[]
yök tüm öğrencilere kayıt dondurma hakkı verdi mi?
yök'ün 17 şubat tarihli bir resmi yazısı var şöyle (git:www.yok.gov.tr ) bunun 7. maddesinde "Yükseköğretim programlarında kayıtlı olan ve talep eden öğrencilerin ilgili yükseköğretim kurumlarınca bahar döneminde kayıtlarının dondurulmasına ve bu sürenin programın azami öğrenim süresinden düşülmemesine" diyor.
sonra bir de 19 şubat'ta, bu yazıdaki soru işaretlerini gidermek için bir soru-cevap belgesi yayınladı şöyle (git:www.yok.gov.tr ) bunun 14. maddesinde de "talep eden her üniversite öğrencisi Bahar Yarıyılında kayıt dondurabilecektir. Kayıtlı olduğu üniversitenin Bahar Yarıyılının başlangıç tarihinden itibaren 3 hafta içinde dileyen öğrenci kayıt dondurma başvurusunda bulunabilecektir" diyor.
şimdi bu yazı ve belgeye göre, depremzede olmasa da, başka herhangi bir neden bildirmeden her üniversite öğrencisi bu bahar döneminde kayıt dondurabilir mi?
sonra bir de 19 şubat'ta, bu yazıdaki soru işaretlerini gidermek için bir soru-cevap belgesi yayınladı şöyle (git:www.yok.gov.tr ) bunun 14. maddesinde de "talep eden her üniversite öğrencisi Bahar Yarıyılında kayıt dondurabilecektir. Kayıtlı olduğu üniversitenin Bahar Yarıyılının başlangıç tarihinden itibaren 3 hafta içinde dileyen öğrenci kayıt dondurma başvurusunda bulunabilecektir" diyor.
şimdi bu yazı ve belgeye göre, depremzede olmasa da, başka herhangi bir neden bildirmeden her üniversite öğrencisi bu bahar döneminde kayıt dondurabilir mi?
Ben öyle anladım. Depremzede olamasa da yakınını kaybeden vardır diye sadece depremzedeler diye sinirlamamış olmaları kulağa mantıklı geliyor.
- Amaranta ursula (21.02.23 21:59:44)
Onları da kısıtlamamış.
- gokank4 (22.02.23 11:08:38)
YÖK'ün özel bir duyuru yapmasına gerek yok, kayıt dondurma hakkı her öğrenci için bakidir.
Ön lisans ve yüksek lisans için bu süre max. 2 dönemdir(1 yıl).
Lisans içinse 4 dönem (2 yıl).
Yani isteyen zaten kaydını dondurabilir bu haktan yararlanarak.
Ön lisans ve yüksek lisans için bu süre max. 2 dönemdir(1 yıl).
Lisans içinse 4 dönem (2 yıl).
Yani isteyen zaten kaydını dondurabilir bu haktan yararlanarak.
- Avoiding The Puddle (22.02.23 14:52:32 ~ 14:52:55)
Evet.
Lisans, onlisans ve lisansustu ogrencilerin tamami icin verildi bu hak.
Lisans, onlisans ve lisansustu ogrencilerin tamami icin verildi bu hak.
- nax (22.02.23 16:09:18)
[]
Evdeki 2 kedinin yanına 1 yavru kedi
Evde birisi 10, diğeri 7 yaşında iki kedim var. Gayet sağlıklılar, bir problemleri yok. Bugün de 1 aylık başka bir kedi sahiplendim. İç dış parazit olayının en erken 6 haftalıkken yapılması gerekiyormuş. Ama yavruda pire var maalesef. Şu anda yavruyu ayrı bir odada tutuyorum, diğer 2 kedimle teması yok. Sirkeli su hazırlayıp onunla da sildim biraz. Bunu her gün yapmayı düşünüyorum ama bir yandan da hem diğer 2 kedimi, hem de evi pireden nasıl korurum diye düşünüyorum.
Ne tavsiye edersiniz? Ne yapayım yavrunun iç/dış parazite hazır hale geleceği 2 haftalık süreçte diğer kedilerimi korumak için? Önereceğiniz doğal iç/dış parazit giderici yöntemler var mı sirkeli su dışında?
Ne tavsiye edersiniz? Ne yapayım yavrunun iç/dış parazite hazır hale geleceği 2 haftalık süreçte diğer kedilerimi korumak için? Önereceğiniz doğal iç/dış parazit giderici yöntemler var mı sirkeli su dışında?
izole tutmaya devam edin.
zaten pire olmasa da doğru olan 1-2 hafta ayrı tutmanız.
sosyal olarak daha sağlıklı bir geçiş süreci olur onlar için.
bir kaseye su koyun, tüylerin arasından pireleri alıp suya atın, ölürler.
o şekilde mekanik temizlik yapabilirsiniz.
ayrıca sirkeli su yapıp kediyi bir bez yardımıyla silebilirsiniz düzenli olarak.
maalesef yıkayamazsınız ama tüylerinin arasını falan iyice silmeye çalışın.
diğer kedilerinize dış parazit için damla alıp enselerine damlatın, onlara bulaşmaz.
bu şekilde temizlerseniz eve de dağılmaz.
kaldığı odayı da düzenli olarak süpürüp sirkeli suyla ya da beyaz sirkeyle ya da sirkeli yüzey temizleyicisiyle falan silin.
zaten pire olmasa da doğru olan 1-2 hafta ayrı tutmanız.
sosyal olarak daha sağlıklı bir geçiş süreci olur onlar için.
bir kaseye su koyun, tüylerin arasından pireleri alıp suya atın, ölürler.
o şekilde mekanik temizlik yapabilirsiniz.
ayrıca sirkeli su yapıp kediyi bir bez yardımıyla silebilirsiniz düzenli olarak.
maalesef yıkayamazsınız ama tüylerinin arasını falan iyice silmeye çalışın.
diğer kedilerinize dış parazit için damla alıp enselerine damlatın, onlara bulaşmaz.
bu şekilde temizlerseniz eve de dağılmaz.
kaldığı odayı da düzenli olarak süpürüp sirkeli suyla ya da beyaz sirkeyle ya da sirkeli yüzey temizleyicisiyle falan silin.
- blatta hiberna (12.09.20 13:50:18)
Sal ufaklığı eve
2 hafta sonra hepsine pire damlası yaptırırsın
2 hafta sonra hepsine pire damlası yaptırırsın
- otopsicocugu (12.09.20 15:00:01)
ense damlası. aşıyı yapacak veterinerden uygun olanını alabilirsiniz.
zaten kedi piresi eve gelmez. enseye damlayı damlatın, yeterli. asıl problem yavrunun enerjisini harcatmak olacak.
:)))
yoksa uyutmaz valla
zaten kedi piresi eve gelmez. enseye damlayı damlatın, yeterli. asıl problem yavrunun enerjisini harcatmak olacak.
:)))
yoksa uyutmaz valla
- tururo (12.09.20 15:49:53 ~ 15:51:31)
[]
Maskeyle sorunu olan var mı?
Benim var mesela. Taktığımda nefes almakta güçlük çekmeye başlıyorum ve anksiyete yapıyor. Sonrasında da gözlerim kızarıyor, yanıyor ve başım ağrıyor. Baş dönmesi yaşadığım da oluyor bazen. Zaten oksijeni azalttığı ve kendi karbondioksitimizi solumamıza neden olduğunu gösteren kaynaklar var: (git: www.bitchute.com ). Takmak istemediğim için bu işkence aletini, dışarı bile çıkmıyorum doğru düzgün. Ekim'de üniversiteler açıldığında da devam ederse bu zorunluluk, okula bile gitmemeyi düşünüyorum hatta. Maske yerine siperlik takılabilir mi, onunla da ilgili net bir bilgi paylaşmamış sağolsun valilik. "Ağzınızı burnunuzu kapatın"ın ötesine geçmeyen bir bilgilendirme var. Bence açık alanda bile zorunlu hale getirilmesi tam bir insanlık dışı uygulama. Koruyup korumadığıyla ilgili de çelişkili bilgiler var zaten ki ben şahsen inanmıyorum koruyuculuğuna. Ne kadar devam edeceği de belli değil bu zorunluluğun ama bugün şöyle bir araştırdığımda 24 ay boyunca bile sürebileceğini söylemiş bilim kurulundan birileri! Ben ki hiç bir konuda depresyon yaşayan bir insan değilim normalde ama bu durum beni depresif bir hale getiriyor. 2 yıl daha sürekli maske takmak zorunda olma ihtimali nedir arkadaş!!
Sizde durumlar nasıl?
