[]
Herkesin kilolu olması
Baştan söyleyeyim kimseyi kınamıyor veya hakir görmüyorum, sadece bu konu hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum. Kendim de hayatımda hiç "zayıf" olmadım neredeyse, şu an da ortalama bir kilodayım.
Bayram olunca daha da iyi fark ettim, etrafımdaki insanlara bakıyorum herkesin göbeği var herkes "yine çok yedik şiştik ya" diyor ama yemeyi azaltan, kilo vermek için çabalayan ne bileyim diyetisyene giden yok. Bu arada tıpçıyım, bahsettiğim insanların kilo verememesini sağlayan sağlık sorunları da yok yani azıcık irade gösterip az yeseler kilo vereceklerini biliyorum. Babam diyabet hastası mesela, baba meyveyi çok yeme o tatlıyı yeme falan diye uyarıyorum ama bazen dinliyor bazen dinlemiyor, benden çok meyve yiyor. Mesela 20 senelik diyabetlilerin 1/3'ünün görme kaybı yaşadığını mı söyleyeyim? Yani sertçe mi konuşmam gerekiyor bilmiyorum ondan da çekiniyorum ama yakınımdakilerin sağlığını düşünüyorum.
Ben de birkaç sene önce kiloluydum, tekrar ediyorum yadırgamıyor veya yargılamıyorum ama sizce neden herkes bu konuda, kendi sağlıkları konusunda vurdumduymaz davranıyor? Vurdumduymaz olmayabilirler ama davranışları öyle.
Bayram olunca daha da iyi fark ettim, etrafımdaki insanlara bakıyorum herkesin göbeği var herkes "yine çok yedik şiştik ya" diyor ama yemeyi azaltan, kilo vermek için çabalayan ne bileyim diyetisyene giden yok. Bu arada tıpçıyım, bahsettiğim insanların kilo verememesini sağlayan sağlık sorunları da yok yani azıcık irade gösterip az yeseler kilo vereceklerini biliyorum. Babam diyabet hastası mesela, baba meyveyi çok yeme o tatlıyı yeme falan diye uyarıyorum ama bazen dinliyor bazen dinlemiyor, benden çok meyve yiyor. Mesela 20 senelik diyabetlilerin 1/3'ünün görme kaybı yaşadığını mı söyleyeyim? Yani sertçe mi konuşmam gerekiyor bilmiyorum ondan da çekiniyorum ama yakınımdakilerin sağlığını düşünüyorum.
Ben de birkaç sene önce kiloluydum, tekrar ediyorum yadırgamıyor veya yargılamıyorum ama sizce neden herkes bu konuda, kendi sağlıkları konusunda vurdumduymaz davranıyor? Vurdumduymaz olmayabilirler ama davranışları öyle.
Çünkü zaten hayat yeterince çekilmez, bir de aç kalmak istemiyorum. Biraz kilodan bir şey olmaz.
- dolan dolmuş (13.08.19 11:47:24)
İradesizlik, cehalet ve düşünme tembelliği sarmalı
- Mirket (13.08.19 11:48:02)
Herkesin kendi kararı yapacak bir şey yok. Ben de çok kiloluydum ama diyet ve Spor yaptım şu an kilom gayet iyi. Mesela ben de insanların sigara içmesine karşıyım özellikle sağlık çalışanlarının. Hastane bahçesinde falan görüyorum içtiklerini ama tercihi böyle demek ki. Hastasına sigara içme telkininde bulunuyor mudur acaba bilemiyorum.
- rock n roll (13.08.19 11:49:53)
Boş adamlar,hobileri yok. durdukça Hayvan gibi yiyorlar, yemesinler.ben gayet yadırgıyor ve yargılıyorum.
- doxanikee (13.08.19 11:51:49)
cehalet. ayrica insan kendisi icin saglikli olur, evlendim artik saglikli olmayim/kilolu olabilirim gibi bir kafa cok enteresan. yasamda tek gayeniz evlenmek mi? yazik valla.
ben kilolu olmak olarak degil daha cok sagliksizlik olarak bakiyorum bu arada, bayramlarda deli gibi yenen seker/tatlilar, yasam tarzimizda spor yapmanin yer almamasi vs. kilolu ya da iri de olsan saglikli olabilirsin bir sekilde ama sagliksiz olmanin arkasinda cehalet yatiyor.
ben kilolu olmak olarak degil daha cok sagliksizlik olarak bakiyorum bu arada, bayramlarda deli gibi yenen seker/tatlilar, yasam tarzimizda spor yapmanin yer almamasi vs. kilolu ya da iri de olsan saglikli olabilirsin bir sekilde ama sagliksiz olmanin arkasinda cehalet yatiyor.
