillik sabit ucret tarzi birsey var. toplam 6000 euro'ya falan geliyor part time icin. ancaak, full time'larda non eu odenecegi icin yillik 12000 euro eder ki zaten part time egitim icin ogrenci vizesi zor alinir ya da alinamaz tahminimce.

vizeniz ogrenci vizesiyse tam gun calisamazsiniz, 20 saate kadar izni var. ama calisma vizesi vs vvarsa 100 saat calisip 3 saat okuyabilirsiniz.

soyle ozetleyeyim, calisma vizen varsa part time egitim gorup eu ucretinden yararlanabilirsi. sirket burs veriyorsa (ki buyuk bir sirketse scholarship programlari falan vardir, takip etmek gerekir.) egitim bedavaya gelir.

bir de soyle birsey var, 3 yil bir eu ulkesinde yasadiysan, eu ucretlerinden faydalanabiliyorsun ki o da 1000 euro falan ediyor. (12000 euro nere 1000 nere)

not : bilgiler irlanda icin gecerlidir.

Kanada icin soruyorum

Biraz geç gördüm soruyu, o yüzden ancak cevaplayabiliyorum.
Kanada için:
Evet master yaparken çalışabilirsiniz ama full time international student olduğunuz sürece full time çalışamazsınız.
(git: www.cic.gc.ca) adresindeki working on / off campus work permit seçenekleri ile kampus içi ya da dışı part time çalışma hakkınız var.
Ayrıca post graduation kapsamında work permit alırsanız mezuniyet sonrası, normal master süreniz kadar kadar full time çalışma hakkınız var.

geceleri gökyüzüne baktiğimda garip nesneler görüyorum uçak olmadiğina eminim. uzaylimi?... eğer uçak ise uzaysizmi? hepimiz uzayli değilmiyiz zaten?

daha ilk cevaplardan basladiniz pes yani:)

uzaylı geniş bir kavram sonuçta. uzaylı var mı sorusu uzayda dünyadakinden başka hayat var mı sorusu da olabilir.
bazı fikirler var mesela:
teorik olarak evrenin büyüklüğü ve gezegenlerin uygun koşulda bulunma ihtimallerine göre evrende birkaç hayat olması mümkün gezegen olmalı imiş.
ayrıca basında yer alan ufo haberlerinin yarısından fazlasının hükümet kaynaklı(amerika denir hep) sahte olduğu bariz haberlerden oluştuğu söyleniyor. ben elinde ufo olan biri olsam, ve bunu gizli tutmam gerekyorsa, kesinlikle böyle birşey yapardım. uçmuyor ip var orda diyen insanlar, gerçek bile olsa diğer görüntülere inanmıcaklardır.

benim şahsi fikrimce, dünyaya gelen giden yok. ancak bir yerde canlılar var. tek hücreli bile olsa.

edit: ben başlarken buralar dudluktu.

Aslinda hayat var mi diye sormadim o daha genis bir konu, bize benzer uzayli var mi anlaminda soruyorum ki kendimde arastirmis bulunuyorum, daha cok arastirmis biri var mi diye merak ediyorum, daha cok bilgisi vardir diye bu konuda...

bunun için daniken'den tanrıların arabalarını değil de carl sagan'dan cosmos'u okuyun derim ben. mars'taki olası yaşam üzerine yapılan çalışmalar ve üretilen teoriler niye başka yıldızların sistemlerinde olmasın? uzaylı dediğimiz şey spielberg'in tasarladığı iri gözlü rugby topu kafalı canlılar mı? karasal gezegenlerin kayalarının içinde yaşayan mikro-organizmalar bile uzaylıdır. samanyolumuzda kaç milyon yıldız var, onu geçtim en yakın galaksi 2 milyon ışık yılı uzaklıkta, orada kaç milyon yıldız var, o yıldızların hemen her birinde gezegen sistemleri var. niye bir tanesinde Dünya'da yaşam için sağlanılan koşullar mevcut olmasın? ki şurada iki galaksiden bahsettim. daha kaç tane galaksi ve hatta galaksi kümeleri var.

dünya gezegeninin olu$umu(big bang) denilen olay uzay bo$luğunda ce$itli yildizlarda onlarca kez oluyor belki milyonlarca kere olmu$tur ama birtanesi cikipta bizimki gibi bir güne$ sistemi olu$turamadimi(zilyonda bir ihtimal olmadimi)?

belkide olmu$tur ancak bizlerin sahip olduğu kusursuz gezegen yapisina eri$emeden parcalanip yörüngelerinden cikmi$tir, ancak bu arada canli organizmalar olu$mu$tur, tabiki tek hücreli ve ex bir vaziyette(örn. mars yüzeyinde bulunan ölü-donmu$ bakteriler). vardir elbet ama eminimki birilerinin(tanri gibi) tutup g.tlerine tekmeyi basmadan bizlerinki gibi bir yapiyi olu$turmalarinin imkansiz olduğunu dü$ünüyorum.
-ancak yerin 7 kat(yer derken gökkube) olduğunu dü$ünürsek ve her katta ce$itli organizmalar ya$adiği varsayilirsa evren üzerinde de belki vardir, belkide yoktur bazisi türktür hatta. ama böyle bir durum var ise saklanabilicek bir olay değildir, çünkü dünya di$i varliklar gezegenler arasi yolculuk yapabilme gibi bir teknolojiye sahip olduklarini ve dünya gezegenini ziyaret ettiklerini varsayarsak tutupta bizlerin ürettiği paranoyalar gibi gidip sadece amerikan ulusal havacilik dairesi ile irtibat kuracaklarini zannetmiyorum gelselerdi bizim masum köylümüzede emeklimize ve i$cimizede bir selam verirlerdi, haliyle; bizler çıkıp marsa gidince gizli gizli dola$miyoruz onlarda gelip gizli gizli dola$mazlar herhalde olsalardi tabii. bu durumu böyle du$unursek dunya di$i varliklarin ya cok ilkel olduklarini(gezegenlerinde di$ari cikamayacak kadar) ya da dediğim gibi tek hücreli bakteriler(vs) $eklinde olduğunu dü$ünebiliriz.

@05, ilk cümleden faul. Dünya gezegeninin* oluşumu big bang ile başlamadı ki. big bang teorisi evrenin oluşumunu açıklamaya çalışır. Dünya ise nebula'dan kopan parça ile oluşmuştur.

Geyik yapmayin demissiniz ama dayanamiyorum: Mustafa Topaloglu bir televole roportajinda "uzayliyim cunku dunya uzayda" demisti.

:)

(kaciyorum aynen)

@sofistike maymun

tabiki senin dediğin en geçerlisi nebuladan kopan parçaçıklar ve ilk olu$an gezegen güne$. konumuz o değil tabiki, ben yildizlarin yüzeyinde olu$an patlamalardan bahsediyorum.

@05, karıştırdın her şeyi :) gezegenler Güneş gibi kendi enerjilerini üretemez. bir yıldızın etrafında dönerler anca. Yalnız Güneş gezegen değil yıldızdır. hepsi için kullanacak tek bir terim arıyorsan en ideali gök cismidir. yıldızların yüzeyinde oluşan patlamalar ile canlı oluşumu arasında bir bağ yok. yaşam için en geçerli teori yaşamın kuyruklu yıldızlardan geldiğidir. bu da "diğer uzak galaksilerdeki herhangi bir gezegende niye yaşam olmasın ki?" sorusunu güçlendiriyor.

güneş gezegen değil.

@wikipedia'nin yalancisiyim :)

www.sabah.com.tr

gerçi vidyo var filan demiş ama sitede vidyo filan yok.

woody allen cevaplasin bunu.

