Ekşi Duyuru

Ragbi federasyonuna bağlı şekilde 2023'te çocuklar ve 16 yaş üstü şeklinde ligler görünüyor. 2024'te oldu mu/olacak mı bilmiyorum

Beyzbol bilmeyen için çok sıkıcı ve hiçbir heyecanı yok, ben de bilmediğim için çok sıkıcı ve heyecansız görüyorum, muhtemelen herkes öyle görüyordur, o nedenle Türkiye için "Bi de onunla mı uğraşalım" seviyesinde görülüyordur muhtemelen o nedenle herhangi bir geleceğinin olması mmükün değil, ha varsa belki üniversite seviyesinde deneyen birkaç yer vardır ama bence kayda değer bir aşama göremez.

@kaleci ben de anlamsız anlamsız bakıyordum, bu kadar anlamıyor olamam deyip derinleştikçe biraz fazla bilgi edinmiş oldum heralde. Şimdi seviyorum durduk yere. Otobüste falan mlb replaylerini izlemeye başladım. hayırlısı artık, üzücü. :D

dunyanin en sacma sporu hocam. amerikalilar bile izlemiyor. izlenme oranlari dusuyor. biz maca gittik, genelde mactan once otoparkta mangal kulturu var.

mac basladi ama herkes hala mangala devam ediyor. cunku mac heyecanli oldugu icin gitmiyorlar, aktivite olsun diye gidiyorlar.

sonra maca girdik. arkadas anlatti. kurallari anladim, toplamda 2 maca gittim. ama oyun olmuyor macta. yani atislarin yarisi gecersiz atis, pitcher dogru yere atamiyor. gecerli atislarin yarisina batter vuramiyor. batterin vurduklarinin yarisi direkt outa gidiyor, oyun olmuyor. yani 8-10 atistan biri oyun oluyor.

kriketle birlikte dunyanin en sacma takim oyunudur, iddialiyim.

@antikadimag ne bileyim, fena değil ya :D

Yiğit Tezcan var youtubeda f1 yorumculuğu falan da yapıyor. O da hayatının bir bölümünü beyzbola adamış, hâlâ sıkı bir şekilde takip ettiğini söylüyordu. Belki onunla iletişime geçebilirsin sosyal medya üzerinden. İstatistik sevenler için müthiş bir spor olduğu söylenir çünkü her şeyin istatistiği var ve genelde durağan oyunlar üzerinden olduğu için dış etkilere kapalı istatistikler. Ayrıca ABD'nin en eski sporu olarak pek çok hikayesi, laneti falan var. Japonya'da da çok popüler hatta şu an ABD'den daha iyi oyuncu çıkarıyorlar. En çok para kazanan mlb oyuncusu Japon

Japonya'daki ilgiyi yazayım derken nundu'nun yazdıklarını gördüm. Ona +1 diyeyim. Japonlar merak duydukları şeylere fena takıyor ve her şeyiyle uğraşıyorlar. Sanıyorum ki beyzbol da böyledir. Yazıldığı gibi, ABD'de etkinlik, yeme içme bahanesi.

@nundu, Evet istatistikleri takip etmesi de çok eğlenceli. Bir de belli bir şema var, top atıldıktam sonra olan biteni takip edip ne olduğunu, nasıl olduğunu, neden olduğunu anlamaya çalışıp bir sonraki atışı bekleme olayı hoş bence. Bir atak, bir gevşeme döngüsü olması hoşuma gitti aslında. Sürekli akan bir şeyi takip etmekten daha farklı bu.

Dediğin kişiye bakacağım, teşekkür ederim.

Kadın kişisi olduğunu varsayarak cevap veriyorum. Gerekirse diyeti bırak. Hocanla uyumu da yakaladıysan reformer platesi bırakma.

Ben de pilatesten yanayım.

Reformer pilates kas uyarımı konusunda oldukça etkili bir disiplin ama ben kendi adıma ketojenik diyet yaptıran hocaları bir miktar iş bilmez ve kolaycı kurnaz kişiler olarak görüyorum zira ketojenik diyet karbonhidrat alımını kısıtladığı için kaslarda su atımına neden olup ağırlık kaybı yaşatarak müşterisine karşı PT'de "bak sana kilo verdirdim" kozunun olmasına neden oluyor ama kaslarda su atımı yaşandıktan sonra insanlarda "çok kramp giriyor kaslarım ağrıyor vs" gibi şikayetler oluyor, çünkü su-elektrolit dengesi bozuluyor. Ayrıca karbonhidrat kesildiğinde enerji büyük oranda kaslardan da karşılandığı için kas kaybına da neden oluyor, bu da tartı ağırlığını değiştiren ama vücutta pozitif bir etkisi olmayan bilakis skinny fat'liğe götüren bir vücut proporsiyonuna neden olan bir süreç. Bir PT "ketojenik diyet yapalım" diye teşvik ediyorsa ben o elemanla bir ders bile yapmazdım. Eğer bir insan epilepsi hastası falan değilse ketojenik diyet yapması gerçekten çok saçma sana burada ketojenik diyetin zararlarını sabaha kadar anlatırım ama ketojenik diyet kötülemekten yorulduğum için yapmıyorum artık.

@Kaleci Saçlı
Teşekkürler cevap için, mobil'de olduğumdan edit'leyemiyorum. Hocam değil Ketojenik yaptıran, başka bir diyetisyen.

O zaman hocayla devam diyetisyeni değiştir. Hadi ketojenik diyet veren PT'yi anlarım ama bir diyetisyen ketojenik diyet yaptırıyorsa o çok daha bilinçli bir kurnazdır. Ben burada çok insanın diyetisyen sonuçlarını okudum hepsi de 1 ayda muazzam kilolar veren ama verdikleri kilolar hep kastan olan insanlar, ben açıkçası diyetisyene verilen ücretlere çok üzülüyorum para vererek kas kaybediyorlar biz o kası alabilmek için hayvan gibi antrenman yapıp yemek yiyoruz da 1 ayda 200 gram kas alamıyoruz ama diyetisyen eşliğinde 1 ayda 2-3 kilo kas kaybeden insanlar var böyle diyetlerle.

Konunun uzmani degilim elbette ama guclu olmak zayif olmaktan daha iyi sanki.

Ketojenik diyet sırasında enerjinizin düşmesi yaygın bir durumdur, çünkü vücut karbonhidratlardan yağ yakmaya geçerken bir adaptasyon süreci yaşar. Bu süreçte enerji eksikliği hissetmeniz normaldir, özellikle de yoğun egzersiz yapıyorsanız.

Hocanızın ısrarı, genellikle egzersizin metabolizmayı hızlandırdığı ve bu sayede keto diyetinin etkilerini daha iyi hissedeceğiniz düşüncesine dayanıyor olabilir. Ancak, vücudunuzun verdiği sinyallere dikkat etmek çok önemli. Enerji seviyeniz çok düşükse ve kendinizi zorluyormuş gibi hissediyorsanız, egzersiz yoğunluğunu azaltmayı veya kısa bir ara vermeyi düşünebilirsiniz. Yavaş yavaş enerji seviyenizin artmasıyla birlikte, egzersize geri dönmek daha iyi olabilir.

Bu süreçte, daha düşük yoğunlukta hareketler veya sadece yürüyüş gibi hafif aktivitelerle devam etmek, enerjinizi tamamen tüketmeden aktif kalmanızı sağlayabilir. Ayrıca, keto diyetini uygulayan bir diyetisyenle de görüşüp, beslenme düzeninizi gözden geçirmek ve enerji seviyenizi artırmak için stratejiler belirlemek faydalı olabilir.

Ben geçen kış dönemi sadece 2 aylığına ketojenik diyet yaptım, spor geçmişim olmasına rağmen gerçekten spor yapamaz hale gelmiştim. Bence ketojenik diyet herkeste aynı verimle ilerlemiyor karaciğerin metabolik kapasitesi çok önemli. Bende karaciğerin yeterince yağları iyi kullanmaya adapte olamadığını fark edip low carba çevirmiştim ancak öyle spora geçebildim. Eğer medikal amaçlı ketojenik yapmak zorunda değilseniz bence 50 gr ı geçmeyecek low carb yapıp pilatese devam edin (ben 25 gr altında ketosize giriyordum belki değerler kişiden kişiye değişebilir).

hocaya devam, pilatese devam, diyetisyeni bırak.

diyetisyenler alınmasın ama gerçekten pek bir şey bildikleri yok. ketojenik duymuş bir yerden sana yap demiş. spor yapan birisi için karbonhidrat çok çok önemli bir şey. yapmayan için de önemli ya neyse.

www.akakce.com

orijinalse alınır. akakçedeki fiyatlarda gösterilenler maalesef sahte.

yurtdışısında polarize olmayanları 100-120euro, polarize olanları 200-220euro.

Adı sanı belli bir optikçiyse alınır yoksa çakmadır, değmez.

Uygun Fiyat: Alpine
F/P: Dynamic
En İyisi: Loop

Amazon'da mevcuttur, arayın, ihtiyacınıza ve bütçenize göre karşılaştırın.

