Ekşi Duyuru

ne yaparsanız yapın, dikişleri üç-beş yıkamada atacaktır ve tüylerin hepsi bir yere yığılacaktır, ara ara silkeleyip tekrar pofuduk yapabilirsiniz ama başa çıkılmaz bir hal alırsa, onun da tamircisi var diye biliyorum, google'layınca çıkıyor.

bazen insan rahatlamak için tavsiye ister.

bazen yalancılar insanı rahatlatır.

doğru orantı kurarsak; insanlar yalancı insanlardan tavsiye dinlemeyi severler.

(bkz: çık işin içinden)

Yalan söylemesi, zeka ve tecrübesinden bir şey kaybettirmez. O yüzden duruma göre alınabilir..

(Ha yalan söylediği bilinen/fark edilen bir adam ne kadar zekidir bilemem)

yalancılar ağırlıkla kendileri için yalan söylerler. müfteriler ise başkaları için hatta başkalarının zarar görmesine çalışırlar. kendiniz iöçin bir tavsiye alacaksanız yalancıdan tavsiye alabilirsiniz.

insanlar basit canlılar, biz de insan olduğumuz için birbirimize çok karmaşık geliyoruz. yalancıların programlar gibi algoritmaları olduğunu düşünüyorum. bu algoritmaya göre yalan söylerler. bu konuya değin her bilgi, o kişinin tutum ve davranışları hakkında veri demektir. bu veriyi inceleyip, kullanabileceksek tavsiye de alırım, oturur dinlerim de. ama nihayetinde, söyleyebileceği yalana ya da olası yönlendirmelerine kefal gibi atlamadan yapabilmek lazım bunu. en kısa özeti

o kişiyi anlamama yardımcı olabileceği için tavsiye alırım. zaten her aldığım tavsiyeyi de kullanmam.

onun dediklerini yapmamak icin alabiliriz.

gidip napıcak? başka zaman gidemiyo mu?

Benim icin sorun olmaz da, senin yerinde olsam vermezdim.

sen kendi sebeplerinden dolayı gidemiyosan bişey demeye de hakkın yoktur eğer onun da başka bi vakitte gitme imkanı yoksa.
gelirken bişeyler getirsin bari, sayılı gün çabuk geçer falan filan.
interneti olsun orda skype mkype haberleşmeyi de halledersin.
takma kafana ya başka bi vakit beraber de gidersin.
ayrıca artık hem de başka bi ülkeye demeyin lütfen. otobüsle hakkariye vana gitse 20 saat uçakla almanya iki saat. mesafeler artık değişik yani.

yıllık izin vs durumları varsa, başka zaman uyduramıyorsa gitsin. gelirken duty freeden içki neyin alsın beraber içeriz

izin veririm burda aldatırım onu

ben gidemiyorum bari o gitsin..

ikimizde aynı şeyi söylüyoruz birbirimize.

Ağzına sıçarım.

Yok lan gitsin iste ne güzel hediye getirir.

bahamalara gitmediği sürece sorun yok.
www.youtube.com

ortada izinlik bir durum yok bence.. neden gitmesin ki.

abi ben de gideceğim kendisi gelemiyor benimde fırsatıma engel olmuyor. neden karışsın ki hem? henüz sevgiliyiz, hayatlarımız birleşmemiş, aynı evde yaşamıyoruz bile. kendisinin iznini ve gönlünü alıp içim rahat gitmek isterim ki kaldı ki canı gönülden git diyor.

o gitse de bir şey diyemem sadece özler dönüşünü iple çekerim. ama beraber yaşıyorsak tatile yalnız nah gider.

teklif bile etmeye cesaret edemez.

gitmesinde yanlış olan ne var anlayamadım? gitsin.

hani kız kıza gitseler 2-3lü ehh uhh der bunları derken de zaman kazanmaya çalışırım.

ama tek gidecekse daha lafını bitirmeden o ilişki biter.

ciddiyim bu konuda.

"aşkım ben tek başıma 3 hafta hollanda'ya git..." ==> ilişki bitti.

ben anlamıyorum aga ya ben mağaradayım ya da millet. bu izin verenler bir şey olmaz diyenler kim? neredeler? gerçekler mi?

çok ilginç.

cidden kimseyi eleştirmiyorum laf da çakmıyorum. çünkü "reel" hayatta bu insanları hiç göremiyorum ama burada oran yüzde 90.

bunu sorduğuna göre bir güven problemi olabilir. yoksa neden gitmesin ki? senin zamanın yoksa onu niye esir ediyorsun?

burada benim sorun için başka ülkeye gitmesi de değil.

ben moda sahilde oturayım mesela, asla gelme imkanım yokken sevgilim bana "ben 10 gün adalarda tek tatil yapıcam" dese de aynısını söylerim.

konu GÜVENSİZLİK de değil. konu aldatmaksa ohoo.. aynı evde duşa girer 3g den adamın karşısında duş yapar falanı da filanı da.

ama ben evde otururken veya her neyse, mars'a veya arjantin'e veya 5km uzaktaki adalara ben yokken gitmesi falan bu pis bir duygu, tatsız.

ben de "her saniye beraber olalım her saniye yapışalım" demem ama 10 gün bensiz tek başına da gidiyorsa aga, anlamsız yani ilişki falan.

izin, reşit olmayan çocuğa verilir. insanlar diğer insanların sahibi değildir.

ben gidiyorum, bayan tarafım, sevgilim de izin veriyor. onu çok seviyorum :)

isteyen istediği yere gider izin nedir? karşındakinin seks turizmi ile ilgili bir planı yoksa gitsin istediği ülkeyi görsün. ona veya kendine güvenmiyorsa ilişkini bitir, ki bitirmesen bile o ilişki biter zamanla.

gitsin aga bana ne. sevgilim diye tapulu malımmı mk, yemee içmee sıçmaa beraber gitcez diye kontrat mı yaptık.
gitsin, gezsin, gelsin.
ha benzer bir durum olduğunda da o gelemez ben giderim icabında.

ben karşımdakine "bensiz gidemezsin" dersem bu gereksiz bir trip olur. ha zaten beraber gideriz dediğimiz bir yere kendi evvelden gidiyorsa o zaman beraber bidaha gideriz.
bunu sorun etmezdim ben.

bol bol artistlik yapip izin verin oyle ki siz hemen izin verseniz hatun milleti beni cok sevmiyora getirir anlamiyorum kadinlari :/

ben iş için çok sık gidiyorum ve 1 kere bile rahatsız olmadı çok saçma abi zaten rahatsız olması. ne güzel geziyorum farklı yerler görüyorum hediyeler alıyorum.

Sevgiliniz sizden izin istedi mi, yoksa kendi kendinize mi düşünüyorsunuz izin verip vermemeyi? Eğer sizden "izin" istemişse "izin vermemek" müstahaktır. Ne bu, kendi kararını kendi veremiyor mu? Aranızdaki ilişkinin bu seyahat sebebiyle etkilenip etkilenmeyeceğini bilecek kadar sizi tanımıyor mu?
Öte yandan sizden izin istememişse fakat siz kendi kendinize izin verip vermemeyi düşünüyorsanız, bence kendi içinizden izin verin de karizmanız yerinde kalsın. Karşınızdaki çocuk değil yetişkin insan. Kendi kararlarını kendisi verebilir, vermelidir.

@truvaiti o dediğin, arayıp bulamadığın adam benim. bu iş başıma geldi zamanında bir şey olmaz dedim, hala da diyorum.

şöyle söyleyeyim; önce ben batıya 10 bin km gittim tek başıma, sevgili kişisi de burdan filipinler ne kadarsa o kadar gitti yine tek başına. aramızdaki zaman farkı 12 saatti ve tam 2,5 ay böyle yaşadık. tamamen güven meselesi. ilişki bitmedi, zarar görmedi, aksine daha da sağlamlaştı.

o zamanlar bana "lan nasıl gidiyorsun onu bırakıp, trip atmıyor mu? nasıl güveneceksin?", ona da aynı şekilde "erkek milletine nasıl güveniyorsun?" diyenler oldu. dediğim gibi tamamen iki kişi arasındaki güvene bağlı. kendine ve ona inanıyorsan, başka sorun yok.

soruya olan cevabım da anlaşılmıştır diye düşünüyorum.

Bir ilişkideyken keyfi bir tatil için ben gidemem mesela, içimden onsuz gitmek gelmez. Ha iş olur, zorunluluk olur, ona bir şey diyemem. Bana bu teklifle gelen sevgiliye de cevabım olumlu olmaz..

Şaşırtıcı olabilir ama kuşların oturup sicim teorisini tartıştıklarını falan pek sanmıyorum.

ağaçları deldiklerinde, içinden belli aralıklarla emdikleri reçine vesilesiyle beyinlerinde sarsıntıyı emen bir tabaka oluşuyor.

o bahsettiğin adaptasyonlar "beyin kafatasına yapışıkmış nerdeyse"den daha önemli. bir kere beyin küçük, kafatası kalın. arada şok dalgalarını yayacak beynin içinde yüzdüğü sıvı az. kafatasının yapısıyla ilgili de ayrıca detaylar var.

