[]
şuan amsterdamdayım
3 gündür burdayım. dün akşam gideyim biraz central'ı gezeyim dedim. eski binalar dışında kayda değer hiç bir şey göremedim. öyle ellerinde cigaralarda insanlar yok etrafta. dam meydanında bir sürü insan sağa sola bakınıp fotoğraf çekiyor. gittim dün magic truffles aldım ama henüz denemedim. acayip baş ağrım vardı. bad trip falan olur diye tırstım. yok mu adam akıllı yapılacak şeyler? coffee shoplara gidip kek yemek dışında? yani otlu kek yiyip mallaşmak çok mantıklı gelmiyor. zaten bu zamana kadar yeterince ot içtim. fikir verin arkadaşlar. sevmedim ben burayı.
şart mıdır denemek bunları?
- mea maxima culpa (03.06.14 13:29:51)
van gogh müzesine git. bulldog'da hafif bi ciğara iç. paradiso'ya git gece. redlight'ta bi tur at, sadece tur at ama. ekstrem takılan deneysel şeyleri seven arkadaşsan casa rosso'ya git. tramvaya bin öyle gez. voldenpark'a git. tur at. bi dünya şey var lan yapılacak. nası sevmedin.
- roket adam (03.06.14 13:33:11)
abartıldığı kadar inanılmaz değil tek başına gidince kardeş.
- exist is pretty (03.06.14 13:33:49)
geçenlerde başka bir amsterdam sorusuna verdğim cevabı kopyalayım o zaman:
tren istasyonundan şehir merkezi istikametine doğru sırasıyla gideyim.
istasyondan çıkınca zaten kalabalığı takip ederseniz, en işlek caddede bulursunuz kendinizi. sağ tarafta dünya pahası hediyelik eşya dükkanları, sol tarafta da büyüklü küçüklü çeşitli müzemsiler var. büyük genişçe bir meydana çıkacaksınız; orası dam square. kraliyet sarayımsı bir şey var. gezmeye çok değer mi bilmiyorum ama 25 euro gibi bir ücreti olduğundan ben hiçbir zaman girmedim içine. daha doğrusu içine girdim, girişten bakıp çıktım. onun hemen arkasında, cadde üzerinde tarihi, mükemmel bir binaya kurulmuş bir avm var. bizdekilerden çok farklı. orada da şöyle iki dönülebilir.
geri geldik o meydana. sarayımsıyı arkamıza aldık, karşıda bir dikilitaş var. o tarafa geçtik, ara sokaktan hafif sol yaparak girdik, de oude kerk var (the old church). ben ne zaman gitsem içeri giriş yoktu hiç. sürekli mi yasak, yoksa geçici bir şey miydi bilmiyorum. o kilisenin hemen alt tarafında da red light başlıyor zaten. hem gündüz hem gece görmek gerekir diye düşünüyorum. gece ben çok tedirgin oluyorum oralarda. o yüzden adam akıllı nerde ne var keşfetmek için gündüzden bi ön hazırlık yapılabilir. red light'tayken kanalın diğer tarafına geçince de çok abidik gubidik sevimli dükkanlar başlıyor. mesela bir condom shop var. vitrindeki her parça görmeye değer :) onun dışında ikinci el dükkanlar falan, çok güzel şeyler bulabileceğiniz dükkanlar var o sırada.
neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken (ha bu arada o meydanda madam tuso müzesi de var ama ben ona da girmedim) sağ tarafında çiçekçiler olacak. o araya girip çiçekler, tohumlar falan bir süre takılabilirsin. sokaktayken sol tarafında çiçekçiler, sağ tarafında da küçük küçük peynirciler olacak. o peynircilere girip peynirleri tat, ama alma. çünkü (yol tarifini hatırlayamadım şimdi) de pijp denen mahallede aynı bizim pazarlar gibi pazar kuruluyor. ben 500 gr baby gouda'yı 4 euroya almıştım ordan. en ucuz peyniri o pazarda bulursun.
ucuz demişken, illa ki hediyelik almak istenir. onu da watrelooplein'ın oralardaki bit pazarından bulabilirsin. dükkanların yarı fiyatına her şey.
