[]

fill in the blanks (a/the/hiçbiri) ?

dear wilyım şeyhpîr's ! şurayı nasıl kotarıcaz yav:

I realized that working for a state job was not a good fit for a person "with potential" to achieve more...

with potential
with a potential
with the potential

?
sanki ilk seçenek olur gibi ama bilemedim de.

 
uncountable kelime. sıfat değilse a gelmiyor.
with potential deyince eksik gibi geliyor.

with the potential to achieve diyorum cevap olarak.

www.manythings.org

simple.wiktionary.org

english.stackexchange.com
  • sttc  (28.05.19 22:41:51) 
the


  • try again fail again fail better  (28.05.19 22:45:16) 
[]

İngilizcede esmerin (ten rengi) karşılığı yok mu?

Brown diye biliyordum ama onu daha çok hintli ve afganlar için kullanıyorlarmış. Bugün internette bir zencinin ''brown'' için bu ne saçma bir tip tanıtma sözcüğü ben bir çok hintli ve afgandan daha yakınım buna dediğini görünce sorayım dedim. Sorduğum tam olarak şu; Hintli olmayan beyaz ırk daki kavruk kardeşlerimizi tanımlamak için (George Clooney, Johnny Deep) gibi adamlar için kullandıkları bir esmer sıfatı yok mu bunların? Baktım Kumralı da bulamadım tuhafıma gitti.




 
Brunette


  • mg3929  (28.05.19 21:17:20) 
Mediterranean look deyin geçin, baktın sarışın değil, hintli, zenci, çekik değil çat dayayın bu kelimeyi


  • speedy  (28.05.19 21:26:01) 
Olive skin olabilir aradığınız.


  • voyager 1  (28.05.19 21:29:06) 
Brunette +1


  • ideas worth spreading  (28.05.19 21:56:29) 
Brunette sozlukte esmer olarak gecse de konusma ben... +1


  • stavro  (28.05.19 23:15:52) 
Brunette kesinlikle esmerin karsiligi degil. Dark, tan veya olive denilebilir yerine gore.


  • hot potato  (28.05.19 23:27:16) 
[]

basit bir cümle çevirisi

You are not required to be licensed for futures or securities dealing activity if you act as principal and deal only with professional investors.

Burada "you act as principal" ifadesini anlayamadım. profesyonel yatırımcılarla çalışırsak ve ne olursa söz konusu faaliyetler lisans almamız gerekmiyor?


 
eş anlamlarından biri:principal: a person for whom another acts as an agent or representative.

yani lisansa ihtiyacın yok, lisanslı başka birini temsilen iş yapabilirsin diyor.
  • sttc  (28.05.19 00:13:49 ~ 00:14:02) 
[]

ing dirsek teması nasıl denir

sürekli beraber çalıştığımız, iletişim halinde olduğumuz departman için nasıl dirsek temasındayız gibi bir şey denir?

tia


 
close contact?

Ya da; ''In practice, I keep in close touch with the work of the foundation.'' olabilir
  • Beherit  (25.05.19 10:56:28 ~ 11:03:59) 
close collaboration


  • twelfth  (25.05.19 13:18:22) 
durust olmak gerekirse dirsek teması diye bir deyis turkce'de olmadigi icin biraz zorlaniyorum. varsa da boyle vasat acun ilicali turkcesi, fotomac turkcesi falan.

ne demek ki dirsek temasi? uydurma bir laf oldugu icin bence herkes farkli bir sey anliyor.
  • hot potato  (26.05.19 08:49:31 ~ 08:50:09) 
[]

Fransizca ogrenenler / konusanlar! Sorum size

Arkadas bu dile bir turlu 100% veremiyorum kendimi.
Ingilizce konusuyorum, ogrenme surecinden de cok keyif almistim ama fransizca uzayli dili gibi geliyo. Bakin fransiz kulturunu dil strukturunu seviyorum, hatta dilbilgim iyidir ama konusma cok ama cok ters geliyo bana. Bunu, basit bir utangaclikla da aciklayamiyorum. Cok bariz bir sekilde fransizca konusurken kendimi duyunca sacma sapan sesler cikariyormusum gibi geliyor. Sanki hicbir zaman ingilizcede oldugu gibi akici konusamayacakmisim gibi geliyor. Sizin tecrubeniz ne oldu? Su kardesinizi bi boostlayin allaskina



 
Benzer sıkıntıyı yaşayan biri olarak, kalıp cümleleri 100 lerce kere düşünüp kullanmakla aştım. Yani; hal hatır sorma, saat sorma, adres sorma, yemek siparişi verme, günün nasıldı sorusunu cevaplama gibi kalıp konuşmaları soru ve olabilecek cevaplarını ezberledim. Yüzlerce kere zihnimde konuştum. Sonra beynimin, bir cümle kalıbını başka bir cümlede de kullanabildiğini farkettim. Kelime hazinem geliştikçe Kendiliğinden bağlantı kurmaya başladı zihin zaten. Böylece saçma olmayan cümleleri motora bağlayarak sarfetmeye başladım :)


  • cryingnomad  (25.05.19 04:15:27) 
Bende de tam tersi oluyor. Fransızca sesleri çıkarırken kendimi daha doğal hissediyorum, İngilizce fazla "prezentabl?" geliyor. Taklit ettiğimi hissetmeden doğal şekilde konuşamıyorum. Fransızca'da böyle olmuyor.

Bir yöntemi olduğunu sanmıyorum, bir şekilde dilin tınısını idrak edip bilinçsizce bir pattern oturtmak gerekiyor. Sonra birdenbire insanlar oha resmen aksansız konuşuyorsun demeye başlıyor. Benim için bu Fransızca üzerinden vuku buldu. Hatta İngilizce konuşurken, anadili İngilizce olan insanların konuşman bazen Fransız aksanına kayıyor dediklerini duyduğum dahi oldu.

Garip olan, İngilizce'yi Fransızca'dan daha iyi biliyor olmam. Ama olmayınca olmuyor işte.
  • mentuhotep  (25.05.19 10:00:32 ~ 10:04:58) 
Aynısını ben de yaşamıştım. Hatta şu an yazarken kendime güldüm bayağı çünkü bırak saçma sapan sesler çıkarıyormuş gibi hissetmeyi bırak başkası konuşuyormuş gibi hissediyordum.
Ben önce bir şeyler dinleyerek sonra içimden konuşarak aştığımı düşünüyorum bunu. Ha yine her zaman ilk tercihim ingilizce oluyor kolaya kaçmayı sevdiğim için ama en azından artık fransızca konuşurken felç geçirmişim gibi hissetmiyorum.
Fransızcaya alıştıkça mentuhotep’in dediği de olacak, ingilizce konuşurken “e lidöl bit” falan diyebilirsiniz yanlışlıkla, şaşırmayın hahah
Bu arada lütfen kendinizi demotive edip de soğumayın, cidden çok güzel bir dil.
Bir kaç tane dizi tavsiye edeceğim ama sıcaktan daha fazla yazamıyorum şu an. Yazacağım, au revoir!
  • irene  (25.05.19 15:18:04) 
adeta bir deli gibi günlük aktiviteleri kendi kendime Fransızca anlatarak çözmeye çalışırken ben de ama o böyle hani gırtlağımsı tınılar çıkarılıyor ya, bi utanıyorum onları çıkarırken hala. Fransaya gittiğimde konuşabildim mesela da hep bir onlar ne harika konuşuyor tribiyle. Zaten henüz orta seviyedeyim ama en basit kalıplarda bile başkaları gibi yapamıyorum gibi geliyor.
Bir de geçenlerde bir grup japon turistle ingilizce konuşmam gerekti, fuck! Araya fransızca kelimeler sokuyorum. Ben de şok adamlar da :) ikinci dili öğreneyim derken ilkini de batırdım galiba

  • somethinginthewayshemoves  (25.05.19 16:05:48) 
cevaplarınız için çooook teşekkür ederim. demek ki benzer süreçlerden geçiyormuşuz. özellikle "lan hasiktir acaba ingilizcem mi kötüleşiyo" hissi baya baya herkeste olan bir hismiş, onu anladım :D

tekrardan teşekkür ederim! sürecin başka evrelerinde tekrar buluşmak üzere, hoşçakalın! :)
  • konf  (27.05.19 17:57:08) 
[]

Espri ne?

You don't even have to be Jewish diyor, millet gülüyor hani? Espri anlaşılsın diye biraz geriden veriyorum youtube linkini: youtu.be




 
helena'nin cevabi hatali olmus. Yahudi ailelerinde annelerin kati olduguna dair genel bir inanis var guncel bati anlatisinda. Bu katilik anlatisi uzerinden bir espri.