Not: Lütfen "maske karşıtı olduğun için malsın, salaksın, cahilsin" şeklinde yazacak olan maske fanatikleri bu sorudan uzak dursun bir zahmet.
Sizde durumlar nasıl?
Not: Lütfen "maske karşıtı olduğun için malsın, salaksın, cahilsin" şeklinde yazacak olan maske fanatikleri bu sorudan uzak dursun bir zahmet.
Siperlik ile maske aynı şey değil; siperlik agzi, burnu komple kapamiyor ki.
Ben de taktıktan bir süre sonra gözlerim yaniyor ve kulaklarım ağrıyor ama yapacak bir şey yok; hastalıktan korunmak için su anda maske, mesafe ve dezenfektan disinda başka bir çözüm yolu yok. Kaldı ki koruyup korumadıgi tartışmalı değil ki, koruyuculuğu herkes maske kullanıyorsa oldukça yüksek. Siz başkasını korumak için maske takıyorsunuz aslında. Sizi de karşıdaki kişi maske takmıyorsa %90 oranında korumasa da az bir oranda koruyor. İkiniz de maske takiyorsaniz koruyuculuk %90in üzerinde. Bu açıdan bakmak gerek.
Ben de taktıktan bir süre sonra gözlerim yaniyor ve kulaklarım ağrıyor ama yapacak bir şey yok; hastalıktan korunmak için su anda maske, mesafe ve dezenfektan disinda başka bir çözüm yolu yok. Kaldı ki koruyup korumadıgi tartışmalı değil ki, koruyuculuğu herkes maske kullanıyorsa oldukça yüksek. Siz başkasını korumak için maske takıyorsunuz aslında. Sizi de karşıdaki kişi maske takmıyorsa %90 oranında korumasa da az bir oranda koruyor. İkiniz de maske takiyorsaniz koruyuculuk %90in üzerinde. Bu açıdan bakmak gerek.
- fraise (11.07.20 20:58:23 ~ 20:59:34)
Koranovirüslü kişi eğer takıyor sen takmıyorsan %70,
Koranalı takmıyor sen takıyorsan %30,
Her ikisi de takıyorsa %97 koruyor.
En son denilen buydu bilimsel olarak.
Açık havada ve kalabalık olmayan yerlerde çıkarabilirsiniz elinizi yüzününe değdirmeden bence.
Koranalı takmıyor sen takıyorsan %30,
Her ikisi de takıyorsa %97 koruyor.
En son denilen buydu bilimsel olarak.
Açık havada ve kalabalık olmayan yerlerde çıkarabilirsiniz elinizi yüzününe değdirmeden bence.
- coca cola (11.07.20 21:02:30)
Ben su hastane tipi maskelerden taktim boyle rahatsız bir sey olamaz. Butun nefes gözlerime gidiyor, agiz tarafim surekli sicak/nemli.
Sonra sirket ve yaşadığım bölgenin valiligi ikiser adet penye maske yolladi da rahatladim. En az %60-70 daha az sikintili.
Ek olarak çalıştığım şirkette maske ile bir probleminiz varsa size bir test yapilabiliyormus maske kullaminiza karsi bir durum var mi diye, ona göre size başka çözüm buluyorlar.
Tabi burada sokakta maske takmak zorunlu değil o yüzden o kisma bir bir önerim yok :(
Sonra sirket ve yaşadığım bölgenin valiligi ikiser adet penye maske yolladi da rahatladim. En az %60-70 daha az sikintili.
Ek olarak çalıştığım şirkette maske ile bir probleminiz varsa size bir test yapilabiliyormus maske kullaminiza karsi bir durum var mi diye, ona göre size başka çözüm buluyorlar.
Tabi burada sokakta maske takmak zorunlu değil o yüzden o kisma bir bir önerim yok :(
- logisticsmanager (11.07.20 21:11:48)
twitter.com
Sizin gibi düşünen birkaç duyuru kullanıcısı daha var, benzer eleştirilerle ilgili yine duyurular açılmıştı.
Maske takmanın hiçbir zararı yok. 3 katlı şuan kullandığımız basit maskeler, cerrahi maskeler, ffp1, ffp2, ffp3 tipindeki hiçbir maske insan sağlığına zarar vermez ki. Yani doğru şekilde üretilip, kullanılan maskelerin zarar verme ihtimali yok. Hastanelerde, fabrikalarda, madenlerde çok daha kalın ffp2 tipinde maskeler saatlerce kullanılıyor.
Maske kullanımının bu kadar tepki almasının nedeni zorunluluktan çok, bu yeni yaşam şartlarımızın bize ağır gelmesinden kaynaklanıyor. Toplum yeteri kadar doğru, sağlıklı şekilde bilgilendirilmedi. Asya ülkeleri maske takmaya çok daha çabuk alıştı. Çünkü zaten ülkelerinde gerek hava kirliliği, gerek alışkanlıkları, gerek daha önce hem kendi ülkelerinde hem komşu ülkelerinde salgın hastalıklar görüldüğü için alışkınlar. Buna birde toplumların ne kadar kurallara bağlı yaşadığı da etkili. Ne yazıkki Batı ülkelerinde aynı durum söz konusu olmadı.
Bana kalırsa kendiniz için doğru maskeyi almalısınız. Şuan günlük kullanım için satılan ve üretilen 1 liralık maskeler cerrahi maske değiller. Ocak-Mart aylarında satılan maskelerle hiç alakası yok. Kimi maske çok aşırı terletiyor, kimisi yokmuş gibi, kimisinin kumaşı çok sert karton gibi. Biraz deneme yanılma yaparak, belki desenli kumaş maskeleri alarak ya da kendi maskenizi yaparak maskeye alışabilirsiniz.
Ben maske takmaya, sosyal medyada Çin'deki salgın hastalıkla ilgili söylentiler çıkmaya başladığı sıralarda başlamıştım. Galiba şubat ayından beri maske ve dezenfektan ile salgının gerektiği şartlara uyum sağlamaya çalışıyorum. Psikolojik açıdan, ekonomik açıdan, sosyal açıdan zor bir süreç oldu benim için ama elimden geldikçe bu süreci kendim için kolaylaştırmaya çalışıyorum.
Sizin gibi düşünen birkaç duyuru kullanıcısı daha var, benzer eleştirilerle ilgili yine duyurular açılmıştı.
Maske takmanın hiçbir zararı yok. 3 katlı şuan kullandığımız basit maskeler, cerrahi maskeler, ffp1, ffp2, ffp3 tipindeki hiçbir maske insan sağlığına zarar vermez ki. Yani doğru şekilde üretilip, kullanılan maskelerin zarar verme ihtimali yok. Hastanelerde, fabrikalarda, madenlerde çok daha kalın ffp2 tipinde maskeler saatlerce kullanılıyor.
Maske kullanımının bu kadar tepki almasının nedeni zorunluluktan çok, bu yeni yaşam şartlarımızın bize ağır gelmesinden kaynaklanıyor. Toplum yeteri kadar doğru, sağlıklı şekilde bilgilendirilmedi. Asya ülkeleri maske takmaya çok daha çabuk alıştı. Çünkü zaten ülkelerinde gerek hava kirliliği, gerek alışkanlıkları, gerek daha önce hem kendi ülkelerinde hem komşu ülkelerinde salgın hastalıklar görüldüğü için alışkınlar. Buna birde toplumların ne kadar kurallara bağlı yaşadığı da etkili. Ne yazıkki Batı ülkelerinde aynı durum söz konusu olmadı.
Bana kalırsa kendiniz için doğru maskeyi almalısınız. Şuan günlük kullanım için satılan ve üretilen 1 liralık maskeler cerrahi maske değiller. Ocak-Mart aylarında satılan maskelerle hiç alakası yok. Kimi maske çok aşırı terletiyor, kimisi yokmuş gibi, kimisinin kumaşı çok sert karton gibi. Biraz deneme yanılma yaparak, belki desenli kumaş maskeleri alarak ya da kendi maskenizi yaparak maskeye alışabilirsiniz.
Ben maske takmaya, sosyal medyada Çin'deki salgın hastalıkla ilgili söylentiler çıkmaya başladığı sıralarda başlamıştım. Galiba şubat ayından beri maske ve dezenfektan ile salgının gerektiği şartlara uyum sağlamaya çalışıyorum. Psikolojik açıdan, ekonomik açıdan, sosyal açıdan zor bir süreç oldu benim için ama elimden geldikçe bu süreci kendim için kolaylaştırmaya çalışıyorum.
