Ekşi Duyuru

40gb yetiyorsa devam ederdim. isterlerse 500 liraya 1tb versinler kullanmadıktan sonra ne anlamı var ki?

pazarlama kurbanı oldum ve 70gb yi seçtim ben:)

Oralara giriliyor zaten, içerisi tüneller büyük ama kaybolacak kadar değil, ben girdiğimde içerideyken elektrikler de gitmişti bi 30 saniye beklemiştik, kaybolduğunu hissetsen yokuş yukarı yolu seçerek elbet çıkışı bulursun

Benzeri daha dar ve tekinsiz yerlerde bulunduğum olmuştu :D Yalnız değildim ama, ekip olarak gitmiştik. Bunun gibi bir işletmesi olan turizme açılmış bir yer de değildi. Ulaşım da zordu. Güzeldi :D

Sene 2017. Tek başıma girmiştim. İçerde yaklaşık 35-40 dk bulunmuştum. Labirent halinde ve aşırı dardı. Nefesimin açıldığını hissetmiştim. Güzel bir deneyimdi. Yine olsa girerim.

ASLA. kapadokya'da yer alti sehri mi ne vardi, oraya girdim. hicbir faydasi yok. :)

edit: ben yurt disi sanmistim. bu kadin da kapadokyadaymis. girdim o zaman ama bir daha girmem.

Bu kadin sansli. Turizm sezonundan sonra gittigi icin magara bosken girmis. Rahat rahat dolasiyor.

Ben 4 ay once ordaydim. Cok kalabalikti. Hatta en kotu turistik tecrubelerimden biriydi diyebilirim. (76 ulkeye seyahat etttim). Herhangi bir kontrol olmadan, sayiya falan bakmadan kapida parayi alip insanlari iceriye gonderiyorlar. Panik yapan oluyor, ilerleyemeyen oluyor. O daracik tunelde onunde 70-80 kisi oldugunu hayal et. O kadar kotu bir tecrubeydi. Saniyorum -3. kata bir guvenlik gorevlisi koymuslardi. Dar koridordan gecisleri kontrol ediyordu.

Bir daha asla girmem.

bu kadın bizim burdan geçti. aynı yer mi bilmiyorum ama buraya ilk taşındığımızda oraya girmiştik. girmesi sorun değil de inerken yokuş aşağıydı ve ayakkabılarımız mahvolmuştu.

eğer gidecekseniz hikayelerini okuyun o zaman daha anlamlı oluyor ziyaretler.

Girdim .

Girdim, yine girerim.

kapadokya'daki derinkuyu ve kaymaklı yeraltı şehirleri de tam olarak böyle zaten.

defalarca girdim, yine girerim.

edit: orasıymış zaten aslkjsjk.

yalnız son sefer yerin yedi kat dibinde mal gibi ayağımı burktum. koluma girip yanımda destek olacak kadar bile yer olmadığı için daracık tünellerden tek başıma seke seke acı içinde yukarı çıkmak zorunda kaldım. kötü bir deneyimdi ama bunda yeraltı şehrinin suçu yok.

:) bu yaz yer altı şehrine girdik. ben yarıya ulaşamadan geri dönmek zorunda kaldım. Meğer klostrofobim varmış.
aklıma geldikçe nefesim kesiliyor. Burayı yapan elemanlar da bok var yapmışlar. yer yüzünde yer kalmamış da yeri delmişler.

abicim bari çıkınca kapıdaki yazıyı okusaydınız. adam da yüzeyde dünya kadar yer varken keyfinden oyup girmemiş yerin dibine.

Kayboldugunu farzet geri yolu bulamiyorsun bagiriyorsun duyan yok icerisi karanlik telefon sarji bitmis isik yok inliyorsun inim inim off cok guzelmis hakkaten

ingilizce öğrenmekten kastın fiilin 2.hali, simple past tense falan filansa o ingilizce bilmek değil. diyaloga girme gibi şeyleri yapamıyorsan ingilizce bilmiyorsundur. bu aşamaya gelmek de zor ve zaman alan bir iş.

sadece birini ogrensen bile 9 ayda kendini idare edebilir misin mechul. ikisi birden imkansiz.

Ayni anda hem ispanyolca hem fransizca ögreniyorum ama çok zaman yedigi bir gerçek.

Dil eğitimiyle çok haşır neşir olan polyglot tabir ettiğimiz insanlar giriyor o işlere. Ama onun dışında tavsiye edilecek bir durum değil. İngilizceyi oturtun ya da öncelik hangisindeyse.

Zamanınız varsa öğrenebilirsiniz. Çalışıyorsanız muhtemelen öğrenemezsiniz. Ben yerinizde olsam neden böyle bir şey yapmam gerekiyor diye kendime sorar ikna edici bir cevap üretmeye çalışırım. Gerçekten aynı anda iki dil öğrenmemi gerektirecek bir durum varsa bile (ki neden olsun, bilmiyorum) eğer olur da iki dili öğrenmeye çalışırken başarısız olma ihtimalimle birlikte bunlardan birini öğrendiğim takdirde daha az hasarla bu işi bozmadan devam edip edemeyeceğimi sorgulayıp bu senaryoların eksisini artısını karşılaştırırım. Öyle ya, belki ikisini öğrenseniz çok iyi olacakken, birini öğrenseniz de size yetiyor olabilir. Eğer aynı anda iki dili öğrenmem kati suretle şartsa bu işe girişirim.

Almanca'da sıkıntı sadece artikeller değil ki.. düzensiz fiiller, hangi yardimci fiil ile olacağı, dativ akkusativ gibi sacmaliklari, verben mit prapositionen gibi yüzlerce ezberlemen gereken fiil praposition kalıbı, konjunktiv zwei gibi abuk konuları, bir sürü edat baglacin abzurd cümle yapıları..

İngilizce enerjinizi bu kadar almaz, zaten gündelik yaşamda vs de her işimiz ingilizce ile.

İngilizce'de en azından B2 sertifikasını alın, Almanca'ya sonra başlayın.

Almanca yaşam enerjinizi düşürür :)

Sorunun cevabi surada sakli

2 tane yarim yamalak bir dil mi bilmek

1 tane idare edecek kadar bir dil mi bilmek daha iyi

Takım elbise: oxford, derby
smart causal: camper pelotas vb.
günlük: sneaker tek renk vans vb.
sporda: nike, puma.

ortak özellikleri low olmaları,
genellikle tek renk ve tabanı ile üzeri aynı renk olacak şekilde.

jean ile düz beyaz sneaker da güzel olur.

Siyah beyaz nike air force alıyorum uzun zamandır. Son 6 ayakkabım bu ama değiştireceğim. Tabanı sert geliyor

nike ve columbia, yürüyüs ayakkabisi. ikisi de siyah.

bir de hotiç marka süet ayakkabı var, koyu mavi. nadiren giyiyorum.

tümü rahat spor ayakkabısı. ua nike hepsi de siyah.

koşu ayakkabıları nike
haftasonu spor puma ve new balance
klasik business divarese, inci.

Kemalettin Bulamacı, Füsun sarp Nebil, Halil nadir teberci gibi isimleri okuyabilirsin.

turkcell ve turk Telekom, arpalık olarak tabir edilen yerlere döndü, YK üyeleri hep seçmece, akp'li yakınları nerede işe girecek? tabiki böyle kurumlarda.

netgsm gibi firma çıkıp da ben ucuza mal satacağım derse, turkcell kaybeder, turk Telekom kaybeder, bu sefer bu kurumlardaki bankamatikçiler sorun olmaya başlar.

sonuçta bir de KDV ve öiv gibi vergiler var, bu vergi gelirleri de azalırsa maliye istemez.

Bir de Ömer fatih sayan var, ulaştırma bakan yardımcısı ama btk'nın fiili başkanı.

Devletin arpalıkları +1 hem çok büyük +1,
Ek olarak da gündem olamaz yine her şeyin sponsorları/reklam verenleri bu firmalar, tv'lerin, gazetelerin, etkinliklerin, gündem olması da ciddi bir mana taşımıyor sürekli bir gündem muhabbeti dönüyor bu ülkede ama herkes pahalılıklarının farkında herkesin gündeminde aslında ama nasıl değişecek bir şeyler? Üzülerek söylüyorum bütünüyle kökten değiştirelemeden her şey öyle operatör fiyatları ucuzlasın, x olsun, y'ye indirim gelsin demekle değişmeyecek bir şeyler.