  • dunal  (25.05.19 00:52:13) 
Üstteki arkadaş +1 olmakla birlikte, "you don't have to be Jewish to ..." şeklinde bir espri kalıbı da mevcut.


  • gonion  (25.05.19 00:53:05) 
Bilgi kirliliği olmasın diye sildim, dunal +1 o halde


  • helena  (25.05.19 00:57:14) 
"Yahudi olmasanız bile annenizi ekranda görünce terlemeye başlarsınız" diyor.

Yahudi anne stereotipi; baskıcı, hiç izin vermeyen, kızgın bir figür olarak tasvir ediliyor. Espri bu
  • 038576  (25.05.19 00:58:11) 
[]

şu cümlede ne demek istenmiş ?

" I'm sick of you prying into my personal life"
sick of you that you are prying into my personal life şeklindemi yoksa sick of you dedikten sonra bir şeyleri çıkartıp gerund bir biçimde cümle mi eklieniyor. bu nasıl bir cümle yapısı oluyor ?



 
sick of you dedikten sonra bıkkınlığı ne ise onu belirtmiş.

"I'm sick of you making me look like I'm the bad guy" gibi.
  • psychosocialll  (24.05.19 14:24:34) 
peki şöyle dense olmaz mıydıo sick of you are making me look like T m the bad guy ?


  • trablon  (24.05.19 14:46:48) 
[]

Bir kelime

İngilizcede esrar anlamına gelen ve telaffuzu pad gibi bir şey olan bir kelime arıyorum




 
pot


  • kaputt  (24.05.19 13:39:30) 
pot, dope, hay?


  • Beherit  (24.05.19 13:43:51) 
[]

İngilizce Metin Çeviri

Merhaba,

"Mağaza müdürlerinden telefonla gelen anlık talepler karşılandı ve çözüm üretildi" cümlesini düzgün şekilde İngilizce'ye çeviremedim maalesef.

Çeviri konusunda yardımcı olabilir misiniz?

 
Immediate requests from store managers by phone calls have been responded and solved.


  • senolll  (22.05.19 01:54:39) 
Instant demands which come from the store managers by phone calls have been satisfied, and proposed solutions to their problems.


  • yalnizlik mavisi  (22.05.19 01:58:38 ~ 01:59:31) 
Çok teşekkür ederim. Peki CV formatında yaptıklarımı anlatır gibi yazmak istersem şöyle nasıl:

Solved and responded immediate requests of store managers by phone calls.
  • mysticthelegend  (22.05.19 02:06:16) 
Responded to requests from store managers over phone and provided solutions to the issues raised.

@yalnizlik mavisi - yok abicim.
  • hot potato  (22.05.19 07:49:29) 
[]

YDS’den 70 almak

Merhabalar.. bir devlet kurumuna girmem için bütün şartları sağlıyorum. Ancak YDS’den 70 almam gerekiyor. E- YDS’ye girip maddi kayıp yaşamak yerine 8 Eylül’de olacağını öğrendiğim normal YDS’ye girmek istiyorum. İngilizce altyapım mükemmel olmamakla birlikte ortanın üzerinde. Sınava kadar bir kurs veya dershaneye gidecek maddi olacağım yok. Bu şartlar içerisinde İngilizcemi pekiştirip seviyemi biraz daha artırıp sınavdan gerekli olan 70 puanı alabilmem için tavsiyeleriniz nelerdir arkadaşlar ?
Not: daha önce hiç bir yabancı dil sınavına girmedim.



 
Yds hazırlık videoları var onları izleyebilirsin. Geçmiş senelerin sorularını çöz ve tabii ki daha önce çıkan kelimeleri ezberle.


  • purrty ploop  (22.05.19 01:10:35) 
Hocam YouTubedaki izleyebildiğiniz bütün yds yökdil videolarını izleyin. Hakkı hoca vs var x2 hızla izleyip notlar alın. Soruları durdurup çözün kelimeleri not edin bir defteriniz olsun bunun için.
Ankara dil akademisi sitesindeki videolardan ve kelime listelerinden faydalanın sonraki asamalarda da denemelerini çözün. Soru tiplerini ve mantıklarını anlarsınız zaten çözdükçe.
Kelimeleri ve soru çözüm tricklerini hemen her gün tekrar edin sınava yakın da denemeler çözün gerçek sınav süresi kadar. Ben bu sekilde başardım orta seviyeydim. Başarılar dilerim.
  • pegi  (22.05.19 12:26:32) 
Eğitim setleri varmış sanırım videolu. Maliyeti ne kadar bilmiyorum ama onlardan alsam faydası olur mu acaba ?


  • dakota  (22.05.19 14:13:56) 
[]

''seasick, yet still docked'' nasıl çevirirsiniz bu cümleyi

internette farklı çeviriler gördüm. siz nasıl çevirirdiniz?




 
seasick deniz tutması demek. karada olduğu halde deniz tutuyormuş kendisini.


  • windows95  (22.05.19 00:06:31) 
karaya vurdum ama hala deniz tutuyor


  • dismainpula  (22.05.19 00:15:35) 
vurdum değil vardım yazacaktım yanlış yazdım. rıhtım mıhtım bir şeyler kafana göre çevir işte ya.


  • dismainpula  (22.05.19 00:16:31) 
Bile bile lades.


  • crown  (22.05.19 00:17:58) 
çeviri biraz fes başıma başım duvara olmuş.yet&still birbirinin zıtları.

still seasick,even docked olsa daha doğru.''dokunsalar ağlayacak çocuk gibiyim'' mesela.
  • natallica  (22.05.19 13:06:00) 
[]

İngilizce çeviri

sevgili duyuru,
Şimdi seyahat tarihi 19 eylül, vize randevusu için mail attım 26 haziran dedim tarih için gelen cevap şuydu,

as your travelling date will be on 19.09.2019 we will confirm your appointment
in June/Juli.

Thank you for your passion.

Şimdi haziranda randevu için mail mi at diyor yoksa tamam onaylandı mı diyor çıkamadım işin içinden:)

 
19 eylül seyahat tarihi olduğundan senin başvuruyu Haziran'da onaylayacağız. juli ne iş onu anlamadım. july muhtemelen. yani haziran- temmuz sürecinde onaylayacaklar.


  • orijinal nick bulamadim  (21.05.19 17:20:55 ~ 17:21:27) 
diyor ki zaten 19 eylülde seyahat edeceksin, biz de senin randevunu haziran/temmuz gibi onaylayacağız, patlama.


  • mg3929  (21.05.19 17:21:09) 
Juli dediği almanca...
Yani şimdi ben tekrar mail atayım dimi haziranda sonuç olarak?

  • patos64  (21.05.19 17:24:14) 
Tutkunuz icin tesekkur ederim yaziyor.


  • hot potato  (21.05.19 17:24:55) 
maksimum 3 ay önceden randevu alabiliyorsunuz. muhtemelen o tarihte onaylarlar onaylamazlarsa tekrar randevu başvurusunda bulunursunuz.


  • argent dawn  (21.05.19 17:51:40) 
[]

manufacture ile produce arasındaki fark ne?

İlki sanki daha sınai, ikincisi daha tarımsal/hayvansal gibi mi?




 
Evet


  • brkylmz  (21.05.19 13:19:48) 
manufacture: imalat. belli bir miktar hammaddeyi alırsın, tezgaha koyarsın, eğip bükersin, düzeltirsin, şekil verirsin, kaynak yaparsın, ısı uygularsın vs özel imalat yöntemleri kullanırsın ve eşi benzeri bulunmayan bir tek ürün meydana gelir. bu imalat olur.

produce: üretim. imalatı da kapsayan bir kelimedir bu aslında. anlam bakımından her şeyin üretildiğini söyleyebiliriz, ama kullanım açısından daha çok yapılan işlemler sonucunda pek çok ürün çıkıyorsa buna üretim deniliyor.

örnek vereyim. kunduraclar ayakkabı imalatı yapar ama nike ayakkabı üretir.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (21.05.19 13:26:13) 
Manufacture baya sanayi üretimi ancak produce bireysel şeyler için de kullanılabiliyor. Productivity, being productive olayları mesela. Gün içinde sabahtan akşama tez yazan, tabloları hazırlayan biri de akşamına "I had a productive day, I produced a lot for my thesis" diyebilir.


  • senolll  (21.05.19 13:54:14) 
kunduracılar ayakkabı imalatı yapar ama nike ayakkabı üretir +1


  • onemoremile  (21.05.19 15:21:23) 
türkçe karşılıkları imalat ve üretim. tarımsal imalat denmez, tarımsal üretim denir mesela.