"bizden daha ileride bir medeniyet olduguna inaniyorum uzayda. ama sadece 15 dakika ilerdeler. böylece randevularina da geç kalmıyorlar." (aklimda kalani yazdim. yanlis olabilir biraz.)

bu soruya verilmis en güzel cevaptir bence.

medyada yer alan ufo haberleri/ufo gerçeği tarzı, blur resimlerden oluşan kanıtları ciddiye almıyorum şahsen. ama bu konudaki yarıgım: niye olmasın? hakkında bilgi sahibi olmadığımız ortamlardaki yaşam koşullarını bilemeyiz. bizim öngörülerimize, gerekli olduğunu düşündüğümüz ısı koşulları falan şart olmayabilir. çok soğuk ya da sıcak gezegenlerde de yaşam olabilir. orda akıllı yaşam formları varsa onlar da 25 dereceye "ohaa o ısıda canlı mı yaşar" diyordur mesela. ufo, dünyamıza gelmeleri konusunda temel sorun ışık yılı mesafeden gelip gitmelerinin imkansızlığı. bence de mümkün görünmüyor ama adamlardaki teknolojiyi bilemeyiz. 500 yıl öncenin ibişlerine de bugünkü teknolojiyi anlatsaydınız muhahaha diye dalga geçerlerdi imkansızlığıyla. bizim ancak bilimkurgu eserlere malzeme ettiğimiz zamanda yolculuk, kara deliklerin birinden girip öbüründen çıkmak gibi mevzuları aşmış olabilir adamlar. diğer yandan nohutu düdüklüde pişirmeyi akıl edemiyor olabilirler. herşey mümkün.

bikaç ay önce meksikada yoğun ufo trafiği gözlemlendi
görenler birebir meksika hava kuvvetlerinin savaş pilotlarıydı sonrasına da televizyona çıkıp uzun uzun durumu anlatıp bilinçli haraket eden hızlanıp yavaşlayan bir çeşit uçan cisimlerle yarış yaplp uçtuklarını söylediler(kişiler birebir savaş pilotu olduğu için inanılırlığı tavan yapıyor)
hemen ardından amerikada teksas da 1000lerce kişi tarafından görülen bir cisim oldu amerikada hakkında programlar yapıldı..
iki olayıda google da bulabilirsin..
bu karşılaşmalar giderek artan bir ivme ile gerçekleşiyor ve daha da artması bekkleniyormuş
bir de dünya hükümetlerinin ufo gerçeğini açıklamak için 2012 gibi bir tarihi seçtiklerinden bahsediyordu haktan akdoğan ne kadar doğru bilemiycem

biyofizik görmüş bir fizikçi olarak bu kadar büyük bir evrende dünya'dan başka bir yerde yaşamın olmayacağına ihtimal vermiyorum. ama uzak bir gezegende insan benzeri organizmalara rastlanabileceği ihtimalini de o kadar düşük buluyorum. mümkün, ama pek muhtemel değil. belki bakteri seviyesinde "uzaylılar" vardır, belki de insandan çok daha gelişmişlerdir. belki su yerine amonyak temelli bir yaşam ortamları vardır... ama bu konuda hiçbir şey bilmiyoruz.

araştırma çok ama kanıt yok, onu da ekleyeyim.

ciddi bir arastirma degil yalniz soylemeden edemiyciim.

kiz arkadasim astro dersi alirken bi kac sohbetimiz olmustu. o zaman biraz biraz dusundum de, samanyolu'ndan gayri birrr suru degisik degisik galaksiler varmis. bu kadar buyuk bi evrende ben sanmiyorumki 6 milyarcik insan yasasin. hatta adim gibi eminim diyebilirim. vardir abi, kesin vardir baska yerlerde yasayanlar. bence.

Biraz dini acidan yaklasinca soyle bir cevap de verilebilir:

Allah hicbirseyi bosuna yaratmamistir. Bunca evren, gezegen, galaksiler, yildizlar da elbette ki bosuna degildir, ve bu yerler uzerinde bizim henuz bilemedigimiz yasam formlari olmadigini soylemek de zor olur.

geçenlerde ufo belgeseli izlemiştim. ondan sonra uzaylıların olmadığını anlamıştım :)
uzaylıların olmadığını derken, en azında bizim dünya ya uğrayanların olmadığı demek istiyorum.

belgesel de gördüğünü iddia edenler, zaten tipte bir kere kaybediyorlar. davranışlarından, bakışlarından belli. deli bunlar :) ama akıllısı da var! ama onlarda şurada gördüm, burada fotoğraflarını gördüm. beni 3 kez kaçırdılar, bayıttıp incelemeler yaptılar. üstümde deney yaptılar v.b. şeyler diyor.

gördüğünü iddia eden kişiler bilerek yalan söylüyorlar demiyorum! bir şekilde kendilerinide ufo gördüğüne inandırmışlar. belgeselin adı "ufo gerçeği" izlerseniz ne demek istediği anlarsınız.

uzaylılar var mı yok mu bilmiyorum. bişeyler varsa bile bizim yakınlarımızda olmadığı kesin.

dünya'ya uğramıyor olabilirler ama başka gezegenlerde dünya'daki yaşamdan daha gelişmiş veya gelişmemiş hayat olduğuna bahse girerim

yıllar önce yaşadığım bir olayı anlatıyım belki faydası olur. liseyi eskişehirde okurken gerçekleşmişti. bilen bilir eskişehir'de hava üssü vardır. benim okulumdan her ne kadar kalkış pisti gözükmesede kalktıktan hemen sonra tüm uçakları görebiliyorduk. bahar aylarıydı, gökyüzünde tek bir bulut bile yokken tam olarak pistin üstüne denk gelen yerde ufak bir bulut vardı ve altında da iki tane beyaz yuvarlak cisim. bir süre sonra bu cisimler bulutun içine girerek kayboldular. söylemek istediğim asıl kısımsa o sırada sınıfta milli güvenlik dersi hocası vardı ve kendisi yüzbaşı pilottu. tüm sınıfla beraber oda farketmişti bunları ve söylediği tek bir şey vardı, " bu cisimler bize ait değil, hergün uçuyorum ama daha önce böyle bir şey görmedim. meteoroloji balonuda değiller(ki bence de zaten bu imkansız çünkü nerdeyse bir ders süresi boyunca orada duruyorlardı), sanırım ufo gördük." daha sonra bu konuyla ilgili tek bir kelime dahi etmedi. ya başka dünyaya ait canlıların araçlarıydı ya da bizim bilmediğimiz bir teknolojiye ait araçlar.

uzay ortamına dayanabilen tek hücreli canlılar mevcut dünyaya hayatı da bunların getirildiği düşünülüyor hatta adı artu mu arti mi öyle bir şeydi unuttum şimdi ama yani dünya dışında hayat garanti var zeki hayat formları varmıdır bilemem ama abuk subuk şeyler görülüyor her gece göklerde olabilir yani

spesifik bir web sitesi içerisinde, sitenin kendi arama motoruyla yaptığınız aramalarda google'ın bulamadığı sonuçları bulabilirsiniz. özellikte torrent, crack, warez gibi alanlarda böyle bu. hatta onlar için özel arama motorları filan da var çoğu rus menşeli olmak üzere.

ama ilginçtir ki, mesela ben çoğu zaman bir sitenin içinde sitenin kendi arama motoruyla yaptığım aramada bulamadığım sonuçları google'la bulabiliyorum.

neticede aramaya inanmak mühim :) "google bulamadıysa internet'te yoktur" diye bir mantık hatalı olur.

(bkz: cuil)

efenim google ciplak fotograflari da buluyor. bunun icin tercihlerden guvenli arama filtresini kapatmaniz gerekir. guvenli arama kapaninca her $eyi veriyor google.

tek yapmamaniz gereken google'da tanriyi aramak.

şöyle bir şey sormuştum, belki yardımcı olur:
(git: 37933)

tabii ki google'ın bulamamasının siteyle hiçbir alakası yoktur. bu tamamen google'ın arama mantığından kaynaklanır. birçok şeyi de bulamaz. google bir şeyi bulamadıysa cuil ya da hakia.com'da arıyorum. bulamadığım bir şey olmadı şimdiye kadar bu üçü sayesinde. google tabii şimdilik vazgeçilmez..

doğrudur, aynı şeyden ben de mustaribim. bu konuda çözüm önerilerim de var. mesela cevapla sekmesinde tersten sıralama özelliğinin olması gibi.

sayfada gosterilen duyuru sayisi 50'den 30'a dustu, ondan cabuk gibi, amacim herkese bugun sekmesinde iken onceki sayfalara da bakmalarini saglamak...