- GoodMorningTeacher (11.07.20 21:19:10)
Ben :( sabah 7.30’da takıp çıkıyorum evden. Akşam 6’da eve gelince çıkarıyorum. Kulaklarım artık acımıyor, bize verilen maske o anlamda iyi ama fark ediyorum ki maske yüzümdeyken ben burnumdan değil de ağzımdan nefes alıyorum. Sanırım yetersiz kalıyor nefes burnumdan alınca, bilinçsizce ağızdan almaya başlıyorum. O nemlilik hissi ve sıcak nefesin göze çıkması rahatsız edici. Bir süre sonra gözlerim yanıyor zaten. Ama yapacak bir şey yok. Nasıl maske yüzünden işe gitmemezlik yapmıyorsak, okula gitmemezlik de olmaz diye düşünüyorum. Dersler böyle bir şey için aksatılır mı?
- irene (11.07.20 21:20:11)
@GoodMorningTeacher
Verdiğiniz linkte; tek bir lafına bile inanmadığım, işi gücü bizi eninde sonunda aşılatmak olan ve bunun provası olarak da maske takmaya zorlayan M.Ceyhan "karbon monoksit" demiş. Bizim solumamız neticesinde oluşan şey karbon monoksit değil "karbon dioksit". Buradan da nasıl bir "bilim insanı" olduğunu anlayabiliriz. Onun kafası bacadan, egzozdan çıkan karbon monoksite gittiği için de öyle ekstrem ve alakasız bir örnek vermiş. Yersek!
Buyrun kendisi burada da (git: www.egepostasi.com ) "Sağlıklı olanların maske takması yanlış. Bu insanlar hasta değil ki. Bu kişilerin taktığı cerrahi maskeler tek kullanımlıktır, yüzde 30 engeller bulaşmayı. O kişide sağlıklı insanda virüs olması ihtimali zaten çok düşük. Ama bu maskeler virüsün kolaylıkla yerleşip yaşayabileceği materyallerdir." demiş. Ne kadar da tutarlı bir "profesör" cidden!
Ayrıca tabiki kendi karbon dioksitimizi solumaktan ve oksijen azlığından kaynaklanacak sorunlar bir anda çıkmıyor ortaya. Bunların uzun vadede kalp ve solunum yolu hastalıkları olarak baş göstermesi olası. Sözde covid'den kaçalım derken, bir kişiyi ömür boyu etkileyecek bu tip hastalık ihtimallerine karşı da hazırlıklı olmak lazım.
Verdiğiniz linkte; tek bir lafına bile inanmadığım, işi gücü bizi eninde sonunda aşılatmak olan ve bunun provası olarak da maske takmaya zorlayan M.Ceyhan "karbon monoksit" demiş. Bizim solumamız neticesinde oluşan şey karbon monoksit değil "karbon dioksit". Buradan da nasıl bir "bilim insanı" olduğunu anlayabiliriz. Onun kafası bacadan, egzozdan çıkan karbon monoksite gittiği için de öyle ekstrem ve alakasız bir örnek vermiş. Yersek!
Buyrun kendisi burada da (git: www.egepostasi.com ) "Sağlıklı olanların maske takması yanlış. Bu insanlar hasta değil ki. Bu kişilerin taktığı cerrahi maskeler tek kullanımlıktır, yüzde 30 engeller bulaşmayı. O kişide sağlıklı insanda virüs olması ihtimali zaten çok düşük. Ama bu maskeler virüsün kolaylıkla yerleşip yaşayabileceği materyallerdir." demiş. Ne kadar da tutarlı bir "profesör" cidden!
Ayrıca tabiki kendi karbon dioksitimizi solumaktan ve oksijen azlığından kaynaklanacak sorunlar bir anda çıkmıyor ortaya. Bunların uzun vadede kalp ve solunum yolu hastalıkları olarak baş göstermesi olası. Sözde covid'den kaçalım derken, bir kişiyi ömür boyu etkileyecek bu tip hastalık ihtimallerine karşı da hazırlıklı olmak lazım.
- Thredith (11.07.20 21:29:21 ~ 21:48:39)
sizi rahatsız ettiği için koruduğuna inanmak istemiyorsunuz ya da ön yargı ile yaklaşıyorsunuz. ekstra solunum/kalp/ciğer sıkıntınız yoksa bir zararı yok bence. işi nedeni ile sürekli maske takmak zorunda olan insanlar var.
lafım size değil yeri gelmişken yazayım, bazı insanlarda maske üzerinden devrimcilik/yönetime başkaldırıcılık yapıyor çok komik geliyor.
hızlı yürüdüğüm için nabzım yükseliyor bazen, bir de evde otur otur, vücut dinamikliği kaybetmiş, hızlı nefes almaya başlıyorum havada sıcaksa rahatsız ediyor biraz burnu dışarı çıkarıyorum. onun dışında normal nefes alırken ya da serin ortamlarda bir rahatsızlığını hissetmedim.
siz de rahatsız olduğunuzda burnunuzu dışarı çıkarabilirsiniz.
lafım size değil yeri gelmişken yazayım, bazı insanlarda maske üzerinden devrimcilik/yönetime başkaldırıcılık yapıyor çok komik geliyor.
hızlı yürüdüğüm için nabzım yükseliyor bazen, bir de evde otur otur, vücut dinamikliği kaybetmiş, hızlı nefes almaya başlıyorum havada sıcaksa rahatsız ediyor biraz burnu dışarı çıkarıyorum. onun dışında normal nefes alırken ya da serin ortamlarda bir rahatsızlığını hissetmedim.
siz de rahatsız olduğunuzda burnunuzu dışarı çıkarabilirsiniz.
- fezagezgini_4 (11.07.20 21:33:16)
Zaten sıcak olan havada bir de maske yüzünden çıkamayan havanın gözlerime sıcak sıcak vurması çileden çıkartıyor ama o teli öyle bi büküyorum ki artık zanaatlar gibi, mümkün olduğunca hava geçirmeyecek bir şekilde burnumun ergonomisine göre ayarlıyorum o baya fark ettiriyor. Fakat yine de çok az hava çıkıyor böylece güneş gözlüğü buhulanma sorunu oluyor hep.
Bir de şu lastiğin kulağı sıkması hatta resmen tahriş etmesi durumu var ki ona da başka marka maskeler deneyerek Çözüm getirdim. Bazılarının lastiği çok daha kulak dostu.
Tek bi sorun var hava sıcak ve çok kısa bir süre sonra maskenin altı ıpıslak oluyor. Bir tek buna çare bulamadım.
Bir de şu lastiğin kulağı sıkması hatta resmen tahriş etmesi durumu var ki ona da başka marka maskeler deneyerek Çözüm getirdim. Bazılarının lastiği çok daha kulak dostu.
Tek bi sorun var hava sıcak ve çok kısa bir süre sonra maskenin altı ıpıslak oluyor. Bir tek buna çare bulamadım.
- jamiro (11.07.20 22:00:00)
Normal maske takıyorum ben. Taktığımda nefes almakta çok zorlanıyorum. Nabzımın yükseldiğini hissediyorum. Geçen gün hava da sıcaktı kafamda damarların şiştiği hissettim desem yalan olmaz. Bir de gözlük takıyorum nefes alıp verdikçe sürekli buğulanıyor. Önümü göremiyorum neredeyse. O da zorluk çıkarıyor.
Tüm bunlara rağmen Sürekli takıyorum. Yapacak bir şey yok. Zorluyor beni
Tüm bunlara rağmen Sürekli takıyorum. Yapacak bir şey yok. Zorluyor beni
- zugas (11.07.20 22:29:18)
@Thredith
Bakış açınız çok yanlış. Üstelik yeteri kadar doğru bilgiye sahip değilsiniz. Elbette eleştiri, yorum yapabilirsiniz ama bana kalırsa bunları yapmadan önce doğru bilgiye ulaşın. Ondan sonra yorum ve eleştiri yapsanız daha sağlıklı olur.
Maske kulanımı sayısız sektörde var. Otomotiv, inşaat, madencilik, mermer üretim, kömür üretimi, taş ocakları her alanda çalışanlar saatlerce maskelerle iş yapıyorlar. Hastanelerde zaten doktorların saatlerce süren operasyonları oluyor. Doğru üretilmiş, doğru şekilde kullanılan maskelerin kişinin sağlığa zararı yok. Her şeyi geçtim, lösemi hastaları bu maskeyi kaç zaman takıyorlar. Ağır işlerde çalışıp, saatlerce maske takanlar var ki onların taktıkları ffp2 gibi çok kalın maskeler.