  • babilbaligi  (21.05.19 22:45:09) 
birinde öz kaynak var, birinde yok. biri pek çok yerden farklı malzemeler alır başka bir şeye iş gücü ile dönüştürür, imal eder. diğerinde ise öz kaynak vardır bunu destekler ve üretir, çoğaltır.


  • selam  (21.05.19 23:02:14) 
[]

ingilizce çeviri

ya bi cümle var şu : how does it feel to treat me like you do? bunu 'nasıl hissettiriyormuş bana davrandığın gibi sana davranmak' şeklinde çevirsek arkadaşlar, me orada neden var ben anlamadım ya :( ben türkçe düşünüp ingilizceye çevirdğimde how does it feel to treat you like you do to me ? şeklinde cümleyi kuruyorum. şarkı bu ondan mı böyle bu cümleler? dalga geçeceksen, bilmiş bilmiş konuşacaksan cevap verme. başkası versin. senden cevap istemiyorum.




 
bana senin yaptığın gibi davranman sana ne(nasıl) hissettiriyor?


  • sttc  (19.05.19 20:44:34) 
tamam çakozladım: bana şu her zaman sergilediğin davranışlar sana ne hissettiriyor? onları yaparken ne hissediyorsun? gibi bi anlamı var.


  • kediperili  (19.05.19 21:15:50) 
ikisi de ayni anlami sagliyor birinden birisi daha dogru demeye gerek yok bence. tek fark 1. cumlede fiili isimlestirip ozne olarak kullanmis. bu yapinin bi adi vardi ama hatirlamiyorum simdi


  • onkiloversemtamamım  (19.05.19 23:19:56) 
[]

İngilizce Espri

youtu.be

4.35’ten itibaren izleyin.
Sonlarda i work in recruitment diyor ve salon kopuyor. Nereyi kaçırıyorum?

 
baştan sona izlemek lazım neyden bahsettiğini anlamak için. izlediğini sanıyorum. 5 dakika olmasa izlemezdim herhalde. izledim ve hiç komik gelmiyor bana böyle asimile olan insanların zeki olmayan espirileri. tercih meselesi tabi.

neyse eleman hint-pakistan göçmeni. uk da çok var bunlardan ve özellikle orada doğup büyüyenler ingiliz sanıyor kendini. ama kime sorsanız dışardan hint kökenli ve bayaa ayrımcılık yapanda var. işte genel olarak sakaldan tipten falan adamı müslüman sanıyorlarmış hep. işidin yapttığı saldırıların paylaşılmasını, beğenilmesini vs komikli anlatıyor kendince falan.

en sonda sizin anlamadığınız yerde de oraya gönderme var. hint kökenli elemanları göstererek sizinle gitmiyorum tabi sağa sola. dave, john la gidiyorum falan diyo (kamera sarışın kızıl insanları gösteriyor). birgün amerikaya "dave" diye biriyle gidip passaport kontorlünde ne diyeceem diye evham yapmışmış. dave de demiş ki merak etme ben ne dersem onu de. dave "recruitment" diyince birşey yok. bizim hintli eleman diyince adamı direkt işidli sanıp, ülkeye işide adam toplamaya geldi diyerekten tutukladılar imasını yapıyor. gülme efektlerinin çoğuda efekt :/

bilale anlatır gibi anlattım. niye anlattım bilmiyorum valla
  • HasanK  (18.05.19 18:16:12) 
[]

ingilizce okuma kitapları ve grammar çalışma

ingilizce okuma kitapları arıyorum. stage 4 ve 5. kapadokya kitap diye bir şey geçti elime bu ne lanet olsun dedim resmen. yds ve elt’nin de okuma kitapları yok test ve konu çalışıyorum onlarda. internette de kitapların pdf’si var ama edebiyat okuyabilecek kadar iyi değilim.

ayrıca video eğitimlerini çok seviyorum, daha iyiyim öyle öğrenmekte. ingilizce anlatan veya oyun gibi (dyned) gibi bildiğiniz bir şey var mı?


 
penguin readers, black cat readers, oxford bookworms var. üstelik m-ses dosyaları da var. torrenten 20 gb indirmiştim. kapadokyayı görmüştüm yazarı türk diye okumadım. nesini beğenmedin?


  • black mamba  (17.05.19 21:04:34) 
@black mamba hikayeleri kısaltalım derken içine etmiş ve anlaşılmıyor da.


  • dismainpula  (17.05.19 21:23:36) 
reader at work 1

reader at work 2

Odtu yayinlari bunlari bir arastir pdfleri de var internette.

Ben oldukca yararli buldum.
  • kaiserr76  (17.05.19 21:31:09) 
More To Read kitaplarını tavsiye ederim. Sadece İngilizce değil genel kültüre dair de çok şey öğreniyorsunuz.


  • hayalhayal  (18.05.19 07:04:48) 
[]

ingilizce seviyemi toefl'a girmeden doğru şekilde nasıl tahmin edebilirim?

ingilizcemi kendi kendime ilerletiyorum ama seviyemden bir türlü emin olamıyorum. dört beceride de (speaking-writing-reading-listening) ingilizceye ne kadar hakim olduğumu en gerçekçi haliyle nasıl tespit edebilirim?

toefl'a girmek isterdim ama epey pahalı, ingilizcem çok iyi düzeye gelene kadar girmeyeceğim ki ödediğim paraya değsin, elimde iyi bir sonuç olsun.


 
toefla biri sana sormadan girme zaten cunku sonucun gecerli oldugu belli bir sure var 1-2 sene tam hatirlamiyorum. sonra biri isterse tekrar girmen gerekiyor. o yuzden oylesine girersen sonra gelecekte gerekirse tekrar girmen gerekir ekstra masraf bosuna.

reading + listening icin sayisiz test bulursun internette. speaking writing icin birine para odemeden profesyonel bir derecelendirme yapmanin mumkun oldugunu sanmiyorum.
  • robokot  (17.05.19 19:42:24) 
Ingilizceni gelistirmissin ama toefl genel ingilizce olcmuyor, akademik ingilizce olcuyor bunu goz onune almalisin. toefl taktikleri apayri bir dunya ve taktiklerle senden dusuk seviyede birisi cok daha yuksek alabilir. taktik bilmeden toefla girmeni tavsiye etmem. bunun icin internette sayisiz kaynak var. toefla yonelik calisirsan yuksek puan alabilirsin


  • onkiloversemtamamım  (17.05.19 21:26:14) 
www.cambridgeenglish.org

burayı bir deneyebilirsin. en azından genel bir bilgin olur.
  • lan ben geldim  (21.05.19 11:03:08) 
[]

Şakayı açıklar mısınız :/

What is the new fad diet for ghost developers? The Boolean.




 
yazılımcı şakası.


  • dismainpula  (17.05.19 11:06:38) 
yazılımcılar kod yazarken sürekli boolean operator (and, or filan) kullandıkları için bunları azaltmalarını öneren bir şaka.


  • babilbaligi  (17.05.19 11:10:09) 
boolean true ve false olabilen bir degisken. Yazilimcilar kullaniyo dogruysa su yanlissa bunu yap diye. Peki sakasi ne? Hayalet BOO diyo ya. Bu.


  • beriberi  (18.05.19 00:11:23) 
[]

ne diyor bu?

These city-dwellers generally have nearly as much sensitivity as the plastic flowers they leave behind - they are polluted with strange ideas about change and improvement which they force on to the unwilling original inhabitants of the villages.

hiçbir halt anlamadım. yani bu şehirliler, köylüler isteksiz olmalarına rağmen onlara ilerleme ve ıslah etme adı altında birtakım şeyler dayatma gibi tuhaf fikirlere mi sahipmişler? öyleyse bunun plastik çiçeklerle ne ilgisi var?


 
kentteki plastik çiçekleri (yapay hayatı) terkedip köylerde aslını (doğal yaşamı) arıyorlar ancak kendileri aslında en fazla o yapay çiçekler kadar duyarlı/hassas kimselerdir. gibi bir anlam çıkıyor. ancak tabi paragrafın öncesine ne geçiyor da plastik çiçekler referans alınıyor bilemiyorum.


  • 4grammaton  (16.05.19 13:23:20) 
şöyle ki
diyor ki bu şehirlilerin arkalarında bıraktığı plastik çiçek kadar hassasiyeti var (sarkazm var-yani hiç hassasiyetleri yok). değişim ve gelişimle alakalı acaip fikirlerle kirlenmiş olan şehirliler bu fikirleri köylerde asıl yaşayan ve bu değişimlere gönülsüz olan insanlara empoze etmeye çalışıyorlar.