@compumaster: pek bakılmıyor sanırım. şunu 100 yapsak olmaz mı? bir de öyle deneyin bence;)

insan mecbur kalınca - eğer biliyorsa - bir haftada şakır şakır konuşur hale gelir yabancı bir dili.

kendisine bagli eger ilk yabanci bir ulkeye gidisiyse ulan acaba ne diyo lan bunlar durumlari olabilir tabi ingilizce bilse de bilmese de. ama tavsiyem baslayip tek kelime de olsa tarzan gibi atlayip ziplayip konusmaktir ki insan aciliyor. sonrasi da gelir zaten. e bu da dedigim gibi kisisine gore degisecegi icin 1 ay da olur 3 ay da

genelleyerek konusuyorum:
bizde teori super, pratik sifir oldugu icin genellikle gunluk yasamda kullanilan esya isimlerini unutuyoruz, deyimleri bilmiyoruz, vs. dolayisiyla ilk gunlerde insan "catal-bicak yok mu?" diye soracakken "do you have silverware?" diyemiyor. "eaa, spoon? fork?" diyor. bir baska husus da baslarda birinin sana ne soruyor olabilecegini kestirememek. ilk fast food restorani siparisinde "forhereortogo?" sana bir sey ifade etmezken, bu sorunun gelecegini ogrendikten sonra otomatige bagliyorsun zaten. benim tavsiyem, 1. cekingen olma, kafasini gozunu yararak da olsa konus 2. karsi tarafin soyledigini anlamadiginda 3-5 kere tekrarlattirmaktan cekinme. sonunda yine anlamiyorsan anlamadigini belirt. her seye gulumseyerek kafa sallama. 3. insanlari dinle. adini bilmedigin seylere ne diyorlar, standart sorulara nasil cevap veriyorlar, kaydet kafanda. sonra da taklit et, ogrendigin deyimleri kullan. 4. iki haftaya kalmaz acilirsin:) kolay gelsin...

Ne kadar ingilizce bildiğinize ve alışmaktan ne kastettiğinize bağlı tabii ki.

ingilizceyi en azindan upper intermediate bildigimi varsayalim. evet bu seviye lisede ingilizce hazirlik gormus ve yetenekli birinin, her seyin ingilizce oldugu interneti kullanarak kolayca gelebilecegi bir seviye ulkemizde. haber sitelerini okuyor ve anliyoruz, oyunlari oynayabiliyoruz, oyle ki kimi zaman altyazisiz film-dizi bile izleyebiliyoruz. mamafih konusmaya gelince sacmaliyoruz.
ne zaman yurtdisina gitsem ilk 3 gun -hele ilk gun ultra duzeyde- sacmaliyorum. urettigim kelimeler ve kurdugum cumleler akla hayale sigabilecek turden degil. fakat en gec 1 hafta sonra fluent kivama geliyorum.

o degil de fluent olmak icin ille de zamana ihtiyac var. Toefl a gircegim zaman yine sacmalayip sicip sivamaktan korkuyorum.

eger bir kisi gunluk konusmalari yapabilecek seviyede ise, is sadece pratige bakiyor. orda sagdan soldan kaptigin cumleler, kelimelerde bir zaman sonra aklinda yer ediyor ve ilerliyorsun. her sey zaman yani..

bildiğim kadarıyla evet. fark sanırsam domates ve cherry domates midir nedir o ikisi arasındaki fark gibi, çok büyük ölçüde görünüşten ibaret.

turşuları genelde kornişon dan yaparlar.

kornişon hıyarın alt-türlerinden biri; vaşington portakal ya da o kokulu bir mandalin tipi var ya onun gibi işte... içerikleri arasında bir değişiklik yok, bildiğin hıyar işte.

hıyar ın küçüğünden yapılan turşuya verilen addır. ve tadı muhteşemdir :-)

şampuanın falan var son kullanma tarihi. sıvı sabunun da vardır sampuanın varsa. katı sabun durur diye biliyorum. gercek balsa bir şey olmaz ama marketten aldıgın balin sekeri dibine cokebilir veya kristallesebilir. prezervatifin, hatta suyun bile son kullanma tarihi var.

son kullanma tarihi olmayan bir kullanim maddesi yok sanki:/

edit medit: sucuk olabilir acmadigin takdirde. sofra sarabi degil de yillandirmaya uygun saraplar olabilir.

evet, katkısız bal bozulmaz. doğal olarak da son kullanma tarihi olmaz.

alkol urunlerinde de yok sanki.

Tuz da bozulmaz diye biliyorum ben ama.. Nemlenip kullanılmaz hale gelebilir tabii.

hijyenik ped
çocuk bezi

bozulmuyodur heralde. gerçi süper emici tanecikler nem falan kapabilir bilemiyorum.

tuz, seker, cay(sanirim)

balin sekerlenmesini bozulmayla karistirma dostum. bal bozulmaz. gercek olsun cakma olsun. icindeki seker kristalize olur sadece. benmari usulu isitirsin, eski haline doner.

tüzük müzük büzük (adı her neyse) gereği bozulmayacak da olsa gıda ürünlerinin son kullanma tarihi oluyor. istediğin kadar gerçek bal koy, sittin sene bozulmayacak olsun, yine de son kullanma tarihi olur onun. olmalı. suyun bile son kullanma tarihi var.

Duzgun kapakli cam sise icindeki yuksek alkollu icki bozulmaz. Hic de son kullanma tarihi gormedim viskinin, votkanin uzerinde. Goren var mi?

masamın üstündeki sigara paketine baktım. son kullanma tarihi yok..

askeriyenin soğuk hava depolarında olan herşeyin son kullanma tarihi yok.
mesela bakınız etler 1920lerden kalma :)
kutu yoğurtlar en az 5 senelik :)

vazelin

-Ben Türkiye'deki askerlik bürosuna hiç uğramadan yurtdışına çıkarsam bir sorun olur mu?
- hayır sorun olmaz

-Bir de yurtdışındaki tecil de muayene isterler mi kesin?
- hayır istemezler

-Muayeneyi Türkiye'de yaptırıp tecili yurtdışında yaptırsam olur mu?
-gerenk yok

www.hukuki.net

burda askerlikle ilgili bilgi çok, ordanda sorabilirsin ama ben biraz bu konularla ilgilendiğimden, söylediklerimden eminim diyebilirim, genede o foruma yaz istersen, sen bilen.

Rüzgar Çanı?

evet o, ingilizcesi ne peki?

edit: windbell galiba

wind chimes olabilirmi?

olur bal gibi olur googledan baktım

otomatik olmuyor, askeri şubeye gidip tecil ettirmeniz lazım, muayne hala var evet.

peki mezun olup açıköğretime kayıt yaptırıcak olsak arada genede muayene gerekiyor mu?

açık öğretime kaydolur muayeneye girmeden çıkar yurt dışına(uyanık köfte)

Yurtdışı çalışma vizesini göstersem yeterli olur mu?

Gitmeme kısa süre varsa yine de muayene olur muyum, muayene de neler yapıyorlar?

ermanen, çalışma iznin ile gideceğin ülkede konsoloslukta bir günde tecili yaparsın.
ancak, yeni mezun olduğundan 2 senelik tecil hakkın var ve eğer yurtdışında tecilin 1 sene olacaksa (çalışma izni süresine göre) türkiye'de tecil daha mantıklı gibi görünüyor.

İleride dövizli de olsa normal de olsa askere gideceğiniz zaman muayene olacaksınız zaten. Yurt dışında bu iş çok daha zahmetli ve pahalı oluyor. Dolayısıyla mezun olduktan sonra ve yurt dışına çıkmadan önce askerlik şubenize gidip tecilinizi ve son yoklamanızı yaptırın. Muayene için sizi yönlendirdikleri askeri hastaneye gidiyorsunuz. Orada da bir rahatsızlığınız var mı, ameliyat oldunuz mu falan diye soruyorlar o kadar. Hiçbir şey yaptıkları yok.

Yurt dışında çalışmaya başladığınızda da vizeniz ve çalıştığınızı gösteren belgelerle birlikte size en yakın Türkiye konsolosluğuna gidiyorsunuz, vizenizin durumuna göre 6 ay-2 yıl gibi bir süreliğine askerliğinizi erteliyorlar. Sonraki ertelemeleri de yine aynı şekilde yapıyorsunuz. 3 yıl yurt dışında çalıştıktan sonra dövizli askerlik için başvurabilirsiniz. Dilerseniz normal askerlik de yapabilirsiniz tabi.

Bir de yurt dışında konsolosluktan tecil yaptırmadan çalıştığınız günleri dövizli askerlik için saydıramıyorsunuz. Onun için daha vaktiniz olsa da çalışmaya başladığınızda ilk iş konsolosluğa gidip yurtdışı tecilinizi yaptırın.