- songforsomeone (13.08.19 12:03:48)
valla ben de bununla ilgili başlık açmayı düşündüm. ben de hafiften göbekliyim ama erkeklere ayrı bir yakışmıyor bence ya. bazı kadınlarda balık et güzel duruyor ama erkeklere hiç mi hiç yakışmıyor. en zayıf erkeğin bile göbeği var bu ülkede. özellikle evli ve çocuklu adamlara bakıyorum götü göbeği salmışlar. ne bileyim çirkin görüntü ama kişisel tercih işte:)
- nothing in my way (13.08.19 12:09:07)
topluma yabanci olmakla degil, toplumun neresinde oldugumuzla alakali bir durum. keyif tiramisu yemek degil ya da amac evlenmek degil. ama bunu algilayabilmek icin de sorgulayabilmek, deneyimleyebilmek ve kendini gelistirmek lazim. bu da cehaletle ve cahil birakilmakla ve elbetten imkanlarla alakali bir durum. ben oyle kulturluyum, boyle bilmem neyim demiyorum - ki degilim - ama toplumumuz boyle demek kolaya kacmak oluyor. ayrica turkiye'de hala nasil beslenmesi gerektigini bilmeyen milyonlarca insan var evet. ekmek yemeden doyamadigini iddia eden, kilolarca meyve yiyip saglikli beslendigini sanan, salatasina yemegine ay cicek yagi kullanan bir toplumuz.
- songforsomeone (13.08.19 12:19:30)
bunun kilo psikolojisiyle ilgisi var.
kilolu olmak sadece agop'un kazı gibi yemekle ilgili olan bir şey değil.
yiyeceklere yönelme de psikolojik etkenler barındırıyor.
mutsuzluk, hayattan tat almama, söylemek istediklerini söyleyememe, anne-baba bağlarındaki düzensizlikler, kendini yalnız hissetme ve korunma ihtiyacı gibi etkenler beslenmeyi direkt etkiler.
en bilindik örneği taciz ya da tecavüz mağdurlarının büyük kısmının (hepsi değil, herkesin psikolojik süreci farklı oluyor, ama çoğunluk için doğru bir örnek) kendilerini korumak için kilo almasıdır.
bunun nedeni çekiciliğini yitirmek ve erkeklerin radarından çıkmayı istemek ya da kendini bir anlamda hapsetmek, kendini suçlu gördüğü için cezalandırmak, hayatı yaşamayı durdurma isteği vb. olabiliyor.
yani sebze değil, hamburger yemeğe yönelir kişi, çünkü kilo alması gereklidir.
ülkedeki sosyo-kültürel ve ekonomik sıkıntılar sadece sosyo-kültürel ve ekonomik sıkıntılar olarak kalmıyor.
ilişkileri etkiliyor, psikolojiyi etkiliyor.
en basit tabirle, hayattan tat alamazsan, yalnız kalırsan, vb. yemeğe yönelirsin.
bu sadece yemek değil, alkol, uyuşturucu, spor, alışveriş gibi her türlü bağımlılık için geçerli.
ama yemek "zevk almanın" en kolay ve bireysel yollarından biridir.
bir de, özellikle diyabet gibi hastalıklarda psikoloji daha farklı işliyor.
hasta insanların büyük kısmı bilinçaltında hastalığa tutunmak ister.
yani herkesin sandığı gibi iyileşmek için gönüllü olmazlar.
bu ilgi görmenin ya da dışarıya bir mesaj vermenin yansımasıdır.
dolayısıyla "yahu şeker hastası olmuşsun, hâlâ neden meyve yiyorsun?" ya da "şişmansın, neden kendine dikkat etmiyorsun?" meselesi cehaletle değil, büyük oranda psikolojiyle ve kişinin hastaysa hasta, kiloluysa kilolu kalmak istemesiyle açıklanacak bir şey.
kilolu olmak sadece agop'un kazı gibi yemekle ilgili olan bir şey değil.
yiyeceklere yönelme de psikolojik etkenler barındırıyor.
mutsuzluk, hayattan tat almama, söylemek istediklerini söyleyememe, anne-baba bağlarındaki düzensizlikler, kendini yalnız hissetme ve korunma ihtiyacı gibi etkenler beslenmeyi direkt etkiler.
en bilindik örneği taciz ya da tecavüz mağdurlarının büyük kısmının (hepsi değil, herkesin psikolojik süreci farklı oluyor, ama çoğunluk için doğru bir örnek) kendilerini korumak için kilo almasıdır.
bunun nedeni çekiciliğini yitirmek ve erkeklerin radarından çıkmayı istemek ya da kendini bir anlamda hapsetmek, kendini suçlu gördüğü için cezalandırmak, hayatı yaşamayı durdurma isteği vb. olabiliyor.
yani sebze değil, hamburger yemeğe yönelir kişi, çünkü kilo alması gereklidir.
