Ekşi Duyuru

Fiber internetin ve çelik kapının olduğu her yer yuvadır.

kirada kalacaksınız, turizmin olmadığı, nufus artışının az olup konut arzının çok olduğunun bölgeleri seçmenizi tavsiye ederim. Aksi durumda ev sahibi ile kira ücreti konusunda çok sorun yaşayabilirsiniz.

Cide.

Kaş sanat güzel, niş art güzel bu ikisi de güvenilir yerler. Artam zaten referans noktası.

Aynı sorunu yaşadım. Çözüm yeni bir mail ile yeni hesap açmak.

2 saat falan beklemek gerekiyor kafasının yerine gelmesi için. Şirkette herkese aynı uyarıyı vermeye başladı bugüb

Bende de bu uyariyi verdi sonra düzeldi.
Ilk basvurumu yaparkende en erken randevu tarihi verdigi halde son asamaya gelince hata verdi. Tekrar randevu almaya calistigim zaman da randevular kapali uyarisi aldim.

Esin Barak benim tüm problemlerimi çözmüştü zamanında. bir bakın isterseniz.

m.youtube.com

Yok olmuyor böyle

Beni süresiz ücretsiz izne çıkardılar. İhtar çektim.

- iş yerinde bir senenin üzerinde çalıştıysan ve bu sene için brüt 35.058,58 TL üzerinde aylık maaş alıyorsan, her çalıştığın sene x bu tutar kadar kıdem tazminatı alırsın. çalıştığın sene küsüratı da dikkate alınıyor. yani, 2,68 sene çalıştıysan 2,68 x 35.058,58 TL. (tam gün hesabı var ama neredeyse aynı yere çıkar.)

- brüt 35k'nın altında maaş alıyorsan brüt maaşın x çalıştığın sene. kıdem tazminatından sadece binde 7,59 damga vergisi alınıyor. tazminatın neredeyse tamamı sana net ödenecek.

- ihbar tazminatı da yine çalışma sürene göre hesaplanıyor.
6 aya kadar 2 haftalık,
6 ay 1,5 sene arası çalışma süresine 4 haftalık
1,5 sene 3 sene arası çalışma süresine 6 haftalık
3 seneden fazladır çalışıyorsan 8 haftalık maaşını alıyorsun. ihbar tazminatı normal maaş gibi vergilendiriliyor. yani brüt hesaplanır ve normal kesintileri yaparlar.

iş arama izni; ihbar süresinde günde 2 saat iş arama izni hakkın var. bu süreyi iş devri gibi bir nedenle kullanamazsan toplu olarak ücret gibi alabiliyorsun. toplu olarak ihbar sürenden de düşebilir ve erken çıkabilirsin.

bunun dışında kullanmadığın yıllık izin ücretlerini de öderler. 15 gün yıllık iznin kaldıysa yarım maaş gibi düşünebilirsin. bazı şirketler her 5 güne 2 gün ekler. 15 gün izni 21 güne çıkarıp 21 günlük maaş öder ama genelde direkt gün sayısıyla ödenir. bu da brüt üzerinden maaş gibi vergi ve SGK kesintileri sonrası ödenir.

şirkete işe iade davası açar ve kazanırsan, işe başlatmama tazminatı alırsın. bu da çalışma sürene göre hakim tarafından belirlenir. 4-8 maaşa kadar tazminat alabilirsin. şirket davayı kaybedince, tamam gel kardeşim çalış diyebilir :) nadir de olsa örneği vardır. o zaman da ya gidip çalışacaksın ya da gelmiyorum diyeceksin. işe başlatmama tazminatını alamazsın bu durumda. diğer haklarını alırsın tabii.

kılıf uydurabilirler ama ispatı pek mümkün olmaz. istifa dilekçesi vermezsen, sorun olmaz. ibraname (çıkış günü imzalayacağın borcu, alacağı yoktur yazısı) imzalayacağın gün ödemeyi yaparlar. yapmazlarsa yaptıklarını ispatlayamazlar yine mahkemede kazanırsın. çok dert etme burayı. sadece istifa etme, dilekçe verme.

haklı fesih yapabilirler. bunun için haklı fesih şartları oluşması lazım. internette araştır istersen, epey uzun bir liste var ama normalde kolaylıkla ispatlanabilir bir ahlaki, suç unsuru bir şeyin yoksa haklı fesih çok zor.

para elden verilmez.

son olarak, ara buluculuk sistemi var. şirket sözleşmeni feshettiğini sana bildirdikten sonra ara bulucu ile alınacak tazminat üzerinde şirket ile anlaşmaya varabilirsin. uzun sürecek bir davayı beklemek yerine daha az bir tazminatı hemen almak isteyebilirsin.

Araya kaynak yapıp soru sorayım. İnternette ihbar süresinde iken yıllık izin kullanılamıyor diye okudum. Kullanılamaz mı gerçekten :)

ben de böyleyim kendimi 3 günlük dünya zaten öleceğiz sen salak mısın bu ne stres yapıyorsun diyerek telkin ediyorum bir süredir, sağlıklı mı tartışılır :) ama işe yarıyor

Ahahah ben de surekli bisiklet surerken onumdeki herkese kufrediyorum. Bende bu son bir yildir filan var yalniz. Ya bu medya haberlerinden etkileniyoruz. Eften puften seylerden hatta nedensiz seylerden insanlar birbirini oldurur oldu. Biz icimizden kufretmisiz az mi filan kafasi yayiliyor olabilir

türkiye'de insanlar 10 yıl önceye göre inanılmaz hızlı şekilde sinirlenmeye başladı bunun sebebide ülkede her şeyin korkunç durumda olması. sadece sende olan bir şey değil neredeyse nufusün yüzde 90'ı öfke patlaması yaşıyor. ara ara bende senin gibi oluyorum sonra hapishaneleri düşünüyorum, mezarlıklara bakıyorum filan 3 günlük dünya diyorum sakinleşmeye bakıyorum.

Konsantrasyon seviyeni yükselterek kafanın içindeki düşüncelere yorum/değerlendirme yapmaktan uzaklaşıp gerçek hayatın tadını çıkartabilirsin. Meditasyon öğrenin veya dersini alın. Tüm öğretilerin temelinde nefes tekniği ve mevcudiyet halinde olmak vardır.

Valla ben de öyleyim, kendimi bildim bileli hep kaygıyla yaşıyorum. Hayatımı stres ve korku yönetiyor. Psikiyatriye randevu aldım bakalım ben de artık ilaç milaç neyse girişicem.

va paneller düz bakış açısıyla daha net görüntü sunar. ayrıca kontrast ve siyah bakımından daha iyidir. son seri ips paneller de siyah konusunda çok kötü değil ama bir va kontrastı vermiyor. genel kullanım, film ve diğer her şey için bence ips bi tık daha önde. ama va panellerin renklerini daha çok seviyorum açıkcası. youtube'da bununla alakalı bazı karşılaştırma videoları var (izleyeceğin ekranda tam olarak anlayamasan da kendini belli ediyor.) onlara da bakmanı tavsiye ederim.

Ahmet Akın

Akın dil ile ben de 0dan 80 aldım tavsiye ederim

akin dili online ders ve katilimcisi cok fazla diye belirtmek istedim. yani aslinda yine kendi kendine calisiyor gibi oluyorsun

Udemy'den serdar hocayı tavsiye ederim bence gayet güzel bir kurs hem de hesaplı.

Eski dosyalar yakılır sadece karar defterleri saklandığı için karara ulaşabilirsin. Eskiden kararlar daktilo ile yazıldığı için tüm tanık beyanları vs yazılmıyormuş. Uyap sistemi de olmadığı için dosyalar arşivleme süresi sonunda yok edildiği için dosyanın içinde ne var ne yok kaybolmuştur. Yani o dosyaya bakma hakkın olsa bile ulaşamazsın.

Dosya 20 yıl saklanıyor. Dosya içinden bir belgeye de çok sağlam bir gerekçeyle ancak ulaşabilirsin o süre içinde. O sağlam gerekçeyle de sanırım ancak mahkeme ister.

Şu anda mahkemelerde 2009 dosyaları imha ediliyor. 80 dosyalarının kalma ihtimali çok çok düşük

Bazi cinayetlerin dosyalari 20 sene sonra tekrar açilabiliyor gerçek fail bulundugunda. Bu nasil oluyor.

@Yourcousinmarvinberry, mahkumiyetle neticelenen dava dosyaları süresiz saklanır.

@mirket, kesinlikle yanlış bilgi. Mahkumiyetle beraatle vs vs ne karar verildiği değil verilen kararın kesinlesip kesinleşmedigi önemli. Karar kesinlestiyse ve üzerinden yönetmelikte belirtilen süre ki bu 15 yıldır geçtiyse imha edilir. İmha etmeyip arşivde yeri olan mahkemeler dosyaları tutabilir o ayrı. Yeri olmayanlar kesinlesip 15 yılı geçen dosyaları imha ederler.

@dedeminhirkasi

dhdb.adalet.gov.tr

21.sayfa Ceza Mahkemeleri bölümü 5. madde a bendi

"Şu tarihlerde izinlidir ve geri döndüğünde çalışmaya devam edecektir" benzeri bir metin olan bir belge veriliyor konsolosluklara.
Konunun uzmanı değilim ama şu sitede güzel açıklamış.

