[]
Neden siir seviyorsunuz?
Siir sevenlere soruyorum. Aciklamasini yapabilecek var mi?
Iyi hissettiriyor, ruhuma iyi geliyor gibi yuzeysel cevap istemezum.
Yani adamin tekinin bir kadina nasil asik oldugunu ya da birini nasil ozledigini ya da bilmemneyi suslu-puslu kafiyeli metaforlu anlatmasi neden hosuna gider insanin?
Edit: Siiri ovmenize gerek yok. Siire lafim yok. Soru soruyorum.
Edit2: Siirden hoslanmiyorum.
Ama bir istisna, bu hosuma gidiyor:
Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...
Ama niye hosuma gittigini aciklayamiyorum:)
Iyi hissettiriyor, ruhuma iyi geliyor gibi yuzeysel cevap istemezum.
Yani adamin tekinin bir kadina nasil asik oldugunu ya da birini nasil ozledigini ya da bilmemneyi suslu-puslu kafiyeli metaforlu anlatmasi neden hosuna gider insanin?
Edit: Siiri ovmenize gerek yok. Siire lafim yok. Soru soruyorum.
Edit2: Siirden hoslanmiyorum.
Ama bir istisna, bu hosuma gidiyor:
Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...
Ama niye hosuma gittigini aciklayamiyorum:)
Film izlemek, müzik dinlemek neden hoşumuza gidiyosa? Estetik var içinde. Farklı bi yoldan hisleri aktarıyor karşı tarafa. Hem Nazım sadece Piraye'ye yazmamış şiirlerini, binbir türlü mesaj dolu şiir yazmış. Sonra Cem Babamız onları şarkı yapmış, biz ikisini de görmedik ama okuyup dinleyerek haz alıyoruz, ders alıyoruz, iyi hissediyoruz. Fazla bi nedeni yok.
En basitinden Bkz: Çok Yorgunum şiiri ve şarkısı
En basitinden Bkz: Çok Yorgunum şiiri ve şarkısı
- bana da mi lolo (26.07.14 11:55:21)
Düz yazıdan daha dokunaklı bir anlatımı var. Ki güzel yazılmış düzyazı da sevilir, şiirde de buna ek olarak kafiyeler, kalıplar - kendim için konuşayım - metaforlar var.
- charlesbukowskiineksi (26.07.14 12:02:01)
Birkaç gün daha düşün, belki kafanda birşeyler şekillenir. "bilmemne" ifadesini açarak başlayabilirsin.
- labanon (26.07.14 12:02:09)
şiir zor yoldur. her kişi de yazamaz. iş kafiyede de değil. hele ki şiir aşka yahut karşı cinse yazılan bir şey değil.
günlerce üzerinde konuşup bir türlü ifade edemeyebileceklerini bir kaç satırda anlatıverir. bazense tek satırla geçiştirilemeyecek derinlikteki durumları kişinin içine işleyebilmek için, gayet güzel uzatır. bir ritmi vardır. kalp atışı gibi hissedersin iyi şiiri ;)
bak bu iyidir mesela.
ağzına sıçarlar senin, annenle baban.
niyetleri bu olmayabilir, ama sıçarlar.
hatalarıyla doldururlar seni, fazladan
birkaç da sana has ilave yaparlar.
ama onların da ağzına sıçılmıştır vaktiyle,
eski usul şapkalı paltolu aptallar tarafından,
vakitlerinin yarısını saçma bir ciddiyetle,
öbür yarısını da gırtlak gırtlağa harcayan.
insanın insana verdiği yokluktur ancak.
ve bu kıyı sahanlığı gibi derinleşir gitgide.
elinden geldiğince kurtul çabucak,
ve sakın ha çocuk yapayım deme.
p. larkin
günlerce üzerinde konuşup bir türlü ifade edemeyebileceklerini bir kaç satırda anlatıverir. bazense tek satırla geçiştirilemeyecek derinlikteki durumları kişinin içine işleyebilmek için, gayet güzel uzatır. bir ritmi vardır. kalp atışı gibi hissedersin iyi şiiri ;)
bak bu iyidir mesela.
ağzına sıçarlar senin, annenle baban.