Mehmet Ceyhan'ın tweetini paylaşma nedenim maskenin zararı olmadığına dair, enfeksiyon hastalıkları üzerine eğitim almış, bu alanda gerçekten de uzmanlığı bulunan birinden bunu aktarmaktı. Sizin paylaştığınız paragraf bir televizyon programında bahsettikleri kesik kesik yazılmış. Aşağıya bu konuyla ilgili açıklamasını bırakıyorum:
youtu.be
Bu arada amacım, bak bu adam doğru konuşuyor ya da kendisini savunmak değil. Zaten bu açıklamaları mart 2020 tarihine ait. Marttan bu yana virüs ve salgınla ilgili çok daha fazla yeni veriye sahibiz. Ama adam kendisiyle çelişmiyor. Üstelik sürekli virüsün mutasyon geçirip kendiliğinden ortadan kaybolma, etkisini geçirme ihtimalinden bahsedip duruyordu. Yani sizin iddia ettiğiniz gibi eninde sonunda bizi aşılatma çabası yok.
Bakış açınız çok yanlış. Üstelik yeteri kadar doğru bilgiye sahip değilsiniz. Elbette eleştiri, yorum yapabilirsiniz ama bana kalırsa bunları yapmadan önce doğru bilgiye ulaşın. Ondan sonra yorum ve eleştiri yapsanız daha sağlıklı olur.
Maske kulanımı sayısız sektörde var. Otomotiv, inşaat, madencilik, mermer üretim, kömür üretimi, taş ocakları her alanda çalışanlar saatlerce maskelerle iş yapıyorlar. Hastanelerde zaten doktorların saatlerce süren operasyonları oluyor. Doğru üretilmiş, doğru şekilde kullanılan maskelerin kişinin sağlığa zararı yok. Her şeyi geçtim, lösemi hastaları bu maskeyi kaç zaman takıyorlar. Ağır işlerde çalışıp, saatlerce maske takanlar var ki onların taktıkları ffp2 gibi çok kalın maskeler.
Mehmet Ceyhan'ın tweetini paylaşma nedenim maskenin zararı olmadığına dair, enfeksiyon hastalıkları üzerine eğitim almış, bu alanda gerçekten de uzmanlığı bulunan birinden bunu aktarmaktı. Sizin paylaştığınız paragraf bir televizyon programında bahsettikleri kesik kesik yazılmış. Aşağıya bu konuyla ilgili açıklamasını bırakıyorum:
youtu.be
Bu arada amacım, bak bu adam doğru konuşuyor ya da kendisini savunmak değil. Zaten bu açıklamaları mart 2020 tarihine ait. Marttan bu yana virüs ve salgınla ilgili çok daha fazla yeni veriye sahibiz. Ama adam kendisiyle çelişmiyor. Üstelik sürekli virüsün mutasyon geçirip kendiliğinden ortadan kaybolma, etkisini geçirme ihtimalinden bahsedip duruyordu. Yani sizin iddia ettiğiniz gibi eninde sonunda bizi aşılatma çabası yok.
- GoodMorningTeacher (11.07.20 22:49:30)
@GoodMorningTeacher
Aynı şekilde ben de size ana akım medya vasıtasıyla bizlere aktarılan konulara direkt ikna olmak yerine bazı karşıt görüş, öneri ve araştırmalar konusunda bilgi sahibi olmanızı öneriyorum. Araştırın ve okuyun lütfen.
Bahsettiğiniz maske kullanım alanlarının tamamı profesyonel sektörler. Zararı kanıtlanmış kimyasalların neden olacağı ve ölümcül olduğu kesinlik kazanan rahatsızlıklardan korunmak amaçlı kullanım mevcut. İnsanlar gönüllü olarak ve zaten bu bilinçle buna uyuyorlar. Günde 8 saat çalışıyorlarsa, 8 saatin tamamında da şu anda olduğu gibi maske takmıyorlar zaten. Covid kapsamlı maske kullanımı ise biz normal ve sıradan vatandaşa dayatılmış, hatta ucunda yüksek meblağlı cezası olan, zorunlu ve açık havada dahi oksijen alma özgürlüğümüzü kısıtlayan bir uygulama. Covid'in öldürücülüğü ve olumsuz etkileri de o sektörlerdeki toksik ve kanserojen kimyasallarla karşılaştırılamaz. Profesyonel kullanımla bunu karşılaştırmak mantıklı değil. Özellikle cerrahların kullanımıyla karşılaştırmak hiç ama hiç değil.
Aynı şekilde ben de size ana akım medya vasıtasıyla bizlere aktarılan konulara direkt ikna olmak yerine bazı karşıt görüş, öneri ve araştırmalar konusunda bilgi sahibi olmanızı öneriyorum. Araştırın ve okuyun lütfen.
Bahsettiğiniz maske kullanım alanlarının tamamı profesyonel sektörler. Zararı kanıtlanmış kimyasalların neden olacağı ve ölümcül olduğu kesinlik kazanan rahatsızlıklardan korunmak amaçlı kullanım mevcut. İnsanlar gönüllü olarak ve zaten bu bilinçle buna uyuyorlar. Günde 8 saat çalışıyorlarsa, 8 saatin tamamında da şu anda olduğu gibi maske takmıyorlar zaten. Covid kapsamlı maske kullanımı ise biz normal ve sıradan vatandaşa dayatılmış, hatta ucunda yüksek meblağlı cezası olan, zorunlu ve açık havada dahi oksijen alma özgürlüğümüzü kısıtlayan bir uygulama. Covid'in öldürücülüğü ve olumsuz etkileri de o sektörlerdeki toksik ve kanserojen kimyasallarla karşılaştırılamaz. Profesyonel kullanımla bunu karşılaştırmak mantıklı değil. Özellikle cerrahların kullanımıyla karşılaştırmak hiç ama hiç değil.
- Thredith (11.07.20 23:19:54)
Benim çok sorunum var maskeyle. Maskeyle değil de aslında zorunlu olmasıyla zorum var. Maske taktığımda beni tek rahatsız eden şey dudağımın çevresinin, çenemin vs yüzümü yıkamış gibi terlemesi. Kalabalık yerlere, kapalı alanlara girdiğimde takacak bilinçte bi insanım, öyle ortamlara da çok girmiyorum zaten mümkünse. Ama kaldırımda yan yana yürüyüp geçtiğim insan suratıma aksırıp tıksırmadıktan sonra nasıl bulaşabilir? Biz bi saniye kaldırımda yan yana geliyoruz bulaşıyor da, kafeler restoranlarda insanlar oturuyor, bulaşmıyor mu bu? Tamaaaamen gaz alma amaçlı bi uygulama olduğunu düşünüyorum. Net. Tutarsızlık da sinir ediyor beni. Alemin enayisi bizmişiz gibi..
- olutaklidi (12.07.20 00:28:51)
Az önce yazdığım gibi, yeteri kadar doğru bilgiye sahip değilsiniz. Elbette eleştiri, yorum yapabilirsiniz ama bana kalırsa bunları yapmadan önce doğru bilgiye ulaşın. Ondan sonra yorum ve eleştiri yapsanız daha sağlıklı olur.
"Ayrıca tabiki kendi karbon dioksitimizi solumaktan ve oksijen azlığından kaynaklanacak sorunlar bir anda çıkmıyor ortaya. Bunların uzun vadede kalp ve solunum yolu hastalıkları olarak baş göstermesi olası. Sözde covid'den kaçalım derken, bir kişiyi ömür boyu etkileyecek bu tip hastalık ihtimallerine karşı da hazırlıklı olmak lazım."
Şu yazdığınız şey maske düzgün kullanıldığında mümkün değil. Maske kullanım alanlarından bahsetme nedenim, bu alanlarda kullanılan o kadar kalın, yüze tam oturan maskeler bir sağlık sorunu oluşturmazken, günlük kullanılan 1 liralık, cerrahi maske bile olmayan basit maskenin zararı olmaz.
1 liraya satışa sunulan maskeler çok basit maskeler. Cerrahi maske kalitesinde üretilmiyorlar. Ffp1,ffp2,ffp3 gibi yüze tam oturmuyor. Bu 1 liralık maskelerin şuan öncelikli amacı ağızdan çıkan damlacıklara karşı koruyuculuk sağlaması. Hem maskeyi takanı, hem de maskeyi takanın etrafındakileri koruyor.
Araştırıp okusanız da fikrinizin değişeceğine inanmıyorum. Çok katı, yanlış bakış açınız var. Bu şekilde hayatı kendinize zorlaştırıyorsunuz.