Bilimsel manada değer tespiti spk tarafından “gayrimenkul değerleme uzmanı” lisansına sahip kişilerce yapılır. Bu hizmeti sunan lisanslı emlakçılar bulmalısınız, yanılmıyorsam, emlakçılık yetkisi kazanmak için bir kaç sene önce bu da dahil edildi. Başka yol olarak, “değerleme şirketleri” var, profesyonel olarak bu hizmeti veriyorlar. Onlardan bu hizmeti satın alabilirsiniz. Nasıl ki, hisse arzından önce izahname dışında, bağımsız kuruluş veya analist raporunda fiyat ina gibi yöntemlerle tespiti yapılıyorsa, aynı şekilde bunda da yapılıyor.

Türkçe öğrenerek işe başlamanızı öneririm. Başlıktan içeriğe doğru olan bir tane cümleniz yok.

Türk değilim belki ondandır.

Bir arazinin değeri aldığın tekliftir. Rapor hazırlayanlar da emsal araştırması yaparak bakıyor.

iki degerlendirme arasinda o kadar fark olmaz, birisi 1.5 oburu 10 demisse ve 10'a satildiysa biri dogru bir degerlendirme yapmis, oburu da sallamis oluyor.
1.5 diyen arkadastan uzak durmakta fayda var.

10a alan cok kisa bir zamanda 40a sattiysa orada ben bir bit yenigi ararim, isin icine siyaset girdiyse ya rant mevzusu vardir ya da kara para akliyorlardir. yani degeri kopurtulmus gibi duruyor.

ozetle bahsi gecen arsanin gercek degeri 10M civari gibi..

Defalarca kullandim, Booking ne kadar guvenilirse o kadar guvenilir. Booking Hollanda firmasi, Hotels Amerikan firmasi.

hatta en güvenlisi bile olabilir?

güvenilir. agoda'dan da baktınız mı? ben genelde en ucuz agoda'da buluyorum.

Güvenilir, bazen otelin çektiği fiyatın 3'te 1 fiyatına otel ayarlanabiliyor.

Hotels.com, Expedia Group'un sahip olduğu; Trivago, Orbitz, Wotif'le aynı çatı altında, alabildiğine güvenilir bir aracı kurum.

iyisi olsun diyorsan delta marka alabilirsin.

HMI da beijer son zamanlarda baya popüler. Pro-face ile de oldukça sık karşılaşıyorum.

siemens ve delta en yaygın kullanılan markalar, yedek parça (orjinal, yan sanayi) bulmak kolay, teknik destek her türlü bulunabiliyor.

beijer'i de son zamanlarda görüyorum ancak yerelde destek hizmeti nasıldır ve fiyatları hakkında bir fikrim yok.

bütçe var ise advantech ve beckhoff tavsiye ederim.

(bkz: sinüzit)

saçı kestirmek bir alternatif.

hızlı uzatmak çok kolay ayrıca.

Kansızlık olabilir. Ferritin değerlerinize baktırın. Alerji de ihtimal dahilinde.

Mühendislik olarak bunun çözümü mümkün, organizatörün saçtığı paraya bakar, linkin park gibi bi konserde buna dikkat ederler diye düşünüyorum

wembley e boş beleş sistem sokturmazlar adama.
defalarca stadyum konserlerine gitmiş ve çalışmış birisi olarak önerim saha içi orta bölgedir her zaman.
genç dinamiksem REAR STANDİNG alır orta bölgeye yerleşirim.
ha yok ayakta takılamam ben diyorsan kırmızı trbun 109-114 arası sesi ciğerde hissedersin.

Wembley inşaatının belgeselini izlemiştim, loca camlarının açısını bile konser için sahaya kurulacak sisteme akustikte zarar gelmemesi için ayarliyorlardi :)

Şimdi de tr'den olmaması gereken bir örnek;

Gs Stadı'nı yaparlarken stadı yapan firma iflas ett ve stadı Toki aldı. Çok amaçlı (konser vs) amaçlanan stad maliyetini düşürmek için çatıda ucuz ve ağır malzeme kullandılar. Bu sebeple o statta inanılmaz bir yankı oluyor.

Stad ilk yapıldığı sene Madonna ve bon Jovi konserleri oldu. Ömrü hayatımda böyle bir kepazelik görmemiştim:) zaten sonra da konser olmadı o stadyumda

(Bu arada çatıdaki malzemede ucuza kaçıp çatıya ekstra yük bindirdiklerinden, açılır kapanir aksami da koyamiyorlar; stadın orjinal planı çatı açılıp kapaniyor)

Yani ozetle wembley gibi büyük hassasiyetle yapılmış Stadyumlarda akustik sorunu olmaz. E ses sistemi de hiçbir masraftan kacmayacaklarina göre, endişeniz yersiz:)

off çok pis olaylar var. ekşide biri yazmıştı.
mesaj gelince uçuş moduna alıp, okuyup siliyorlar. pufff

bir de mesajı içine girmeden ekrandan okuyup mesajı silme var. bunu ben yapıyorum. iblisçe evet ama bazen gerekiyor.

Arkadaşlar mobildeyim, editleyemedim. Kadıky haricinde üsküdar bostancı va anadolu yakasında başka yerler de olabilir.

*ve

Shine Terrace - Kadikoy

hiç.

Şu an 2010 lu yılların kodak, sony, canon, olympus vs gibi pilli/şarjlı kompakt cep kameralarının çekimleri retro olarak tekrar moda oldu, youtubeda bununla ilgili bir sürü içerik var

youtu.be
youtu.be
youtu.be
youtu.be

30 euro yu geçmeyecek şekilde alabilirsin
Aldığınız ürünleri mağazada mi sattınız yoksa netten mi onu anlayamadım?
950 afet ürünü nasıl 1000 tl ye aldınız
1 tl ye ürün çok fazla yoktu sanki

30 euroyu geçince noldugunu anlamaya çalışıyorum ben de. Almak mı yasak? Maliyet mi degisiyor? Ne kadar değişiyor?
Mağazada sattık. Evet vardı.

Üzeri almak yasak değil ama Türkiye kuralları gereği 30 euro üzeri ürün getirmek yasak Ekstra vergi yada ürünü gümrükten çekememe sorunu oluyor
30 euro üzeri ürünü almak için gümrükten çekemeyince bu sefer de gümrük firması ila çalışman gerekiyor buda daha pahalı oluyor

1) youtu.be
2) youtu.be

soru bankasını boşver çıkmış soruları çözmen daha sağlıklı temelin varsa

cesur öztürk kitapları baya meşhurdu eskiden. dayı hala kitap yayınlıyormuş. www.trendyol.com

Hiçbir fark olmaz.

şekeri bırakınca zinde hissediyorum, unu bırakınca halsiz. saabhları 60 gram ekmek yiyorum.

Şeker ve beyaz unu hayatınızdan çıkardığınızda, vücutta ve genel ruh hâlinde oldukça hızlı bir şekilde olumlu değişimler fark edebilirsiniz. İşte bu değişimlerin bazıları:

1. Kan Şekeri Dengesi

• İlk Günler: İlk birkaç gün kan şekerinde dalgalanmalar olabilir; bu durumda halsizlik veya tatlı isteği yaşayabilirsiniz. Bu vücudun şeker bağımlılığından kurtulmaya çalıştığının bir işaretidir.
• 1 Hafta İçinde: Vücut şeker almadıkça insülin seviyeleri dengelenir, kan şekeri daha stabil olur. Enerji seviyeniz daha sabit kalmaya başlar.

2. Daha Fazla Enerji

• Şeker ve rafine karbonhidratlar (beyaz un gibi) hızlı bir enerji sağlar ancak sonrasında enerjiniz düşer. Bu “iniş-çıkış”lar ortadan kalkar ve daha dengeli, sürekli bir enerji hissi yaşarsınız.

3. Zihinsel Netlik

• Şeker, beyin sağlığını olumsuz etkileyebilir. Beyaz un ise sindirim sırasında hızla şekere dönüştüğünden benzer etkiler yaratır. Şeker tüketimi azaltıldığında, genellikle birkaç hafta içinde zihinsel netlik ve odaklanma artar.