Şimdiye kadar en memnun kaldıgım ürün bu. İçinde 25 Çift var. Kulaga takmadan önce 2 parmagınla sıkıp yuvarlayıp şekil veriyorsun sonra hemen kulagına sokuyorsun ve ilk hacmini alarak kulağını komple kapatıyor. Sesin %90nını kesiyor www.n11.com

Profesyonel audio işçisi ve müzisyenim 3M 1100 iş görür (üstteki link)

Fakat yalıtım arttıkça kendi vücudunuzun sesini duymaya başlayacaksınız o ne kadar konforlu bir şey sizin için, onu da bi deneyin gidip pahalı bişey ya da 100'lerce tıkaç almadan önce. Belki aktif gürültü engelleyici (pasif yalıtımı da iyi olan) bir kulaklıkta çok kısık ses ile müzik podcast belki white noise açmak daha iyi olacak sizin için.

Anchorage'da bir hafta kaldım, Kodiak ve chichagof adasında ikişer ay kaldım. Yani her taraf çok güzel dağ bayır orman bu anlamda bir noktanın diğerinden çok bir farkı yok. Ana arterlerden ayrılmayacaksaniz tek başınıza gezmekte problem yok, kamp yapayım dağlara çıkayım diyorsanız ben olsam yanımda bilen biri olmadan çıkmam. Ayılar her an karşınıza çıkabiliyor. Bir kere de bizon sürüsü denk gelmişti. Kodiak'a gemi ile yolculuk yapmak güzeldi, ancak adanın kendisi yine dağ bayır özel bir tarafını görmedim ben.

network yoluyla birilerinin misafiri olarak çok yer gezilebilir.

sizdeki aynı olay bende de var. yıllarca üretim hatlarında vakit geçirmiş biri olarak şimdi oralardan çok uzaktayım. Yine o alana çalışıyorum ama artık uzaktan.

bildiginiz üzere fabrikalar dışa kapalı yerler. girerken bile sgk'nız kontrol edilir isg onay verir o şekilde girersiniz. dışarıdaki bir insanı hiç bir fabrika kolay kolay üretim hattına sokmaz. gideceginiz merak ettiginiz fabrikanın üretim müdürünü v.s yi bulup linkedin'den yazarak böyle böyle danışmanlık veriyorum diyerek muhabbeti açıp yaptığınız işi çok beğeniyorum ücretsiz danışmanlık verebilirim diyerek kendinizi davet ettirip network edinebilirsiniz. Gittiginizde de hem üretimi gezdirirler hem de mesleki olarak tavsiyede bulunursunuz.

Doğuştan da olabilir, sonradan da oluşabilir. Doğuştan olanlarda genelde çok küçük yaşlardan itibaren eğrilik gözle görülür şekilde artacağı için illaki bilirdin. Yeni fark ettiysen, egzersizle frenlememene rağmen eğrilikte ciddi bir artış söz konusu değilse sonradandır. İlk iş olarak devlete gidip röntgen çektir, derecesini öğren.

Ozele gitsem buyuk ihtimal bunu "gecmisten gelen hastalık" sınıfında gorup sigorta sirketi odemeyecektir yani degil mi?

Genelde hızla boy atan kişilerde oluyordu birden uzayan

Direkt dahil olmayana hastalıklar da var, skolyoz da dahil olabilir onlara önce bir poliçe detaylarını kontrol edin

Bende de var. Ameliyat oldum. Tamamlayıcı sağlık sigortası karşılamıyor.

@cemallamec Önceden konulmuş bir Skolyoz teşhisiniz varken mi karşılamadı TSS? Yoksa sizin durumunuz da benim kendim için bahsettiğim gibi miydi?

sigortalarin bekleme sureleri olur. bu tur omurga hastaliklari bekleme suresine tabidir. bekleme suresini doldurmadan teshis alirsaniz policenize kapsam disi olarak eklenir skolyoz. bekleme suresini gectiyseniz (ya da omur boyu yenileme garantisi aldiysaniz) teshis alsaniz da sigorta kapsaminda degerlendirilme ihtimali yuksek.

dogustan da gelebilir, sonradan da olabilir. sigortaya karsilatmak istiyorsaniz bekleme surenizi ogrenin mutlaka, police sartlarinizda yaziyordur (genelde 2 sene yapiyorlar omurga rahatsizliklarini).

Genetik yatkınlık önemli tabi ama spor,ftr ve ameliyat seçenekleriyle düzeliyor.

@norules yen gördüm, bu tür hastalıklar sonradan teşhis konsa da karşılamıyor.

Hocam hayatın akışına güvenmek lazım bu her şey işime yarasın optimizasyon anksiyetesiyle yaşanmaz

Ben bunu kafayı komple bir yere vererek aştım.

Master/Doktora

Ya da kallavi bir örgün 2. lisans.

İşten gelince dersimi çalışıyor artan vakitte PS5, dizi, film, kitap takılıyordum.

Kendine temel hedef belirleyip oradan artan zamanla bu işlerle uğraşınca bu duyguyu hissetmiyorsun.

IELTS 7.5 hedefi gibi. ya da benzer bir dil sınavına çalışmak gibi farklı methodlar da kullanılabilir.

Normal değil mi? Zaten her şey bi amaç için yapıyoruz. Hatta burda bulunmamız, sizin sorunuz bizim cevabımız. Hatta şu uçan kuş bile. Kimbilir ne amacı var.

karbonat döküp üzerine sirke dökmeyi denedin mi?

Migros'tan aşağıdaki ürünü alın:

images.migrosone.com

Mikrofiber bir beze bir miktar döküp deterjan çekmecenizi güzelce silin, bütün kalıntılar gidecektir. Sonra şişenin tamamını makinenin deterjan gözüne döküp ön yıkamasız-deterjansız en kısa programda boş olarak çalıştırın. Yıkama işlemi tamamlandığında makineniz ışıl ışıl olur.

@Mirket

Aklıma sirke geldi biraz beyaz sirke kullandım ama çok etkilemedi. İyi dedin oni.

@zaman ilac değil

Bakayım ona da.

Sağ olun.

Karbonat, sirke işe yaramaz. Kireçle birlikte oluşmuş. Sert fırçayla yapmak lazım ama zarar verebilir.

@sevilen

Sert fırça kullandım, boşver zarar görse de sorun değil ama çıkmadı çıkmıyor.

Ben o makineyle çamaşır yıkamam arkadaş, küf her yer.

O deterjan koyulan plastik zimbirti cikartilabiliyor genelde.

Sirkede bekletebilirsin
Sicak suda bekletebilirsin
Buunlari ard arda deneyebilirsin.
Yumusarsa fircalayabilirsin de.

Belki bulasik makinesinde de yikanabilir. Bulasiklarla yikama ama. Denemedim hic ama. Try at your own risk.

Onu çıkar sıcak su sirke, karbonat, limon tuzu 3lüsü ile beklet.

Porçöz tarzı bir şey de kullanılabilir. Plastik malzeme olduğu için zarar vermez muhtemelen.

Limon tuzu eritilmiş suya yatır

tahminen seninkinden çoook daha kötü durumdaydı, öğrenci evinden devraldığım eski makinenin güncel durumu: ibb.co

sihirli ürünümüz de bu www.migros.com.tr
içeriği 17% nitrik asit. gerisi seyreltmek için su. yani seyreltilmiş kezzap. yetmezse saf kezzap da denenebilir ama tabi daha tehlikeli olabilir cildine sıçrarsa. bunda anında yakma gibi bir durum olmuyor yeterince seyreltilmiş. tabi göze asla sıçratma cildine sıçrarsa da yıka hemen. havalandırmasız ortamda kullanıp uzun uzun yanında durup bekleme.

dikkat et metal aksama gelmesin uzun uzun beklerse metali eritir. deterjan gözünü çıkar sadece onu kireç çözücüyle temizle. kalıntı miktarına göre bekleme süren değişebilir.

makine temizleyici sirke karbonat kazıma vs. her şeyi denedim minimal etki gösterdiler özellikle kazıma işleminde derin çizikler atmadan temizlemek pek mümkün değil. sirkeli suda da saf sirkede de günlerce bekletmeyi denedim daha önce yumuşamadı bile. kireç çözücü birkaç saatte etkisini gösterdi.

beklediğinde köpürmesinden tepkimeye girdiği aktif bir şekilde kalıntıları çözdüğü filan gözle anlaşılıyor zaten bu ürünün. sirke karbonat limon filan kendileriyle tepkimeye girip köpürüyor o ayrı iş :D bi işe de yaramadılar dediğim gibi.

Kireç çözücüler işe yarar ama makinenin metal yerlerine ulaşma sorunu olabilir.
Ben eski çamaşır makinemizde deterjan gözüne yapmıştım. Ama iç kısmına yapacaksan sorumluluğu sana bırakıyorum :)

Servisle konuş, deterjan çekmecesini (ya da adı her ne ise) bir başına satıyorlarsa ne uğraşacaksın ki ölümlü dünyada?
Paran yoksa ben hediye ederim.