  • interview with the vampire  (16.05.19 13:27:56) 
[]

ielts / toefl

akademik ve iş anlamında hangi sınav daha geniş bir alanda geçerliliğe sahip? şu sınava girersen şunlara başvuramazsın gibi istisnalar var mı?




 
Devlet okullarında girilmiş TOEFL en geçerli şu anda. Akademide çoğu okul yökten dolayı ielts kabul etmiyor. Toefl açısından da devlet okulu şartı var. Özel için o kadar atla deve bir fark yok.


  • ManikD  (15.05.19 18:49:57) 
[]

ingilizce

şunları çevirebilir misiniz?

"onun gelmesini bekliyorum."

"para kazanmayı bekliyorum." (herhangi bir şeyi yapmayı bekliyorum olabilir aklıma bu geldi direkt)

 
I am waiting for him/her to come

Edit: Iki tür zamir ekledim.
  • wynter  (15.05.19 14:58:38 ~ 15:00:51) 
i am waiting for his coming de desek olur mu? olursa yazdığın cümle ile bir farkı yok değil mi?


  • black mamba  (15.05.19 15:25:37) 
@black mamba Bir kere "his" hiçbir türlü kullanamazsın ve istersen "I am waiting for him coming" de, yine de olmaz. Yanlış. Daha doğrusu "Eğreti". Yoksa söyleyebilirsin tabii ki de.


  • wynter  (15.05.19 16:12:30 ~ 16:15:18) 
bir grammar kitabında gerund ve infinitive konusunda preposition'la kullanılan fillerden sonra ve dolayısıyla preposition'lardan sonra gerund gelir diyordu.

şöyle bir örnek var.

"my mother resented his lying to her"

benzer bir mantıkla benim kurduğum neden olmuyor? o kafamı karıştırdı. nesi eğreti? günlük hayatta kullanılmaması değil de grammar olarak hatalı mı?
  • black mamba  (15.05.19 16:19:37) 
[]

gerund'dan sonra past particible gelmesi durumu

bunun bir formülü var mı emesela bir cümle yapısı var mesela bişi bişi diyor sonra bir isim-fiil koyuyor trusting garanted .veya bla bla running confirmed ingli adıldan sonra past particible geliyor.bu ne anlama gelitiriyor isim fiil artı pasif yapılı edilgen bir fiil mi geliyor sona ?




 
Toefl'dan bir kere 113 bir kere 115 aldim ve past participle ne hicbir fikrim yok. soruya cevabim da bir formulu olmadigi yonunde. ingilizceye oss dil bilgisi calisir gibi calismayalim derim. edilgen fiil miil diyerek turkcedeki kaliplari ingilizceye zorlama seferinde husranla sonuclanacaktir.


  • hot potato  (16.05.19 18:36:09) 
[]

Çiğ köftenin ingilizcesi?

:D

Çok saçma belki ama merak ettim, nasıl çevrilir bu? Köfteyi meatball diye çeviremeyiz içinde et olmadığı için...

Bilemedim

 
Çiğköftede et olmadığını kim söyledi?


  • veritaslibertas  (14.05.19 23:02:23) 
izledigim bi filmde raw meatball olarak çevirmişlerdi.


  • allanpoe  (14.05.19 23:09:27) 
Çiğ köftede et olur. Dışarda satılanlarda yok sadece. Onlar da çakma çiğ köfte.

bu arada çiğ köftenin ingilizcesi: steak tartar a la turca
  • himmet dayi  (14.05.19 23:09:33) 
Günümüzde tüketilen çiğ köftelerin çoğunda et yok sonuçta. Kaç kişi düzenli etli çiğ köfte tüketiyor ki? Hayatımda (muhtemelen) hiç etli çiğ köfte yemedim mesela ben ama etsizini pek çok kez yedim.

en.wikipedia.orgÇiğ_köfte

İngilizce wiki'de direkt çiğ köfte demiş. Ama illa ingilizce kullanıcam dersen vegan raw meatball ya da vegan steak tartar a la turca diyebilirsin
  • nundu  (15.05.19 00:31:28 ~ 00:31:48) 
steak tartar falan diye kasmaya ne lüzum var ki anlamadım.

bazı gıdalar vardır, yereldir. hadi çiğ eti tartar diye çevirdin. bulguru ne yapacaksın?

çiğ köftenin ana malzemesi bulgur. bildiğim kadarıyla bulgur da yerel bir ürün, bir ingilizcesi yok. ya "bulghur" falan diye dötten sallayacaksın, ya da tarif yoluyla "boiled and cracked wheat" falan diye kasacaksın.

japonların maponların bin tane yerel yemeği var, çevirmeye falan da uğraşan yok. suşinin ingilizcesi ne mesela? sushi anasını satayım. fish tartare a la japon falan dememişler.

çiğ köfte diyin. chih khofthe diyin. çevirip kasmaya çalışmayın. "o ney ki" diye sorana da tarif edersiniz.
  • kibritsuyu  (15.05.19 08:14:25 ~ 03.09.19 11:35:00) 
[]

ufak bir çeviri yardımı

bir film çevirisinde 3 yerde sorun yaşadım yardımlarınızı bekliyorum.

1- e sigara gibi bir şeyden puffer diye bahsetmişler ama e sigara çok resmi duruyor. bunun daha sokak ağzı falan bir adı var mı türkçede?

2- mevzu çıkaracağını tahmin ettiği bir kişi ortama geldiğinde karakter yanındakine "here we go, unleash hell" diye esprili bir şekilde takılıyor. hell, gladiator'de maximus'un köpeğinin adıymış ve maximus savaş başlamadan önce arkadaşlarına "at my signal, unleash hell" diyor. oraya bir gönderme var yani. sizce bunu nasıl çevirmek lazım direkt cehennemi serbest bırakın, salın şeklinde falan mı yoksa özel isim gibi bıraksam mı veya başka bi fikri olan var mı?

3- yaşlı ve yalnız bir adama napıyorsun diye sorduklarında adam "I go up and down to the shops, surf the internet for the news, the occasional flutter on the DGs and go quietly mad." diyor. diğer kısımlar basit ama DG's neyin kısaltması bilemediğim için o kısmı anlayamadım. araştırdım ama bulamadım da çok fazla şey çıkıyor. sizce karakter burada ne demek istemiştir?

 
2- çeviri notlarına ekleyip özel isim gibi bırakmak daha mantıklı bence.

ya da "iti salın" yazın :D
  • shotcrete  (14.05.19 15:35:09 ~ 15:35:56) 
1. sanırım başka adı yok, çünkü henüz sokağa inmedi. tüttürgeç gibi komik bir şey uydurabilirsin filmin cıvıklık leveline göre.
2. filmde russell crowe o sözü adamlarına "yakın" gibi bir manada söylüyor. köpeğinin adı değil. zaten bir daha izlersen o komuttan sonra yanan oklar, yanan toplar falan atılıyor. amaç ormanı yakmak. sonrasında filme gönderme yoksa, tek satırlık bir espriyse "hadi bakalım, savaş başlasın" ya da "kılıçları kuşanın" gibi bir şeyle geçiştirebilirsin.
3. valla birçok şey olabilir, filme bakmak lazım. adamın karakterini, ne kadar yaşlı olduğunu, huyunu suyunu bilsem belki seçenekler arasında eleme yapabilirdim ama dediğin gibi dg birçok şeyin kısaltması olabilir. sonrasında "and go quietly mad" dediği için sanki ilaç alıyormuş da kafası iyi oluyormuş gibi bir çağrışım yaptı ama net bir şey söylemek zor.
  • sir gawain  (14.05.19 15:36:14 ~ 15:57:48) 
@shotcrete çeviri notu olayını mantıklı bulmuyorum ya. yönetmen filmine daha iyi anlaşılsın diye göndermeleri veya bahsedilen tarihi olayları falan anlatan bi not koymuyor sonuçta. sinemada dümdüz yayınlanıyor işte.

@sir gawain evet köpeğin adı değilmiş nette öyle bir yorum görmüştüm ama sanırım o sahnede köpeğin direkt koşmasından dolayı öyle sananlar olmuş. ben yüz yıl falan önce izlediğim için hiçbir şey hatırlamıyorum.

3 için de adam ilgi manyağı bi yaşlı herif ya. danca altyazısını buldum oradan o repliği ingilizceye çevirttim "rates some money horses" çıkıyor sonuç. ganyan falan mı oynuyormuş acaba. dg açılımı hakkında hala fikrim yok.
  • semaforo de medianoche  (15.05.19 01:47:46) 
@coyote epey bir dg'ye baktım ama hiçbiri "hah bu işte" hissi yaratmadı. çok da önemli bi şey değil olmadı o kısmı söylememiş gibi davranırım ama iş inada bindi artık, fena merak ettim.


