Ekşi Duyuru

edirne istikametine (ipsala) cuma gece 12:00-01:00 gibi istanbuldan çıkmayı planladık. umarım yeterli olur.

Direkt cuma gece saat 2 gibi antalya'ya yola çıkacağız. muhtemelen çok trafik olmayacak. ama pazar dönüşü düşünmek bile istemiyorum:)

İstanbul'dan cumartesi sabah 5-6 gibi yola çıkıp Osmangazi köprüsünden gitmeyi planlıyorum.

Cuma gunu saat 19:00'da sabiha gokcene inicez insallah. Ev samandira'da. Cumartesi sabah da kusluk vakti (hanim ve cocugu uyandirabilirsem) samandira giselerden kuzey marmaraya baglanip Ankara, Konya uzerinden toroslara dokulmeyi planliyorum :) Yorucu bir seyahat olacak.

bayramın 2.veya 3.günü en sakin gün olacaktır.

Sadaka verin. İnsanların haklarına karşı dikkatli olun.
Bunlar manevi önlemlerdir.

Çocuğa tamamen hissettirecek derecede aşırı korumacı tavır gütmeyin. Bazı alınan önlemler gizli olmalı.
Kendisine bazı önlemleri almasını da telkin edin. Tv'de izledikleri de bu yönde olsun.

Sadaka gibi olmadık, metafizik şeylerden medet ummayın. Bilimsel yoldan çözmeye çalışın, psikolojik destek alın. Ha benim çocuğum olsa ben de aynı şeyleri düşünürdüm ki çocuk istememe sebeplerimden biri de bu zaten. Ama gerçek dünyanın sorunlarına karşı yaşadığınız şeyleri olmadık yöntemlerle çözmek yerine mantıkla ilerleyin.

benzer sekilde ben araba surerken inanilmaz kaygi bozuklugu yasiyorum. normalde epey sakin ve serin kanli biri olmama ragmen, araba kullanirken surekli gozumun onune felaket senaryolari geliyor, onumdeki tirin alev aldigini fln goruyorum, ya da direksiyonu yarim derece daha cevirirsem koprunun kenarina carpip ter donup zincirleme kazaya sebep oldugumu, ya da solda kendi seridinde giden arabanin bir anda onume kirdigini, ya da viraji alamayip taklalar attigimi fln. bunlar sadece ben araba surerken oluyor, baskasi surerken ruhum duymuyor. eger akilli saatimi taktiysam araba surdugum sure boyunca kalp atislarimin sacma sapan yukseldigi goruyorum durana kadar, saatim beni tebrik ediyor kardiyo yaptigim icim.

ustelik arabanin sorumlulugu bendeyse ve bi yerlere gittiysek "anahtari naptim? el frenini cektim mi? ya kapilari kilitlemediysem?" gibi sacma sorularla gece panik halde uykumdan uyanabiliyorum ve herseyin yerli yerinde oldugunu gormeme ragmen sakinlesmem 1 saati bulabiliyor.

nasil basa cikacagimi henuz bilmiyorum ama sadaka vermek hic aklima gelmedi sahsen, pek bi ise yarayacagini da zannetmiyroumn benim durumumda. genel olarak kendimi surekli telkin etmeye calisiyorum, her sey yolunda, sorun yok, seridimde gidiyorum, onumdeki kamyonla aramizda epey mesafe var, alev alirsa saga cekerim, soldaki onume atlarsa yavaslayabilecegim yer var, koprunun kenarina o kadar yakin degilim ucup gitmem durduk yere vs gibisinden seyler soyluyorum. bazen de ya bin turlu insan trafikte arac kullaniyor her gun sorunsuz bi sekilde, alkollusu, ergeni, sorumsuzu vs. ben de kullaniyorum iste gidiyoruz guzel guzel diye dusunmeye calisiyorum. etraftaci araclarin da kazaya karismak istemeyecegini ve onlarin da belli bir miktar dikkate sahip oldugunu hatirlatiyorum kendime (evet etraftaki herkesi mal kabul etmek daha dogru ve guvenli ancak bu kadar kaygiliyken o is oyle olmyuor). ozetle aklima/gozumun onune korku filmi senaryolari geldikce ben tersine odaklanmaya calisiyorum. olmaz degil, herkesin basina her turlu sacmalik gelebilir, ama ihtimallerin cok dusuk olduguna odaklanmaya calisyorum.

sizin icin de onerebilecegim sey aynisi olursa diye dusundugunuzu fark ettiginiz anda belki bir cozum senaryosu uretmeniz. salliyroum kizinizin yanindayken boyle bisey olursa kizinizi kucaklayip ordan alabileceginizi, ayrica boyle bir olasiligin gerceklesme ihtimalinin asiri dusuk oldugunu hatirlatmaya calisabilirsiniz kendinize. etraftaki insanlarin dikkatini cekecegini, insanlarin yardima kosacagini da hatirlatabilirsiniz. soruna odaklanmak yerine cozumlerine odaklanmaya calisabilirsiniz (ben oyle yapinca yeni sorunlar uretiyor beynim gerci)

ancak imkaniniz varsa, ve gercekten gunde birkac saatinizi bu sekilde kaygiyla geciriyorsaniz keisnlikle profesyonel destek alin. sizin dusunmediginiz, akliniz agelmeyen ama "aa evet mantikliymis bu" diyebileceginiz bor cok bakis acisi ile karsilasabilirsiniz bu vesileyle. boyle boyle beyninizi yeniden programlamis olursunuz. hayat kaygisiz cok daha guzel.

Sosyal medya kullanıyorsanız twitter'ı hayatınızdan çıkarın bence. ilginç bir algoritması var. 15-20 tane ilgi alanınızla ilgili video gösterdikten sonra 1-2 tane 'o gün unutamayacağınız ve gün boyunca sizi kötü etkileyecek' bir video gösteriyor. insan sürekli bunları izleyince de sanki dışarda sürekli bunlar oluyormuş gibi hissetmeye başlıyor. kendi yöntemim sosyal medyayı hayatımdan çıkarmak oldu (8-9 sene önce yaptım bunu ve sadece youtube'u aktif olarak kullanıyorum. diğer mecraları da işim gereği takip ediyorum fake hesaplardan.)

yürüyen merdivende sıkışan ayakkabı, araba çarpan çocuklar, ani gelişen felaketler. bir süre sonra bunlar sanki rutinmiş, dışarıda sürekli oluyormuş gibi hissediyor insan. halbuki milyonda bir olan olaylar sürekli size zorla izletildiği için böyle bir yanılsama yaşıyor insan. bu kaygıyı bastıramayınca da çocuk da kaygılı hale geliyor ve hata yapmaya başlıyor.

izlemeyin oncelikli olarak, neyi okudugunuz ve izlediginiz sizin kontrolunuzde. eger sizi negatif etkiledigini goruyorsaniz ve izlemeye devam ediyorsaniz bunu secmemek de bir secenek. yayinlanan her videonun kurbani degilsiniz. bu gerceklerden kacmak degil, bedeninizi ve dusunce yapinizi saglikli sekilde yonlendirmektir. zira gordugunuz abuk subuk videolar surekli olan seyler degil, herkes surekli ayakkabisina dikkat eder sekilde gezmiyor . neyi 'normaliniz' yaptiginiz sizin kontrolunuzde. surekli bunlarin icinde bogulursaniz yasami bunlardan ibaret sanarsiniz.
dunya o kadar korkunc bir yer degil ve milyonlarca cocuk, sizin cocugunuzdan cok daha tehlikeli sartlarda yetisiyor, buyuyor. ayrica gucunuzun farkinda olun, cocugunuza en oncelikli ornegi siz teskil ediyorsunuz, eger siz yasamdan surekli korkak bir halde yasarsaniz cocugunuzun da oyle olma ihtimali yuksek.
ebeveyn olmak iki ucu boklu degnek, hem caninizdan sakindiginiz bir parcanizi her kotu ihtimalden korumak istiyorsunuz hem de saglikli bir yetiskin olabilmesi icin onu gercekci risklerle basbasa birakmak zorundasiniz. kalbi de kirilacak, fiziksek olarak kazalar da yasayacak, onemli olan bunlarin olmayacagi bir ortam yaratmak degil (ki zaten bu mumkun degil zira kontrol edebileceginiz bir sey degil) onemli olan bunlarla bas edebilecek, bunlari yasadiginda tekrar ayaga kalkacak biri olmasini saglamak. bunun icin de oncelikle sizin bu ihtimallerle bas edebiliyor olmaniz lazim. bas edemeyeceginizi hissediyorsaniz, ozellikle duygu regulasyonu ile ilgili destek alin.

Evli olup yasak ilişkisi olanların da mahkemede yakalanmamak için oradan iletişime geçtiğini duymuştum, farklı sim kart ile filan. Halbuki ona rağmen çıkar ama whatsapp yerine telegramdan konuşuyorlar. Bu gibi sebeplerden ötürü yaygınlaşıyor "ordan takip edilmez" diye.

Bence denk gelmiş. Bize öyle bir bildirim uzun zamandır gelmedi.

Valla ben de son 1 hafta içinde katılınca bir acaba dedim. Üstelik benden sonra da 3 kişinin katılma bildirimi de bana geldi. Bence hiçbir şey olmamışsa da kesin bir şey oldu.

telegram her zaman whatsapp'tan çok daha üstün/iyi bir app'ti. Mesela botların onun üzerinden çalışabilmesi bir özelliği. Son dönemlerde schengen randevusu bulan/uyaran/otomatik kaydeden botlar çıktı ve telegram üzerinden de çalışıyorlar. Onunla ilgili olabilir mesela.

veya ilgi alanlarıyla ilgili büyük gruplara girmek içindir. Numara paylaşmadan on binlerce kişiyi toplamanın güzel yöntemlerinden biri. Whatsapp'ta falan galiba 1000 mi ne bi sınır var, üstü gelemiyor.

Çeşitli airdrop botları nedeniyle olduğu düşünüyorum

Ayni durum bende de mevcut. Hatta bugün uzun süre evvelinden tanidigim birinin "x teleye katildi" bildirimi gelmisti. Selamlama mesaji atmistim ki beni engellemis lol.

Bu kripto zımbırtılarına hiç ilgim yok ama Twitter'da çok görüyorum telegram üzerinden oyunlar oynayıp coin topluyolar falan. Hatta geçen bu işlerle çok alakasız bi arkadaşım beni bir gruba davet etti yani yakın arkadaşım olmasa ve ortak 20 whatsapp grubunda olmasak hesabı çalındı derim :d reddettim ama telegramı sileli bir sene falan oldu.

Botları falan gerçekten çok iyi. Yapılabilecek çok farklı şeylere olanak veriyor ama spesifik uğraş alanınız yoksa da işinize yaramaz

Var mı bir veriniz? Ben tam tersini düşünüyorum dünyanın bir çok yerinde whatsapp yerine telegram kullanılıyor. Gelecekte batılı platformların yerini doğu kökenli platformlar alacak gibi görünüyor.

araya kaynak olacak ama; süper gizli, müthiş kripto denen telegram'ın üye olur olmaz rehberdeki herkese mesaj atması saçma değil mi?

Anladığım kadarıyla tesadüf olmuş. Cevaplar için teşekkürler.