Bence dilekçeyi siz hazırlayıp birimdeki kişiye email atın "bunu antetli kağıda basıp hazırlayabilir misin?" şeklinde sorun. Daha önce hazırlamadıysa, elinde hazır yazı yoksa zor geliyordur.

saltvisa.com.tr

bu şekilde sigorta başlangıcı olanlara zorluk çıkardıkları oluyor. mahkemeye götürüp hakkınızı alabiliyorsunuz. siz zaman çok geçmeden hangi adresteki işyerinde sigortalı olduğunuzu, o işyerinin kimlerin olduğunu falan not alın. e-devletten sadece işyeri bilgisini alırsınız, eğer elinizde bordro yoksa tam olarak nerede sigortalı olduğunuzu yazmaz. yoksa çok aleni bir şekilde sahte sigortalı yapılmış olduğunuz kanaatine varabilirler.

sigorta başlangıcım 1996, 18 gün. sonraki sigorta 2000'de başlıyor. eyt'liyim.

Dur denmeyecek. Bundan rahatsiz olan ve bunun degismesini isteyen çok az bir kitleyiz. Ülkede o kadar ciddi problemler var ki şuna gelemez bile ülke.

İnsanlar zaten kararlarını vermişler.
Her yeri ayağa kaldırmaya gerek yok ama gelenek halini almış.
Partilere bu sebeple yapılan hazine yardımları konusunda ise oldukça kemer sıkan bir çözüm lazım.
yazık o kadar paraya. Verin fakir ailelere.
Çok eskileri bilirim bu hususta. Mesela siyasiler bir yere gittiğinde kurbanlar hazır olurdu.
Bundan kurtulduk şükür.
Diğer gereksiz gelenekler zor olsa da metruk kalacaktır umarım.

Şu gerçek ki her ülkede olduğu gibi devlet denen yapı, bazıları için devasa büyüklükte bir şirket demektir. Güç ve kaynaklara erişme imkanı oldukça fazla. İçinde yer almak isteyen de çok olacaktır suistimal eden de.

abi haritaya bakmaya gerek yok ben kendim zaten burda yaşıyorum, sokağa çıkınca internet kafeleri kendim de görüyorum... ben sizin önerebileceğiniz, beğendiğiniz bir yer var mı diye soruyorum. gidip otururum birine, internet kalitesizdir, sürekli donar vs. boşuna uğraşmış olurum.

Abi Chatlak vardı.. içeride sigara da içiliyordu, ama 10-15 sene geçti üstünden :) şu an içilmiyordur diye tahmin ediyorum. Ama interneti, bilgisayarları falan en iyi olan yer orasıydı hep.

GMK üzerinde, Fevzi Çakmak sokak var, sokağa girdikten 20 metre sonra falan solda.

parti web sitelerinde olması pek mümkün değil. yaklaşık 1400 belediye var ülkede, hangi birini web sitesinde yayınlasınlar. ilgilendiğiniz belediye için aday olanların sosyal medya hesaplarını incelemenizi tavsiye ederim.

Çok iyi bir fikir ama yok ne yazık ki. Hatta girişimciler için güzel bir iş fikri.

böyle adresler var ama geçmişteki vaatlerin yapılıp yapılmadığı ile ilgili.

nededineyapti.com

twitter.com

@jepa
verdiğin kaynaklar harika. teşekkürler.

Çünkü İslamiyet Arap milliyetçiliğidir

turist gibi yaklaş sen de anlamıyorsun madem. duayı da türkçe ediyor insanlar. cumaya filan gitseydin görürdün.

isveçli protestan, alman protestan kilisesine gittiğinde de bi b.k anlamıyor.
din böyle ulusa göre uyarlanan bi şey değil.

bu dinin dili -kuran arapçası-. bi kompleks duyacak olan zaten inanmıyor. malezyaya gitsen malayca mı öğrenicen camiye gitmek için :D

bilimin dilinin ingilizce-latince olması gibi. bilim yapmak için seve seve öğreniyor herkes. okullarda bilim mabedlerinde ingilizce konuşuluyor türkiyede de. kimse de neden böyle diye sormuyor. çünkü cevabı belli.
o yüzden kıyasların baştan hatalı

evet arap olmayan müslüman ülkelerde de böyle. bir de kaç kere vaaz dinlediniz bilmiyorum ama vaazlar hep türkçe. vaaz içerisinde ayetin arapçasını okusa dahi mealini verir ve onun üzerine türkçe konuşur vaiz.
duanızı istediğiniz dilde edebilirsiniz, kimse neden türkçe dua ediyorsun demez. hutbelerin sonunda da genelde hatip türkçe dua eder zaten.

Demek ki mensubu olduğunuzu iddia ettiğiniz inancınız hakkında bilgi sahibi değilsiniz önce inancınız hakkındaki bilgilerinizi gözden geçirin bu konuda inancın kaynakları bellidir.

Arapçanın ayrı bir derinliği vardır her Arap olan bile Kur'an-ı Kerim'i anlayamaz.
Bu neye benzer diye düşünürsek anayasamız var ve Türkçe yazılı. Onunla meşgul olan araştıran biri yine de bir hukukçuya, yani bu işin ehline danışacaktır takıldığı yerlerde.
bilinmeyen kelimelerde sözlüğe bakmak bile durumu kurtarmaz ilgili metnin açık şerh edilmiş hali gereklidir.

Kaldı ki burada ibadette dahil Türkçe olarak okumak dinlemek demek dünyanın başka yerinde de o bölgenin dilinde okunması istenecek.
aynı ayet bile herkesin zihninde farklı anlamlara gelecektir. Ayetlerin sadece tefsirindeki farklar değil, mealini bile çok farklı şekilde yazan ilahiyatçı veya hocalar var.

Arapça bir kelime bir çok manaya gelebiliyor. Hatta din ilimlerde kelimenin kullanım yerine göre manası da değişebiliyor.
Örnek olarak, dini kullanım (ıstılahta) olarak "fitne" kelimesi bazı yerlerde "imtihan" manasındadır.
Hatta bazı ayetlerde kelimeler var ki bildiğimiz manasında bile anlamlandırılamıyor.

Arapçada deve veya aslan kelimelerinin bile onlarca karşılığı var.

Kiliseleri örnek veriyorsun ama müslüman olarak zaten onlara benzememek gerekirken, onlar gibi yapalım.. demek ayrı bir sorun.

Evet bizim de günahımız var ve esasta şunu bilmek gerekir ki, dini olduğu gibi kabul ederek, ona olduğu gibi uymanın gerekliliğini kabullenmemiz lazım.
Dini kendimize uydurursak adeta durum manavda sebze meyve seçmeye döner.

Vaazlar Türkçe söylenir ama tabi ayet veya hadisler bazen mealinde bazen de arapça olarak okunabiliyor ve ardından yine hocalar tarafından açıklanıyor zaten.

Yerelleştirelim demek, müslümanlar arasında ortak kabullerin de ortadan kalkması ve ayrıca bölünmek demek değil midir?

yerelleştirmek diye bir şey de olmaz gibi. din evrenseldir, bu sebeple zaten dinin dili olmaz. yani kullarını malay, paki, roman, inguş diye ayrı ayrı milletler yaratacak (rum 22) ama dinini bilebilmesi için de arapça bilmesini şart koşacak allah olur mu hiç. ibadetlerde de ön koşul ne dediğini bilmektir, ne dediğini bilmeyecek/anlamayacak kadar sarhoşsan namaz kılamazsın mesela (nisa 43). arapça bilmeyenin de arap diliyle namaz kılması aynı şarhoşluk hali gibi. gerisi din satıcılarının mahareti. zanaatkar yani din adamları, bir meslek öğrenip onunla geçiniyor adamlar, o duvarı yıkmak zor ve uzun vadeli plan gerektirir.

Abi dinde mantık arama. Inanacaksan inanip geç, inanmayacaksan zaten önemi yok. Kuran Türkçe okunsun dersen zaten ateist derler sana.

hristyanlık ve islamiyet'in tarihsel gelişimi farklı olmuş. bahsettiğin ülkelerde din sosyal yaşamda etkin değilken islam ülkelerinde hayatın her anına karışır hale gelmiş. bu da bazı dogmatik değiştirilmez kurallar oluşturmuş. arapça ibadet gibi. araplar kendi kültürlerini yaşatmak isterler elbette ama Türk bir kadın namazda Türkçe olarak "erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar....kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün." ayetini okuyup secdeye gitmek istemezdi.

rahatsizim, hatta dinden sogumamin baslica sebeblerinden biri mevzunun arapca odakli olmasi. ama bu bir tabu, yikilmaya calisilmis ve sonunda geldigimiz nokta malum..

islam tabu yikmaya uygun bir din degil. Hristiyanlik, Islam yaninda baya tasavvufi kalir.

bize herseyin hardcore'u denk gelmis genjler, hayati "nightmare" seviyesinde oynuyoruz.

valla benim bildiğim türk kadınları "...fenalık etmesinden endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün..." ayetini öğrenince aşkla iman etti çünkü kroniklerden öğreniyoruz ki kadını her fırsatta sağlam dövüyor bizim türkler. örfte öyleymiş. şimdi de öyle sayılır.

tabii türkler 900 senesinde isviçre medeni kanununu icat etmiştir diyen tayfadan değilseniz işin gerçeği böyle.

yalnız her şeyi yazıp da ayetin önündeki 2 kelime "fenalık etmesinden" kısmını sansürletecek amma da basit hesapları var milletin

Bilgim kendi deneyimlerim çünkü hep böyle öğrencileri olan bir yerdeydim, hem de okulda erasmus grubundaydim.