  • semaforo de medianoche  (15.05.19 13:14:02) 
[]

Burada Gizli bir şey mi var that felan gibi ?

"Almost all sound waves are unique contributing to the uniqueness of each sound."

are unique den sonra contributing gibi bir isim fiil nasıl oluyor bu cümlenin öznesi yoksa "Almost all sound waves are unique contributing" mı ? e ama contiributing her ses dalgası özeldir ve her sesin özelliğine katkıda bulunur tarzı bir şey mi demek istiyor ? bu nasıl ypaıda bi cümle ?


 
  • bohr atom modeli  (14.05.19 13:49:06) 
"that contributes" yerine "contributing" denmiş. bu şekilde bir kullanım var zira.


  • shadowfollower  (14.05.19 13:56:05) 
"her bir sesin eşsizliğine/benzersizliğine katkıda bulunma açısından hemen hemen tüm ses dalgaları eşsizdir/benzersizdir."

diye düşündüm anlamını
  • theconqueror  (14.05.19 13:57:20) 
this, kids, is why you need commas <3

unique'ten sonra virgül olması lazım. "unique contributing" kısmını "unique, contributing" yap. öyle de anlamadıysan "unique, which contributes" yap.

"her bir dalga sesi eşsizdir, bu durum da her sesin eşsiz olduğunu destekler niteliktedir" diyor.
  • der meister  (14.05.19 14:04:26 ~ 14:07:46) 
[]

çeviri sorusu (karanlıkta 33 yazar)

sf.179 - 2. paragrafın sonlarına doğru;

“Çünkü rüzgar yükselen ve alçalan dalgaları, ama su yerine toprak yaprak dalgalarını gönderir ve dallar yükselip dönünceye ve yaprakların gümüş rengi altlarını güneşe çevirinceye dek bütün kor deniz gibi yemyeşil kabarır.”

sanırım hiç bir şey anlamadım, düzenleyebilecek var mıdır?

 
hangi yazarın, hangi hikayesi?


  • sanat guresi  (13.05.19 13:22:59) 
Çünkü rüzgar, yükselen ve alçalan su dalgaları gibi, yaprakları dalgalandırır ve suların yükselip dönmesi gibi yapraklar da gümüş rengi altlarını güneşe çevirinceye dek bütün doğa yemyeşil olur ve bir deniz gibi kabarır.

Toprağı ve koru attım da anca bu kadar düzenleyebildim ne biçim cümleymiş bu..
  • jacque  (13.05.19 13:32:47) 
benim anladığım yazar burada toprağı denize benzetmiş. yapraklar da denizin dalgalanması gibi mevsim boyunca dalgalanıp uçuşup duruyor.


  • hononu  (13.05.19 13:34:24) 
@sanat guresi Öykünün adı: “Söğütler”. Yazarı tam hatırlayamadım şu an kitabı kapadım.


  • dismainpula  (13.05.19 13:44:31) 
orijinali:

for the wind sends waves rising and falling over the whole surface, waves of leaves instead of waves of water, green swells like the sea, too, until the branches turn and lift, and then silvery white as their under-side turns to the sun.

bakarım bir ara. ama kısaca göz gezdirince arkadaşların dedikleri doğru diyebiliriz.
  • sanat guresi  (13.05.19 16:52:08) 
[]

Nietzsche sözünün orijinali

Türkçe'de "Öldü bütün Tanrılar: Artık üstinsanın yaşamasını istiyoruz." ya da "Tüm Tanrılar öldü: Şimdi üstinsanın yaşamasını istiyoruz." gibi çevirileri olan sözün orijinali/Almancası nedir acaba?




 
  • insan opusen hayvandir  (13.05.19 10:53:10) 
Hayir tam olarak öyle bir sözü yok diye biliyorum ben.

Gott ist tot! Gott bleibt tot! Und wir haben ihn getötet.

Tanri öldü! Tanri ölü kalacak! Ve biz onu öldürdük. Sözü var.
  • aganta burina burinata  (13.05.19 19:10:55) 
[]

İngilizcede natural born tabirinin zıttı nedir?

Yani doğuştanın tersi?.. Sonradan olma anlamında tam olarak.




 
acquired


  • mehmed resad  (12.05.19 11:12:09) 
[]

ingilizce

edat alan fiillerden sonra fiil gelirse ing gelmiyor mu fiile? burada neden to ile kullanılmış?

He was disappointed to see she wasn't at the party.

He was disappointed to seeing she wasn't at the party. desek yanlış mı olur? olursa neden?

 
öncelikle arada bir that bağlacı kullanırsan daha doğru olur.

sonralıkla to see ya da for seeing arasında bir tercih yapmalısın.
  • bohr atom modeli  (09.05.19 11:55:16 ~ 11:56:29) 
He was disappointed as she wasn't at the party olur.

to seeing yanlis, su an mobilde oldugum icin yazamiyorum, aksam editlerim
  • soppy cunt  (09.05.19 11:56:57) 
adjective+to infinitive çünkü o yüzden. kendi kafamiza göre sey etmeyelim, dilin kurallarını oldugu gibi kabul edelim.


  • proteus  (09.05.19 12:00:11) 
şunu tam anlamadım. edat alan fiil ve sıfatlardan sonra gerund gelmiyor mu? kullağa disappointed to see daha hoş geliyor ama neden gerund gelmiyor edattan sonra?

mesela I'm afraid of losing the money diyoruz. neden burada gerund varken yukarıdaki cümlede yok?
  • black mamba  (09.05.19 12:02:25) 
şu konuda beni aydınlatabilecek var mı? kelime çalışıyordum. edat gelen fiil ve sıfatlardan sonra gerund gelir diye öğrendim.

şöyle cümleler var.

He was enhtusiastic about going to Spain.

about edatı olduğu için sıfattan sonra going olmuş.

ancak happy about diye bir kalıp da var.

neden bu cümlede infinitive kullanılmış? I'm happy to leave it till tomorrow.

ya da şurada neden infitinive var? He was disappointed to see she wasn't at the party.


ben bu sıfatları edat alıyor diye öğrendim ama ne zaman edat alıp ne zaman almayacağını nereden bilicem?

ben olsam I'm happy about leaving it till tomorrow derdim. sanırım yanlış olurdu.
  • black mamba  (09.05.19 12:40:11) 
yanlış değil o da doğru. bunun tek bir doğrusu yok ki. I am afraid of dying de dersin, I am afraid to die da. I am happy to see you da dersin I am happy about seeing you da.

to kullandığında sonraki fiilin sonuna ing gelmiyor bilmen gereken önemli bir nokta burası. bu kurallar derslerde nasıl anlatılıyor bilmediğim için bir öğretmenden öğrenmen daha doğru olabilir.
  • bohr atom modeli  (09.05.19 12:50:48) 
bugün edatlarla kullanılan sıfatları öğreniyorum. bazı sıfatlar bazı edatlarla kullanılması gerekiyormuş. mesela enthusiastic about. örnek cümlelere bakınca "he was enthusiastic about going to spain" diye bir cümle görebiliyorum. buraya kadar tamam. o zaman "enhtusiastic to go to spain" de desek doğru mu olur? doğru olursa o sıfatları kullanırken kalıplaşmış edatları kullanmak zorunda değil miyiz?


  • black mamba  (09.05.19 12:58:17) 
enthusiastic to go diyebilirsin. tamamen tercih meselesi.

sana bir sır vereyim, kullanımından emin olmadığın bir kalıp varsa tırnak içinde kurduğun cümleyi yazıp google'da arat. bariz yanlış bir şeyse sonuç çıkmayacaktır. kullanılan bir şeyse ingilizce sitelerde falan kullanılmıştır zaten :)
  • bohr atom modeli  (09.05.19 13:01:25 ~ 13:03:31) 
çok teşekkürler ^^


  • black mamba  (09.05.19 13:47:37) 
[]

Kısa listening sorusu

Bu iskoç köylüsü spikerin sorusuna ne cevap veriyor tam olarak (13. saniyeye kadar olanki kısım) ?www.youtube.com




 
alt yazıyı açıp çevirebilirsin.


  • jenasinans  (09.05.19 10:25:27) 
@jenasinas altyazı bbc ingilizcesini yalan yanlış çeviriyor bunu nasıl çevirsin allasen


  • freedonia  (09.05.19 10:30:20) 
Who is going to the final? We are going to the final, so that is, that is all that matters.


  • okumayi sevmeyen okur  (09.05.19 11:05:56) 
"who is going to the final? we are going to the final. that's all it matters" diyor.


  • bohr atom modeli  (09.05.19 11:07:12) 
[]

bu cümleyi şöyle çevirsek?