niyetleri bu olmayabilir, ama sıçarlar.
hatalarıyla doldururlar seni, fazladan
birkaç da sana has ilave yaparlar.
ama onların da ağzına sıçılmıştır vaktiyle,
eski usul şapkalı paltolu aptallar tarafından,
vakitlerinin yarısını saçma bir ciddiyetle,
öbür yarısını da gırtlak gırtlağa harcayan.
insanın insana verdiği yokluktur ancak.
ve bu kıyı sahanlığı gibi derinleşir gitgide.
elinden geldiğince kurtul çabucak,
ve sakın ha çocuk yapayım deme.
p. larkin
- satafatli (26.07.14 12:05:38 ~ 12:06:56)
@labanon
"Bilmemne" ifadesinin nesini anlamadin?
"Bilmemne" ifadesinin nesini anlamadin?
- delifaruk (26.07.14 12:05:48)
Sevemiyorum, çok uğraştım. Kazık kadar oldum, en çocuk kaldığım, bir türlü büyüyemediğim konu bu oldu. Biri şiir okumaya başlayınca, o şiir okuma ses tonunu duyduğum anda bir gülme tutuyor. 22-23 yaşındayken babam, benimle bir arkadaşımı şiir algımız gelişsin diye bir dinletiye götürdü ki Garip akımının şiirleri vardı (normalde okumayı severim bu akımı, bir de Cahit Külebi'yi ve Nazım Hikmet'i; ötesi fena). Dinletinin adı da "Bana Garip Geldi" idi. Sunucu kadın bir şiir okuduktan sonra "Bana Garip Geldi'ye hoş geldiniz" dedi. O sırada arkadaşım "Bana da bir garip geldi" deyince zaten gülmemek için zor tutuyordum; bütün dinleti boyunca gülmemek için dudak ısırdım. Her şiir yoğunluğunda daha da katlandı gülme isteğim. Çok yapay geliyor o şiir okuma sesi. Hele de arkadan Yedi Karanfil gibi duygusal duygusal şarkıları dayayınca resmen kendimi sıkıyorum. İyi ki o gece birileri Orhan Veli'nin Kitabe-i Seng-i Mezar şiirini eğlenceli okumaya kalktı ve insanlar ona tebessüm ettiler, bazıları bıyık altından gülmeye başladı da, ben de gülme gazımı yavaş yavaş orada bırakır gibi yaptım. Dinletiden çıktığımda kıpkırmızıydı yüzüm kendimi sıkmaktan.
Şiirler şarkı olunca o zaman içindeki duyguyu anlayabiliyorum ama birisi şiir sesiyle "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı. Bir dakika araba yerinde durakladı" (ki Han Duvarları'nın anlattığı öyküyü çok severim), "Senin dudakların pembe, ellerin beyaz. Al tut ellerimi bebek, tut biraz" deyince gülme tutuyor beni. Bir arkadaşım da tiyatroda aynı. Sahnede canlı canlı birini rol yapar görünce, gülme tutuyor ve konsantre olamıyor.
Metaforların hastasıyım ama sadece düz yazıda.
Şiirler şarkı olunca o zaman içindeki duyguyu anlayabiliyorum ama birisi şiir sesiyle "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı. Bir dakika araba yerinde durakladı" (ki Han Duvarları'nın anlattığı öyküyü çok severim), "Senin dudakların pembe, ellerin beyaz. Al tut ellerimi bebek, tut biraz" deyince gülme tutuyor beni. Bir arkadaşım da tiyatroda aynı. Sahnede canlı canlı birini rol yapar görünce, gülme tutuyor ve konsantre olamıyor.
Metaforların hastasıyım ama sadece düz yazıda.
- aychovsky (26.07.14 12:18:54)
@aychovsky
Sorma, yazili hali hadi neyse de siir sesi bana da cok yampacik geliyor.
Sorma, yazili hali hadi neyse de siir sesi bana da cok yampacik geliyor.
