[]
Medeni kanun'un genel gerekcesi
Sevgili hukuk insanlari, degerli dostlar, yarin hukuk baslangici sinavim var ve hoca cikacak 2 soruyu soyledi fakat cevaplarini bulmak bir dert. 300 kisilik sinifta gecen yil bu sorularda 10 kisiye tam puan vermis, sorular bilinmesine ragmen oyle diyeyim. Tam cevap istiyor.
İlk soru "esitlik ilkesinin anlamini medeni kanun cercevesinde medeni kanun'un genel gerekcesinden hareketle aciklayin." İkincisi de "durustluk kuralinin anlamini......" Ayni soru yani devami.
Mk'nin genel gerekcesini bilsem bir turlu yaparmisim gibi, yardimci olabilecek var mi?
İlk soru "esitlik ilkesinin anlamini medeni kanun cercevesinde medeni kanun'un genel gerekcesinden hareketle aciklayin." İkincisi de "durustluk kuralinin anlamini......" Ayni soru yani devami.
Mk'nin genel gerekcesini bilsem bir turlu yaparmisim gibi, yardimci olabilecek var mi?
Eşitlik ilkesi için şu paragraftan yararlanabilirsin:
Kuşku yoktur ki, kanunların amacı herhangi bir gelenek ve görenek veya yalnız vicdanla ilgili olması gereken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal, ulusal birliğin her neye mal olursa olsun güvencesi ve tatminidir. Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayrı görmektedir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kimselerin vicdanlarını baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır ve temizdir. Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın devleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntısından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bunun dinle ilişkisini kesmesi ulus egemenliği için de bir zorunluluktur. Çünkü kanunlar dine dayanırsa, vicdan özgürlüğünü kabul zorunluluğunda bulan devlete, çeşitli dinlere girmiş uyrukları için ayrı ayrı kanun yapmak gerekir. Bu durum yüzyılımız devletinde temel koşul olan siyasal, toplumsal, ulusal birliğe tamamen aykırıdır. Anımsatmak gerekir ki devlet yalnız uyrukları ile değil yabancılarla da ilişki içindedir. Bu durumda olanlar için kapitülasyon adı altında ayrı hükümler kabul etmek zorunluluğu doğar. Lozan Andlaşması ile kaldırılan kapitülasyonların ülkemizde sürmesi için yabancılar tarafından dile getirilen gerekçenin en önemli yönü bu nokta olmuştur. Bundan başka Fatih Sultan Mehmet döneminden son zamanlara kadar müslüman olmayan uyruklar hakkında uygulanan ayrı hükümlere de özellikle bu dinsel durum neden olmuştur. Halbuki yeni Türk Medeni Kanunu Tasarısının hazırlanması nedeni ile yurdumuzda mevcut azınlıklar, Lozan Andlaşmasının kendilerine kabul ettiği haklardan vazgeçtiklerini Adalet Bakanlığına bildirmişlerdir.
Dürüstlük kuralı için ise, bu soru yani genel gerekçeden hareketle bulunmasının istenmesi biraz zorlama olmuş. Birebir bir gönderme göremedim ben. Belki, hukukun yazılı olmayan ve tamamen gelenek ve göreneklere bağlandığı eski hukuk sisteminden yazılı ve belirli sisteme geçilmiş olmasından bağlanabilir.
Takıldığın bir şey olursa msj atıp sorabilirsin.
Kuşku yoktur ki, kanunların amacı herhangi bir gelenek ve görenek veya yalnız vicdanla ilgili olması gereken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal, ulusal birliğin her neye mal olursa olsun güvencesi ve tatminidir. Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayrı görmektedir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kimselerin vicdanlarını baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır ve temizdir. Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın devleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntısından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bunun dinle ilişkisini kesmesi ulus egemenliği için de bir zorunluluktur. Çünkü kanunlar dine dayanırsa, vicdan özgürlüğünü kabul zorunluluğunda bulan devlete, çeşitli dinlere girmiş uyrukları için ayrı ayrı kanun yapmak gerekir. Bu durum yüzyılımız devletinde temel koşul olan siyasal, toplumsal, ulusal birliğe tamamen aykırıdır. Anımsatmak gerekir ki devlet yalnız uyrukları ile değil yabancılarla da ilişki içindedir. Bu durumda olanlar için kapitülasyon adı altında ayrı hükümler kabul etmek zorunluluğu doğar. Lozan Andlaşması ile kaldırılan kapitülasyonların ülkemizde sürmesi için yabancılar tarafından dile getirilen gerekçenin en önemli yönü bu nokta olmuştur. Bundan başka Fatih Sultan Mehmet döneminden son zamanlara kadar müslüman olmayan uyruklar hakkında uygulanan ayrı hükümlere de özellikle bu dinsel durum neden olmuştur. Halbuki yeni Türk Medeni Kanunu Tasarısının hazırlanması nedeni ile yurdumuzda mevcut azınlıklar, Lozan Andlaşmasının kendilerine kabul ettiği haklardan vazgeçtiklerini Adalet Bakanlığına bildirmişlerdir.
Dürüstlük kuralı için ise, bu soru yani genel gerekçeden hareketle bulunmasının istenmesi biraz zorlama olmuş. Birebir bir gönderme göremedim ben. Belki, hukukun yazılı olmayan ve tamamen gelenek ve göreneklere bağlandığı eski hukuk sisteminden yazılı ve belirli sisteme geçilmiş olmasından bağlanabilir.
Takıldığın bir şey olursa msj atıp sorabilirsin.
- fengari (29.05.14 23:48:04)
1