ülkedeki sosyo-kültürel ve ekonomik sıkıntılar sadece sosyo-kültürel ve ekonomik sıkıntılar olarak kalmıyor.
ilişkileri etkiliyor, psikolojiyi etkiliyor.
en basit tabirle, hayattan tat alamazsan, yalnız kalırsan, vb. yemeğe yönelirsin.
bu sadece yemek değil, alkol, uyuşturucu, spor, alışveriş gibi her türlü bağımlılık için geçerli.
ama yemek "zevk almanın" en kolay ve bireysel yollarından biridir.
bir de, özellikle diyabet gibi hastalıklarda psikoloji daha farklı işliyor.
hasta insanların büyük kısmı bilinçaltında hastalığa tutunmak ister.
yani herkesin sandığı gibi iyileşmek için gönüllü olmazlar.
bu ilgi görmenin ya da dışarıya bir mesaj vermenin yansımasıdır.
dolayısıyla "yahu şeker hastası olmuşsun, hâlâ neden meyve yiyorsun?" ya da "şişmansın, neden kendine dikkat etmiyorsun?" meselesi cehaletle değil, büyük oranda psikolojiyle ve kişinin hastaysa hasta, kiloluysa kilolu kalmak istemesiyle açıklanacak bir şey.
- blatta hiberna (13.08.19 13:00:23 ~ 13:04:02)
Sağlıga zararlı olduğunu bilse de sigara içen de çok. Yemek de bir çeşit bağımlılık.
- prizmatik (13.08.19 13:07:14)
yaşam kalitesinin düşüklüğü. eğlenme kavramının kıtlığı.
türkiye'de (evet türkiye olarak kısıtlıyorum) eğlence anlayışı çıkıp bi barda yiyip içmekten ibaret. çıkıp iki müze gezmek yok, bi eğlence parkına gitmek yok, üç beş tarihi yere gitmek yok, hobi yok, festival kavramı yok. çünkü bunlar zaten türkiye'de doğru düzgün yok. her şehirde bi tarih müzesi var herkesin orta okulda zorla gidip nefret ettiği. turizm firmaları tarafından rantlanmış tarihi bölgeler var yazdan yaza gidip tarihi yerlerin görülmeden dönüldüğü. eğlence parkı yok (lunaparkı kastetmiyorum). festival zaten yok, olanlar da spesifik ve belli kitlelere hitap ediyor ve pahalı. ülke çapında kutlanan geleneksel festivaller yok. haliyle insanların hayat kalitesi ve hayattan beklentisi düşük. o yüzden tek zevk aldıkları şeye, yemek yemeye vuruyorlar.
iki üç uzun süreli yurt dışı deneyimi olanlara bakın. avrupa'da, uzak doğu'da günlük hayat çeşitli organizasyonlarla doluyor ve insanlar eğleniyor. cafe mi? temalı cafeler var. eğlence parkı veya merkezleri mi? modern sanatı sadece görerek değil, birebir deneyimleyebileceğiniz yerler var. müze mi? dönemsel olarak içerik değiştirip dünyaca ünlü sanatçıların eserlerini sergileyen zibille müze var ve bunların hepsi alım gücüyle orantılı fiyatlarda. koyuyorlar ayasofya'ya giriş ücretini 70tl, kimse gitmek istemiyor. müze kart var evet ama 1-her yerde geçmiyor 2-müze filan gezmeye alışık olmayan kitleye çekici değil. çünkü alışkanlık yok. ülke bize alım gücümüze uygun olabilecek yeni deneyimler sunmuyor.
ben yaşadığım ülkede 1 yılımda 10 kilo verdim hiçbir şey yapmadan. çünkü kendimi yemekle tatmin etme ihtiyacı duymuyordum ve sürekli bi yerleri gezip görmeye gittiğim için (şehir içi, şehir dışı, üç beş park bahçe bile olsa) aktiftim. aynı zamanda yemeğe harcayacağım parayı buralara harcamayı tercih ediyordum.