Yüzde 99 çok pozitifti düşünceleri (tabi benim bilgiler biraz eski). Ama sorun yasayanlar oldu ve bu sorunlar biraz tipik Türkiye sorunu (kuralsizlik, sana baska diğerine baska sonuç olmasi vs). Yani misal oturma izni islemi yaparken rusvet alindigini bile gördüler. Bir arkadaş misal uzun kalmis, ceza alacak. Ilk dediler x lira, vermem dedi. Y liraya düştüler vermem dedi, sonra z lira dediler falan. Böyle saçmalık mi olur?

Neyse dediğim gibi genelde çok mutlulardi ama ülkeye entegre oluyorlar pek diyemem. O konuda ülkenin pek bir etkisi ya da cabası yok gibiydi.

Benim hanim bir Fransız olarak en çok insanlarin birbirine selam vermemesi, markette vs kasiyere iyi günler dememek çok garip geliyordu, insanlar onu sevmiyor sanıyormus ilk :) şimdi de Fransa'da en zor gelen şey kolay gelsin diyememek =d

Türkiye'de ki yabancılardan kasıt sanırım yerleşik yabancılar. Yerleşik yabancılarda ikiye ayrılıyor sığınmacılar ve ikamet sahibi olanlar. Genel olarak yabancıların Türkler ve Türkiye hakkında görüşleri olumlu. Yabancıların kendi aralarında kamplaşmasının sebepleri ırkçılık, ayrımcılık ve kültürel farklılıklar olabilir. Malum Türkiye'de sığınmacılar günah keçisi ilan edilmiş durumda. Rjs ve Ukraynalıların kamplaşmasının sebebi ise Ruslar genelde Rusça bilmeyen toplumlara mesafelidir ayrıca Türklerin davranışları çok agresif ve kaba geliyor onlara.

Sığınmacılarla Türklerin etkileşimi sınırlı maalesef Türklerin siginmacilar hakkında gerçek dışı inanışları var ve bu inanışlar kesinlikle şahsi tecrübelerden değil kulaktan dolma veya sosyal medyadan yapılan propogandalardan ibaret.
Bu konuda çeşitli makaleler ve araştırmalar var şahsen merak edip okumuştum ama çeşitli farklı kaynaklada şu an hatırlamıyorum.

İranlı arkadaşım var, 7 senedir Türkiye'de.
4. senesinde ev tutmaya çalışıyorduk Beylikdüzü-Avcılar tarafında . Emlakçılar sürekli ev sahibi yabancıya vermek istemiyor o yüzden ucuz falan diyordu . İranlı olduğunu öğrendiklerinde hem dumur oluyorlardı.
Beyaz Türk olarak hayatına devam ediyor İstanbul'da.

Suriyeli bir tane var. 12 senedir Türkiye'de. Türkçesi çok iyi ama Türkçe'ye hala alışamadı. Türkçe düşünmek çok zorlayıcı geliyor diyor.
Ortalama bir Türk gencinden çok da farklı değil ama yine de tam bir uyum sağlayamıyor.

Yalan yok Türkiye'ye aidiyet olarak sırala desen İranlı > Ben > Suriyeli derim.

Benim tıp fakültesinde iranlı -iran türkü- çok arkadaşım vardı, hepsi de baba profesör falan amaçları amerikaya gitmekti zaten kardeşleri yakınları falan orada. Buradan gitmek daha kolaaymış, 10 yıl oldu hatırlamıyorum. Basamak gibi. Ama türk kökenli olmalarına rağmen burayı benimsediklerini hiç hissetmedim, karşılaştırma yaparken falan hep iranı övecek şekilde konuşuyorlardı.

Afrikalılardan ülkesine dönen veya yurtdışına giden çok oldu. Özellikle bunlar kendi ülkelerinin zenginlerindendi ve en sevmediğim grup bunlar fetönün yurtlarında kalıyorlar, hocalar notu bol veriyor, tüm TR’i yazın tatilde geziyorlar, vs vs. Hayat bunlara güzel.

Bulgarlar ve diğer balkan ülkelerinden gelenlerde tam coğrafyaları gibi birlikte geziyorlardı falan ama tek olunca hep birbirlerinin dedikodusunu yapıyorlar.

Bunların hepsinde hiç kültürü tanıyalım vs gibi hevesli olanı görmedim, hatta bir aşağılama bile seziyordum. Hiçbirinde de TR’de kalma amacı yoktu.

1. thy'den 1 haftalık ucret mukabilinde yapolabiliyor.

niyet mektubu çok ama çok önemli. Daha yeni 2 yıllık aldım Almanya'dan niyet mektubu yazmayan arkadaşlarımı vize talebi olumsuz sonuçlandı

Hollanda vizesi için konsolosluğun kendi rehberinde uçak biletini sakın almayın rezerve edin, vize cikarsa alırsınız yazıyor. Niyet mektubunu Almanya istememisti ben 3 sene önce alırken, Hollanda da istemiyor. Sadece formun içinde (o da online dolduruluyor) neden hollandaya geliyorsunuz ne yapacaksiniz diye bir soru var ona yazdım bir paragraf

2-) eşim benim üzerimden başvuracağı için ekstra bir evrak doldurmamıza gerek var mı? Benim hesap dökümüm otomatik olarak onu da kapsar oluyor mu beraber başvurduğumuz için.

+ Eşimin masraflarını ben karşılaşacağım mealini veren dilekçe yazmanız gerekmekte.

1-) Her zaman gerçek uçak bileti ve konaklama almakta fayda var.Ben öyle yaptım.
3-) Niyet mektubu hiç yazmadım,istenen evraklar arasında yok..Geçen yıl 6 ay, bu yıl Aralıkta 1 yıllık Almanya multi aldık eşimle birlikte.

o kalktı. ödeme ekranında ilerleyince 3 günlük 7 günlük opsiyon çıkıyor. bilet satın alınca o ücretten düşüyor.

az önce thy call center üzerinden 3 günlük ücretsiz rezervasyon yaptırabildim :)

parayı bankaya getiren döviz büroları var.
tek tek arayıp sorun döviz bürolarını böyle uygulamaları var mı döviz kurunuda sorun.
en son yüksek dolar bozdurduğumda güvenlik riskine ve yorgunluğuna girilmeyecek bir paraydı benim için.
bazı bankaların dolar satış kurları neredeyse döviz bürosuna yakın oluyor. fiba benim bozdurduğumda fena değildi

çok tehlikeli.

Eminönü'nde Angun döviz, Ataşehir'de Hakan döviz var direkt bankadan havale ile döviz alışverişi yapan. Aynı bankadan havale yaptığınızda para hemen hesaba geçiyor. Hangi hesapları kullandıklarını arayıp sorabilirsiniz.

Kapalı çarşıda lalelide yuzlerce milyon lira el arabasıyla taşınıyor. O civarda şubesinde para sayma merkezi olan bankalar var. Onlarla görüşün. Birkaç erkek el çantasıyla bile gidip halledersiniz de tedirgin oluyorsanız ilk dediğim gibi yapın.

Bu soruyu önce kendinize sorun. Sizce güvenli mi?

5 milyon tl 25-30 kg eder. değil 5, 1 milyon bile ufak sırt çantasına sığmaz. 5m büyük çantaya da sığmaz. bir kaç çanta ya da bavul lazım.

bankaya döviz taşımak tehlikeli değil çünkü 10 deste dolar olacak elinizde. çantaya koyunca anlaşılmaz bile. işlem yaptığınız döviz bürosunda aynı işlemi yapan bir sürü insan vardır zaten.

ama bankadan 30kg parayla çıkmak tehlikeli değilse bile, can sıkıcı.

Biz 700bin lirayı sırt çantasına zor sığdırdık. Ve ağırdı.

Kabul eden döviz bürosu varsa ki çoğu kabul eder diye düşünüyorum, havale/eft ile göndermek daha güvenli.

Öncesinde limitlerinizi kontrol edin. + 5-10 TL bir tutar gönderip, paranın geldiğine emin olduktan sonra hepsini gönderin.


.

Kullan zararı olmaz en azından ama iyisini bulmak zor. İyi araştır aktardan. Sarı kantaron iyidir ama orijinali iyidir

sarı kantoron yüzüne sürüp yananlar duymuştum, alerji olmaması adına önce bilek içinde deneyip sonra yüzünüze kullanın.

contratubex iyidir, yara kapandı ise madecassol sürülebilir, ilaç harici bitkisel yağlara çok güvenemiyorum özellikle aktarda satılanların özüt oranları, hangi ülkeden ihraç edildiği gibi konular çok güvensiz kalıyor.

@eja;

teşekkür ederim.

madecassol, contractubex ile aynı işleve mi sahip?

madecassol cilt hasarı için vermişti doktorum kedi tırmık izleri için hızlı iyileştiriyor. fito da kullanıyorum aynı sorun için hasarı iyileştiriyor.
hatta kozmetik yaşlanma karşıtı yenileyici krem olarak kullananlar var.

ps. doktor önermeden kullanmayın tabi, dikiş kapandı ise kullanın açık yarada nasıl olur bilemiyorum.