"I tell people I am likely to see regularly that I suffer from epilepsy."

"İnsanlara, muzdarip olduğum epilepsinin düzenli aralıklarla meydana geldiğini kabul etmek zorunda olduğumu söylüyorum."

motamot olmuyor ama anlamı verir sanıyorum?

 
yanlış anlamışsın.

"düzenli olarak rastlama durumum olan insanlara epilepsiden muzdarip olduğumu anlatıyorum" demiş.
  • bohr atom modeli  (07.05.19 13:05:08 ~ 13:06:32) 
Mota mot çeviri :

Düzenli görme ihtimalimin yüksek olduğu insanlara epilepsiden çektiğimi söylüyorum

Ben çevirecek olsam :

Düzenli görüştüğüm insanlara epilepsi hastası olduğumu söylüyorum.
  • kimlanbu  (07.05.19 13:32:35) 
Kırk yılda bir, bir şey anladım, onu da yanlış anlamışım.

Sağ olun dostlar.
  • osuran imam  (07.05.19 13:37:05) 
[]

IELTS speaking'de taktik yer mi?

Part 2 için hoşuma giden bir taktik var. Verilen konuda 3 hikaye uyduruyorsunuz ve verilen yönergelere uyarak bu üç hikayeyi iki dakika içinde anlatıyorsunuz. Birinci hikaye past, ikincisi recent, üçüncüsü future olmalı. Örneğin; art konusunda konuşmamız isteniyor ve 1 dakikalık düşünme sürecinde not alıyoruz: Üç yıl önce sergiye gitmiştim, şimdilerde müzikle uğraşıyorum, haftaya tiyatroya gideceğim. Bunlar etrafında konuşuyorsunuz. Cidden efektif bir taktik.

Fakat, çoğu cue card'da şu şekilde sorular: Describe a book you recently read.

Şimdi ben hem past, hem recent hem de future anlatacaktım, ocağıma incir ağacı dikti bu soru. Youtube'da 9 alan bir hoca da ısrarla "ne derse desin, ister past ister recent yapıştır sen taktiği al 9'u" diyor. Ben öyle aldım diyor. Tecrübelerinizi ve fikirlerinizi merakla beklemekteyim.

 
taktiği bilmem de, okuduğun bi kitabı tarif ediyosan zaten simple present tense kullanmak çok daha rahat:

The last book I read was Ernest Hemingway's The Old Man and The Sea. It is about an old fisherman that goes to a...

Üç farklı tensele konuşmak istemenin arkasındaki sebebi anlayamadım. hakimiyetini göstermen için faydası olacağını mı düşünüyorsun?
  • reavelyn  (06.05.19 18:10:41) 
valla yine ayni taktigi kullanarak anlatabilirsin kitabi. su kitabi okudum soyle boyle diye present anlat, ondan once sunu okumustum ayni yazarin bu kitaptan daha sikiciydi bilmem ne diye anlat, bunu birince de ayni yazardan sunlari okumayi planliyorum cunku bu kitapla soyle baglantisi var (devami, daha keyifli, karakter ayni vs.) diye bitir. taktikte bir sey yok da bence de, her asamada yine kitabin bir ozelligini vs. anlatabilirsin, 1 dakikada en son hangi kitabi okudugum aklima gelmez benim, oglen ne yedigimi bilmiyorum.


  • kassiopeia  (06.05.19 18:26:01 ~ 18:26:32) 
Speking'de tek tense ile konuşmak mantıksız hareket olacaktır. Puan kriterlerinde konu ile ilgili konuşman en son bakılan şey. Tabii ki başlık sınırları içinde olmalı ama olabildiğince complex, compound cümleler kullanıp, cümleleri farklı tense'ler ile kurmak daha fazla puan getirecektir diye düşünüyorum. @kassiopeia dediğin mantıklı.


  • dizicolleague  (06.05.19 18:49:54) 
[]

IELTS Computer-Delivered Başvurusu

Sınava ne kadar önceden başvuru yapılmalı? Bekleme süresi belirtildiği gibi kısa mıdır?




 
en yakın 4 gün sonraya alabiliyorsunu galiba öyle hatırlıyorum, 3-4 gün sonra açıklanmıştı benim ki.


  • Golgi  (06.05.19 12:27:43) 
Evet sure kisa, 3-4 gune cikiyor sonuc. Muhtemelen 2 hafta sonraya bos bulursun. Ben girdigimde oyleydi.


  • stavro  (06.05.19 15:46:02) 
[]

Hangisi bu cümlenin doğru çevirisi?

"Nothing equals the splendor."

A. Hiçbir şey pırıltıya(/görkeme/ihtişama) eşit değildir(/karşılık gelmez).
B. Pırıltı(/görkem/ihtişam) eşittir sıfır.

A mı, B mi?

 
a diyorum.


  • kutukcu  (04.05.19 20:41:11) 
a


  • der meister  (04.05.19 21:08:18) 
a

Splendour equals nothing dese b olur. Daha doğrusu görkem,ihtişam hiçbir şeydir anlamı gibi çevrilir.
  • speedy  (04.05.19 21:25:30) 
[]

"Mesaj atmıyorsa

S.klemiyordur. pozitif düsünmeyin amk"

Bu sözü ingilizceye sözcüklerin argo anlamini kaybettirmeden tam olarak nasil cevirebiliriz? (Almanca da olursa über olur) Tskler.


 
she doesn't text means she doesn't give a fuck. no need to be positive for fuck's sake.

almanca olarak şöyle yazabilirim ama anlamın bozulacağına eminim:

wenn sie nicht zurückschreibt, scheißt sie drauf. verdammt noch mal! sei nicht positiv.
  • bohr atom modeli  (01.05.19 22:01:37 ~ 22:02:12) 
[]

Burada Gizli Bir That mi var ?

"Genes leading to attractions that wound up being good for her ancestors' genetic legacies have flourished, and those leading to less productive attractions have not."

şimdi burada its good for her ancestors' genetic leacies THAT HAVE FLOURİSHED anlamında mı ? ama son cümlede have not diyor yani "az üreyici atraksiyonlara sahip genler güzelleşmemiş anlamına mı geliyor ?

cazibe duymaya neden olan heyecanlı varlık (burada that varsa güzelleşmiş,olgunlaşmış varlık) o kadının atalarının genetik mirasa için iyidir. VE o diğer az ürümeye neden olan atrasiyonlar iyi değildir dicem de burada have not diyor yani o atraksiyonlar gelişmemiştir mi anlamına geliyor ?

kafam karıştı

 
Genes leading to attractions that wound up being good for her ancestors' genetic legacies have flourished.

"Genes leading to attractions that wound up being good for her ancestors' genetic legacies" Ozne

"have flourished" Eylem

gibi dusun. Oraya that koyarsan eylem kaybolur ve cumlenin o kismi fragment haline gelir, tam cumleden ziyade.
  • hot potato  (01.05.19 18:44:22) 
Ya bu kadar büyük ozneleri nasil kafam alacak :((


  • trablon  (01.05.19 19:24:14 ~ 19:26:46) 
cok okuyarak ve yazarak gelisebilecek bir sey. 9 yasindaki ilkokul ogrencisi turkce'de dahi yetiskinler icin yazilmis kitaplari okumakta zorlanir. onun gibi dusun.


  • hot potato  (01.05.19 20:11:57) 
abla örnek olmadı ama savul destek için :D


  • trablon  (01.05.19 20:28:01) 
[]

ne yapabilirim?

ispanyolcamı geliştirmek için yaz tatilini ispanya'da geçirmek istiyorum, yeşil pasaport dolayısıyla 3 ay kadar kalabilirim. bu dönemde mümkünse hiç para harcamamak istiyorum.

workaway aracılığıyla bayağı bir yere yazdım ama istediğim gibi dönüş alamadım. orada bulunan türk seyahat acentelerine vs. yazdım yine olmadı.

para kazanmam mühim değil ama para harcamadan, dil pratiği yapabileceğim bir ortamı oluşturacak şekilde nasıl bir yol izleyebilirim?

 
Bunun aynisini Ben de yapmak istiyorum. Takipteyim duyurunun


  • euteamo  (30.04.19 23:09:13) 
30 yaş altı Avrupa Gönüllü Hizmeti'ni duydum. Burada da postlar vardı.


  • kaset  (01.05.19 00:42:57) 
AGH olabilir de tabi bu yaz icin cok gec. Onu denk getirsen bile elinde bir miktar para bulunmasi lazim ozellikle ilk asamada ufak tefek bircok seye masraf cikacak kalacak yer ve yemek bedava olsa bile. Elinde su an hic para yoksa oyle bir ihtimal yok.