4. Kilo Kaybı

• Şeker ve beyaz un, yüksek kalorili ve düşük besleyici değere sahip gıdalardır. Bu gıdaları kesmek, kalori alımını otomatik olarak azaltır ve kilo kaybını teşvik eder. Özellikle karın bölgesindeki yağlanma azalabilir.

5. Daha Az Şişkinlik

• Rafine karbonhidratlar su tutulumuna neden olur. Şeker ve beyaz unu kestiğinizde, vücuttaki su tutulumunun azalması nedeniyle şişkinlik ve ödem azalır.

6. Daha İyi Uyku Kalitesi

• Kan şekerinin dengelenmesi, uyku kalitesinde iyileşmelere yol açabilir. Ayrıca, şeker alımının azalması, melatonin üretimini olumlu etkileyebilir.

7. Bağışıklık Sistemi Güçlenir

• Şeker, bağışıklık sistemini baskılayabilir. Şeker ve beyaz un tüketimini azaltmak, bağışıklık sisteminizin daha güçlü çalışmasına yardımcı olabilir.

8. Cilt Sağlığı

• Şeker, ciltte iltihaplanmaya neden olabilir ve akne gibi cilt sorunlarını tetikleyebilir. Şeker tüketimini bıraktıktan birkaç hafta sonra ciltte gözle görülür iyileşmeler fark edebilirsiniz.

9. Daha İyi Ruh Hâli

• Şeker, dopamin seviyelerini hızla artırarak kısa süreli bir mutluluk sağlar ancak sonrasında ruh hâlinde dalgalanmalara neden olabilir. Şeker alımını kestikçe, ruh hâlinizde daha dengeli bir iyileşme hissedebilirsiniz.

Sonuç Olarak: Şeker ve beyaz unu bırakmanın faydaları birkaç hafta içinde kendini göstermeye başlar. Başlangıçta zorlanabilirsiniz, ancak uzun vadede enerji seviyeniz, zihinsel sağlığınız ve genel vücut sağlığınız önemli ölçüde iyileşecektir.

enerji.

bir ay şeker orucuna girmiştim. bitirince her şeyin içinde korkunç miktarda şeker olduğunu fark ettim. mesela salça, ketçap.
bana zindelik ve net zihin verdi.

Vücudun direnmek isteyecek, ciddi bir iştah sorunu yaşayacaksın ama bunu yeşil yapraklı sebzeler, hayvansal protein, vakitli ve kaliteli uyku ve hareket ile desteklerden o sıkıntı çok daha az sürecek, iştah dengesizliği çok çok daha az olacak, bağırsakların sana bayram ettirecek.

ben sorunsuz yaptım daha dün türkiye içinde

Türkiye için rezervasyon yapılabiliniyor mu? Türk vatandaşları için?

Ehliyet için "sürücü olur" altında bir rapor gerekiyor. Önce aile hekimi muayenesi oluyorsunuz. Kronik hastalıklar,göz ve görme kusurları, nörolojik bozukluklar vb varsa uzman hekim muayenesi istiyor. Elinizdeki heyet raporu aile hekimi için bir done olabilir. Yani göz muayenesi için uzman hekime yönlendirecekse ve siz bu muayenesi olup heyet raporunuzda yer verildiyse onu kabul edebilir. İnisiyatif aile hekimine, fakat yasal olarak heyet raporunu kabul etme zorunluluğu yok.

vizenin onaylandığı günden itibaren başlıyor. en azından bizde hep öyle oldu.

bu arada bilgisayar birinci el de olur ama nirvanayı yüksek fiyata satabileceğimi çok sanmıyorum

saat/tarih görünüyor zaten, canlıdır tabii.

geçen sene lg oled tvde denedim. book gibiydi. silip geçmiştim.

O büyüklükteki bir arazide köpeği de dışarı tutmak suretiyle bekçilik özelliği ve sahibine bağlılığı olan bir köpeğe bakardım.
Benzerleri özellikte başka köpekler de vardır ama bizim aşina olduğumuz Sivas'ın Kangal köpekleri burada seçenek olarak öne çıkıyor.

Ben olsam "Jack Russell Teriyer" alirdim cunku kopek

cok zeki
hareketli
boyutu kucuk sirt cantana bile sigar

The mask, Maske filminde oynadi izleyebilirsin

Senin tarzina rotweiler gider ama oda asiri guclu ve bacaklarinda sikinti cikan bir kopek. Belki ortalama bisi bakabilirsin boxerlsr nasil diye ne buyuk ne kucuk.

Öncelikle şunu söylemek isterim; hiçbir köpek, saldırganlık ve davranış problemleriyle doğmaz, insan eliyle bu hale getirilir. Çocuğuna oyuncak diye alınıp çocuk sıkıldığında sokağa atılan, sokaklarda şiddetin her türüne maruz kalan, özellikle bilinçli olarak köpek dövüşleri için yanlış davranışlarla hayvana yaklaşan, özellikle saldırgan yetiştirilen vs. köpekler bu duruma geliyor. Barınaklar içler acısı zaten, hiç bahsetmek bile istemiyorum. Sevgi gören her köpeğin davranışları normaldir. Barınaktan evlat edinmeni öneririm, bir canlının hayatını kurtarmış olursun.

Satın alma, sahiplen. Bir de lütfen hayatımıza renk gelsin diye değil gerçekten sevgi gösterebileceksen, ilgileneceksen bu yola gir. Köpeğe bir travma da sen yaşatma.

Yanlış yoldasın, köpekten de sıkılırsın. Ben alma derim. Hayvani betimlerken bile bir psikoluk mu desem yoksa küçümsemek mi desem bilemedigim bir hava var sende.

Köpeklerin mutlu olabileceği kadar büyük bir araziniz var. German shepard ile gayet mutlu olursunuz bence. Son derece zeki ve kolay öğrenen, nazik ve sevecen bir tür. Hele bir de eğitime verirseniz hem siz hem de köpekleriniz mutlu mesut yaşarsınız. Hangi köpeği almayı düşünüyorsanız kesinlikle ırk özelliklerine dikkat edin derim. Örneğin sakin ve yumuşak huylu mizaca sahip biri, doberman gibi sürekli patronun kim olduğunu test eden ve eğer üzerinde baskın bir otorite yoksa anında otoriteyi ele alan bir köpek sahiplenmemeli. Sahipleneceğiniz köpeğin karakter özelliklerinin size uyumlu olması bakım kolaylığı açısından önemli.

Barinaktan kesinlikle önermem. Köpeğim barinaktan ve bahsettiginiz şey kesinlikle var. Hatta direkt isim vereyim malinoislar misal. Delikanli olan varsa malinois yavrusu alsın, bakalım nasıl yetisecek hayvan.

Köpekler küçükten reaktif ya da agresiflige daha uygun doğabilir. Hemen kaynak birakalim;
www.rspca.org.uk
www.sciencenews.org

Eve malinois ne bileyim pitbull almal ile golden almak bebekten bile alsana aynı riski tasimaz. Bunu 4 köpek egitmeni, 2 adet davranış veterineri ile konuştuktan sonra söylüyorum. Ki zaten elimizdeki doneler de bunu diyor.

Misal benim köpeğime binlerce euro harcadik ama olmuyor, yabanci birinin dokunmasından hoslanmiyor. Bu sebepten eve misal çocuk sokmuyoruz çünkü laf dinlemez çocuk. Bundan sonra ben barinaktan almam alirsam. Çünkü köpeğin ilk 1-2 yılı en önemli zamanlari, çoğu karakteri o zaman oturuyor. Misal annesi reaktif köpek reaktif olur. Annesi havlayan köpek havlar. Bunun içinde hem genetik var (binlerce yıldır çoban köpeği olan border collie alip evde kanepe köpeği yapmaya çalışmak misal genetigine aykırı) hem de dış etmenler.

Bu demek değil ki barinakta iyi köpek yok. Ama siz spesifik bir amac pesindesiniz. Bu noktada kesinlikle barinak köpeği aramayin bence, hele kanada'da falan bence daha risklidir (Amerika'da misal Avrupa'dan çok daha fazla var gibi sorun). Sonra benim gibi davranis veterineri falan uğraşırsiniz. Bir de cocuk var, gerek yok.