@terp

evet diğer adaptasyonları da okudum ama yine de anlayamadım nasıl bu kadar önleyici olabildiklerini. bir de kuşların da zeki türleri var ama ağaçkakanları pek zeki gelmiyor nedense. yine de etkileniyorlar gibi. tabii bu beyin yapısıyla da alakalı olabilir. beyin sarsıntısını önleyen adaptasyonlar zekadan ödün vermiştir belki de...

inkfish.fieldofscience.com

Şurada yapı bakımında nasıl bir tasarıma ulaştıkları görülebilir sanıyorum özet olarak.

dediğin gibi zekadan ödün vermiş, sonuçta beyin küçülmüş. mesela kartalların da gözler çok keskin, kafa küçük. kafada gözleri hareket ettirmek için kas geliştirecek yer kalmamış, böylece boyunlarına düşmüş iş ve tam görüş için kafalarını çevirmeleri gerekmiş.

sonuçta bu hayvanlardan zeka konusunda pek bir beklentimiz yok değil mi? angut diye bir kuş var, onu düşünürsek ağaçkakanlar kuşların einstein'ı değilse de ali kuşçu'su.

beynin boyutuyla zekanın doğru orantılı olduğuna dair kesin bir bulgu yok ki. zekayla hayvanın beyninin küçük olmasının ne alakası var, öyle olsa filler insanlardan zeki olurdu. beyin yapısı farklı olabilir.

bizim dışımızda çeşitli haşerelerin varlığına inanıyorum çünkü imkansız gelmiyor. bu aklımızı ele geçirme olayına pek yanaşmıyorum ama şöyle olabilir, o varlık bizden daha güçlü bir enerjiye sahip ise bizi etkileyebilir diye düşüyorum.

ama içimize girip yeşil yeşil kusturur mu bilemem.

Yııllar önce okduğum veya duyduğum (hatırlamıyorum) bir efsaneyi yazıyorum.

Çobanın biri sürüsünü otlatırken gece uzaklardan bir ışık görüyor,merak ediyor gidip bakıyor ışığa. İçeride eğlence almış başını gitmekte. Dayanamayıp giriyor içeri. Alıyorlar hemen aralarına yiyorlar içiyorlar sabaha kadar eğleniyorlar. Sabah olunca çoban bir bakıyor yediği yiyecekler hayvan dışkısı içtikleri de çişi. O zaman anlıyor ki o gördüğü insanlar aslında cinlermiş.

Yine yaygın ve benimde dahil olduğum inanışa göre cinler aynı insanlar gibi cinsiyetlere,dinlere vb. özelliklere sahipler. Ama bizden farkları yaşadıkları boyut. Onlar boyut değiştirebiliyorlar ve bu yüzden kendilerini bizden üstün görüyorlar. Yaşadığımız evlerin her birinde o evde bulunan cinlerde var. Ama biz onları rahatsız etmezsek onlarda bizi rahatsız etmiyor . Ev cinleri için (bkz: dobby)

@skywalkeremre

anlattığın efsanelerin çoğu bizim köydede yaşanmış tıpatıp aynısı yok çeşme kenarı incir ağacı fln vallahi geceleri ıssız tarlalardanmı geçemdim mezarlıklardamı sabahlamdım hiçbişeye rastlamadım adı üstünde efsane 2012 yılındayız yapmayın allah aşkına

bu konu hakkında kitap okumuştum, oranın dediğine göre:
"cinler sinir sistemini kontrol edebiliyorlar, bu yüzden "çarpma" olayı oluyor. hacı hoca üfleyince, okuyunca cin gitmek zorunda kalıyor ve adam düzeliyor.
sinir sistemini kontrol ettikleri için sana olmayan bir şeyi varmış gibi gösterebiliyorlar, mesela; kendilerini başka insan şeklinde. belki bu aslında yerinde duran masayı havada göstermek ile de örneklenebilir. ya da ses kandırmacaları."

gülen arkadaşları soğan kabuğuna işeyip üstüne basıp yatağının altına koymalarını tavsiye ediyorum. basmanıza gerek de yok, işeyin dışarda, evde daha sonra 2 elinize poşet geçirip poşetin içine atın. ardından yatağın altına.
tamam, öptüm.

İnsanları etkileyebildikleri gerçek. Günahkar olanları, duygusal yönden hassas olan insanlara etki edebiliyor.

Fakat bu etki korkutmak, vesvese, sıkıntı vermek gibi şeyler. Bir de insanların bulunduğu yerlerde bulunmazlar normalde. Karanlık, izbe, yerlerde bulunabilirler diye biliyorum.

Öncesi tartışmalı olsa da şurayı muhakkak ki;

İstedikleri kadar etkileri olsun, hatta isterse güç üstüne güçleri olsun; Felak ve Nas sureleri karşısında çaresizler. Bu sureler, okuyanı onlardan, nazardan, büyüden vb. net olarak korumaktadır..

etkileseler bile nerden bilicez ki bunu cinler mi yapmış yoksa gerçekten oldu mu diye. sonuçta aktarılanlar kişisel deneyim ve başka şahit olmuyor genelde anlatılanlara.
kontrollü deney yapmak lazım uygun ortam sağlayıp. bir kişi soğan kabuğuna işeyip yatağın altına koysun gözlem yapabileceğimiz odada, diğer kişi soğansız uyusun. sonra sonuçlar karşılaştırılsın.

cin olsun şeytan olsun, bunların sizin üzerinizdeki etkisi sizin onlara olan inancınız kadar dır diye düşünüyorum. İnancınız bir nevi anten gibidir. Anten takmazsanız hiç bir kanalını izleyemezsiniz :)

insanlar psikolojik rahatsızlıklarını bu şekilde hikayelerle normalleştirmeye çalışıyor. diyebiliriz. bir arayış bir kurtuluş.

spermiyogram basliginda biraz bilgi var konu hakkinda.

yarım saat içinde ulaştırmak kaydıyla evden yapıp getirilebiliyor denmişti.

evet kuru,
sırada bekleyen yoksa (ki olmuyor) süre sınırlaması yok,
kimi yerlerde içeride dergi olurken kimi yerlerde sürekli akıp giden film oluyor, bazı yerlerde ise hiçbişey olmuyor ibiş gibi kalıkalıyorsun.

(hayır defalarca ölçtürmedim :) genel bilgi birikimi bu)

bundan daha önce 2 kere yaptırmış biri olarak:

- ilkinde elime kabı tutuşturan kız "lavabo yukarda" dedi sadece.
- ikincisinde bir hasta bakıcı beni ultrason odasına götürdü. anahtarı bana verdi "hadi kitle içerden takıl rahat rahat"

bu yani. ve bunlar kalburüstü özel polikliniklerdi. öyle "sperm testi odası" gibi bir fasilite varsa direk şanslısın yani.

sabun mabun olmasa daha iyi evet, örnek steril kalmalı. en büyük kaygın elinde o kapla koridorlarda gezerken ne düşüneceğin olsun.

eskişehir askeri hava hastanesinde yaptırmıştım,
boş bir oda, başka bir şey yok,
fanteziden fanzteziye atlayarak o minik, ağzı kapaklı plastik kutuya denk getirmek zor oluyor.
yani helikopterden helikoptere atlarken şarjör değiştirmenin askeri hastane versiyonu.
unutmadan herkese 4 gün perhiz demişler ama binbaşı bana 3 gün demişti.
sabın,su, bilmem ne yasak.

bir tanıdığımın eşi medicana da bu işlemi yaptırmıştı, kadının anlattığına göre eşi girmiş odaya, bir tv ve dvd varmış, rahat bir de koltuk varmış, tv yi açtığı anda gayet sesli bir şekilde film? başlamış :) sesi kısmış falan rahatmış yani, daha ayrıntısını da bilemiyorum.

çapada, küçük bir oda, porno film oluyor ama genelde tv bozuk, ki ben zaten porno sevmem, anlamsız yani elin şeyini izlemek.

ve lavabo ve pisuvar, aynı odada.

Sperm kültürü için, Çapa-Cerrahpaşa arasındaki bir ÖZEL hastanede şahsıma (2007 yılında) şöyle olmuştu;

Gide gele muhabbeti ilerlettiğimiz laboratuvardaki kıza, elimdeki tahlil kağıdını istemsizce uzattım. Verdiği karşılık; "Eyüp aaabiiiiiii" oldu. Eyüp abi elinde iki kapla geldi. Birini verdi "buna idrar örneği vereceksiniz. İdrarın ilk ve son kısmı tuvalete, orta kısmı kaba." dedi. Diğer kabın üzerine S harfi çizdi.. "buna da.. su ve sabun kullanmadan.. sperm örneği vereceksiniz" dedi ve TUVALETİ işaret etti..

Daha önceden sözlükte ve internet camiasında okuduklarıma göre hemen her hastanede süper lüks, tv, dergiler ve kanepenin bulunduğu, geniş ferah bir "31 odası" olmalı idi. Fekat bana tuvaletin yolu işaret edilmişti..

Tuvaleti tarif etmeme bilmem gerek var mı ama yine de bir iki şey söylemem gerekirse;

Ben laboratuvarın kapısında beklerken, ihtiyar bir dayım, ikide bir tuvalete girip çıkıyor, yarım bardak (bildiğimiz plastik bardak) çişi karısına sanki bir çay bardağı tutar gibi bir eda ile veriyor, halam da onu örnek teslim kutusuna koyuyor..

Böyle bir ortamda ben o tuvalete girdim. "Bak arkadaş" dedim, "Anlaşalım. Ömrünün performansını bekliyorum senden. Işık hızı ile olmalı ne olacaksa. Hadi bak senden bir daha ömür boyu böyle bir şey isteyecek değilim" falan dedim ama dinlemedi. Oralı bile olmadı. Sallamadı beni.. "Hadi noolur gözünü seveyim şudur budur.." ı-ıhh..

Tuvalet, 2 metreye 1,5 metre kadar bir alanda, laboratuvarın önündeki kalabalıktan, sadece 2 parmak kalınlığındaki tahta kapı ile ayrılan, dışarının sesini aynen içeri aktaran; üstten geçen merdivenlerin, tavanını yararak geçtiği, tuvalet kağıtlarının çöp kovasının etrafına atıldığı, ilaç, sidik, bok kokan reziillll ve dapdaracık bir yer!

Eee o da haklı! Nasıl olsun o rezil ortamda? Ufak ufak "acaba mı?" derken, tık tık tık kapı tıklaması! Sen içerde "canın"la cebelleşirken amcaların bardaklara işemek üzere kapıda bekliyor olması. Gözde canlanan, amcanın karısıyla "bunlar da naapıyor içerde yaa o-hooo" gibisinden dedikoduları vs..