  • hot potato  (01.05.19 18:47:52) 
[]

"the more"?

He took every opportunity of visiting the zoo, and the more he saw of the
creatures that seemed to have stepped out of the remote past, the more his fascination grew, until it embraced all reptiles.

cümledeki "the more"u nasıl çevirebiliriz?

 
x oldukça y oluyor/olur.
aslında bu "the more x the more y" şeklinde iki "the more" kullanılan bir kalıp.

misal "the more I see you, the more I like you"

tr: "seni gördükçe daha da seviyorum"
  • bohr atom modeli  (30.04.19 12:54:15 ~ 12:55:05) 
"... gördükçe hayranlığı daha çok arttı" ya da "... gördükçe daha da büyülendi" şeklinde çevirebilirsin.


  • sir gawain  (30.04.19 12:54:27) 
The more I listen, the more I understand; ne kadar çok dinlersem; o kadar anlıyorum.

The more .. the more.. kalıbı. biri diğerini etkiliyor.

"daha çok gördükçe.... , daha da (o kadar daha) arttı ... ."
  • bilemedik biz onu  (30.04.19 12:57:15) 
[]

ingilizce chat programı

arkadaşlar bildiğiniz ingilizce konuşulacak kaliteli bir mobil chat uygulaması
var mı



 
Tandem,speaky,hellotalk


  • olaylar olaylar  (30.04.19 11:48:37) 
[]

YDS için kitap önerileri

Merhaba. YDS'ye kendim hazırlanmayı düşünüyorum. İlk deneyimim olacak. Bu doğrultuda piyasada kabul gören, güncel, iyi kaynak önerilerine ihtiyacım var. Seviyemi, intermediate-upper intermediate olarak konumlandirabilirim gayri resmi olarak. Daha çok kelime eksiğim var. Gramer ve reading için de tekrara ve yds yapısına bağlı olarak tekrarlara ihtiyacım muhakkak olacaktır. Sınav hedefi, mümkün olabildiğince en fazlayı yapmak. Şimdiden teşekkürler.




 
İrem yayıncılık kitapları iyi bence reading için. Vocibook ta olabilir. Akın sevmedim


  • Topalordek  (29.04.19 14:42:54) 
akın dil kitapları


  • basond  (29.04.19 14:57:37) 
her gün ingilizce haber okuyup, çıkmış soruları çözmen seni sınava daha iyi hazırlar
çünkü 80 soruluk bir okuduğunu anlama sınavı
gramer içeren 4 soru çıkıyor
  • bir soru sorcam  (29.04.19 15:01:36 ~ 15:05:01) 
[]

Aşağıdaki yazıyı en düzgün şekilde nasıl İngilizce yazabilirim?

Herhangi bir toparağa ya da saksıya ekin. Doğaya bir bitki armağan edin. :)
(Düzenli sulandığında 7-10 gün içinde filizlenecektir)



 
Plant this (?) anywhere you prefer. Give the gift of green.

(Please water regularly 7-10 days for the plant to sprout)

Bence biraz daha kontekst versen daha iyi bir ceviri yapilabilir. Tohum mu fide mi belli degil cok gizemli.
  • hot potato  (29.04.19 03:51:17) 
[]

merhaba tamamen sifirdan, yeni dogmus bir bebegin ogrenecegi gibi

almanca ogrenmeye baslayacagim. gercekten sayilari bile bilmiyorum, almanca'ya dair tek kelime bilmiyorum. o kadar yabanciyim. sizce nasil bir yol izleyerek calismaya baslamaliyim? neler yapmaliyim? ingilizcem var, benzerler mi ogrenme kolayligi acisindan? tuuuum onerilerinizi heyecanla ve korkuyla bekliyorum ;(




 
ayrica almanca bilen duyuru sakinlerine ozelden yazmak isterim :(


  • pelovann  (28.04.19 18:33:36) 
öncelikle sakin ol, yeni doğmuş alman bebekler dahi dünyaya geldiklerinde almanca sayı saymayı bilmiyorlardı. hiç bilmiyor olmaya neden bu kadar takıldın anlamadım, hangimiz dil öğrenmeye B2 seviyesinden başlıyoruz ki? ayrıca ingilizcen olması önemli bir avantaj evet. almanca, ingilizceden daha zor bir dil ama çokça benzerlikleri var tabii. halihazırda yabancı dil biliyor olmanız (ve tabii ki bu dilin almancayla aynı aileden olması) güzel.

öğrenme konusunda bir şey öneremiyorum, herkesin tarzı farklı. ben gayet matematik çalışır gibi oturup gramer kitabından çalışıyorum. ismin halleri konusunda özellikle bu yaklaşımın faydasını gördüm. hoşuma da gidiyor zaten, sıkılmıyorum. çok ahkam kesecek durumda değilim açıkçası, ben de yeni başladım sayılır öğrenmeye. o açıdan bu konuda pek bi' şey söyleyemem.

sadece şundan emin olun: ingilizceyi iyi öğrenebildiyseniz, almancayı da iyi öğrenebilirsiniz. evet daha zor, evet farklı bir dil ama atla deve değil. ben artık beynim almadığı için kelimeleri ve artikelleri aklımda tutmakta çok zorlanıyorum, onu halledebilsem kimse tutamayacak. "kelimeleri artikelleriyle ezberleyin" diyorlar da aklıma girmiyor ki, istediğin kadar "das buch" diye öğren, bi' yerden sonra das uçuveriyor insanın aklından pii.
  • der meister  (28.04.19 19:04:46) 
İngilizce bilmeniz avantaj, cümle yapısı benzer şekilde kuruluyor. Almancanın sinir bozucu yanı isimlerin başına gelen der,die ,das artikelleri. Bunları ezberlerken artikelleriyle ezberlemek gerek.

Almancayı doğuştan öğrenen biri olarak öğrenme tavsiyesi veremiyorum ama ben bile konuşmadıkça artikelleri unuttum. Okuma ve dinleme yaptıkça kulak aşinalığı ile çözebileceğinizi düşünüyorum.
  • glavina  (28.04.19 19:40:31) 
peki cok tesekkur ederim cevaplariniz icin. onerebileceginiz kaynak var mi peki, nerden baslayayim nerelerden ilerleyeyim? kitap, youtube kanali, site vs her sey olur, dil hakkinda hicbir sey bilmedigim icin nereden baslayacagimi da kestiremiyorum. hic olmadi ingilizce gibi oturup alfabeden baslayayim diyorum.


  • pelovann  (28.04.19 23:16:33) 
[]

Correspond with nerede kullanılır?

Whatsapp'ta birisiyle konuşurken chat, texting kullanıyoruz ama correspond with de kullanabilir miyiz? Örneğin; "I used to correspond with a girl" olur mu yoksa fazla mı resmi? Karşımızdaki gayet tabii anlayacaktır bizi ama benim öğrenmek istediğim şey, bir native böyle bir şey der mi?




 
Cambridge sözlüğünde şöyle tanımlanmış;

COMMUNICATIONS - to communicate with someone by letter or email:

correspond with sb. There has been some problem in the way insurers are corresponding with customers.

dictionary.cambridge.org
  • mentuhotep  (27.04.19 15:18:57 ~ 15:20:19) 
[]

Those kelimesi relative clauses içinde mi?

Bir örnek vereyim: "I have shortcomings those make me shy" diyesim geliyor ama hiç those'lu relative clause görmedim. "I have shortcomings that make me shy" daha mı doğru?

Not: IELTS gibi resmi sınavlar bazında düşünebiliriz. Günlük konuşmada kimse takılmaz buna ama sınavda işler değişebiliyor.


 
Ikicisi dogru, birincisi iki tane ayri cumle.

Those relative clause'larla cok kullanilir. Yapanlar falan demek Those who have completed the first question can directly go on to the next page.
  • Traveler  (27.04.19 15:41:24) 
Those'u tek başına relative pronoun olarak hiç hatırlamıyorum. @traveler'ın bahsettiği "for those who" şeklinde kullanılıyor.


  • synesthesia  (27.04.19 17:00:10) 
[]

İng Altyazılı Dizi ve Filmlerin seviyenize faydası ne kadar oldu?

İyi geceler, en az bir yıla yakın İngilizce altyazılı dizi, animasyon ve filmler izlediyseniz, mesela speaking ama ondan ziyade listening seviyenize ciddi katlıları oldu mu özellikle pratik yapma şansı yokken? Bir de Britanya İngiliz yapımı dizi ve filmlerin dillerinin daha anlaşılır ve yavaş olduğuna yönelik bir ön yargı var bende, mesela The IT Crow dizisi gibi, İngiliz yapımıysa dili berraktır anlayışı ne kadar doğru? Amerikan dili, hızı sanki daha zor gibi?




 
ben dinleme seviyemi ve ingilizce telaffuz becerimi tamamen buna borçluyum diyebilirim. etrafımda ingilizce konuşulan konuların ya da youtube herhangi bir ingilizce videonun % 90 ını anlıyorum artık. ayda yılda bir ingilizce konuşma fırsatı bulduğumda telaffuz becerimin iyi olduğunu native speakerlar ve ingilizce hocalarından işittim.