Tur olarak size bağlı. Yani siz hiç köpek sahibi olmadıysaniz farkli, köpeği her gün eğitecekseniz farkli. Bence siz köpeklerden anlamazsiniz, çok zaman olmus. Benim sizden daha uzun dönem köpeğim oldu, ben anlamiyormusum. Zaten bu kadar veri ile ilk kopeginiz derler size barinaga gitseniz.

Ama german shepard ben de iyi duydum hep özellikle düzgün bir breederdan alirsaniz (annesini babasını görüp) bir de egitimine güzel para harcarsaniz.

Ama ben de köpekten sıkılma ihtimalinize takıldım. Köpekler çok ciddi sorumluluk. 15 sene buyumeyecek çocuk. Bizimkisi geçen iki gün hasta oldu, kafalari yedik.

Normalde labrador derdim. Yüksek eğitilebilirlik (çünkü pisboğazlar) ve canayakınlıklarından ötürü. Zeki hayvanlar. Tam bir dost.

Ama kendiniz hakkında verdiğiniz bilgiler bana direkt danua (Great Dane) dedirtti. Danualara bi bakın derim.

Labrador demeye geldim ben de. Çocukluktan beri ileride köpeğim olursa istediğim tür. Hem boyutu size uygun hem de çok zeki hayvanlar.

Bence görünüş ve duruş olarak kendinize en çok benzediğini düşündüğünüz köpeği alın :D Garip gelmiş olabilir ama fotoğraflara bakarken bu dediğime bir kafa yorun. Bence dank edecek bir aşamada.

akbaş.

amerika'da da bulabilirsiniz. kangal köpeğinin bir farklı türlüsü ancak daha insancıl diyebilirim. koruyuculuğu da had safhada. sizin orada da mutlu olur. çocuklarla arası da çok iyidir.

nedeni de bende vardı.
aşırı hassaslar, duygusal bağ kurarlar. babası ile ayrılınca bahçesi var diye o evde kaldı ancak ben gittikten sonra kanser olmuş ve ölmüş. böyle de duygusal hayvanlar. umarım benden değildir diyorum. bahçeye inip oturunca kucağıma zıplar sfenks gibi otururdu. bembeyaz, akıllı, güvenilir, insancıl.
muhteşem bir köpek.

www.akbashclub.com
ilk bulduklarımdan.

yani bundan büyük gurur olabilir mi?

@rock n roll, Bir adada yasiyorum ben. Burdaki barinaklar TR'dekiler gibi degil. Aradim, sordum. Koskoca tesiste 3 tane kopek varmis. Bir tanesi Cane Corso, kulaklari ve kuyrugu falan kesik. Gorsen yolunu degistirirsin o tur bir kopek. O yuzden barinak bir opsiyon degil.

@diyecevaplandi, Kangal guzel kopek ama bagimsiz bir kopek. Hic otur deyince oturanini, yat deyince yatanini vb, itaatkar olanini gormedim. Var midir acaba?

@Zenitkow Rotti guzel kopek. Olabilir.

@shephard, kopekler yavruyken olusmus davranis problemlerini duzeltmek cok zor. Ben de oyle bir uzmanlik yok.

@thracia, German Shepherd harika bir kopek. Yalniz burda onlara German Shedders deniyor. Koyun yunu gibi tuy cikiyor bu kopeklerden. Alternatif olarak Belgian Malinois dusundum. kisa tuylu ama hayvan hiperaktif, roket gibi 5 km kossan, gene kosup, oynamak isteyecek bir tur gibi.

@logisticsmanager, uzun cevap icin tesekkurler. English Mastiff alayim diyorum. Hem enerji seviyesi cok yuksek degil. Hem zaten benim evimde ses bile yukseltilmiyor. Bendeki kopek saldirgan olmaz diye dusunuyorum.

@yadigar @nundu, arkadaslar da lab al diyor ama almisken, imkan ve yer de varken buyuk bir kopek almak istiyorum. Enerji seviyesi nasildir lab'in?

@akhenaten, boyle bir app vardi :)

@janderzel zartanyan Daha once hic duymamistim. Kangal'dan farki ne acaba?

Abi internette var aslında düzgün anket tarzı şeyler, oradan bak.
Labrador lean tutarsan enerji seviyesi yüksek olur. Git misal Jeremy clarkson lablarina bak. Benimki de lab.

Abi köpek saldirganligi pek öyle olmuyor. Sonradan da ortaya cikabiliyor hiçbir şey yokken. Redditte bakarsan bulursun reactive diye. Agresiflik illa sürekli saldirmak değil ama misal çocuk kulagini çekse isiracak köpek var, umursamayacak köpek var. Bu sadece yetisme ile alakalı degil, genetik de önemli.

Büyük köpeklerin farklı dertleri oluyor. Mastiff baya büyük.

Malinois uzak dur, o direkt farklı bir köpek. Fransa'da barınaktaki hepsi itfaiye, polis köpeği falan oluyor.

Önden şöyle bir şey yapabilirsiniz:
Guide dog foundation var new york merkezli. Kıta amerikasında çeşitli eyaletlerde şubeleri var.

Bulunduğunuz şehirde yahut yakınında şubesi varsa, oradaki rehber köpek eğitim programına ücretsiz katılabiliyorsunuz. Size önce işin eğitimini veriyorlar. Sonra önce eğitimi devam eden / yakın zamanda bitecek köpekleri geçici olarak veriyorlar birkaç günlüğüne. Bir nevi staj.
Eğitiminiz bitince size ücretsiz bir puppy veriyorlar. Genelde labrador, vazen labradoodle yahut poodle oluyor. Siz onu rehber köpek olarak eğitip büyütüyorsunuz. Bu esnada mama, oyuncak vs. masrafı sizden. Veteriner masrafları, aşılar vs. vakıf ödüyor. Olgunlaşınca vakıf köpeği görme engelliler için gelip alıyor sizden.
Avantajları:
Yapamam derseniz köpeği başkasına veriyorlar. Sokağa atmamış oluyorsunuz.
Mama masrafı dışında ücretsiz.
Aşırı uysal breedler. Atadan dededen seçmece. Tehlikesiz.
Eğitimlerinin bir parçası olarak havlamıyorlar asla. Vücutlarının her yerini elletebiliyorlar.
Guide dog candidate oldukları için, normalde pet yasak olan her yere ama her yere koşulsuz sokabiliyorsunuz. Bir ceketi var, onu giydirince, markete, belediyeye, camiye bile alıyorlar kanunen.
Tatilde, işiniz çıkınca vs. yakında her zaman ücretsiz bakacak bir vakıf gönüllüsü ayarlanıyor.
Engelli bir bireyin hayatına dokunmuş, İnsanlığa faydalı olmuş oluyorsunuz.

Dezavantajı:
Bir yıla yakın bakıyorsunuz. Alışınca ayrılması zor oluyor. Ama her zaman yeni puppy gelme ihtimali var. Eğer köpeğinizi damızlık olarak seçerlerse, köpeği sahiplendirmiyorlar. Yanınızda kalmaya devam ediyor. 3-4 doğum sonra tamamen sizin oluyor. Yine köpekte rehber köpek olmaya engel bir rahatsızlık (alerji vs.) çıkarsa köpek sizde kalabiliyor sürekli.

Bulunduğunuz şehirde şubeleri varsa gidin gönüllü olun. Denemiş olursunuz hem köpek bakmaya uygun musunuz...

Ben Alman çoban Köpeğini tek geçerim.
Herbeti, canayakınlığı, gerektiğinde uysal gerektiğinde savaşçılığı, ev ortamına da (nisbeten), bahçe yaşamına da uyum sağlayabilmesi, bekçiliği,
Akıllılık sıralamasında ırklar arasında ikinci sıradaydı sanırım. eğitile bilirliği müthiştir.