@mirket bu üründe pek uğraşma gerekmiyor. ya kireç çözücüyü göze doldurup bekliyorsun ya daha büyük bi kaba kireç çözücüyü doldurup içine deterjan gözünü atıyorsun birkaç saatte o işini büyük oranda kendi kendine yapıyor. ben mesela 5 litrelik su şişesi kesip onun içine koymuştum deterjan gözüyle kireç çözücüyü.

kireç çözücüyü bir saat falan beklemiştim büyük oranda geçmişti.

tecrübe konşuyor.eger kalıntı taş gibiyse yüzeyi sanki beton dökülmüş gibiyse burda verilen tavsiyelerin hiç biri işinize yaramaz.
önce deterjan çekmesini çıkarın.
100-150 sertlik aralıgında Kum zımpara ile zımparalayın. tamamen silinecek.
sonra 300 üzeri sertlikte kum zımparayla yüzeyi pürüssüzleştireceksin.
bu kadar. diger yorumlarda yazanlar sadece vakit kaybı

@Mirketciğim çok teşekkür ederim çok tatlısın <3 fakat mevzubahis çekmeceler 2 tane ve şu anda ne olacağı belli olmayan bir kampın, resmen düşmancasına çürümeye bırakılmış makinelerine ait. Kendim hani hem idealistlikten, hem evrene mesaj vermiş olmak için, hem makinelerin varlığına olan saygımdan temizlemek istemiştim, böyle sağlam şeylerin çürümeye terk edilmesine dayanamıyorum.

Sağ ol Mirketciğim canım benim <3

1-Arabulucu atanan dosyayı en fazla bir ay içinde neticelendirmek zorunda.
2- İstanbul'da davanın kesinleşmesi beş seneyi bile bulabilir.

ayın 20 günü rahat alkol alıyorumdur.
bazen 1 2 bira. bazen rakı üstüne bira.

sanırım alkoliğim.

Alkol kullanmıyorum. Sadece özel günlerde çok az alırım.

4-5 sene oncesine kadar her gun aliyordum. Simdi ayda 3-4 defa anca. O zaman da alkolik degildim, simdi de degilim.

Insanlar alkolikligi her gun alkol almak zannediyorlar. Alkolik tanidiklarim oldu, alkolik olmaniz icin alkol almadan duramiyor olmaniz lazim. Tanidigim kisiler sabah kalkinca gune votkayla basliyorlardi, gun boyu durmadan alkol aliyorlardi. Mesela derste su sisesinden votkaya devam ediyorlardi. Bir kac saatten daha uzun sure alkole ara verirlerse ya cok agresif ya da cok depresif oluyorlardi.

Yani her aksam alkol aliyorsaniz alkolik degilsiniz, ama kendinizi kontrol etmezseniz alkolik olma riskiniz yuksek. Test etmek icin ara ara 3 gun alkol almama hedefi koyun kendinize.

Kardeşim yanıma geldiğinde sadece, o da birkaç ayda bir, bazen biraz daha uzun. Bazen sene içinde sadece bir iki kere içtiğim oluyor bazen de 2-3 sene hiç içki içmediğim oluyor sosyal içinin de bir tık altıyım sanırım. Ben daha çok limonata bağımlısıyım evde yedekte limonata olmayınca elim ayağım titriyor, strese giriyorum.

Tatilde her gün alırım neredeyse. Normalde ayda 1-2

Bence alkolik tanımı şöyle:
Bir bira ya da bir litre rakı olsun miktar farketmez.
Alkol alımında bir rutininiz var ise,
Bu rutinin bozulmaması hususunu önemsiyorsanız,
Bir sebepten bozulursa da kendinizi mutsuz, gergin hissediyorsanız
Alkoliksiniz.

Üç gün içmesem dert etmem diyorsanız, tam içmeye oturacakken sevdiğiniz bir arkadaş telefon açıp hadi gel bizimkiler kave içiyomuş onlara katılalım dediğinde kalkıp koşuyorsanız raat olun.

26-27 yaşına kadar daha çok aliyordum, sosyal icicilik sigara ile beraber.
Şimdi yaş 32 olacak, vallaha haftada bir belki iki gün o da biraz viski ya da şarap. Sigara da ayda 5-10 tane arkadaşlar ile dışarı cikarsak.

Alkolik değilim tabi:) ama zamanında peaky blinders izlerken 1 sise bourbonu 1 haftada bitirip "oha lan" demiştim kendime.

Ayda 2-3. Ozel bir gun varsa + olarak o eklenir.
Eskiden haftada 2 raki masasi + bazen birkac bira olurdu ama kalmadi onlar artik. Simdi maks haftada 1. O da bazen sarap gecesi, kokteyl gecesi, raki masasi veya hadi bira icelim plani seklinde oluyor.
Ha tatildeysem ogle birasi, ogleden sonra drink’i ve aksam icmecesi kesin olur, asla bos gecmem.

ayda 1 2 bilemedin 3 defa arkadaş ortamında cin tonik içerim 4 5 bardak
öyle durduk yerde gün içinde veya akşam can sıkıntısına içme huyum yoktur

Ayda 1-2 defa. Alkolik değilim, sosyal içiyim. Sosyal ortamda da 1-2 kadeh/şişe

yılda 2

yılbaşı kutlaması
doğum günüm

eskiden neredeyse her gün içiyordum, karaciğer yağlanması çıktı alkolü bıraktım. dengeli beslenmeye başladım. son 3-4 yıldır ancak bir düğün dernek veya özel bir şey olursa anca içiyorum.
bu süre zarfında hiç aramadım, yoksunluk hissetmedim. demek ki her gün içmeme rağmen alkolik değilmişim.

Haftada 1. Bazen süre kısaldığı oluyor bazen uzadığı.

Cocuktan önce evden calisirken neredeyse her gun aksam ustu 1-2 kadeh sarap ya da 1-2 bira iciyordum zaman gecsin diye. Hamilelikti emzirmekti derken 1 yildir hic alkol almadim

haftada 1-2 bira olabilir. 1 ay icmesem aklima gelmez.

alkolik tanidigim oldu, her sabah kalkar kalkmaz bir bira aciyordu.

Haftada iki üç içiyorum ama bu düzeni Vehbi Koç’un her akşam bi kadeh viski sistemine döndürmeyi düşünüyorum. Alkolik kesinlikle değilim.

Sadece cok ozel bir gun olursa tas catlasin 2 bira icerim nerdeyse hic seviyesindeyim.

Arkadasim var 7 gun 24 saat iciyor sabah kahvaltisi alkoldur o derece. Sorsak alkolik olmusun diye kabul etmez. Bence kabul etmemekte binsebep alkolik olduguna kanittir insanlarin.

Yalnız değilsin diye yazmak istedim. Her gün makale vs ingilizce okuyorum ama mesela redditte ingilizce okumaya üşeniyorum. Bir de makalelerde bir stil var ama amerikalılar tuhaf tuhaf yazınca sinirleniyorum :D

Sinir oldugum sey youtube ve instagramda herseyi turkceye ceviriyorlar ve ekranin tam ortasinda oluyor

dinleyemiyorum adami yaziyi okumak zorunda kaliyorum

Geçici bir durum da kalıcılaşabilir aslında. Yani özünde sırf sosyal medyadaki yorumları çeviriyor olmanızın size bir zararı olmaz. Sonuçta sosyal medya kullanmayıp bunları herhangi bir dilde hiç görmüyor da olabilirdiniz. Bu nasıl ki sizi kötü etkilemeyecekse çevirerek okumak da etkilemez.

Ama tehlikeli olan kısım bazen bunalmış hissettiğinizde çeviri butonunun sizi rahatlatması etkisine alışmanız olur heralde. Neticede işinizle ilişkili bir durum var dil konusunda. Böyle bir şeye yönelmek uzun vadede sıkıntıya yol açabilir sizin için.

Beypazarında güzel yerler var yol gitmek isterseniz, yeşillikler içinde serinde.

Ümitköt simitcii

1) sizden onay almadan yaptırdığı işi kiraya mahsup edemez.

2) ayda şu kadar arama ya da mesaj hakkı diye birşey yok. kirayı yatırmadı veya geç yatırdıysa noter aracılığı ile ihtar çekebilirsiniz.

Sizden onay almadan tamir-tadilat yaptıramaz. Ayrıca madem sorunlu kiracı kirayı geç yatırması sizin için avantaj. Yatırması gereken gün yatırmadıysa hemen noterden ihtar yolluyorsunuz. İki defa üst üste bunu yaparsa davasız tahliye edebilirsiniz. Haklarınızı araştırın.

1- Evet.
2- Cezai şart geçersiz.

Geç yatırırsa, %10 diye bir şey yok ama geç yatırırsa, noterden ihtar çekebilirsiniz. Zaten iki ihtar, tahliye sebebi. Ayrıca, kirayı eksik yatırdığı için de ihtar çekebilirsiniz, zira size sormadan daireye masraf yapıp, kiradan düşmeye hakkı yok.