Satılan şeyler genellikle tırt oluyor döşemeciye özel kılıf yaptırmak gerekiyor gibi bi algı var, ben öyle yaptırdım. Tabii benim arabam gariban :D sizinki için makul bi kılıf var mıdır ya da kılıfımsı bir çözüm bilmiyorum. Bmw'ye döşemeci önermek komiktir belki fikrim yok :D

birebir orijinal denilen kılıflar var onlar güzel. aracın kalıbına göre dikiyorlar, hem cuk oturuyor, kayma falan yapmıyor hem de kumaşları kaliteli. dediğin şeyler genelde universal kılıflarda oluyor onların da totosu başı ayrı oynuyor bir zaman sonra.

ankara’da olsan yardımcı olurdum valla.

Ne alacaksanız alın ama deriden beter terletiyor. Çok kalitelileri, terletmeyen kumaştan olanları vs. varsa ondan alın.

Kayınpederin arabasında var yarım saatlik yolculukta bile İsmail Türüt gibi iniyorum arabadan sırtım acayip ıslanıyor.

sorunuza ek olarak,

sonradan eklenen kılıflar yan hava yastıklarının düzgün calısmasına engel olmuyor mu?

Geçici mezuniyet belgesi diye bir şey yoktur, mezuniyet belgesi vardır. Bunu alabilmeniz için de tutanağı enstitüye teslim ettikten sonra enstitü yönetim kurulu toplantısı sonucunda mezun kararınızın çıkması gerekir. Bu andan sonra diplomayı almaya hak kazanmışsınızdır ve diploma verilene kadar enstitünün size vereceği "... tarihli ... sayılı toplantıda mezun kararı verilmiştir" belgesi ile işlerinizi görebilirsiniz. Ne kadar sürede verileceğini ise ancak enstitü bilir.

hayatta yetişmez. başarılı olduktan sonra tezini basılı bir şekilde enstitüye teslim etmen gerekecek, enstitü şekil vs. bakımından kontrol edecek. sonrasında yönetim kurulu kararı alınacak ki çoğunlukla haftada bir alınır. bir sürü farklı birimden mezun olabileceğine dair onay beklenecek falan filan da derken o iş yatar.

Çevirme durumuna yorum yapamam ancak sandıklı'ya dikkat. Hız tabelasına uyun. 93 km/h ile ceza yedim.

özellikle bayram öncesi kontroller sıkılaşır, normalden daha fazla çevirme olur. dikkatli olun. çevirme olacağı için değil kendi can güvenliğiniz için.

aranman yoksa çevirmeden korkma. bayram bayram insanları bunaltmayı kimse istemez

Hayatımda sadece bir kez bir arkadaşımın gazıyla sanayiye gidip, arabamla ve paramla rezil olmuştum.
O gün bugündür servise götürür veririm anahtarı, bikaç saat sonra gider alırım.

Yetkili servis disinda asla gitmem, guvenmem de. Giderim servise, veririm 3-4 saate alirim. Ararlar isi bitince “su saatte geliyorum” derim, gittigimde bi guzel de yikamis olurlar, tertemiz alirim. Riske atmaya degmez uc bes kurus icin.
Not: opelciyim.

Yaklaşık 7 yıllık aracımız var. O alımdı Servisine garanti vs diyerek ilk yıl sadece bir kez gittim. Daha ilk yılında 650 TL kadar vermiştim.
Doğrusu masraflı oldu.
Düşündüm.. bu parayı işçilik için değil, korkumuz için veriyoruz.
O zamandan beri suriyeli ustalara gidiyorum. motor yağı, filtreyi vs.kendim alıyorum.
Geçen aylarda verdiğim sadece işçilik için 250 tl tlydi.
Güvendiğim biri olduğundan
gerçekten 500 TL ödemeye de hazırdım.
Not: opelciyim

Ayda 6007.000 kilometre yol yapıyorum dolayısıyla her iki ayda bir bakım yapıyorum. Ankara'da Bursa'da İzmir'de tanıdığım iyi servisler var.
İzmir'de 6 sanayide "akademi Özel servis"i önerebilirim.

Bosch car service'lere bakabilirsin. Yetkili servislerden bi tık daha uygun oluyor. Bildiğim kadarıyla garantisi de bozulmuyor.

Yetkili Serviste yaptırıyoruz. Hemen hemen bütün tamirciler bakım yapıyor.

firmanın sadece arıza raporu çıkartmasını isteyeceksiniz. yok biz öyle bir şey yapmıyoruz derlerse de bu cevabı amazona ileteceksiniz

Servisin isguzarligi bence. Elinde faturasi olan, garanti kapsaminda bir urunun var. Amazon sadece satici, problem oldugunda ilgilenecek kisi servis.

Amazon'dan degil de mahalle arasindaki bilgisayarcidan aldiginu varsayalim. Ve bu bilgisayarci da su an kapanmis olsun. Napacaklar servis hizmeti vermeyecekler mi size? Servis sacmalamis.

İyi de ürün bozulunca servise gidilir, alan yere değil.

bu amazonun devamlı yaptığı bir şey. işi firmaya atıp süreci uzatıyor. müşteriyi bir oraya bir buraya yollayıp yıldırmaya çalışıyor.
sözlükte benzer bir çok entry var.
sonuç alanda var alamayanda var. işin sonu thh gibi duruyor.

@neira Amazon bunu asla kabul etmiyor illa da servis diyor.

Duyuru güldürdünüz yine :)
Vice city gömleği diye aratırsan gta’daki gömleği bulabilirsin

Bunun gömlek olanını arayabilirsin:
i.hizliresim.com

Hocam bence çiçekli ve renkli değilde, çizgili klasik ağır renkli gömlekler giyip ön düğmelerini ilikleme, içine atlet giy, boynuna zincir ile kullan

Biraz sopranos tarzı
encrypted-tbn0.gstatic.com

Ya kizma nolur, uzun zamandir gordugum en iyi duyuru. :)) cok guldum valla.

Eger ertesi gun de orda olursa filan diye belki yanina yiyebilecegi bisi alabilirsin veya camdan kes, oralardaysa az uzaga yiyecegi bisiler atabilirsin. Belki ikna olur. :)

Hocam geçmiş olsun. Ben senin yerinde olsam bir süre mahallede görünmezdim.

Kin değil de tekrar yemek gelme potansiyeli var diye düşünüyor olabilir

Denizde uçan martıların sahile yaklaşıp insanların üstüne pislediğini görmüştüm.

Pokerci adam jack&jones giymez, daha exclusive bişi al bence.

2 numaranın pokerle ilgisi yok zaten. 1 numara da fazla basit geldi.

ayrıca Bruce +1

Dikine kalın çizgili tshirt olur. Veya Bermuda filan. Veya tek renkli keten mesela.

www.bluemint.com

şükela modunda sıralayın

Mail gelmişti bana

İkisi de geliyor.

Geliyor ama birkaç gün sonra geliyor. Kendi sorumu da yanıtlamış olayım.

Geçmişte trivia crack vardı ama sonradan çok bozdu. Önünü alamadık.

"Bir insanın yapabildiğini her insan yapabilir." sözünü duyduğumdan beri inanılmaz ilhamlar alıyorum insanlardan. Gerçek olanlardan tabii, uydurduğu yalanlara inanan toksik iyimserlerden değil.

bazen filmlerde izlediğim şeyler kısa süreli gazlıyor birkaç saat kadar. ama hayatıma etki eden bi tarafı yok. dünyanın en hırssız insanı olarak başkasının yaptığı herhangi bi şeyden etkilenip heves edemiyorum.

Klise gelebilir ama Atatürk'ü aliyorum ben. Beni gercekten calismaya ve ogrenmeye itiyor. Onun disinda lisedeki yakin cevrem parlak insanlardan olusuyor. Onlarin etkisi muhakkak olmustur. yine de ben en cok kendi kendimi "birileri yaptiysa ben de yapabilirim" ile motive ediyorum. simdiye kadar da pek bosa cikmadi.

Hayir, hiç bir zaman.

Bilakis gördügüm her sey birbirinin tekrari ve kli$e geliyor çogunlukla.

var, kuzenim.
yazılım sektöründe işe girdi. atm ve benzeri siber güvenlik konularında uzmanlaştı. şirketi halka arz olunca hisse aldı. sonra daha çok çalıştı daha çok hisse aldı. önce firmaya ortak, sonra da GM oldu. sonra firmayı sattı ve başka bir şirket kurdu. ülkemizin en zengin iş adamlarından biri şu an ortağı. takdir edip gaz alıyorum. sendekinin aksine o başardıysa ben de akılcı davranıp başarabilirim motivasyonu yakalamaya çalışıyorum.

6 gece çok çok fazla ya. Yazık günah, ha ölmez tabi ama yazık günah. Hangi şehirdesin?

Güvenilir komşu ya da dost var mı en azından anahtar bıraksanız eve günde 1 kere gelip kontrol etse, 6 gün gerçekten çok uzun evde havasız kalır bunalır en azında günde bir kere ortam havalandırılır ilgilenir birileri.

2-3 tencereye su koyun, tencereleri eve dağıtın. 2-3 tabağa mama koyun.
Kapı önlerine sandalye koyun, kapıyı kapatırsa hapis kalmasın.
En az 10 lt temiz kum bırakın. Yaoksa dışarı yapabilir.

En önemlisi: Sakın yarım açık pencere bırakmayın.
Çıkmaya çalışır, sıkışır ve ölebilir.
Bizzat yaşadım malesef.

Mümkünse tanıdık birisi 2 günde bir kumu, suyu kontrol etsin.

Tecrübesi yoksa hiç bütün kaynakları erkenden tüketebilir her gün uğrayacak tanıdık kesin çözüm.

Ben hiç bırakmıyorum yalnız neredeysem dönüyorum genelde, hadi ben abartıyor olayım bu işin normali azami 4gün gibi sanki.

Eve laptop bırakılır, uygun programla 7/24 kedi ile iletişim kurulur. En az 5-6 farklı kaba su konulur, aynı şekilde 5-6 farklı kaba mama konulur. Otomatik besleyiciye güvenmem kesinlikle, bir dişlisi kırılsa bitti.

Laptop da klavyeyi de kilitlemek lazım, gelip tuşlara basarsa kontrol gider. Adaptör kablosuyla oynayıp yerinden çıkarabilir, buna da dikkat etmek lazım.

En temizi paraya kıyıp kedi oteline vs vermek, ya da güvenilir bir arkadala bırakmak. İşte bu yüzden evcil hayvan istemiyorum.

Hangi şehirdesiniz? Ücret karşılığında evinize gelip kedinizle ilgilenecek insanlar var. Instagram'da karşıma çıkmıştı. 6 gece çok uzun bir süre kedi için.

ben bu tarz bi durum ilk kez başıma geldiğinde (bakacak eş dost kimse yoktu yakında) armut'tan petsitter bulmuştum. şimdi daha da yaygınlaştı. instagramda suzionline_blog diye bi sayfa var, geçen bayram bi post attı petsitter arayanlar ya da petsitterlık yapmak isteyenler yorumlarda buluştu falan. postun linkini atıyorum. altına bi bakın sizin şehirde kimse var mı? ya da siz yazın arıyorum diye. armuta da bakarsınız.

www.instagram.com

ha bu arada 6 günde kediye hiçbir şey olmaz ama yaz sıcağı olduğu için evin havalanması ve kedinin sıkılmaması için birileri gitse 2 günde bir falan çok iyi olur.

Hepinizin söylediğine tek tek katılıyorum güvenebileceğim kimse olmadığından çaresiz kaldım komşu,akraba vs.Bakalım petsitter yada otel bakacağım hava çok sıcak.Mama devrilse yine yerden yiyebilir ama su dökülse buharlaşır bu havada.Teşekkür ederim hepinize.İnanın gittiğim yerden olabildiğinde çabuk dönerim normalde sırf onun için ama bu sene böle bişi oldu

Nerde yaşıyorsun belki bizler yönlendirecek birini buluruz?