Ben de genel olarak mesajlara görece vakitli bir şekilde cevap verilmesi taraftarıyım ama diğer yandan da karşı taraf bu şekilde davranmayınca da takılmamayı öğrendim. Anlık mesajlaşma, email, sosyal medya vb. derken sürekli bildirim bombardımanı altındayız, keza bunlarla birlikte daha bir sürü uygulama daha dikkatimizi çekmek için bildirim gönderip duruyor. Herkesin whatsapp grupları vb. var, oradan da mesajlar yağıyor... Sanırım bu nedenle insanlarda karşılıklı iletişimin tanımı da farklılaştı ve daha açık uçlu bir şeye dönüştü. Sizin verdiğiniz örneklerdeki gibi bir mesajı görüp uzunca bir süre cevap yazmamak, bazen tamamen kayıtsız kalmak, ya da birkaç mesajla sohbet etmek yerine bir emojiyle geçiştirmek de iletişimin normal parçaları olarak görülüyor.

ben eskiden cok takilirdim, artik hic takilmiyorum.

zira ben de bazen cok cok gec cevap veriyorum bazi mesajlara. bazen da iyice fazla sure gecti diye artik yazmaya cekiniyorum, hic cevap yazmiyorum.

ya da 1. ornekteki gibi yapabiliyorum ben de.
onemli bir soru degilse o anda cevap vermiyorum, kaliyor. 3 gun sonra cevap vermek de sacma olabiliyor bazen, sohbetimiz komple kesilmesin diye komikli bi sey atabiliyorum karsiya son mesajina cevap vermeden.

ama tabii ki bunlar hep samimiyet derecesine gore degisen konular.

yakin arkadaslarima daha hayvan gibi davraniyorum galiba. daha az yakin tanidiklara nezaketen de olsa kisa cevaplar atmaya calisiyorum.

"- Şimdilerde çok samimi olmadığım liseden sınıf arkadaşım Dubai’den foto paylaşmış..."

Butun her seyi özetleyen tek cevap.

1 ve 2 ile Bir daha kendi işim düşmedikçe konuşmazdım.

3 like etmiş işte daha ne olsun. En azından bir tepki vermiş.

Sana neden cevap vermeliler adamlarin cikari yok anladin mi

Mesaj atmayip yedek kulubesine aliyorlar lazim olunca kardesim nerdeydin testislerin opem die yazarlar sana ihtiyac olunca

Hayat boyle kabule gec

İnsanlara değer verme anlayışın çok güzel. Verdiğin değeri onlara yaşatmayı önemsiyorsun. Onlar bu konuda epey sorunlular, uzak durmalısın, sadece işin düştüğünde iletişime geçmelisin. Çünkü hak ettikleri tarz bu.

Ben başımdan geçen olayı anlatayım. Net şekilde bu böyledir diyemem ama siz yorumlayın.

2-3 sene önce eski tip ehliyetimi kaybedip ilçe nüfusa gittim. Yeni tip ehliyet başvurusu gibi işlem yaptılar. Kimse ehliyetin neden yok kayıp falan sormadı. Zaten 1 Ocak yenileme için son tarih ve eski ehliyet çöp oluyor.

Ancak yurt dışında olmanız işleri karıştırabilir belki. Ondan tam olarak emin değilim.

Tabi sabahtan kahvaltı yaptıysanız öğlen için mideyi doyurma değil sadece oylama için yanında çay ile 1,5 - 2 tane galeta deneyin.
Paketi çekmecenizde hazır olsun.
Arada onun yerine başka zaman "sadece" 1 poğaça, bazen de "sadece" fıstıklı bar vb. kombinler yapın. Bazen de içi hurmalı küçük yuvarlak tatlılardan 2 tane alırım.
Bunlar olmasa bile çoğu zaman öğle yemeği aramam.

Bir de köy işi pestil düşünebilirsiniz arada.

Amaç mideyi oyalamak olduğundan üstteki tavsiyelerin yanında gofret, çikolata diğer paketli şeylerle mevzu abur cubura dönmemeli.

Aslında diğer yorucu meslekler hariç masa başında olan için öğle yemeğinin diğer öğünler gibi zorunlu değil psikolojik olduğunu düşünüyorum.

Quark protein+ granola


Nasıl tok tuttuğuna inanamazsin

glisemik indeksi yuksek (pogaca, galeta) veya sekerli gidalardan (fistikli bar, granola) uzak durun. kan sekerinizi aniden yukseltirler ki bu yapacaginiz en kotu sey olur. en guzeli cig kuruyemis: badem, ceviz, findik ne varsa.

amaç mıdeyı oyalamak ve bıraz tok tutmaksa, cevap peynır. o 2 galetanın yanına 1 dılım eskı kaşar. veya olgunlastırılmıs ezıne peynırı. galeta yerıne , mıdenıze dokunmuyorsa, meyve de olabılır, guzel bır armut, buyuk bır elma, peynırle beraber yenırse, bırden ıstahı kesıyor, benım oyleydı. kuru kayısı, hurma, çiğ kuruyemıs ve bol su da efektıf olur. proteın barların ıcerıgı de aynı zaten ama sonucta ıslenmıs gıda.

Bardak noddle

Google maps yapıyor bunu.

Uzun süredir google maps kullanarak sipariş veriyorum millet çok şaşırıyor :D

Bulunduğum yere pide, pizza, pastane ne lazımsa yazıyorum çıkıyor puanlar telefonlar fotoğraflar yorumlar.

sipariş vermeyi yemeksepeti'nden de yapıyorum zaten ama kafe vs. ararken gidip oturulabilecek bir yer mi diye bakmakta zomato iyiydi. güzel sınıflandırıyordu. bundan sonra google maps'e bakayım madem.

yemeksepeti, getir vs diğer servisler komisyon aldığı için direkt sipariş hizmeti veriyorsa (aracılık işinin her türlüsünden nefret ettiğim için) direkt aramayı tercih ediyorum.

bazen de direkt arayınca gramajda/adette fazlalık gözlemlediğim de oluyor aracı servis paketine nazaran. öyle bir kompanse yöntemi bulanlara da rastladım en azından.

Sadece pedallarda özellikle debriyajda sorun yaşarsam yaşıyorum. O da, bazı markalar daha aşağıdan kavrarken bazıları daha yukarıda kavrıyor ondan dolayı oluyo. Otomatik viteslerde o da olmuyor.

Bir yerde okumuştum hatırlamıyorum. ne kadar uzun süre araba kullanırsan kullan yeni arabaya geçince o arabaya alışman için 3000 ya da 5000 km yol yapman lazımmış.

Bocalıyorum hemen alışamıyorum. Birkaç hafta yakın çevrede sürüyorum önce

ben yaşıyorum. düz frene basıyorum ama ani fren gibi zıplatıyor mesela. ama bunu yaşamayanlar da var kendi arabamı birine veriyorum, adapte olması zor olduğunu düşündüğüm halde yağ gibi akıyor

Yeni arabanın uzunluk ölçülerine ve oluşturduğu açılara alışamama korkusu yaşıyorum. Arka pencerenin büyüklüğü değişir, açısı değişir, arabanın uzunluğu yüksekliği değişir, dikiz aynalarının yerleşimi değişir... Beni hep bunlar korkutur, dar yerlere yaklaşamam bir süre, geri geri mesafe alamam, park edemem.

Araba afedersiniz vücudumun parçası. Yaşamıyorum bu sorunu.

Bocalamak çok normal ama “kaza riskini artıracak” kadar olmaması gerekiyor bence (araçta bir arıza vs yoksa). Çok büyük ticari transit araçların sürücü belgesi farklı zaten onları bu kıyaslamanın dışında tutuyorum aynı segment araçlar arası değişiklik için konuştuğumuzu varsayıyorum. Bazı araçların gaz atiklik derecesi farklı oluyor ona da alışmak için de biraz sürünce ayak alışıyor. Konfor olayı çok fark ediyor ama birinde daha rahat sürer diğerinde kasılabilirsin çok normal.

henüz 2 yılı aşkın bi süredir sürücüyüm, aracımı yeni değiştirdim. ilk fark ettiğim pedallar farklı tepki veriyor fren ve gaz daha hassas mesela, park ederken de alıştığım ölçülerden biraz daha farklı. bir kaç gün yakın civarda denedim sonra alıştım. araçlarım otomatik olduğundan çok zorlanmamış olabilirim tabi.

max 1 günde alışırım. ama tabii ki her arabanın boyu dönüş yarıçapıı gaz ve fren tepkisi farklı.

Hayir, bocalamiyorum. kisisel ve is icin her yonden birbirinden farkli 4 arac kullaniyorum.