"Ayrıca tabiki kendi karbon dioksitimizi solumaktan ve oksijen azlığından kaynaklanacak sorunlar bir anda çıkmıyor ortaya. Bunların uzun vadede kalp ve solunum yolu hastalıkları olarak baş göstermesi olası. Sözde covid'den kaçalım derken, bir kişiyi ömür boyu etkileyecek bu tip hastalık ihtimallerine karşı da hazırlıklı olmak lazım."
Şu yazdığınız şey maske düzgün kullanıldığında mümkün değil. Maske kullanım alanlarından bahsetme nedenim, bu alanlarda kullanılan o kadar kalın, yüze tam oturan maskeler bir sağlık sorunu oluşturmazken, günlük kullanılan 1 liralık, cerrahi maske bile olmayan basit maskenin zararı olmaz.
1 liraya satışa sunulan maskeler çok basit maskeler. Cerrahi maske kalitesinde üretilmiyorlar. Ffp1,ffp2,ffp3 gibi yüze tam oturmuyor. Bu 1 liralık maskelerin şuan öncelikli amacı ağızdan çıkan damlacıklara karşı koruyuculuk sağlaması. Hem maskeyi takanı, hem de maskeyi takanın etrafındakileri koruyor.
Araştırıp okusanız da fikrinizin değişeceğine inanmıyorum. Çok katı, yanlış bakış açınız var. Bu şekilde hayatı kendinize zorlaştırıyorsunuz.
- GoodMorningTeacher (12.07.20 00:29:58)
@GoodMorningTeacher
Bence de sizin benim araştırıp okumadığım konusunda çok katı ve yanlış bir bakış açınız var :) Bu bakış açısına da nasıl vardığınızı anlayamadım gerçekten. Ayrıca olay sadece okuyup araştırmak da değil; mantığımı ve aklımı kullanıp, düşünüp, bana çelişkili gelen durumlarla ilgili de bazı sonuçlara varıyorum. Sonra okuduklarım, araştırdıklarım da bunları teyit ediyor zaten.
Maske düzgün kullanıldıktan sonra şu bahsettiğiniz hastalıklar söz konusu olmaz demişsiniz. Fakat benim bahsettiğim o hastalıkların maskenin düzgün kullanılmasıyla alakası yok ki! Maskeyi düzgün kullanmak, benim sanki hiç maske takmamışım gibi %100 oksijen almamı ve verdiğim karbondioksiti %100 dışarı atmamı sağlayacak mı? Eğer o maske benim oksijen ihtiyacımı %0,1 oranında dahi azaltıyor ve gereksiz karbondioksit solumama neden oluyorsa, zaten o hastalıklara zemin hazırlıyor demektir. Ama şimdi, ama 20 yıl sonra çıkacak bir hastalık zemini. Mesela kansere de anında yakalanmıyor insanlar ama yılların getirdiği birikim ve maruziyetler, ya da hasarlar buna neden oluyor.
Görünen o ki sizin beni, benim de sizi ikna etmem mümkün değil. O yüzden cevaplarınız için teşekkür ediyor ve iyi geceler diliyorum.
Bence de sizin benim araştırıp okumadığım konusunda çok katı ve yanlış bir bakış açınız var :) Bu bakış açısına da nasıl vardığınızı anlayamadım gerçekten. Ayrıca olay sadece okuyup araştırmak da değil; mantığımı ve aklımı kullanıp, düşünüp, bana çelişkili gelen durumlarla ilgili de bazı sonuçlara varıyorum. Sonra okuduklarım, araştırdıklarım da bunları teyit ediyor zaten.
Maske düzgün kullanıldıktan sonra şu bahsettiğiniz hastalıklar söz konusu olmaz demişsiniz. Fakat benim bahsettiğim o hastalıkların maskenin düzgün kullanılmasıyla alakası yok ki! Maskeyi düzgün kullanmak, benim sanki hiç maske takmamışım gibi %100 oksijen almamı ve verdiğim karbondioksiti %100 dışarı atmamı sağlayacak mı? Eğer o maske benim oksijen ihtiyacımı %0,1 oranında dahi azaltıyor ve gereksiz karbondioksit solumama neden oluyorsa, zaten o hastalıklara zemin hazırlıyor demektir. Ama şimdi, ama 20 yıl sonra çıkacak bir hastalık zemini. Mesela kansere de anında yakalanmıyor insanlar ama yılların getirdiği birikim ve maruziyetler, ya da hasarlar buna neden oluyor.
Görünen o ki sizin beni, benim de sizi ikna etmem mümkün değil. O yüzden cevaplarınız için teşekkür ediyor ve iyi geceler diliyorum.
- Thredith (12.07.20 00:57:00)
kimsenin günde 4 tane maske degistirdigine inanmadigim için ciddiye alamıyorum. yani bu konudaki alakasız mantıksız gidişat olmasa belki de, sokağa çıkma yasaklarının tuhafligi,insanların maske takma biçimi ya da kafede otururken takma zorunluluğu olmaması vb.
dediğiniz sorunu ben de yaşıyorum, madem ki zorunlu olmasa takmam diyorsunuz tesadüfen bir maske denk geldi; oval değil de dikdörtgen;sadece ağız burun kısmını kapatıyor çene vs. değil. bu tek kullanımlık olanlardan işte. öyle bir tür maske bulun. nefes alma vb. konusunda bir nebze daha rahat.
ben eşarp bagliyordum Western filmi haydutları gibi ^^ o da yasakmış deniliyor da o çok daha rahat.
dediğiniz sorunu ben de yaşıyorum, madem ki zorunlu olmasa takmam diyorsunuz tesadüfen bir maske denk geldi; oval değil de dikdörtgen;sadece ağız burun kısmını kapatıyor çene vs. değil. bu tek kullanımlık olanlardan işte. öyle bir tür maske bulun. nefes alma vb. konusunda bir nebze daha rahat.
ben eşarp bagliyordum Western filmi haydutları gibi ^^ o da yasakmış deniliyor da o çok daha rahat.
- encokbenisevinnolur (12.07.20 12:51:05)
paco de lucia +1
gözlükle kullandığımda da burnuma doğru yerleştirdiğim için sorun yaşamıyorum.
sadece öğle sıcağında veya çok yürümem gerekirse falan terlettiği için (ki benim yüzüm çok terler normalde de) sıkıntı geliyor bir süre sonra.
gözlükle kullandığımda da burnuma doğru yerleştirdiğim için sorun yaşamıyorum.
sadece öğle sıcağında veya çok yürümem gerekirse falan terlettiği için (ki benim yüzüm çok terler normalde de) sıkıntı geliyor bir süre sonra.
- blatta hiberna (12.07.20 13:34:07)
bugün maske takın anarşistleri diye dolaşanlar çok değil 3-4 ay önce siz doktor musunuz ne maskesi çok tehlikeli siz takmayın diye dolaşıyordu. dsö dahil bunlara. n95 falan alanlarla dalga geçiyordu.
doktorlar 8 saat temmuz sıcağında sokakta mı ameliyat yapıyor bu nasıl argüman.
maske size bulaşmasını önlemiyor. rahatsızsan burnunu açıkta bırak demişler bi de niye taktırıyorsunuz o zaman bunu ne anlamı var burnu dışarıda bırakacaksak.
telli maske mi var piyasada? son kullanma tarihi geçeli asır olmuş ıslak mendillere lastik takıp maske diye satıyorlar eczanelerde.
doktorlar 8 saat temmuz sıcağında sokakta mı ameliyat yapıyor bu nasıl argüman.
maske size bulaşmasını önlemiyor. rahatsızsan burnunu açıkta bırak demişler bi de niye taktırıyorsunuz o zaman bunu ne anlamı var burnu dışarıda bırakacaksak.
telli maske mi var piyasada? son kullanma tarihi geçeli asır olmuş ıslak mendillere lastik takıp maske diye satıyorlar eczanelerde.
- Wasking (17.07.20 00:07:44)
[]
El bagajında çelik termos
Uçak içi el bagajına içi boş, çelik termos (1 litre kapasiteli) alabiliyor muyuz?
Alırsınız içi boş olacak şekilde eğer doluysa da boşaltırsınız orada kaç kere basıma geldi yurt içi yurt dışı sorun yok.
- monkey (28.01.20 03:03:09)
Aldılar, bende sormuştum iki gün önce.
- mahsus mahal (28.01.20 08:09:43)
dolu almıyorlar.
içinin boş olması lazım.
içinin boş olması lazım.
- pangea (28.01.20 09:11:48)
içinin boş olduğunu kontrol etmişlerdi bir seferinde bende.
- argent dawn (28.01.20 10:31:53)
havaalanına ve denk geldiğin görevliye göre değişir. benim içi boş plastik şişemi almamışlardı.