Sakarya

Kalır, hatta evden başka bir yerde, başka insanlarla olmasından iyidir. Kedileri mekan degisikligi kadar strese sokan bir şey yok. Yalnız 3.gun biri eve gidip suyunu mamasını kontrol edip, kumunu temizlerse iyi olur. Evin farklı yerlerine derin kaplara su koy. Iki tane kum kabı olsun. kapıların önüne kapanmaması icin agirlik koy. Mümkünse mama kaplarının olduğu yeri gösteren minik bir kamera olursa icin de rahat olur.

petsitter denilen bişey var bu işi iş edinmişler, petsitteristanbul insta hesabını takip edip sorabilirsin sakaryada var mı, birde tüm veterinerlere sor anahtar verseniz ücreti karşılığı gelip evde kontrol ederler mi.

eve kesinlikle kamera al koridora koyarsın veya evde ençok durdukları yerlere, 4 gün bıraktım ama takip ettim 2 kameradan çocuk çok sıkılmıştı tek sorun buydu.

eğer 2 kedi ise sıkılmazlarda, camlarda file yoksa cam açma vasistas asla açık bırakıp gitme, etrafta kırılacak devrilecek herşeyi yere indir. tencere tencere temiz su koy(kimseyi bulamazsan) hava sıcak çabuk buharlaşıyor.

çamaşır leğeni alıp içine kum doldurmuştum kendi kumuna ek olarak.

arkadaşım 2 kedisini 10 gün bile bırakıyor ama 2 kedi avantajı var kimsede bakmıyormuş o sırada ben asla yapamam ama yapan var.

eve kamera +petsitter

6 gün çok uzun ya yalnız kalması için. ben 2 gün bıraktım bir kere, sesli bebek kameram vardı 2 saatte bir oğlum oğlum diye sesleniyordum asşkfl. içim el vermiyor. hayvan da strese giriyor zaten.

haftalık tatile gittiğimde bir kere annem bir kere de arkadaşım sağolsun 2 günde bir gelip mama kum temizleyip çıktılar hemen.

istersen bir arkadaş var petshop sahibi kirtetepe'de ve yazlık civarındaki evini annesi kedi oteli olarak işletiyor. yönlendirebilirim ama en son bizimki stresten mantarlandı. bırakmıyorum artık son 2 senedir.

merkezdeysen yardımcı da olabilirim 2 günde bir fakat erenler kampüs civarı falan gidemem. dsi civarı oturuyorum.

bir de evde kamera yoksa yardımcı olamam.

İmarlı arsa maliyeti + villa maliyeti + müteahhit ya da mülk sahibi kârı = satılık villa fiyatı.

Aynı büyüklükte arsa üzerine hazır villa aynı paraya ise elbette villa al. Ha yok, o imarlı arsanın civarında villalar arsanın çok üzerinde ise o zaman düşünmek gerekir.

Bence soru çok muğlak kalmış.

nerede bakıyorsun kısmı çok önemli, şu an piyasa çok saçma sapan, yeniçiftlikte 3 katlı 25 senelik buyuk arsa villalar 3.5m gibi komik rakamlara bir tık denize az daha uzak olan yeni bitmiş villalarda 4-5 aralığında arsa ile beraber satılıyor.
bizim sorduklarımızda arsada fiyata dahildi 4-5m yeni villalarda.

hafif çelik binalar var. 1-2 milyona kondurursunuz fıstık gbi evi.

villa var, villa var. yani yapımdaki malzeme kalitesiyle veya lüksüyle fiyat 1 milyon bile oynayabilir.
aynı maliyete gelse bile arsaya yapacağın yeni villa istediğin gibi ve sıfır olacak. avantajı bu olur.
yalnız inşaat işinden anlamıyorsanız veya çevrenizde anlayan ve aşırı (çok yetersiz kalır) güvendiğiniz biri yoksa yeni yapmaktan mümkün mertebe uzak durmak lazım.

Yaşadığım muhite bakıyorum. İmarlı arsa alamayacağım yerlerde villa fiyatlarına bakıyorum, ben dandik bir yerde aldığım yere villa yapsam halen hazır almak daha avantajlı oluyor.

Peki insanlar neden imarlı arsa alıyor bunu anlayamıyorum. İmarsızken mi alıp bekletiyorlar? Döviz yerine alsam diyorum satabileceğim mi ileride ihtiyacım olduğumda mechul. Villa desen yapılmaz o maliyetler ile mümkün değil.

İnsanlar neden arsa alıyor ? Tercih sebepleri nedir?

uçak yarım saat taksi yapiyor en az istanbul havalimanında, çok zor.

haklarınızı bilmiyorum ama kaçırmanız çok olası. haklarınızı araştırın. ya da otobüsle gidin.

riskli. ama imkansız değil. bazen aktarmalı yolcu 10-15dk da yetişebilecek gibiyse bekletiyorlar uçağı.

çünkü varış saati genelde fazla yazılıyor.

misal bu uçuşun geçmişine baktığımızda , geç kalksa bile 15-20 dk , yine de varış saatinden önce varabiliyor.

www.flightradar24.com

3saat 16k da sürmüş maksimum 3.34 sürmüş son 3 uçuşta. ve 12den önce varmış hepsinde de. taksiyle falan 12.15deseniz. koşa koşa pasaporta gidip e-pasaporttan geçmeniz lazım.


ama yine de stresli 30dk rötar yeseniz lan yetişebilecek miyim stresi olur insanda, pasaport kontrolü vs de var. muhtemelen kaçırırsınız 30dk rötarda

konaklama sağlarlar size yetişemezseniz. yine de teyit edin.

akli bi karis havada ilerlersen yetisemezsin. cunku havalimani cok buyuk ve ufak detaylar var.
tum algilarin acik ve planli ilerlersen yetisirsin. ondan kastim iste kuyruk varsa alternatife yonelmek, guvenlikten rica etmek, ucak sonrasi shuttle varsa business icin oncelik rica etmek, gerekirse scooter kiralamak, hizli gecis sistemini kullanmak, yanlis yerlerde vakit kaybetmemek vs..

Rötar olmazsa ucu ucuna yetişir. Yetişmezse bir sonraki uçuşa bilet verirler. Sonraki uçuş ertesi günse yemek/otel masraflarını karşılamalılar.

Çok zor riskli

Ben sirf o strese girmemek icin almazdim bu ucusu. Pasaport kontrolu de olacak.Ucak IST havalimanina teker koydugunda nerdeyse 20-25 dk kadar suruyor adimini ucagin disina atman.Bunun yurumesi var pasaport kontrolu var.Zor is

Bazı websiteleri düzenli olmasa da bayilerin fiyat listesini kendi web sitesinde yayınlıyor. Aşağıdaki şekilde arama yapabilirsin.

- fiat nisan 2023 fiyat listesi
- opel mart 2021 fiyat listesi

hayır yok. sahibinden de 1-2 eklenti vardı ilanın eski fiyatını gösteren ama dediğiniz gibi liste-kampanya arşivi yok.

çok kasmayın bence 2012 yılında vw bayisinden sıfır km polo 23.000 tl ye aldım :)

Çok uzun zaman önce kozmetik ürünlerinde taksit yasaklandı.

(bkz: kozmetikte taksit yasağı)

Ben editleyene kadar cevaplar gelmiş teşekkür ederim.
Mağazadan alışveriş yapsak yine taksit olmuyor mu o zaman?
Ya da tek çekim yapıp sonradan banka uygulamasından taksit talep etme durumu olabilir mi?
(Akbank Axess)

Hiçbir şekilde taksit olmuyor.
"Kredi kartlarıyla gerçekleştirilecek kuyum, telekomünikasyon, doğrudan pazarlama ile ilgili harcamalar, yurt dışında yapılan harcamalar ve yemek, gıda, alkollü içecek, akaryakıt, kozmetik, ofis malzemesi ile hediye kart, hediye çeki ve benzeri şekillerde herhangi somut bir mal veya hizmeti içermeyen ürünlerin alımlarında taksit uygulanamaz."

kozmetik konusu tamamen lobicilik ile geldi.

kozmetik yAsağı var ama bazı kartlar örneğin internet alışverişine taksit yapıyo örneğin trendyoldan alışveriş yaptın, içeriğe bakmıyo taksit yapıyor peşine.

trendyol/hepsiburada gibi sitelerden de alınamıyor taksitle maalesef. peşin ödemelere iki-üç taksit yapıyordu bankalar ara ara ama artık onlar da yok. kozmetik/cilt bakımda taksit yasağını kesinlikle anlamıyorum. bir ürün alacağım en az bin lira zaten bir de birkaç ürün olunca trink vermek üzüyor.

Hobi boyalariyla boyayacaksanız kendinden vernikli boyalar var, ayrica vernik almanıza gerek yok. Tiner yerine de aseton kullanmanızı öneriyorum. Bu boyalar su bazlı olduğu için çok dayanıklı değil. Yağ sıçradığı zaman kurumadan silmeniz gerekiyor. Çünkü çamaşır suyu, yağ çözücü kimyasallar çok hızlı çözüyor boyayı.

Iki marka var benim kapı ve dolap kapaklarına kullandığım ve hatta fayansları da boyadığım. Aquacool antik beyaz, biraz grimsi bir beyaz bu, soğuk bi tonu var (oda kapılarını boyadım). Diğeri de ebru ener eskimiş beyaz, bu daha pembemsi sıcak bir beyaz ve fotoğraftakine denk bir renk.

Boyayı uygularken küçük rulo kullanmanızı öneriyorum. Eğer çok koyu renkten beyaza geçecekseniz ya en az 3 kat uygulamanız gerek ya da 1 kat dönüşüm astarı+2 kat boya uygulaması lazım.

Ne kadar boya gittiğiyle ilgili hesap yapamıyorum şu an. Benim küçücük mutfagim var ve dolap içlerini de boyadigim için hesap karışıyor.

Polisan'ın X1 panel / kapı boyası var, parlak ve mat renkleri var. 2,5litre olanı alıp 6 dolap ve 5 çekmece boyamıştık, çift kat boyadık, biraz artmıştı. Siz KOÇTAŞ'tan iki kutu alın bence. Boyadıktan sonra su bazlı vernik atmıştım, RICH markaydı galiba. X1 su bazlı olduğu için inceltmek için su kullanılıyor, tinerle seyreltilmez.

Değişik boya çeşitleri var, Koçtaş'a gidip sorarsanız yardımcı olurlar.

Tutkun'un dedigine ek olarak marshallın 2,5 lt kapı boyası 650 tl'ydi gecen hafta sordum. Bu sekliyle daha ucuza gelir. Hobi boyalarinin 500 ml'si o fiyatlara çıktı zaten.

Bir de kağıt bant alın. Kapaklari, kulplari, menteseleri sokup boyamaniz gerekiyor ama sabit dış yuzeylerin yer ve duvara temas ettiği yerleri bantlamanız iyi olur.

hocam dolabın kendi boyasını/verniğini zımparalamadan üzerine boya yapacaksanız hiç yapmayın. bu boyalar bir süre sonra en ufak bir darbede/sürtünmede kalkıyor. eskisinden kötü bir görünüm oluşuyor.

Cadence multi surface.

Mutfak dolabı boyamadim ama akla gelmeyecek bir sürü şeyi boyadım. Üzerine taş vernik vs atılmadığı halde bana mısın demiyor. Uygulaması, kapatması filan çok kolay.