Şimdi hem yurtiçinde hem yurtdışında mı gidim? Yurtiçinde tecil ettirirsem ,yurtdışında bir daha mı ettirecem?
Yurtiçinde tecile giderken de vizemi ve çalışma belgelerini götürmeme gerek var mı?

edit: Bir de sadece tecil yaptırmayacağım mı, son yoklama da mı yaptıracağım illa? Verem belgesi falan filan istiyor...

nasıl bir olay su askerlik! daha gitmeden rezillik baslatıyorlar! 10 saat sıra bekledim ve işlemimi yapmadılar. cunku resimlerim sakallıymıs! fakat ne bana yolladıkları dilekcelerinde yazıyordu boyle bir durum ne de orda bulundugum 10 saat icerisinde belirttiler! sac ve sakalı uzun olana muayene yapmazlarmıs! yarn gidip bir daha deneyecem sansımı! eger yapmazlarsa asker kacagıyım beni yakalayın diyecem! o zaman da iceri alacaklar mı merak ediyorum!


of lan!




sonrada okuyunca soruyla bi alakası yokmus ama içimi döktüm biraz:)

mezun olduktan sonra acikogretim lisans programlarina baslasaniz fayda etmez zaten, yuksek lisans yapmaniz lazim.

muaynede de donuna kadar soyup boyuna kilona bakiyolar, bi de evet hastalik cikik var mi diye soruyolar.

gecici vize alabiliyorsun ülkesine göre.

Havaalanında alınabiliyor mu ki, yarım saat gezmek için de bir sürü işlemle mi uğraşacam yine

biz dubai den almistik ama daha bir gun onceden pasaportlari falan fakslamislardi, havaalanina vardigimizda hazirdi vizeler. bir arkadasim da avustralya dan gelirken singapur da biletini bir gün sonra ya erteletip gezmisti singapur u.

eu ülkelerinden zor oluyor sanırım, benim schengne vizem olmasına rağmen almanya'da çıkamadım, herif(polis) birde aktarmalı neden aldın, ne iş yapıyon gibi saçmaladı. bir de schengen ülkelerinden uçacaksan havaalanında günlük vs. vize vermezler, veremezler saçma olur.

cep telefonları için bi zımbırtı çıkmıştı. cep telefonları için hijyenik temizlik diye. 3-4 liraya bulabilirsin. o da olabilir.

Bezle silin.

alkol!

1. yan etki olayı olmayan diye birşeyi objektif değerlendirilemez diye düşünüyorum. ilacı kim alacak, kaç yaşında, cinsiyeti ne, başka ne gibi sorunarı var çerçevesinde mutlaka bir yan etkisi olur.
2. deneme yanılma yöntemiyle. araştırma labaratuvarlarının veya ilaç şirketlerinin ar-ge kısımlarının deneklere eşek yüküyle para verdiklerini duymuşsunuzdur. bunlar o ilacı er yönüyle tanımak için.

- Yan etkisi olmayan ilaç yoktur. İlacın tipinden kişinin genetiğine, sağlığına, hayat tercihine göre değişir.

- Hayvan/insan deneyleriyle belirlenir. FDA yapar bunu.

2. parayla ilaçlar insanlar üzerinde deneniyor.
yabancı ülkelerde eczacılık ile ilgili kurum kuruluşlar kobaylara para karşılı veriyorlar.
tabi bir sözleşme falan yapıyorlardır kesinlikle güvenlik hakkında.

plasebo der, kaçarak uzaklaşırım...

en çok yan etkiyi ise vitamin ilaçları yapar diye biliyorum.

bazı yeni ilaçlar umutsuz hastalar üzerinde anlaşmayla test ediliyor.

o majezik'i ikişer üçer almaya devam edersen miden daha mutlu olacak.

ülkesine göre, durumunuza göre değişiyor. nereden nereye gideceksiniz, nerede aktarma yapacaksınız?

Kanada'ya çalışmaya, Türkiye'den gideceğim

Nereden aktarma yapacaksın? Mesela İsviçre transit vizesi istiyor.

Vize istemeyen ülke aktarması olsa daha iyi olur işte, transit vize almak kolay oluyor mu? Bir de aktarmalı olacaksa illa, Amerika aktarmalı daha iyi..

Hollanda, Almanya, Fransa aktarmali ucuslarda bu ulkeler icin herhangi bir vize gerekmiyor.

hollanda ve almanya için normalde havalimanı transit vizesi gerekiyor.
bunlar dışında türk vatandaşlarından havalimanı transit vizesi isteyen yunanistan, çek cumhuriyeti, ingiltere var benim bildiğim.

kanada vizeniz varsa almanya istemiyor. ayrıntılar şurada: www.istanbul.diplo.de

diğer ülkelerin istisnai koşullarını bilmiyorum.

onun dışında aktarma süresince havalimanından çıkacaksanız vize gerekiyor her durumda.

dış hatlar içinse, geliş katında.
süre kısıtlaması yok.
fiyatı da valizin büyüklüğüne ve süreye bağlı.

ucreti de soyle:
www.ataturkairport.com

uçak bileti satan bir çok seyahat acentası sağlık sigortasını da yapıyor
çok uygun miktarlara yapılıyor

yurtdışındaki şirket dedigin nedir? Ne icin hangi yurt disina gidiyorsun? Ona gore cevap degisir.
Kisa sureli seyahatlar icin Turk sigorta sirketlerinden sigorta olabilirsin. Yurtdisinda yasayacaksan saglik sigortani oradaki bir sirkete yaptiracaksin.

Kanada, uzun süre

uzun süre gidiyorsanız gittiğiniz ülkede yaptırmak daha ucuza gelecektir.
çalışma amaçlı gidiyorsanız zaten otomatik olarak sigortalı oluyorsunuz çoğu ülkede.
özel olarak kanada'yı bilmiyorum, ama orada da öyledir muhtemelen.

aiesec ile gidince şirket sağlık sigortası yapmıyormuş, yine de otomatik olarak olur mu devletten? Aslında Kanada sağlık bakanlığına'da sordum mail ile daha cevap gelmedi

soruları eksik soruyorum sanki kusra bakmayın, bilmediğim konular olunca:)

Bunu Aiesec'e ve sonra da gittigin sirkete sormak lazim aslinda. En saglam kaynak onlar.

aslinda burada olcut tamamen insanin yasam kalitesini dusuren, bir suredir var olan, kendi kendine denediginde ve uzerine gittiginde sonuc alamadigi durumlardir. Ornegin her depresyonda gitmenin bir alemi yoktur,fakat yillar suren veya kisiyi kendine zarar vermeyle ilgili dusuncelere zerk eden durumlarda gidilmesi lazimdir.
Oncelikle kisinin veya etrafindakilerin durumdan duyduklari rahatsizlik onemli. Gundelik hayati gozardi edilmeyecek kadar etkiliyorsa gidilmeli
Bunun yaninda sorunun psikolojik mi psikiyatrik mi oldugunun da bilincinde olmak gerek. Yalniz ya biri ya da digeri gibi bir tercih yapmamali, mumkunse hem psikologlarin hem de psikiyatristlerin birlikte calistigi yerler tercih edilmeli.

ya aklı dengesi bozuk insanlar zaten hiçbi zaman "ya ben iyi degilim bi doktora gidiyim " demiyor.
insan bazen tanımadıgı, kendisini yargılamayacak biriyle konusmak ve rahatlamak ister. bence bu bile sebep olabilir psikiyatriye gitmeye ermanen

Her türde sıkıntıda gidebilirsiniz, çünkü "sıkıntı" eşiği subjektiftir. Benim için atlatılan bir sıkıntı x için derin psikoza neden olabilir.

Aslında kişiden kişiye değişir ama, kendini düzeltemeyen kişi o gücünün farkında değildir belki de, o yüzden bu kişilere mi başvuruyordur

o kadar dedik...

(git: 35314)

o tik koymayanlar varya, vefasız onlar.

doğrudan içecekseniz iyi marka almakta fayda var, çünkü tadı markalar arasında çok fark ediyor. mesela ben her sabah bol sütlü kahve içerim ve kahvede de sütte de alıştığım markanın (sütte pınar, ege çıkışlı bu da bak, orası da benim memleket, toprak çekiyor böyle işlerde sanırım) dışına çıkarsam keyif olmaktan çıkar benim için. zaten çok gitmiyor kahvede kullandığım için, küçüklerden alıyorum.

ama sütlaç, puding yapacağım ya da yemeğe sos (beşamel mesela) yapacağım zaman direkt markasız ya da nispeten ucuz süt alıyorum. böyle şeylerin içinde piştikten sonra fark etmiyor, yemeğin ya da tatlının tadını etkilemiyor. zaten sütü bol kullandığımız şeyler bunlar, kısacaksam buradan kısıyorum.