- inheritance (28.01.20 21:53:20)
[]
Starbucks ve badem sütü
Starbucks kahveyi badem sütüyle de hazırlayabiliyordu ve ben de hep öyle içiyordum. Ama son 2 aydır falan badem sütü bulunmuyor. Ne zaman sorsam "yok" diyorlar ve gelip gelmeyeceğiyle ilgili bilgileri de yok. Sadece soya sütü var. FB'den mesaj da attım firmaya, "tekrar sağlayabilmek için çalışmalarımız devam ediyor" dediler ama üzerinden neredeyse 1,5 ay geçti, durum hala aynı.
Bilgisi olan var mı bu konuyla ilgili? Komple kaldırdılar mı yoksa badem sütünü menüden?
Bilgisi olan var mı bu konuyla ilgili? Komple kaldırdılar mı yoksa badem sütünü menüden?
hocam ben de sordum sağlık nedenli sorunlar var getirtemiyoruz dedi barista.
- fucking colombian (03.07.18 14:09:23)
maliyettendir
- cedex (03.07.18 14:51:16)
Nedeni basit,normal inek sutunun 1 litresini 3 liraya alirken badem sutunun fiyati 20kusur lira.dogal olarak maliyetten dolayi getirmiyorlar artik.
- astrid (03.07.18 15:23:56)
aylar once bi arastirma cikmisti badem sutu erkekler icin zararli diye. cinsel hormonlara mi ne etki ediyormus. ondan olabilir.
- mayeskuel (03.07.18 15:54:24)
Maliyetinden olsa bütün Starbucks'larda varken birden bire bitmez. Türkiyede Starbucks'ların hepsi franchise şeklinde veriliyor. Çoktan çıkarırlardı maliyeti çok yüksek olsa.
- noluyo yaa (03.07.18 15:57:30)
@mayeskuel badem sütü değil de soya sütü olmasın o östrojen içeriğinden dolayı?
- Thredith (03.07.18 16:04:31)
@astrid inek sütüyle karşılaştırıldığında badem sütü hep öyleydi zaten. şimdi de alpro'nun soya sütünü kullanıyorlar ki onun da maliyeti euro'nun şimdiki kuruyla bademden farklı değildir. badem sütü ayrıca starbucks'ın kendi ürettiği bir süttü sanırım. alpro falan değildi yani. dolayısıyla maliyeti çok daha düşük olabilir soyadan.
- Thredith (03.07.18 16:07:53)
- Thredith (03.07.18 16:10:58)
Badem sütünün tiroid bezi üstünde alerjik reaksiyon etkisi var ama bunu düşünerek kullanmayacaklarını sanmıyorum, öyle olsa soya sütü kullanmazlardı. Belki maliyeti nedeniyle kullanmıyorlardır diyecektim ama baktım soya sütü de ucuz değilmiş.
- angelus (03.07.18 16:13:26 ~ 16:16:14)
[]
Sayılarda kesme işareti
Elimde bir rapor var PDF dosyası şeklinde ve raporda da bir tablo var ekteki gibi. Enerji değerleri olan bu sayıların bir kısmı (sarıyla boyadıklarım) 16'635 şeklinde kesme işaretiyle ayrılarak yazılmış. İlk defa karşılaştığım bir şey ve aramama rağmen herhangi bir bilgi de bulamadım.
Bilen, yardımcı olabilecek olan var mı? Nedir bu?
Teşekkürler.
Bilen, yardımcı olabilecek olan var mı? Nedir bu?
Teşekkürler.
açı gibi duruyor
- sanguine mcqaer (16.11.15 14:49:06)
bence sadece okuma kolaylığı için basamakları ayırmış, nokta-virgül karışımı olmasın diye de tepeden koymuş. biz ondalıklara virgül koyuyoruz gavurlar nokta koyuyor ya hani. sonuçta dümdüz sayı bunlar, birimi gigawatt saat.
- kül (16.11.15 14:51:54)
@sanguine mcqaer
Enerji değeri oldukları için açı ihtimal dışı.
Enerji değeri oldukları için açı ihtimal dışı.
- Thredith (16.11.15 14:59:59)
bazı durumlarda hucreye yazdıgım rakamlar otomatik olarak baska rakamlara donusuyor sayı, genel, yuzde kısmının dısında, bende yazmak ıstedıgım rakamdan once hucrenın basına kesme isareti koyup rakamımı hucreye yazdıgımda otomatik değişimi engellemiş oluyordum ama sizin hucrelerde kesme isareti bin ayıracı olarak kullanılmış anladıgım kadarıyla.
@cakabo görürse doğrusunu yazar, ya da istiyorsan direkt mesaj atıp da sorabilirsin.
@cakabo görürse doğrusunu yazar, ya da istiyorsan direkt mesaj atıp da sorabilirsin.
- Bysb (16.11.15 15:32:50)
[]
Mercimek ve diğer baklagiller
Özellikle yeşil mercimeğin yerli üretimini son zamanlarda hiçbir markette bulamıyorum veya sadece tek bir seçenek oluyor 4-5 markanın arasında. Onun da fiyatı neredeyse iki katı. Bütün yeşil mercimekler Kanada menşeili. Kanada'nın da GDO devi şirket Monsanto'yla olan bağlantılarından dolayı, muhtemelen satılan bu yeşil mercimekler de GDO'lu. Fiyatı düşük tutarak da sanırım tercih edilmesini sağlamaya çalışıyorlar.
Nohut, kuru fasulye, barbunya, kırmızı mercimek gibi baklagillerde de durum pek farklı değil. Yerli üretime ulaşmak çok zor. Çin, Rusya ve yine Kanada'dan ithal çoğunluk. Sanırım bizi yavaş yavaş zehirliyorlar ve durum Henry Kissinger'ın 1970'lerde söylediği ve bu alandaki uzun vadeli planı ortaya koyan “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözüne benzer hale geliyor.
Organik satın almak bir çözüm olabilir belki ama ülkemizde organik ürünlerin ulaşılabilirliği düşünüldüğünde bu da pek olası ve pratik değil.
En temel hakkımız olan beslenmeyi, bizim kontrolümüz dışında bu şekilde manipüle ediyorlar; bizi bazı şeylere zorunlu bırakıyorlar ve açıkçası hiçbir şey yapamıyoruz. Ben vegan olduğum için ilgi alanım bitkisel gıdalar ama hayvansal gıdalarda da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Şimdilik paketlerin üzerinde menşei bilgisi yer alıyor ve buna göre Kanada v.b. farklı ülkeden gelen ürünleri almamayı tercih edebiliyoruz (tabi bulabilirsek). Ama yarın bu ibarenin artık gerekli olmadığını belirten bir mevzuat çıkarsalar, bu bilgiye de ulaşamayacağız ve ne olduğu belirsiz şeyleri yemek zorunda kalacağız.
Bazen aklımdan, ülkemizde bozulmadan kalmış tohumlardan elde edip saklamak ve ileride kendim ekip biçerek gıda temini yapmak geçiyor. Gerçi bununla ilgili Buğday Derneği gibi kuruluşların da çalışmaları var ve henüz bireysel kalsam da belki onlar da takip edilebilir.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Dikkat ediyor musunuz bu tür ürünleri satın alırken menşei durumlarına?
Nohut, kuru fasulye, barbunya, kırmızı mercimek gibi baklagillerde de durum pek farklı değil. Yerli üretime ulaşmak çok zor. Çin, Rusya ve yine Kanada'dan ithal çoğunluk. Sanırım bizi yavaş yavaş zehirliyorlar ve durum Henry Kissinger'ın 1970'lerde söylediği ve bu alandaki uzun vadeli planı ortaya koyan “petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz” sözüne benzer hale geliyor.
Organik satın almak bir çözüm olabilir belki ama ülkemizde organik ürünlerin ulaşılabilirliği düşünüldüğünde bu da pek olası ve pratik değil.
En temel hakkımız olan beslenmeyi, bizim kontrolümüz dışında bu şekilde manipüle ediyorlar; bizi bazı şeylere zorunlu bırakıyorlar ve açıkçası hiçbir şey yapamıyoruz. Ben vegan olduğum için ilgi alanım bitkisel gıdalar ama hayvansal gıdalarda da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.
Şimdilik paketlerin üzerinde menşei bilgisi yer alıyor ve buna göre Kanada v.b. farklı ülkeden gelen ürünleri almamayı tercih edebiliyoruz (tabi bulabilirsek). Ama yarın bu ibarenin artık gerekli olmadığını belirten bir mevzuat çıkarsalar, bu bilgiye de ulaşamayacağız ve ne olduğu belirsiz şeyleri yemek zorunda kalacağız.