Zımpara istemez. Yüzey temiz olsun yeter

anlatıp rahatlıyorsun teselli arıyorsun. başkasının başına da aynı şey gelmişse rahatlatır mesela.

Birincisinde anlatıp rahatlıyorsun, buna venting deniyor, o öfkeyi zehiriçinden atıyorsun, insan insanın yurdudur derler aslında sağlıklı kalmak için birbirimize ihtiyacımız var

İkinci kısmında ise akıl devreye giriyor, dışarıdan aptal göründüm şimdi diye üzülüyorsun

Birinci bağ daha insani ikincisi ise zamanla öğrendiğimiz gördüğümüz yargılardan biriken düşüncelerden

İnsan hayatında içgüdüsel olarak yapılan her şey mağara devri yaşantısındaki alışkanlıklardan kaynaklanıyor.
Milyonlarca yıl mağara devrinde yaşamışız. O devirdeki hayat ve alışkanlıklar milyonlarca yıl yapıla yapıla genlerimize kazınmış.
Günün ışımasıyla avcılar ava, toplayıcılar toplamaya, herkes işine gücüne gidiyor. Akşam olup hava kararınca unlar elenmiş, elekler asılmış vaziyette mağara önündeki ateş etrafında toplanılıyor. Yapılabilecek bir tek şey var. Biri anlatacak, diğerleri dinleyecek.
Milyonlarca yıl devam eden bu anlatma ve dinlemeler, bugün artık içgüdüsel bir ihtiyaç olarak karşımızda. İnsanlar hep ilginç bir şey yaşayayım da anlatacak konum olsun arayışında.

Psikolojide bir uzmanlığım yok ancak anlatma ihtiyacı ve anlattıktan sonra gelen pişmanlık hissi birbirinden bağımsız iki ayrı durum olsa gerek. Sonuçta herkes bu tip sorunları anlatmıyor, anlatanlar arasında da herkes pişmanlık yaşamıyor. Bunu böyle varsayamayız herhalde.

Başınızdan geçen ve sizde kötü etkisi olan bir olayı başkalarıyla paylaştığınızda bunun birden fazla etkisi olur. İlk olarak sorunu sadece siz mi yaşadınız yoksa başkaları da yaşadı mı öncelikle bunu anlarsınız. İkinci olarak sorunun çözümüne yönelik bilgi edilebilirsiniz. Üçüncü olarak destek bulabilirsiniz. Fark ettiğiniz üzere bunlar temelde güvenlik ve ait olma ihtiyacıyla ilintili şeyler. Ayrıca insanlar kendisini hayrete düşüren, olağan dışı gelen ve kendisinde duygu yoğunluğu yaratan olayları genel olarak anlatmaya meyilliler. Bunun da kişinin olağan seyrinden çıkan duygusal durumunu düzenleme ihtiyacıyla alakası olabilir. Böyle bir kavram var psikolojide, aşağıya link bırakıyorum. Aynı zamanda duygularınızı kontrol altına almanın yanında yaşadığınız olayla başa çıkmanız açısından da sosyal ilişkilerin faydası oluyor. İnsan sosyal bir canlı değil mi?

Anlatmaktan doğan pişmanlıksa daha ziyade sizin şahsi geliştirdiğiniz veya çevrenizden ya da ailenizden edindiğiniz davranış modelleriyle alakalı olsa gerek. Bazı insanlar dışarıya diğerlerinden daha açık. Yani illa kendinizle ilgili bir olayı anlattığınız için pişman olmazsınız heralde. En azından pişman olacağınız şeyler vardır ve olmayacağınız şeyler vardır bu da kişiden kişiye değişir.

tr.wikipedia.org

bunu yaparak öğreniyoruz , her şeyi kendimiz deneyerek öğrenmeyiz , başkalarının deneyimlerinden de yararlanmak lazım. Mesela telefon dolandırıcılığı benim başıma hiç gelmedi ama bir gün benzer bir telefon geldiğinde sonunun nereye varacağını biliyorum. çok örnek dinledim.

haziran sonuna kadar ödemelisin. yoksa zamlı ödersin.

alabilirsin geri evet. bi sıkıntı varsa söyle seni hastaneye sevketsin. sağlam raporu istemek saçma olur.

@jelly, hastaneye sevk süreci zaten başlamış kişi için. Temmuzun ortasına kadar sürecek bir süreç işte. Ama sağlık ocağı kısmı temmuzdan önce olmak zorunda. Peki ödemeyi yapsak sağlık kısmını bekletsek olur mu? Yoksa aşama ilerlenmiyor mu?

hastaneye sevk olduysa sağlık ocağı nasıl onay versin?
ödeme son aşama. önce sağlık onayı sonra askerlik birimi onayı sonra para ödeniyor.

Saglikta zaten sikintin varsa odedikten sonra da heyet islemlerini yaparsin. Hatta askere gidip 1 hafta sonra curuk olarak ayrilirsin. Parani da alirsin.

Yeşilyurttan sahile gir. Körfeze kadar onlarca mekan var. Hepsi aşağı yukarı aynı standartlarda diyebilirim. Gözüne güzel gözükene girmekte mahsur yoktur. Benim favori mekanlara körfeze yaklaştıkça artar.

saathane lezzet doner'de doner tavsiye ederim yeme icme olarak.

reddetseler bile iade sürecini başlatman gerekir bence. firma, hakem heyeti kararı sonucuna "bize gelen bir iade talebi yok." diye itiraz edebilir mesela.

sen kargola, kargo geri gelsin. online olarak hakem heyetine başvurunu yap. 6 ay sonra karar senin lehine çıkacak zaten. bu sürede süpürgeyi de çatır çatır kullanırsın. gerçi iyi çekmiyormuş ama olsun.

Çalışıyor bir sıkıntı yok.

Kiralanmaz.

gerek yok

Otopark sıkıntısı olduğu ve yaygın metro ağı nedeniyle şehir merkezinde turistik yerler için gerek yok ama Girona (Dali müzesi) gibi yakın yerlere gideceksen günlük kiralayabilirsin.

Barcelona'dan Girona'ya hızlı trenle gitmiştik, güzel bir deneyimdi. O yüzden orası için bile gerek olmayabilir.

Her gün mutlaka spor yapıyorum. Kişisel bakım mutlaka. Kitap okuyorum, 50- 100 sayfa arası, kendimi geliştirmeye yönelik şeyler izlerim ya da dinlerim. Her gün mutlaka temizlik yaparım günlük işte yer süpürme, toz almak gibi. Hobilerime zaman ayırıyorum.

İşe giderken arabada sesli kitap dinlemek, işten sonra spor yapmak.

Soru sanırım şu; eylemsellik gücümüzü nasıl arttırabiliriz? Bunun için neye ihtiyacımız var?
Bilgiyi işleyen insan aklı her zaman antinomilere düşecektir. Dolayısıyla rutinler varlığa dair sorgulamaları pek engellemiyor. (Eğer soru kafatasının içiyle ilgiliyse tabi) Cehalet belki bir çıkış noktası olabilir. Siz de illa bundan muaf kalayım, günün sonunda entellektüel olarak yorgun hissetmeyeyim ya da nihilizme düşmeyeyim diyorsanız analitik düşünceden uzak durmayı -pek mümkün olmasa da- deneyebilirsiniz ?

- 2021'den beri her gün en az 10 bin adım atıyorum. Kafamı sadece yürürken toparlayabiliyor gibiyim artık. Ya da bir şeyleri aşmak için yürümem gerekiyor. Bunu çok seviyorum ama artık zorunluluk gibi geldiği için rahatsız olduğum bir kısmı da var. Git-geller yaşıyorum ama tek bildiğim yürümeye devam ettiğim. Sadece aile evine gidince tatile gider gibi 1 hafta filan yürümeyi bırakıyorum ama çok özlüyorum o zaman da. Karışık...
- Kedimle oynamak. Günlük hayatımın en büyük rutini. 2021'den beri bu da. Zilli kediyi her akşam mutlaka oynatıyorum. Yaşça büyümüş olmasına ve cinsine rağmen alıştığı için oyuncu bir kedim var. Oynatmadan yatarsam uyandırıyor geceleri. Ama bunun için değil sevdiğim için oynuyorum. Bir gün oynamasam özlüyorum.
- Annem-babamla ve kardeşimle telefonlaşmak, en azından mesajlaşmak.
- Rutine ne oranda girer bilmiyorum ama namaz kılmak.

Bunların dışında her şey değişebilir ama bunlar sabit hayatımda...

Günlük ibadetler dışında her akşam 1 saat koşar/yürürüm. Yine her sabah uyanınca 5 Tibet hareketi yaparım.

Ben de yazmış olayım,

Her gün min 8000 adım (yürümenin kafayı toparlamada içinde şahane bir etkisi var)
En az 1 saat kitap (ipad sağolsun)
7.30 uyanış saati (gece ne kadar uzun olursa olsun)
Sabah kahvesinden sonra 10 dk sıçış(tahmin ettiğinizden daha güzel etkileri var)

cidden merak ettiğim için soruyorum önceki duyurularında seni memnun etmeyen ne cevaplar mı vardı, ona göre istediğin cevabı verelim için rahatlasın.

psikolojik destek almadan burdan çözüm bulamazsın.

yani unutamaman normal bence olay yeni sayılır anlattığına göre. sana tavsiyem eğer gitmiyorsan psikiyatriye gidip ruh halini dengeli tutan bir ilaç alman. ben de kullanıyorum ve günlük takıntılı hallerimi, öfke krizlerimi baya aza indirgedim. üzüntü hallerini çok derin hissetmiyorum artık. 6-9 aylık bir tedavi sürecindeyim. çok çok zorlandığını düşünüyosan bunu dene. ama kendi kendime halletmek isterim diyorsan öncelikle bunun geçici bir dönem olduğunu unutma. para dediğin şey hayatta kazanılır kaybedilir. sağlık olsun. yani insanların çocuğu hasta oluyor tüm hayatları borunca biriktirip zorla aldıkları evlerini satıp tedaviye veriyolar hayatta böyle şeyler de var. bir paranın gideceği varsa emin ol kumardan da giderdi, o olmasa başka şekilde giderdi, kaza yapardın araban pert olurdu vs. benim dayımın arabası elektrik kontağından kendi kendine çıkan yangından pert oldu mesela. daha yeni almıştı arabayı. kasko zaten yoktu, zorunlu trafik sigortası da ödemiyor bu durumlarda.

neyse bunun bilincinde olmak lazım yani sürekli geriye dönüp sorgulamanın anlamı yok. onun dışında psikiyatrist bana mutluluk tuzağı (diyojen yayınları) dite bir kitap önerdi geçenlerde aldım daha yeni başladım okumaya ama öneririm. bazen böyle takıntılar geldiğinde işimize vs odaklanmanın yöntemlerini anlatıyor sanırım. bir teknikten filan bahsediyor, kitaba filan merakın varsa okuyup deneyebilirsin.

sonuç olarak bu hayatta insanın başına heer şey gelir, paranı aileni işini vs her şeyini kaybedebilirsin çünkü hayatın her duruma hakkı vardır. (rilke'nin sözü) bunu pelin dilara çolak'ın bir videosunda duymuştum. linkini bırakayım da izle bari.

youtu.be

Geçiyor o his, her şeyin olduğu gibi bunun da ilacı zaman. Ne zaman bir zararımdan kafa olarak kurtulamasam o zararın 3-4 katını yaptım devamında. Bırakın gitti, bunun varacağı yeri siz de ben de biliyoruz. İyi bir son değil. Ne kadar bir geliriniz var bilmiyorum ama 6-7 aylık maaşım diyin, aptallık bedeli diyin, kapanmayacak meblağlar değil. 15 yaşında bir araba bile alınamayacak para aslında. Tamamen sizin kusurlu olduğunuz bir kaza yaptınız, 2008 model arabanız pert oldu ama şans eseri size hiçbir şey olmadı burnunuz bile kanamadı. Böyle bakın, yoksa sonunda size de bir şey olacak maalesef.

profesyonel destek alabilirsin. zaten spor yapıyormuşsun yabına bir kaç şeyle daha uğraşıp kendini meşgul edebilirsin. 300 bin bugün para bile değil aslında. ev almak istesen alamazsın, araba alamazsın. mesele kapandıysa zamanla unutursunuz, etkisi azalır

300bin cok buyuk bir para degil. calisir odersiniz, gecer biter.