(bkz: Pınar Organik Süt)

ben de dimes derim.

laktoz intoleransi olan biri olarak diyorum ki markalar arasinda fark mevcut.

direk pınar diyorum çünkü piyasadaki bütün sütler içinde kuru madde oranı en yüksek olan o.
diğer çoğu marka sütteki bütün besleyici maddeleri ayırıp tereyağ vs olarak değerlendiriyor, geriye kalan sıvıyı süt adı altında piyasaya sürüyor.

pınar veya danone-pınar bulamazsak danone-. koku ve tadında ciddi farklar ıoluyor.

coluk cocuk büyütmüs biri olarak danone iyidir derim. o olmazsa dimes de iyidir. tatli falan yapacagin zaman ise nobel süt idare eder.

eker ve tamek'te çalışan bir yöneticiden, piyasada çok ucuz fiyatlara satılan sütlere su+süttozu karıştırıldığını duymuştum.

sek cam şişe. tek olur kral olur padişah olur.

uzun ömürlü sütlerde bazılarının hoşuna giden bir koku oluyor ama ben sevmiyorum. o yüzden günlük sütleri tek geçerim. ama yörsan ı at çöpe içinden yaşam formları çıkabiliyor.

ben olsam ve müjde herkesi ilgilendiriyorsa futurama'daki fry'ın torununun torunu gibi "good news for everyone" derdim.

Şimdi aslında bizim kullandığımız gibi kalıplaşmış birşey var mı diye soruyorum, yoksa mantıken bir cümle kurulabilir

bu türkçe bir deyim, aynen çevirirseniz tabii ki olmaz,dilimizdekiyle aynı etkiyi yaratmaz...

söze good news ile başlamak aynı işi görecektir...

Good news disinda bir kalip gelmiyor aklima.

ı've got good news for you derseniz harlem agzi ile pek güzel olur sanki.

yavru kedi alın.

karamsarlığın dikkat çekmek ve/veya beklentilerin altında performans gösterildiğinde çevresindekilere karşı rezil olduğunu hissetmemek için beklentilerini düşük göstermek gibi otomatik bir mekanizmayla işleyip işlemediğini sorgulamak lazım önce. eğer bunlardan biriyse, karamsarlığına destek olmak ve onun çizdiğindne daha karamsar bir tablo çizerek üzerine gitmek sorunu çözecektir.

mesela "ben bu sınavları hayatta geçemem" diyen birine "geçersin ya yaparsın aslansın sen" demek yerine "hakkaten işin zor biraz, hayatta geçemezsin sen bunları" demek çoğu zaman karşıdaki kişiyi gazlar, karamsarlığı bir maske olarak kullanıyorsa(ki bu hakikaten çok yaygın) düşmesini sağlar bence. o da kendini sorgulama fırsatı bulur. örnekler çoğaltılabilir.

tabi durumun bu olduğundan emin olmak lazım önce.

hair gibi filmler izlettirilebilir..

ingilizce biliyorsan, bu video yu[randy pausch] u izle derim .

video.google.com

emin ol uzerindeki karamsarlik ortadan kalkacak :)

kendisinden kötü durumda ama hayat dolu olan insanları gösterebilirsiniz.

önce nietzche ağladığında'yı okutup dibe vurmasını sağlar, daha sonra da viktor frankl'ın insanın anlam arayışı'nı okutur, ayaklarını yere vurup su üstüne çıkmasını sağlardım..

Kendin yapmayi deneyebilirsin:

www.foodnetwork.com

Ağzım sulandı resmi görünce

Kendim yaparım yapmasına da tutturamam kıvamını heralde:)

ben de aynı merak içerisindeyim. özellikle aramamıştım ama marketlerde de hiç gözüme çarpmadı.

Food Network'un web sayfasinda bircok tarif var aslinda. Onlarin birkac tanesine bakip kafana gore secmeni oneririm. Ugrasmaya deger, cok guzel bir sostur. Biranin yaninda pretzel yerine tuzlu cubuk yerken harika bir dip oluyor.

buyuk supermarketlerde satiliyor boyle carrefour neyim, bakmalisin oralara.

kendin yap binkat daha güzel oluyor. Ben bal,mayonez,hardal kullanıyorum.Tada tada kıvamına getiriyorum. Balını az tutarak başla.

istanbul: pelit pastanesi ve venüs pastanesinin yaş pastaları süper. ama biraz tuzlu fiyatları.

pelit'te hemfikirim; ozellikle cikolatali muzlusu $ahanedir.

www.pelit.com.tr

İzmir'de Reyhan Pastanesi'nin yaş pastaları ve özellikle cheesecake'leri süperdir.

istanbul savoy pastanesi, cihangir. her nevi yas pastasi cok guzeldir. visne cikolatasini yemeden olmemeli. kuru pastalari da iddialidir. favorim tulum peynirli minik kruvasan gibi olani. alman pastasini da cok guzel yaparlar.hepsi guzel kisaca.
www.savoypastanesi.com

ankara su pastanesinde de güzel pastalar vardır.ben memnun kalıyorum her gidişimde.

pelit tabi ki süper pastalar yapar, emek pastanesi de bunlar zaten bildiğimiz. asıl inanmayacaksınız ama aslı börek inanılmaz güzel pastalar yapıyor. içinde şu olsun, bu olsun, üstündeki süslemeler şöyle olsun böyle olsun bilmem ne cart curt diyorsunuz, adamlar size olurunu olmazını gayet mantıklı bir şekilde açıklıyorlar, temelde de istediğiniz gibi bir pasta yapıyorlar ve istediğiniz saatte istediğiniz yere getiriyorlar.
üstelik fiyatları da inanılmaz makul, her tür davet, nişan, düğün, parti... tavsiye ederim. üstelik şöyle bir şansınız da var, kuru pasta, börek, zeytinyağlı meze vs... her şeyi tek bir yerden halledebiliyorsunuz, her şey kapınıza geliyor.

(bkz: beyaz fırın)

izmir: reyhan ve bravo

Çevre pastanesi
Mecidiyeköy/İst.

pelit'te muzlu ve çikolaalının ismi ekpa'dır.ısrarla isteyiniz deneyiniz ve denettiriniz.

izmir'de lozan pastanesi ünlüdür. 1969dan beri
www.lozanpastanesi.com.tr

Ankara'da liva pastanesi. ohhşş!!!

Divan.

Ankara'da Big Chefs ve Swissôtel'in pastaları muhteşem oluyor, başka bir alternatif yok bence.
İzmir'de ise Reyhan ve Bravo.

Şişlideki osman pastanesi bir numaradır. yaklaşık elli yıldır aynı dükkanda hizmet veriyorlar. camiye yakın, osmanbeye doğru anacadde üzerinde.

kalp vücudun sol tarafında olduğu için zaten insan sola doğrun yattımı rahatsız olur bu sadece size has bir durum değil ama bu rahatsızlığınız şiddetli ise o konuda bilgi sahibi değilim

bu durum bende de var uyudaktan sonra dönebiliyorum soluma fakat uyumadan önce soluma yatamıyorum. normal birşey olmalı bi sorun teşkil edip etmediğini uzman bi arkadaş yanıtlayabilir.şahsi görüşüm bi sorun yok.

ben seneler boyu soluma yattım. ta ki bir gün abim bana "kalbinin olduğu tarafa nasıl yatıyorsun beni rahatsız ediyor" diyene kadar. sonra bi 5-6 sene soluma yatamadım. ama şu an sürekli soluma yatıyorum. yani belki de sadece saykolojik.

nerede okuduğumu hatırlamıyorum, hurafe de olabilir, bilimsel açıklaması da olabilir, ancak, kalbiniz aşağıda kalacak şekilde yan yattığınız zaman, o civardaki diğer organların ağırlığının kalbe yükleneceği, dolayısı ile, yapılmaması gerektiği ile ilgili birşey okumuştum, o gün bugündür ben de yatmam.

ben de hikayesini aktarayim bu guzide deyisimizin. "solundan mi kalktin" denmesinin sebebi de buymus hatirladigim kadariyla. sonucta sol akcigerin altinda duruyor kendisi. nefes alinca mekanin hacmi azalicak, iyi seyler olmayacak gibime geliyor...

aynı sorun bende de var. normal bişey heralde :)

ani hareketler bir anda nefesinizi tüketiyordur

yok yahu. ben dişçi olan babama yalvarmıştım korkumdan, nolur genel anestezi yap die. şaka bir yana, o zaman ağzını nasıl açacaksın bi düşünsene? dedi ki mantıklı bir soruydu :)

oceano;
bence pek de mantıklı bir soru değil.neden dersen: bademcik ve geniz eti ameliyatlarını örnek olarak verebilrim:)

discilik okuyn kuzene kuzene sormustum oluyomu die. disciden korkan agalayan zirlayan cocuklar icin kullaniliyomus o yontem

implant ameliyatında bile genel anestezi yapmılmıyor ki, nasıl desem hastanın ağzını delip 4 tane çivi yerleştirdiğimizi düşünün, valla fırıl fırıl etrafı izledi adam :))

Benim diş hekimim "anestezi zahmetli; hem anesteziyi yiyen bir günde kendine anca geliyor, hasta için de zor." demişti.