- delifaruk (26.07.14 12:31:12)
anlamlı çünkü
ve ahenkli
bu kadarı da yeterli:(
ve ahenkli
bu kadarı da yeterli:(
- neseranni (26.07.14 13:22:32)
bir misafirliğe gitsem
bana tertemiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup
uyusam
*******
sana bu satırları
bir sonbahar gecesinin
felç olmuş köşesinden yazıyorum.
beş yüz mumluk ampüllerin karanlığında
saatlerdir, boş olan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum.
tabağımdaki her zeytin tanesine
simsiyah bakışlarını koyuyorum.
ve, kaldırıp kadehimi
bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum...
burada yaşanır aşkların en madarası
ve en şahanesi.
burada saçların her teline bir galon içilir
gözlerin her rengine bir şarkı seçilir,
sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
bu sekiz köşeli meyhane seni bilir
burası agora meyhanesi
burası arzularını yitirmiş insanların dünyası
şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
elimde değil,
bu da bir nevi namuslu serserilik.
dışarıda hafiften bir yağmur var.
bu gece benim gecem
kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği,
gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
camlara vuran her damlada
seni hatırlıyorum
ve sana susuzluğumu...
birazdan plaklarda şarkılar susar,
kadehler boşalır,
umutlar tükenir,
mezeler biter
biraz sonra,
bir mavi ay doğar bu sarhoş şehrin üstünde
birazdan bu yağmur da diner.
sen bakma benim delice efkârlandığıma,
mendilimdeki kızıl lekeye de boşver
yarın gelir çamaşırcı kadın
her şeyden habersiz onu da yıkar,
sen mes'ut ol yeter ki,
ben olmasam ne çıkar.
dedim ya
burası agora meyhanesi
bir tek iyiliğin bütün kötülüklere
meydan okuduğu yer
burası agora meyhanesi
burası kan tüküren mes'ut insanların dünyası...
bana tertemiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup
uyusam
*******
sana bu satırları
bir sonbahar gecesinin
felç olmuş köşesinden yazıyorum.
beş yüz mumluk ampüllerin karanlığında
saatlerdir, boş olan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum.
tabağımdaki her zeytin tanesine
simsiyah bakışlarını koyuyorum.
ve, kaldırıp kadehimi
bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum...
burada yaşanır aşkların en madarası
ve en şahanesi.
burada saçların her teline bir galon içilir
gözlerin her rengine bir şarkı seçilir,
sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
bu sekiz köşeli meyhane seni bilir
burası agora meyhanesi
burası arzularını yitirmiş insanların dünyası
şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
elimde değil,
bu da bir nevi namuslu serserilik.
dışarıda hafiften bir yağmur var.
bu gece benim gecem
kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği,
gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
camlara vuran her damlada
seni hatırlıyorum
ve sana susuzluğumu...
birazdan plaklarda şarkılar susar,
kadehler boşalır,
umutlar tükenir,
mezeler biter
biraz sonra,
bir mavi ay doğar bu sarhoş şehrin üstünde
birazdan bu yağmur da diner.
sen bakma benim delice efkârlandığıma,
mendilimdeki kızıl lekeye de boşver
yarın gelir çamaşırcı kadın
her şeyden habersiz onu da yıkar,
sen mes'ut ol yeter ki,
ben olmasam ne çıkar.
dedim ya
burası agora meyhanesi
bir tek iyiliğin bütün kötülüklere
meydan okuduğu yer
burası agora meyhanesi
burası kan tüküren mes'ut insanların dünyası...
- compadrito (26.07.14 14:14:27)
@compadrito
cevap olarak siir mi veriyorsun:)
cevap olarak siir mi veriyorsun:)
- delifaruk (27.07.14 00:10:36)
şiir, edebiyatın bir sahası. edebiyatta insanların estetik ihtiyaçlarına hitap eder. bizde de bir zevk uyandırdığı için seviyoruz. güzel sanatlar zaten böyle bir şeydir. zevk uyandırırsa seversin.
- wilhelmwasmuss (27.07.14 00:31:51)
çok net çünkü. haşırt diye söylüyor. net olmak lazım hayatta.