Bin bir emeğin de 1 saniyede boşa çıkması, insanın erkekliğinden endişe etmesini de beraberinde getirebiliyor o ruh halinde :)

"Hay böyle işin amk" dedim ve kap cebimde tuvaleti terk ettim. Dışarı çıktım bir hava aldım. Cami tuvaletinde denemek bile geçti aklımdan. Sonra çok da bir fark olmayacağını hatta daha da kötü etki edebileceğini düşünüp vazgeçtim. biraz soğukta dolaştım. Kara kara düşündüm.. Neden sonra jetonum düştü. Hastaneye geri döndüm. Laboratuvar tuvaletini (Zemin kattakini) siktiredip, hasta katlarına çıktım. Aman Allaahh!!! (Koridorda) Bir tuvalet buldum ki, tuvalet değil cennet cennett!! 3 metreye 5 metre! Birkaç dakika bekledim, gelen giden kapıyı tıklatan olacak mı diye. Karışan görüşen olmadıııı...

Gel gelelim, işin diğer bir en pis tarafına.. "Su yok, sabun yok, cibicibis marka krem o da firmamızın hediyesii.."

Bir diğeri de o tempoda 1 parmak derinliğinde, 5 cm çapındaki silindir kutuyu nişan alabilmek..

Durum budur. Oda bulursan süresinin derdine düşme derim ben..

allah belasını versin. Bu maçları izleyemezsek hangisini izleyeceğiz

alternatif olarak sadece radyo yayini sunabiliyorum:

cm.ntvmsnbc.com

görüntü maalesef yok, bilen eden varsa ben de alirim.

tasavvuf ne alaka? aynaya uzun süre bakıp bu kim lan? muamması yaşayan ergenin saplantılı versiyonu diyip geçelim.

hamit-halil ikilisinin kaybolan üçüzü değil mi bu yav???

bu arada "şu müzüğün güzelliği" kısmından öte gidemiyorum, loop'a girdim ahahahah

dalga geçmeyin. etrafta birsürü amatör çalışma var. eline kamera olan çoğu kişinin aklına gelen şeyler bunlar. sdece bu adam ciddiye binip çekmiş kendini.

@wish ya bu elemanı fazla ciddiye almışsın yada tasavuffu hafife almışsın:)

kamera olayı bence artık ruhsata binmeli. yoksa bu işlerin önünü alamıcaz.

bu muzuk hangi muzuk beyler? muzugun guzelligine birakmak istiyorum kendimi.

kafasızlığın kafası.
düşüncelerini anlıyorum(!?) ama kameraya oynadığı için 1 hayır'la uğurluyorum kendisini.

Dexter

şiddetle oz izlerken sinirden parmağımı kesmişliğim var.

ama aynı şekilde mülayimce scrubs izleyebiliyorum.

kahve-şarap

kan, kına, pas

nar lekesi, güneyliler iyi bilir.

çim ama OMO ile kirlenmek güzeldir.

Pas lekesi

sivilce lekesi :(

sentetik boya

ben de bahsi nara yatırıyorum.

kirmizi lahana
(canim tursu cekti iyi mi)

siyah dut efem

bildiğim kadarıyla kan. bulaşıkta da kurumuş yumurta. bi de krep hamurunun karıştırıldığı kap, bi de pilav. zaten yumurta da pirinç de yapışkan olarak kullanılıyo. böğürtlen filan da fena boyar. nar da.. hem kumaşı hem eli. bi de pancar.

saç boyası. çıkmaz.

namus lekesi :P
(her türlü demişsin hacu)

heaah her gece birisi çıkıyo, başlar şimdi tartışmalar. herkesin inancı kendisi arkadaş ne diyo zorluyorsunuz? başkalarının fikirlerine göre din değiştirecekseniz eğer onu bilemem..

kafam karıştı panps, bi şeyi hem kabul edip hem de nasıl inanmayacaksın. piyüü

(bkz: tanrıya inanmıyorum ama bir güç var)

(bkz: deist)

tam olarak bunu karşılayan bir şey var mıdır bilmiyorum ama eğer deistsen tanrının varlığını kabul edersin. pragmatistsen ve tanrı'nın varlığının sana bi fayda sağladığına inanmıyorsan da inanmazsın. bana da pek mantıklı gelmedi açıkçası.

şimdi düşündüm de panteistlik buna giriyor gibi. ama girmeyebilir de

satanizm :)

Kabul etmek, inanmak anlamında kullanılıyor dini literatürde. Dolayısıyla kendisi de yok, mantığı da yok.
Deist Tanrı'nın varlığını kabul eder=Tanrı'nın varlığına inanır.

inanıyorsun ama tam adını koymamışsın..olabilir.. hadi koydun ilahi adalet ıvır zıvır kısmına inanmıyorsun .. yada fazla gercekçisin .. doğum ölüm öncesi sonrası cennet cehnnem realistsindir bu söylenenler fazlasıyla gercek dışı geliyordur arada kalmışsındır.. böyle derim ben

(bkz: antichrist)

ona inanmamak derken, nesine inanmamak?
varlığına inanmamaksa tanrıya zaten inanmıyorsun demektir
bir olduğuna inanmıyorsan çok tanrılı bir dine mensup olabilirsin
yani inanç esasları ortaya koyulursa belki sağlıklı bir yorum-tanım gelebilir

illüminati.ehe ehe.

kabul edip tapınmamak deseydin daha mantıklı olabilirdi. bu haliyle sorun çok saçma. benim dediğim şekliyle de yukarda bulunan ama tik atmadığın satanizm cevabı gayet plausible.

sanırım aradığınız şey şu:
(bkz: antiteizm)

islam dışındaki her kavram bu dediğine girer..şöyle ki;müslümansan Allahın varlığına inanıyorsundur ve onun gönderdiği kitaba yani onun söylediklerine inanıyorsundur.(dediklerini yapmasan da olur)burası kesin..ancak,diyelim ki museviysen Allahın varlığını kabul ediyorsundur ama onun söylediklerine inanmıyorsundur(yani senin dediğin)..çünkü onun dedikleri kuranda yazılıdır tevratta değil.sen Allahın varlığına kabul etmekle birlikte,tarihte birilerinin yazdığı tevrat denen kitaba inanıyorsun(doğrusu değiştirilen).bilmem anlatabildim mi,yok lan biliyorum anlattım..

tanrı-yaratıcı ayrımı yaparsak mümkün. her tanrı yaratıcı olmadığı gibi (bkz. yunan tanrıları), her yaratıcı da tanrı değildir (bkz. deus otiosus) dolayısıyla bir yaratıcı olduğuna inanabilir ama ona tanrı gibi tapınmayabilirsiniz.

deizm buna benziyor gibi ama aslında daha farklı bir şey, deizmde bir tanrıya inanırsın fakat herhangi bir dine mensup olmazsın, dolayısıyla dinin ritüellerini uygulamazsın ya da ibadetini kendin belirlersin, yani iman yine var deizmde ama yukarıda açıkladığım şeyde yok, yaratıcıya dua edilmez örneğin...

evet, esenboğa haklı.
Tanrı'nın varlığını kabul etmek; ama ona tapınmamak olmalıydı başlık. şu halde, "telefonum beyazdır; ama telefonumun beyaz olduğuna inanmıyorum" demek gibi bişey senin bu başlık.
bunların dışında, evt
dediğin düşünce sistemi satanizmdir.
ayrıca bu mevzuyla ilgili otisabi'nin bir yazısını okumuştum sözlükte. ona da bir bak.

adamın sorusuna saçma dedik diye tik bile atmamış. çok da sikimdeydi ama deizm diyenlerin konuyla ilgili hiçbir bilgileri yok. deistler bal gibi tanrıya inanırlar.

Seninki tutarsız bir durum. Kabul ettiğin bir şeye inanırsın çünkü. Bence sen "Bir tanrı olmalı ama bunu bilebilmemin bir yolu yok" diye düşünüyorsun.

Deizm de şudur : Tanrıya inanırsın ancak dinlere inanmazsın. Ki bence dindar biri olmaktan daha anlamlıdır çünkü inancın kendi içinden gelir, herhangi bir dinden kaynaklanmaz. Bir deist olarak dinleri çok yapay buluyorum. Eğer ben, dini kitaplar doğru olmadığını söyledi diye erdemli biri olacaksam bu hiç samimi bir davranış olmaz. Ben bana doğru geldiği için erdemli biri olmayı seçiyorsam düzgün biriyimdir.

@burka o halde bilinemezci yani agnostik olursun. bu da tanrı olabilir de olmayabilir de demeye getirir. yani bunu bilemeyiz, dolayısıyla tanrının varolduğunu kabul etmiş olmazsın varolma ihtimalini kabul edersin. ama aynı şekilde varolmama ihtimalini de...arkadaşın sorduğu bu değil sanırım.

çok fonetik geliyor. oldukça asil bir dil.

Ben beğeniyorum dilimi,hergün konuşurum valla...

kürtçeden güzel.bu kesin.

ermanen çok işsiz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu cevabım silinmesin diye ekliyorum, evet güzel bir dil.

valla bence turkce cok kibar bi dil ben sahsen 3 dili cok severim turkce-farsca ve ingilizce bu 3 dilde cok hos geliyor kulagima.

türkçe diğer yabancı olan insanların kulağına nasıl geliyor acaba? mesela bize fransızca kibar, almanca kaba geliyorsa onlara türkçe nasıl geliyor? bi bilen varsa şey ettirsin. merak ettim.

len ben aşağıdaki soruyu görmemişim. ciddi soruyor zannettim arkadaş. olsun gene de sorum geçerli.

konuşanına göre değişiyor tabi ama kulağa daha güzel gelen şeyler var.