Bazen aklımdan, ülkemizde bozulmadan kalmış tohumlardan elde edip saklamak ve ileride kendim ekip biçerek gıda temini yapmak geçiyor. Gerçi bununla ilgili Buğday Derneği gibi kuruluşların da çalışmaları var ve henüz bireysel kalsam da belki onlar da takip edilebilir.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Dikkat ediyor musunuz bu tür ürünleri satın alırken menşei durumlarına?
Baklagili, pirinci, bulguru memleketten getirtiyorum. Yerli üretim hepsi. İşlenmiş gıda nadiren alıyorum. Et ve süt ürünlerini tüketmediğim için GDO'lu yemler için endişelenmiyorum. Sebze ve meyvelerdeki tarım ilaçları konusu can sıkıcı ama. Dediğiniz gibi düzenli satın almak zor organik ürünleri. İmkanım olsa kendim yetiştirmek isterdim bazı şeyleri; ama balkonum bile yok.
- auroraaurora (19.10.15 17:52:50)
[]
Tarım Arazilerini Koruyalım Kamu Spotu
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı azalan tarım arazilerine dikkat çekmek için bir kamu spotu yayınlamış şöyle: www.youtube.com
Uzunca bir zamandır da TV'de dönüp duruyor. Ben her seyrettiğimde "acaba bizimle dalga mı geçiyorlar?" diye düşünüyorum. Tarım veya tarım arazisi mi kaldı memlekette? Kendi elleriyle zaten yeşil alanları, tarım arazilerini imara açmak; tarımı bitirmek için yapmadıkları kalmıyor. Sanki bunu engellemek bizim elimizdeymiş veya tarımı/tarım arazilerini biz yok ediyormuşuz gibi, bir de halkı bilgilendiren/uyaran kamu spotu yayınlıyorlar. Şaka gibi!
Çoğu tarım kaynaklı gıda ürününü ithal eder olduk. Markete gidiyorum; yeşil mercimeğin tamamı Kanada menşeili. Keza nohut, kırmızı mercimek, pirinç v.b. de farklı ülkelerden. Türk menşeili bir bakliyat ürünü bulmak şansa kalmış bir şey artık. Market market geziyorum bunun için bazen. Geçenlerde bir yerlerde Toprak Mahsulleri Ofisi'nin pirincini gördüm. İçimi bir sevinç kapladı "aaa ne güzel, bizim toprakların ürünüdür herhalde" diye. Bir çevirdim arkasını; Amerika menşeili! Ne kamu spotu, ne tarım arazisi allah aşkına?
Siz ne düşünüyorsunuz? Dikkatinizi çekiyor mu bu "menşei" durumu?
Uzunca bir zamandır da TV'de dönüp duruyor. Ben her seyrettiğimde "acaba bizimle dalga mı geçiyorlar?" diye düşünüyorum. Tarım veya tarım arazisi mi kaldı memlekette? Kendi elleriyle zaten yeşil alanları, tarım arazilerini imara açmak; tarımı bitirmek için yapmadıkları kalmıyor. Sanki bunu engellemek bizim elimizdeymiş veya tarımı/tarım arazilerini biz yok ediyormuşuz gibi, bir de halkı bilgilendiren/uyaran kamu spotu yayınlıyorlar. Şaka gibi!
Çoğu tarım kaynaklı gıda ürününü ithal eder olduk. Markete gidiyorum; yeşil mercimeğin tamamı Kanada menşeili. Keza nohut, kırmızı mercimek, pirinç v.b. de farklı ülkelerden. Türk menşeili bir bakliyat ürünü bulmak şansa kalmış bir şey artık. Market market geziyorum bunun için bazen. Geçenlerde bir yerlerde Toprak Mahsulleri Ofisi'nin pirincini gördüm. İçimi bir sevinç kapladı "aaa ne güzel, bizim toprakların ürünüdür herhalde" diye. Bir çevirdim arkasını; Amerika menşeili! Ne kamu spotu, ne tarım arazisi allah aşkına?
Siz ne düşünüyorsunuz? Dikkatinizi çekiyor mu bu "menşei" durumu?
Zamaninda tarima destek verilmedi hic ciftci kustu birakti. Simdi tekrar canlandirilmaya calisiliyor iste. Imar dedigin de buyuk sehirlerden bahsediyorsun tamamen turkiyede 81 il var yarisinin imar alani kimsenin umrunda degil.
- proletarier aller lander vereinigt euch (10.01.15 12:01:43)
Ayni seyi dusunmustum ilk gordugumde. Ve sasirmadim da pek. Evet dalga geciyorlar yada minik bir saka...
- aeroflot (10.01.15 12:02:53)
insanlığın dünyaya en büyük tahrip nitelikli etkisi asırlar boyu tarım olmuştur. tarımsal faaliyetler için insanlar doğayı büyük oranda değiştirip tahrip etmişlerdir. emin olun ne atom bombası ne endüstri bu etkiyi geride bırakabilmiştir. bu bilgileri göz önünde bulundurarak tarım bakanlığı'nın kamu spotunu izleyince insana biraz garip geliyor elbette.
- pek vokal (10.01.15 12:07:50)
adamlar alenen tşk geçiyor.
- doxanikee (10.01.15 12:08:10)
bak biz tarıma da destek verdik, demek için.
evet, dalga geçiyorlar.
aklıma büyük iskender'in bir hikayesi geliyor. özetle anlatacağım;
iskender dünyanın yarsını fethetmiş ancak akdeniz kıyılarında ufak bir balıkçı ülkesi iskender'e bağlanmayı kabul etmemiş. savaş yapmadan orayı fethetmek isteyen iskender, balıktan başka hiç bir şey yemeyen o ülkeye tahıl ve bakliyat getirmiş. halk bunlarla tanışıp mutfaklarını geliştirmiş. damak tatları yeni şeylere alışınca iskender ihracatı kesmiş o ülkede tahıl, bakliyat vs bulunmaz hale gelince ülke de kendi isteğiyle iskendere bağlanmayı kabul etmiş.
dikkatimi çekiyor bu "menşei" durumu. tam anlamıyla midemi bulandırıyor. evimizin 200metre karelik arka bahçesinde her türlü sebze, incir erik elma armut ceviz nar var. bu kadar alanda bunca sebze ve meyve yetiştirebilecek potansiyele sahip topraklarda hayvanların yiyeceği bitkiler bile ithal!
evet, dalga geçiyorlar.
aklıma büyük iskender'in bir hikayesi geliyor. özetle anlatacağım;
iskender dünyanın yarsını fethetmiş ancak akdeniz kıyılarında ufak bir balıkçı ülkesi iskender'e bağlanmayı kabul etmemiş. savaş yapmadan orayı fethetmek isteyen iskender, balıktan başka hiç bir şey yemeyen o ülkeye tahıl ve bakliyat getirmiş. halk bunlarla tanışıp mutfaklarını geliştirmiş. damak tatları yeni şeylere alışınca iskender ihracatı kesmiş o ülkede tahıl, bakliyat vs bulunmaz hale gelince ülke de kendi isteğiyle iskendere bağlanmayı kabul etmiş.
dikkatimi çekiyor bu "menşei" durumu. tam anlamıyla midemi bulandırıyor. evimizin 200metre karelik arka bahçesinde her türlü sebze, incir erik elma armut ceviz nar var. bu kadar alanda bunca sebze ve meyve yetiştirebilecek potansiyele sahip topraklarda hayvanların yiyeceği bitkiler bile ithal!
- dahinnotha (10.01.15 12:11:46)
O spotu çevre şehircilik bakanlığına yapsınlar bize değil :)
Tarım arazilerine yapılaşma yolu açan ve zaten durumu iyi olmayan çiftçiyi tarlasını satmak zorunda bırakan kendileri.
Tarım arazilerine yapılaşma yolu açan ve zaten durumu iyi olmayan çiftçiyi tarlasını satmak zorunda bırakan kendileri.
- emirkulu2 (10.01.15 12:14:31)
[]
Blue Valentine?
Bugün seyrettim bu filmi. IMDB puanı 7,4 ve Michelle Williams en iyi kadın oyuncu Oscar adayı olmuş. Açıkçası bu puanı ve bu adaylığı hakeden bir şey göremedim filmde. Hatta Ryan Gosling'in oyunculuğu, adaylığı daha çok hakediyor gibi.