Otomatik viteste birkaç saatte alışırsın. Manuelde daha uzun zaman alabilir. Arabaya alışmak trafiğe alışmaktan kolay. Farklı bir şehirde yol ve trafik akışına alışmak daha zor bence

Bir hafta içinde 5 araç farklı araç kullandığım oluyor. Bocalama olmuyor. Riskli hareketler yapmıyorum aracın fren mesafesini hızlanmasını ölçüyorum. Ona göre kullanıyorum.

Uzun yıllardır o arabayı kullanıyor gibi rahat kullanirim

yaşamıyorum 3-4 sene önce düz vites arabamı satıp bikaç gün içinde otomatik vites bir araç aldım açıkçası bir fark hissetmedim. iki araç da C sınıfı. yani sürüş farkı tabi var. ilk birkaç gün gaz-fren tepkisi daha farklı geliyor ama tedirgin edecek bir durum olmadı.

eller serbest ve düğmeli çalıştırmalı manuel arabam var.
babamın arabası da eller serbest ve düğmeli çalıştırmalı otomatik.
babamın arabasını çalıştırırken debriyaja bastığmı zannediyorum.
müzik ve cruise control ayarları da tam tersi konumda.
öte yandan 1 ay 2012 chevrolet impala kullandıktan sonra 2009 astra h'ıma geçince arabanın ne kadar sert olduğunu hissettim.
onun dışında bir kaza riski yaşanacak durum yok.
arabaya alışmak benim için 1-2 dakika maksimum.

Araba kullanmaya başlayalı 1 ay bile olmadı. Pratik olsun diye birkaç defa araç kiraladım. Hiç sıkıntı yaşamadım. Belki de öğrenme aşamasında farklı araçları denemek lazım.

@jelly bear +1 debriyajı, yokuş kalkış desteği şusu busunu da eklemek lazım. Kısa sürede adapte oluyorsun. Ona bocalamak denmiyor ama fren sertliği, kavrama noktasının pozisyonu/açısı ve gaz ilk 100-200 metrede hissettirecek kadar değişiyor tabii.

kiralık aracı bu sabah teslime giderken start-stop özelliği yüzünden hafif yokuşta kalkış yapamadım. otomatik araba geri kaçtı. dün gece yollar ıslakken fulya'nın dik yokuşlarında araba epey patinaj yaptı. gaza az bastım çıkamadı. çok bastım tekerlekler boşta döndü. geri viteste arkaya kaldırıma çıkarmaya çalışırken çıkmadı bi türlü, gücü yetmedi, çok basınca da fiyuu uçar diye azar azar bastım. dışarıdan tank gibi görünüyordu araba. nissan juke.

bunları bi kez yaşadım, ikinciye adapte oldum.
yeni araba kiralayınca yine bir kez yaşayacağım bu dertleri. gücünü, torkunu, nazını anlıyorsun.

arabalar arasında en çok fren hissiyatı farklı oluyor benim gözlemlerime göre. birini az basıyorsun hiç basmamış gibi oluyor. diğerinde o kadar dokununca yavaşlıyor. ama çok kolay adapte olunuyor.

sık sık kiralık araç kullanıyorum. hep farklı araç kullanmaya gayret ediyorum meraktan. ilk bir kaç saat ekstra dikkatli oluyorum ilk kez araba sürüyor gibi. sonra normal sürüş dikkatiyle devam ediyorum.

panel kırılmış. bişey gelmiştir.

anca kendin düzeltirsen ucuza. diğer türlü herkes tv fiyatı neyse min 2-3k aşağısı kadar masraf çıkartır.

o yüzden herkes yeni tv al der.

@qobel +

Tv marka model nedir acaba

philips 40PFK4509.

kendim nasıl düzeltebilirim?

Bu şekilde hasarlı paneller sadece değiştiriliyor. Bu smart TV'lerdeki açık ara En pahalı parça da panel.

@qobel onun için yeni tv diyor.

Garantisi varsa tabii garantiyi zorlayin

yeni tv yolları görünmüş kardeşim sana. değiştiririz diyen tv tamircileri de güzel para isteyecekler ve 1 sene sonra renkleri gitmeye başlayacak.

Ferahevlerde bi kırtasiye var ama 2-3 yıl önce bile sayfasını hayvan gibi paraya basıyordu çok zorda kalmazsam gitmezdim. www.sarbokirtasiye.com Arayıp sorarsınız olmadı.

Ben İtü Ayazağa metro durağında itü çıkışında olan ozalitçi/kırtasiyede bastırıyordum.(baya yürüyen merdivenle itüye çıkmadan hemen orada bir yer) Pazar açık mıdır bilmiyorum.
edit: ismini buldum. numarası doğru mudur bilmiyorum googleda farklı bi numara var onu ararsınız, bu instagramda da whatsapp diyor yazarsınız olmazsa. Açıksa gidilebilir. www.instagram.com

Bu arada 3 yıl sanatçılar sitesinde yaşadım, anılarım canlandı şimdi haha. 38B-1'deydim.

Merhaba, metroyla İTÜ çıkışının oradaki özalitçi fikri çok mantıklı.
Benzer bir durum başıma geldiğinde Sarıyer çarşıda Ünaldı Kırtasiye var oraya denk gelmiş işimi halletmiştim.

maps.app.goo.gl`

Beşiktaş merkezde kesin vardır

Ferahevler sarbo pazarları açık ve renkli çıktı alıyorlar.

Bunu yapan birden çok organizasyon olabilir, bağış talebinin hangi organizasyondan geldiğini yazarsanız tanıyan birileri bir şeyler söyleyebilir. Aksi takdirde Instagram'da bizim komşunun açtığı bir posta falan da denk gelmiş olabilirsiniz sonuçta.

@akhenaten+1

Kim yapıyor söyleyin belki bildiğimiz/bilgimiz olan bir yerdir.

Tavsiyem deprem bölgesinde hala bir çok konteyner kent var. Oradan maddi durumu zayıf bir aile bulmaya çalışın.

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı.

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) madem, hiç düşünmeyin.

Nerdeyse 40 yıldır çok doğru ve namuslu işler yaparak çalışıyorlar.

acikacik.org

Açık açık’ta listelenen stk’lara güvenebilirsiniz, tüm bağış ve harcama bilgilerini şeffaf olarak paylaşıyorlar. Açık açık da bunun için kurulmuş bir stk zaten.

Ben şimdi baktım da 2 sene önce aynı metinle vekalet vermişim. 2 hafta süreli verdiğim için dert etmemiştim, bir sorun yaşanmadı. şu şasi nolu motorlu taşıt için şeklinde kısıt konulabilir belki.

Vekalete gerek yok hocam geçici ruhsat çıkar sonra onla notere gidip ehliyeti alıyorsunuz 1 ay süre içinde.

Teoride haklısınız ama pratikte bir şey olmaz. Bayiler her duruma göre ayrı ayrı vekalet çıkarmakla uğraşmamak için tek ve her şeyi kapsayan bir metin hazırlıyor. Defalarca kez araç aldım, hepsinde benzer metinler vardı. Kuntikoğulları otomotiv’den almıyorsanız sorun olmaz.

vekaleti süreli yaptırabilirsiniz.
zira vekalet süresiz olursa ve siz azil yapmak isterseniz notere bunun için de para vermeniz gerekiyor.

Hayatımda sadece bir gün bir işte calistim. 17 yaşındaydım. İşten ne zaman cikacagima birinin karar vermesi fikri bana uymadı. O günden bu yana 29 yıldır kendi işimi yapıyorum.

İşe alışıp, eksikliklerini tamamlayınca daha da azalacak kaygılar. Bence bu süreç normal. Henüz öğrenme ve alışma asamasindasin çok gitgeller olur bu dönemlerde.

İş hayatı bana göre değildi kendi işimi yaptım diyecek seviyeye gelmek için ya başta çok ezilmiş olman ya da anadan babadan zengin olman lazım.