(bkz: güzel türkçemiz)

@greyback:
cepten girdigim icin link veremiyorum ama:

1. Sozlukte baska milletlerin istanbul turkcesi hakkindaki yorumlari gibi bir baslik vardi.

2. How-to-learn-language diye bir site var. Orda 20 civarinda dil zorluk populerlik acisindan karsilastirilmis. Turkce icin: pek de şık degil denmis...

Soruya yanit: guzel bir dil gibi. Farkli bir yapisi var, iyi yani.

konuşurken tahrik oluyorum

ingiliz ve arapların ki daha güzel bence.

@greyback, ben de bu konuyu hep merak ederim. bi kac amerikali'ya sordum rusca'ya benzetenler oldu. biri kulaga italyan'ca gibi geliyor dedi, pek alakayi cozemedim. kuveytli hatunlara sormustum bir tanesi turkce'yi cok seksi buluyormus ( yerli dizilerden dolayi sanirim ), digeri de cok mii mir konusuyorsunuz, kelimeleri yutuyormussunuz gibi demisti. baska yabanci arkadaslara da sormustum, genel olarak kulaga hos geldigini, guzel bi ritmi oldugunu soylemislerdi. tabi bunda ne kadar samimi olduklarini bilmiyorum, nezaketen de soyluyor olabilirler..

turkce guzel bir dilde bi kurdun turkceyi konusmasi var bide turkun turkceyi konusmasi var bence arasinda daglar kadar fark var bi yabanci kurdun konusmasindan turkceyi duyarsa kufur edebilir bizim dile

neredeyse ergenligin sonunda turkce ogrenen kurtlere laf atana kadar, dahi anlamina gelen de baglacini ayri yazmak var...

istanbul türkçesi dediğimiz şeyden çıkarsak çok hoş olabiliyor türkçe, ege ve doğu halklarının konuşması oldukça sempatik, keza trakyalıların da.

(bkz: türkçenin tınısı)

bence günümüz türkçesi güzel değil.çok bozuldu dil.

@greyback bana da arapçadan hallice olduğunu söylemişlerdi.

bilmiyorum, ama ben olsam kullanmazdım.

kafa yapabilir , mantar isi riskli is.

bayatlamış yeme

Yeme ya, ne olur ne olmaz. Mantar bu, sonra pişman olursun... At gitsin...

koruyucu pakedi açınca genelde kararıyor mantarlar, öyle bi kararmaysa yiyebilirsin ama küflenmiş gibi görünüyorsa yeme.

iletisime gecilmemis insanlar diye bir olay var. guney amerika ve yeni ginede avci toplayici yasantisini surduren insanlar. modern dunyanin hastaliklarina karsi bagisikli olmadiklari icin kimse gorusemiyor. ozel sartlarda yapilan birkac denemede bilim adamlarina saldirmislar. hallerinden memnunlar yani, gorusmek istemiyorlar.
en.wikipedia.org

sen ne diyosun, uçağa ok atan adamlar var yav.

tik vermediğine göre dalga geçiyorum zanneti galiba ama ben gayet ciddiydim.

ne adını, ne de hangi ülkede olduğunu hatırlamıyorum ama bir yerlerde dikit şeklinde oluşmuş sık kayalarla dolu bir yer, üstünden uçmak dışında keşif yapılamamış, kara hayvanlarının bile pek içerilerine giremediği bir yer vardı. (atlas dergisinin eski sayılarındaydı yanlış hatırlamıyorsam, belki bulursunuz) =)

ziyarete ve yerleşime kapalı afrika adaları var.

blackmail hakli. 2-3 sene once yagmur ormanlarinda yeni bir kabile bulmuslardi. ustlerinden gecen ucaga ok, mizrak vs atiyorlardi. o anin resmi bile var hatta..

blackmail haklı ben de görmüştüm haberlerde ok atmışlar uçağa

Takarken de fiş prize yaklaşıyor. O kısa aralık yine oluşuyor.

sevdiğin birşey görünce ona yaklaşınca üstüne atlarsın ya öyle düşün :)

prize takılan cihazın gücü ne kadar yüksekse(yani ne kadar fazla akım çekiyorsa) o kadar fazla kıvılcım görürsün.en basit herhalde böyle anlatılır..

tahmin: iki iletken arasındaki mesafe iyice azalınca, aradaki hava iletken gibi davranır gibi yapıyor ve ufak atlamalar oluyor.

en.wikipedia.org

en yeni en son devil inside

(bkz: the x files)
(bkz: the fourth kind)
(bkz: phenomenon )
(bkz: ghostbusters)
(bkz: the exorcist)

6. his
diğerleri ( the others)

rose red diye bi film vardı ancak yaklaşık 5saat sürüyordu.
dizi olmasın demişsiniz ama fringe i izlerseniz pişman olmazsınız.

white noise diye bir film vardı.

kafi, yeterli

biraz

ama az olan da yeterli olabilir. miktar olarak soruyorum yani.

"biraz"ın durumu da muallak. bahsettim soruda.

ortalama.
-eğlenme bizimle gece gece, çıkar aheste aheste.

makul

ha bir de makûl var.
edit: tüh biri benden 2 sn önce yanıtlamış.

kararında

ortalama ve makul de aklıma yatmadı ya nedense. ortalama biraz daha açıklayıcı gibi ama miktar canlanmıyor aklımda.

örnek vermem gerekirse:

az şeker koy
çok şeker koy

bunların arası ne? "ortalama şeker koy" olur mu?

kafi

tam tamına?

"kararında" en güzel cevap gibi duruyor daha iyisi gelene kadar... çünkü miktar durumlarında kullanılıyor bu.. ama sanki başka kelime de var...

@kediebesi

"tam tamına" da güzel cevap ama o da miktarı tam olarak bildiğimizde oluyor. ben az ve çokun arasında kullanılabilecek herhangi bir miktarı soruyorum. soru da biraz eksik kalıyor tabii, çünkü az ve çok farklı durumlarda kullanılabiliyor.

o zaman gerektiği kadar diyorum :) aldığınca da dersek kulak memesi kıvamına ulaşırız.

kararında, göz kararınca, yani; yeterince.

yeterince de olabilir gibi.

"gerektiği kadar" da kararında ile aynı sayılır. muallak miktarı belirtmenin en kurnazca yolu heralde bu...

@ermanen
Cevapların olmaması için zorlama lütfen. Ortalama gayet güzel.
İlla az şekerli çay, çok şekerli çay örneğine uydurmak istiyorsan.
Normal şekerli olsun diyebilirsin veya Ortalama' için Orta yı da kullanabilirsin.

@kalotalar

zorlama veya cevap beğenme olayı değil ya. beyin fırtınası yapıyoruz. tik olayını da en uygun cevaplara vermeye çalıştım sadece.

ortalama kelimesi yeterince uygun gelmedi nedense ama o da bir cevap tabii ki. "teşekkürler cevap veren herkese" olayı default bende zaten.

"orta şekerli" olayı var türk kahvesi kültüründe ama insanlara göre değişen bir ifade bu. sözlükte'de yazmışlar bak:

"orta değeri her türk kadınına göre farklı bir anlam ifade ettiğinden hiç bir zaman aynı tonda içemeyeceğiniz kahvedir"

bir de orta başka miktarlarda kullanılıyor mu?

ama bak orta, ortalama'ya göre daha uygun. tikledim bak seni de, kırmayim :)

"biraz" en güzeli aslında. tüm örneklere uyuyor. "az" anlamı da çıkmıyor.

-kaç şeker alırsın?
- biraz koy.

yani bundan hem "azıcık koy" anlamı, hem de "ee yani biraz şeker tadı alalım, doldur" anlamı çıkabilir.

elverir, enough,

Normal kullanılır böyle şeyler için ya.

vasat/vasati var bir de eski kelimelerden, (her ne kadar günümüzde yanlis kullanilsa da) orta/ortalama anlamina gelir.

hangi soru

[Moderasyon silinme logu]
sectiginiz soru silinsin mi?

-evet.

Soru işareti yok!!

soru eki mi ayrı yazılır.

risk budur!

hangi soru eki ground?

soru sormadiniz, duyuru actiniz sadece.

belegerim-alınan dosyalar?

msn / araçlar/seçenekler/geçmiş/indirilen dosya konumu

tam yazarsanız sevinirim. ve ingilizce olanı makbule geçer.

MSN dosyası dediğin dosya nerde mesela?

alınan dosyalarımda (my received files) resim yok bu arada.

"downloads" dosyasında da yok.

msn/properties/download folder

leni09'un dedigi gibi
documents/my received docuemnts
de olabilir.
standardi yok sanirim, en son nereye kaydettiyseniz, oraya gider yine.
bir cözüm yolu olarak herhangi birinden herhangi bir dosya göndermesini isteyip nereye kaydedildigine bakabilirsiniz.

geçildiyse de vote page'de kaybolmuştur. trending'i düzenli takip ediyorum.

şimdi aradım da şunları buldum:
9gag.com
9gag.com

linkleri görebilmek için üye olup nsfw filtresini açmak gerekiyor.

linkler kurbağa :)

linkler çalışıyor. iyiymiş ayrıca :))

tam piçler ya nerden gelmişse akıllarına..:D

ben çok beğendim.

bence de fena değil. sonuçta başka simge de olsaydı illa beğenmeyenler olacaktı.

bence de güzel. simge işte daha ne olsun.

Tulay Lale'nin adi Zaytung haberinden firlamis gibi gelmiyor mu :D

ben ilk gördüğümde beğenmedim pek,ama simge kolay yazılır olmak zorunda, sonradan hoşuma gitti, ha şuan tek beğenmediğim yanı o iki çizgisi, biraz daha farklı olabilirdik, 3 çizgi olsa veya tek çizgi olsa daha iyiydi

facebook'da dolaşıyor ters çevirince ermenice bişi demekmiş falan doğru mu acaba ?

fena değil. hele finale kalanları görünce bu simgenin seçilmesine daha da mutlu oluyorsun.

yapılmasını

bu can/could use kalibi need'e karsilik olarak dusunulebilir

kararsız kaldım, internetten baktım biraz. bence de yapılmasını istiyor.