---spoiler olabilir---
Bir kere Cindy'nin Dean'e, boşanmanın eşiğine gelecek kadar neden kızdığı anlaşılmıyor. Yani filmde bunu tam olarak yansıtamamışlar. Bir alkol probleminden bahsediliyor ama seyirciyi ikna edecek kadar kanıt sunmuyor hiç bir şekilde. Hatta Cindy'nin boşanmayı düşüneceği bir adam olmak bir yana; Dean resmen aşık olunacak, evlenilecek, birlikte ölünecek bir adam. O yüzden ya Cindy'i anlamak hiç bir şekilde mümkün değil, ya da mümkün ama film bunu veremiyor.
Ayrıca geçmişe dönüş sahneleriyle şimdiki zamanı birbirine bağlayacak bir trajedi, bir "hah demek ki burada kopmuş ipler" diyeceğiniz bir sahne bekliyorsunuz ama yok öyle bir sahne. Geçmişte hoooop tanışıyorlar, bebek oluşuyor ve evleniyorlar. Sonra ne oldu da o hale geldiler, hiç bir ipucu yok. Belki Cindy'nin kendi içindeki problemlerdir, ailesinden gelen sorunlardır falan diye düşünüyorsunuz ama o da havada kalıyor. Yani kısaca film havada kalıyor aslında ve pat diye de bitiyor. Öyle derin, bir kaç gün sonra da kendini düşündürecek bir şey bırakmıyor insanın üzerinde. Hatta klasik, her zaman karşılaşılabilecek bir aşk hikayesi işte. Sadece Dean her zaman karşılaşılabilecek bir erkek değil. Sanki film aceleye gelmiş ya da fazla uzun olmuş da bazı sahneler bütünlüğü bozacak şekilde çıkarılmış gibi.
---spoiler olabilir---
Şimdi sorun bende mi yoksa filmde mi? Siz nasıl buldunuz bu filmi?
---spoiler olabilir---
Bir kere Cindy'nin Dean'e, boşanmanın eşiğine gelecek kadar neden kızdığı anlaşılmıyor. Yani filmde bunu tam olarak yansıtamamışlar. Bir alkol probleminden bahsediliyor ama seyirciyi ikna edecek kadar kanıt sunmuyor hiç bir şekilde. Hatta Cindy'nin boşanmayı düşüneceği bir adam olmak bir yana; Dean resmen aşık olunacak, evlenilecek, birlikte ölünecek bir adam. O yüzden ya Cindy'i anlamak hiç bir şekilde mümkün değil, ya da mümkün ama film bunu veremiyor.
Ayrıca geçmişe dönüş sahneleriyle şimdiki zamanı birbirine bağlayacak bir trajedi, bir "hah demek ki burada kopmuş ipler" diyeceğiniz bir sahne bekliyorsunuz ama yok öyle bir sahne. Geçmişte hoooop tanışıyorlar, bebek oluşuyor ve evleniyorlar. Sonra ne oldu da o hale geldiler, hiç bir ipucu yok. Belki Cindy'nin kendi içindeki problemlerdir, ailesinden gelen sorunlardır falan diye düşünüyorsunuz ama o da havada kalıyor. Yani kısaca film havada kalıyor aslında ve pat diye de bitiyor. Öyle derin, bir kaç gün sonra da kendini düşündürecek bir şey bırakmıyor insanın üzerinde. Hatta klasik, her zaman karşılaşılabilecek bir aşk hikayesi işte. Sadece Dean her zaman karşılaşılabilecek bir erkek değil. Sanki film aceleye gelmiş ya da fazla uzun olmuş da bazı sahneler bütünlüğü bozacak şekilde çıkarılmış gibi.
---spoiler olabilir---
Şimdi sorun bende mi yoksa filmde mi? Siz nasıl buldunuz bu filmi?
sevmeden evleniyorlar. daha doğrusu ryan gossling seviyo kadını da, kadın onu sevmiyor. ona rağmen evleniyorlar. bir yerden sonra sevmiyor oluşu öyle bir yere getiriyor ki ilişkilerini, kadın ona dokunmak istemiyor bile. bence kadın erkek ilişkilerini çok iyi tespitlerle inceleyen bi film. ne kadar seversen sev bu yeterli değil işte. bu tip erkekler (ki bu taraf genelde erkek olur) ne kadar severse sevsin yine de kıymetli olamazlar. çok gerçek bir film.
- bugunku antremanda goz dolduran futbolcu (27.08.14 20:38:55)
etkileyici bulmamıştım filmi. ha ama adam yakışıklıydı bak, allahı var.
- devilred (27.08.14 20:45:46)
Cindy klasik bir orospu. Ryan reis kadın başkasından hamile olmasına rağmen kabul edip evleniyor, çocuğa kendi çocuğu gibi bakıyor hatta annesinden daha da iyi bakıyor, ama kadın sürekli trip peşinde. Yani bana kalırsa uzun uzun düşünecek bir yanı yok, dediğim gibi olay Cindy'nin orospu olmasından ibaret.
- i was made for you (27.08.14 20:46:07)
ben filmi sevmiştim.
izleyeli çok oldu ama hatırladığım kadarıyla kadın hamile kaldığı için evleniyorlardı zaten. kadın en başta istemediği bir evlilik yapıyor zaten. adam çok aşık da olsa yoluna köle de olsa başkasının çocuğunu kendi çocuğu gibi de sevse kadın için bi anlamı olmuyor bi yerden sonra. sevmiyorsan karşındakinin ne kadar iyi bi insan olduğu fark etmiyor yani.
bence güzel bir filmdi.
izleyeli çok oldu ama hatırladığım kadarıyla kadın hamile kaldığı için evleniyorlardı zaten. kadın en başta istemediği bir evlilik yapıyor zaten. adam çok aşık da olsa yoluna köle de olsa başkasının çocuğunu kendi çocuğu gibi de sevse kadın için bi anlamı olmuyor bi yerden sonra. sevmiyorsan karşındakinin ne kadar iyi bi insan olduğu fark etmiyor yani.
bence güzel bir filmdi.
- kaffle (27.08.14 20:57:45)
oldum olası nefret ettiğim karakter yapısındaki iki insanın "her şeyi yaşadık ve hayat çok anlamsız" pozlarında şımarıklıklarını anlatan saçma sapan bir film.
- vonkhar (27.08.14 21:01:08)
filmin ben de pek etkileyici yanını görmediydim. ama toplumdaki evliliklerin büyük bir oranını ekrana yansıtmakla iyi etmişler aslında.
bakıyon adam önce böyle pek deli aşık oluyor falan. kadının da hoşuna gidiyor aslında bu hiç görmediği ilgi, ilginçlik, romantizm, heyecan falan. zaten çocuk evlilik içinde doğsun diye evleniyor kadın adamla. sonra evlilik ilişkisi bildiğin o heyecansız iş bölümlerinden ibaret olunca, kadının sevgisizliği açığa çıkıyor yavaş yavaş. adam da hakikaten kadınla sırf sevişmek için tatil odası ayarlıyor falan ora çok iğrençti gerçekten. pekte evliliğini kurtarma gibi değil de sanki adam kendine ''biz iyiyiz ki,dimi hala iyiyiz biz, ayrılmayacağız dimi''yi kanıtlamak için girişimlerde bulunuyor falan. zorlamaya ne gerek var. bırak gitsin yani. çocuğunla zaten arkadaş gibisin sürekli görürsün falan. ama neden kadına ızdırap çektiriyorsun yani, mutlu değilse değil. bitmişse bitmiştir, uzatmanın bir anlamı yok.
bakıyon adam önce böyle pek deli aşık oluyor falan. kadının da hoşuna gidiyor aslında bu hiç görmediği ilgi, ilginçlik, romantizm, heyecan falan. zaten çocuk evlilik içinde doğsun diye evleniyor kadın adamla. sonra evlilik ilişkisi bildiğin o heyecansız iş bölümlerinden ibaret olunca, kadının sevgisizliği açığa çıkıyor yavaş yavaş. adam da hakikaten kadınla sırf sevişmek için tatil odası ayarlıyor falan ora çok iğrençti gerçekten. pekte evliliğini kurtarma gibi değil de sanki adam kendine ''biz iyiyiz ki,dimi hala iyiyiz biz, ayrılmayacağız dimi''yi kanıtlamak için girişimlerde bulunuyor falan. zorlamaya ne gerek var. bırak gitsin yani. çocuğunla zaten arkadaş gibisin sürekli görürsün falan. ama neden kadına ızdırap çektiriyorsun yani, mutlu değilse değil. bitmişse bitmiştir, uzatmanın bir anlamı yok.
- vesika (27.08.14 21:48:39)
1