@ PhoenixRising, ihtardan sonra kirayı yatırınca o ihtar tahliye konusunda işe yaramıyor ama değil mi?

iki kere ihtar ve ikisinde de yatırmaması gerek diye biliyorum.

Temmuz başında SAW ve sonunda EDO kalkışlı Pegasus uçuşlarımda ikisinde de sırt çantama bakmadılar. Ne ölçtüler, ne tarttılar.

kabin bagajı gözle fark edilecek kadar büyükse uçak girişinde kabin altına alırlar.

Kilo ve ebat kontrolüne çok nadir denk geldim, ama çoğunlukla birden fazla kabin bagajı olanı kontrol ediyorlar.

Bildiğim kadarıyla değil, çalıştığın günü vermesi gerekir. Üstüne yatacaklar gibi sigorta girişi yapılmış mı

Hayır değil, maaşlar her 30 günde bir ödenmek zorunda. Ödeme günü 20 gün geciktiği takdirde iş bırakabilirsiniz. Ayrıca diyelim işten 4 sene sonra ayrıldınız, o 15 günlük maaş enflasyon dolayısıyla cep harçlığı kadar kalacak. Kabul etmeyin. Baya 15 gün ücretsiz çalıştırmış olacaklar sizi. En azından çıkışta verecekleri ücreti çıkıştaki maaşınız üzerinden 15 gün hesaplamalarını isteyebilirsiniz.

Ayrıca bu paranın ihbar tazminatı yerine sayılmayacağının teminatını da alın.

15 günlük ödeme yapılmaması dışında diğer ay başı ödeme almanız normal. 15 gün çalışıp maaş almayacaksınız, sonra bir ay çalışıp diğer ay başında çalıştığınız ayın maaşını alacaksınız.

İçerde paranızı tutmaya çalışan hiçbir iş yerinde çalışmayın.

@akhenaten yani ilk 15 gün maaş almayıp 1.5 ay sonra 1.5 aylık maaş mı alınacak. Baktım iskanunda ay başı geldiğinde çalıştığı gün kadar maaş alır diyor

@sonhakan, doğrusu ay başında çalıştığınız gün kadar maaş almak ancak size ilk 15 günü işten çıkarken vereceğiz demişler bu işin yanlış olan ve yasal olmayan kısmı.

Onun dışında "eğer" 15 günlük maaşı almamayı "kabul ederseniz" 1,5 ay sonra tek maaş alacaksınız. Bu normal olan kısmı.

Yani siz işe girdiniz 15 gün çalıştınız 16. gün maaş almadınız dediniz ki ben bunu işten ayrılırken alacağım. Ondan sonra 30 gün daha çalışacaksınız ve 31. Gün çalıştığınız ayın "tek" maaşını alacaksınız.

1,5 ay çalışıp 1,5 maaş almayacaksınız, size böyle denmemiş ki. Yani, eğer işiniz 1,5 ayda bitecekse ve işten 1,5 ay sonra çıkacaksanız evet 1,5 maaş alacaksınız ama böyle mi durum? Kısa süreli bir iş mi bu?

Sen de ay ortasından ay sonuna kadar çalışmayıp bu 15 günlük süreyi çıkarken çalışmayı teklif et. Maaşlar takvim ayı tamamlandıktan sonra mücbir sebepler olmadığı sürece 20 gün içerisinde ödenmelidir. Ödenmemesi haklı fesih sebebi.

4857 arkadaşlar. Memur olmayan herkesin okuması lazım. Ya işçiyiz ya da işvereniz çoğumuz. TBK ile birlikte hepimizi ilgilendiriyor.

Site yönetimine bakerken muhasebeci ay bitiminde bordroları düzenliyordu. Ay ortasında işe başlayanın ilk maaşı doğal olarak çalıştığı gün oranında oluyordu. Ocak 20'sinde beşlamışsa 12 ganlük maaş alıyordu 1 Şubet'ta. Sonrasında her ey başında önceki ayı tam alıyordu. Sizinki de bunun gibi ise bir sorun olmasa gerek

Benim de başıma gelmişti çok zor 1,5 ay geçirmiştim. O 15 günü işten çıkarken o günkü maaşımdan verilmişti.

15 pro al uzun vadeli kullanmak için. düzleri biraz kırpılmış oluyor. yurtdışı 1100 dolara bulursun telefoncularda. 8 ay açık 4 ay yedek telefonla kullanırsın.

elin ufaksa max alma ergonomik olmuyor. güvenlik virüs gibi şeylerde dikkatli degilsen iphone bu konuda seni kurtarır. tavsiye ederim kesinlikle. ama kaçak göcek programlar kullanıyorsan seni memnun etmez.

ASLA ASLA :d beni dinle mutlu kal.

ben yaptım sen yapma. kafamı duvarlara vursaydım da almasaydım. canım samsung’umla ne mutluymuşum :)

hemen ısınıyor, batarya hızlı bitiyor, tv vs uyumsuz, herşey üyelikli, üstelik kasa halıya düşse yamuluyor ve değişimi yok cihaz değişiyor ve telefonun 1/3 ü kadar ücretli. kesinlikle tavsiye etmiyorum ve en kötü telefon deneyimindi. iphone 5s benim için halen kraldır.

şimdi samsung a geçmek istiyorum ama 50k ödediğim telefon çerçeve kenarındaki 2 ufak ezik sebebiyle 38k ya sayılıyor. yapabilsem bi sn düşünmem s serisine geri dönerim. hiç tavsiye etmiyorum şahsi deneyimim çok kötü.

@baldan kaymak ama iPhone dışındaki telefonlar çok değer kaybediyor. 1-2 yıl sonra değiştirmek istersem kötü olur

bütçene göre al işte. 15 alabilirsin 16yı bekleyebilirsin acelen yoksa.

sizin gibi düşünerek yaklaşık 2 yıl önce iphone 14 aldım. yurtdışından aldığım için pişman değilim. ama tr fiyatı bence verilmez. neredeyse samsung s serilerinden hiç bir farkı yok. dediğiniz gibi değerini koruyor bu güzel bir artı ama bir telefonu 5 sene ve üstü kullanacaksanız ortada (bence iphone da olsa) bir değer kalmıyor. 5. sene önce çıkan iphone ile samsung s serilerin 2. el fiyatlarına bakılabilir. hatta baktım şuan 5 sene önce çıkan iphone xs 11k civarında samsung s10 ise 6k civarında. zaten alırken de arada neredeyse 1.5kat fiyat farkı var. tabi tercih sizin bence o kadar da fark yok. toplumda bir iphone sevgisi var ama.

14 yıldır iPhone kullanan biri olarak ve yakın zaman önce 15 Pro Max alan biri olarak tavsiyem, yapmaman yönünde.

Alışırsan bu sefer Android'e geçmen zorlaşabilir. iPhone fiyatları bence anlamsız pahalı, aradaki fiyat farkını hak edecek bir durum bence yok. Tamam güzel telefon ama aradaki fiyat farkı kadar güzel değil. Benim Apple tarafında kalmamın tek nedeni, artık iyice alışmış olmam ve geçiş yapmamın çok zor olması.

Değer kaybına da bence fazla takılmamak lazım. Türkiye gibi bir ülkede 1-2 senede bir telefon değiştirmek aşırı zengin olmayan biri için bence büyük müsriflik. Evet Android cihazlar ikinci elde iyi para etmiyor ama alırken de ucuza alıyorsun. Ben olsam paramın yettiği Android'lı cihazı alır, gittiği yere kadar kullanırdım. İyi cihaz istiyorsan hiç uğraşma S23 Ultra al geç. Asla 15 Pro Max'in altında kalan bir telefon değil.

Android telefondan sonra iPhone alışman çok ama çok zor olur. Ben de aynı şekilde iPhone almıştım, ikinci gün tekrar eski telefonuma döndüm.

baldan kaymak +1

8 aydır 13 kullanıyorum. hediye geldi diye geçtim. evet fotoları iyi çekiyor vs ama kendi telefonummuş gibi hissettirmiyor. stabilizasyon, hızlılık konusunda da çok abartılmış. bundan önceki telefonum samsung a71'di, 4 sene kullandım, elimde oyuncak ediyordum. hala "ulan çok saçma ya, ne alaka" dediğim o kadar durum var ki sayamam.

evet android piyasası kötü, alınca çöp oluyor ama yine de değer be.
bir de yeni güncellemeyle foto kalitesini iphonelardaki gibi yükseltileceğini, uygulamalar yüklenince kalite farkı olmayacağını okumuştum ama ne zaman olur bilmiyorum.

birkaç fotosunu koyarsanız iyi olur.

ibb.co

şöyle eklemiş olayım öyleyse.

Arkadaşımın babası ayakkabı uretiyordu, ona attım, cevap gelince yazacağım. Linkteki fotoyu kaldırmayın.

"Tabanin komple degismesi lazimmis. O degisince astar derisi de degisecekmis. Ayni rengi bulmak da cok zor olur dedi"
Diye cevap geldi. Bu durumda ayakkabı değişmiş oluyor zaten.

Şekerim, düğüne keten ve jogger’la gidilmez, no no no.