"ah bir blowjob yapan olsa ne güzel giderdi şimdi"

siz bunu anlarken bir ikileme düşmüş iseniz söyleyen kişi de native speaker olmayabileceği için ayırdına vardırmak için söylememiş olabilir, yani ifade ediliş biçimi ifadenin tam karşılığı değildir. yapma/yapılma farkının önemi ortadan kalkar. kelebekler hep uçar. o değil de, bence de kendisine yapılmasını istemiş.

peki bi kızın bunu demesi normal mi?

"i want a blowjob" ya da "i need a blowjob" gibiymiş. öyle dedi abd'li arkadaş. erkeğin kıza söylediğini düşündürür dedi özetle. kız da diyebilir mesela "işi kapmak için bi sakso çekebilirdim" gibi bir cümle "i could use a blowjob to get the job". fakat ilk duyuşta bir erkeğin "bj'e ihtiyacım var" dediğini düşündürür dedi.

büdüt: "but a girl would likely say it a bit differently" dedi arkadaş. "bi kız büyük olasılıkla bunu daha farklı söylerdi" diyor. yani kızdan duyulması pek mantık işi değil bu cümlenin.

sen gizin elmasini yala hemen napion lan zapik derse e bj cek demedin mi dersin hem belki bahaneyle zeks yaparsiniz fena mi bulmusken cak

belki yanlislikla "plain text" yapmissinizdir

ama gönderdiklerimin hepsinde olmaya başladı?

sayfa yüklenirken sağ altta HTML versiyonu (Yavaş bağlantılar) için olana tıklamış olabilir misin? Hesabına kullanıcı adı ve şifreni girdikten sonra bir bak

@bonjurkes

tıklamadım. 2 saniye gözüküyor zaten orası da.

açgözlülük diğerlerini kapsıyor gibi geldi bana

gurur,

vanity is my favorite sin diyordu al pacino.

benim için öfke ve açgözlülük çok pis kapışıyor. ama genelde öfke önce geliyor

öfke ve kıskançlık arasında kaldım.

tabii ki de şehvet.

despair

Bence öfke en hafifi çünkü diğerleri her durumda yanlış olmasına rağmen öfkenin haklı olabileceği durumlar vardır. tembellik de ondan sonra... Çok fazla başkalarına zarar verdiğiniz bir durum değildir tembellik genelde.
Sanırım en kötüsü açgözlülük.

oburlugun neresi gunah?tabi ki de kibir..

kibir. nedeni ise diğer tüm günahlara yol açabilecek olması.

şimdi birşey var oburluk ve tembelliği çıkartırsan diger 5i birbirine öyle yada böyle yol açabilir.

Birde bunu şirinlere uyarlamışlardı

bence en yıkıcısı öfke ve takiben kıskançlık olsa da, bir çok kaynakta kibir diğer tüm günahların anası olarak geçer.

senin beynine göre öyle yada aptal dizilerden edindine göre bana göre hepsi en güzel günahlar tembellik hariç hepsini işlemek isterdim

aristoya göre açgözlülükmüş. en mantıklısı öyle duruyor,lancelot du lac ın da dediği gibi kapsıyo diğerlerini.

hepsinin temelinde öfke var, en baba günah öfke o yüzden.

dostum o iş çok zor çünkü dondurulduğunda hücre duvarların parçalanıyor vs bir sürü sıkıntılı durum. parçalanmış birkaç milyar hücre ve o sıkıntılı durumlarla tekrar canlanman çok zor.

ha belki hücre bozunumunu önleyen bir sıvı bulurlar öyle dondururlar zaman hesabın hala açık olursa buraya yaptım oldu götlek falan yazarsın ama olsa duyardık. ben duymasam sen kesin duyardın.

bence bilincini internete aktarmaya çalışman daha faydalı olur. daha olası gibi sanki. yani benim cevabım bu.

oturup ciddi ciddi cevap yazdım umarım bu soruyu gerçekten merak ettiğin için sormuşsundur.

burda yeterince yapıyosun bence

evde yap bence

tütsü yak. iki üç metre önüne koy, her taraf zifiri karanlık, sadece tütsünün ışıltısı olsun. bağdaş kurarak otur, dik dur. gözlerini kırpmadan tütsünün ışığına bak. opsiyonel olarak aum diyebilir ya da harekrishna veya tekbir gibi bir müzik dinleyebilirsin.

bu aynı zamanda dikkat dağınıklığına iyi gelen birşey.

toysaras

varlik caaracaksan yada satanik ayin mutlaka dag basi harebe vs yerler sarttir en yakin koye gidip yikik bir ev bul cunku o tip yerlerde gusel ayin olur ve etkili olur o mekanlar varlik yuvasidir yaninda biraz sogan ve kemik gotur sunum olarak bir koseye koy evde yapma sakin en kotu bir otele git aman deem evde yapma

şu an bu fikir bana da acayip cezbedici geldi, birkaç kişi daha bulup toplanalım bir yerde hacı.

dizi izliyorum film izliyorum yemek yiyorum böyle gün öldürüyorum.

ekşi duyuru'da cevap yazıyorum. :(

malak gbi yatıyorum.kendime yeni bir ben lazım

pazar günleri evde sıkıcı sıkıcı zaman geçirmek canını sıkıyorsa, gezememek ukte oluyorsa, başkalarının da senden farksız olduğunu, gezenlerin eğlenenenlerin istisna olduğuna kendini inandırmak, dışarı çıkmaya üşenmende haklı olduğunu kanıtlamak için lütfen bu soruyu pazar akşamı sorma ki, dışarı çıkıp eğlenenler de görüp yanıtlayabilsin.

ben olsam sttc'yi tik manyağı yapmıştım ama ben de pazar gününü evde geçirenlerdenim.

playstation 3

malak gibi yatıyorum hakkaten 12 de kahvaltı çaydanlıkla birlikte salona taşınma sonra çaydanlığın dibi gelince acı kahveyle mutfağa transfer daha sonra pc ile odaya yatay geçiş oda da açık halde yatağı görünce 3 sularında ikindi şekerlemesi uyanınca aç olunmamasına rağmen ee bu gün pazar iyi bişeler yiyelim diye yemeğin gözüne vurma şu anda da pc den şişkinliği indirecek öneriler bakınma ve duyuruya cevap yetiştirme.

hakkaten lan bu göbek nasıl inecek?

genelde arkadaşlarla buluşur, içerim. bu hafta para yok. evde yetenek sizsiniz, bilgisayar (fb, duyuru, 9 gag), sigara.

ankara'da yaşadığım için aveme gezerim.

bütün gün malak gibi yattım. bi allahın kulu aramadı çıkalım diye, hırs yaptım ben de kimseyi aramadım

yarın sabah erkenden işe gideceğim için pazar gününden ptesi sendromunun etkisi altına giriyorum ve hiçbir istek kalmıyor.sanırım psikolojik bir tedaviye ihtiyacım var...

sevgili

van gogh alive sergisine gittim
ordan tophanede bir esnaf kahvesine gidip iddaa oynadım
oradan çıkıp sinemaya gittim
akşama doğru otobüsle eve dönüp
mahalle kahvesinde maçı izledim.

bişiler boyuyorum, kutu kaplıyorum.. uyuyorum.. nette geziyorum..

balıklardandır mutlaka diyorum. bir de hayvandan sayılmaz sanırım ama plaktonlar olabilir.

sayar misiniz bilmem ama karincalar var bir de, bir kolonide bir kac milyon tanesi bulunabilir.

arastirmalarim sonucu su haberi buldum:
news.bbc.co.uk

wilderbeast de başı çekebilir kara hayvanlarında.

yav en güzel şarkı demedik heralde. bundan daha güzel şarkı vardır elbette. sadece bunun hakkında yorum ve buna benzer şarkı sordum.

6x14 - private lives'dı ama hastalığı hatırlamıyorum.

www.housemd-guide.com
varsa burada vardır.

ortaokulda liv tyler'ın makyajsız halini gördükten sonra güzelliğe olan inancımı yitirdim be. makyajsız da güzel olan kadın ünlü tanımıyorum.

yakışıklı adam dersen, son zamanlarda "vay piç" dediğim şu var: goo.gl

henry cavill

sawyer abimizi yakışıklı bulmaktayım. dizireplikleri.com

bu arada benim saçlarım bu beyinkinin biraz daha güzel versiyonu. duyurudaki hem içi hem dışı güzel hanımlara selam etmek boynumuzun borcu.