Wonka evet ofis beyaz yaka iş hayatı böyle, şu an yeni mezun çarpılmasını yaşıyorsun gerçek iş hayatıyla tanışıyorsun, bir de üniversitenin son dönemi tez mez yazarken, case ler çözerken öğrenciler sanıyor ki bu teorik bilgilerinin bir karşılığı var, bir şeyler yapıyormuş gibi hissettikten sonra iş hayatına giriş çarpıyor insanı, dışardan dinamik görünen aslında oldukça katı kurallı hantal bir dünya ve yer değiştirmek de o kadar kolay değil

wagie wagie get in cagie
all day long yo sweat and ragie
neet is comfy
neet is cool
neet is free from work and school
wagie trapped and wagie dies
need eats tendies, sauce and fries

Yeni basladigin icin boyle, herkes boyledir. Cok kafani takmamaya calis, bos kalan zamanlarinda kendine bi hobi bul ve onunla ugras, rahatlamana cok yardimci olur...

"ben somuruluyor muyum lan" dogru. farkindalik baslamis. kisa cevap, hissettiklerin normal degil, ortada bir terslik oldugunu gosteriyor. cozum: somurulenlerin orgutlenmesi gerekiyor.

7-9 normal degil elbette. ancak turkiye bok gibi yonetildigi icin ne isci haklari, ne paranin alim gucu, ne dogru duzgun ulasim var. hepsi ust uste binince de sonuc bu oluyor.

bir de yonetim danismanligi gibi fake bir is yapiyorsun. dolayisiyla yogun calisma temposu ve hizli turnaroundlarla, aslinda asil firmalarin yapmak istemedigi isler kilitleniyor. calisana da cv'ye bu adam hayatinin birkac yilini para karsiliginda ipotek ettirmistir, siz de kiralayip kirbaci vurabilirsiniz kabulu ekleniyor. onlar da sirf ileride daha iyi kariyer imkanlari icin duruyor. ben de 2,5 sene yaptim. fazla bile yaptim, imkanin oldugunda normal bir ise gir.

eskiden insanlar yaptiklari isle tanimlaniyordu ve mesleklerini kisiliklerinin bir parcasi haline getiriyorlardi. 1960 sonrasi dunya zenginlesmesinde (2010-2015'e kadar) bunun karsiligi alindi da. abd onderliginde yasanan bu gecici baris ve zenginlesme doneminde buyuyen cocuklar da ailelerinin sagladigi imkanlara alistilar. is hayatina girince de bunun devam edecegini saniyorlardi. okul okudular, ise girdiler, ancak kendilerine vaat edilenlerin bir yalan oldugunun, patlayan saadet zincirinin son halkasi olduklarinin farkina variyorlar yavas yavas. bu nedenle 90 sonrasi nesil calismak istemiyor. cunku karsiliginda bir sey alacaklarina inanmiyor. okullardaki caliskan cocuklar su anda is bulmak ve yasamlarini idame ettirebilmek icin kivraniyor.

2015'ten bu yana dunyada yasanan paranin asiri degersizlesmesi, sifirdan gelen insanin sosyal mobilite imkanlarinin elinden alinmasi ciddi bir sosyal patlamaya yol acacaktir. yani konu senin isinden ziyade cok daha buyuk bir mevzu. 90'lari kacirmayacaktik. emekli ikramiyesiyle sehir merkezinden yeni ev alinan donemlerdi onlar. insanlar bunlari soyleyince yauv romantizm yapiyorsunuz simdi dunya daha iyi deniyor. elbette dunya ilerledi, ancak insan bireylerinin yasam kalitesi ve siradan bireyin toplumdaki rolatif refahi cok daha iyi durumdaydi.

Boyle hisstemen normal. 7-9 cok uzun. Kisa sureli olsa belki idare edilebilir ama uzun vadede kesinlikle surdurulebilir ve saglikli degil. Muhtemelen isverenin umrunda da degilsin, bugun ayrilsan yerini almak isteyecek binlerce kisi vardir.Bu donguyu kirmak istiyorsan yeni bir is bakabilirsin, ayni is yerinde tecrube edinip kendi danismanlik sirketini kurabilirsin, tekrar egitim alip baska bir is yapabilirsin, part time calisabilirsin, sehir degistirebilirsin... Sen bir sey yapmazsan, kimse senin icin bir sey yapmaz. Kendine yardim etmelisin.

iş hayatının başlarında böyle çalışırsan hızlı yol alırsınız, biraz sabredin.

Böyle hissetme sebebiniz uzunlugu. O tempoyu ben su an yapsan sizden kötü olurum. Iş hayatı düzgün olan sirketlerde çalışmak kötü olmuyor, misal ben baya mutluyum.

Ama sizin sirket gibi yerlerde insan lanet ediyor.
Bir iki yıl deneyim alıp bunu normal sartlara indirecek bir yere geçmek lazım.

iş hayatı böyle bir şey miye cevabım kısmen evet kısmen hayır. şu an sıkıntılı bir işte çalışıyorsun anladığım kadarıyla yani evden 7'de çıkarsan normalde 6'da eve girersin. bu çok mu iyi değil tabi ama 7-9'un korkunçluğu yanında bi nebze daha iyi. işinde daha 1 seneyi bile doldurmamışsın o yüzden iş değiştirmekte zorlanman normal. cvde 1-2 sene iş tecrübesi göründükten sonra iş bulma imkanların artacak (alanın gerçekten çok kısıtlı bir alan değilse tabi). daha hızlı geçiş hatta belki alan değiştirip sıfırdan yeni bir kariyer inşa etmek istiyorsan da mt programlarına bakmanı öneririm alanın ne bilmiyorum ama öğrencilik hayatında derslerin iyiyse ve ingilizcen de fena değilse mt programından işe girmek çok zor değil (4-5 yıl öncesine kadar böyleydi en azından) onları takip et. maaşlar başlangıçta öyle olur çok özel bir akademik kariyeri olmayanlar için. yani para ve zaman anlamında daha iyi işler bulacaksındır ilerde bunlar değişir.

öte yandan bazı hisler de değişmiyor maalesef. çok yüksek maaş alsan ve düzgün mesai süresi olan bir işte de çalışsan gene kendine ait az zamanın kalıyor ve emeğini ve zamanını vererek birilerini zengin etmeye çalışıyorsun hissi devam ediyor. ve yerin ne kadar sağlam olsa da iş hayatında her zaman dengelerin hızlıca değişme olasılığı var, tam bir iş güvenini hiç hissedemeyebilirsin. bunları takmak da karakter meselesi tabi. bazısı matrixteki rolünü benimser daha ötesine bakmaz rolünü severek oynar ve mutlu olur. kimisi daha ötesine bakmaya düzeni sorgulamaya meyillidir ve mutsuz olur. senin para ve zaman şartları iyileşince ne tarafta olacağın belli olur sanırım.

yunanistan için kosmos randevu açıldığnda story paylaşıyor. ben bu yaz o şekilde görüp randevu almıştım.
www.instagram.com

visasbot.com

getcontact 'ta benim için yazılanlara baktım. hepsi doğru.

araç varsa nevşehir'e gidin yemek için. Bize bunu önermişti oradaki bir esnaf.
Biz ürgüp'te öğretmen evinde yemiştik.
Göreme'de yerseniz x2 vermek zorunda kalıyorsunuz nerdeyse.

günlük stresin için yeterliydi belki ama kapasitenin üstünde bir stres yaşıyosun şu an. antidepresan yerine doğal yollarla bu açığı dengelemeye çalış.

Bunun cevabı çok değişken. Örneğin ne kadar süredir kullanıyorsunuz? Hangi ilacı kullanıyorsunuz? Bahsettiğiniz olaydan önce faydasını gördünüz mü? En düşük doz kalıcı doz muydu yoksa doktorunuz aşamalı olarak dozu artıracağınıza dair bir şey paylaştı mı? Bunları buraya detay yazın diye söylemiyorum, sadece ilacın dozu sizin kafa yormanız gereken bir konu değil. Tek başına ilacın dozu düşük veya yüksek olmayabilir. Komple sizin için uygun olmayan bir ilaç da kullanıyor olabilirsiniz, komple yanlış teşhis almış da olabilirsiniz. Ya da yaşadığınız olay teşhis sürecinde dikkate alınması gereken farklı bir kıstastır. Belki de bunların bir önemi yoktur ve sadece tedavinin ileriki aşamasını beklemeniz gerekiyordur... Bunlara ve çok daha fazlasına doktorunuzun bakması gerek. Size düşen doktora tekrar gidip şimdiye kadar olan tedavi sürecinizle birlikte yeni yaşadığınız şeyleri de anlatmak. Bu kadar.