Hekimin dediğine uyun

30+ hafta içi artık öldürseler bir yere gitmem zaten ev uzak.
bozukluk seviyesinde kendine yetemeyen insan gibi görüyorum bu kadar sosyal olanları.

Yok. Kafam kaldirmaz zaten bunu. 20li yaslarin başında boyleydi ama artik 32 oldum çekemem.

4 mart sonrasında 1 hafta eve kapanmam lazım kendime gelebilmek için.

ayca ile kahvenin 1. saatinde tam muhabbetin ortasında "Benim kalkmam lazım şu an Erdi ile bira içiyor olmam gerekiyor" mu dicez mesela? Sosyal hayat böyle bi şey değil ya bence. Bu baya zorlamayla aktif görünmek isteyen içten mutsuz insan tablosu bence. Hadi bu abartı diyelim ama her akşam bir plan olmalı kafasını da anlamıyorum. Sosyalleşme zorunluluğu yapay bir zorunluluk, insta storylerde her akşam birisi sosyalleşiyor diye siz her akşam sosyalleşmek zorunda değilsiniz :D

ben yapamıyorum. plan yaptığım zaman o işin tadı kaçıyor. cuma akşamı konser var ve ben "üff gitmek istemiyorum" modundayım.

ama bizim patron belirttiğiniz örnekteki gibi yapıyor/yaşıyor.
kendisi 20-30 yıldır abd'de yaşıyor. sık sık farklı ülkelere seyahat ediyor. profesyonel hayatı da orada geçtiği için bu tarz şeylere biraz daha eğilimli çünkü abd iş hayatı programlı ve disiplinli olmayı gerektiriyor.

bizden de bu tarz bi takvim istiyor. ekip farklı saat dilimlerinde olduğu için bazı toplantılarda herkesin boş olduğu zamanı göreceğimiz ortak takvimleri vs kullandırmaya çalışıyor ama pek mümkün değil.

ben yasıyorum. çok da mutluyum. tabi ölçü önemli.

futbol benim için önemli. o yüzden takvimden ilgilendiğim takımların fikstürlerine abone oldum. hangi akşam hangi maç var görüyorum.
doğum günleri zaten otomatik ekleniyor takvime kimin doğum günü yaklaşıyor onu da görüyorum.
işle ilgili önemli eventler zaten otomatik geliyor.

onun dışında önemli tatillerimi, planlarımı, olayları takvime ekliyorum. birisi şu gün şunu yapalım mı diyince takvime bakıp cevap veriyorum.

@nundu
şöyle örnek vereyim yabancı bir arkadaşım var bu şekilde yaşıyor. bir gün beni bira içmeye çağırdı 7 gibi bende çağırdığı yere gittim 8'e kadar biramızı içtik sonra kibar bir şekilde lütfen artık kalkabilir misin? başka arkadaşlarım gelicek onlarla devam edeceğim dedi.
bende tabi diyip kalktım.

yani bırak benim kalkmam lazım mı? seni bile gönderebiliyorlar.

4 mart 19:15 civarı içim şişti. Rahatlamak için dağlarda kırlarda saatlerce anlamsızca yürümem papatya tarlalarında seviyor sevmiyor yapmam lazım.

bayadır gitmedim ama ulus- samanpazarında da böyle mağazalar hatırlıyorum.

Samanpazarı-çıkrıkçılar yokuşuna bi bakın hocam. Bu tip anneleri giydirmek çok zor ya. Ben de çok zorlanıyorum.

Aradığınız yer samanpazarı çıkrıkçılar yokuşu/saraçlar çarşısı.

Yasal.

yasal, kendi şubemden yüksek miktar eft yaptım 1k küsür para aldılar.
muz cumhuriyetinde yasallık mı kaldı zaten.

Geçen hafta salı günü teb'den aldım. Para almadılar

Düzeltme: farklı şubeden aldım

2 kere akbankasından ama farklı şubeden aldım vize için aldım. hiç birinde para kesmediler. en son 2023 eylülde almıştım. bankaya göre değişiyor olabilir mi? ya da 2024 de mi gelmiş bu düzenleme acaba

Yapıkredi ve Garanti asla böyle bir şey almadı. Hep farklı şubeden aldım.

Çekilmez,
Trafiğe takılmamak için 6.30 gibi çıkman lazım. 7.30da çıkarsan 9da iştesin. 6.30da çıkarsan 7.15de

bulabilirseniz eski modellerden tavuklu saat alın
www.facebook.com

edirne'den kursanız kars'taki adam uyanır. uyandırma garantili o derece...

Ilk aklima gelen bu oldu.

www.youtube.com

Saka bir yana bu yonde cok uygulama var. iPhone alarmlari ortalama duzeyde ses cikariyor ama cok rahatsiz edici yuksek sesler yayan alarm sesleri kullanabilirsiniz. farkli uygulamalar var bu konuda onlari da denemek ise yarayabilir.

uk.pcmag.com

mesela gecen aylarda denenen acil durum alarminin sesi normalden cok daha yuksek mesela.

günlüğe koy bence seçime kadar.

benim hesabıma göre dolar 34 olmadan hareketine başlamayacak. sanırım seçim sonucunu öğrendiğimiz gece doları 33-34 arası bir yerde göreceğiz. bundan sonra da seçimin sonucuna ve buna bağlı piyasa beklentisine göre fiyatlaması değişir. gidişat fiyatının artacağı yönündeki beklentiyle şekilleniyor ve günden güne artıyor. bugün 31'in üstündeki doları seçime kadar vadelide tutmanıza değecek bir süreç yok gibi görünüyor. ben ufaktan dolara geçmeye başlardım. USD cinsinden benim hesabımla 1 ayda yaklaşık %10 kazanç görünüyorken, vadelide 1 ayda ne kadar kazanç sunuluyor ona bakmak lazım.

Ekonomi'den vs çok anlamam. Ama şunu tecrübe ettim. Bir şeyin fiyatlanması herkes tarafından "şu olursa artacak" ya da "şundan sonra artacak" deniyorsa, o şeyin fiyatlanması bir şeye bağlanan olay ve zamandan önce çoktan fiyatlanmış oluyor. Seçime 1 aydan biraz fazla süre var. Siz 1 aylık vadelideyken, seçim olmadan fiyatlanma olabilir. Bir şekilde artması baskılanabilir belki. Bence kimse net bir şey söyleyemez bu konuda.

Tam sizin dediginiz gibi değil ama billurkent datça, buraya bakın.

sol menüde current events kısmı var. Dünyada genel olarak gündem ne, seçim falan var mı başka ülkelerde gibi konularda işe yarayan bir yer.

Bu da wikipedeanın ıssız ve karanlık sokaklarında dolaşırken yanında bulunsun.
Film sahnelerinde kullanılan silahların marka ve modeli hakkında bilgi veriyor.

imfdb.org

Teşekkürler!

çok kitap, alıştırma vs. var. öncelikle başlayacağınız nokta openning yani açılışlar. temel düzeyde açılış bilmiyorsanız ustalaşmayı bırakın ortalama bir oyuncu dahi olmanız çok zor. açılışlardan kasıt hepsini ezberlemeniz değil, açılışın oyuna verdiği yöne, amaçları ve strateji geliştirmenizdeki rolünü kavramanız lazım. illa ki bunları öğrenirken bir çok açılışı ve sonraki varyasyonunu da öğreniyorsunuz.
oyun sonlarında verdiğini örnek gibi çokça alıştırma mevcut. bunları yapabilirsiniz. oyun ortası ve gelişimi tamamlamak için de bolca pratik, ankaradaysanız birlikte oynarız, değilseniz de lichess ten oynarız dilerseniz :)
ders falan alabilirsiniz bu arada özel hocalar var lichessten online ders veriyor. bir arkadaşım da var hatta bu işi yapan. dilerseniz tanıştırırım.

kitaptaki ornekler daha iyi olur, puzzlelar iyi ama taktik uzerine kurulu. taktik nedir, mesela bir tas var onu koruyabilecek tas baska yeri de koruyor bu koruyucu tasi saptirma yontemleri var bunlarda ustalasmayi sagliyor. yani bir yerde oyunun mikrolari.

daha oncesinde acilislarin mantigini kavrayip, her acilisin varyantlarinda surekli pratikler yaparak makro oyunda avantaj elde etmeye calismak daha iyi. bunun icinde yine kitaplar var veya chessable sitesi var top gm'lerin masterclasslari. turkce olarak satranc365 egitimleri var yeni bir olusum.

özel satranç dersi almanızı tavsiye ederim. sarı sitede bolca koç bulabilirsiniz.

bir tanıdığım yalovada devremulkunu devir için uğraşıyor aracı firmaların hepsi akbaba gibi, olur olmaz beyanlar veya devlette prosedürler var diyorlar.
mümkünse direk devremülk sahibi ile anlaşın aracı sokmayın, aidatların ne kadar olduğu aidat zamlarının nasıl yapıldığı, yönetimin kim olduğunu iyice araştırın, ek masraf adı altında kalemler istiyorlar mı sorun, temizliğin nasıl olduğunu bir kaç kişiye sorun.
alacağınız devremülkü gidip inceleyin, buzdolabı çalışmayan yatakları pislik içinde olan devremülkler var piyasada.

birde aklınızda bulunsun bahsettiğim tanıdık alma aşamasında neredeyse bu firmanın gidip tüm otellerini denedi en az 3-4 gün kaldı, firmadan alacaksanız kesinlikle gidip konaklayın.