  • yazgisiz infaz  (27.04.19 13:10:20) 
[]

ingilizce teklif

yabancı ülkeden bir teklif isteği aldık. burda teklif hazırlarken bir cümlede takıldık. iki farklı şekilde söyleyen var. ingilizce bilen arkadaşlarım bi el atabilir mi?

The Skid assembly will include our free issued components. End-user will free issue the high pressure piping materials as per mark up provided. The supplier scope of procurement limits to low pressure piping, structural materials, instrument tubing’s, cables, tag plates, cable trays etc..

yardımlarınız için teşekkürler...

 
Kizak sistemine bizim ucretsiz olarak saglayacagimiz parcalar eklenecektir. Son kullanici (sanirim burda distributor demek istiyor) ucretsiz olarak yuksek basincli boru parcalarini ekteki degisikliklere gore saglayacaktir. Kizak saglayicisinin tedarik kapsami dusuk basincli boru, tasiyici sistem, gosterge borulari, kablolar, isim plakalari ve kablo tepsisi ile sinirlidir.


  • cooperr  (25.04.19 18:25:17) 
[]

what is dead may never die

game of thrones'ta greyjoyların sözlerinden olan bu cümlenin çevirisi "ölen asla ölmeyebilir" şeklinde olmuyor mu? öyleyse may kullanımı saçma gibi geldi bana yerine ne kullanmak gerekirdi bilmiyorum ama "ölü olan asla ölemez" gibi bir anlam ifade etmesi gerekir sanki bu cümlenin. yoksa zaten öyle mi may burda ebilmek anlamı katmak dışında bi görevde mi kullanılmış?




 
Cambridge Dictionary'nin şu açıklaması işinizi görebilir sanırım:
We use may in formal writing, especially academic English, to describe things which the speaker thinks are generally true or possible. In this case, it is a more formal equivalent of can.

"A typical farmer’s cottage may be seen in the Ulster Folk Museum."
  • luin 41  (25.04.19 12:57:13) 
may: -ebilmek olarak düşünürsen anlamlı gelecektir.

Bir kez ölen bir daha asla ölemez.
  • salamanca  (25.04.19 12:59:24 ~ 13:00:37) 
may'in bu cümle içerisinde "ölü olan asla ölemez" anlamında daha kesin bir yargı var.

aynı şekilde dizide "long may she/he reign" dediklerinde de mesela daha çok umut, istek belirtiyorlar. uzun süreli olsun hükmü şeklinde.

o yüzden farklı anlamları var.
  • isvicre rakisi  (25.04.19 13:00:31 ~ 13:01:03) 
"ölü olan asla ölemez" anlamına geliyor zaten. May her zaman ihtimal anlamı taşımaz. Özellikle olumsuzken çoğu zaman emir/kesinlik belirtir.

Örneğin; "You may not do that" derse birisi, "Yapamazsın" diye emir vermiş olur. Burada da "may never die" asla ölemez, ölmesi mümkün değildir anlamında.
  • danquel  (25.04.19 13:00:51) 
[]

"Have Happen " nasıl bir kalıp bu bakabilir misiniz ?

şöyle bir cümledeki :" These are rules that we want to have happen in our game"

want to have happen. ne demek bu perfect infinitive değil. anlamı ne oluyor . we want to have happened tarzı bir şey olmaz mıydı ?

yoksa bu bir causative ve şöyle mi yani bu kuralların " olma"sını istiyoruz tarzında , bu kuralları bir"somebody " olarak mı koymuşlar like i have veli fix my car tarzı

 
Nerede yaziyo bu?


  • onurgul  (25.04.19 11:33:26) 
bir oyun yapımı programını öğreten video eğitim setinde


  • trablon  (25.04.19 11:36:05) 
"Oyunumuzda olmasını istediğimiz kurallar" diyor işte. Sonda verdiğin örnek gibi aynen. "Olma"sını sağlamak gibi bir mantık.


  • bugunku antremanda goz dolduran futbolcu  (25.04.19 11:39:26) 
bir çeşit ettirgen eylem. make happen anlamında kullanılmış. "we want to make these rules happen" gibi düşünebilirsin.


  • sir gawain  (25.04.19 11:47:10 ~ 11:48:00) 
sir gawain +1


  • givemesomesubstance  (25.04.19 11:51:51) 
olsun istiyoruz demek. biz de aynı kalıbı kullanıyoruz.


  • babilbaligi  (25.04.19 12:09:00) 
[]

How things have changed tipi sorular

IELTS speaking bölümünde genellikle sorulan bu soruya hangi kalıplarla yanıt verilmeli? İşin gerçeği, bana Türkçe sorsanız cevap veremem bu sorulara çünkü "giyim kuşam son 20 yılda nasıl değişti sizin oralarda" diye soruyor adam. 10 dakika düşünmeden cevaplayamam ben bunu. Önerileriniz nelerdir bu tarz sorular için?

Not: ille de bu soru olacak diye bir şey yok. "How has meeting people today changed from twenty years ago" da örnek olabilir


 
Dogru cevap beklenmiyor, ucmadiginiz surece yalan yanlis bilgi verebilirsiniz gayet, 20 sene once magara adami gibi dolasiyorduk simdi astronot suitleriyle geziyoruz demeyin yani gene de. Maksat orda bir konu etrafinda konusabilmek, bazi kaliplar ezberlemeniz tabi ki fark yaratacaktir. Ornegin 20 sene once ulkede pamuk yoktu, we have tackled this issue by importing, gibi sallamasyon ama kuvvetli bir cumle sizi bir ust tura cikaracaktir.


  • skulldragon  (24.04.19 11:18:35) 
Düşünmeye şimdiki zamandan başlarsan işin hem daha kolay olur hem de geçmişi düşünmek için vaktin olur. 20 giyim nasıl değişti sorusuna bugünlerde ne giyiliyordan başlarsın skinny pantolonlar vs mesela sonra hatırlarsın önceden bol kotlar, kot üstler bilmemne daha modaydı. Büyük gömlek vs hatırlarsın. Geçmişe giderken bağlaçlar vs. bağlanır bir şekilde.


  • senolll  (24.04.19 13:06:01) 
cevabın sizin düşüncenizi yansıtması gerekmiyor, onun için altını doldurabileceğiniz ilk gelen düşünceyi söyleyebilirsiniz, önemli olan burada olabildiğince temiz konuşmak, bana, hayatta başarı için en önemli şey nedir, diye sormuşlardı, normalde türkçe çok başka cevap veririm ama aklıma en kolay para geldi, direkt para hayatta şöyle önemli böyle önemli bayağı sıralamıştım.


  • gezegen olan pluton  (24.04.19 13:49:03) 
[]

this-that farkı behzat ç örneğinde

1. sezon 14. bölümde harun sorgulanan yabancı adama "is this the reason?" diye soruyor. adam da onu "is that the reason?" diye düzeltiyor.

neden doğrusu that burada?


 
is that why ...? kalıbını çok duydum. bu yüzden mi ... yaptın gibi bi anlamı var. hep that ile.


  • sttc  (20.04.19 23:17:47) 
ama devamında why deyip bir şey belirtmiyor ki?

bu adamı şunda n öldürdüm diyen insan is this the reason? deyip geçiyor. adam da this değil that diyor işte.
  • psychosocialll  (20.04.19 23:20:08) 
That daha uzakta olan için kullanılıyor. Suçlamayı kendinden ne kadar uzakta olduğunu göstermek için falan olabilir mi?

Not: Gramerim çok iyi değildir. Tahmin.
  • influx  (20.04.19 23:43:18) 
"Is this the reason?" demesi için o sebeple ilgili bir şeyi elinde tutuyor olması lazım, ya da fiziksel olarak yakın olması lazım bir şekilde. "Is that the reason?" diyerek sebebin somut, yani o an o odada değil de soyut olduğuna işaret ediyor. Doğrudan Türkçe'den çeviri yapmak yanlış ama İngilizce'de "Sebebi bu mu?" değil de "Sebebi o mu?" (bağlama bağlı olsa da) genelde daha doğru.


  • fotrsapka  (20.04.19 23:46:38 ~ 21.04.19 00:10:05) 
1 ... •272829303132333435• ... 156   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.