Ankisiyeten mi var neden uyaniyorsun

snri tarzı ilaç ise etki etmesi 15 günü buluyor. Ayrıca antidepresanlarda öyle hemencecik etki eden bir şey değil. Kullanırsınız, etki etmezse bir sonraki muayenede doktora söylersiniz. Duruma göre ya arttırır, ya da değiştirir. ben 3 yıldır kullanıyorum, doğru ilacı bulana kadar 10 çeşit civarı ilaç değiştirdim.

Ayrıca pozitif etkisini görmediğiniz ilacı bırakırken etkisini görebilirsiniz. ben duxet 120mg (en yüksek doz) kullanıyordum, etki etmiyordu. Doktora söyledim, aşamalı şekilde bir bırakma planı oluşturdu, ama ilk bıraktığım zamanlar kafamı kopartacak raddeye geldim. Bu işi burada çözemesiniz, en iyisi muayenede söyleyin.

Hocam hemen şimdi gidip ilk iş peppa pig'i aç tv'de.

türkçeyi nasıl öğrendiyse o şekilde; dinleyerek. net aksanlı şeyler dinlesin, seyretsin, şarkılar söylesin vs.

bilingual çocuk yetiştiren ailelerde anne kendi dilini baba kendi dilini konuşarak iki dili eşzamanlı öğretiyorlar. böyle bir şansınız varsa ikinizden biri sadece ingilizce iletişim kursun. belirli bir yetkinlik ve yaştan sonra salıyorlar sanırım. bunu araştırmanızı tavsiye ederim.

Yeğenim 4 yaşını bitirene kadar tr'de kaldılar. Baba yabancı, fransızca konuşuyor. Çocuk 2 yaşında ingilizce konuşulan kreşe başladı. 2.5 yaşında da eve çok iyi ingilizcesi olan Filipinli bir bakıcı geldi. Bu süreçte çocukla anne hep türkçe, baba fransızca, kreştekiler ve bakıcı ingilizce konuştu.

Çocuk 3 yaşına kadar hiç konuşmadı :) -pedagoglar vs tahmin edersiniz sureci- fakat 3 yaşında birden 3 dil konuşmaya başladı.

İmkan varsa tamamen ingilizce konuşulan bir Anaokulunda verebilirsiniz, small hands gibi bir seydi bizimkinin gittiği sanırım.

@janderzel önerisi de çok mantıklı bu arada

Alican Demiroglu

maç izlemeye değmez zaten ortada bir maç yok tamamen tiyatro

degmez +1
bosuna saatlerce bekledik, rezillikti.

önce bu
old.reddit.com

sonra şu
watchmmafull.com

Sınav giriş belgesini oku hocam. Araba anahtarına izin olabilir.

Olmazsa, ayakkabının bağcıklarını bağlamayıp yanda oluşan genişlik tarafına, çorabın içine

Yanınıza bir iki kişi daha bulun.birlikte bir esnafa bırakın eşyaları.
market gibi bir yer ise sınavdan sonra gerekirse esnafa para ödeyin ya da alış veriş yapın oradan.

Ben bazı sınavlarda telefonu bırakmak için yakındaki evlerden rica ediyordum.
Kabul eden de oluyordu etmeyen de.

Ya da sizi sınav boyu araçta bekleyecek bir arkadaşla gidin.

Maalesef araba anahtarına izin yok, ev anahtarı serbest. Dedektör ile ötüyor arabanın, yoksa bir şekilde sıkıştırırdım bir yerime :(

Tarih ve şehir nedir hocam?

@abbabaabbaababbabaababbaabbabaab, yarın sabah, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi

Hocam daha evvel girdigim aleste okul kantinine bırakmıştık. Kantin herkesin emanetini alıyordu. Ydsye de toplu taşımayla gitmiştik. Akbili sınava götürmek serbest. Ya kantine bırakın ya da toplu taşıma düşünün.

ayakkabı içine bakmıyorlar çok yamuk yürümezsen
içeri girince montun cebine atarsın

Üçünü aynı anda karşılayan olmaz. Bedava ve kolay olanlar yavaş olur. Bedava ve hızlı olması için de uğraşman lazım. Bence en iyisi az bir meblağ ödemeyi kabul edip Kaspersky tarzı bilindik vpnlerden yıllık üyelik al. Öyle çok ciddi ücretleri yok

ücretsiz olarak Proton VPN iş görür ama hangi ülkeye bağlanacağını seçemezsin rasgele bağlanır.

Warp 1.1.1.1 iyi bence dediklerini sağlıyor

Hiç almadım da orijinallik kaygısından değildi, niye orijinal olmasın resmi sitesinden ya da Boyner vs bi yerden alınan ayakkabı.

Ayakkabıyı denemeden almam, markaların kendi içinde farklı modellerde bile kalıp çok fark ediyor. Belki halihazırda sevdiğim bi modeli tekrar alacak olsam ama onu da yapmadım hiç sanırım

daha önce aldığım, bedenini bildiğim yerden alırım. adidas, network, ecco, nike online sitesinden alırım. daha önce denemediğim bir markaysa almam.

boynerden çok aldım. markaların kendi sitelerinden veya kendi satıcılarından.
bilindik outdoor satıcılardan.
amazondan çok aldım.
bilinen satıcılar oldukça sorun olmuyor. ama gidip trendyoldan bilmem ne butiğinden almayacaksın.

zaten bilinen satıcılardan aldın mı numarası olmazsa bile sorunsuz iade edersin.
hatta ben beğendiğim bir modelse iki numarasını birden alıyorum olmayanı iade ediyorum.

bildigim marka modelse alirim, degilse de cm olcusune gore alirim. cok begenmezsem idare ederim. genelde amazon uzerinden ya da resmi sitesinden ya da fashfed.com gibi sitelerden.

Belli yerlerden alirim; markalarin kendi sitelerinden veya boyner, fashfed, superstep, beymen gibi yerlerden. Bilmedigim yerden almayarak riski minimize ederim

Ben surekli ayni marka, model ayakkabilar giydigim icin netten alabiliyorum. Bazen cok iyi kampanyalar oluyor. Aldigim online magazalar'da blundstone, clarks, nike gibi ayakkabi markasinin kendi magazalari. Diger xyz sports vb. saticilardan almiyorum.

Bilmedigim daha once giymedigim ayakkabiyi da netten almiyorum ama alan arkadaslar var. Mesela adam 42 numara ayakkabi giyiyor. 42, 42.5, 43 siparis edip, ayagina uymayanlari geri gonderiyor ya da farkli renkleri siparis edip, begenmediklerini geri gonderiyor. Yalniz bazi markalar geri gonderme kabul etmiyor. Buna dikkat etmek gerek.

satıcının ve göndericinin amazon olması yeterli benim için.

Orjinalliğini anlamak zor. Her zaman aldığım ayakkabıyı en son internetten aldım. Hızlı bir şekilde deforme oldu ve taban rahatlığı öncekilere kıyasla daha düşük. Bundan sonra online almayı düşünmüyorum

bi kere hepsiburada üzerinden hotiçin kendi mağazasından ürün aldım çünkü istediğim model mağazalarda yoktu. onun dışında kazıklanma pahasına bilindik yerlerden alırım hep

Kuruyemiş satan yerlerden alıyorum.

Gözümün önünde çekiyor, taze oluyor. Lezzetini de pakette satılan kahvelerden daha çok beğeniyorum. Önceleri pakette alıyordum.

Kuru kahveci nuri toplar.
Eminönünde yeri.
Taze çekiyor, az kavrulmuş, Kargoyu en geç iki güne teslim ediyor. Çok güzel bence.

tuğba kuruyemiş

Kahve Dünyası

www.skechers.com.tr
ben bunu giyiyorum kuş gibi hafifim gerçi içindeki tabanlık yumuşacık çok güzel ama ben özel tabanlık kullanıyorum.
burada bak kadın erkeğe tıkladıktan sonra yürüyüş ayakkabısı diye bir kategori var.
bu arada skechers markasını bana diğer spor ayakkabı markasına çalışanlar bahsetti iyidir onu alın bizim kalıp dar vs vs :)

nike zoom serisi iyidir

adguard.