çocuğun biri sokakta deli gibi ağlıyormuş. bir adam gelmiş demiş "çocuğum niye ağlıyorsun?", "50 liramı kaybettim ona ağlıyorum" demiş.

adamın içi parçalanmış, çıkarmış 50 lira, demiş "al ben sana vereyim, üzülme". çocuk daha çok ağlamaya başlamış. adam sormuş "hala niye ağlıyorsun" diye, çocuk da "50 liramı kaybetmesem şimdi 100 liram olacaktı" demiş.

giden gitmiş. evet büyük miktar, insanın içine oturur. en güzeli hiç öyle bir param yoktu zaten diye düşünüp önüne bakman. borcunu da 10 ayda kapatabilecekmişsin.

benim mesela hiç öyle bir param, birikimim, varlığım falan yok. 10 ay içinde de olmayacak. şu anda allah korusun bana para kaybettirecek herhangi bir durum beni direkt olarak borca sokar ve öyle 10 ayda falan da ödeyemem, ödeyecek kimsem de yok.

45 yaşında senden daha fakir durumdayım. beni örnek al, "ya bu herif gibi olaydım ne halt yerdim" de. al sana psikolojik tavsiye.

Dostoyevski okuyun, kendinizi seyredin. Onun gerçekten de kompulsif bir kumarbaz olduğu ve hayatı boyunca kumar bağımlılığıyla mücadele ettiğine dair kendi yazıları ve çokça yorum var. Kayıplarını geri kazanmak için kış vakti paltosunu kaybettiğine dair yazılar var. Dostoyevski'nin romanlarında insan psikolojisini ne kadar iyi çözümlediğini biliyoruz. Şimdi böyle bir büyük yazarın zekasına ve yeteneğine sahip bir kişinin bu kadar riskli davranışlarda bulunması şaşırtıcı gibi gelir insana. Fakat zeka veya başarı ne olursa olsun, kumarın hayatın her kesiminden bireyleri etkileyebileceğini kabul etmek önemli. Yeraltından notlar ve kumarbaz çok iyidir.

hocam duzenli olarak ayni konuyla ilgili baslik aciyorsun, soylenen seyler de asagi yukari ayni. yanlis anlama ama cidden burda ne duymak istiyorsun ki seni rahatlatsin? cidden merak ve endisi ettigim icin soruyorum. diger arkadasin da dedigi gibi belki psikolojik yardim almayi dusunme zamanin gelmis olabilir.

Bu duruma sevinmelisiniz 300 bin TL'ye hayatınızı kurtarmışsınız daha ne olsun.

Beyninin sana bir oyunu olabilir. Aeni tekrar kumara teşvik etmeye çalışıyor olabilir, dopamin meselesi.

O giden parayı, ruh sağlığını geri kazanman için gereken bir diyet (bedel) gibi düşün, de ki ben bu para karşılığında kendi ruh sağlığıma kavuştum, ruh sağlığımdan kıymetli değil, bir daha da yapmam. Bu şekilde inanırsan sorun olmaktan çıkar.

Psikolojik destek almadan çözmeniz zor gözüküyor, sürekli buraya sorarak anlık rahatlama yaşasanız da belli ki tekrardan alevleniyor. Lütfen, lütfen destek alın.

giden parayı kafays takıp, "ben bunu geri alırım" hissiyle tekrardan bulaşma yeter. giden gitti. ailene borcunu ödeyip sıfırlamaya ve yeniden birikim yapmaya bak.

yukarıda da dediğim gibi, sanki öyle bir para zaten hiç yokmuş gibi hayatına devam et.

devam ederseniz 300 olacak 3 milyon.

bazen zarar kes yapmak gerekiyor borsada bile. o para gitti ve gelmeyecek.

power of habits diye bir kitap vardı, muhtemelen alışkanlıkların gücü diye türkçeye çevrilmişti. kumar sizde bağımlılık olduğu için yerine bir şey koymanız lazım.

düşünmeyin yani.

ek olarak terapi alın. muhtemelen başka bir sıkıntı nedeni ile hızlı köşeyi dönme, problemden kaçma vs. olabilir. terapi ayıp değil, kendinizi anlarsınız.

tekrar söylüyorum, giden gitti ve hayatın sonu değil.

Fenerbahçe olamayacaksa kapatsın gitsin.

daha takımların kadrolar bile belli değil. yine fener-gs yarışır da sonucu neler belirleyecek göreceğiz.

ya gs olur ya fb. bence fb olur.

Beşiktaş olur

Yüksek performans sergileyen takımlar bir sonraki sezon dağılıyorlar

olay tamamen kadro gücü.
Beşiktaş, Başakşehir ve trabzonun bir süre daha gs fb seviyesinde kadroya çıkması zor gözüküyor.
1-2 aya netleşir.

FB

Adana Demirspor

Gsliyim. Fenerbahçe çok gaza geldi aslında bir takımın şampiyon olması için her ortam oluştu. Tek sıkıntı fb olmasi, sene ortasında bir şeyler yapıp gene konsantrasyon dagitirlarsa geçen sene benzeri olabilir.

Gs'de yönetim savaşları da var bir de 3 sene üst üste her zaman zor.

fener saglam kadro kuracak gorunuyor. ama daha sezon acilmadi toksik baskan kavgalariyla basladilar. formula yarisi gibi goruyorum bunu: musabakanin en iyi, en guclu calisan araci sende; ama soforu artistik hareketlerle bu gucu suistimal ediyor. baskan, ortam, mentalite ayni oldugu icin bu sene fener harici bir takim olur diyorum.

son 15 senede Fenerbahce 2 milyar doların uzerinde para harcamış, gelen şampiyonluk yok. burada gaza gelen arkadaslar fenerbahcenin ne kadar loser bir camia oldugunu göremiyor sanırım. doymusluk hissi sebebiyle besiktas diyorum, okan buruk faktöründen dolayı gs da olabilir

Tek sebep değil ama en büyük sebep olan TFF başkanına bağlı

bu sefer fenerbahçe alacak diye düşünüyorum.

beşiktaş bu sezonki kadar kötü olmaz ama bu kadroda değişmesi gereken çok parça var, iyi sezon geçirseler bile şampiyon olmaları bence düşük ihtimal.

galatasaray iyi geçirdiği yıllardan sonra dağılmaya müsait bir takım. tabii daha kadroların kurulması için koca bir yaz var ama ben hem bazı önemli oyuncularını kaybedeceklerini hem de seneye o kadar iyi olmayacaklarını düşünüyorum. icardi mesela süper bi santrfor ama kafası atınca ya da göbeği salınca kaybolup camianın huzurunu da kaçırabilecek bi adam, iki ucu keskin bıçak.

fenerbahçe'de başkanlık kaosu geride kaldı, teknik ekip desen sağlam, kadroları iyi. ersun yanal sezonu gibi nisan'da şampiyonluk ilan ederlerse şaşırmam açıkçası.

fenerbahçe biraz zor olur. iyi kötü ufak büyük bütün takımlar mouruinho lu fenerbahçe ye diş geçirmek için canını dişine takacak.geçen sezondan daha zor bir sezon olacak.
süpriz bir şekilde beşiktaş ve trabzonspor aradan sıyrılırsa hiç şaşırmm.

FB'nin almasi lazim, alamazlarsa batip yokolacaklar bu gidisle.
FB'nin yok olmasi, bizim isimize gelmez, o yuzden onlar olsun da biraz toparlansinlar diyorum.

Mayıs'a kadar puan farkı yine başa baş giderse Gs, en az 9-10 puan farkı açarsa fb olur.

Kadroları görmek lazım. Çok erken daha.

Bir çok insan "bir daha asla böyle bir sezon yaşanmaz" diyor ama bence yine geçen sezonki gibi bir sezon yaşama ihtimalimiz yüksek. Rekor puanlar tekrarlanabilir.

Sabah yememek. Öğlene kadar fasting yapmak. Bu olmazsa proteinli süt/yogurt gibi bir şey yemek.

Gece salata hazırlayıp dolaba koy soğusun, çoban salata olur her türlü yeşillik domates, içine bir iki ızgara zeytin, yarım avuç haşlanmış yeşil mercimek, haşlanmış nohut gibi bakliyatlarla da destekle, soğuk soğuk güzel oluyor

içine biraz lor peyniri de ekleyebilirsin, buna çingene pilavı diyorlar

Sabah ye tabiki ama poğaçs değil. Tam buğday ya da çok taze olmayan normal ekmek. Zeytin peynır fıstık ezme domates salatalık 2 ceviz. tavuk ızgarayı bırak.

Türkiye'de sağlıklı beslenme -toprağı ellemeyenler için söylemek gerekirse- sürdürülebilir bir durum değildir. Dahası aslında bu mümkün değildir zira toprakların çoğunluğu step. Yani elleseniz de verim sınırlı. Sonrasında Metropollerde sağlıklı beslenmek artık zenginlik gerektirir. Gerçekten zenginlik. Param var marketten istediğim sağlıklı gıdayı alırım yaklaşımı gerçekçi değil, çünkü marketlerimizde orjinal gıda yok. Orjinal gıdanın zaten kendisi yok. o halde hedef şu olmalı; bunca endüstriyel sahte gıdalar ve yaratılan sahte ihtiyaçlar içerisinde bedene en az zararı veren beslenme indirgemesini seçmek. Bunun cevabı da çok açık. Hayatta kalacak kadar yiyeceksiniz. Biyopolitika, thanatopolitika, ekoloji nüfus ve sürdürülebilirlik kavramları önemli.

Bölgesel zayiflama olmadığına göre bölgesel hareket yapmaya gerek de yok.
Spor yapmayan biri olarak tahminen kasiniz yok, yağ orani fazla. Bu sebepten kalori takipli, yüksek proteinli diyet yapip haftada 3 gün ağırlık antrenmanı iki gün de yürüyüş yapsaniz hem vücudunuzun görünüşü hem de sağlık için en ideali olur.

Bahsettikleriniz bir işe yaramaz. Bilimsel desteği olmayan şeyler.

Aktif bir yaşamınız yok. Günün büyük çoğunluğunu oturarak geçiriyorsunuz. Yani fiziksel güç gerektiren bir işte çalışmıyorsunuz. O yüzden ve biraz da beden türü/genetik sebepli olarak yağlarınız da ağırlık merkezinde ve otururken size daha fazla "yastık" sağlayacak yerlerde birikiyor. Bir de 30'lu yaşlara gelindi artık. O kadar kolay değil tabii. Üstüne de ekonomik kriz sebebiyle yaşanan fiyatlarda artış, besin kalitesinde düşüş sebebiyle sağlıklı da beslenemiyoruz.