- hohoya (27.07.14 00:33:03)
(bkz: ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste/@compadrito)
bunnar tabii ki şiir diil ama, bu da bi ihtiyaç
bunnar tabii ki şiir diil ama, bu da bi ihtiyaç
- compadrito (27.07.14 04:37:04)
şiiri asla dinleyemem. dinlemem rahatsız olurum nedense. o ses tonu hoşuma gitmez. hiçbir ses tonu gitmez gerçi. şiir benim için sessizce okunur. kendi kendine yorumlanır.
bir gün hocamız çok sevdiğim bir şiirin anlamını açıklamıştı o haya kırıklığımı anlatamam, ben çok farklı bir şey düşünüyordum halbuki o şiiri her okuyuşumda. ahmet haşim'in bir sözü var aklıma hep o gelir bu konuda.
"bir şiirden anlam çıkarmaya çalışmak, bülbülü eti için kesmeye benzer."
işte tam da böyle benim için. her okuyan kendi anlamını çıkarır şiirden. bu sadece şiire has bir şey. diğerleri bunun kadar karşılayamaz bu tanımı.
senin yaşadığın duyguları, hissettiklerini birisi yaşamış ve dillendirmiş. bu çok iyi hissettirir. bunu yaşayan tek kişi olmadığını düşünürsün, anlaşıldığını hissedersin biraz da.
az önce dediğim gibi açık uçludur şiir. o yüzden kendine uyarlayarak bir anlam da çıkarabilirsin.
metaforlara gelince, hani bazen hep gözünün önünde olan bir şeyin, bir başkası gelip çok farklı bir ayrıntısını yakalar da gözlerin açılır, şimdiye kadar benim aklıma nasıl gelmedi dersin ya işte bu da o etkiyi bırakıyor insanda biraz. o yaratıcılık, tasvirler, benzetmeler insanı kendinden alabilir.
son olarak kelimeleri kullanma. güzel konuşan, kelimelerle oyun oynayan insanlardan herkes etkilenir. e şairler de bunu yapmıyor mu? alttan alta o kelime zenginliği, yaratıcılık, düşünce boyutları... bizleri etkiliyor.
liste uzar gider böyle. dediğim gibi dinletileri ben de hiç sevmem. evet nazım hikmet'i çok severim hem de entellik olsun diye değil sahi severim.
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!
Ağlama salkımsöğüt,
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
bir gün hocamız çok sevdiğim bir şiirin anlamını açıklamıştı o haya kırıklığımı anlatamam, ben çok farklı bir şey düşünüyordum halbuki o şiiri her okuyuşumda. ahmet haşim'in bir sözü var aklıma hep o gelir bu konuda.
"bir şiirden anlam çıkarmaya çalışmak, bülbülü eti için kesmeye benzer."
işte tam da böyle benim için. her okuyan kendi anlamını çıkarır şiirden. bu sadece şiire has bir şey. diğerleri bunun kadar karşılayamaz bu tanımı.
senin yaşadığın duyguları, hissettiklerini birisi yaşamış ve dillendirmiş. bu çok iyi hissettirir. bunu yaşayan tek kişi olmadığını düşünürsün, anlaşıldığını hissedersin biraz da.
az önce dediğim gibi açık uçludur şiir. o yüzden kendine uyarlayarak bir anlam da çıkarabilirsin.
metaforlara gelince, hani bazen hep gözünün önünde olan bir şeyin, bir başkası gelip çok farklı bir ayrıntısını yakalar da gözlerin açılır, şimdiye kadar benim aklıma nasıl gelmedi dersin ya işte bu da o etkiyi bırakıyor insanda biraz. o yaratıcılık, tasvirler, benzetmeler insanı kendinden alabilir.
son olarak kelimeleri kullanma. güzel konuşan, kelimelerle oyun oynayan insanlardan herkes etkilenir. e şairler de bunu yapmıyor mu? alttan alta o kelime zenginliği, yaratıcılık, düşünce boyutları... bizleri etkiliyor.
liste uzar gider böyle. dediğim gibi dinletileri ben de hiç sevmem. evet nazım hikmet'i çok severim hem de entellik olsun diye değil sahi severim.
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!
Ağlama salkımsöğüt,
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
- uzunuzunilgi (27.07.14 05:27:10 ~ 05:27:48)
1