Didim fiyat performans açısından iyidir.

bodrum turgutreis devtaş

datça'daki yer billurkent mi? Değilse düşünülebilir.

@liberal evet billurkent ama interneti icin olumsuz yorumlar var evden calisan birine uymayabilir

nadir gold komisyon alıyor bozdurma sırasında yine soru cevapta 2-3 gün önce biri sormuştu aramaya inanın.

Kredi kartına attığınız miktarı sorunsuz olarak nakit hesabınıza geri alabilirsiniz. Şubeye gidip bireyselin müşteri temsilcisiyle görüşün, durumu anlatın.

@eja nadir gold’un komisyon aldığının farkındayım. Sorumda da belirttim. 2-3 gün önceki başlığı da buldum fakat benim durumuma uyan tavsiyeler yoktu pek. Cevabıniz için teşekkürler

www.gramaltin.com

Şurası biraz daha uygun. Hiç denemedim ama. Gram altınları çıkartan IAR'ın sitesi.


.

Eskiden birikimli altın hesabı mı ne vardı, her ay karttan kesip istediğin kadar gr altın alıyordu ama kaldırmış olabilirler. Ben 3-5 yıl önce bir süre alıp kapatmıştım.

Hala varmış: www.garantibbva.com.tr

@nhk haklısınız hala var ve kredi kartından komisyonsuz alınabiliyor. Ama birikim hesabı açmak gerek, mevcut altın hesabını birikim hesabı olarak kabul etmedi. Uzun vade için düşünülebilir aslında, hatırlattığınız için teşekkürler!

@kartallar, banka satış fiyatı + gram başına 150₺ extra ekliyor. Nadir gold ile aynı mantık da işliyor.

solanteyi begeniyor kullananlar. ben avene seviyordum en son hicbirinden memnun kalmadim

Cilt yapınızla ilgili bir durum. Eczane markaları daha iyidir. İyi güneş kremi; yağlı görüntü vermeyen, ciltte kolayca emile, koruyuculuk spektrumu yüksek olmalı. Eczaneye gidip elinize sürün, Arko krem gibi katur kutur olanları direkt eleyin. Aco, avene, Vichy falan iyidir. En hafif yapılı en yüksek korıyuculuyu almaya çalışın. Dermotologların bayıldığı mesoestetic de iyidir. Çok özel bir cilt durumunuz yoksa bu kadar pahalı birşey almaya gerek yok.

www.sephora.com.tr
www.sephora.com.tr

En iyi ve kaliteli güneş kremi herkesin cilt tipi ve alışkanlıklarına göre değişir.

Ben yüzüme ellerimle güneş kremi sürmeyi sevmediğim için stick güneş kremi kullanıyorum, çok mutlu ve mesudum.

www.sephora.com.tr

Bir de dermatoglar kapatıcılı güneş kremi tavsiye ediyor yüz için.

en iyisi diye bir şey yok herkesin cildi farklı, güneş kreminde dermokozmetik markalardan bence şaşmamak lazım.

Bağımlısı değilim, çok uzun zamandir ayda bir paket ya da iki ayda bir paket falan öyle içiyorum.

Birkaç hafta icmeyince içilen ilk sigara ve alkol ile alinan bir iki sigaranin tadi çok güzel.

Niye basliyor? Ben bir dönem fark ettim; insanın canı sıkıldıkça icesi geliyor. Yani aslında biraz stres ve sıkılmak ile de alakalı.

sosyalleşmek, arkadaş grubuna girmek, iş yerinde kaytarabilmek, gönül işleri (sigara içenlerin birbirinin çöpçatanı olması) stres attırdığını söyleyen de var. kilo almamak için içen de.

en naif olanını yazayım. orta 2'de koşu takımındayım. çok iyi koşan bir arkadaş sigaraya başlamış. performansımı sigaraya borçluyum, akciğer kapasitesini artırıyor, diye beni ikna etti. iki ay içtim. sonra beden hocası yakaladı ve temiz bir sopa attı. bir daha da elime sürmedim.

Valla bilmiyorum neden içiyorlar ama içmeyenleri hiç düşünmüyorlar. Çalıştığım yerde içmeyen tek benim ve boğuluyorum gerçekten. Yanımda yedek kıyafet taşıyorum. Çünkü içmiyor olmama rağmen üzerime siniyor. Fön cektiriyorum saçıma siniyor. Gerçekten iğrenç bir şey.

Sigara içmiyor olabilirsiniz ama başka bağımlılığınız yok mu hiç? Sosyal medya, yemek, aile, aşk, alışveriş, alkol, seks, spor, dopamin, topluluklar vb illa ki vardır bir şeyler. yokluğunda kötü hissedeceğin, yokluğunu düşünmenin dahi seni rahatsız edip, acı çekmeni saglayacak bir bağımlılık sahibi değil misin hiç bir şeye yada kimseye? Sorulması gereken soru nasıl başladığı değil neden devam ettiğidir bağımlılıkların. Neden bazı insanların yatkın olduğudur.
Yoksa Senin sorunun cevabı basit; can sıkıntısı.

Özenti.

Hocam zevklerin sağlıklı olması gerekmiyor. Böyle bir kaide yok, zaten çoğu zevk sağlığa bir şekilde zararlı.

Tütün avrupaya 16.yy'da falan geldi. Kendi içinde baya büyük bir geçmişi var. Sanatın birçok alanına girmiş, tütün tadımcılığı diye bir olay var. Baya bir kültür haline gelmiş. Hayatın bu kadar içine nüfuz etmişken bunun zararlı olması ve tüketilmemesi gerçeği bir tarafa da "neden olduğunu anlamıyorum" şeklinde bakmak biraz realiteden kaçınmak olsa gerek. Bin türlü sebebi olabilir. Tadını seviyordur, özenmiştir, öylesine içiyordur, eşlikçi olarak hoşuna gidiyordur vs.

Sadece bu bana zarar veriyor düşüncesiyle hareket edilse sadece sigara değil birçok şey terk edilmeli. Bir şeyin sağlıklı olmamasının insanlar üstündeki etkisi düşündüğünüzden daha az emin olun.

Bir donem sanirim 8-12 yaslarinda falan diger abilere ozenerek ailemizden habersiz birkac paket sigara icmistim (ne kadar da erken). O kadar guzel birseydi ki anlatamam :) sonra bir sekilde korkudan ve tabiki bir cocugun parasi olmadigi icin ilgim kesildi.
cocukluk ve genclik donemimde hep iyi ve ornek karakter olarak gosterilirdim ve bundan kaynaklaniyor olmali ki lisede arkadaslarim sigaraya basladilar ancak ben hic bulasmadim. Bulassam sanki birileri ogrenecek ve prestij kaybedecektim.

Universitede bir arkadasimin baslama hikayesini hatirliyorum, tamamen ozenti ve sigara, cakmak ve telefon uclusunun bir mekana gittigimizde masaya koyulmasi onu cezbediyordu, ayni zamanda bir buyume gostergesi olarak gordu sigarayi.

36 yasindayim, bir daha o kucuklukten sonra sigarayi ne aradim ne de ictim. Bence bu tamamen bir kultur ve cevre ile ilgili bir durum.

Sigara bence kurulan ve yapamayacagin hayalleri baskiliyor
Sıkıntıyı gecici de olsa aliyor

keyif verici madde diyebiliriz. bagimlilarin da neden ictigi sorgulanmaz artik bagimli :d akhenaten+1

sigara içen bir ailede buyudum ve ornek aldigim kuzenlerim de icerdi bu sekilde tukettim yillarca. kimsenin hicbi hassasiyeti de yok coluk cocuk vs. her yerde iciliyor. niyesini sorgulayacak bir durumda bile degildim kola icmek, sakiz cignemek gibi manasiz seyler

geçenlerde bir istatistik görmüştüm, şu an sigara içenlerin %80'den fazlası sigaraya 13-18 yaş arasındayken başlamışlar şeklinde. yani zaten 23-24 yaşından sonra, yetişkinlik döneminde kimse kolay kolay sigaraya başlamıyor bu saydığınız mantıklı argümanlardan dolayı.

sigaraya devam etmek bir bağımlılık. başlamak ise o dönem serseriliğin cool olması, büyükmüş gibi görünmek, özenmek vs. vs. bildiğimiz şeyler.

Güzel soru. Bu soruya toplumda 10 kişiden 9 u doğru cevap vermeyi bilmez.

Burda da 2-3 doğru cevap var. Ekleme yapayım:

Gençsiniz. 14-29 yaş aralığındasınız. Cafeye 3 kız 4 erkek oturuyorsunuz. Ya da 6 kız 1 erkek oturuyorsunuz. Herkes sigara içerken siz içmiyorsunuz ve yüzmede olimpiyat şampiyonu ya da profesyonel futbolcu falan da değilsiniz. O zaman ne oldunuz orda? Hababam sınıfındaki Ahmet oldunuz.

İşte sigara içmenin sebebi böyle temel içgüdü ile alakalıdır.

aynı durumdayız:) 30 yaşındayım o kadar stres, sıkıntı çektim yine de sigara içmek aklıma gelmedi. bu yaşıma kadar ağzıma sürmedim. bana da çok tuhaf geliyor.

