[]
istanbul sözleşmesi?
twitterda pınar gültekin olayı ve diğer kadın cinayetleri için #istanbulsözleşmesiyaşatır diye hashtag açılmış. e biz zaten bu sözleşmeyi imzalamışız? imzalayıp da uygulamadıktan sonra ne manası var? birisi bu hashtagin mantığını açıklayabilir mi?
@fotrsapka iptal edilmesine karşılar da senelerdir uygulamada olmasına rağmen şiddet ve cinayet azalmadı, aksine arttı. iptal edilse ne fark eder, edilmese ne fark eder? insanlarımızı anlamak zor cidden. herkes ezbere konuşuyor.
- rose parks (22.07.20 18:38:47)
bugun tam olarak ayni seyi dusundum. soz verilmis hali buysa sozlesmenin ne anlami varmis ki zaten? soruyu takip ediyorum mantikli cevaplari merak ediyorum.
- in vino veritas (22.07.20 19:13:22 ~ 19:13:42)
Sözleşmenin devamı Türkiye devletine güvensizlikten dolayı isteniyor. Şu an Türkiye biraz olsun sözleşmede imzası bulunan ülkelere dair sorumlu konumda. Ayrıca sözleşmede LGBTİ bireyler de kapsanıyor, ve arabuluculuk desteklenmiyor. Karşı çıkanların çoğunluğu bunların "Türk örf ve adetlerine karşı olması" nedeniyle sözleşmenin Türkiye'ye uygunsuz olduğunu düşünüyor. Yani sözleşmenin uygulanmadığı durumda adam kadını dövdüğünde "hadi siz karı kocasınız, öpüşün barışın" denmesi yasal olarak mümkün oluyor. Aynı şekilde trans bir kadın öldürüldüğünde "mübah" denmesi de mümkün oluyor.
- fotrsapka (22.07.20 19:20:16 ~ 20:28:16)
Şimdi, öncelikle bu sözleşmenin geçmişini bilmek lazım. 2009 senesinde opuz kararı çıktı aihm tarafından ve türkiye mahkum edildi. Polise pek çok kez başvuran ve polisler tarafından aile içi mesele olduğu gerekçesiyle şikayeti dikkate alınmayan kadın eşi tarafından öldürülüyor ve aihm sen bu kadının yaşam hakkını koruyamadın dedi türkiyeye. Aihm içtihatlarında çok önemli bir karar niteliğinde bu karar, aile içi şiddet kararlarında mutlaka bu karara atıf vardır. Böyle bir kararla anılmak bir ülkenin insan hakları karnesi için oldukça negatif bir durumdur. Tr de bu durumu telafi etmek ve kadına karşı şiddetle mücadelede öncü olmak için bu sözleşmenin istanbulda imzalanmasını istedi ve ilk imzacısı oldu. Bu oldukça sembolik ve önemli bir durum.
İmzalanmasının üzerinden 8-9, uygulanmaya başlanmasından 6 yıl geçmişken şimdi kaldıralım bu sözleşmeyi diyorlar. İlk imzacısı ve öncüsü olduğunuz bir sözleşmeden bu kadar kısa sürede çıkarsanız size gülerler. İkincisi bu sizin uluslararası itibarınızı sarsar. Bu antlaşma kadına karşı şiddet, toplumun zayıf kesinlerinin korunması vb. konularında en güncel ve modern sözleşme. Bu itibarla, bu sözleşmeden çıkmak bir bakıma ben bu modern ilkeleri, hukuk normlarını kabul etmiyorum demek.
Ayrıca, sözleşmenin metninde hiç de bahsedildiği gibi lgbtinin özendirilmesi ve aile yapısının örselenmesi gibi bir durum yok. Sadece şiddete ve eşitsizliğe karşı mücadeleye ilişkin hükümler var.
Ek olarak, zaten bu sözleşmenin ve bunun izdüşümü olan kanunun uygulaması çok yok. Çok uygulanmayan, başvurulmayan ve dikkate alınmayan bir sözleşme mahkemeler tarafından. Bu konuda çalışan avukatlar bu durumun altını çiziyorlar, zar zor sözleşme kapsamında karar aldırabiyoruz diyorlar. Zaten türk yargısı ilginçtir, anayasanın 90/5. maddesi yokmuş ve tr uluslarası anlaşmalara taraf değilmiş gibi karar verirken bu anlaşmaları dikkate almazlar.
Sonuç olarak, hiç etkin uygulanmayan bir sözleşmenin başarısız olduğunu söylemek ne kadar abesse türk aile yapısını bozduğunu iddia etmek de o kadar abestir. Neden olmadığı halde sonucun ortaya çıktığının iddia edilmesi çok komik.
Bu tür sözleşmeler çerçevedir, içini mevzuat ve uygulamayla devletler doldurur. Eğer tr şiddet ve eşitsizlikle mücadele etmek istiyorsa kanunun seçilmiş hükümlerinin birkaç cümlesini gerekçe göstererek sözleşmeden çekilmeyi öne sürmek yerine etkin mücadele için doğru mevzuatı oluşturur ve etkin mücadeleyi sağlar. Ama herhalde mesele üzüm yemek değil, ben öyle anlıyorum...
İmzalanmasının üzerinden 8-9, uygulanmaya başlanmasından 6 yıl geçmişken şimdi kaldıralım bu sözleşmeyi diyorlar. İlk imzacısı ve öncüsü olduğunuz bir sözleşmeden bu kadar kısa sürede çıkarsanız size gülerler. İkincisi bu sizin uluslararası itibarınızı sarsar. Bu antlaşma kadına karşı şiddet, toplumun zayıf kesinlerinin korunması vb. konularında en güncel ve modern sözleşme. Bu itibarla, bu sözleşmeden çıkmak bir bakıma ben bu modern ilkeleri, hukuk normlarını kabul etmiyorum demek.
Ayrıca, sözleşmenin metninde hiç de bahsedildiği gibi lgbtinin özendirilmesi ve aile yapısının örselenmesi gibi bir durum yok. Sadece şiddete ve eşitsizliğe karşı mücadeleye ilişkin hükümler var.
Ek olarak, zaten bu sözleşmenin ve bunun izdüşümü olan kanunun uygulaması çok yok. Çok uygulanmayan, başvurulmayan ve dikkate alınmayan bir sözleşme mahkemeler tarafından. Bu konuda çalışan avukatlar bu durumun altını çiziyorlar, zar zor sözleşme kapsamında karar aldırabiyoruz diyorlar. Zaten türk yargısı ilginçtir, anayasanın 90/5. maddesi yokmuş ve tr uluslarası anlaşmalara taraf değilmiş gibi karar verirken bu anlaşmaları dikkate almazlar.
Sonuç olarak, hiç etkin uygulanmayan bir sözleşmenin başarısız olduğunu söylemek ne kadar abesse türk aile yapısını bozduğunu iddia etmek de o kadar abestir. Neden olmadığı halde sonucun ortaya çıktığının iddia edilmesi çok komik.
Bu tür sözleşmeler çerçevedir, içini mevzuat ve uygulamayla devletler doldurur. Eğer tr şiddet ve eşitsizlikle mücadele etmek istiyorsa kanunun seçilmiş hükümlerinin birkaç cümlesini gerekçe göstererek sözleşmeden çekilmeyi öne sürmek yerine etkin mücadele için doğru mevzuatı oluşturur ve etkin mücadeleyi sağlar. Ama herhalde mesele üzüm yemek değil, ben öyle anlıyorum...
- kojonotsuki (23.07.20 00:44:00)
1