Bira falan içilecekse de "brouwerij 't ij" var yine şehir dışına doğru bir yerlerde. bir değirmenin içine kurulmuş bar. bahçesi de çok güzel beer garden şeklinde. karşı tarafında böyle limanımsı falan, güzel yerler var. tam hatırlayamıyorum, gidip bakman lazım :)
ya bir de sarpathistraat üzerinde amsterdam üniversitesinin öğrenci yurdu var. oralarda çok güzel bir kültür merkezi vardı. giriş katında akşamları çok güzel konser salonları oluyordu. ama adını unuttum onun da.
bu arada, hooop diye amsterdam centraal'e geri gittik. arka tarafında deniz var. bir de köprü var. o denizin ortasında java eiland diye bir ada var. köprüden yürüyerek oraya git, otur orda saatlerce denizi izle, limanı izle, mis gibi havanın tadını çıkar. çok fazla bir manzarası, özelliği falan yok ama çok huzurlu, şehrin kalabalığından uzak. belki sadece sen bile olabilirsin o an orada oturan.
şimdi böyle anlatınca gerçek dünyadan kopup oralardaymışım gibi hissettim. annem odaya girince kendime geldim. çok üzülüyorum.
not: bunlara ek olarak bir de vondelpark var.
edit: daldan dala atlarken atlamayı abartmışım biraz. "neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken" diyip bırakmışım.
evet, neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken, ama baya gideceksin rembrandtsplein tabelasını takip et. çok yakın zaten. orası da çok güzel, alternatif bir meydan. ben en son gittiğimde resim yarışması vardı. ressamlar eserlerini hem sergiliyor hem de bir yandan yeni tablolar yapıorlardı.
oradan da devam ettiğinde, meşhur iamsterdam yazısının oraya çıkacaksın, museumplein yani. ama yine orda da çok bir şey bekleme. yazının da bir nanesi yok. yazının ordaki rijksmuseum dünyadaki en güzel müzelerden diyorlar ama, fakirlik. ona da girmedim. vondelpark da o müzenin arka tarafında zaten.
edit 2: zaten amsterdama gdip kafa olursan, haliyle amsterdamdan tat almazsın, sonra da bi bok yok dersin. öyle güzelim bir şehire gitmişsin, neden ziyan edesin ordaki vaktini mantarla şunla bunla? içmeyin kardeşim. ya da akşam inzivaya çekildiğinizde için. gününüzü de gezerek değerlendirin. içecekseniz de ütopia var, oradan alın ne alıyorsanız.
bir de, couchsurfing'de adamın biri geçen yıl free canal tour'lar düzenliyordu külüstür bir tekneyle. ona katılırsan insanların saatlik 60 euro verdiği geziyi daha az konforlu bir teknede sen bedavaya yapabilirsin. tur sonunda 3-5 euro bahşiş bırakmak ya da bir bira ısmarlamak da opsiyonel.
tren istasyonundan şehir merkezi istikametine doğru sırasıyla gideyim.
istasyondan çıkınca zaten kalabalığı takip ederseniz, en işlek caddede bulursunuz kendinizi. sağ tarafta dünya pahası hediyelik eşya dükkanları, sol tarafta da büyüklü küçüklü çeşitli müzemsiler var. büyük genişçe bir meydana çıkacaksınız; orası dam square. kraliyet sarayımsı bir şey var. gezmeye çok değer mi bilmiyorum ama 25 euro gibi bir ücreti olduğundan ben hiçbir zaman girmedim içine. daha doğrusu içine girdim, girişten bakıp çıktım. onun hemen arkasında, cadde üzerinde tarihi, mükemmel bir binaya kurulmuş bir avm var. bizdekilerden çok farklı. orada da şöyle iki dönülebilir.