Viskinin yanında mükemmel gittiği için harici bir sebebim yok benim.

özentilikle başlıyor arkadaş ortamı, üniversiteler ders aralarında sigara arkadaşlığı vs.
sonra iş yaşamında sinirlendiğinde veya hava almak istediğinde bir sebebe dönüşüyor.
bırakıyorsun senelerce seni sinirden deli edecek bir olay oluyor veya iş yine darlıyor tekrar başlıyorsun. bu kısır döngü böyle devam ediyor.

bu ortam batağına hiç düşmediysen sigarasız devam ediliyor, en yakın arkadaşım hiç içen arkadaşı olmamış universitede iş yaşamına sigarasız devam ediyor.

18 sene sigara içip, sonlara doğru yoğun iş stresini bahane gösterip 3 pakete çıkarmış ve kendine 'Oha !! ' deyip birden bırakmış biri olarak cevaplayayım.

Sigara içilen bir evde doğup büyürsün, o leş kokuyu hayatın bir parçası olarak algılarsın. Zaten doğuştan itibaren pasif içici olduğundan sigaraya yatkınsındır.

Sonra lisede arkadaş grubuna dahil olursun. Ergen grubuna alfa olmanın ön şartı sigara içiyor olmaktık, diğerleri birer ikişer onu takip eder.

Kafan normal çalışmaya başladığında artık sigara senin için bir seçenek değil, hayatının bir parçasıdır.

Bahanen de genelde iş stresidir.

Dipnot: Yaa ben keyfine içiyorum, ayda bir paket diyen çok insan tanıdım. Hepsine de gülüp geçmiştim. Hiçbiri artık 'keyfine' içmiyor.

Türk toplumu bilgi toplumu olmadığı için basit pr çalışmalarından çabuk etkileniyor sigara tüketiminin, dövmelerin, tuhaf giyim tarzlarının bu kadar yaygın olması en açık örneği. Hatta pr derslerinde örnek gösterilen bir konu. Sigara tüketimi ve feminizm. Maalesef halkımın medyadan (yazılı, görsel, sosyal) ne görüyorsa çok çabuk tesiri altında kalıyor. Algı yönetimi Türkiye'de çok basit.

Özentilikten.
Ayrica sigara bir bagimlilik olarak degerlendiriliyor. Bagimli insanlarin söz konusu kendileri olunca mantikli düsünmelerini bekleyemezsiniz.

Salça götürebilirsiniz.

lokum olur baklava olur

Uzun süre Almanya'da yaşamış biri olarak
1.Kaliteli beyaz peynir
2.Antep Fıstığı
3.Baklava
olarak bir sıralama yapabilirim

Ben pestil ve cevizli sucuk getirmiştim, çok mutlu olmuştu :)

et ve sut urunu goturmeyin. sonu bu olur:

www.youtube.com

ben rebul gibi kolonyalardan getiriyorum. Burada da var ama cok beklemis ve bayatlamis oluyor. Kokusu vs. gitmis oluyor.

Bir digeri tekstil olabilir. Turkiyede uretilen bir markanin fabrika magazasindan 200 TL ye aldigim t-shirt burada 50 euro idi.

zeytin seviyorsa zeytin, guzel zeytin yok.
migrosta turk kahveleri gormustum aromali onlardan olabilir.
erik, cagla. bunlar Turk marketine geliyor ama iste yani guzel degil.
6 ayda bir geliyorsa zaten kendine aliyordur.

Bulabilirseniz Plantronics marka bakın. Olmadı Samsung. Bence tabii...

Soundpeast air 3

Amazon’dan yurtdışı olarak alabilirsin. F/o ürünü.


AirPods dersen 2. Nesil al mikrofonu daha iyi.

5 sene dolduğunda kira tespit davası açabilirsiniz ancak. çıkartma işi kısa vadede çok çok zor, ihtiyaç nedeniyle bile olsa avukatın dediği gibi davalar çok uzun sürüyor.

Benzer bir surecten geciyoruz. Sozlesme yenileme donemini kacirmadan dava acmak gerekiyor ihtiyac nedeniyle diye biliyorum. Kira icin 5 yil beklemek gerekiyor ama ihtiyac nedeniyle sadece sozlesme yenileme donemi galiba bizim avukat boyle dedi ama bizim ayni zamanda 5. Yila denk geldigi icin emin değilim. Bence her turlu ihtar cekip dava acin belki ugrasmak istemeyip cikar gider

Kirayı resmi olarak %25'ten fazla artıramazsınız. Maalesef bazı art niyetli kiracılar bunu istismar ediyor.

İhtiyaç nedeniyle ihtar çekip, dava açın. Ancak ayak diretirse 2-3 seneyi bulur. Öncesinde avukata vereceğim parayı size veriyim çıkın diye anlaşmaya çalışın. Yoksa yapacak bir şey yok, bekleyeceksiniz.


.

Hastalik gerekçesiyle kiraci çikartilmaz sonuçta depremzede vs de degilsiniz. Ne yazik ki bu durumu bahane eden çokça ev sahibi var.

Size önerim kiracinin tasinacagi yerdeki 6 aylik kirasini+depozitosunu+tasinma masraflarini karsilamayi teklif etmeniz yönünde.

vakit kaybetmeden dava açardım ben olsam.

zor işler gerçekten...

yeni aldığımız evden tadilat yapacağız diye kiracıları çıkartmak için epey uğraşmıştık, yasal hakkımız olduğu halde.

%25 meselesi gerçekten çok anlamsız çatışmalara sebep oldu.

arkadaşların dediği gibi kontratın 5. yılında yeniden değerleme yapma şansı oluyor o da önümüzdeki yıla denk geliyor. bu şekilde devam eder önümüzdeki sene kira 5 kat falan artar bu durumda görünen.

bize avukatın önerdiği anlaşma yoluna gitmemizdi ve biz de bu şekilde çıkardık. her halükarda noterden 6 ay içerisinde evi boşaltmaları için ihtar çekmiştik.

siz de görüşün. durumu anlatın.

ekşide vs. dava açılması sonrasında uzlaşma komisyonu mu her ne ise o şekilde hızlıca sonuç aldığını yazanlar vardı. belki bu şekilde çözülebilir.

ancak ilk olarak karşı tarafla görüşmek, zaten kısa zaman içerisinde yeniden değerlendirme olacağı (1 yıl) bu durumda semtteki rayiçe kiranın geleceği, 4-5 kat artacağı, sizin de gerçekten eve ihtiyacınız olduğunu söyleyerek orta noktayı bulmaya çalışın.

taşınmayı karşılayabilirsiniz, bikaç ay kirayı silebilirsiniz vs.

yok hiçbirine evet demiyorsa arkadaş, yapacak bir şey kalmamış olabilir.

bu nedenle zaten sosyal sıkıntılar insanlar arasında çıktı ve çıkmaya devam ediyor.

Yani ben neden 6 aylık kirasını+taşınma masraflarını vereyim evin yarısını da üstüne yapayım hatta az oldu söylediğiniz. insan ev sahibi olunca aşırı zengin olmuyor. Ben maaşım 6000 tl ken bu eve 600 bin tl kredi çekerek girdim, 2 sene hiçbir şey yapmadım taksitlerini ödeyeceğim diye.

Pardon da hastalık nedeniyle kiracı çıkarılmaz nasıl bi bahane, ayrıca depremzedeyiz, olmadığımızı varsaymışsınız ama evimiz yıkılmadı sadece, ben depremden sonra dedim ki biz idare ediyoruz oturun sıkıntı yok ama seneye çıkın, 1 sene önce söyledim.

Ya bu Türkiye’deki bi insan bi şeyi haketmek için neden ölüp bitme durumunda olmalı ben gerçekten anlamıyorum. Tepkim size de değil bu ülkeye. Mevcut kiracıyı çıkartırsan evini kiraya veremezsin diyor kanun tamam vermeyeceğim yüksek kira peşinde değilim diyorum yine de ama öyle olmaz ki deniyor, gerçekten hasta oldum ya kadın yürüyemiyor 2 tane adam kar edecek diye düşünüp duruyoruz. Hayır başka ev tutacak paramız yok, ameliyat ücreti 480 bin tl çünkü. Avukata para da vermeyeceğim arkadaşım avukat.

Bu arada bir arkadaş mesaj attı 5. Yıl şartı kalktı diyor. Bunu araştıracağım.

Ben de yeni bir ev satın aldım ve kiracıyla fiyatta anlaşırsak para vererek çıkartacağım. Şuan sanırım ödemesi gereken kiradan 13 bin lira kadar daha az ödüyor. Davanın sonuçlanmasını beklesem ve 2.5 yıl sürse 13.000 x 30 ay = 390.000 tl ediyor. Bu kişiyle 100 bin tl'ye çıkması için anlaşırsak 290.000 tl + avukat masrafı kadar kardayım.
Hiç "Ama bu haksızlık, neden veriyorum ki! diye düşünme, ekonomik olarak mantıklı olan seçenek bu. Türkiye böyle bir ülke, ne yapabiliriz?

Yani siz çıkartıp kiraya verip gelir elde edeceksiniz benim öyle bir gücüm yok maalesef.