İyi giyinmenin en önemli noktası, aldığın kıyafetin bedenine uygun oturması, oturmazsa ufak terzi dokunuşlarıyla tadilat yaptırılmasıdır.

Şanslısın, çünkü düğün için adres belli. Kiğılı, Sarar, Damat vs vs bir ton takım elbiseci var. Oradan gömleği, ceketi, pantolonuyla bir takım seç. Beden yapına uygun olsun, göbekliysen slimfit olmaz mesela. Kısaysan ceket uzun olmamalı. Biz seni bilmiyoruz, random bir şey öneremeyiz.
Orada deneyip ufak tadilatlarla optimuma ulaşabilirsin. Hep bu nüanslardır aslında “giyim” kavramını “tarz”a dönüştüren.

Lacivert şık bir takım, beyaz jilet ütülü bir gömlek gayet kulağa güzel geliyor. Veya siyah ceket siyah gömlek siyah pantolon, all black. Kravata gerek yok, sonuçta blacktie event değil, ama enteresan ve modern bir hava katmak istersen yaka iğnesi alabilirsin. Her şey ütülü olsun HER ŞEY.
Pantolon ise haddinden bol olmasın, şayet sihirli annem’deki sadık olmak istemiyorsan tabi.

Sakallar da düzgün traşlı olsun mesela. Saçını da tara, yataktan yeni çıkmış gibi gitme.

30unda olup 40 gösteriyorsan sadece giyim değildir, azıcık tarz yaratalım sana. Çelik bir saatin varsa tak,biraz parfüm sık kadın olarak söylüyorum kötü kokan 8/10 erkektense temiz bakımlı parfümlü 5-6/10 erkek candır. Öylesin demiyorum yanlış anlama sadece önemini vurgulamak isterim.

Önce bir keten blazer ceket al yazın yarı resmi haller düğün vs için
www.defacto.com.tr

Ceketi örnek olarak attım, bu geniş kalıp bir ceket, belki sana dar kalıp gider, deneyerek seçeceksin

Ayrıca bu blazer ceketi cayır cayır yanmadığımız günlerde eylül ekim kasım gibi dışarıda arkadaşlarla buluşurken kot pantolonla da giyebilirsin, gece dışarı çıkarken de kullanabilirsin

içine düz beyaz bir tişört giyersin böylece gömleğin kırışıklığı koltuk altı teri gibi şeylerle uğraşmazsın

Pantolon olarak da açık gri (taş rengi) ya da haki bir chino pantolon al bileği lastikli jogger yerine

@bloody

Hocam dediklerin güzel de giyime bu kadar uzak biri birden jilet gibi olamaz ütüsüyle uğraşamaz önce sadece bir ceket taşımayı öğrensin üzerinde bence

Tişörtle şöyle bir tarzın olacak
www.workingstyle.co.nz

Gömlekle böyle kullanacaksın
www.hockerty.de
www.usaleatherfactory.com

Gece dışarı çıkarken içine koyu gömlek ya da tişört ve koyu pantolonla böyle dark mode giyebileceksin
www.hockerty.com

Buradaki videolar yardımcı olabilir belki. Wedding diye aratırsanız özellikle.

www.youtube.com

evlenecek olan sen değilsen takıma hiç gerek yok
bir kanvas-chino pantalon üstüne bir gömlek yeter.
bu sıcaklarda ceket hiç çekilmez. ama bir blazer ceket alıp günlükte her türlü pantalon ve kotla da giyersin.

İş gereği sürekli takımla geziyorum, bol miktarda takım elbisem saatim parfümüm var, ütüsüz çıkmam zaten. Gelen eleştiri biraz spor giyinmem gerektiğine yönelik, hatta bir meslektaş “şu gömleği dedeler gibi içine sokmaktan vazgeç kendini bile isteye yaşlı gösteriyorsun” dedi. Sadece düğün özelinde düşünmeyin, spor giyinmeyi öğrenmek istiyorum, düğünde de takım giymesem iyi olur ama.

1.83 boy 80 kg bu arada

gümrükten geçecek de senlik bir şey yok, apple'lık bi gümrük. ha ama bazen gümrük'te 3-5 gün zaman geçirebiliyor :/

Belki 2 yıl hazırlık + 7 yıldır.

Af vs geliyor 4 5 yılda bir

Hocam benim 1999 yılında üniversiteye girip 2023 yılında mezun olan arkadaşım var.

Ben 7.5 yılda bitirdim arkadaşım 8 yılda. Oluyor öyle yönetmelik falan değişiyor, af geliyor bişwyler oluyor.

normalde hazırlık için 2, 4 yıllık lisans için 7 yıldır ama okul dondurma (özellikle pandemi ve deprem döneminde esnettiler bunu), af (en olası) veya okulun yönetmeliğindeki özel durumlar (az dersi kalanlara 1-2 dönem uzatma vs.) gibi durumlar var.

7 yıl olayı 2013te geldi. ondan önce sınır yoktu. 12 yılda bitiren var.

o kisi benim. 7 yil normal okudum, 2 yil da sinav hakki verdiler devam zorunlulugu olmadan. ha ben derslere gittim yine de. o sekilde 9 yilda bitti. 5 ders kalmis olsaydi, birkac sinav hakki daha veriyorlardi, hatta 3 ders kalsa sonsuz sinav hakki vardi.

Hocam yanlış anlama ama kimlik bilgilerin Sudanlı dolandırıcıların elinde bile var versen ne olur vermesen ne olur, ayrıca hepsi de ister.

tüm borsalar istiyor.

Kanuni zorunluluk bu, kara para aklanmasının önlenmesi mevzuatı

Verdim

Kimlik bilgisi vermeyi bırakın beğenmezlerse söyledikleri şeyi yaptığınız videoyu dahi atıyorsunuz. Gülümse, xyz de kimliği tutarken gibi :D Başka yolu yok.

sizin geçerli bir kimliğinizi yanında götürse (kimlik, ehliyet, pasaport) belki ama başka türlü vermeleri saçma olur. takip no'sunu öğrendiğim kişinin adını soyadını verip kargosunu alayım öyle.

yani böyle diyorum da yurtdışından gelen önemli bir zarfı bina kapısının önüne bırakmışlıkları var o yüzden her şey olabilir.

Daha önce annemin kendi ismi ve kimlik numarasıyla benim AliExpress kargomu almışlığı var yani oluyor.

Geçen ay benim kargomu apartman görevlisi aldı ancak bu konu görevlinin inisiyatifine kalmış durumda bence.

Eğer takipli kargoysa vermemesi lazım ama görevli insiyatifinde veriyor bazıları, garanti değil. Takipsiz kargoysa zaten onalra fark etimiyor her türlü verirler.

Tek başıma yazlıktayım. Çok keyifli.

20 gündür ordan oraya tatildeyim, pazartesi dönüşümü bekliyorum. Doğru düzgün uyuyamıyorum, iştahım kapalı. Evimi çok özledim.

Valla fena değil, sabah temizlik yaptım. Öğlen de kahvaltı. Soğuk kahvemi aldım nette biraz işlerim ve çalışmam gereken şeyler var. Akşam olsa da yürüyüşe çıksam. Senin nasıl geçiyor?

Berbat.
Uzun zamandır bu kadar tersliklerle dolu bir dönem geçirmemiştim.
Hafta sonuma bile sarktı.

Az önce yaz okulu sınavından çıktım kötü geçti gibi.
Yarın arkadaşımla yemek yiyeceğiz belki yarın bir tık toparlamış olurum, bakalım.

şimdilik vasat.

Sabah hastaneye gittim. Geçen haftadan yarım kalan check-up vardı. 12 gibi geldim. Oyun oynadım. O bitti.

Biraz sonra kuzenime gideceğim, onun kardeşini (yani kuzen oluyor) bekliyorum. Biraz sonra dedim ama 7.30ta gideceğiz.

Pek keyifli değil. Bazı sağlık sorunlarıyla uğraşıyorum. Bu arada hiçbir sorunuzda cevaplara tik atmamanızın özel bir sebebi bulunuyor mu? :)

@morca; belki biraz saçma olacak ama sorduğum bir soruya bazen hiç hoslanmadığım kişiler de cevap yazabiliyor ve onları yok saymak istiyorum. Onlara tik atmadığımda belki de "bana niye tik atmadın " diye soracak. Ben de "senden hoşlanmıyorum, rahatsız oluyorum" diye karşılık vereceğim gereksiz bir diyalog yaşanacak o yüzden kimseye atmıyorum. Ama bu soruda öyle biri yok atayım umarım sonra cevap yazmazlar. Öyle olursa artık soruyu silerim.

Edit: Benim de kötü geçiyor günlerim bir süredir.

kötü

100 kmden geldi diyosun. adam zaten en az 600 tl benzine vermiş. ayrıca cidden sadece sana geldiyse git gel iş derken en az 3 saati gitmiştir.

Hocam aç klimanı serin serin otur boşver takma bu kadar

o kadar mesafeden gelip 2000 lira almışsa insaflı elemanmış.
belki yapılan işe göre fazla olabilir tabi ama bir de günde kaç tane böyle iş alıyordur ona bakmak lazım. haziran ayında 1750 lira vermiştim ben de.