- açılın doktorum -

Şaka lan şaka, değilim elbet ama yeteri kadar tecrübem oldu. Genel anestezi için uzman gerekli, hastanın uyutulması ve ayıltılması sanıldığı kadar kolay iş değil uzman gerek.

@neverending nightmare
Hocam yanlışlardasınız; zira ağzınıza aparat konuyor böylece bademcik ameliyatı yapılabiliyor ama o aparatlar varken dişlere müdahale etmek kolay olmaz, e o zımbırtılar yokken de ağzı açık tutamazlar. E nasıl olacak? Yani oceano haklı...

late viper kardeşim hiç ekartör diye birşey duymadığını varsayıyorum.

accık midazolam her şeyi çözer:))

leyn ekartörlen nasıl implant tedavisi yapsın doktor. tabi değişik modelleri var o ayrı. neyse şimdi bu olay beiyle kedi ski kadar olan veletlerde ve malesef beyn özürlü çocuklarımızda nadiren yapılıyor. lokal anestezi iyidir jetokain tek lokal anestesi değildir. ne damağı yarılanlar varki gözleri açık full hd seyrediyorlar kendilerini. değişik olaylar bunlar sonra, tut ki sahte bir dişçiye denk geldiniz vurdu iğneyi kolunuzdan ( onu yapacak uzman da lazım ya o apayrı bir konu lan) küt, ne oldu bir uyandınız, tabi uyanabilirseniz bakmışşınızki göt bir yerde afderesiniz .. bir yerde , anestezi lan bu boru mu? ne hastalar acı çekiyor da bayıltmıyorlar, kıçı kırık bir dolgu, çekim için mi genel anestezi yapacaklar, özetlen yok diyebilirz. o kaa

hiç bilmediğimi farz edelim ve gugıla başvuralım, burada biraz ara veriyorum, vurun gelin...
Vurduk geldik mi? Bakıyoruz çeşit çeşit ancak onların herhangi biriyle misal bir yirmilik diş çekmek için ne çeşit bir insan olmak gerekli diye sormak gerek... Yani amacınız illa işi yokuşa sürmek ise onu bilemem.
(bkz: başka sorum yok)

efenim; pratikte bunu uygulayan diş hekimi var mıdır, varsa da kaç adettir bilmiyorum; ama gereksinim duyulduğu takdirde bal gibi de uygulanabilir ağızdaki her tür girişim için genel anestezi.
çocuklarda çeşitli sedatif/trankilizanlar rutin olarak kullanılmaktadır.
genel anestezi altında, doğal olmayan deliklerden bile içeri girilip (bkz. bedenin istisnasız her kısmındaki operatif girişimler) her çeşit işlem yapılabilirken, doğal bir delik olan ağızda çalışmak neden mümkün olmasın??? yeter ki çalışan hekim yeterli donanıma sahip olsun.
günümüzde evcil hayvanların diş problemlerinde uygulanacak hemen her tedavi için genel anestezi yapılmaktadır. bu yavrucaklar "ağzınızı açın lütfen" denildiğinde pek olumlu tepki vermeyip, üstüne bi de ısırdıkları için bu bir zorunluluktur.
genel anestezi altında da padan, ekartör, ağız spekulumu ya da o anda iş görecek herhangi bir alet kullanılarak mutlu yarınlara koşulabilir.
bu amaçla üretilen aletler o kadar iş görür ki, ağız spekulumu kullanarak en azgın atların bile -hem de anestezi uygulamadan- ağız muayenesini yapabilir, dişini bile çekebilirsiniz. eh, bunun yanında anestezi altındaki bir çeneyi açıp da içeride çalışmak pek de zor olmasa gerek.

kaldı ki, jinekologların uterus muayenesi yapmak için "lütfen kukunuzu sonuna kadar açın" dediğini pek zannetmiyorum.

ne kadar riskli olsa da, cillop gibi olan çağdaş genel anesteziklerle bu işin şıppadanak yapılabileceği, hastanın kısa sürede ayaklanıp yürüye yürüye evine gidebileceği aşikardır.

dövme tek renkse yüksek başarı oranıyla silinebiliyor, hele koyu renkse başarı şansı daha da yüksek.

youtube'da videoları vardı, zamanında bakmıştım.

yeni teknoloji lazer'de kirmizi disinda her renk silinebiliyormus, ama elbette koyu renkler daha kolay cikiyormus. benim bir arkadasim yaptiriyordu surec biraz uzun ve maliyetli dovme yaptirmaktan daha uzun ve pahali oluyormus. ama sonucta iz felan kalmiyormus. istanbul ici olsaydiniz tavsiye edebilcegim bi yer vardi ama ankaradan haberdar degilim malesef.

Son çare olarak başka şehirlerde de söyleyebilirsiniz

Lazer Life ile konuşun...

www.lazerlife.com.tr

hazır şu başlığı yakalamışken, istanbul için de yer önerisi verebilecek varsa çok makbule geçer.
not: bunun için şişli kadıoğlu hastanesi'ne gitmeyin. dövme silindiği gibi, derinin pigmenti de yok oluyor, tamamen beyaz bir leke kalıyor.

Uludağ kebapçısı güzel. Ulus Denizciler caddesinde bir de Armada alışveriş merkezinin içinde var. Biraz pahalı olabilir ama şu iskenderin üzerine koydukları köfte(tire köfte gibi bişey) harika, sırf onun için değer.
www.uludagkebap.com.tr

en iyi iskender bilkent center'da tepe home'un içinde bulunan şan iskender bence.
istanbul'a geldiğimden beri iskender sevmez oldum.

ulus'taki uludağ değil ankara'nın, türkiye'nin en iyilerindendir.

uludağ iskender iskender için,adana sofrası var adanasını pek sevmiştim.

Sakın şan iskendere gitmek gibi bir hata yapma bence uludağ kebab yiyebileceğin en güzel iskenderi bulacağın yerdir. Armada alışveriş merkezi, Ulus Denizciler caddesi ve Çayyolunda şubeleri vardır hangisi sana yakınsa ;

bahçeli 4. caddedeki özurfalı...

tek geçerim

ostim civarında eyvan sofrası mı ne, öyle dandik bi yer ama içerde dehşet mezeler süper ikramlar olur ve adanası da iskenderi de çok iyidir, tesadüfen gitmiştim 1 sene vvel falan ama hala hatırlarım
sanayi bölgelerinde süper köfteciler kebapçılar olur zaten
bi de önünde kamyon olan yerlere iyi derler, şehirlerarası yollarda salaş ama önünde bi sürü araba park eden mekanlara dalıp denemek lazım
evet manyakça ama gerçek

iskender döneri birçok yerde yiyebilirsin ama adana kebabı daha önce adanada tatmışlığın varsa ankarada aradığın lezzeti bulamazsın.

şahsen ben canım adana kebap istediğinde kızılayın orada tandoğana doğru çıkarken sağda bir kebapçı var (adını unuttum) oraya giderim hep. kebapları biraz ufaktır ama iyidir.

kızılay ykm ve beğendik arasındaki yoldan gidince sağ tarafta iskender sarayı diye bir yer vardı.sanırım adı buydu.şato gibi bir bina.orası da güzeldir.

arkadaşlara ek olarak, kızılay'da ata iskender vardır, onu söyleyebilirim.