Kiraci zaten uzlasmaz bir tavir takindigi icin ben olsam 2-3 sene de surecek olsa simdiden sureci baslatir iki senelik zarari sineye cekerdim.Kiraciniz farkinda degil ama esas kazigi ciktiktan sonra o yiyecek.Kendine acimayana ben hic acimam.Bir avukat ile baslatin sureci.2 sene ise 2 sene

Sınırsız imm, 10.000 lira olan.

İlk seçeneği dikkate almazdım.
2 ile 3 arasında 2'yi elerdim, 2 milyon imm çok az.
-> 3

"Tamir yapılacak servis" neresi o önemli.

birinci teklif gayet yeterli. 5 milyon imm zaten sınırsız gibi bir şey demek.

bu arada mini onarımı artık tramer kaydına yansıtıyorlar. ona dikkat et.

geçerli servislere bak. yetkili servis ve orijinal parça geçerli olsun.

sanırım cihaz modem değil access point olarak çalışıyor.

bazı modemlerde lan portlarından birisini wan portu olarak atayabiliyorsunuz arayüz üzerinden. ama bu daha çok wan portu olmayan modemlerde oluyor.

www.youtube.com

resimden anladığım kadarıyla, pasif poe enjektör ile bir cihaza data+enerji gönderilmiş, çanak dediğiniz muhtemelen bir dış ortam access point, bu access pointin çıkışı modemin lan portuna girilmiş.

Bu sistemde ki gateway(internet çıkış, ana router) bu cihaz değil, ana wifi yayınını yapan tarafta bulunuyor. Bu modem yerelde access point olarak çalışıyor.


Muhtemelen "multi point wireless network" bir sistemde bir uç nokta olarak çalışıyor burası. Resetlenmeyin denmesinin sebebi wireless, dhcp ve vlan ayarlarının sıfırlanmaması içindir.

fakat halen anlamadım. Wan portu interneti alır, Lan portu interneti cihazlara yayar.
"The WAN port on the ISP router or the router connected to the modem is what brings the internet into the network."

mesela wireless repeater (menzil arttırıcı, sinyal yükseltici) cihazlara ana modem Lan çıkışı -> wireless repeater Wan girişi yapılır.
çünkü interneti olmayan cihaz internet dağıtamaz.

yani bu durum imkansız. musa'nın denizi ikiye yarması gibi bir şey.

"multi point wireless network" evet doğru fakat bu wan-lan olayı halen büyük gizem.

Hocam internet çıkış için illa wan portunun kullanılması gerekmez. Herhangi bir lan portu da wan olarak ayarlanabilir, cihaz destekliyorsa.

ancak buradaki durum şu; bu cihaz(huawei modem) direkt olarak ISP firmasından gelen adsl&fiber sinyali almıyor bu sebepten wan portunun kullanılmasına ihtiyaç yok. İnternet çıkış noktası master cihaz tarafındaki router&firewall'dır.

Huawei modemin bağlı olduğu cihaz slave olarak tanımlanmıştır, bu cihazın lan çıkışı Huaewi modemin lan girişine giriyor, Huawei modem arayüzünden ap moduna alınmıştır, bu sayede access point modunda lokal olarak çalışmaktadır,

evanmccann.net

Bizim evdeki 12-13 yıllık modem de böyle

çok sosyal biri değilim. dışarı çıkmak için tercih ettiğim günler cuma ve cumartesi. diğer günler, ertesi gün iş olduğu için hep külfet geliyor.

30 yaşın üstü herkes iş çıkışı evine gidip dinlenmeyi tercih eder. bunu çok büyütmemek lazım. genç ve enerjik olmamak çok normal. cuma cumartesi geceleri dışarı çıkılır. zaten arkadaş çevresi de çalışan ve yorulan insanlardan oluştuğu için onlar da hafta sonunu tercih eder.

Neira +1

Bir Instagram var hubs.life diye, normalize the norm diye. Yani bize öyle bir dayatilmis ki sürekli bir şeyler yapmaliyiz, aktif olmaliyiz falan. Bunu yapamamak bile gereksiz anksiyete yapıyor.

9-6 zorlu üstüne trafik falan. Maalesef hayat böyle yani. O yüzden çok kafaniza takmayın, illa dışarıda aktivite yapmaya falan gerek yok.

40 yaş civarı dmden yürüyen kızları reddettiğiniz bir era başlıyor.

9-6 çalışıyorum. ama evden. her gün 2de uyuyorum.
iş çıkış havuza, tiyatroya gidiyorum. birileriyle buluşuyorum. külfet gelmiyor. aksine akşamları doldurmaya çalışıyorum elimden geldiğince. benim tek artım evden çalışmak daha az yoruluyor olabilirim o yüzden.

ama ofiste de çalışsaydım akşam birileriyle buluşurdum.

Teknik olarak 8/5 ama fiili olarak 9/16.30 saatlerinde çalışıyorum. Toplu taşımada da günde 30 dakikam geçiyor toplam en fazla. Haftanın üç günü iş çıkışı spora gidiyorum onun dışında ben de bir etkinlik yapmıyorum. Haftasonu da yapmıyorum hatta, geçen cuma akşam eve girdim, bugün sabah evden çıktım mesela :D

Evde tek zaman geçirmeyi seviyorum ben, bi şey kaçırma hissi de gelmiyor. Zaten konser alışkanlığım yok, tiyatro seven biri değilim. İş arkadaşlarımı işte görüyorum konuşuyoruz, iş dışında takılacağım arkadaşım da yok bu şehirde. Öyle olunca aman dışarı çıkayım gibi bir isteğim olmuyor.

Yaş 28

sorsan kendisi de bilmiyordur, son zamanlarda mahfi hoca acayip sallamaya başladı. 2 sene boyunca mb şunu yapmalı dediği, kontrollü gitmeli dediği her şey olmasına rağmen yapılan her şey yanlış modunda gezdiği için siyasi hesaplarının olduğunu düşünüyorum.

yatırım fonlarına bakın demekle, paranızı koruyun demek aynı şey neredeyse. saçma sapan bir yorum. hisse bazlı fonlarda paranı korumayı bırak dolar bazlı değerlendiredebilirsin, bu ortamda tl bazlı eritedebilirsin. ucu açık bir şey. özgür demirtaş gibi takılmaya gerek yok.

ben yine de seçim sonrası bu para politikasına devam edilirse, iyi para geleceğini ve iyi şirketlerin iyi prim yapacağını ve hisse ağırlıklı fonların iyi kazandıracağını düşünüyorum. yatırım tavsiyesi değildir araştırmanızı öneririm

arkadaşa katılıyorum. faize yatırmayın para erir diyor. çok biliyorsan söyle diyorsun yatırım fonu diyor. bazı fonlar faizden az kazandırıyor mesela. atilla yeşilada da böyle

ağalık düzeninde olduğumuz için, mahfinin bilgisi bugüne kadar tartılmadan, dokunulmadan geldi
twitter.com
twitter.com

bu son bahsettiğiyle alakalı bir tenkit de vardı da artık ciddiye almayı bıraktım mahfiyi. o yüzden paylaşamıycam

mahfinin imajına eşdeğer düşünürsek eğer, sermaye sahibi-patron arkadaşlarının işine gelecek bir tavsiyede bulunmuştur.

Yabancı teknoloji hisselerinden eurobonda, gümüşten Bist30a kadar yatırım yapan fonlar var. Küresel okur yazarlığı olmayanlar için, ben S&P'a nasıl yatırım yaparım, fiziki olmayan gümüşü nereden alırım diyenler için fonlar çok cazip bir yol.
Adam da bunu söylemiş.
Herkes de adamı gömmüş.
10 larca kitabı olan bir adam. Yılların akademisyeni. Konunun uzmanı.
Aklıma şu karikatür geldi.
pbs.twimg.com

tefas'ta zibilyon tane fon var.

metaverse fonundan, altın fonuna kadar her şey var.

borsada riskli varlıklar, imkb 30 dahi var.

hoca haklı.

uğraşmak istemiyorsanız fona koyun.

ayrıca mevduat faizini de fondan alabilirsiniz.

tefas'a bakın, biraz araştırın, size uygun fonları bulursunuz.

buraya final versiyonu atıp fikir alabilirsin. baskı siteleri zaten kesilecek alanı ve güvenli alanı sana gösteriyor

www.baskiadam.com

uzatmalarin artmasi + VAR etkisi. Eskiden hakemler korkuyordu son dakikada skoru degistiren kararlar vermeye. VAR'in gelmesi ile birlikte hakemin yuku azaldi. Bir de VAR geldi geleli cok ufak temaslara bile penalti calinir oldu. Darbenin siddetini olcemiyoruz cunku, temas var mi var o zaman penalti. Ama o temas penaltilik temas degil ya da kirmizi mi sari mi olmali o da cok muallak oldu. Bazi oyuncular asiri tiyatral hareketler yapiyor, 10 saniye sonra devam ediyor oyununa. Bir de son dakika olunca tum riskler aliniyor. Tek fark yenilsen de 0 puan, iki fark yenilsen de.