geri geldik o meydana. sarayımsıyı arkamıza aldık, karşıda bir dikilitaş var. o tarafa geçtik, ara sokaktan hafif sol yaparak girdik, de oude kerk var (the old church). ben ne zaman gitsem içeri giriş yoktu hiç. sürekli mi yasak, yoksa geçici bir şey miydi bilmiyorum. o kilisenin hemen alt tarafında da red light başlıyor zaten. hem gündüz hem gece görmek gerekir diye düşünüyorum. gece ben çok tedirgin oluyorum oralarda. o yüzden adam akıllı nerde ne var keşfetmek için gündüzden bi ön hazırlık yapılabilir. red light'tayken kanalın diğer tarafına geçince de çok abidik gubidik sevimli dükkanlar başlıyor. mesela bir condom shop var. vitrindeki her parça görmeye değer :) onun dışında ikinci el dükkanlar falan, çok güzel şeyler bulabileceğiniz dükkanlar var o sırada.
neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken (ha bu arada o meydanda madam tuso müzesi de var ama ben ona da girmedim) sağ tarafında çiçekçiler olacak. o araya girip çiçekler, tohumlar falan bir süre takılabilirsin. sokaktayken sol tarafında çiçekçiler, sağ tarafında da küçük küçük peynirciler olacak. o peynircilere girip peynirleri tat, ama alma. çünkü (yol tarifini hatırlayamadım şimdi) de pijp denen mahallede aynı bizim pazarlar gibi pazar kuruluyor. ben 500 gr baby gouda'yı 4 euroya almıştım ordan. en ucuz peyniri o pazarda bulursun.
ucuz demişken, illa ki hediyelik almak istenir. onu da watrelooplein'ın oralardaki bit pazarından bulabilirsin. dükkanların yarı fiyatına her şey.
Bira falan içilecekse de "brouwerij 't ij" var yine şehir dışına doğru bir yerlerde. bir değirmenin içine kurulmuş bar. bahçesi de çok güzel beer garden şeklinde. karşı tarafında böyle limanımsı falan, güzel yerler var. tam hatırlayamıyorum, gidip bakman lazım :)
ya bir de sarpathistraat üzerinde amsterdam üniversitesinin öğrenci yurdu var. oralarda çok güzel bir kültür merkezi vardı. giriş katında akşamları çok güzel konser salonları oluyordu. ama adını unuttum onun da.
bu arada, hooop diye amsterdam centraal'e geri gittik. arka tarafında deniz var. bir de köprü var. o denizin ortasında java eiland diye bir ada var. köprüden yürüyerek oraya git, otur orda saatlerce denizi izle, limanı izle, mis gibi havanın tadını çıkar. çok fazla bir manzarası, özelliği falan yok ama çok huzurlu, şehrin kalabalığından uzak. belki sadece sen bile olabilirsin o an orada oturan.
şimdi böyle anlatınca gerçek dünyadan kopup oralardaymışım gibi hissettim. annem odaya girince kendime geldim. çok üzülüyorum.
not: bunlara ek olarak bir de vondelpark var.
edit: daldan dala atlarken atlamayı abartmışım biraz. "neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken" diyip bırakmışım.
evet, neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken, ama baya gideceksin rembrandtsplein tabelasını takip et. çok yakın zaten. orası da çok güzel, alternatif bir meydan. ben en son gittiğimde resim yarışması vardı. ressamlar eserlerini hem sergiliyor hem de bir yandan yeni tablolar yapıorlardı.
oradan da devam ettiğinde, meşhur iamsterdam yazısının oraya çıkacaksın, museumplein yani. ama yine orda da çok bir şey bekleme. yazının da bir nanesi yok. yazının ordaki rijksmuseum dünyadaki en güzel müzelerden diyorlar ama, fakirlik. ona da girmedim. vondelpark da o müzenin arka tarafında zaten.