@dahinnotha sade saçla olsaydı... :)

edit: garip garip nickler alıyorsunuz, @'den sonrasını yazarken canımız çıkıyor yahu :)

Brad Pitt. (Bizi ayıran nehir'deki hali. ah ahhhh :)

fbcdn-sphotos-a.akamaihd.net

ryan gosling

@onix: 200.000$ hazır mı? www.facebook.com

Jim Caviezel, nasıl foto koyacağımı bilemedim.

poşet dediğim de pastorize bu arada, sadece kutu yerine poşetlerin içinde satıyorlar. ekonomik paketler halinde yani ve süt sürahisinin içine koyuluyor işte. şundan:
en.wikipedia.org

yağ olduğunu düşünüyorum. cam şişelerde de oluyor bazen. kutuda olsa zaten göremeyiz sanki :)

onlar yağ tabakası, sarı olması hatta iyi diyebilirim, yağın sarı olması ineğin doğal besin ağırlıklı beslendiğini gösterir. hatta çayıra salınmış olma ihtimalleri de yüksek. takdir ettim

Bir iki sezon oncesinde bir doktor arkadismla konusmustum %75 e varan dogruluk payi var demisti. Bugune kadar yapilmis en basarili tip dizisiymis

tıbbi danışmanları vardır heralde. milyonda 1'de olsa olabilecek şeyler olduğunu düşünüyorum.

cogu extreme sendromlar ama zaten olayi o house un,kimsenin cözemedigi davalara bakiyor ve dolayisi ile cok nadir hastaliklar cikabiliyor.

ayrica emin olmamakla beraber cok büyük kisminin yasandigini düsünüyorum.

yaşanmamıştır ama yaşanabilir.

her kurgusal yapım gibi.

martha'nın programına o dizinin danışman doktoru (muhtemelen ekibin başıdır herhalde tek değildir dizide) çıkmış ve hepsi gerçek ve mümkün olduğunca hatasız yapmaya çalışıyoruz demişti. bazı (bir) gazetede sonuçlanamamış hastalıklar vs gibi bir köşe varmış oradan başlamış herşey. tabi sonra nasıl ilerledi bilmiyorum.

Yazarları arasında doktorlar var diye biliyorum. Gerçek çoğu.

özellikle ilk sezonlar öyleydi, ama şimdikilerde tam anlamıyla saçmalıyorlar diyebilirim.

bir de vakaların bulunmasını güçleştiren şey vakaların az görülmesi yanında house'un tanısal girişim yapmak yerine doğrudan tedaviye atlaması. sonra yan etkiler falanlar filanlar...

bir de çok çok az hastalık günler içinde böyle hızlı şekilde organları çökertiyor. we're out of time olayı pek olmuyor yani... acilde bile...

yedek alıp xml dosyasında arat abi.

yedek aklıma gelmemişti sağol. ne kadar sürüyor almak? mail'e mi gönderiyorlardı ?

peki bundan başka online yapılabilecek birşey var mı?

edit: yedek hemen geldi yav. mesaj kutusuna geliyormuş.

şu an ne kadar sıra var bilemiyorum. ben en fazla 2 gün görmüştüm. mail ve sözlükten mesaj geliyor.

bundan başka yol bilmiyorum valla.

ctrl+f veya ctrl+g kullanmamış olabilir misin? (soruyu oturduğum yerden anladıysam da affola)

@seyyar

bütün entry'lerimden aramayı kastettim. tek tek değil.

google'da:

' mesela "ermanen" site:eksisozluk.com/show.asp '

sanki kimi eleştiriler eleştirenle ilgili çok ipucu veriyor. bele dikkatimi çeken bir husustur bu da...

arkadaşlarım beni çok eleştirmezler. uyumlu bir tipimdir. ailem eleştirir mesela ordan farkı anlayabiliyorum. ama arkadaşlarım bazen şaka yollu takılırlar ki anlarım ne demek istediklerini. kibar bir yol ve benim de tercih ettiğim bir yol.

ayrıca açık açık eleştirmelerini de tercih ederim. gerçi gidip "abi beni bir eleştir" de demedim hiç. sonuçta yakınımdan duymak isterim yanlışlarımı, artniyetli olmadıklarını bilirim. bir de kırmamak için gizlenmesini istemem.

bunun gibi cevaplar...

en net eleştiriyi sevgiliden alabileceğimi düşündüğüm için en çok onun yaptığı eleştirilere itimat ediyorum.

Genel olarak milletle dalga geçtiğim için olumsuz eleştiri alıp bunu sırf gülmek ve güldürmek adına yaptığım karşımdakini kırmak için yapmadığım için olumlu eleştiri alıyorum.

Bir de hafif bi ukalalık varmış. Karşımdaki'nin bir şeyi bilmediğini ve yalan yanlış konuştuğunu fark edince onu göt etmek için kasınca ukala konumuna düşüyomuşum.

bir kaç yazar önce deyince aklıma geldi: yeni tanıştığım insanlarla yakın arkadaş olunca "başta soğuk, burnu havada bir görünüşün vardı. tam tersiymiş" dedikleri çok oldu. bir de yakın arkadaşlarım kendi arkadaşlarıyla tanıştırırken hemen onlarla olduğum gibi olmamı istiyorlar. başta hakikaten biraz gözlemlerim, uzak dururum. o devreyi hemen atlamamı istiyorlar ki burası biraz karakter meselesi, farklı konu...

beni eleştiren adam benden yüksek seviyede olmalı yoksa dikkate bile almıyorum.

www.angelfire.com

avrupa'da k serisi olarak satılmış:

en.wikipedia.org
goo.gl

ek: bende var bikaç tane ama hangi delikten çıkar kim bilir.

bende bi tane vikingli vardı. hala duruyor çekmecelerin birinde.

en ayrıntılı olarak şunları bulabildim:

sitekreator.com
sitekreator.bg
www.metallfiguren.de

masaüstünde sağ tık> görünüm > simgeleri klavuz çizgisine hizla seçeneğini kaldır.

tabi otomatik düzenle seçeneğide kapalı olmalı yoksa direk sıranın en sonuna kendisi koyar sürüklediğin imgeyi.

Not: umarım doğru anlamışımdır sorunu masaüstündeki bir imgeyi gene masaüstünde biryere koymak istiyorsun diye anladım ekranın sağına üstüne gibi mesela

3. sınıf bir psikoloji öğrencisi olarak söylüyorum; her şeyden bir anlam çıkarmaya çalışmayın. asıl hastalık olan bu.

ama illa bir anlam çıkarmak istersek; "galiba" ve "sanırım" yanlış anlaşılma korkun olduğunu gösteriyor olabilir.

karşı tarafı kırmak istemeyen ve sayısal düşünen bir adamsın. kişiliğinle ilgili bu çıktı ortaya.

sorun yok, devam et.

@shyzore

hastalıktan bahsetmedim ya. o kadar vahim mi durum? :)

mesela soru sormayı da seviyorum. bu konuyla ilgili fikir edinmek istedim sadece. yoksa takıntılı değilimdir.

bence yeterince kitap okumamanizla alakali.

güvensizsin. (kendine yeterince güvenmiyorsun.)

konuştuğunuz konuda kararsız olabilir, net bir fikir sahibi olmayabilir ve kesin konuşmaktan çekiniyor olabilirsiniz. bu sözcükleri kullandığınızda cümlenizi tekrar düşünün ve eminseniz "kesinlikle - eminim ki - bence" ile tekrar kurun kendinize.

bir taş bazen sadece bir taştır.

yav arkadaşlar tabii ki bu kelimeleri kullanmak normal birşey. sadece bazen fazla kullanabiliyorum. bundan karakterim çıkacak diye birşey de yok. öyle bir fikir edinmek istedim sadece, dünyanın anlamını sormadım.

cevaplarınıza saygılıyım tabii ki ama sanki sadece bu sorudan da takıntılı biriymişim gibi birşey çıkması da saçma olurdu... :)

ayrıca ummadık taş baş yarar :)

çok az kitap okuduğunu ifade ediyor.

kitap okuma kısmı ile alakası nedir?

kelime dağarcığının azlığı.

olay burda derinleşiyor tabii şimdi. ben daha çok ingilizce okuyorum, ve daha çok internetten bilgi verici şeyler okuyorum (wikipedia gibi). belki bununla da alakalı olabilir. türkçe ve ingilizce içiçe de girebiliyor bazı durumlarda.

3. sınıf psikoloji okuyan arkadaşa katılıyor ve 3. sınıf psikoloji öğrencisi olarak ben de dergilerdeki gibi 10 maddede kişilik analizi olayına girmemekten yana oy kullanıyorum, yani bu pekala da diğer arkadaşların dediği gibi anlatım bozukluğuna düşmenden, kitap okumamaktan ya da tedbiri elden bırakmamaktan kaynaklanabilir, neyden ileri geldiğini bence bizden daha iyi bir tek sen bilebilirsin.

kelime dağarcığıyla ilgisi olduğunu sanmıyorum. özgüven eksikliği olarak algılanabilir belki, ama her şeyi çok bilen insanlar gibi atıp tutmaktan ziyade kesin konuşmayı sevmeyip sürekli aklınızda yanılıyor olma ihtimalinizi bulunduruyor olabilirsiniz. ufak bir ihtimal dahi olsa yanılıp zor duruma düşmektense, ben zaten kesin öyledir dememiştim deyip kendinizi rahatlatmaya çalışıyor da olabilirsiniz. son olarak burç olayına tereddütle yaklaşsam da, başak burcusunuzdur belki de.

Benim de durumum seninkiyle benzer diyebilirim. Zannımca anlamı rasyonel düşünce. Mantıklı olmaya çalışıyorsun. Kesin ifadelerin yanılma payını hesaba katıp doğru ifadeler kurmaya çalışıyorsun. Mesela %100'lük gol pozisyonu yoktur senin için, çünkü %100 olasılıkla gol olacak pozisyon olmadığını biliyorsun.

Mesela en gıcık olduğum laflardan biri "X insanın en doğal hakkıdır" tipindeki cümleler. Ulan, 'en' kelimesini kullanırken ne kadar rahat olabiliyor insanlar... X için en doğal hak dediğin anda diğer bütün şeyler X'ten daha az doğal bir hak olmuş oluyor. Mantıksız.