Tuşe her hafta Biziz'de (Tunalı) çıkıyordu bir zamanlar, hala var mıdır bilmem bir araştırmak lazım.

gölge var, yeni yeri kızılay konur'da, küçük dost kitabevinin karşısında. ama kimler çıkıyor şimdi hiç bi fikrim yok.
her gece olmasa da if performance'da çok sağlam rock geceleri oluyor, tunus caddesinde. soul project için gidilir mesela.

ankarada 10 tane grup vardır bu gruplar bir kaç mekanda haftanın değişik günleri çıkarlar.

in rock
kendinden prensli at
karakedi
tuşe
hayır
flu
bonustrack
cadı
soul project
high five (yeni türediler)

aklıma ilk gelen rock grupları bunlar, golge live kızılay, if, yolcu, 312, dib sahne gibi mekanlarda haftanın değişik günleri çıkarlar.

yeni gölge ankara rock aleminin 15 yıllık emektarı vedat tarafından derilip çatılmış vedatın efendiliğinin her yerine hakim olduğu salaş bir bar. gidilir.
if işte başlığında yazdıklarıma rağmen gidilebilir eski zamanlarını aratsa da güzel bir mekan.
yolcu, 312 aynı ekol yeni yerleri de iyi sskdan kurtuldular.
dib sahne de güzel bir yer, yukarıda saydıklarıma göre biraz daha pahalı ama severim daha profesyonel çalışıyorlar.

gitmemen gereken yer overall denen payvon zihniyetli sözümona rock bardır aman diyim!!! katil olacaktım 2 senedir önünden geçmiyorum.

her belediye seçimi öncesi inşaat başlar, seçim sonrası "derhal" durur. ben ortaokula başlarken başlamıştı o inşaat, şimdi ünv. 5. sınıftayım hala devam ediyor.

ben biteceğini sanmıyorum. iyi ekmek yediler oradan, hala da yiyorlar.

marketlerdeki dolapların altlarında bi dijital gösterge oluyor -2 -1 0 derece arasında değişiyor.bide extra "uur derin dondurucuğğ" modunda olanlar var onlar -18 -19 derecede olabiliyor ayrıca derin dondurucu bölümünde saklanan yiyeceklerin üzerinde de yazıyor kaç derecede saklanacağı ordanda fikir sahibi olunabilir.

Hepsini ayrı ayrı yapamayacağımıza göre bir değer lazım, ama yeni buzdolaplarında da ayrı ayrı bölmeler yapıyorlar artık sanırım

buzdolabı +4
derin dondurucu -18

@enter saltman: ne diyosun sen dostum ya. nereye her buzdolabinda farkli degerler vardir, -18'e cikmazmis. derin dondurucu diyor adam. sok dondurma seceneginde -27 bile olabiliyor. no frost bir buzdolabiki, derin dondurucu var, derin dondurucu olduguna gore de en azindan bir bilgi ekrani vardir yukarida, kac derece oldugunu gosteren veya kac dereceye ayarlandigini gosteren. ucmayinmis, hey allahim ya. delirttin be aksam aksam.

formu gormedim ama genelde bu tip formlarin sag ust koseleri "office use" icindir ve altinda "for office use only" gibi ibare yer alir.
eger oyleyse, siz bir sey doldurmayacaksiniz, adamlar dolduracak orayi. File, dosya demek olduguna gore dosyanizla ilgili bir seyler yazmak icin orayi rezerv etmis olabilirler.
ama dedigim gibi formu gormedim, belki baska bir seydir.

boş bırak. sana mail attım belgelerle ilgili.

seri numarasi. mesela pasaportun sayfalarindan $oyle yazar; "tr-z no:123456" ben vize i$lemlerimde bile bunu "tr-z 123456" diye yazdim hep, bi sorun cikmadi.

kesinlikle "TR-Z 123456" formatında olan kastediliyor

Ben kanadaya bir yıllığına gittim, 2006da, çalışma vizesiyle, sağlık raporu isteyecekler sanmıştım ama istemediler. Geçen yıl bir yıllığına başka bir arkadaşım da gitti, ondan da istemediler. Zaten sağlık raporu isteyeceklerse bile sizin götürdüğünüz rapor kabul edilmiyordu, ben vize için uğraşırken elçiliği arayıp sormuştum, siz buraya geleceksiniz, biz sizden kan alıcaz, avrupada bi ülkeye göndericez gibi bişeyler demişti, ben de kaderime razı olup gitmiştim ama sabah sadece belgeleri verdim, 4te burda olun dediler, gittim, pasaportu verip iyi yolculuklar dediler. Ben de hiç kurcalamadım tabi sağlık raporunu :) Sana da sormazlarsa hiç karıştırma bence, büyük ihtimal senden de istemezler.

Sağol opucuk baligi

Mal varlığı ile ilgili belge götürdün mü hiç?
Götürdüğün belgeleri yazabilir misin zahmet olmazsa

Expedia.com ya da .ca
Orbitz.com
travelcuts.ca
ekobilet.com

Bu sitelerden uygun olan her gun icin bakin derim. En iyi fiyatlar her zaman lufthansa veya british airways'de cikiyor. Ayrica bileti gidis donus almanizi tavsiye ederim daha uygun oluyor. Agustos tatil donemi oldugundan cok da ucuz olmayacaktir ama ne kadar erken alirsaniz o kadar iyi.

öncelikle hemen bakmaya başla. salı ve perşembe günlerine denk getirmeye çalış. internetten kabaca bir araştır ama bütün sitelere tek tek bakmak iyi olabiliyor. sonra da eğer istanbul'da yaşıyorsan sultanahmet'teki ofislere girip çıkarak (salı-perşembe kuralı yine geçerli) olabilecek en ucuz fiyatlarının listesini al, gerekirse bir kaç tanesine rezervasyon yap. onlar alışıklar zaten rezervasyon dedin mi ikiletmiyorlar.
uğraşınca bulunuyor...

biletler salı ve perşembe mi satışa çıkıyor
neden salı perşembe?

sali ve persembe gunleri talep az oldugundan (bilete), haliyle biletler de daha ucuz oluyor.

Direkt (aktarmasız) uçuş var mı?

skyscanner'a bakın bi de

sadece toronto'ya olması lazım. vancouver'a olmadığından eminim.

Vasifli isci olarak nerede calisicaginiz onemli. Cunku eyaletlere gore belgelerde degisiklik olabiliyor. Ornegin Quebec eyaletindeki bir sehirde(Montreal vs) calisacaksiniz belgeler disinda Fransizca da bilmeniz gerekir. Konsoloslugu aradiginiz zaman size gereken belgeleri soylemiyorlarsa, Ankara'da bir arkadasin varsa gitsin ogrensin. Cunku bu gecici vasifli isci olayi biraz karisik. Gocmenlik, calisma izni falan gibi degil.

6 ay ve ustu kalislar icin medical examination isteniyor. Konsoloslugun belirledigi hastaneler ya da muayenehaneler(istanbul icin amerikan hastanesiydi bu onceden)sizi kontrol ettikten sonra sonuclarinizi Fransa'ya(neden Fransa bilmiyorum) gonderiyor. Ordaki elemanlar da saglik durumunuzu konsolosluga bildiriyor. 20-30 gun falan suruyor ama DHL,UPS gibi amcalarla sure daha da kisaltilabilir.(benim dort yil once yaptiklarim bu sekildeydi, sanirim su anda da asagi yukari boyledir.)

doğrudan derken atmosfer içindekinden bahsediyorsak d vitamini sentezi için doğrudan görmek gerekir. ha atmosfer dışından bahsediyorsanız pek sanmıyorum:)

fotosentetik canlılar doğrudan alırsa daha çok enerjiyi daha kısa zamanda alabilirler ama gerek şart da değil yarı gölge de yetebilir sanırım. UV ile çalışan canlılar var ise onları tenzih ederim.

en.wikipedia.org

Açıkçası fazla hayalperest olacak, biliyorum. Ancak uçak radara da yakalanmamak için fazla aşağıdan uçuyordu. Batman o meşhur kancasını uçağa saplayıp kendini çekebilirdi diye düşünüyorum. Ne de olsa o Batman!

amerikan ordusunda kullanılan bir yöntemdir o (black ops). tom clancy romanlarında falan vardır.

gokdelenden kacarken firlattigi $ey i$ikli mi$ikli bir balondu, ucak tam olarak gecmesi gereken yeri bilsin diye. pek ihtimal vermiyorum gercek olmasina, hayal urunu bi sahne diye du$unmu$tum. hadi diyelim halati beline doladi ve diger ucu ucaga bagli. ilk hareket aninda o halat adamin belini kirar gibi geliyor.

karadan, hareket halindeki helikopterin sallandırdığı merdivene tutunma sahneleri görmüşsünüzdür. helikopter gayet yavaş uçar hatta kahramanımız koşarak yetişir ipe. ben canlı olarak denizde yapılanını gördüm askerdeyken özel kuvvet gösterisinde. adam denizden normal bir insanın koşu hızından çok daha hızlı uçan helikopterin sallandırdığı merdivene tutundu gitti. bundan daha iyisi yani daha hızlısı yapılabilse onlar yapardı diye düşünüyorum çünkü şahane bir gösteriydi. yine de uçaklar helikopterin o anki hızı kadar yavaşlayabilir mi bilmiyorum. bu durumda dengesiz pamuk' un dediği gibi bel kırılması, ya da çekilen g'den dolayı iç organların yer değiştirmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. adamlar da bunu şöyle aşmışlar sanırım. Dag'in verdiği linkten alıntı:

"Because of the geometry involved, the person being picked up experienced less of a shock than during a parachute opening."

yani adam direkt uçakla aynı istikamette gitmiyor. böylece şok kat kat azalıyor. mantıklı bir yöntem ama "batman"da böyle teknik bir uygulanmadı sanırım. belki de paraşütü fırlattığı tabancaya şok emici bir süspansiyon sistemi yerleştirilmiştir, bu da kendi üzerindeki etkiyi azaltmıştır, bu da mümkün bence.

bana kalırsa haber ajansları alıyorlardır. oradan kanallara dağılıyodur.