Düzenli ve tempolu (nabzı çok düşürmediğiniz) uzun yürüyüş o kiloyu vermenize yardımcı olur.

omer hayyam'a atfedilen "ayaga kalk, uyumak icin onumuzde sonsuzluk var" sozu cok hosuma gidiyor. yani her seyin nihayetinde bitecegini ve amacsizligi gercegini kabul edip ne yapilacaksa simdi yapilacak diyerek bundan guc alan bir tavir takinmak cok hos bence.

çocuk yap

merak, bir şeyleri merak etmek, bir nevi kendini kandıracaksın yani

bu tarz duyurulara spor yap, cocuk yap, cikolata ye gibi antin kuntin tavsiye verenleri dinleme. once psikoljiyi hazirlaman lazim. umut, mutluluk, enerji verecek dizi, film, kitap, video, muzik, ortam, insanlardan yardim alabilirsin. birazcik motivasyon gelince de amac belirlemen lazim. onun icin de kurs, plan, program, ekipman alisverisi vs...

Hedefleriniz olsun. Mesela şu konuda şu seviyeye gelmeliyim

çocuk yapmayın.

Balkonda bira içtim bütün haftasonu.

Klima cennetin anahtari hatta irmagidir.

Klima olan bir evde vakit geçirmeyi birak, sabah aksam çalismak bile ayri keyiftir.

Hava sıcak ama ben yine de dışarı çıktım dün de, bugün de. Evde çok fazla yapılacak şey var. Kitap okuyorum, dizi, film izliyorum, resim yapıyorum, temizlik falan.

Çarşamba İstanbul 35 gösteriyor. :) Haftasonu sıcağına rahmet okutacak cinsten.

Mecbur değilsem yazın evden çıkmıyorum ya da çıkarsam akşam çıkıyorum.

Valla evde bu ara tez mez işleri bir de iş yerinin biriken işlerine bakıyorum. Akşamları yürüyüşe çıkıyordum. Ama artık akşamları parklar ve caddeler çok dolu olduğu için uyanabilirsem sabah işe gitmeden önceye alacağım yürüyüşlerimi.

Ormana yuruyuse gidiyorum, spora gidiyorum, evde dizi-film izleyip temizlik yapiyorum, kitap okuyorum, kediyle takiliyorum, alisveris vs islerini hallediyorum. Sokakta durmayacagim aktivitelere yogunlasiyorum genelde.
Yazcilar mutlu musunuz?

İnsanlar 37 derece sıcakta bir şişe soğuk su ve şapka eşliğinde Efes antik kenti, Atina akropolisi geziyorlar. Evet sıcak bahanesiyle zamanınız çok boş geçiyor.

Çok boş geçti bu hafta sonu neyi yapayım diye karar veremedim bir türlü evde serin serin uyudum.
Arkadaşlar alaçatıya gitmiş, ben ev işlerinide yapmadım, dizide izlemedim, kitap okumadım, gösteri-etkinliğe de katılmadım…
Eşlik edecek arkadaş olmuyor her zaman,
Her aktivitede yalnız yapılmıyor.

Terlemeyi hiç sevmiyorum ben şort ve kısa kolluyla terliyorum millet gömlek ve uzun pantolon giyebiliyor çok şaşırıyorum bu havada

sabah çok erken saatte kalkıp koşu, yürüyüş vb. yaparsanız sonrasında gün boyu dinlenmek keyifli oluyor.

ormana gittik arkadaslarla. oyle mangal, yemek falan da degil. 2lt kola + cekirdek saatlerce pofur pofur oturduk.

kuzenimin eski eşi orkestra şefi idi. bunu direkt olarak kendisine sordum açık açık. napıyon sen şimdi çıkıp, herkesin önünde notası var, sen elini kolunu sallamasan çalamazlar mı diye.

asıl görevi provalarda imiş. provada tek tek çalıştırıyor. sen şurada gireceksin, sen şurada yükseleceksin falan diye. konser esnasında yaptığı şey bir provada çalıştıklarını hatırlatmak, bir de tempo tutmak. yani aslına bakarsan kendileri de çalarlar ama başlarken aynı anda giriyorlar mesela hepsi birden. şef işaret etmese hepsi aynı anda giremez. ha girdikten sonra çalabilirler belki.

sanirim kibritsuyu nun dedigi gibi bi noktadan sonra otopilota aliyorlar

www.youtube.com

kisa soluklu performanslarda calabilir. zira yaptigi tek sey siradaki kim, nerde, ne kadar calacak gibi seyleri belirlemek. 329329 nota ezberleyen adam o kadarini da yapabilir; ama uzun soluklu ve kalabalik orkestrali konserlerde o duzeni ezberlemek, hayata gecirmek zor.

yani teknik direktör gibi düşünün. teknik direktör de maç sırasında kenardan bağırıyor, el kol yapıyor falan. yapmasa olmaz mı, çıkıp oynayamazlar mı, oynarlar. teknik direktörün asıl işi antrenmanda. taktiği belirliyor, oyuncuyu çalıştırıyor, oyun planını oluşturuyor. maç sırasında da anca onları hatırlatıyor.

ya da tiyatro oyunu rejisörü mesela. temsil esnasında adam salonda bile olmayabilir, evinde yatıyor, oyuncular kendi oynuyor. en fazla kimin ne zaman sahneye çıkacağını söyleyen görevli var. ama o rejisörün asıl işi provalarda. temsilde kendisine çok gerek yok.

aynı hesap.

youtu.be

Ayrıca Youtube'da Nisan Ak'ın videolarına da bakabilirsiniz.

eski orkestra çalışanıyım;

- Şef her enstürümana göre partisyon yazar/yazabilir, kendi yorumuna göre enstrümanlarda partisyon değişikliğine gidebilir
- Provada orkestrayı çalıştırır, kimin nerde gireceğini, çıkacağını belirler.
- Ritmi belirler.
- Orkestra canlı bir organizmadır, konser esnasında kimse ne olacağını bilemez, robot gibi çalamaz(insan faktörü). Bir ekip geç girebilir, bir ekip erken girebilir, solist sarhoş olabilir(başımıza geldi) bir yandan nota takip edilirken bir yandan da göz ucuyla şef takip edilir, seyirci anlamaz ancak personel şefin minor hareketlerinden ne yapması gerektiğini anlar.
- Orkestranın moral motivasyonunu yükseltir/düşürür.

aklıma gelenleri yazdım.

şef olmadığında birinci kemanın yayını referans aldıklarını duymuştum

Artık onun da arabası var hemen yarın yoldayken arkadaşınıza "artık senin de araban var, bir hafta senin arabanla bir hafta benim arabamla gider geliriz" demeniz gerekiyor. Lütfen artık sesinizi çıkartın.

onceden de araci varmis zaten, durum degismemis ki? hataniz basta para vermek istediginde, sonradan benzin almak istediginde oyle ya da boyle engellemeniz. kendi kendinize kurulacak bir sey de yok, acikca konusun, utanilacak bir mevzu degil. kendi kendinize dert yaratmissiniz valla.

Neden bu kadar uzun süredir tepkini göstermiyorsun? Adam seni servis şoförü yapmış işte

Hocam cok pasifsiniz. Konusarak cok cok kolay anlasilacak konuyu siktiri cekme noktasina siz getirdiniz. Adam para vereyim dedi almadiniz, benzin koyayim dedi “oradan olmaz su benzinlikten alalim” demediniz. Eleman araba aldi, senin aracla da git gel yapalim demediniz. Surec boyunca “aslinda sen bana katildigin gunler icin benzin parasini bolusebiliriz” demediniz.

Simdi gelmis siktiri cekicem diyosunuz. Yapilmasi gereken ilk sey bu mu sizce? Bosa kurulmayin diger elemana.

Yapman gereken:

O: Yarın bir arkadaşı yol üstünden alabilir miyiz?
Sen: Olur tamam ona göre erken inerim ben. Kaçta alırsın?

hocam ilk yazdığını okuyup sinir olmuştum. son durumu okuyunca daha da sinir oldum. ver şunun telefonunu arayıp saydıralım. ama suç sende.

Kendi kendine asla vazgeçmeyecek bundan emin olabilirsin.

Taktik ; yolda giderken benzinciye uğra, girişte fiyata bakıp fiyattan şikayetçi ol. Benzin alıken çok fazla alma, bu şahsın ödeyebileceği bir miktar olsun. İlk seferde başarılı olmasa bile bu taktiği tekrarla. Benzin almaya hep bu şahıs yanındayken git. Sonunda ödemeyi teklif edecektir, sakın reddetme.

Bunlara ek: arabam çok km yaptı ben de satıp sıfır mı alsam,
Senin araba ne kadar yakıyor vs.
Söylemlerde bulun.

Aslında olay şöyle. Bu adam bu zamana kadar geldiği insanlara sırt dönüyor. Onlara para veriyor yada dönüşümlü araç kullanıyor.

Ben gelince yalandan para teklif ediyor ben kabul etmiyorum para alırsam bana servis muamelesi yapar ve 40 yılda bir isim olsa mırın kırın eder. Asla derdim para değil.

Bugun benle geldi arkadaşını bıraktık yol üstünde. İşlerinde herkes araçla neden gelmedin dedi mırın kırın etti.

Yumuşaklı huylu kimseyi kırmayan bir insanım ama iyi niyetimi fazlasıyla sömürdü 8 aydır.

Yaşça benden büyük 15 yaş, İşlerinde saygı duyulan biri.

Bayramdan sonra herkes kendi yoluna. 3 kuruş kar yapacam diye 5 kuruş zarar edecek. Borç harç aldım diye ağlıyor muhtemelen borç hafiflesin diye beklicemi sanıyor. Bana güvenerek borçlanmadın herhalde diyerek mesafeyi açacağım.

Bu zamana kadar maalesef çoğu kimse iyi niyetimi suistimal etti.

ben böyle durumlarda belirgin dönüşlerle o kişiyle iletişimi kesiyorum. bozulduğunu görecek kadar bile görüşmüyorum sonrasında.

Siz aman ağzımızın tadı bozulmasın ali rıza bey tavrınızı sürdürmeye devam ederseniz yakında sırtınıza semer vurup işe öyle gidecekler.

Neyse olan olmuş, şimdi durumu düzeltme vakti. Ama bence sizin de içinizin biraz soğumaya ihtiyacı var. Arkadaşın daha önceden bir kere para teklif edip sonra kulağının üzerine yatması onu aklamaz. Hele size bile sormadan aracınıza başka birini alması zaten niyeti baştan ortaya koyuyor. Kaldı ki siz konuşmaya çalışınca size para teklif edecek, ben zaten teklif etmiştim diyecek vs. Para alırsanız da zaten servis şöförü gibi dedike olacaksınız adama.

O yüzden kıssasa kıssas. Akşam eve dönerken alın arabaya gençleri, yola çıktıktan sonra "ya benim bir markete uğramam lazım " deyin. şöyle 45 dakikalık bir haftalık alışverişi patlatın gençler arabada beklerken. Sonraki gün yine yolda "arkadaşlar mesaj attı benim şuraya gitmem lazım, ben sizi en iyisi otobüs durağında bırakayım, buradan kolay gidersiniz", sonraki gün benzer bir hikaye. Arkadaşınız mutlaka e abi keşke yola çıkmadan söyleseydin vs gibi bir şey mırıldanacaktır. Siz de orda tamam karşim, bundan sonra sen kendi arabanla istediğin zaman gelir gidersin, insanlara da iyilik yaramıyor vs diye yapıştırır tribini atar, siktir edersin.