zaten bu yüzden milletçe depresyondayız. alım gücü düşük. insanlar ellerinde üç beş fazla olunca yemeğe içkiye filan harcıyor. çünkü ellerindeki üç beş bundan fazlasına yetmiyor. benim hayalimdir mesela doğu anadolu, karadenize filan road trip yapmak. ama hangi parayla?
haliyle spor da yapılmıyor. derler ya depresyonun ilacı spordur. uzun süreler depresyonda kalmış biri olarak kesinlikle katılmıyorum buna. depresyonun ilacı umuttur. spor yapan insanlar zaten depresyonda değildir ya da bi umut bulmuşlardır ona tutunuyorlardır.
türkiye'de (evet türkiye olarak kısıtlıyorum) eğlence anlayışı çıkıp bi barda yiyip içmekten ibaret. çıkıp iki müze gezmek yok, bi eğlence parkına gitmek yok, üç beş tarihi yere gitmek yok, hobi yok, festival kavramı yok. çünkü bunlar zaten türkiye'de doğru düzgün yok. her şehirde bi tarih müzesi var herkesin orta okulda zorla gidip nefret ettiği. turizm firmaları tarafından rantlanmış tarihi bölgeler var yazdan yaza gidip tarihi yerlerin görülmeden dönüldüğü. eğlence parkı yok (lunaparkı kastetmiyorum). festival zaten yok, olanlar da spesifik ve belli kitlelere hitap ediyor ve pahalı. ülke çapında kutlanan geleneksel festivaller yok. haliyle insanların hayat kalitesi ve hayattan beklentisi düşük. o yüzden tek zevk aldıkları şeye, yemek yemeye vuruyorlar.
iki üç uzun süreli yurt dışı deneyimi olanlara bakın. avrupa'da, uzak doğu'da günlük hayat çeşitli organizasyonlarla doluyor ve insanlar eğleniyor. cafe mi? temalı cafeler var. eğlence parkı veya merkezleri mi? modern sanatı sadece görerek değil, birebir deneyimleyebileceğiniz yerler var. müze mi? dönemsel olarak içerik değiştirip dünyaca ünlü sanatçıların eserlerini sergileyen zibille müze var ve bunların hepsi alım gücüyle orantılı fiyatlarda. koyuyorlar ayasofya'ya giriş ücretini 70tl, kimse gitmek istemiyor. müze kart var evet ama 1-her yerde geçmiyor 2-müze filan gezmeye alışık olmayan kitleye çekici değil. çünkü alışkanlık yok. ülke bize alım gücümüze uygun olabilecek yeni deneyimler sunmuyor.
ben yaşadığım ülkede 1 yılımda 10 kilo verdim hiçbir şey yapmadan. çünkü kendimi yemekle tatmin etme ihtiyacı duymuyordum ve sürekli bi yerleri gezip görmeye gittiğim için (şehir içi, şehir dışı, üç beş park bahçe bile olsa) aktiftim. aynı zamanda yemeğe harcayacağım parayı buralara harcamayı tercih ediyordum.
zaten bu yüzden milletçe depresyondayız. alım gücü düşük. insanlar ellerinde üç beş fazla olunca yemeğe içkiye filan harcıyor. çünkü ellerindeki üç beş bundan fazlasına yetmiyor. benim hayalimdir mesela doğu anadolu, karadenize filan road trip yapmak. ama hangi parayla?
haliyle spor da yapılmıyor. derler ya depresyonun ilacı spordur. uzun süreler depresyonda kalmış biri olarak kesinlikle katılmıyorum buna. depresyonun ilacı umuttur. spor yapan insanlar zaten depresyonda değildir ya da bi umut bulmuşlardır ona tutunuyorlardır.
- kozmosta bir nokta (13.08.19 13:32:43)
bence araplarla kiyaslayinca gene iyiyiz. adamlar okuz gibi yiyor. gotleri 5 metre arkadan geliyor. bu nusretler, czn buraklar hep onlar sayesinde zengin oldu. bizde bosvermislik yok bence. sadece tatil su bu oldugu zaman cok saliyoruz.
- mayeskuel (13.08.19 13:37:31)
yemek yememekten daha kolay.
kalori bombasi yiyecekler de hep daha lezzetli.
depresyona girince bile cok yiyorsun, veya evde canin sikiliyor gom bir cips hop yuzlerce kalori. yemek icin bahane cok.
kalori bombasi yiyecekler de hep daha lezzetli.
depresyona girince bile cok yiyorsun, veya evde canin sikiliyor gom bir cips hop yuzlerce kalori. yemek icin bahane cok.
- baldur2 (13.08.19 13:44:39)
1