@anonim yazar
@long live rock n roll

sanırım bendeki durumu en iyi siz açıkladınız. bazı sorduğum sorular da bu cevaba giden bir ışık kaynağı gibi olmuştu zaten.

ben de benzer kelimeleri sik kullandigimi fark ediyorum. benim kendim icin eyyorladigim kelimelerin anlamlari su sekilde:
sanirim = kesin degil, eldeki bilgilerden cikarimim bu, muhtemelen dogrudur ama sen yine de bunun bir cikarim oldugunu bil | nezaket | ironi
mesela = ya ben simdi az once bir sey dedim ama bu cok farkli yollardan yorumlanabilir, su ornegini verdigim tarzda yorumla.

olasiliklari akilda bulundurma seklinde yorumluyorum ben de, en azindan kendim icin.

ama aslinda isin farkli bir yani da var o da dogru bildigim seyi varsayilanda nasil aktardigim. yani "a, b'dir" dedigimde a hakikaten b ise ve aksi mantiga aykiri ise, kendi cikarimlarimin sonuna ufak bir aksi ihtimal dahi olsa 'sanirim' koymam gerekir. yok eger ben "a, b'dir" dedigimde "bana gore a, b'dir yea" kastediyorsam, her seye sanirim koymanin yerine dogru bildiklerimin sonuna 'kesin' koymam gerekir. insanlarin da konusurken kendileri icin minimum efor harcadiklarina inanirsak, buradan yola cikarak 'bence bu boyle' diyenlerin 'abi bu kesin bilgi' diyenlerden daha cok sey bildigini cikartabiliriz. Cunku varsayilan olarak "bana gore a, b'dir yea" kabul etmislerdir ve (minimum efor acisindan) bu bakis acisi kendi iclerinde cogunluktadir. (bkz: oeh)

Uygun bir dil ve güzel bir bahaneyle karşı tarafa bildirilirse ayıp olmaz, olursa da en azından az olur.

"Düşündüm de, bu işi %100 istemediğimi hissettim. Bu yüzden, tam kapasitemle kendimi işe veremeyebilirim. Sizin de zamanınızı aldım özür dilerim ama lütfen beni affedin" mealinde bir kibarlık yapabilirsin.

Ben de aynı bir keresinde aynı durumda kalmıştım. Mülakata gittim ve orada teklif için teşekkür edip neden kabul edemeyeceğimi anlattım. Geleceğim diye söz verip gitmemektense bu şekilde daha iyi olur diye düşünüyorum. En azından ileride fikriniz değişebilir, bir açık kapı bırakmış olursunuz. Biz bunu mülakata çağırmıştık da söz vermesine rağmen gelmemişti demezler.

bale dersim var..

eğer bir daha başvurmayacağın ya da sektörde çok bilinen bir şirket değilse gitme, bahaneyi de çok dert etme. Aksi ise git derim.

ya şimdi bu şirket sektörde bilinen bir şirket. ama kontratlı alacakları için işe direkt dalmam gerekecek ama ben bu işi yapabilmem için ilk başta kendimi tazelemek için zamana ihtiyacım olacak ve bunu vermeyecekler. aynı zamanda çalışmak istemediğimi düşünüyorum bu alanda (sırf tecrübem var diye ever demiştim) çünkü farklı bir alanda yüksek lisans yapmıştım ben.

mülkata gidip güzel bir dille bunu yapamayacağımı söylemek daha mı iyi yani? kafam karışıyor cevaplar geldikçe :)

çalışmayacağına eminsen ve görüşmek istemiyorsan(stresden veya başka işin olduğundan) ara söyle, düşündüm de ben bu işde çalışmayı düşünmüyorum vs. de yoksa git bir görüş ama görüşmede de zaten kabul etmeyecektim dersen adama küfür etmiş gibi olur heralde

merhaba,
mülakata gidip karşı tarafın zamanını aldıktan sonra bu işte çalışmayı düşünmüyorum demek daha fena. bu şekilde davranan adaylara kızıyorum ben. hele bi de mülakat boyunca beni konuşturup, mülakat bitiminde söylerse:) aynı iş yerinden ileride başka bir pozisyon için de aranabilirsiniz. en iyisi arayıp, "bu pozisyonla ilgili görüşme teklifiniz için teşekkür ederim, görüşme davetiniz sonrasında detaylı olarak düşündüm. bu alanda ilerlemek istemiyorum, ... pozisyonlarıyla ilgileniyorum. bu alanda bir arayışınız olduğunda beni arayabilirseniz sevinirim. zamanınızı almamak için mülakat öncesinde bilgi vermek istedim." demek. (6 yıldır insan kaynaklarında çalışıyorum)

dünyayı güç sahibi olmanın yarattığı kişisel tatmin yönetiyor bence.

her birimiz.

dünyayı "ileriii" diye koşturan spermlerimiz yönetiyor bence.

para. Para da güç.

şimdi ABD yönetiyor.2023 yılında koltuğu İSRAİL'E devredecek.planlar tıkır tıkır işliyor.bush döneminde 22 ülkenin rejimi değiştirilceği söylenmişti.19 ülkenin rejimi değişti.geriye suriye,iran ve TÜRKİYE kaldı.gelişmeleri dehşetle izliyoruz ! ! ! suriyenin yakında rejimi değişcek.esad inecek.çin saf değiştirdi.rusya tek kaldı.eninde sonunda suriyeye girilecek.geriye iran ve bizim ülke kalcak.yılın sonunda ambargo geliyo petrole.iranda sönecek.geriye TÜRKİYE kalacak.füze kalkanını iyi araştırın.füze kalkanı israil'i korumak için yapılmadı.herşey ayrıntıda gizli.www.youtube.com



EDİT:SİLİNMEDEN OKUYUN İZLEYİN BU HABERİ YAYIN

kimin yönettiğini bilmiyorum ama ''dünyayı güzellik kurtaracak''

vodkaaaaa.

bir kaç aile yönetiyor.

Ben yönetmiyorum.

kim yönetiyosa bok gibi yönetiyo, kafam girsin ona

(bkz: rothschild)
(bkz: rockefeller)

bu iddaların nerdeyse hepsi insanların psikolojisini edilgen olmaya iter sadece. aslı yoktur.

türklerin çektikleri.

korkutucam derken sıçıp sıvayandan mı, korku ve komedi türünü harmanlayanlardan mı bahsediyorsun?

eğer ikincisi ise evil dead serisi ve gremlins olabilir.

türk yapımı şeytan'ın üstüne tanımam.

cradle of fear

hayvan mezarlığı diye bir film almıştık biz, ona çok gülmüştük. beeeeeeeee yapıyordu adam. meğersem hayvan mezarlığı değilmiş bizim aldığımız film.

shaun of dead

zombieland ve ada zombilerin düğünü; gideri olan filmler, bunlar korkudan çok eğlencelik.

ustalara saygı kuşağı:
(bkz: the evil dead)
(bkz: evil dead 2)
(bkz: army of darkness)

bilimum ed wood filmleri.

scary movie serisi. ama asla korku filmi değil, korku filmleriyle dalga geçen komedi filmleridir tabi.

bi de battle royale var takeshi kitano nun. komik olmasa da absürd ve gore.

beter böcek (bettlejuice). biraz eskidir ama benim en güldüğümdür. shaun of dead var bir de. beter böcek tekrardan çekilecekmiş galiba. kutsal damacana 1'e gülmüştüm.

türk yapımı adada düğün feci komik.

drag me to hell bilerek içine korku öğesi katılmış filmlerin başarılı bi örneği bence.

Ne yediğine, bir hastalığı olup olmadığına falan bağlıdır en nihayetinde. İnsan ağzı temiz midir diye de bir soru ben ekleyeyim. Hepimizin "ağzı" olduğu için hiçbirimize ağzı pis gelmez ama gidip herhangi birinin ağzını yalasak çok da temiz bulacağını sanmıyorum bunu. Sevgilinin ağzı? O zaman başka.. E hepimiz insanız, benzer şeyler yiyoruz ediyoruz? Bilemedim ben onu.. :)

Dini açıdan soruyorsan köpeğin salyası, dili, ağzı "necis"tir pistir, yaladığı şey mekruh olur yenmez. Ama kedi ağzında salyasında öyle bir sıkıntı yok.

hacı kimi zaman kendi çükünü yalıyorlar çükü pis midir bilmem ama olma ihtimali var.

köpeklerin ağız içleri salgıladıkları tükürükten dolayı bakteri biriktirmez, tükürükleri antiseptiktir. ağız içleri insandan temizdir.

Dünyadaki çoğu yerde mikrop, bakteri vardır. Galahad'ın dediğinin yarısına katılarak; salyayla atıyorsa bu köpek, senin üstüne atıyordur. O salyalar hiç güzel değil öyle. Bundan dolayı kedi en güzel bir hayvandır.

"it kursağı yağ tutmaz" diye bir atasözümüz var bu konuynan alakadarlı..

diskavıri çenıl'da mit bastırs ekibi insanın ağız içi salyası ile köpeğin salyasını labaratuvarda test ettiler. sonuç; köpeğin salyasında daha az bakteri vs var.

@elxa, benim öpüşmeyi tercih ettiğim kişiler genelde benim çükümü yaladıkları için benim için problem yok.

it kendi çükünü yalıyor.

hayır.

ekşi sözlük beni geri zekalı yaptı

tabi yav.
hangi kondomun daha iyi olduğundan tut da insanların davranışlarına empatiyle yaklaşmaya kadar birçok şey kattı bana duyuru.

sözlüğüyse daha çok filmler hakkında yorumları okumak ve kişi ve sitelerle ilgili bilgi edinmek için kullanıyorum.

asla.

duyuru biraz olumlu yönde

ekşide yazar değilim ama günde 30 dakika girerim sonra sinirlenip çıkarım, çünkü empati yoksunu insanlarla dolu; daha doğrusu orada empati kurmamak sana bir artı(!) kazandırıyor gibi, birilerini karalamak ego tatmini oluyor insanlar için.

tabiki. çünkü insanlar burada iyi kötü her şeyini anlatabiliyor. misal insan burada kendisinden daha dertli ya da kendi durumundan daha çıkmazda olan insanları görünce, vay lan demek benden daha kötüleride varmış diyor ve böylece içi birazda olsa rahatlıyor. rahatlıyor derken başkalarının kötü durumuna sevindiği için değil tabiki, evrende yalnız olmadığını anlayınca rahatlıyor. yaşadıklarının sadece kendi başına gelen bi istisna olmadığını görünce içi birazda olsa yumuşuyor yani. mesela geçenlerde bi arkadaş evlenme aşamasına geldikleri sözlüsünü, kendisini aldatırken yakalmış facebookta. şimdi insan bunu görünce kendi kendisine, lan biz 2 günlük kız için dertlenirken adamlar neler neler yaşıyorlarmış diyor. ve bu gibi durumları öğrenmesi kendisi için tecrübe oluyor.

bi diğer konuda, fikir alışverişi. adam çıkmazda diyelim, buraya geliyor anlatıyor derdini. o konuyla ilgili daha önce tecrübesi olan birçok insan yol gösteriyor kendisine. bunlar günlük hayatımızda karşımıza çıkan birçok konuda bize yardımcı olan önemli hususlar bence. internetin nimetleri diyebiliriz hatta..

eyormlamam bu gadar

edit: ergenlik diyenler okusunlar bunu özellikle. herif evlenecemiş direkten dönmüş diyorum yav.