Normalde adamla kesin bir dille konuşun, durumdan rahatsız olduğunuzu ve artık benzin parasını verse de arabanıza almak istemediğinizi söyleyin derdim, ancak alınmayın ama pasif agresif bir tarzınız var ve bu konuşmada söz konusu arkadaş sizi kolaylıkla manuple edebilir. Yukarıdaki trip atmalık çözüm ise tam pasif agresif'lerin seveceği türden.

En sevmediğim insan tipi sizsiniz.
Bir konuya hem çok sinirleniyorsunuz hem de hiçbir sinyal vermiyorsunuz. Yaptığınız haksızlık.

Koskoca insansınız. Ne düşündüğünüzü, ne talep ettiğinizi arkadaşınıza net şekilde söyleyin ve o şekilde ilerleyin.

@Michael_knigt bir konuda haklısınız 8 ay boyunca bedava gidip gelme olmaz. Bu süreçte aracımız satıcam 200 bin km oldu diyerek oyaladı. Bende kendimce aracını satsın bakalım nolcak diye bekledim.

Bu hafta izine ayrılıyorum dönüşte tavrım net.

Daha erken mudahale gerekirdi. Adamin bu kadar iyiligi kabul etmemesi gerekir belki ama verilen sinyal yoksa bilememistir. Mantikli oldugunu dusundugunuz seyi, normal bir dille soyleyin. Mesela haftalik arac degisimi olur, yolcuya zarar gelirse sikinti oluyormus vs de diyebilirsiniz. Guzel bir uslupla soyledikten sonra problem olacagini sanmiyorum.

hocam aylar oldu duyuruna cevap yazmistim, her seyden bagimsiz bu konunun hala cozumlenmemis olmasi sizin basiretsizliginiz kusura bakmayin lutfen.

@bay b , evet haklısınız aracını yeniliyince durum düzelir diye umdum. Son hal ve hareketleri iyice tüy dikti. Bu hafta izne ayrılıyorum. Bayram dönüşü yollar ayrılacak.

Hocam benim başım bu yüzden belaya girdi arabama iş arkadaşımı aldım kaza yaptık iş arkadaşım yaralandı ailesi bana tazminat davası açtı 1 yıl uğraştım. kanuna göre arabana aldığın kişinin can güvenliğinden sen sorumlusun

ben kimseyi almam arabama isterse ölsün.

pandoc'a bakın derim.

Schengen Vize Ücreti: 2.675 TL (Herkes ödemek zorunda) İtalya konsolosluğuna gidiyor muhtemelen
iDATA Koordinasyon Ücreti: 1.394 (iData işlem yaptığı için iDataya giden işlem ücreti)

Ek hizmetlerimizin tamamı tercihinize bağlı olup Vize ücreti + iDATA Koordinasyon ücretine ek olarak nakit Türk Lirası veya kredi kartı tahsil edilmektedir.

EK HİZMET=
Premium Lounge Hizmet Bedeli 3.167 TL

Özel premium Lounge için ekstra verilen para.

Özetle Premium'a gideceksen

2.675 TL Schengen Vize
1.394 TL iData İşlem
3.167 TL Premium Lounge
= 7.236 TL toplam ödeme

Her şeyden önce internette gördüğünüz her şeyi yayınlayamayabilirsiniz. Copyright durumunun sizin kullanacağınız türde bir kullanıma izin vermesi gerekiyor. Özellikle ticari kullanıma yönelik kısıtlamalar olur örneğin. Genelde eğitim amaçlı kullanıma izin verilir ancak bazen eğitim amaçlı kullanımlarda çoğaltma yapılmasına izin verilmez vs. Fotoğrafı edindiğiniz yerde yazar bunlar eğer düzgün bir yerden edindiyseniz. Aksi halde fotoğraf sahibiyle irtibat kurup kullanım izni istemelisiniz. Bu tür konulara çok dikkat edilen bazı okullarda bu izinler ek şeklinde yayınlanabiliyor. Detayları ve ne istediğini danışmanınıza sormanız daha faydalı olur. Çünkü genelde hocalar daha serbest davranıyor, ben burda teorikteki durumu aktardım.

İkinci soru için, fotoğrafın uygun şekilde kaynağını verdiğiniz müddetçe, copyright açısından da sıkıntı yoksa sorun olmaz.

tesekkurler
tez yazmıyorum kitap yazıyorum danısman falan yok o sebeple, yayınevınde de bunları bılen yok o yuzden kararsız kalıyorum.

Bu durumda başınızın ağrımaması için sadece public domainde yer alan fotoğrafları kullanmanız en kolayı olur. Bir de adil kullanım kavramına bir bakmanızı önerebilirim. Eğer yazdığınız kitap bilimsel bir kitapsa adil kullanım konusu devreye girer ve yasada belirlenen sınırlar içerisinde daha geniş bir alanda hareket edebilirsiniz.

Aşağıda verdiğim linkte hem adil kullanımdan hem de izin isteğinin nasıl olması gerektiğinden bahsediyor.

library.ku.edu.tr

çocuk kitabı, çok teşekkür ederim.

ilk sitede istock görselleri kullanılıyor. fotoğrafçısı muhtemelen istock'ta yazıyordur ama teker teker bulmakla uğraşılmaz valla. glamour magazine'de görselin altına "istock" yazıp geçmişler.

istock görselleri telifsiz diye biliyorum ama ticari kullanımda sınırlayıcı şartları var, onlara bir bakarsınız siz.

o kadar zor ki hepsinin kuralı ayrı ticari kullanımda mutlaka para istiyorlar, bende ne yapacağımı şaşırdım, 30 tane fotograf var. istocku da arastırıyorum simdi, çok teşekkürler.

Eğer kendiniz oturacaksanız ev alınır ama yatırımlık alınmaz, ev fiyatları ege kasabasından kayserinin kasabasına kadar her yerde şişmiş durumda, daha da yükseleceğini düşünmüyorum

ikincisi kredi faizleri de çok yüksek

Ytd

ekonomik planlamada sizle aynı durumdayım. şuan beklemeyi tercih ettim. beklerken de nakit kısmını artırıyorum. kredi çekeceğim miktar 500k.lar altına düştüğünde alım gerçekleştirmeyi planlıyorum.

1.5 milyonluk ev 2.5 degil 3.5 falan olur ama yatirimlik ev almazdim ben de. 10 milyonluk daireye 25k kira oduyoruz, sacmalik. ytd

bir sene sonra veya bu süre içerisinde herhangi bir anda kredilerin düşmeye başlayacağı algısı oluştuğu anda 1.5 milyon dediğin ev 2.5 olur. 1.99 olduğunda bile değil, artık merkez bankamız faiz indirim sürecine girmiştir dediğimiz aşamada evler artmaya başlayacak. konut kredileri için 1.99 ve aşağısına geldiğimizde daha da fazla artmış olacaktır şu an baktığınız 1.5'luk ev. burası ahlaksızlar ülkesi olmuş maalesef.

oturmak için alıyorsanız bundan daha iyi bir zaman yok. ev-araba fiyat skalasına bakarsanız evlerin balonunun söndüğünü görebilirsiniz. bir de ilave olarak herkesin alınmaz demesi bile zaten çok büyük bir al sinyalidir her zaman.

Oturacaksanız alın.
Yatırımsa yine alın. Hata yapsanız bile %5-%10 gibi bir hata olur, bir felaket olmaz.

Şu anda faiz 3,05 olduğu için o ev 1,5 milyon. Faiz 1,99'a düşse yarın, ekonomide başka hiçbir şey değişmese sadece konut kredisi faizi 1,99'a düşse o ev 2,5 milyon olacak.

O yüzden siz şimdi eviniz alın. Faiz'ler 1,99'a düşerse yapılandırma yaparsınız.

Gayrimenkul satın alacaksanız ve kredi alabiliyorsanız hiç beklemeyin muhtemelen bu fiyatları bir daha bulamayacaksınız. Bu piyasada garimenkul toplama zamanı. En fazla 3-5 Yılda evin rayiç değeri katlayarak artacak (bunu yazın bir kenara zamanı gelince hak vereceksiniz). Şu an gayrimenkul piyasası faizlerden dolayı son 20 yılın en kötü döneminde bir daha bu fırsat ne zaman gelir veya gelir mi bilinmez. Kasım ayı gibi faiz indirimi bekleniyor faizlerin inmesi gayrimenkul fiyatlarını yükseltir. Gayrimenkul fiyatları düşecek diyenler her zaman oldu fakat gayrimenkul fiyatları uzun vadede hiçbir zaman geriye gitmedi. Ne darbe dönemleri, ne ekonomik krizler ne birinci ikinci dünya savaşları gayrimenkul her zaman değerlendi. Malum Türkiye'de ağzı olan konuşuyor beklerseniz daha çok beklersiniz bu fırsatı kaçırmayın.

sizle aynı durumda kalsam yapacağım işlemler;
1- sigorta şirketine telefon ve mail, mail içeriğinde 1 hafta süre veririm, 1 hafta içerisinde sıkıntı giderilmezse kendi tamircime gideceğimi belirtirim
2- 1 hafta içinde dönüş olmazsa kendim yaptırırım (serviste yaptırıp mutlaka fatura alırım)
3- sigorta şirketi ve araç sahibine karşı icra takibi başlatırım.
(not: avukatım. daha pratik bir yöntem var mıdır bilemiyorum.)

çok teşekkürler. peki edevletten Motorlu Araç Sigortalarında Eksper Atama (Tüzel Kişi) özelliğini kullanarak yeni eksper atasak sizce farklı bir yol olabilir mi?

eskiden ortakoy istikametine giden otobuslerin durdugu bir durak vardi, yikilan koprunun altinda. artik dolmuslar o duragin karsisinda yolun karsindan kalkiyor.

Nip+Fab Vitamin C Serum 50 ml kullanıyorum memnunum. (%5)
bu üründe daha yoğunmuş %15 ama denemedim www.nipandfab.com

Normalde logosoft, sap benzeri mrp uygulamaları var da bunların girişi gerekecek.
Excel de manuel girip hesaplamakta bir yöntem.
Belki yapay zekaya öğretip hesaplatabilirsin.
2 yıl boyunca bunların reçete hazırlanma işlerini yapıp programa tanımladım fakat bir türlü bu şekilde üretim işi yapılamıyor çünkü ürün döküm geliyor işleniyor boyanıyor sürekli stoklu çalışmak gerekiyor

Yanlış anlamıyorsam sana bom explosion yapıp sonra elindeki malzemelerin yetip yetmediğini söyleyen Excel lazım. Çok datali degilse youtubeda excel bom explosion vs diye bakarak yapilabilir.

Stok optimizasyonu değil bu.

Yahu adamın sorduğu duvara takılan klimanın yere koyulan versiyonu.

Evet iş görüyor, tek sıkıntı biraz gürültülü olması ama o kadar sorun edilecek bir gürültü yok.

ben çok araştırmıştım pandemi zamanında, dışarıya boru salma muhabbeti falan uğraşma; özetle: nope.