Haber ajansına ne kadara satıyordur, hangi haber ajansı kaç kanala gönderiyor bunları bilerek mi veriyor?

tabi piyasayı bilmiyorum ne kadara gider böyle görüntüler bi fikrim yok ama kişi bir kere sattıktan sonra o artık ajansın görüntüsü oluyodur ve ajansta parayı bastıran herkese bu görüntüyü satabilir bence.

Hemen söyleyeyim: Haber ajansları olay yerine gelir gelmez görgü tanıklarına soru sorarken diğer yandan "Görüntü alan var mı?" diye herkesi arıyorlar. Fiyatta da anlaşılınca görüntü alınıyor.

gazetelerin istihbarat birimleri buluyor o kişileri hlathguth'un dediği gibi. ki sırf bu işleri takip edip para kazanmaya çalışan amatörler var.

haber ajanslari kendilerine bagli bulunan haber kanallarina görüntüleri ücretsiz aktarir. zaten, kanal tarafindan her ay o ajansa belli bir miktar para ödenmektedir.

ayrica, ben ajanslarin cok degerli olmadigi sürece görüntüleri para karsiligindan aldigini sanmiyorum.

omzumda vücudumun verem aşısını kabul etmemesini müteakip oluşmuş ve yıllarca yavaş yavaş büyümüş bir keloid oluşumu vardı. bu lanet kriyoterapiyi de tedavi olmak istediğimde duydum ilk kez. 5 seansta biter dedikleri şey 7 seansta ancak %20 oranında küçülmüştü ama aşırı acıyor ve sürekli su topluyordu. kalabalık içinde yürürken biri yanlışlıkla çarpsa güzümden yaş geliyordu misal. bir de sürekli omzu açık bir şey giymemi önermişti doktor tişört falan sürtünüp tahrip etmesin ve yara hava alsın diye ama o iğrenç görüntüyle milletin midesini bulandırmak istemediğimden hafif bir bandaj yapıp tişörtü geçiriyordum üstüme sokağa çıkacağım zaman. sonra lanet olsun dedim bıraktım tedaviyi falan.

intralezyonel enjeksiyon diye bir şey var. o süper acısız ağrısız ve temiz bir yöntem. keloidin altına bir kimyasal madde zerkinden ibaret, içeriğinde adrenalin falan da oluyor sanırım, dolayısıyla yapılırken hissetmiyorsunuz bile. ancak bu yöntemle cilt düzeyine inen (geçti bitt denilen) bir keloidin 1 sene içinde eski formuna kavuştuğunu gözlerimle gördüm bir arkadaşımda. bu arada benim son 2 seansımda intralezyonel enjeksiyon ve kriyoterapi birlikte uygulanmıştı ve en azından uygulama esnasında acı çekmiyordum ama seanslar arası olan 3 haftalık sürecin seyrinde hiçbir değişiklik yoktu elbette. sıkıntıdan sıkıntıya koştum resmen.

sadece kriyoterapi ile indirilen keloid nasıl bir seyir izler fikrim yok. ancak bir daha hiçbir kuvvet bu tedaviyi uygulayamaz bana bundan eminim.

Denemekte yarar var. Deneyerek gormek en iyisi. Yalniz bana bozulmustur gibi geldi.. Denedikten sonra sonucu da soylerseniz super olur. Ona gore davranalim biz de.

bozulmus olmasi icin hic bir neden gormuyorum.

bozulmuş olmaz, heleki donarak. annem birazcık yoğurdu dondurarak ve yoğurtta ezerek değişik bir model ayran bile yapıyordu. bozulmaz bozulmaz

Bozulmamıştır...
Misal ecnebi diyarlarda frozen yogurt var, sizinki de "frozen ayran" olmuştur en fazla;)

ermanen sen bir içmeyi dene, eğer senden cevap alamazsak biz anlayalım ki o bozulmuş .)

donan hiç birşey bozulmaz. zaten yiyecekleri filan uzun süre bozulmasın diye derin dondurucuya koymalarıda bundan.

hiçbişi olmaz. kıymayı bile dondurup sora -mutfakta oda sıcaklığında ya da mikrodalgada- çözdürürken, ayrana hiiç bişi olmaz. rahatlıkla içiniz efem.

tadı bozulur.

wherethehellismatt.com diye bi site vardı, matt diye bi arkadaş her yere gidip dans edip videoya alıyodu galba.
siteye giremedim bilmiyorum noldu ama videosu var şurda

www.vimeo.com

muhtemelen en çok gezen değildir ama yükseklere oynar derim ben

Aldığım en güzel cevaplardan biriydi, sağol

(bkz: emilio scotto)

www.emilioscotto.com

Evet ağlamak istiyorum sayın seyirciler, belgeseli var mı Emilio Scotto'nun

yeni top'lu yazar alımları yanlıştı diye bir çok eski yazar ortaya çıkar bu soruyla, ki bence de yanlıştı:)

ek$i sozluk bir internet sitesi abicigim?! bir internet sitesinin ki$iligi mi var ki dogrusu yanli$i olsun? sen sadece sozlugun moderatorlerini, admin(ler)ini suclayabilirsin verdigi kararlardan dolayi...

ha bana sorarsan, sozluk icin kotu oldu dedigim;

1) (bkz: 21 aralik 2006 sozluk darbesi)

2) (bkz: badilist in kaldirilmasi)

3) (bkz: 4 kasim 2007 klonlarin saldirisi)

1) cogu ki$i 'ay $akaydi zaten, biz eglendik. siz eglenmediyseniz o sizin sorununuz.' dese de bence hem gereksizdi hem de sozlugun imajina olumlu bir $ey katmadi, aksine goturdu. ayrica bu sanal-sozde darbeden sonra sozlukten ayrilan, 'bana gore' sozlugu sozluk yapan bircok yazarin -ki aralarinda bircok celebrity var- olmasi da ayri bir konu...

2) soylemeye bile gerek duymuyorum.

3) yazar alinmasin anlaminda demiyorum tabii ki. ancak af buyrun, $uursuzca yapilmi$ bir alim idi bu. yazar alimlarinin hala kapanmami$ olmasi, halihazirda bulunan moderator sayisi ve bunlarin aktiflik durumu ve caylak-onay bekleyen caylak sayisi goz onunde bulunduruldugunda; sanki aceleye getirilmi$ bir alim izlenimi veriyor.

yanlış bilgi olsa bile sonradan düzeltilebilir ki?

İşte kime göre neye göre durumu var o yüzden yazdım zaten oraya, kötü olduğunu düşündüğünüz, yanlış olduğunu düşündüğünüz şeyler de olabilir ama bu suçlamak değildir illa.. Yapıcı olsun diye seviyeli eleştiri kıvamında olması yeter cevapların...

@katafalk kişilik yükleme sanatı var :) genel sordum sadece suçlamak amaçlı olmadığı için soru, zaten anlamışsın demek istediğimi ve cevabını yazmışsın güzelcene:)

Arkadaşlar, bu soru bana ve başkalarına sorun yaratacak nitelikteyse uyarabilirsiniz ama ayar vermeden lütfen.. Başta masum gibi göründü bana ama şimdi işkillenmeye başladım:)

"herkesin konuşma hakkı olsun, 'ama en çok bizim sesimiz duyulsun'" diye düşünen sözde herkese, özde kendine özgürlükçü "bir çok" grubun ekşi sözlük'ü megafon olarak gözlerine kestirdiklerinin ve hep imrendiğim olağanüstü bir koordinasyonla/organize olarak/topluca yazar olmak için pusuda bekliyor oluşlarının moderasyon, daha doğrusu toplu yazar alımını uygun görenler tarafından fark/tahmin edilememiş olması bence ekşi sözlük' ün kendine yaptığı en büyük yanlıştır.

bunu da hiçbir entry'mde dile getirmeden buraya yazınca birilerini arkadan hançerliyormuşum gibi hissettim ama düşününce sözlükten çok da uzakta değiliz.