edit 2: zaten amsterdama gdip kafa olursan, haliyle amsterdamdan tat almazsın, sonra da bi bok yok dersin. öyle güzelim bir şehire gitmişsin, neden ziyan edesin ordaki vaktini mantarla şunla bunla? içmeyin kardeşim. ya da akşam inzivaya çekildiğinizde için. gününüzü de gezerek değerlendirin. içecekseniz de ütopia var, oradan alın ne alıyorsanız.
bir de, couchsurfing'de adamın biri geçen yıl free canal tour'lar düzenliyordu külüstür bir tekneyle. ona katılırsan insanların saatlik 60 euro verdiği geziyi daha az konforlu bir teknede sen bedavaya yapabilirsin. tur sonunda 3-5 euro bahşiş bırakmak ya da bir bira ısmarlamak da opsiyonel.
- letheavendangered (03.06.14 13:34:39 ~ 13:51:05)
vallahi turistik olarak bi bok yok, arkadaşlarinla kafa olmaya gidiyosun.
biz 3 gun kaldik, sansimiza hostel odamizda japon bi öğretmen vardi ama adam acaip unique bir sey. 3 gun boyunca sabahtan aksama hostelin önündeki bankta oturup, kafa olup japona gulduk. cokdegisik bi kafa idi. yalniz deli gibi pada gidiyor malum seylere. mantar, kekvs bunlar para ziyani.
biz 3 gun kaldik, sansimiza hostel odamizda japon bi öğretmen vardi ama adam acaip unique bir sey. 3 gun boyunca sabahtan aksama hostelin önündeki bankta oturup, kafa olup japona gulduk. cokdegisik bi kafa idi. yalniz deli gibi pada gidiyor malum seylere. mantar, kekvs bunlar para ziyani.
- no christ requires (03.06.14 13:40:34)
Amsterdam'ın pek bir özelliği yok turistik anlamda. Ancak mutlaka Anna Frank'ın evini görmelisin.
- dessy (03.06.14 13:48:48)
Anna Frank evi ve ücretsiz şehir turunu da öneririm evet. Ben de tek gitmiştim, manyak gibi de eğlenmiştim, üstüne neredeyse hiç de kafa olmamıştım ona rağmen yani.
- roket adam (03.06.14 13:51:29)
muhtemelen tek başıma olduğum için pek bir şeye benzetemedim. yine de ben öyle gezmeyi falan çok seven biri değilim. belki de ondandır. ne bileyim böyle dağ olsun, kır olsun, hatta tarla olsun. ben yakayım mangalı, açayım bir ufak rakı, arkada hafiften neşet ertaş çalsın, tek başıma bile olsam bundan zevk alıyorum. yok mu şuan amsterdam da olan, takıl bana diyen? masraflar benden.
- zam sampiyonu domates (03.06.14 14:10:15)
mesafeyi bilmiyorum da lisse diye bi yerde keukenhof bahçeleri varmış. fotoğrafları on numara. bahçeye birazcık ilgin varsa gidip gör bence uzak değilse tabi.
- b1019 (03.06.14 14:10:34)
7 ay yaşadım hollanda'da. kek yemedim hiç.
müzeler var bi sürü bi sürü.
partylerin en güzelleri orada. gece hayatı muazzam. çok fit güzel insanlar çoğunluğu.
müzeler var bi sürü bi sürü.
partylerin en güzelleri orada. gece hayatı muazzam. çok fit güzel insanlar çoğunluğu.
- [silinmiş] (03.06.14 14:17:09)
Magic trufflesı dene eğlence ayağına gelecek, emin olabilirsin.
Ben 15 grama yakın mexican denemiştim 1 saat sonra turkish airlines, saatlerce gitmeyen gülme krizi ve hafif halüsinasyonlar.
Ben 15 grama yakın mexican denemiştim 1 saat sonra turkish airlines, saatlerce gitmeyen gülme krizi ve hafif halüsinasyonlar.
- giderbey (03.06.14 14:42:10)
1