özetsiz:

split klimalardaki dış ünite zaldır zaldır bağırıyor bir süre sonra. mobil için de bununla ilgili çok şikayet okudum. evin içinde motorsiklet çalışıyor vs. gibi.

dyson da olsa bir süre sonra evin içindeki sıcaklığı yok etmek için anırmak zorunda kalacak çünkü bu cihazın içindeki soğutacak ünite split klimaya göre minnaklar ötesi.

bir de cam kiti alacan sinek böcek girmesin diye. o yapışkanlı şey bir süre sonra sıcaklıktan kendini salacak her camı açtığında yerinden ayrılacak. sürekli küfredersin.

iş yerinden biri aldı. fakirdi markası sanıyorum. küçük odada işe yaradığını ama mutfakta vs uzun süre çalışsa da yeterli gelmediğini söyledi. bir de o borusu ısınıyormuş bir süre sonra artık borudan ısı yayılmaya başlıyormuş vs yani pek mantıklı bi cihaz değil anladığım kadarı ile ki fiyatı da çok uygun değildi yani direkt klima almak daha mantıklı.

biz tavan vantilatörü bakacağız bu arada, ben de bilmiyordum ama normal vantilatörden farklı bi çalışma mantığı varmış ve işe yarıyormuş serinletme açısından.

Ben geçen 12 binlik electrolux klima aldım, borusunu camdan şu aparat ile çıkartıyorum, www.koctas.com.tr

dışarıdan hava gelmiyor ve borudan felaket sıcak bir hava atılıyor, içeriye buz gibi hava üflüyor. Odam 30 dereceydi 25 e düşürüyorum o şekilde takılıyorum.

sadece normalde dış ünite olması gerekirken o mekanizma cihazın içinde olduğu için 60 desibel bir gürültüsü var.

gece uyurken klimayı yatak odasına taşıyorum, uğultu o zaman hoş oluyor sanki araba veya fön makinası gürültüsü gibi dsfjgdfg

ama çalışırken bazen rahatsız ediyor, gürültü önleyici kulaklık takılıyorum.

benim için çok dert değil terlete terleye çalışmaktansa mobil bir çözüm baya işime geldi.

Şikayet edilmesinin nedeni insanların normal klima performansı beklemesi.

Memnun olduğum yok.
Markayla, modelle ilgili değil. O ürünün tasarımı ve çalışma şekliyle ilgili sorun.
Büyük sorunlar:
1- Çok gürültülü. Normalde evin dışındaki ünitedeki gürültü bunda evin içinde.
2- Cama doğru giden boru sıcak hava atıyor ve çok sıcak. Adeta o boru boyutunda bir kalorifer peteği çalışıyormuş gibi odayı ısıtıyor.
3- Camı hafif aralık bırakmış oluyoruz. Bezle, aparatla bir miktar kapatıyoruz ama yine de o cam aralık kalmış oluyor, dışarıdaki cehennem sıcağı içeri giriyor.
4- Mobil deyince öyle vantilatör gibi zırt pırt taşıyabileceğinizi düşünmeyin. Onun o borusu, camdaki apartı vs. derken zahmetli bir iş. Ben her gün onu odadan yatak odasına taşımakla uğraşamam mesela.

Normal split kilma taktırmanız mümkün değilse mobil klima alırsınız ama memnun kalmazsınız.

En güzeli klima tamir eden bir dükkanı aramak, onlardan ikinci el klima alıp taktırmak. Valla.

medium.com
en.wikipedia.org
www.britannica.com

Google amca?

Ruhsal bir yorgunluk olabilir mi? Ben ruhsal yorgunluğumu bazen bedensel hissediyorum çünkü.

Sadece hafta sonu 1 gün mü yorgun hissediyorsunuz? Eğer bütün bu temponun sonunda her Pazar evde pinekleme moduna geçiyorsanız psikolojik olarak "uf ne haftaydı ya yoruldum" moduyla yorgun hissediyor olabilirsiniz.

@rock ruhsal olarak da iyiyim aslinda, enerjik hissediyorum :/

@gabe 3 ay once tam kan sayimi vs her seyi yaptirmistim. 3 ayda degisir mi acaba her sey :))

@pispinti hafta ici de bi tik yorgub hissetsem de spora gidecek ve egzersizi cikaracak gucum oluyor. Asil hafta sonu dusuyorum. Dediginiz de mantikli aslinda.

Dinlenme gunleri yurume isini yapmamayi dene sadece dinlen o gunler

Bende haftanin 3 hunu fullbody yapiodum dinlenmelerde 1 saat tempo yuruyus yapardim aynisi basima geldi 2 ay dayandim bir dene bakalim

Çok spor yoruyor bence. Hocamız kaliteli dinlenmekte gelişmenin bir parçasıdır derdi. Ben kendimi deniyorum sürekli. Ne kadar dinlenme ne kadar beslenme ne kadar hareket hangi saatler. Bence sağlık demeyimle elde ediliyor.

Valla bence bu tempoda yorgun hissetmek de normal bir noktada. Neticede biyolojik varlıklarız, mekanik bir yapıda değiliz.

@zetnikov aslinda cok agir da gitmiyorum antrenmanalrda. Cunku agir gidince bir sure sonra eeeyh eytere be diyebildigim icin belirli bir dengeye oturttum. Eger hafta sonu gece disari cikacaksam yuruyusu yapmiyorum, ama cikmayacaksam da bi deneyimleyebilirim tabii.

@geveze yazar katiliyorum. O yuzden abartmadan belli bir seviyede yapiyorum. Ha bu da fazla geliyor olabilir, yuruyusu yapmayip bi deneyebilirim. Ama o da 1 saat ya, cok da atla deve degil aslinda

Haftada bir gün yorgun hissetmek doğal değil mi sizce de? Hafta içi ortalama bir insanın üstünde enerji harcıyorsunuz, 6 gün hareketli bir temponuz var. 1 gün de yorgunluğunuzu çıkarıyorsunuz. Ayrıca zihnen de enerjiğim diyorsunuz. Yani bundan doğal ne olabilir ki? İnsan yorulur @mor oje :D yorulabilirsiniz. Yorulabilme hakkını verin kendinize.

@akhenaten ofise gitmiyorum sadece spora gidiyorum. Ekstrem bir enerji de harcamiyorum aslinda vucudun normal ihtiyaci kadar diyelim. Yorgun hissedilir tabii ki insaniz ama bir gun boyle bitik hissetmek garip geldi bana :)

Buranın müdavimi olan arkadaşların artık bazı konuları çözmüş olmaları gerektiği inancındayım. Ama bazen de hayal kırıklıkları oluyor.

Şimdi haftada 17 gün spor yapıyorum denebiliyor da, çok defalar anlatıldı, bu spor denen şey nedir, siz kaç kilosunuz, günlük kalori ihtiyacınız nedir ve bu günler boyu yapılan sporun adı nedir? Yani kaç kalorilik bir spordan bahsediyoruz tam olarak.

Müdavimlerden gelen suyuma limon koyuyorum söylemi falan da ilginç geliyor bana. O limonu niye koyuyorsun arkadaşım, ne işe yarıyor? C vitamini diyorsan limon koyma suyuna 2 -3 dal maydanoz ye. Bu magnezyum denen olay nedir, ne işe yarar, kansere bile iyi geliyor mu. Salata protein tamam da, makrolarını ayarladın mı, neyde noksanın oluyor da salatayı özel belirtme gereği duydun.

Falan.

@mirket bu kadar detaya girsem direkt doktora veya bir diyetisyene giderim. Mesela neden takviye aldigimi, meniskusumu falan anlatayim mi?
Makrolarima dikkat ediyorum, c vit iceren sebzeleri tuketiyorum, bilincli hareket ediyorum yani, tum tuslara basmiyorum. Burada bir fikir teatisi amaci var, tibbi bir amac pesinde degilim haliyle detay detay her seyi yazmiyorum

Onu diyorum ya ben de, bir kadının günlük c vitamini ihtiyacı 75 mg. O da bir tutam maydanoza gibi bir şey oluyor. Bakmayın artık öyle piyasada satılan pahalı pahalı c vitamini aldatmacalarına, ya da bi zamanların moda görgüsüzlüğü, iş yerine içine limon doğranmış su şişesiyle sağlıklı yaşam kasmalarına falan.

@mirket; birkac nedenden dolayi limon suyu tuketmeye calisiyorum. Butun metinde bunu cekip almaya cok da gerek yok bence

Hiçbir şeyi cımbızlamadım ki ben.
Bak bir örnek vereyim.
Dizim ve omzum sakat. Ağırlık çalışamıyorum.
Haftada 4 gün tempolu yürüyüş ile hafif tempo koşu yapıyorum.
Nabzımı 95 ila 100 arasında tutarak 10 kilometre yürüyorum.
Yaktığım ilave kalori belli.
Günlük almam gereken kalori belli.
Vücut yağ oranım belli.
Makrolarım hesaplı ve belli.
Buna göre aldığım kalori ve makrolar belli.
Takviye olarak sadece balık hapı alıyorum. O da sadece 2 gün DENİZ balığı yiyemediğim haftalarda.

Not: Diyetisyen falan da değilim. Bu düzeni kurmak için diyetisyen olmaya da gerek yok zaten. Matematik gerekiyor sadece.
Yani napıyosan hesabını yaparak yap. Ötesi şov ile para tuzağı.

bu kadar çok spor yapsam haftanın her günü yorgun hissederim :/ bence çok iyisiniz, o yorgunluk normal bir yorgunluk bence.

d vitamini düşük olabilir mi? bende sorun o çıkmıştı.

bir kan tahlili yaptırın derim.

yorgun hissetmeniz gayet normal. uyku sürenizi arttırın. ben pazar günleri 12 de yatıyorum 10 da kalkıyorum öyle kendime geliyorum.

Eski evimde Philips in led ampulü vardı, 3.5 sene sönmeden çalıştı desem yeridir, taşındık, hala çalışıyor:) düzgün bir led ürün varsa 7/24 açık bırakın, baska masrafa gerek yok.

çözüm önerileri

1-led bir ampul alıp sürekli açık bırakmak (tehlike arz etmez en fazla ampul bozulur.)
2-açık bırakılmak istenen ampul için anahtarına akıllı röle koymak ve led ampul kullanmak (bu sayede uzaktan açıp kapatabilirsiniz, telefon uygulaması ile zamanlama ayarlayıp kendi kendine açılıp kapanmasını sağlayabilirsiniz.)

örnek röle www.n11.com

500 liraya mi akıllı ampul alın, mobil uygulamadan zaman ayarlı aç kapa yaparsınız ya da kafanıza göre uzaktan açıp kapatırsınız. (Prize değil, duya takacaksınız, ışık anahtarı açık kalacak.)

www.mi.com
(Amazon'da ya da Trendyol'da daha ucuz olabilir.)

Ledvance wifi bulb kullanıyorum epey iyi. (wifi olması önemli bluetooth olanlar da var zira) evde değilken açıp kapayabiliyorum ya da routine'ler ayarlayıp belli zamanda açıl kapan, renk sıcaklığı değiş, giderek kısılarak kapan vs gibi şeyler mümkün.


Fiyatı da makul gayet 1k falan değil.

www.trendyol.com

bunları prize takıyorsun karanlıkta otomatik yanıyor. gündüzolunca ışık yeterliyse sönüyor. elektrik harcaması da çok çok az. elektrikçilerde daha ucuzua bulabilirsin. bir kaç tane alıp odanın prizlerine takabilirsin

Bu arada, akıllı ampul önerdim ama eve dışarıdan az bir ışık giriyorsa o kedi için yeter de artar. Kedinin tek gözü görmüyor falan gibi bir görme engeli yoksa ekstra aydınlatmaya hiç gerek yok.

alternatif olarak zaman ayarlı priz önereyim.
haftanın belli gün ve saatlerine ayarlayabilirsin. bebek uyandırmamak için alarm yerine kullanmıştım bi ara.
(git:www.hepsiburada.com )