@jelly gerçekten bana özel geldiyse ok ama işte o kısmından emin olamıyorum.

@lazpalle sayısını bilmem de burada karot gerektiren her şeyi o yapıyor neredeyse... benim komşuya sordum o delmiş, klima servisine sordum hep ona deldirilmiş başka karotçu bilmiyor. diğer marka klima kombi vs. servislerine de sordum, bizim binanınki de dahil doğalgaz tesisatı işlerini yapanlara da sordum bu adamdan başka biriyle çalışan yok. şehirde kapı kapı gezdim karotçuyla işi olabilecek aklıma gelen her yeri :D eskiden burada yaşıyormuş kendisi de, taşınmış işte bi süre önce ama hala buraya servise geliyor.

@sezar klima daha kurulmadı ya... karot işi yüzünden o da gecikti haliyle. servis hazırda beklemiyor aynı gün montaj yapmak için :(

20 tane karot 20 cm genişliğinde tanesini 600 liraya açtırdık. ama sizinki 1 delik 600 kurtarmaz adamı.

thy y. dışı uçuşunda benzerini yaşamıştım. uçak tipi belli olmadığında falan olabiliyor galiba böyle bir şey. koltuk veremiyor zaar.

ne olur ne olmaz bir tık daha erken gidin derim.

Bunu hayatımda bir kere yaşadım, onda da 5+ saat rötar olmuştu.

Soylenildiği gibi ben de bir kere yaşadım; 2 saate yakin rötar vardı. Muhtemelen uçuş rötarlı olacak ama siz yine de bir tık erken gidin. Uçak tipiyle ilgili de olabilir.

Turkiye'de hic oldu mu hatirlamiyorum ama yurt disinda yabanci havayollarinda bir kac kere oldu. Overbooking riski sebebiyle havalimanina erken gitmekte fayda var.

Thy’de benzerini yaşamıştım. Yurt dışı idi benimkisi de ama rötar olmadı. Bazı havalimanlarında online checkin’e müsade edilmiyor. Havalimanında sorunsuzca yapabilirsiniz.

Oluyor arada böyle şeyler, dolandırılma falan yok, büyütmeye de gerek yok. Gidip havalimanında yaptıracaksınız.

Defalarca başıma geldi bir sıkıntı olmadı. Sadece bir kere amsterdam dönüşü standby yolcu olarak kaldım, onda da herkesi uçağa aldılar, ben sona kaldım, yer vardı benimle birlikte bekkeyen koltuk numarası olmayan bir yolcuyu daha aldılar. zamanında kontuardan veya kiosktan check-in yaptırın, sona kalmayın.

evet birkaç kere olmuştu.

Ajet yapti. Online check-in kapaliydi. Sadece havaalanindaki kontuarda olan gicik tipler yapiyordu. Ilk defa kabin bagajimi da kabine almaya izin vermedi birisi.

Arkadaşlar hem beni hem kuzenimi aradılar. Komşu ilden uçmak ister misiniz sizi servisle götürcez, 100 avro tazminat ödeyeceğiz diye. Kabul etmedik.

Mehmet Bulduk. Film, Erkek Güzeli Sefil Bilo.

yaklaşık benzer sistemim var 2k oynuyorum hangi oyun için merak ediyorsunuz bende var ise fps verebilirim.

Teşekkür ederim.
Fps den daha çok 50k tl ye iyi bir sistem dizebilmiş miyim onu merak ettim, hiç anlamıyorum bu işlerden çünkü :)

işlemci 7800x3d olsa daha iyi olurmuş, bu haliyle bence biraz pahalı. ben gerekirse ram'den biraz kısıp 7800x3d alırdım, ram'i daha sonra upgrade ederdim.

detaylı inceleyemedim ama bunlara rastladım.
www.sinerji.gen.tr
www.sinerji.gen.tr

Yarısını eş alır diğer yarısını üstsoy (anne-baba) alır, üstsoy hayatta değilse ve altsoy olarak çocuk da olmadığı için yansoy (kardeşler, yeğen) arasında paylaştırılırır, hiyerarşi bu şekilde akıp gider.

denktas.av.tr:~:text=%C3%87ocu%C4%9Fu%20olmayan%20e%C5%9F%3B,di%C4%9Fer%20k%C4%B1sm%C4%B1%20%C3%B6b%C3%BCr%20miras%C3%A7%C4%B1lara%20kal%C4%B1r.

@kaleci saçlı forvet: yani yarısını eş alıyor. kalan yarısı kardeşler arasında bölüştürülüyor öyle mi?

@plastik turambar: o siteyi okumustum zaten ama anlamadım

Evet hocam yarısını eş alıyor diğer yarısı hayatta olan akrabaların yakınlık derecesine göre bölüştürülüyor.

Biri kova diğeri ikizler

Buna da mı inanıyorsunuz...

Herhalde?

Koç. Net gösteriyor, tam bir koç gibi.

Sana as always birilerinin yürüdüğü anlamına

güldü, kesin... :)

sohbetini beğenmiş arkadaşlığını sürdürmek istemiştir. kadınlar her istek attığı adamla yatmak istemiyor. bunun anlamını sorguladığını görseydi muhtemelen eklediğine pişman olurdu.

Arkadaş olmak istemiştir. Ayrıca "hatun" nedir. Ayı mısın olm.

Borç isteyebilir, verme :) beni öyle 8 ayrı kadın dolandırdı :(

İş toplantısı ise...işle alakalı olabilir.

Sözkonusu sosyal medya Linkedin ise kesinlikle işle alakalı.

network kurayım lazım olur demiş olabilir.
hoşmuş dur ekleyim demiş olabilir.

bilemeyiz bekleyip göreceksin artık.

ilişkiliymiş.

Baklava- kazandibi- halley

Baklava > Halley (inşallah orman meyveli olanındandır).

(Kazandibini bilerek görmezden geldim.)

Baklava diğerlerini yemem

Baklava gerisi yalan.
Not: 6 ay tatlı şey yemesem aramam.

Baklavayı başa yazanlar sevmiyorlar galiba, en son ne yediysen ağzında onun tadı kalıyor hatırlatmak isterim.

Ben içlerinden bir tanesi yenecektir diye düşündüm. Çünkü üçü de çok alakasız ya :D

Kazandibi, diğerlerini yemem.

@m e b, evde bunlar var şu anda.

Kazandibi

kazandibi 1
baklava 2
halley bak isine

Hiçbirini canım çekmiyor öncelikle.

Baklava - Kazandibi - Halley

Baklavada o kadar kat inşa etmişler. Bizim neyimize sorguluyoruz bu mimari güzelliği? çay yanına da mis.

Kazandibi çünkü halley ikinci olamaz. Halley ne ya?! biskivü üstü çikolata. işlenmişliı seviyesi böyle bir bileşik yerine kazandini daha sindirilebilir.

kişisel görüşüm: şeker kötüdür, meyve dahil. bol su için ve egzersiz yapın.

Kazandibi en sevdiğim tatlı olduğu için saatten bağımsız cevap o

Kazandibi diyorum ben de. Gece gece yenen baklava mideye oturur uyutmaz diye düşündüm. Diğer seçenekler varken Halley gereksiz geldi gözüme onu da eledim.

kalitelerine göre. sıradan bir baklavayı yemem, kazandibi güzelse onu yerim

Deport edilmek ciddi bir durum. Yani bunu yaşamak için ciddi bir suç işlemiş olman gerekir. Hikaye biraz tuhaf geldi.

deport sebebi araba hırsızlığı şikayeti ve şiddet şikayeti soruşturma hüküm yok hatta benim haberim bile yoktu

güncel

tehditlerinden dolayi gittim diyorsun sonra deport diyorsun.
deport icin adiniza removal davasi olmasi lazim. o davalarin sonuclanmasi da sürer. bu sürede de arabanin kimin oldugu anlasilirdi zaten.

dem parti mv gülistan kılıç koçyiğit.

Sen onlara abi/abla diye hitap et. Kıvrak zekâlı olanlar anlar.

Öyle bir hak vermiyor tabii ama o kişiler muhtemelen o "rahatlık"ta insanlar. Çok yüksek ihtimalle de saygı anlayışları, saygı kaliteleri yerlerdedir.

Bu biraz da kendi iç dünyamızla alakalı. İstersek bir anda karar verir ve bu tarz hitaplardan artık etkilenmeyiz. Şalteri ters yöne çevirmek gibi düşün.

Yani benim eşimle aramda 9 yaş fark var. arkadaş grubu da onunla benzer yaşlarda. Hatta bir kısmı daha büyük. Ben 12 yıldır bir kere bile "acaba abi/ abla desem mi?" Diye düşünmedim, hepsine isimleriyle hitap ediyorum. Onlar da sanıyorum ki bunu hiç dert etmedi.

Eşimin arkadaşlarına abla/ abi demek bana çok tuhaf gelir işin açıkçası.