Futbolu takip etmem ama artık son dakikalarda bu gollerin gelmesi adeta meydan muharebesi gibi tüm ağırlığı vermeye dayalı ise olabilir

Akla ister istemez şu geldi. bilen varsa link versin bir zahmet geçen senelerde Türkiye liglerinin birinde iki takım birbirlerine oldukça fazla sayıda gol atıyorlar.
11-20 gibi ya da bu seviyelerde bir skor sanırım.
Bundan dolayı aynı ligde 3. bir takım ise küme düşüyor (veya lig sıralamasının oldukça altında kalıyor) du.
itiraz edeceklerini söylemişlerdi :) Böyle trajikomik ama gerçek bir haberdi. Hatırlayan ?

tabi var ve uzatmanın da etkisi var ama bence bahis ve şike işleri futbolun her yerini ele geçirdi. en üst seviyesinden en alt seviyesine kadar.

freedonia güzel açıklamış.

en başta VAR sebebiyle diğer türlü es geçilebilecek çoğu pozisyon şu an didik didik incelenebiliyor. eskiden mesela 89'da "gri pozisyon"lara (hele ki küçük takım lehine olacaksa) nadiren penaltı çalınırdı. şimdi VAR'dan izliyor, kaçarı yok, veriyor.

bir de son dünya kupası'ndan itibaren uzatmalar daha ciddiye alınmaya başlandı, direkt hakemlere bu yönde talimat var. yani yarım saat yerde yatayım ama standart 4-5 dakika uzatma verilsin yok... oyun çok durmuşsa şak diye 12-13 dakika gösteriyor yan hakem. haliyle artık uzatma dediğimiz kısımlar daha uzun, daha çok. bu da gol sayısını arttırıyordur.

ama bu hafta biraz istisnai diye düşünüyorum, hep böyle olmuyor. yani 5 yılda bir de olsa fransa 2. ligi'nde 10 maçta 44 gol filan çıkıyor mesela, normalde asla olacak iş değildir.

Eskiden uzatmalarda biri 80 saat sakat taklidi yapıp yatınca uzatmayı eritiyordu. O olay için en fazla 1 dakika falan ekliyorlardı. Şimdi uzatma olarak verilen süre aşağı yukarı yakın miktarda oynatılıyor. Onun da etkisi var. O yüzden eskiden 85+ golleri daha fazlaydı.

Şimdi maç bitsin paniği ve disiplinsizliği, sakat numarası ile ya da oyunu soğutarak geçiştirilemiyor. Üstüne @freedonia'nın belirttiği gibi hakemlerin topu VAR'a atarak skora etki edebilecek kararlar alabilmesi de eklendi. 90 dakika otobüs park eden takım, son dakika bir hatayla yaptığı penaltı ya da serbest vuruşla kaybedebiliyor ya da gol arayan takım son dakika yüklenirken kontradan gol yiyebiliyor.

Tabii bunlara artan fiziksel kapasiteyi de ekleyelim. 90'ların sonlarının ya da 2000'lerin başının futbolcuları şu an ortalama bir Avrupa ya da Türkiye'nin ilk beşindeki takımlar ile kondisyon olarak yarışamaz. 90. dakikada koşabilen oyuncu sayısı da atak yapabilen takım sayısı da daha fazla. 2000lerin başında 8-9 km koşan ilah ilan ediliyordu mesela.

premier ligde bu hafta cumartesi maçlarının 2sinde son dk golü var. özellikle manu maçlarını takip ederseniz, neredeyse her maç son dk ya atıyor ya yiyor. bu tüm ligler için geçerli. eskinden takımlar son dakikalarda top çevirir korner direğinin orada beklerdi. artık bu tarz olaylar kabul görmediğinden son dkya kadar maç oynanıyor.

ek olarak ya 2020 ya da 2021'di. El kurali degisti. Her carpma penalti olmaya basladi. Onceden cok mantikliydi kural. Cok yakin Mesafeden carpmalar calinmazdi, topun siddeti, elin dogal konumu vs gayet tutarli bicimde degerlendirilirdi. Simdi her seye caliyorlar en ust seviyede cl'de bile. Son dakikalarda Allah ne verdiyse suursuzca saldiriyor takimlar iste birinin eline carpar, defans iska gecer, kaleci elinden kacirir, biri rakibi formasindan ceker VAR yakalar, futbolcular da yorgun dustugunden goller artiyor sson dakikalarda.

İlk olarak daniel kahneman ve richard thaler kitaplariyla baslamak kolay okunurluk ve keyif icin guzel olur. Kahneman’in hizli ve yavas dusunme sanirim bu konudaki ilk ve en guzel kaynak olur. Sonrasinda thaler’in misbehaving ve dürtme kitaplari guzel devam olur. Ardindan biraz daha tarihsel ve akademik bir basangic icin oxford yayinlarinin a very short introduction serisinden behavioral economics guzel bir secenek olabilir.

Bunlar disinda ilk kaynaklar olarak dan ariely - akildisi ama ongorulebilir, morgan housel - psychology of money, george akerlof - animal spirits guzel bir okuma listesi olur.

İsin akademisine teorisine iyicene gireyim isterseniz textbook olarak da Behavioral Economics - Edward Cartwright oneririm.

www.apkmirror.com

%10-15 kripto, geri kalani altin.

Hocam elime her ay hiçbir yere harcamam gerekmeyen 40 bin lira geçiyor olsa, kinayeli olarak söylemiyorum, ilk yapacağım işlerden birisi bunlara kafa yoracak bir yatırım danışmanlığı hizmeti almak olurdu.

4 e böler, çeyreğine fiziki altın, çeyreğine ALTINS1, kalanına vade sonuna yakın EUROBOND alırdım.

Fon da güzel seçenek. Tek tek hisse seçmek zor, ayrıca fonlar sadece hisse değil kıymetli maden fonu falan da olabiliyor. Uzun vadeli iyi bir yatırım olacağını düşünüyorum.

Yüksek risk yüksek getiri olarak da spesifik hisseler ve kriptoparalar(ama marketin genel halini gözeterek)

hep altın, hepsi altın, her zaman altın olurdu.

Çocuğunuz varsa Nasdaq borsa indeksli bir fonda biriktirip, üniversiteyi bitirdiğinde çocugunuza verin, ne istiyorsa yapsın karışmayın.

Çocuğunuz yoksa kuyumcudan gram (yani külçe) altın alın. Dunya genelinde her an her şey olabilir gibi görünüyor.

Bu iki yaklaşım da aklınıza yatmadıysa, Youtube'da Tunç Şatıroğlu veya Işık Ökte'yi izleyin ve kendi kararinızı kendiniz verin. En doğrusu budur.

bu şekilde bir soruya cevap vermek doğru olmaz. Risk ve getiri beklentiniz, vadeniz , yaşınız , psikolojiniz vb bilmek gerek.

Borsa

altın, fon ve borsa. her birinin getirisi ve dolayısıyla riski farklı. ağırlığın nasıl dağıtılacağına kişi kendisi karar vermeli.

Tamamına hisse senedi alırdım.

Altın dolar borsa faiz. Hiçbiri enflasyon kadar yüksek değil. Yani para durduğu yerde nerde duruyorsa orda eriyecek.

Fiziki altın.

Borsa diyenler dikkatli olsun. Borsa bir anda çakılabilir! En azından paranızın yarısını başka şekilde yatırım olarak kullanın. Ya da 100bin yatırdınız diyelim, paranız 300bin oldu. 100bin TL'nizi çekip, fiziksel altına yatırın. 200bin borsada kalsın. Batsa da, çıksa da paranızı korumuş olursunuz.


NOT: Yatırım tavsiyesi değildir!


.

eğer bu parayı hemen likite çevirmeniz gerekmiyorsa eurobond ya da hisse alırdım.

Şehrinizin fakir semtlerine gidip kendi elinizle dağıtacaksınız ya da ilgili mahallenin muhtarından destek alacaksınız.

Biz de bu gibi durumlar da LÖSEV'e bağışta buluyoruz çoğunlukla.
Yardımın nasıl değerlendirileceği ile ilgili seçenekler var.
Et olarak dağıtılsın, et satılsın paraya çevrilsin ihtiyaçlar giderilsin, ya da doğrudan para olarak değerlendirilsin diye.

Bu işin sıralaması şöyledir : Aile, yakın komşular, sonra diğerleri.

Adak kurbanı olduğu için aile yiyemez. Komşulardan durumu kötü ve orta olanlar varsa, onlara pay edin. Çevreyi bu kadar tanımıyoruz veya ihtiyaç yok diyorsanız, yemekhanesi olan bir öğrenci yurduna verin. Et yesin öğrenciler.


.

yanlış anlaşılmasın lösev düşmanı degilim. fakat adagınız varsa tabiri caizse kan akıtmanız lazım. kurbanı siz kestirip duasını okutup kendi elinizle fakire fukaraya dagıtmanız lazım. kesinlikle adagınızda bir parça bile yememelisiniz. öyle löseve eft yap bitti gitti olmaz. löseve yine ayrıca gönlünüzden ne koptuysanız yaparsanız o ayrı. ama adak başka bir şey

bi vakfa verebilirsiniz.

kızılay olur, lösev olur, milyon tane vakıf var artık.

ben dağıtayım isterseniz muhtarlar yardımcı olabilir sanırım.

T.C. Vakıflar Genel Müdürlüğü Eyüp İmarethanesi
(0212) 418 29 85

g.co

Orada canlı seçiyorsunuz, orada kesiliyor, isterseniz izliyorsunuz. Yine oradaki aşevinde yemeğe dönüşüp orada dağıtılıyor. All in one hizmet.