şöyle bişey başıma geldi
gündüz çizgi filmin birine bakarken bir yorum yaptım. yorumda da kardeşim açmış izliyorduk dedim.
sonra yorumumun bu bölümüyle alakalı bir mesaj aldım.
çizgi film her yaşta izlenebilir, ben izlemiyordum kardeşim açtığından baktım demek için yazdıysanız sizin için üzüldüm dedi.
haklıydı. teşekkür ettim kendisine.
çizgi filmler yalnız küçükken izlenir gibi saçma bişey düşünmüyorum artık.

ve bu gibi konuların ergenlikle alakası olsa, o zaman atasözlerinide sadece ergenler okusun amk. hepimiz ara sıra başımıza gelenlerden dolayı, lan atalarımız boşuna şöyle şöyle dememiş diyoruz çünkü.

Ben insanların düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerini gerektiğini sözlükle anladım.

2003 yılından beri sözlük yazarıyım, 2003te girdiğim entrylerle sonrakiler arasında empati açısından uçurum var. Yıllar içinde sözlük+duyuru, beni daha çok empati kurabilen, daha fazla diğerlerini anlamaya çalışabilen bir insan yaptı. Başka faktörler de vardır muhakkak ama sözlüğün etkisini yadsıyamam.

visvo alez +1

istanbul'da yaşıyorsanız inşaatlarda çalışanların aldığı süngerler var, topkapıda otobüslerin geçtiği altgeçitte satılıyor. yatağın üstüne koyarsanız yay batma durumuna bir son verebilirsiniz. sünger gibi ama iş görür bence. fiyatını bilmesem de ucuz olduğu kesin.

zamanında kim 500 milyar ister'de 250 milyarlık soruyu gören 2 yarışmacıdan birinin sorusuydu:

hangisi bir köpek balığı türüdür? diğer seçenekleri hatırlamıyorum ama doğru cevap kedi balığı.

Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz ve uykuyla çevrilidir küçücük hayatımız cümlesi kime aittir?
böyle bi soru çıktı geçen de zor geldi bana,cevap Sheakspeare'miş şurda var:
milyonerprogrami.blogspot.com

silip doğru başlığa yaz demiş, ben öyle anladım.

neden taşıtmaya izin verilmiyor ki anlamadım. moderasyon işi azalsın diye mi? peki benden başka biri taşıtma isteği gönderse olur mu?

olur

bir soru daha var. başkası taşıtma isteği gönderince bu benim tarihçeme düşüp olumsuz bir izlenim mi bırakıyor?

başıma kötü bişey gelmeyecekse sizden ricam taşıtın o zaman :)

entryden entryye değişiyor ama. büyük ihtimalle not düşülmez.

benim anlamadığım silip neden doğru başlığa yazmıyorsun?
modlarınki mantıklı o zaman, ben uğraşmim modlar uğraşsın mantığıyla hareket edilmesini istemiyorlar demek.

ben tasimanin o kadar bir ugras gerektirdigini düsünmüyorum, tasima talebini geri cevirene kadar o entry tasinirmis gibi geliyor.
entriyi silip yeniden yazmanin entrynin tarihinin degismesi dezavantaji var. o yüzden kendimize ait entriyi tasiyamamizi yanlis buluyorum. keske sebebini ögrenebilsek.

yüzlerce yazarın yüzlerce entry'sini taşıtmak istemesi ciddi bir sorun.

iyi de sevişgen olmasının zararı ne ?

kendi rahatsız değilse bırak sevişsin.

çok eşliliğin getireceği sıkıntılar konusunda kendisini bilgilendirirdim. (hem sosyal hem de sağlık açısından)
sürekli farklı partnerlerle sevişmek yerine, gerçek bir ilişki sahibi olmanın ve bu kadar keyifli bir olayı "sevdiği" (paylaşmaktan gerçekten haz duyacağı) kişiyle paylaşırsa alacağı hazzı anlatırdım.
tanımadığı biriyle toplasan bir/kaç saat sürecek sevişmenin yerine birini keşfetmenin ve keşfettirmenin ne kadar keyifli olacağını söylerdim.

baktım ki farklı partnerle birilikte olmaktan vazgeçmiyor; korunmanın önemi ve cinsel hastalıklar konusunda gerçekten bilinçlenmesini sağlardım.

bu bi hastalık yalnız. ismi lazım değil bi sözlükçü hatunda da vardı aynısı. psikologa falan gitmesi lazım yazık yani. yaşı falan da ufaksa biraz etkisi oluyor. geçmiş olsun.

aids olup ölünce kurtulur.

STD'ler konusunda bilinçlendirmek, başka uğraşlar, mümkünse yorucu olanlardan edindirmek.

Bir de dişiyse benimle iletişime geçmesini sağlayabilirsin... Konuşuruz.

yanilmiyorsam arkadasiniz nymphomania muzdaribi, gerci birakiniz sevissin diyecegim ama, bin turlu hastalik var. dikkat etsin.

heheh. diğer duyuru duruyor mu hâlâ abi? şu eşcinsel olan ahah. süperdi o yaa. neyse.

kararına saygı duymalısınız. ehehe.

insanlari kararlarindan, yasam stilinden, dinlerinden vs dolayi ötekilestirmemek lazim deriz ya hep; bence bunun icin de gecerli. isin hastalik gibi somut zararlarindan bahsetmeniz iyidir tabi..

@bir kac yazar once

zarari kendisine oncelikle (ve etrafina da olabilir). hayatindaki diger yapacagi seyleri etkileyebilir ve bahsedildigi gibi hastalik durumlarini gozardi edebilir.

@mea maxima culpa

beni rahatsiz eden normal hayatini etkilemeye baslamasi dedigin gibi ve hastalik durumlari iste. iyi bir insan ama iste belki de degil, bilmiyorum artik kim iyi kim kotu valla...

sizlar fena ama onemli degildir umarim, kesilen yeri batikonla falan temizle tamam. normal kesik iste.

yarabandi almak lazim.

pansuman!?

batticon - bepanthen falan. 2 güne geçer. bıçakla yarmamışsın en azından 5-6 günde kapanıyor yoksa.

belarus

e venezuella ya.

kişisel zevklerimden ötürü değil tamamen bilimsel, verilere dayalı olarak konuşuyorum. venezuella'da nereden baksan kişi başına 0.75 epey güzel kadın düşüyordur herhal.

@hewit +1 sırf o yüzden güney amerikaya gidesim var.güney amerikanın kızları çok güzel yaaa <3 :((

incide bi eleman moldovya olduğu konusunda çok ısrar ediyordu

litvanya

litvanya da 1 erkege 7 kadin düsüyor. ve litvanyalilar cok saglam hatunlar.

okyanusta nauru diye bir ülke var. Bir erkeğe 6 kadın düşüyor. Kadınların üçte biri güzel dersek bile; adam basına 2 tane güzel kadın düşüyor.

Ahah. Çok güleceksin hafız. "Altadena" diye ara mesela bu sefer de Altadena'nın sınırları görünüyor. aradığın şehri işaretliyor harita işte :)

oha. utancım bu duyuruyla kalsın. daha önce yoktu ki bu ama. ne zaman geldi bu özellik :)

Valla ben de o kadar merak ettim ki LA'da oturan bir arkadaşa sordum o da anlam veremedi :) "lan yoksa?" deyip altadena'yı aratınca fark ettim ben de.

bi an sheldon için cok umutlanmistim ama degilmis

öğrendigimiz iyi oldu ama

@berginyonbaenre

cevap çıktı ya, nereyi aratırsak oranın sınırlarını gösteriyor. daha önce yoktu ama bu özellik, ben daha yeni farkettim heralde...

yav hespini geçtim de şu haritada şehrin nizamiliğine bakar mısın. yollar, binalar hep düzen içinde yerleştirilmiş.

bir de kargaşa görmek istiyorsanız google maps'e izmir yazın, istanbul yazın. adamlara hayran olmamak elde değil, bizimkiler şehirleşmiyor. şehir boyutunda gecekondulaşıyor resmen.

evet adamlar düzgün şehir kurmuşlar ama istanbul ve izmirle karşılaştırmak anlamsız. öncelikle orası dümdüz, vadi şeklinde, istanbula bak her yer tepelik yokuş öyle düzgün bir yapılanmanın imkanı yok. ayrıca california nın kuruluş tarihiyle izmirin istanbulun şehirleşme tarihlerini karşılaştırmak lazım, california şehir yapılandırma birikimleri edinildikten belki 2yüzyıl sonra kurulan bir yer. bizimkiler ise 1000küsür yıllık köy mantığıyla oray buraya ev yapmanın üzerine sürekli eklemelerle gelmiş. öyle bir düzen için şehirleri toptan yıkıp baştan yapmak gerek.