Yani bu ''abi abla'' demek sadece bizim kültürümüzde, dilimizde var galiba. 33 yaşındayım 50 yaşında arkadaşım da var benim abi demem mesela ya da benden küçük 20-21 yaşında tanıdıklarım, arkadaşlarımdan da abi demesini beklemem. Demek isteyen desin tabi dert etmem.

ha bu hakkı veriyor mu vermiyor bu sorununun cevabı bende yok maalesef ancak ben saygısızlık olarak görmediğim için bir şey diyemiyorum. Bunun sen-siz olayından farklı bir durum olduğunu düşünüyorum. Ha herkesin beklentisi, bakış açısı farklı olduğu için de sizi rahatsız eden bir durum olabilir elbette.

bunu samimiyetinize göre açıklayabilir ya da bir şekilde hissettirebilirsiniz belki ancak ikinci seçenek için bir fikrim yok maalesef :)

Bahsedilen eşler %99,99 kadın. Kadınlar, yaş farkı olmadan herkese (yürüdüklerini düşündükleri kişiyle araya mesafe koymak istedikleri zaman hariç) ismi ile hitap etmeye yatkın. Bonus olarak ünlülere de isimle hitap etme var. Yani "Burak Kut" yerine "Burak" demek gibi. Bu arada Burak Kut bunun yapılmadığı tek ünlü olabilir sanırım ahahah.

Ekleme yapayım. Bunu tespit olarak yaptım. Bana ağabey/abi de ya da amca/dayı de diye bir beklentim ya da derdim yok.

Genelde yaş farklı ilişkiler yaşayan biri olarak merak ettiğim, neden kendime her anlamda denk gördüğüm ve ilişki yaşadığım adamın aynı yaş grubundaki arkadaşlarına abla veya abi demem gerekiyor? Adamla birlikteyim ama aynı adamın yaşıtına abla ve abi diyorum. Garip gelmiyor mu kulağa?

Türkiye ve "gelenekselük, değişmeyeceğük" diye kendini parçalayan Asya toplumları dışında birtakım sıfatlara, sözcüklere bu denli anlamlar yükleyip saygı devşiren kaç tane millet var acaba? Gereksiz şeylere takıyor, anlamsız konuları varlığınıza saygısızlık addedip boş yere alınganlık yapıyorsunuz.

hocam oglumla aramizda 30 yas var o da bana adimla hitap ediyor.
bu hitap isleri artik biraz bayatlamadi mi yaw?
sal gitsin..

Bu biraz "herkes benim etik/ahlak anlayışıma uymalı" muhafazakarlığı.

Eşin yanında kendini denk olmayan, dışlanmış hissetmeyi engellemek açısından denmemesi daha mantıklı.

30 umdan sonra insanlara abi/abla demeyi bıraktım. avrupada küçücük çocuklar bile isimle hitap ediyor. Ben neden edeyim?

Zaten kime abi abla dersen kendini üstün görmeye başlıyor. o yüzden bıraktım demeyi, rahatsız olan varsa da umrumda değil

İsmiyle hitap etmek daha guzel

İsimle hitap ve sen-siz meselesi çok abartılıyor bence. Büyük bir tartışma yaşanıyor sosyal medyada mesela. Biri aniden argüman üretmeyi bırakıp ben size siz diyorum, siz bana sen diyorsunuz diyor. Abi sen dese ne olur siz dese ne olur.

Abi abla da bunun gibi gereksiz kaldı artık. Saygısızlık olmadığı sürece isimle seslenmenin bir mahsuru yok bence. Ayrınca yukarıda @fraise yazmış, katılıyorum. Kadının eşiyle yaşıtsanız size abi demesi de biraz garip kaçar sanki.

Yaş kimseye saygınlık kazandırmıyor, sadece isimle hitap edilerek de saygı ve resmiyet korunabilir

Sen eşleri sanki biraz diğer eşe tabii düşük rütbeli insanlar gibi görüyorsun

Hiyerarşiye gönül vermiş bir insan olduğunu görüyorum. Askerliği sevmişsindir. Ben isterim ki herkes bana adımla hitap etsin. Abi hiyerarşinin ilk basamağıdır. Bekarlık ve çapkınlık günlerim geçmiş olmasına rağmen genç kızların abi çekmesini normal karşılıyor ve sebebini de alınıyorum. Abi amca modunu aşmış insanlar cool'dur, medenidir, hayatının anlamını osuruk içinde aramazlar.

Üniversitede benden 22 yaş küçük olan da bana adımla hitap ediyor. İsimle hitap bence en güzel hitap şekli. Aşalım bunları.

bence gıcık olma benim eşimde herkese ismiyle hitap eder ben alıştım.

kimse kocasının arkadaşına abi demez. benim lisede sınıf arkadaşımla evlenen benim üst dönemim abi dediğim adam dönem arkadaşıyla evlenince direk ismi ile hitap etmeye başladım. benim arkadaş da kocasının arkadaşlarına abi abladan isim hitabına geçti.

Yasaklı eşyalar listesinde tirbuşon görünüyor. Dolayısıyla sadece uçak altına alırlar.

eşim venatura markasının melatonini kullanıyor. uyumadan yarım saat önce ağzında eritiyor. faydasını gördü.

Faydasini gordum ama ben degisik bisey kullaniyorum uyurken sakinlestiren rahatlatan bi karisim

geri dönüşüm dünyanın anasını belleyenler tarafından uydurulmuş bir saçmalıktan başka şey değil.

ben kendi adıma dünyaya, doğaya elimden geldiğince faydalı olmaya çalışıyorum, orası ayrı... ama bir fabrikanın sadece bir günde yaptığı atık herhalde koskoca şehirlerin senelik sarfiyatına denk geliyordur. bunlar tamamen sorumluluğu "sıradan vatandaş"a yükleme çabasının sonucu. ben cebime 20-25 bin lira girerken doğayı düşüneceğim ama affedersin zıçmaya bile özel jetiyle giden, yatlarıyla gezen zenginler hiçbir şey yapmayacak?? bu iş böyle. umrumda bile değil.

Bazı plastikler geri donüşebilir, gerisi çöp. Cam ve metal dönüşür. Kağıt kısmen ve belirli ölçüde dönüşür. En mükemmel planlamada bile total geri dönüşüm oranı yüzde 30'dur diyorum (biyolojik atıktan enerji elde etme dahil). Ama bu geri dönüşümü çöpe atmak için geçerli bir sebep değil. Yine de şöyle diyelim: environmentalism without anti-capitalism is just gardening. Biz bireysel çabamızla kısmen ekolojik fayda sağlayabilsek de endüstriyle üretimi radikal biçimde dönüştürmeden kıyameti öteleyemeyiz.

Bazı metaller ve cam çatır çatır dönüşüyor. Plastikler bazıları kısmen dönüşüyor. Yağlardan biodizel üretiyorlar zaten. Gerisi elektrikli araçlar, badem sütü ve biraz da güneş panelleri gibi toplum duygularını sömüren yeşil kapitalizm hikayesi. Ambalaj üreten firmaların o atıkları toplama sorumlulukları var. Geri dönüşüm, tekerlekli sandalye vs. adı altında sana toplatıyorlar.

ayrıştırmak en azından çöpe çıkanlar için kolaylık oluyor, poşetleri parçalamadan alacaklarını alıyorlar. sokakların çöp içinde olmasının iki nedeni var, birincisi çöpe çıkanlar, ikincisi kediler. poşetler parçalanıyor, sonra rüzgarda içindekiler uçuyor.

en başta tüketmemek (ki bu nerede ise imkansız) yeniden kullanmak veya yeniden değerlendirmek (başka bir amaç için kullanmak, kola şişesini su şişesi yapmak gibi) daha önemli, poşetler parayla olmadan önce dahi ben aynı poşetleri defalarca kullanıyordum, hala da öyleyim.

markette paketli/dilimli peynir almak yerine, şarküteri reyonundan almak dahi 1 parça daha az plastik tüketilmesine neden oluyor (bir peynirin poşeti, bir plastik kap), eskisini yıkayıp (yada en azından biraz daha dayanıklı buzdolabı poşeti ile gitmek) götürmek, bakliyatları paketli ürün olarak değil açık olanlardan almak (kendi poşetin/torban ile gideceksin) vs. gibi önlemlerle tüketimi azaltmak önemli.

sadece elindekileri bir defa daha kullansan tüm tüketimin %50 azalıyor ki bu çok muazzam bir rakam.

pek çok şey geri dönüştürülebilinir malzemeden üretilse dahi, kullanıldıktan sonra temizlenmediği sürece geri dönüşümü çok maliyetli.

bir de dayanıklı malzemeler var, evet dayanıklılar ancak kullanım süresi arttıkça, geri dönüşümü de zorlaşıyor, kimi plastik türleri değerli olmasına rağmen açık alanda olduklarından temizlenmesi/arındırılması çok zor yada maliyetli oluyor. örn: araç içi plastikler. dayanıklı ve değerli malzeme, ancak işi bittikten sonra dönüştürmek için tozdan pislikten arındırılması çok zor. arındırılamadığı için tekrar kullanımı düşük.

geri dönüşüm/yeniden kullanım, ancak ve ancak sen yaparsan yüksek verimli oluyor.

bir ara 0 plastik konusunu kafaya takmıştım, bir nevi test etmek istedim kendimi ancak 2 nci gün yalan oldu, plastiksiz bir şey bulabilmek nerede ise imkansız.

Belediyeler bu işi hakkıyla yapmıyorlarsa bu onların sorunu. Bizim yapmamız gereken çöpleri doğru düzgün ayrıştırmak.

Mesela ıslak çöplere streç film, alüminyum folyo, kağıt, naylon ambalaj, plastik, mika ve daha pek çok doğal olmayan çöpleri asla karıştırmam.

Bana göre özellikle streç film ve benzeri "geri dönüştürülemediği" iddia edilen atıklar tamamen plastikler naylonlar kategorisinde toplanmalı, belki de özel bir biriktirme yordamı kullanarak biriktirip geri dönüşüme gönderilmeli. Ama hiç değilse ıslak çöplere (yiyecek atıkları) ve diğer geri dönüştürülebilir atıklara karışması önlenmeli. Bunu çok önemsiyorum.

Belediyeler işini yapsın. Belediyeleri halk kendi denetlemeli belki de.

unuttum, birde tür ayırmak gerekiyor, pet şişenin kimyasal yapısı ile, poşetin kimyasal yapısı bir değil, sen plastikler plastiklere diye ayırıyorsun ama bunların da kendi içlerinde yeniden ayrışması gerekiyor.

pet şişeyi eritirken, pazar poşetinide eritirsen pet'in özelliği gidiyor.

ve tabii her plastik üretici aynı oranlarla, aynı renk/kimya yapısı ile üretim de yapmıyor, bunlarda ap ayrı sorunlar.

son olarak; arkadaşının dediği doğru ama senin yaptığın daha doğru.

Geri dönüşümü organik çöpten ayrı tutuyorlar.
Geri dönüşümü plastik, kağıt, cam vs diye kategırize edip ayrı ayrı atman şart değil. Geri dönüşüm tesisinde kategorilerune göre ayırıyorlar.

"8. kıta" diye bir mevzu var, internette araştır derim.

Philips Azur GC4909/60 tavsiye ediyoruz. Doğru kumaşa doğru sıcaklığı ayarlar ve yatay halde masada unutmazsanız taban yanması sorunu yaşamazsınız, çünkü SteamGlide Elite ismini verdikleri harika bir taban teknolojisi var.

Abi cok iyi sattin ya. Benim de gozum ondaydi yapistirdim hemen

Ankara'da gama iş merkezinde bir gözlük tamircisi eskisi kadar iyi yapıyor tadilatını.

@Raymalifalitiko istanbuldayım ben de bu tarz bi yer bulursam bi sorayım o zaman

İstanbuldaysan bu işi yapacak tek yer var. sirkeci nafizbey iş hanı 3. kat sami usta .ama çok zor ihtimal fazla ümitlenme

@ayağiniza gelen overlokçu
benim de aklımda doğubank çevresi vardı. yolum düşünce o tarafa gideyim öylese. çok teşekkürler.

vietnamda düzgün bir vergilendirme ve kontrol sistemi yok. adidasın bir ürününü orda komik rakamlara alabiliyorsun çünkü zaten orjinal degil. birebir kalitede replika üretim. orda normal bir dükkan tutup açık açık satıyorlar. Türkiyede de var tabi ama merdiven altı şeklinde satılıyor.ordaki gibi Türkiyede açık açık satmaya kalksan adidasın avukatları polisle beraber tepene çökerler ve korkunç cezaları var. durum bundan ibaret

Vietnam'da üç ülkenin ortak sınırı olan noktada herşey kaçak, vergisiz, taklit. Dolayısıyla çok ucuz. Silah, uyuşturucu, kadın vb ticareti dahil.

Not: Yanlış hatırlamıyorsam Vietnam-Laos-Kamboçya ortak sınırı idi. Turist olarak gitmeyi, hatta bu bölgeye yaklaşmayı bile düşünmeyin. Gerek yok. Başınıza taş değer filan. Kimseye anlatamayacağınız anılarınız olur, eğer canlı çıkarsanız.

annem biraz haşlayıp öyle atıyor buzluğa. genel olarak bu yönetimi kullanıyor benim çevremdiler. ben denemedim ama hiç.

Benim Annem de haşlayıp buzluğa koyuyor

Düz haşlayıp değil de şoklama denen yöntemle saklarsanız daha iyi. Kaynar suya at, rengi sokmadan 2-3 dakika haşla, hemen buzlu suya al, soğuduktan sonra poşetleyip buzluğa kaldır.
ye-mek.net

Sirkeli suda 15 dakika bekletip, sonra güzelce ıslaklığı geçene kadar kurutun. Eğer az bile nem kalırsa buz kristalleri oluşur ve çözüldüğünde diriliği kalmaz. Sonra buzluk.

Kokunun nedeni bakteriler. Sirke bakterileri yok eder, koku kalmaz. Bakarsınız koku yok. Hiç mi yok? Evet hiç yok!

Yani taze taze kokmayabilir :)

Ben ve annem 30+ senedir kobuzchu kiz gibi şoklayarak atıyoruz buzluğa. Ççok da güzel oluyor.

şoklayarak buzlukta saklama+1

bol domatesle kavurup konserve şeklinde kavanozlarda da saklıyorum, bu halini buzluktan daha çok seviyorum.

bir de iç anadoluda kurutulur, çevremi de alıştırdım :). ince ince dilip alttan da hava alacak şekilde(fırın telinin iki kenarına yükselti, ince sofra bezi üstünde msela) mutlaka ama mutlaka gölgede, bol rüzgar alan bir yerde kurutabilirsiniz. kışın biraz kaynar suyla ıslatıp, bol soğan ve salçayla kavurup sarımsaklı yoğurtla yenilir, offf ki ne offf.

Cevap sorunun icinde, baklava gonderin iste gene. Gulluoglu ve benzeri butun turkiyeye gonderen baklavaci yok mu? Yoksa Kayseri'de en iyi yer neresiyse oradan gonderilir.

@mbond; vallah İzmir'de ararken denk gelmedim fistik'tan gidip aldim. Sadece reyhan internetten ödeme yapıyordu.
Işte bana biri onerirse internetten sipariş vereceğim onunla yollarım.

Kayseri’de Divan Pastanesi var. Oraya ulaşırsanız bence onlara pasta ya da baklava yollayabilirsiniz.

Hepatit B virüsü vücut dışında 1 hafta falan hayatta kalabiliyor sanırım ve en yaygın virüs bulaşma yöntemi enfekte olmuş iğne paylaşımı, yani anlattığın senaryoya göre bulaşma riski var.

Ya ben bulaşma ihtimali var dedim de iş arkadaşında da virüs varsa bulaşır virüs yoksa sadece eşi hepatitse sana neden bulaşsın ki anlamadım herkes aynı cihazı mı kullanıyor?

Arkadaşınız İgne degiştirmemek gibi saf bir kötülük yapmamıştır umarım. Eger İgne degiştirmediyse bulaşmıştır. Ama sanmıyorum eski igne kullanacagını çünkü kullan at oluyor igneler. Ara sor kafama takıldı igne degiştirmiş miydim diye.

O cihazların ignesi dedigim gibi kullan at tarzında olmakta

Sadece taşıyıcı ise de hastalık bulaşır mı peki?

Taşıyıcı demek virüsü taşıyan ama kendisi virüsle ilgili aktif semptom göstermeyen kişilere denir, yani bu kişiler hastalık belirtisi vermez ama hastalığı bulaştırabilirler.

umarım ben de ölçeyim dediğinde iğneyi değiştirmiştir, yani ilk akla gelen bu olmalı, hele kullanan hepatit b taşıyıcısı ise.

eskiden kağıt paketli tekli metal lansetler olurdu. kağıdını açıp parmağı deler, çöpe atardın. saklayıp bir daha kullanayım denmezdi. ama şeker ölçüm cihazlarının parmak delme kalemleri var. kalemin içini açıyorsun, eski iğneyi çıkarıyorsun, yeni iğneyi takıp yerine yerleştiriyorsun, iğnenin kafasındaki korumayı kırıyorsun ve kalemi kapatıyorsun. öyle her kullanımda aç değiştir kapat yapmak kolay değil. o yüzden kullandım değiştireyim dememiş de olabilir. mesela ben cihazı sadece kendim kullandığım için delerken acıtmaya, zor delmeye başlayana kadar aynı iğneyi kullanıyorum.

Bu dediklerinize göre değiştirmiş olamaz çünkü bu yaptıklarını fark ederdim. En iyisi ben en yakın zamanda test yaptırayım :(

Eşi hepatit taşıyıcısı demişsiniz. Her şeyden önce eşinin de o cihazı kullanmış olması ve iğnenin değişmemiş olması gerek. Zannetmem ki arkadaşınız kendisini tehlikeye atsın? Sonra aynı iğneyi size de kullanmış olması lazım...